POLİTİKA - 27 Mayıs 2016 Cuma 21:17

Bostancı: 'İnsanlar Meclis’te olmanıza tahammül edemiyor'

A
A
A
Bostancı: 'İnsanlar Meclis’te olmanıza tahammül edemiyor'

AK Parti Grup Başkanvekili Bostancı, insanların ’HDP’yi mecliste istemiyoruz’ dediğini söyleyerek, "Siz ne yaptınız Allah aşkına ya? Bugün sizin Meclis’te olmanıza tahammül edemiyor insanlar" dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, TBMM Genel Kurulu 65. Hükümet Programı görüşmelerinde yaptığı konuşmada, terör konusuna değinerek, "HDP’ye sadece şunu söyleyeceğim, geçmişte Anadolu’yu dolaşırken, bazı insanlar şöyle diyorlardı, ’HDP’nin Türkiyelileşme projesi var’. Bugün dolaşırken arkadaşlar söyle diyorlar, HDP’yi Meclis’te istemiyoruz. Ben halkın söylediğini diyorum. Siz ne yaptınız Allah aşkına ya? Bugün sizin Meclis’te olmanıza tahammül edemiyor insanlar. Madem ki kimsenin kanı akmasın, siz bu işlerde siyasetinizde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyor musunuz?" dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili, Amasya Milletvekili Bostancı, 65. hükümetin hayırlı olmasını dileyerek, "Bu hükümetin ve daha önceki hükümetin yaptığı çalışmalar elbette herkeste karşılığını bulacak. Hepimiz, bunun neticelerinde bu hükümetin işleri iyi giderse memlekete kalkınma ve gelişme istikametinde ivme kazandırırsa herkesin ekmeği büyüyecek. Elbette, ekmeği büyütmek için hükümetlere yetkiyi veren halktır, halk bu yetkiyi verirken hangi parti neyi söylüyor, karşılıklı neler söyleniyor, bütün bunlara bakar, bütün bunların neticesinde kararını verir. Milletin sağduyusu son derece rasyoneldir. Milletin kararı neticesinde teşekkür eden bu hükümet, bu milletin netice olarak değerlendirmesi sonucunda ’Evet bunlar memleketi daha iyi yönetir ’diyen insanlar. 14 yıldır, milletimiz AK Parti’ye yola devam diyor" ifadelerini kullandı.

"İnsan insanın kurdudur" sözüne değinen Bostancı, siyasetin hafife alınmaması gerektiğini ifade etti. Bostancı, siyasetin milyonlarca insanı seferber ettiğini anlatarak, Meclis’te grubu bulunan partilerin aldığı oy oranlarına değindi. Siyasette saygının önemine işaret eden Bostancı, "14 yıldır bu ülkenin yarısını aynı istikamette seferber eden, kalkınması, gelişmesi için millet iradesine yaslanan AK Parti siyasetine karşı saygı aklın gereğidir. AK Parti’yi eleştirebilirsiniz, bu eleştirinin gündelik beyanlar üzerine şekillenmesi millete karşı haksızlıktır. Her kim bu haksızlığı yaparsa emin olun bunun bedeli kendisine döner" şeklinde konuştu.

65. HÜKÜMET PROGRAMININ HIZLI YAZILDIĞI ELEŞTİRİLERİ

Hükümet programının hızlı bir şekilde yazıldığı iddialarını değerlendiren Bostancı, "Bir silsilei meratip var, dolayısıyla değişen burada oturan insanların bir kısmı. AK Parti, bu millete nasıl bir toplumsal sözleşme yaptıysa bu değişmedi. 2002’de bu millete karşı AK Parti’nin yaklaşımı neyse, bugün de odur. AK Parti’nin, muhalefet ne derse çok büyük bir toplumsal hareket olduğunu dışarıdan nesnel bakan her akıl takdir eder" sözleri AK Parti grubu tarafından alkışlandı.

AK Parti’nin 2001’de kurulduğunu ve AK Parti kurucularının bu ülkenin içinden geldiğine dikkati çeken Bostancı, "Onların bu ülkeye ilişkin gelecek tasavvuru nasıl oluştu derseniz, yaşı tutan herkes az çok fikir sahibidir. AK Parti’nin böylesine kudretli bir iktidar olarak ortaya çıkmasını sağlayan husus emin olun tarihin derinliklerindedir. Bir günde yazıldığını düşündüğünüz hükümet programları Oslmanlı’dan Cumhuriyete intikal eden, acıların, çekilen çilelerini, aynı zamanda meydan okuyuşların neticesi olarak tekabül etmiştir. Arkasında Balkan Savaşlarının acısı, Kuttul Amare vardır. Hep birlikte iktidar muhalefet beraber okuyacağımız Yemen Türküsü vardır. Bir bozkırda, Anadolu bozkırında çağdaş uygarlık düzeyini hedefleyen kollektif akıl vardır. AK Parti, bir toplumsal kuşağın eseri olarak ortaya çıktı" dedi.

Bostancı, konuşmasında şunları kaydetti:

"Türkiye’nin AK Parti öncesinde zürafaya benzer bir toplumdu. Rahmetli Özal, orta sınıflaşma diyerek hayatını kaybetti. Aynı siyasi geleneğin devamı olarak AK Parti, orta sınıflaşma idealini ortaya koydu. Türkiye, gelişiyor, şehirleşiyor, hizmet sektörü gelişiyor. Bütün bunların olduğu bir ülkede demokrasi, özgürlükler daha güçlü olur. Demokrasiye meydan okuyan az gelişmişlik, cahilliktir. Bir ülke, toplumsal eşitsizlikler fazlaysa, insanlar mistik rüyalar görüyorsa, demokrasiye ve özgürlüklere asıl meydan okuyan o toplumsal şartlardır."

AK Parti’nin dış politikada önemli işler yaptığını anlatan Bostancı, Suriye politikasına değindi. AK Parti’nin Suriye meselesine insani bir yaklaşımla baktığını anlatan Bostancı, eleştirilerde mantıki bir tutarlılığın son derece önemli olduğunu ifade etti. Bostancı, AK Parti döneminde kadınların kamusal hayata daha fazla katıldığına işaret ederek, "Kadın üzerinden bir sürü spekülasyonlar yapanlar, toplumsal gerçekliği ıskalıyorlar" dedi.

MUHALEFETİN ERDOĞAN’A YAPTIĞI ’DİKTATÖR’ ELEŞTİRİSİ

"CHP’liler Sayın Cumhurbaşkanımıza diktatör diyorlar" diyen Bostancı, "Daha önce de Rahmetli Özal’a, Menderes’ de dediniz. Erdoğan’ı kim getirdi, millet getirdi. Millet kimi desteklediyse sizin gözünüzde diktatör oldu. Sayın Genel Başkan, 2011’de korku imparatorluğunu yıktık dedi, yani CHP’de diktatörlük vardı. Korku imparatorluğu yıkıldı, yerine yeni CHP geldi. Yeni CHP’ye meydan okuyan Muharrem İnce, asıl diktatör sensin dedi. CHP, bu diktatörlük meselesinde o kadar takıntılı ki kendisini iktidara gelemeyince, diktatör diye saldırıyor. Elde başka malzeme yok. Diktatör aşağı, diktatör yukarı. Ben, CHP’nin esasen geçmişinde de korku imparatorluğu olduğunu düşünmüyorum, onun gündelik siyasi dilde demagojinin yapıldığını düşünüyorum. Eğer, öbür türlüyse, bu vahim bir durumdur. Sizin yaptığınız, kendi içinizde ve AK Parti’ye karşı sadece demagoji" şeklinde konuştu.

Terör konusuna değinen Bostancı, "Bu meseleyi çözmemiz lazım. HDP’ye sadece şunu söyleyeceğim, geçmişte Anadolu’yu dolaşırken, bazı insanlar şöyle diyorlardı, ’HDP’nin Türkiyelileşme projesi var’. Bugün dolaşırken arkadaşlar söyle diyorlar, HDP’yi Meclis’te istemiyoruz. Ben halkın söylediğini diyorum. Siz ne yaptınız Allah aşkına ya? Bugün sizin Meclis’te olmanıza tahammül edemiyor insanlar. Madem ki kimsenin kanı akmasın, siz bu işlerde siyasetinizde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyor musunuz? Milletle yeniden bağ kurmak için, bir etnik hapishane değil, bütün insanlarla etkin bir şekilde siyaset yürütmeyi düşünmez misiniz?" diye sordu.

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ENGİN ALTAY

Bostancı’nın yaptığı açıklamalar üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Bütün dünyada, bütün sistemlerde demokratik yollarla makama oturup, demokrasiyi unutan, askıya alan siyasetçiler vardır. Bu diktatöre çok takılıyorsunuz. Siyasi yetkileri toplayanların hepsine diktatör denilir. Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak, demokratik yollardan yararlanarak, rejimi devirme işlemine darbe denir. Benim bildiğim Cumhuriyet tarihinde, Osmanlı tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanı kadar egosuna yenik düşmüş biri ne gördüm, ne duydum" dedi.

BALUKEN:"HDP’Yİ KİMSE PARLAMENTODAN ATAMAZ"

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "HDP ne yapmıştır? Biz, sokaktan geçerken, birisi söylemiş ki, HDP’yi parlamentodan atın. Sizin için söylediklerini buradan söylesek, sokağa çıkamazsınız. HDP ne yapmış? HDP, 5 milyon oy alarak parlamentoya gelmiş. HDP’yi kimse parlamentodan atamaz. Onun dışında böyle bir haddi kimse kendinde bulamaz. Siz müzakare masasını devirmiş, PKK ile savaş başlatmışsınız. Biz, ısrarla barışın gelmesi gerektiğini söylemişiz. Bunu söylemeye de devam edeceğiz. HDP’den bahsederken, HDP’nin ilkeleri, programı, yaptıkları ile ilgili eleştiri getirirseniz anlarız ama sokaktan geçtim böyle derseniz o zaman sizi trollerin etkisinde kürsüden konuşuyorsunuz derim" şeklinde konuştu.

Bostancı, HDP’li Baluken’in sözleri üzerine ise, "Ben, Anadolu’daki insanların hissiyatına ilişkin iki farklı unsuru mukayese etmeniz için sundum. Eğer, bu ülkede Kürt meselesi çözülecekse insanlığın bağlamında çözülecek. Bu ülkede bir irade ıskalanarak Kürt meselesi çözülmeyecek. Siz, bu iradeye sahipsiniz, bunu Türkiyelileşme iddianız üzerinden yapmalıydınız. Elbette, milletin seçtiği herkes parlamentoda alacak ama hukuk da işleyecek" ifadelerini kullandı.

Baluken, Bostancı’nın sözlerinin yeni bir sataşmaya yol açtığını savunarak, "Bu trol ve troliçe lafından ne kastettiğimi herhalde anlamışsınızdır" dedi.

AK Parti Grup Başkanvekili, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, 65. hükümet programının 5 ana başlıkta toplandığını belirterek, AK Parti iktidarlarıyla Türkiye’nin kesintisiz büyüme sürecine girdiğini ifade etti. AK Parti’nin mali disiplinden taviz vermediğine dikkati çeken Muş, bütçe açığı meselesinin Türkiye’nin gündeminden çıkartılacağını anlattı.

Yeni anayasa konusuna değinen Muş, "Başkanlık Sistemini teklif ediyoruz. Türkiye’de güven ve istikrarın kurumsallaşması için Başkanlık Sistemi’nin önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Muş, terörle mücadele konusuna ilişkin, "Terör örgütü ağır kayıplar vermektedir. Terör örgütü için artık sonun başlangıcıdır. Terörle mücadele onlara destek verenlerle de ilgilidir. Geçtiğimiz hafta kendisine milletin vekili diyenler, yine bir terörist cenazesinde adeta terörü özendirdiler. Terörün siyasi sözcülüğünü yapanlar, onlara akıl verenler, rota çizenler, elbette bu suça ortak olanlardır. Teröre destek verenler hakettikleri şekilde yargıya hesap vereceklerdir. Terör sözcüleri mağdur göstermeye çalışanlar, asıl mağdurlar, dul kalan kadınlar, annelerdir" diye konuştu.

Terör örgütünün Diyarbakır’da yaptığı katliamla 16 insanın katledildiğini hatırlatan Muş, bölge halkının PKK’nın katliam kamyonlarına artık yeter dediğini ifade etti. Terör nedeniyle oluşan her türlü mağduriyetin giderileceğini belirten Muş, Nusaybin’de terör örgütünün özellikle okulları hedef aldığını ifade etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Artvin 700 kilogramlık boğasının doğum gününü kutladı Artvin’de ‘Ateş’ isimli boğasıyla çektiği videolarla milyonlarca sosyal medya kullanıcısının beğenisini kazanan Özlem Öztürk, her yıl olduğu gibi boğasına bu yıl da ahırda doğum günü sürprizi yaptı. Artvin merkeze bağlı Taşlıca köyünde çiftçilik yapan ve ailesine yardım eden 38 yaşındaki Özlem Öztürk, köy yaşantısıyla ilgili çektiği videolarla sosyal medyada fenomen oldu. İnek sağan, odun kıran, tarla süren, Öztürk, çektiği videoları sosyal medya hesabında paylaşınca büyük ilgi gördü. Öztürk’ün, takipçi kazanmasında en büyük pay sahibi olan ‘Ateş’ isimli 700 kilogramlık boğası 8. yaşına girince her yıl olduğu gibi sürpriz bir doğum günü hediyesi verdi. Mum üzerinde pasta ile ahırda giren Öztürk, “İyi ki doğdun Ateş" diyerek boğasının doğum gününü kutladı. Öztürk, görüntüleri sosyal medya hesabında paylaşınca büyük ilgi gördü. Öztürk, Ateş’in doğum günü kutlamasıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Her yıl imkanlarımız doğrultusunda Ateş’in doğum gününü kutlamayı düşünüyoruz. Bu yıl 8 yaşına girdi. 23 Nisan günü doğdu, Türkiye’nin dört bir yanında çocuk bayramı kutlanırken, biz de Ateş isimli boğamızın doğum gününü kutluyoruz. Amacımız hayvan sevgisini çocuklara aşılamak, hayvan şiddetine karşı farkındalık oluşturmak” ifadelerini kullandı.
İstanbul ASELSAN EJDERHA’nın son test görüntüsü ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, Ejderha ile ilgili son test görüntülerini paylaşarak sistemi anlattı. EJDERHA, tehdit olarak sınıflandırılabilecek elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı ve hava hedeflerini, elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabiliyor. Terör örgütlerinin sıklıkla kullandığı el yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak. Savunma, Havacılık ve Uzay Teknolojileri sanayinin Avrupa’daki en büyük savunma sanayii kümelenmesi olan SAHA İstanbul’un sektöre liderler yetiştiren SAHA MBA programı 5. Dönem eğitimleri ile devam ediyor. Sektörün başarılı isimlerinin ve ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, Türkiye Uzay Ajansı, BAYKAR gibi önemli yapı taşlarının yöneticilerinin de eğitim verdiği SAHA MBA’de üst düzey bürokrat ve sektör liderlerinin ilk dersi, ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol tarafından verildi. ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, “Savunma Teknolojilerinin Milli ve Yerli Projeleri” konulu eğitim verdi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve güvenlik güçleri için geliştirilen EJDERHA, elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabilecek. ASELSAN EJDERHA, elektronik harpte fark oluşturacak ASELSAN tarafından üretilen EJDERHA, özel olarak tasarlanmış yönlü anten/reflektör seti kullanılarak tek darbe veya bir dizi darbe aracılığı ile, kısıtlı bir süre boyunca, yüksek güçlü elektromanyetik (EM) ışıma yapabiliyor. Yüksek Güçlü Mikrodalga kaynakları tarafından üretilen elektromanyetik enerji, hedef alınan elektronik cihazların çalışmasının engellenmesi, hatalı çalışmaya sevk edilmesi veya hasara uğratılarak çalışamaz hale getirilmesi amacıyla kullanılıyor. El yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak EJDERHA, taktik sahada ve tesis giriş-çıkış alanlarında tehdit olarak sınıflandırılabilecek elektronik devre içeren her türlü sivil/askeri aracı ve hava hedeflerini, elektromanyetik sinyallerle uzaktan durdurabiliyor. Bu, terör örgütlerinin sıklıkla kullandığı el yapımı patlayıcı, dron veya elektronik sistemlerin kullanımına darbe vuracak. Bunların yanında EJDERHA, yeni nesil teknolojiler ile konvoy koruma/intikal faaliyetleri için fark oluşturan bir çözüm oluşturuyor. Taktik tekerlekli zırhlı/paletli araçlara entegre edilebilen sistem, insanlı ve insansız (uzak komuta ile) kontrol edilebiliyor. Bu sayede saha şartlarında zengin bir kullanım senaryosu sunulmuş oluyor.
İstanbul Osmanlı Cihan Devleti’nin mirası olan eserler Londra’daki müzayede evinde Osmanlı Cihan Devleti’nin ihtişamlı eserleri, Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde satılıyor. Türkiye’den kaçırılan eserlerin satışa sunulduğunu iddia eden Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören, “Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz” dedi. Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde, Osmanlı Cihan Devleti’ne ait birçok ihtişamlı eser açık artırmayla satılıyor. Osmanlı Cihan Devleti hattatlarının, tezhipçilerinin, kağıt ve mürekkep ustalarının Mushaf-ı Şerifleri, elyazmaları ve hüsn-i hat levhaları ile İznik çinileri, Osmanlı ipek seccadeleri, çeşmeler, mermer kitabeler, hançerler, fincan setleri birbiri ardına satışa konu edildi. Söz konusu mezatta, Sultan Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan’ın 1860 tarihli tezhipli Mushaf’ı ve Sultan 2. Mahmud’un tuğrası ile havi mermer çeşme kitabesi de satışa çıkarılıyor. Onlarca Osmanlı Cihan Devleti eseri satışta İddiaya göre, Türkiye’den kaçırılarak, İslam Dünyası ve Hindistan’ın Sanat Eserleri Müzayedesi’nde yeni sahiplerine servis edilen eserler, ‘Mehmed Şefik Bey’in ‘Nad-ı Ali’ duası, Kanuni Sultan Süleyman dönemi 1539 tarihli şamdanı (tombak), Sadrazam Sinan Paşa için yapılmış deniz feneri(tombak), Hattat İbrahim Rodosi’nin talebesi Hafız Yusuf ketebeli 1712 tarihli Delail’ül-Hayrat’ı, 17’inci yüzyıl hattatlarından Hüsameddin Bur(u)sevi’nin Mir’atü-l-Kainat isimli yazma risalesi, 17. yüzyıla ait altın kakmalı, gümüş savatlı Osmanlı hançeri, Seyyid Ahmed bin Musa’nın 1682-1683 tarihli nesih Mushafı, hattat Mehmed Emin Efendi’nin 1796-97 tarihli nesih Mushaf’ı, 17’inci yüzyıla tarihlenen yakut ve zümrüt taşlarıyla bezeli Osmanlı akik fincan seti, 1900’lü yılların başına tarihlenen Osmanlı ipek halısı, 1590 yılına tarihlenen İznik çini bardağı, Lale Devri’ne ait mermer çeşme, 19’uncu yüzyıl Konya seccadesi, 18’inci yüzyıla tarihlenen Batı Anadolu işi seccade, 18’inci yüzyıl Osmanlı gümüş tabakları, Osmanlı şehzadesi Musa Çelebi’nin yağlı boya portresi, Hattat Mustafa Rakım ketebeli, Hattat Ubeydullah Zihni Efendi’nin 1804 tarihli, nesih hatlı Mushaf’ı ve Hattat Mehmed Şehri’nin 1730’lu yıllara tarihlenen müfredat meşk murakkaı’ oldu. “Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini ardından müzelerini yağmalıyor” Londra’da satışa çıkarılan Osmanlı Cihan Devleti eserlerine ilişkin konuşan Sanat Danışmanı, İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gören, “İngiltere’de Sothesb’y Müzayede Şirketi’nde Osmanlı Cihan Devleti’nin en ünlü sanatkarlarının eserleri satışa arz edildi. Bu durum kamuoyunun gönlünü hun ediyor. Şöyle ki; emperyalist devletler, özellikle Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini, merkez bankalarını ardından da müzelerini yağmalıyor. Bugün Londra’da birbiri ardına sıralanan onlarca müzede neredeyse topyekun İslam Devletleri’nin müzelerinde bulunan eser sayısından daha fazla ese yer alıyor. Konumuzla ilgili olarak, Londra merkezli müzayede şirketinde bugün, öğleden sonra bir canlı yayında düzenlenecek olan bir mezat var. Bu mezatta onlarca Osmanlı Cihan Devleti sanatkarının eserleri satışa arz ediliyor. Bunların arasında birbirinden güzel, kıymetli Mushaf-ı Şerifler, el yazmaları, cüzler, İznik çinileri, Osmanlı killeri, ipek seccadeler, Sultan 2. Mahmud’a ait çeşme kitabesi göze çarpıyor. Yine bunların arasında 31. Osmanlı Padişahı 110. İslam Halifesi Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan için hicri 1270, miladi 1860 tarihinde Hattat İbrahim Hakkı tarafından ketebe konulmuş bir Mushaf-ı Şerif var. Maalesef bu Mushaf-ı Şerif’te satışa konu edilen eserler arasında yer alıyor. Bu Mushaf bir taraftan neşriyatının güzelliğinin yanında diğer taraftan da 18. yüzyıl ve özellikle 19. yüzyıla damga vurmuş olan Türk rokokosunun en güzel örneklerinden biri. 2 haftalık hilal parlaklığında bezeme unsurlarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’” Tarihi eserlerimizin daha fazla korunması gerektiğini dile getiren Gören, “Biz eserlerimize maalesef sahip çıkamıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz. Daha dikkatli bir şekilde davranılması gerekiyor. Bugünkü müzayede özelinde de Kültür ve Turizm Bakanlığının hemen devreye girerek bu satışın iptal edilmesini talep ediyoruz. Bu eserler, illegal yolarla Türkiye’den çıkarıldıysa, bunların Kültür Bakanlığına, ait oldukları yere, Anadolu toraklarına iade edilmesini bekliyoruz. Bunun dışında sadece yazma eserler değil, hemen hemen her alanda İznik çinilerimize de sahip çıkamıyoruz. Çeşme kitabeleri var. Devasa kitabeler, nasıl oluyor da bizim sınırlarımızdan çıkartılıyor? Gümrük kapılarındaki görevlilerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Havalimanı’nda özellikle yurt dışı çıkışlarında sanat eseri kaçakçılığı konusunda oradaki görevlilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Onlara özel eğitimler verilmesi gerekiyor. Tarihimize, medeniyetimize ve eserlerimize sahip çıkmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ankara Atılım Üniversitesi öğrencileri çubuk makarnadan yaptıkları köprü ile birinci olmak için yarıştı Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Kuzeyboru A.Ş iş birliğiyle "Kuzeyboru Çubuk Makarna Köprü Yarışması 2024" düzenlendi. Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Kuzeyboru A.Ş iş birliğiyle 18-19 Nisan tarihlerinde "Çubuk Makarna Köprü Yarışması 2024" düzenlendi. Yarışmaya inşaat mühendisliği bölümü öğrencilerinin yanı sıra mimarlık, tıp fakültesi, yazılım mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, havacılık ve uzay mühendisliği, makine mühendisliği bölümü öğrencilerinden oluşan takımların hazırladığı 12 makarna köprü katıldı. Atılım Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cenan Mertol, yaptıkları yarışmanın makarna köprü yarışması olduğunu hatırlatarak, "Bu yarışmada öğrenciler spagetti yani çubuk makarnaları kullanarak, derslerde öğrendiklerini ve hayal güçlerini kullanarak burada maksimum yük taşıyan bir köprü yapmaya çalışıyorlar. Toplamda 40 öğrencimiz, 12 farklı takımımız var. Bu takımlar daha çok inşaat mühendisliği öğrencileri ağırlıklı olsa da, sadece inşaat mühendisliği değil mimarlık, makine mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, yazılım mühendisliği, havacılık ve uzay mühendisliği, tıp bölümlerinden öğrenciler de takımlarda yer almaktadır. Öğrenciler hem eğlenceli zaman geçiriyor hem de bilgilerini biraz da ortaya koyma yönünde adımlar atıyorlar. Bu sene Kuzeyboru isimli firmayla işbirliği yapıyoruz. Güzel ödüllerimiz var ve bu ödüller için öğrenciler kıyasıya yarışıyor" dedi. "Böyle etkinlikler esasında öğrencilerin hem ufkunu açıyor hem de eğitim hayatlarına büyük bir katkı sağlıyor" Yarışmanın iki gün süreceğini ifade eden Mertol, "Birinci gün 8 saat içinde köprülerini yapacaklar. Köprüler ertesi gün özgünlük, orijinallik ve yük taşıma kapasitelerine göre değerlendirmeye alınacaktır. En sonunda da katılımcılara katılım belgeleri ve kazananlara ödülleri takdim edilecektir. Çok güzel ve dolu dolu 2 gün geçireceğiz. Burada en önemlisi öğrencilerimizin gerçekten isteyerek bu iş yapmaları. Böyle etkinlikler öğrencilerimizin isteyerek iş yapma kapasitesini çok daha fazla arttırıyor. Mesela bu yarışmadan sonra derslere daha bir istekli geliyorlar. O anlattığınız statik, dinamik ve mukavemet derslerini daha eğlenceli ve daha isteyerek öğrenmeye çalışıyorlar. O yüzden böyle etkinlikler esasında öğrencilerin hem ufkunu açıyor hem de eğitim hayatlarına büyük bir katkı sağlıyor" ifadelerini kullandı. Yarışma jürisinde yer alan Prof. Dr. Tolga Akış, Doç. Dr. Meriç Yılmaz, Dr. Öğretim Üyesi Halit Cenan Mertol, Dr. Öğretim Üyesi Ebru Akış ve Dr. Öğretim Üyesi Saman Aminbakhsh tarafından ekiplerin hazırladığı köprüler "estetik-özgünlük" olarak değerlendirilerek, köprülerin dayanım testleri gerçekleştirildi. Değerlendirme sonucunda Egemen Erdil, Barış Ozan Bal ve Berenay Tolga Alkan’dan oluşan "Winners" grubu birinci, Zeynep Sude Daşcı, Soner Parlak, Baran Özpolat, Hüseyin Arda Özdemir ve Erdem Şahin’den oluşan "1 Çiçek 4 Böcek" grubu ikinci, Ramazan Erten, Yaren Köroğlu, Ekin Bejan Baykara, Emir Kutluhan Arslan ve Gözde Naz Aksoy’dan oluşan "Betta" grubu üçüncü oldu.
İstanbul Osmanlı Cihan Devleti’nin mirası olan eserler Londra’daki müzayede evinde Osmanlı Cihan Devleti’nin ihtişamlı eserleri, Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde satılıyor. Türkiye’den kaçırılan eserlerin satışa sunulduğunu iddia eden Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören, “Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dış İşleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz” dedi. Londra merkezli Sothesb’y Müzayede Evi’nde, Osmanlı Cihan Devleti’ne ait birçok ihtişamlı eser açık artırmayla satılıyor. Osmanlı Cihan Devleti hattatlarının, tezhipçilerinin, kağıt ve mürekkep ustalarının Mushaf-ı Şerifleri, elyazmaları ve hüsn-i hat levhaları ile İznik çinileri, Osmanlı ipek seccadeleri, çeşmeler, mermer kitabeler, hançerler, fincan setleri birbiri ardına satışa konu edildi. Söz konusu mezatta, Sultan Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan’ın 1860 tarihli tezhipli Mushafı ve Sultan 2. Mahmud’un tuğrası ile havi mermer çeşme kitabesi de satışa çıkarılıyor. Onlarca Osmanlı Cihan Devleti eseri satışta İddiaya göre, Türkiye’den kaçırılarak, İslam Dünyası ve Hindistan’ın Sanat Eserleri Müzayedesi’nde yeni sahiplerine servis edilen eserler, ‘Mehmed Şefik Bey’in ‘Nad-ı Ali’ duası, Kanuni Sultan Süleyman dönemi 1539 tarihli şamdanı (tombak), Sadrazam Sinan Paşa için yapılmış deniz feneri(tombak), Hattat İbrahim Rodosi’nin talebesi Hafız Yusuf ketebeli 1712 tarihli Delail’ül-Hayrat’ı, 17’inci yüzyıl hattatlarından Hüsameddin Bur(u)sevi’nin Mir’atü-l-Kainat isimli yazma risalesi, 17. yüzyıla ait altın kakmalı, gümüş savatlı Osmanlı hançeri, Seyyid Ahmed bin Musa’nın 1682-1683 tarihli nesih Mushafı, hattat Mehmed Emin Efendi’nin 1796-97 tarihli nesih Mushafı, 17’inci yüzyıla tarihlenen yakut ve zümrüt taşlarıyla bezeli Osmanlı akik fincan seti, 1900’lü yılların başına tarihlenen Osmanlı ipek halısı, 1590 yılına tarihlenen İznik çini bardağı, Lale Devri’ne ait mermer çeşme, 19’uncu yüzyıl Konya seccadesi, 18’inci yüzyıla tarihlenen Batı Anadolu işi seccade, 18’inci yüzyıl Osmanlı gümüş tabakları, Osmanlı şehzadesi Musa Çelebi’nin yağlı boya portresi, Hattat Mustafa Rakım ketebeli, Hattat Ubeydullah Zihni Efendi’nin 1804 tarihli, nesih hatlı Mushafı ve Hattat Mehmed Şehri’nin 1730’lu yıllara tarihlenen müfredat meşk murakkaı’ oldu. “Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini ardından müzelerini yağmalıyor” Londra’da satışa çıkarılan Osmanlı Cihan Devleti eserlerine ilişkin konuşan Sanat Danışmanı, İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gören, “İngiltere’de Sothesb’y Müzayede Şirketi’nde Osmanlı Cihan Devleti’nin en ünlü sanatkarlarının eserleri satışa arz edildi. Bu durum kamuoyunun gönlünü hun ediyor. Şöyle ki; emperyalist devletler, özellikle Amerika ve İngiltere işgal ettikleri devletlerin önce hazinelerini, merkez bankalarını ardından da müzelerini yağmalıyor. Bugün Londra’da birbiri ardına sıralanan onlarca müzede neredeyse topyekün İslam Devletleri’nin müzelerinde bulunan eser sayısından daha fazla ese yer alıyor. Konumuzla ilgili olarak, Londra merkezli müzayede şirketinde bugün, öğleden sonra bir canlı yayında düzenlenecek olan bir mezat var. Bu mezatta onlarca Osmanlı Cihan Devleti sanatkarının eserleri satışa arz ediliyor. Bunların arasında birbirinden güzel, kıymetli Mushaf-ı Şerifler, el yazmaları, cüzler, İznik çinileri, Osmanlı killeri, ipek seccadeler, Sultan 2. Mahmud’a ait çeşme kitabesi göze çarpıyor. Yine bunların arasında 31. Osmanlı Padişahı 110. İslam Halifesi Abdülmecid Han’ın kızı Münire Sultan için hicri 1270, miladi 1860 tarihinde Hattat İbrahim Hakkı tarafından ketebe konulmuş bir Mushaf-ı Şerif var. Maalesef bu Mushaf-ı Şerif’te satışa konu edilen eserler arasında yer alıyor. Bu Mushaf bir taraftan neşriyatının güzelliğinin yanında diğer taraftan da 18. yüzyıl ve özellikle 19. yüzyıla damga vurmuş olan Türk rokokosunun en güzel örneklerinden biri. 2 haftalık hilal parlaklığında bezeme unsurlarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’” Tarihi eserlerimizin daha fazla korunması gerektiğini dile getiren Gören, “Biz eserlerimize maalesef sahip çıkamıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığının, Savcılıklarımızın, Dış İşleri Bakanlığımızın, gerekirse de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın daha sıkı bir şekilde denetim yapması gerekiyor. Eskiler derler ki; ‘Kültür milletin yurdudur’, kültürü ve medeniyeti bu tür eserler meydana getirir. Biz Osmanlı hattatlarının eserlerini, kendi müzelerimizde, İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu coğrafyasındaki müzelerde görmek istiyoruz. Daha dikkatli bir şekilde davranılması gerekiyor. Bugünkü müzayede özelinde de Kültür ve Turizm Bakanlığının hemen devreye girerek bu satışın iptal edilmesini talep ediyoruz. Bu eserler, illegal yolarla Türkiye’den çıkarıldıysa, bunların Kültür Bakanlığına, ait oldukları yere, Anadolu toraklarına iade edilmesini bekliyoruz. Bunun dışında sadece yazma eserler değil, hemen hemen her alanda İznik çinilerimize de sahip çıkamıyoruz. Çeşme kitabeleri var. Devasa kitabeler, nasıl oluyor da bizim sınırlarımızdan çıkartılıyor? Gümrük kapılarındaki görevlilerin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Havalimanı’nda özellikle yurt dışı çıkışlarında sanat eseri kaçakçılığı konusunda oradaki görevlilerin daha dikkatli olması gerekiyor. Onlara özel eğitimler verilmesi gerekiyor. Tarihimize, medeniyetimize ve eserlerimize sahip çıkmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.