POLİTİKA - 20 Eylül 2014 Cumartesi 09:41

Bülent Arınç: ‘Çözüm süreci böyle giderse…’

A
A
A
Bülent Arınç: ‘Çözüm süreci böyle giderse…’

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: '2015 seçimlerine giderken bu süreç böyle giderse, çok iyi yerlere geleceğiz' dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, muhalefetin kendilerini en çok çözüm süreci üzerinden eleştirdiğini belirterek, "Ama çözüm süreci üzerinden bizi vatan haini ilan eden muhalefet yok oldu, AK Parti oylarını yüzde 52’lere çekmeyi başardı. 2015 seçimlerine giderken bu süreç böyle giderse, çok iyi yerlere geleceğiz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, Bursa'da katıldığı bir televizyon programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Çözüm süreci ile ilgili konuşan Arınç, "Çözüm süreci 2012’in Aralık ayından başladı ve neredeyse 2 seneye yaklaştı. Temeli şudur, kavga silah kullanmak bitsin, düşüncelerin siyasetin konuşulacağı günler gelsin. Silahlar terk edilsin, eylem yapılmasın ve Türkiye’deki silahlı unsurlar yurt dışına çıksın, yurt dışındaki suç işlememiş olanlar Türkiye’ye gelsinler, dağı besleyen unsurlardan çıkışlar özendirilmesin, dağdan inişler özendirilsin ve böylece bu durumu durdurarak Türkiye’de huzur ve güvenliğin sağlandığını hep beraber görelim.

Binlerce şehit verdik, binlerce sivil halktan ölenler oldu. Her karakol baskını ya 15 askerimizi, ya 25 askerimizin, mayın patladığı zaman insanlarımızın feryatlarını şehir merkezlerinde canlı bombaların meydana getirdiği bir takım olaylarda hamile annelerin bile hayatlarını kaybettiğini biliyoruz. 30-35 senedir bir terörün ateşi var ve bu ateşi söndürmek hepimizin boynunun borcu. Şimdi şehit cenazelerine çok gitti. Hepsi bir acıdır, Türk bayrağının sarılı olduğu her cenazenin başında 76 milyon göz yaşı döküyor. Eşi şehit olmuş kim olursa olsun anne veya baba şöyle bir feryat yapmıyor, ‘Benim oğlum öldü herkes oğlu ölsün demiyor. Bunun yerine tam aksi benim oğlum öldü ama kan akma dursun, gözyaşı bitsin yeterki siz bunları yakalayın cezaları verin. Ama bu terör bitsin diye yalvarıyorlar.’ Kolu kopmuş, bacağını kaybetmiş, neredeyse yüzde 95 malul olmuş gazilerimiz var. Hiçbirisinin ağzından ‘Ben bu hale geldim herkes bu hale gelsin. Herkesin çocuğu, evladı askerde bunu tatsın diyen’ bir söz duymadım. Bu Türk milletinin esaretidir" dedi.


"KENDİ DEVLETİNE VE İNSANINA DÜŞMAN HALE GELİYOR"
Asker ve polisin çok gayretli olduğunu dile getiren Arınç, "Silahla, ölmek veya öldürmekle bu örgütün son bulması, bu şiddetin son bulması mümkün görünmüyor. Mümkün olsaydı 90’lı yıllarda biterdi. Halbuki askerimiz çok gayretli ve fedakar. Polisimiz çok fedakar. Bazen bir yıl içinde binden fazla terörist ölüyor. İyi ama bitmiyor. Dağa çıkanlar var. Kadınlar var fazlalaşıyor, özendiriliyor ve bu bir kahramanlık haline geliyor. Kendi devletine ve insanına düşman hale geliyor. O zaman siyasi bir çözüme ihtiyaç var. Siyasi çözümün yolunu da ancak böyle bulduk. Bu konuda kim etkili olabilir. İmralı’daki Abdullah Öcalan. Hale onları lider, onların tabiriyle önder olarak görenler var. Demek ki onlarla bunun arasında bir irtibat olabilirse ve Türkiye’de çözüm sürecine ikna edilebilirlerse bu iş tutabilir diye düşündük. Kendi istihbarat örgütümüzü bu iş için kullandık. Hükumet olarak işin için girmedik. Çünkü bir siyasi karar organının, bir terör örgütü veya elebaşı hükümlü bir kişiyle doğrudan temas kurmasını başka ülkelerdeki örneklerinin aksine biz doğru bulmadık. Ama istihbarat örgütlerinin esasen görevi budur.

Terörü sona erdirmek onun asli görevidir. Bunun için her şeyi kullanabilir. Ona yetki ve izin verildi. Bak bu iş olacaksa temasları sen kur. Temaslar kuruldu, gidip gelmeler başlandı, nevruzda mesajlar okundu. Arkadan eylemsizlik hali oldu. Öcalan nevruzdaki mesajında ‘Artık bu iş bitti. Herkes dışarıya çıksın’ dedi. Biz onları takip etmeye başladık. Sonra başka olaylar yaşandı. Geri çekilmeler durdu. Şehir içinde veya kırsal kesimde bazı olaylar devam etmeye başladı. Geçmişte yaşadığımız karakol baskınları, helikopter düşürmeler, askerlerimize veya polislerimize, öğretmenlerimize, hakimlerimize yönelik terör eylemleri bitti. Şehit cenazeleri gelmemeye başladı ve ülkede huzur iklimi oluştu. Halk bunu çok iyi benimsedi. Önce ilk inanılmayacak şekilde karşı çıkılacağını düşünmüşlerdi. Bakıldı ki artık terör biterse güzel şeyler olacak, millet bu çözüm sürecinin arkasında durdu. 2011 seçimleri, 2010 referandumu ile durdu. Muhalefetin bize en çok eleştirisi çözüm süreci üzerinden oldu. Ama çözüm süreci üzerinden bizi vatan haini ilan eden muhalefet yok oldu, AK Parti oylarını yüzde 52’lere çekmeyi başardı. 2015 seçimlerine giderken bu süreç böyle giderse, çok iyi yerlere geleceğiz" diye konuştu.

"HALKIN ŞİKAYET ETTİĞİ KONULARDAN BİZDE ŞİKAYET EDİYORUZ"
Halkın şikayet ettiği konuların olduğunu açıklayan Arınç, şunları söyledi:
"Halkımız şikayet ettiği bir konu vardı, ondan bizde şikayet ediyorduk. Cenazeler gelmiyor, şehitlerimize ağlamıyoruz ama bu yol kesmek, heykel, bu adam kaçırıp fidye istemek neyin nesi. Bu son günlerde inşaatlarda kullanılan araç ve gereçlerin yakılması neyin nesi. Şimdi bunların hiç birisi olmayacak. Yani kamu düzenini ve güvenliğini ilgilendiren tüm asayiş konularında bölgede tamamen okul yakmalar gibi şeylerin sonlandırılmasıyla ilgili çalışmalarımız var. Onlara bağlı olmakla silahlı unsurlar çıkacaklar, diğerleri olacak. Halkın güvenliği asayiş olacak. Bu şikayetlerin gündeme gelmesini istemiyoruz."

"AİHM KARARI BENCE İÇERİĞE YÖNELİK"
Türkiye’yi izam eden her hangi bir talep veya cezalandırmanın bulunmadığını da belirten Arınç, "AİHM kararı bence içeriğe yönelik. Böyle bir dersin var olması veya olmaması tartışılmamış. Biz kolayımıza geldiği için sadece din dersi deyip geçiyoruz. Din dersi demek sadece İslam dini öğretilmesi değil. Öğretmekle birlikte ameli olarak da namaz nasıl kılınır, abdest nasıl alınır, İslam dininin hususiyetleri nedir? iman, 32 farz, 6 şart, hacın, umrenin yapılmasıyla, namazın nasıl kılınacağı veya zekat gibi ibadetlerimizin, sadece bunların öğretildiği, herkesin öğrenmekle de mecbur olduğu bir anlayışla da karşılıyorlarsa buna laik Avrupa’nın belki tepki koyacağını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bunu red edeceğini baştan düşünebiliriz. Bize benzer laiklik uygulaması en çok Fransa’ da var. Bizdeki daha koyu laiklik veya laikçiliktir. Fransa’da bile okullar ikiye ayrılır. Kilise, dini eğitim verebilecek okullarıyla, laik eğitimin okulları birbirinden farklıdır. Bizde daha sonra din öğretimine dönüştü. İslam’dan biraz daha çok bahseden ameliyesini öğretmenlerin ihtiyarına bırakmış bir eğitim. Herkes için zorlayıcı bir eğitim yok. Din eğitimi, ahlak var. Bunlar din dersi öğretmenleri tarafından anlatılıyor. AİHM diyor ki ‘Aleviler kendi inançlarının anlatılmasını isteyebilir. Hıristiyanlar kendi inançlarını isteyebilir. Belki de Ateistler bunun hiç birisine ihtiyaç göstermeyebilir. Dolayısıyla sizin bu din öğretimi dersleriniz İslam inancı ağırlıklı olmuş. Diğerlerini kapsamamış. Ya onları da kapsayıcı bir biçimde müfredatlarınızı değiştirin. Veya bu dersleri kaldıracaksanız kaldırın’ diyor. Türkçe meali bu" açıklamasını yaptı.

"LAİKLİKTE ESASSA BU İSTEĞİ DİKKATE ALAN BİR MÜFREDAT YAPMALIYIZ"
Kendisinin gün içinde birisi İmam Hatip okulu olmak üzere iki okul açtığını hatırlatan Arınç, “Müfredatı az çok birbirine benziyor. Yani İmama Hatip demek zorunda değiliz Ama 50 seneden beri İmam Hatip deniliyor. Biz bu isimle biliyoruz. Birlikte 10 tane isim düşünürsek karar verebiliriz. Ama içinde nasıl bir din öğretimi amaçladığınızı göstermeniz lazım. Alevi yurttaşınız ‘benim inancım budur. Bu şekilde anlatılsın. Buna da yer verilsin’ diyorsa biz demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletiyiz. Laiklikte esassa bu isteği dikkate alan bir müfredat yapmalıyız. Bence bu incelenecek gereği de hükumetimiz tarafından yapılacak. Allah’a inanmazlarsa başka şeylere inanırlar.

Taşa, çöpe inanalar da var. İneğe inanlar, kutsal sayanlarda var. Budizm, Konfüçyüzim var. Başkaları da var. Bu inanç duygusunu tatmin etmeye yönelik bir arayış, buluştur. Ama diyelim ki onun böyle bir derdi yok. O bundan öte başka bir dünya olduğuna inanmıyor. Ben öldükten sonra ‘beni yakın’ diyor veya başka bir şey söylüyor. Bu da onun inancı inançsızlığı inanç haline getirmiş. Burada benim öğreteceğim din dersinde insanlara samimi olarak, fıtri olarak inanma duygusunu, ‘İslam neler getiriyor?, diğer dinler neler getiriyor, farklı inançlar ne söylüyor’ diye anlatılabilir. Belki bunları kısa kısa anlatan öz bilgi veren bir şey olması lazım" şeklinde konuştu.

"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE GİDEBİLİRİZ"
AİHM’in haklı olduğuna kanaat getirildiği takdirde gerekli düzenlemenin yapılabileceğini vurgulayan Başbakan Yardımcısı Arınç, “Anayasa değişikliğine gidebiliriz. İçerikle beraber dersin ismini de değiştirmek mümkün olabilir. ‘Tamamen kaldıralım, böyle bir şey olmasın’ düşüncesinde ben şahsen değilim. Hükümetle konuşmadığımız için hükümetin tavrını bilemem ama ben bu tür bir dersin en basit dini bilgileri öğrenmesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum” açıklamasında bulundu. 

AHMET FARUK ÇABUK 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mardin Teknoloji çağında gün geçtikçe okuma oranı düşüyor Mardin’de öğrenciler, teknoloji çağında okuma oranının düştüğünü dile getirdiler. Mardin’de kütüphanelerde ders çalışan öğrenciler, okuma alışkanlıklarının her geçen gün düştüğünü söyledi. Okuma alışkanlığının ailede başlaması gerektiğine dikkat çeken Okan Hakan, "Kitap okumaya küçük yaşta başlanmalıdır. Ailenin vermesi gereken bir alışkanlık olması gerekiyor. Yaşa göre okunacak kitap değişir. Kitap okuma konuşma, diksiyon için çok yararlıdır. İlk başta aile, daha sonra okulda bununla ilgili bilgi verilmelidir. Teknolojiye göre kitap tercih edilmesi daha faydalı diye düşünüyorum" dedi. Okuma oranlarının düşmesini teknolojinin gelişmesine bağlayan Fahriye Kübra Teken ise, her türlü bilgiye internet yolu ile erişim sağladıklarını söyledi. Teken, "Her türlü bilgiye oradan ulaşmaya sahip olduk. İnsanlar teknolojiyi daha kolay bulduğu için oraya yöneliyor ama bence okumanın tadı daha farklı. Bu alışkanlığı pandemi döneminde edindim. O zamandan beri düzenli okumaya gayret ediyorum. Ayda üç kitap bitirmeye çalışıyorum. Okumadan önce olaylara daha düz bakıyordum. Kitap okuma alışkanlığı edindikten sonra insanlarla empati kurabildiğimi, hayata daha farklı baktığımı, duygusal ve manevi açıdan daha çok geliştiğimi fark ettim. Kitap okumak insanın bakış açısını genişletiyor. Kitap okumaya başlayan bir daha bırakamayacak. Çünkü kendi içinize çekiliyorsunuz ve bir nevi o karakterlerin hayatında yaşıyorsunuz. Sizin tanıdığınız insanlar gibi oluyorlar. Tanıştığınız her insan, giriştiğiniz her işte daha farklı bakmayı öğrendiğiniz için size bu tarz bir katkıda bulunuyor. Aynı zamanda Türkçemi geliştirmeme de katkısı oldu. Kitap okuyacak herkes bu şekilde faydalanabilir" diye konuştu.