GÜNDEM - 27 Nisan 2017 Perşembe 10:50

Çocuğunun yumurta alerjisi, anneye tavuk çiftliği kurdurdu

A
A
A
Çocuğunun yumurta alerjisi, anneye tavuk çiftliği kurdurdu

Mersin’de çocuklarının yüksek derecede genetik geçişli yumurta alerjisi nedeniyle köylerden doğal yumurta toplarken karşılaştığı bozuk yumurta üzerine, bir anda Türkiye’nin ilkleri arasında yer alan biyogüvenlikli salma gezen tavuk çiftliğini kuran Nesrin Pamuk, 2,5 yılda Türkiye’ye organik yumurta satmaya başladı.

Oğullarının yumurta alerjisi, inşaat mühendisi ve iktisatçı, iki çocuk annesi Nesrin Pamuk’a tavuk çiftliği kurdurdu. Çocuklarının yumurta yiyebilmeleri için köy köy dolaşarak doğal yumurta alan Pamuk, bir inşaat şirketinde inşaat mühendisi olarak çalışırken, kendini bir anda Toros Dağları’nın eteklerinde 10 dönüm arazide tavuk ve organik yumurta üretirken buldu. 2015 başlarında çocukları için aldığı yumurtalardan birinin bozuk çıkmasıyla işe başlayan 42 yaşındaki Pamuk, kurduğu salma gezen tavuk çiftliğinde bugün ulaştığı günlük 3 bin 500 organik yumurtayla taleplere yetişemiyor. 

Genç bir girişimci iş kadını olan Anne Pamuk, Mersin’in merkez Mezitli ilçesine bağlı, kente yaklaşık 35 kilometre mesafede Kuzucu Mahallesi’ndeki ‘Nesrin Pamuk Salma Gezen Tavuk Çiftliği’nin kapılarını İHA’ya açtı. Tavuk ve yumurta üretiminden paketleme ve dağıtıma kadar tüm işleri eşi Ünal ve büyük oğlu Ali Engin ile birlikte yapan Nesrin Pamuk, çocuklarına doğal yumurta ararken çıktığı yolda bugün geldiği noktayı anlattı.

Çocuklarının alerjisi çiftlik kurdurdu

Tavuk çiftliği kurmanın aslında kendilerine çok yabancı olduğunu dile getiren Pamuk, bu işe bir kadın ve anne olduğu için çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere başladığını ifade etti. “Her şey oğlumun yüksek derecede genetik geçişli yumurta alerjisinden kaynaklı köylerde doğal ve taze yumurta ararken bozuk bir yumurtaya denk gelmemizle başladı” diyen Pamuk, bozuk yumurtayı şikayet etmek üzere başvurduğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nde organik yumurta sektöründe açık olduğunu öğrendiğini, annelik içgüdüsüyle tüm annelerin ve çocuklarının ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçerek işe başladığını ifade etti.

Çocuğunun yumurta alerjisi, anneye tavuk çiftliği kurdurdu

“Hem kendi derdime çözüm buldum hem de diğer çocukların annelerine bir yol göstermiş olduk”

İnşaat şirketindeki işini bırakıp bu işe yöneldiğini anlatan Pamuk, “Önce sadece ben ve birkaç köylü kadınla birlikte bu işi yapıyorduk. Sektördeki açığı da görünce eşim de işe dahil oldu, işi büyüttük. Artık bunu hobi olarak değil, meslek olarak yapıyoruz. 10 dönüm arazide salma gezen tavuk yumurtacılığı yapıyoruz. Sektörde bir ilki yapıyoruz, çünkü her türlü biyogüvenlik önlemleri alınmış bir şekilde yapıyoruz. Türkiye’de çok az sayıda kurulu çiftliklerden biriyiz. Tescilliyiz, ruhsatlıyız. Pamukköy markasını oluşturduk. Benim gibi çocuklarına yumurta yediremeyen, taze yumurtaya ulaşamayan annelere ulaşmış olduk. Hem kendi derdime çözüm buldum hem de diğer çocukların annelerine bir yol göstermiş olduk. Projemiz Çukurova Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde ders olarak okutuluyor” dedi.

“Taleplere karşılık veremiyoruz”

Yaklaşık 2,5 yılda üretim kapasitelerini artırarak yüksek oranda yumurta adedine ulaştıkları bilgisini veren Pamuk, “Sektörde ciddi bir talep var. Bununla ilgili ‘satışta sıkıntı yaşar mıyız’ diye düşünmüştük ama insanlar gelip yerinde gördükleri zaman güvenlerini yeniden tazelediklerinde, bize inandıklarında, böyle de bir ihtiyaçları varsa hemen bizimle iletişime geçiyorlar. Taleplere şu an karşılık verecek kadar çok üretim yapamıyoruz. Üretimi artırma çabasındayız. En kısa zamanda kapasitemizi ikiye katlayıp, bütün bu ihtiyaçlara cevap verebileceğimizi ümit ediyorum” diye konuştu.

“10 dönüm arazinin üzerini fileyle kapatan ilk çiftliğiz”

Salma gezen tavuk yumurtacılığında en önemli şeyin, hayvanların doğayla ilişiklerini kesmeden, ancak uçucu yırtıcılar ile salmonella ve kuş gribi gibi hastalıklardan korumak amacıyla arazinin üzerini dolu filesiyle kapatmak olduğu bilgisini veren Pamuk, “Çünkü bu hayvanlara antibiyotik, ilaç veremezsiniz, hiçbir kimyasala maruz bırakamazsınız bu hayvanları. Bu sebeple biz biyogüvenlik önlemlerini tam teşekküllü aldık. Alana, ayakkabılarımızı dezenfekte ederek giriyoruz. Açık arazi, yağmurdan, kardan, fırtınadan, doludan, güneşten her türlü etkiye maruz. Kanatlı yırtıcılardan ve dışarıdan gelebilecek olan hastalıklardan da bu şekilde izole etmiş oluyorsunuz hayvanları” ifadelerini kullandı.
Tavukların doğal beslenmelerini sağlamak için araziye arpa, buğday, korunga, fiğ, yonca, ıspanak gibi uzun süre dayanabilecek olan bitkiler ektiklerini ve rahatça gezebilecekleri ortamlar hazırladıklarını aktaran Pamuk, şöyle devam etti: “Onların burada refahını sağlamaya çalışıyoruz. Son derece titiz bir şekilde uğraşıyoruz. Aynı zamanda burada yine uygulamada bir ilktir, kül havuzu, kum havuzu, kireç havuzu gibi, kendi kendilerini rahatlatabilecekleri alanlar yaratmaya çalışıyoruz. Bu da maalesef sektörde bir ilkmiş. Hiçbir salma gezen tavuk yumurtacılığı yapan çiftlikte maalesef bu şekilde 10 dönüm arazinin üzerini komple dolu filesiyle kaplayan meslektaşımıza rastlayamadık. Hem böyle bir ilkiz hem de komple arazide elektrik ihtiyacını güneş enerjisi paneliyle temin ediyoruz. Doğaya saygılıyız, saygıda kusur etmemeye gayret gösteriyoruz. Kanatlılarımıza da aynı şekilde saygılıyız.”

Çocuğunun yumurta alerjisi, anneye tavuk çiftliği kurdurdu

“Üretimimiz günlük 3 bin 500, aylık 150 bin yumurta”

Çiftlikte yaklaşık 3 bin 500-4 bin arasında kanatlı bulunduğunu belirten Pamuk, sürekli tavuk üretimi yaptıklarını da dile getirerek, şunları söyledi:
“Günlük yumurta üretimimiz 3 bin ile 3 bin 500 arasında. Aylık üretimimiz de 150 bini buluyor. Her şeyle aile olarak kendimiz ilgileniyoruz. Yumurta alerjisi olan oğlum da işe dahil oldu. Hep beraber koordineli bir şekilde hayvanların yemlemesi, alanda gezmesi, yumurtanın toplanması, paketlemesi, satış ve dağıtım ağını teker teker biz yapıyoruz. Yumurtaları eşimle birlikte topluyoruz, temizliyoruz, paketliyoruz ve tüketici ekstra taze tüketebilsin diye aynı gün günlük süt dağıtır gibi market raflarına yumurta dağıtımını sağlıyoruz. Bunun sonucunda da müşterilerimize ürün yetiştiremiyoruz.”

“Hedefimiz, önce Türkiye’yi doyurmak, ardından ihracat”

Şu anda Mersin dışında, üretimin yüzde 50’sini Ankara’daki yerel market zincirlerine gönderdiklerini söyleyen Pamuk, “Hedefimiz, önce Türkiye’yi bu konuda doyurabilmek, daha sonrasında da ihracat. Bu anlamda burayı büyütebilmek için de ciddi bir koordinasyona ve ekibe ihtiyaç vardı. O ekibi de sağladık. Hep birlikte büyük bir aile şirketi, büyük bir üretici olacağız, inanıyorum. İhracata da hoş geldin diyeceğiz” dedi. 

Kıymet Gökçe - Koray Ünlü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Oğuzeli’nin çehresini değiştirecek proje başladı Oğuzeli’ndeki çarpık yapılaşmanın önüne geçip, Oğuzeli’nin çehresini değiştirecek ve daha modern bir hale getirecek Kentsel Dönüşüm Projesinin ilk yıkımı gerçekleştirildi. Gerçekleşen yıkım programına Gaziantep Milletvekili Bünyamin Bozgeyik, Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç, Ak Parti İlçe Başkanı Hilmi Özbudak, Milliyetçi Hareket Partisi ve Ak Parti Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı. “Ne yapıyorsak Oğuzeli için” Oğuzeli’nin girişini modern bir görünüme kavuşturmayı amaçladıklarını söyleyen Belediye Başkanı Sait Kılıç, “Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Oğuzeli bırakmayı amaçlıyoruz” dedi. Proje hakkında bilgi veren Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç, “’Canla Başla Oğuzeli’ parolası ile çıktığımız bu kutlu yolculukta bir sözümüzü daha yerine getirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Oğuzeli Belediyesi ilçe merkezinin girişini modern bir görünüme kavuşturmak için Toplu Konut İdaresi’yle (TOKİ) büyük bir projeye imza atıyoruz. İlçe merkezinin çehresini değiştirecek olan proje 35 dönümlük ilçe girişini kapsıyor. Göreve geldiğimiz günden bu yana Oğuzeli’ndeki çarpık yapılaşma sorununun önüne geçmek için çok uğraş verdik. Bugün burada verdiğimiz mücadelenin ilk meyvesini topluyoruz. Ne yapıyorsak Oğuzeli için, sizler için yapıyoruz. Oğuzeli’nde yaşayan insanlara yakışır bir yaşam alanı oluşturmamız gerekiyor. Burada yapılacak konutlar ferah şekilde olacak. Örnek bir proje olacak. Amacımız niyetimiz hayırdır. İnşallah sonumuz da hayır olur. Bu işe çomak sokmak isteyenlere de fırsat vermeyeceğiz. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Oğuzeli bırakmayı amaçlıyoruz. Sizlerle birlikte ilçemizi yeniden imar edeceğiz” şeklinde konuştu.
Adana Yağmur ve kar yağmadı, barajlarda kuraklık alarmı verildi Adana’da bu sene kış mevsiminde yağışların azlığı nedeniyle barajlarda sular çekilmeye başladı. Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, su tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayıp, “Yaz dönemlerinde barajlarda meydana gelen buharlaşma, tarımsal sulama ve enerji için kullanılan suyla birlikte ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir” dedi. Türkiye’nin en sıcak illerinden olan Adana’da Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Şubat ayı son 255 yılın en sıcak Şubat ayı oldu. Ayrıca Şubat ayında Türkiye’de 28.7 derece ile sıcaklık rekoru kıran Adana, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün paylaştığı 24 aylık standart yağış indeksi meteorolojik kuraklık durumuna göre olağanüstü kuraklık yaşayan iller arasında gösterdi. Yağışların olmadığı kentte barajlarda da suların çekilmeye başladığı görüldü. Dron ile çekilen görüntüler de kuraklık gerçeğini gözler önüne bir kere daha serdi. Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, konuyla ilgili İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. “Toroslar’da hiç kar yok” Kar yağışı olmamasının barajları etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Başıbüyük, “Bu sene maalesef yeterli kar yağışı olmadı. Bu nedenle özellikle baraj göllerinde istenen seviyeye ulaşmak çok mümkün olmadı. Bizim Çukurova’da çok büyük bir sorun gözükmüyor ama Toroslar’da hiç kar yok. Olması gerekenin yüzde 10’u kadar kar var. Şubat ayı çok sıcak geçti ve var olan kar örtüsü eridi. Bu böyle devam edecek olursa özellikle yaz dönemlerinde barajlarda meydana gelen buharlaşma, tarımsal sulama ve enerji için kullanılan suyla birlikte ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir” ifadelerini kullandı. “Suyumuzu dikkatli kullanmalıyız” Türkiye’nin belirli dönemlerde bu tür doğa olaylarını yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, su tüketimine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Türkiye’de bu zaman zaman sıklıkla yaşadığımız doğa olaylarından bir tanesi. Ülkemiz su zengini bir ülke değil. Bir taraftan artan nüfus, bir taraftan da iklim krizine bağlı değişken yağış rejimi var. İçme suyunda bireysel olarak tükettiğimiz sulara dikkat etmemiz lazım. Barajlarda araba yıkanmamalı. Vahşi sulamanın önüne geçilmeli. Suyumuzu dikkatli kullanmalıyız. Eğer bunları yapmazsak su kıtlığı ciddi bir problem olarak karşımıza çıkar.” “Sularımızı dikkatli kullanmalıyız” Çukurova’nın her an yağış azlığı nedeniyle su krizine girebileceğine dikkat çeken Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, “Çukurova bölgesi baktığınızda ülkemize oranla daha su kaynağı açısından zengin. Ancak bu olumsuz yağış rejimi nedeniyle her zaman bu durum değişebilir. Bunun için sularımızı dikkatli ve temiz kullanmamız gerekiyor” dedi. “Sular çok çekildi” Seyhan Baraj Gölü’nde balıkçılık yapan Murat Yapku ise su seviyesinin geçen seneye oranla çok düştüğünü anlatarak, “Normalde bu zamanda Mart ayında suyun daha fazla olması gerekiyordu. Bu sene beklenen kar yağışı olmadı. Kanallarımıza gecikmeli sular verildi ve gölde de su azaldı. Şu anda bizim burada değil de 2 metre daha yüksekte olması lazımdı. Geçen sene çok güzel yağış oldu ve soğuk geçti. Bu sene beklenen kış olmadı. Kısa bir dönem soğuk oldu o da Adana özelinde değildi. Ülkemize bir soğuk hava dalgası geldi biz de ondan etkilendik” ifadelerini kullandı.
Düzce Fidanlar toprakla buluştu Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi ve Ormancılık Meslek Yüksekokulu tarafından, Ormancılık Haftası kapsamında Süs ve Tıbbi Bitkiler Botanik Bahçesi’nde fidan dikimi etkinliği gerçekleştirildi. Fidan dikimi etkinliğine; Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necmi Aksoy, Orman Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Yılmaz Türk, Doç. Dr. Halil İbrahim Şahin, Ormancılık Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Kamile Tırak Hızal, bölüm başkanları akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Orman Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Yılmaz Türk, Ormancılık Haftası’nda bu ve buna benzer sergi, panel ve konferans gibi etkinliklerin devam edeceğini ifade etti. Üyesi Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu ise Peyzaj Mimarlığı ve Orman Mühendisliği bölümlerinin birçok dersini veya bazı çalışmalarımızı Süs ve Tıbbi Bitkiler Botanik Bahçesi’nde gerçekleştirdiklerini ifade ederek Ormancılık Haftası’nda bir farkındalık oluşturmak ve doğa sevgisini aşılamak için böyle bir etkinlik düzenlediklerini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Necmi Aksoy ise ’’Dünyayı ağaç kurtaracak. Kıyamette kopsa yine ağaç dikin ki dünyamız yaşanılabilir olmaya devam etsin’’ şeklinde konuştu. Etkinlikte Düzce Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri fidanları toprakla buluşturarak Ormancılık Haftası’nda önemli bir farkındalığa imza attı.