GÜNDEM - 23 Ocak 2017 Pazartesi 09:01

Çok katlı ahşap yapıların depreme karşı dayanıklılığı araştırılıyor

A
A
A
Çok katlı ahşap yapıların depreme karşı dayanıklılığı araştırılıyor

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi’nce yürütülen proje kapsamında çok katlı ahşap yapıların depreme karşı dayanıklılığı araştırılıyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gürsel Çolakoğlu, Öğretim üyeleri Prof. Dr. Semra Çolak, Prof. Dr. İsmail Aydın, Doç. Dr. Cenk Demirkır, İnşaat Müthendisliği öğretim üyelerinden Doç. Dr. Ahmet Can Altunışık, TUBİTAK tarafından desteklenen proje kapsamında, kontrplak kaplı ahşap yapı perde duvarlarının yapısal davranışları ve simsik dayanım performanslarının belirlenmesine yönelik bir çalışma yapıyor.

Konuyla ilgili bilgiler veren Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cenk Demirkır, söz konusu proje sayesinde Türkiye’nin ulusal anlamda ahşap yapılara verdiği önemin daha da artmasını hedeflediklerini belirterek “Pek çok deprem ülkesi tarafından kullanılan ahşap yapılar, depreme dayanıklı yapıların en önemlileri olarak gösterilmektedir” dedi.

Demirkır, Türkiye'de 1999 yılında yaşanan depremlerin ardından betonarme yapılarda izlenen ağır hasarların ahşap yapılarla ilgili Türkiye’deki yaygın anlayışların sorgulanmasını gündeme getirdiğini hatırlatarak, “Türkiye’de de ahşap taşıyıcı sisteme sahip yapılar yaklaşık 40 yıl öncesine kadar yaygın bir şekilde geleneksel olarak inşa edilmişlerdir. Yangınlar, çürüme, malzeme darlığı, ormanların azalacağı düşüncesi ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak betonarme yapıların artması ahşap yapılardan vazgeçilmesine neden olmuştur. Oysaki ABD, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi deprem tehdidi altındaki ülkeler, gelişen teknolojik imkanlardan da yararlanarak ahşap yapı inşasına devam etmişlerdir. 1999 yılı depremi sonrasında betonarme yapılarda izlenen ağır hasarlar, geleneksel ahşap karkas yapıların depremi hasarsız ya da az hasarlı aşmaları, ahşap yapılarla ilgili Türkiye’deki yaygın anlayışların sorgulanmasını gündeme getirmiştir. Depreme hassas bölgelerde özellikle ahşap yapıların tercih edilmesi bir deprem ülkesi olan Türkiye’de ise bu kültürden vazgeçilmesi bir tezat oluşturmaktadır. Ahşap yapıların gösterdiği performans ve ülkemizde yaşanan depremler sonrası can kayıpları dikkate alındığında ahşap yapı kültürünün yeniden canlandırılması bir zorunluluk olarak görülmektedir. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012-2023 Deprem stratejisi ve eylem planında depreme dayanıklı binaların tasarım, malzeme ve standartlarını içeren çalışmaların destekleneceğini açıklayarak Türkiye’de deprem bilincinin artırılması ve depreme dayanıklı yapıların geliştirilmesi konusunda çalışmalara ağırlık verilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Pek çok deprem ülkesi tarafından kullanılan ahşap yapılar, depreme dayanıklı yapıların en önemlileri olarak gösterilmektedir. Ahşabı yapı maksatlı kullanan ülkelerin hemen hepsi kendi ülke şartlarına göre ahşap ve yapı için pek çok standart ve el kitabı geliştirmiştir. Bu tür standart ve el kitapları ahşap mimarisinde ortaya çıkabilecek sorunların çözümünü inşa aşamasında ortadan kaldırmak için en önemli yollardan biridir. Ülkemizde ahşap yapı üzerine çok sınırlı çalışmalar yapılması nedeni ile bu tür kaynak ve bilgiler Türkiye koşulları için mevcut değildir. Bu proje ile ülkemizde yetişen ve yapı maksatlı kullanım amacına uygun ağaç türlerinden üretilen kontrplak levhaların ahşap yapılarda dayanım üzerine etkisi ortaya konularak böylesi bir kaynak oluşumuna temel oluşturmak planlanmıştır” diye konuştu.

"Ülkemizde ahşap yapılar yeteri kadar ilgi görmüyor"
Projenin TÜBİTAK tarafından desteklendiğini de kaydeden Demirkır, “Bu bir TUBİTAK projesi. Bu proje kapsamında özellikle Türkiye’nin ulusal anlamda ahşap yapılara verdiği önem daha da artması gerektiğini düşündük. Son dönemlerde ülkemizde ahşap yapı sektörünün gelişmesi, inşaat sektörünün canlanmasına bağlı olarak ahşabın da ele alınarak iyi bir yapı malzemesi olarak değerlendirilmesi düşünüldüğünde böyle bir projeyi yapma kararı aldık. Ulusal olarak çok özgün bir proje olarak görüldü ve TUBİTAK tarafından ve desteklendi. Osmanlı’dan beri gelen bir mimarı anlayışa sahip olmamıza rağmen ahşap mimarı neredeyse unutulmaya yüz tutmuş. Bizde bunları göz önüne alarak özellikle Avrupa’da ve Amerika’da yapılmış çalışmalara baktığımızda buralarda sürekli bir standartlaşmaya gidilmiş. Bizim ülkemizde ahşap yapılar henüz yeteri anlamda ilgi görmediğinden böyle bir kataloğumuz böyle bir ürün yelpazemiz bunu üreticilere sunacak bir bilgimiz yok. Buradan yola çıkarak ülkemizdeki ağaçlarımızı kullanarak kendi ahşap yapımızı üretelim. Bunun içinde üreticilere bir fırsat sağlayalım. Sonuç olarak Türkiye için ulusal anlamda ahşap yapılara yönelik olarak bir alt yapı hazırlayalım. Projemiz bu şekilde başladı” şeklinde konuştu.

Turizme ahşaplı destek
Ahşap yapıların turizme canlılık kazandıracağına dikkat çeken Demirkır, şunları söyledi:
“Yaylalarda ve köylerde insanları ahşap yapıları teşvik eder yönlendirirsek bir bakıma turizmi de hareketlendirmiş olacağız. Şu an Karadeniz Bölgesi depremde uzak olarak gözükse de ülkemiz bir deprem ülkesi. Bunu çok acı tecrübelerle yaşadık. O nedenle depreme daha çok dayanıklı olan depremde daha iyi performans gösterebilen iyi bir mühendislik ürünü sergilendiğinde, ahşap yapıyla birleştirildiği zaman depremde daha da avantajlı olacak. Ahşap yapıların yönlendirilmesi ve bunlara olan ilginin artırılması bizim ve ülkemiz içinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şu an ülkemizde ahşap yapılarda 3-4 kattan yüksek olan yok. Özellikle uluslararası anlamda Avrupa’ya, Amerika’ya baktığımızda 8-9 katlı hatta gökdelen şeklinde ahşap yapıların üretimine geçtiğini görüyoruz. Bizim bundan sonraki aşamalardaki amacımız daha yüksek katlı yapılara yönelik olarak çalışma yapmak. Ülkemizde bunların dayanımlarını kontrol ederek 'Ahşap yapılar konusunda yüksek katlı binalara geçilebilir mi ?' sorusuna cevabını bulmak olacak.”  

Bekir Koca

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Hatay Kızılay Başkanı Hatay’da depremzedelerle iftar sofrasında buluştu Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay Güzelburç’taki Kızılay Yaşam Merkezi’nde depremzedelerle iftar sofrasında bir araya geldi. Ramazan ayının yardımlaşma ruhunu öne çıkaran Yılmaz, son depremzede yuvasına kavuşana kadar desteklerinin süreceğini belirtti. Deprem bölgesinde ilk günden itibaren varlığını hissettiren Türk Kızılay’ı Ramazan ayında da afetzede vatandaşları unutmuyor. Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Hatay’ın Güzelburç bölgesinde bulunan Kızılay Yaşam Merkezi konteyner kentinde vatandaşlarla iftar sofrasında bir araya geldi. "Hatay’da son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız" Ramazan ayının; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı olduğunu belirten Kızılay Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Biz bugün burada zor günleri birlikte atlatmaya çalışıyoruz. Türk Kızılay’ı olarak her zaman söylediğimiz bir konu var; son depremzede yuvasına kavuşup, yastığa başını huzurla koyana kadar biz buradaki vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ellerini bırakmayacağız. Ramazan ayındayız, Ramazan ayı; rahmet, bereket, yardımlaşma ve iyilik ayı ama aynı zamanda Ramazan ayı sevdiklerimizle bir araya gelme ve bir sofranın etrafında buluşma ayı. O nedenle biz bugün burada Hatay’da kardeşlerimizle bir ekmeği bölüşeceğiz, beraber iftarımızı açacağız. Birbirimizi dinleyerek bu zor günleri atlatmak adına bir aşama daha ilerlemiş olacağız. Ben zor günlerin geçeceğine inanıyorum. Son 1 sene de gördüğümüz şu ki herkes tünelin ucundaki ışığı görmüş durumda bu da zor günlerin geçeceğine inancı pekiştiriyor. Bu günlerde biz halkımızla bir arada olmaya devam edeceğiz. Tekrar herkesin Ramazanı hayırlı olsun" şeklinde konuştu.