GÜNDEM - 05 Aralık 2016 Pazartesi 18:39

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ambargolar bizi bitirmiyor, bitirmeyecek

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ambargolar bizi bitirmiyor, bitirmeyecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “'Kötü komşu insanı hacet sahibi yapar.’ Bu tür ambargolar bizi bitirmiyor, bitirmeyecek. Bizi hacet sahibi yapacak. Bu tür engellemeler savunma sanayimizi geliştirme konusundaki azmimizi güçlendiriyor. Bugün uzaya fırlattığımız uydudaki yerli katkı oranı yüzde 20. Bundan sonraki daha gelişmiş uydumuzu en azından tam tersi bir oranla imal edip uzaya göndermeliyiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş.'de (TUSAŞ TAI) Göktürk-1 uydusunu faaliyete alma töreninde konuştu. Konuşmasına Göktürk keşif gözetleme uydusunun Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri için hayırlı olmasını temenni ederek başlayan Erdoğan, “Bugüne kadar fırlattığımız en gelişmiş görüntüleme uydumuz olan Göktürk- 1 az önce Fransız Guyanası'ndan uzaya gönderildi. Hayırlı olsun. Artık neticelerini gördükçe daha da gururlanacağız. Daha da bunlar bizim iftihar vesilemiz olacak. Fırlatma aracından başarıyla ayrılan uydumuzun ilk sinyallerini de inşallah 1 saat içinde Norveç’teki yer istasyonundan alacağız. Bu uydunun üretilmesi ve fırlatılmasında emeği geçen herkese şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“Göktürk-1 daha önce gönderilen Göktürk-2'den daha gelişmiş bir uydudur"

RASAT uydusunun 2011 yılında Rusya’dan, Göktürk-2 uydusunun ise Çin’den fırlatıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi Göktürk-1 uydumuzu uzaya göndererek uzay çalışmalarında yeni bir adım daha atmış oluyoruz. Bugün uzaya fırlattığımız Göktürk-1 daha önce gönderilen Göktürk-2‘den daha gelişmiş bir uydudur. Türk Silahlı Kuvvetlerimize ileri teknoloji kabiliyetleriyle hizmet verecek bu uydumuz diğer alanlarda da ülkemize önemli faydalar sağlayacaktır. Yarım metreye kadar hassas görüntüleme kabiliyetiyle bu uydudan orman alanlarının kontrolünden deniz kirliliğine, doğal afetlerdeki hasar tespitlerinden rekolte tahminlerine kadar geniş bir yelpazede istifade edilecektir. Bu uydunun kabiliyetleri Türkiye’nin uzay çalışmalarında ulaşmak istediği hedef konusundaki kararlılığının bir ifadesidir. Şimdi hedefimiz Göktürk- 1’den daha gelişmiş uydular tasarlamak, üretmek ve uzaya göndermektir. Savunma sanayimizin ileri teknoloji gerektiren diğer tüm ihtiyaçları gibi uydularımızı da artık kendimizin geliştirmesi ve üretmesi şarttır. Bu konuda yürütülen çalışmaları biliyorum, takdir ediyorum. Ama daha fazlasını yapmamız gerektiğini de özellikle belirtiyorum. İlgili kurumlarımızın artık tüm çalışmalarını hazır alım yerine kendi tasarım ve üretimimizi esas alan bir anlayışla yürütmeleri gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Ambargolar bizi bitirmiyor, bitirmeyecek”

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’nin son 200 yıllık tarihi bilhassa da hepimizin çok yakından takip ettiği son 32 yıldaki terörle mücadele dönemimiz bizler için çok önemli derslerle doludur. Kıbrıs Barış Harekâtımızda ilk örneklerine rastladığımız askeri ambargolar, terörle mücadele dönemimizde gizli veya açık sürekli karşımıza çıktı. Şimdi yine bazı Batı ülkelerinin, o ülkelere ait firmaların ülkemize belirli askeri ürünleri satmama kararları aldıklarına şahit alıyoruz. Hamdolsun bugün Türkiye 14 yıl öncesine göre savunma sanayi ürünlerinde dışa bağımlılığını yarı yarıya azaltmış durumdadır. Yüzde 80’den yüzde 40’lara gerileyen bu alandaki dışa bağımlılığımızı inşallah 2023’e kadar büyük ölçüde ortadan kaldırmış olacağız. Her zaman söylediğim bir söz var. Atalarımızdan bizlere miras, ‘kötü komşu insanı hacet sahibi yapar.’ Bu tür ambargolar bizi bitirmiyor, bitirmeyecek. Bizi hacet sahibi yapacak. Bu tür engellemeler savunma sanayimizi geliştirme konusundaki azmimizi güçlendiriyor. Bugün uzaya fırlattığımız uydudaki yerli katkı oranı yüzde 20. Bundan sonraki daha gelişmiş uydumuzu en azından tam tersi bir oranla imal edip uzaya göndermeliyiz. İleri teknoloji gerektiren projelerin uzun zaman ciddi kaynak birikim ve sabır istediğini biliyorum. Göktürk-1’in 2009 yılında başlamış bir proje olması bunun en somut bir örneğidir. İhtiyacımız olan tüm alanlarda iyi bir planlama ve doğru tercihlerle kendi kendimize yeterli hale geleceğimiz bir savunma sanayinin süratle tesis edilmesi gerekmektedir. Azmettik, kararı verdik ve silahlı insansız hava aracında olduğu gibi savunma sanayinde dışarıdan alacağımız sınırlı sayıdaki araç fiyatından daha ucuza projenin tamamını finanse etme imkanına sahip olduğumuzu da gördük. Sadece talep etmek yetmiyor. Dost olduğumuz NATO’da beraber olduğumuz birçok dostlardan bırakın silah almayı silahsız İHA’lardan almak istiyoruz, talebimizi kendilerine iletiyoruz. Bugün git yarın gel, en son söyledikleri ne oluyor? ‘Kongreden müsaade çıkmadı.’ Ya biz NATO’da beraber değil miyiz, aynı cephede beraber değil miyiz, bize bu yaptığımız nedir? Sonra silahlarıyla ilgili o konularda yine kendileriyle görüşüyoruz. Dost, oturuyoruz, konuşuyoruz, gülüşüyoruz ama iş neticeye gelince kongreden karar çıkmadı. İşte bunlar bizi sonunda hacet sahibi yaptı. Şimdi artık kendimiz üretiyoruz, hem de çok daha ucuzuna üretiyoruz.”

“Hazır ürün alımına yönelen anlayışın tuzağına bir daha kesinlikle düşmemeliyiz”

“Geçmişte uçak fabrikalarımızı, motor fabrikalarımızı, silah fabrikalarımızı kapatıp, hazır ürün alımına yönelen anlayışın tuzağına bir daha kesinlikle düşmemeliyiz” diyen Erdoğan, “Kayseri aslında aynı zamanda uçak mezarıdır o topraklar biliyor musunuz? Oralara gömmüşlerdir uçakları. Üretilenleri oralara gömmüşlerdir. Biz siyasi irade olarak bu konuda kararlı bir duruş sergiliyoruz. TSK’da da aynı kararlılığı görmekten memnuniyet duyuyorum. İnşallah çok daha büyük projeler ve çok daha büyük başarılar bizi bekliyor. Özel sektörümüzle, üniversitelerimizle, araştırma kuruluşlarımızla hep birlikte el ele vererek ülkemizi hedeflerine ulaştıracağımıza inanıyorum. Bugün gerçekten coşkuluyum, duyguluyum. Zira az önce yaşadığımız an, heyecan, bizler için farklılık arz ediyor. Genelkurmay Başkanlığımız, Hava Kuvvetleri Komutanlığımız, Savunma Sanayii Müsteşarlığımız, TUSAŞ, ASELSAN ve TÜBİTAK’ta bu projenin başarısı için görev yapmış olan herkesi tebrik ediyorum” açıklamasında bulundu.
Konuşmasının ardından Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti. 

Pelin Üzek - Abdullah Sarıca - İlker Turak 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Çanakkale Kara Savaşları’nda broşürle propaganda savaşı Çanakkale Kara Savaşları’nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi. 109 yıl önce dünya harp tarihine ‘son centilmenler savaşı’ olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası’ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları’nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale’de Kara Savaşları’nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa’ya gidecekleri ve Avrupa’yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu. Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır’a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu’nun ve Osmanlı Cihan Devleti’nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu’nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir. 25 Nisan tarihinde Kara Savaşları’nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros‘a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası‘na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır. Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz. Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir” dedi. Çanakkale Savaşları’nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti: “Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe’yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum’un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum’un doğusundan Erzurum’un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.”
İstanbul Panasonic Electric Works Türkiye’den Japonya’ya üst düzey atama Panasonic Electric Works Türkiye’de uzun yıllardır önemli çalışmalar gerçekleştiren Mali İşler Genel Müdürü Erkut Açıl, önümüzdeki dönemde Japonya’da görev yapmak üzere Panasonic Genel Merkezi’ne atandı. Dünyanın önde gelen elektrik/elektronik üreticilerinden Panasonic’te, Türkiye’den üst düzey bir atama gerçekleştirildi. Uzun yıllardır Panasonic Electric Works Türkiye’de Mali İşlerden sorumlu Genel Müdürlük görevini yürüten Erkut Açıl, Panasonic’in Japonya’daki genel merkezine atandı. Yapılan açıklamaya göre Erkut Açıl, üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Borusan ve Yıldız Holding’de çalıştı. 13 yıldır Panasonic Electric Works Türkiye’de çalışma hayatına devam eden Açıl, son 6 yıldır mevcut görevini sürdürmekteydi. Dünyanın en değerli markaları arasında yer alan Panasonic Grubu’nun Türkiye’den 70’in üzerinde ülkeye ihracat yapan, sektöründe dünyanın en iyileri arasında gösterilen endüstriyel tesislerinde şirketin gelecek vizyonu doğrultusunda ekibiyle beraber başarılı ve sürdürülebilir finansal sonuçlar için çalışan Erkut Açıl, son yıllarda özellikle dijital dönüşüm ve yenilikçi nakit yönetimi projelerine odaklanmıştı. Nakit akış geliştirmeleri, robotik otomasyon ve dijital dönüşüm alanında ekibiyle beraber Panasonic Global’den çok defa ödüle layık görülen Açıl, yeni dönemde başta Türkiye ve Hindistan olmak üzere birçok ülkenin sürdürülebilir finansal gelişiminden sorumlu Genel Müdürlük görevini yürütecek.
Adana Demirçalı: “Biran evvel ‘kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm’ çalışmalarına başlamak istiyoruz” Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, göreve gelmesinin ardından belediye olarak başta imar olmak üzere biran evvel kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm çalışmalarına başlamak istediklerini söyledi. Doğu Akdeniz İnşaat Müteahhit Birlikleri Federasyonu (DAİMFED) Genel Başkan Mustafa Karslıoğlu ve yönetim kurulu üyeleriyle birlikte Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı ile imar konusu ve sektör yatırımlarını masaya yatırılarak önemli kararların alındığı istişare toplantısında bir araya geldiler. “Yüreğir’in çok önemli bir cazibe merkezi olacağına inancımız tamdır” DAİMFED Genel Başkanı Mustafa Karslıoğlu toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, “DAİMFED ailemizin genel başkan vekili olan Ali Demirçalı’nın Yüreğir’e Başkan seçilmesinin onur ve gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Yüreğir Belediye Başkanımız Ali Demirçalı ile sürekli istişare içerisinde olup DAİMFED olarak gerekli tüm desteği vereceğiz. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar sonucunda kazanan Yüreğir ve Yüreğir halkımız olacaktır. Ayrıca belirtmek isteriz ki başkanımızın bilgi, birikim ve tecrübesiyle Yüreğir’in çok önemli bir cazibe merkezi olacağına inancımız tamdır. Başkanımızı tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyoruz” dedi. Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı da ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Üyesi ve yetkilisi olduğum DAİMFED’in desteğini seçim sürecinde hep arkamda hissettim. Bu anlamda başta DAİMFED Genel Başkanı Mustafa Karslıoğlu ve tüm DAİMFED ailesine destekleri için teşekkür ediyorum. Ayrıca önümüzdeki çalışma sürecinde sektörün tüm temsilcilerinin bir çatı altında toplandığı DAİMFED’in Yüreğir ilçemizde yatırım ve kalkınma olarak katkılarını göreceğimize inanıyorum. Belediye olarak başta imar olmak üzere biran evvel kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm çalışmalarına başlamak istiyoruz. Bu doğrultuda yakın zamanda çalışmalarımız meyvelerini vermeye başlayacaktır” diye konuştu.