POLİTİKA - 23 Ekim 2018 Salı 12:11

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kaşıkçı cinayetinin bilinmeyenleri anlattı!

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kaşıkçı cinayetinin bilinmeyenleri anlattı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu çağrım Suudi Arabistan Kralı başta olmak üzere üst yönetiminedir, olayın cereyan ettiği yer İstanbul’dur. Dolayısıyla 18 tutuklunun yargılanmasının İstanbul’da yapılması teklifimizdir. Taktir kendilerinindir, ama bu benim teklifimdir, talebimdir” dedi.

AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin tüm detayları anlattı.

"Kaşıkçı’nın bu ziyaretinin cinayeti planlayıp icra eden ekibe haber verildiği anlaşılıyor” 

Öldürüldüğü kesinleşen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili açıklamalarda bulunan ve yaşanan olaya ilişkin detaylı bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cemal Kaşıkçı ilk olarak 28 Eylül Cuma günü saat 11.50’de evlilik işlemleri için Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğuna gidiyor. Kaşıkçı’nın bu ziyaretinin cinayeti planlayıp icra eden ekibe haber verildiği anlaşılıyor. Yani bir planlama, yol haritası burada çalışmaya başlıyor. Konsolosluk görevlilerinden bazılarının acele ile ülkelerine gitmeleri, hazırlık çalışmalarının orada yapıldığına işaret ediyor. 1 Ekim tarihinde saat 16.30’da, operasyondan bir gün önce, 3 kişilik bir ekip tarifeli sefer ile İstanbul’a inip önce otele, sonra Başkonsolosluğa gidiyor. Bu arada Başkonsolosluktan bir başka ekip de Belgrat ormanı ve Yalova’da keşif çalışmaları yapıyor. 2 Ekim saat 01.45’te 3 kişilik ikinci ekip yine tarifeli sefer ile İstanbul’a gelip otele yerleşiyor. Aralarında generallerin de bulunduğu 9 kişilik üçüncü ekip ise özel bir uçak ile havalimanına inip başka otele hareket ediyor. Toplam 15 kişiden oluşan bu ekip sabah 09.50 ile 11.00 saatleri arasında başkonsoloslukta buluşuyor. Önce başkonsolosluğun kamera sistemindeki hard disk sökülüyor. Bu arada Cemal kaşıkçı 11.50’de telefonla aranıp o günkü randevusu teyit ediliyor. Aynı gün erken saatlerde Londra’dan İstanbul’a dönen Kaşıkçı, saat 13.08’de konsolosluk binasına yaya olarak giriyor. Nişanlısı kendisi ile beraber. Bu saatten sonra bir daha kendisinden haber alınamıyor. Akşam saat 17.50’de ülkemiz resmi makamlarına nişanlısı tarafından Kaşıkçı’nın konsolosluk binasında zorla alıkonduğu veya başına bir şey geldiği konusunda başvuru yapılıyor. Bunun üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğümüzün ilgili birimleri hemen tahkikat başlatıyor. Bölgeyi gören güvenlik kameralarının incelenmesi sonrasında Kaşıkçı’nın başkonsolosluk binasından çıkmadığı kesinlik kazanıyor. Viyana Sözleşmesi gereği diplomatik dokunulmazlığa sahip oldukları için, bu da tartışma konusu oldu artık, artık bu Viyana sözleşmesi de büyük bir ihtimalle masaya yatırılacak, başkonsolosluk binası ve görevlileri hakkında ilk etapta fiili bir işlem yapılamadı. Emniyet ve istihbarat birimlerimiz hadiseyi derinlemesine araştırırken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız da görevlendirdiği savcılar eli ile soruşturma açıyor. Araştırma ve soruşturma derinleştikçe çok ilginç bilgilere ulaşıldı. Öncelikle cinayetin olduğu günün arifesinden başlayarak çeşitli uçaklarla 15 Suudi güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçının ülkemize geldikleri görülüyor. Bu kişilerden 6’sının 2 Ekim akşamı saat 18.20’de, 7’sinin de saat 22.50’de özel uçaklarla ülkemizden ayrıldıkları tespit ediliyor. Kıyafeti, gözlüğü ve sakalı ile Cemal Kaşıkçı’ya benzetilmeye çalışılan bir diğer kişi ve yanındaki şahsın da gece yarısından sonra tarifeli uçak ile Riyad’a hareket ettikleri belirleniyor. Olay günü konsoloslukta çalışan personel denetleme olduğu gerekçesi ile bir odada toplanıyor, ikamette görevli personele de yine aynı sebeple izin veriliyor. Suudi Arabistan yönetimi ise 4 Ekim’de yaptığı açıklama ile Kaşıkçı’nın öldürüldüğü ile ilgili iddiaları önce tümüyle reddediyor. Hatta Başkonsolos 6 Ekim’de Reuters muhabirini içeriye davet ederek dolapları, elektrik panolarının kapaklarını açıp kapatmak suretiyle lakayt bir havada kendisini savunmaya çalışıyor. Gerek emniyet ve istihbarat birimlerimiz, gerek savcılığımız soruşturmalarını derinleştirerek sürekli yeni bilgiler ortaya çıkarmaya gayret ediyor. Dışişleri bakanlığımız da kendi muhatapları ile meseleyi sürekli görüştü, bilgi paylaşımında bulundu. Suudi Arabistan ülkemize 11 Ekim’de gelen özel temsilcilerden oluşan bir heyet çeşitli temaslar gerçekleştirdi. Konunun dünya ve ülkemiz medyası tarafından sürekli gündemde tutulması karşısında Suudi yetkililer konsolosluk binasının aranmasına izin vereceklerini açıkladı. Önce bazı şeyleri sormak ve cevabını aramaz zorundayız. Zira bu olay İstanbul’da cereyan ediyor, sorumluluk makamındayız, bunu sorgulamak hakkımızdır. Meselenin üzerindeki sis bulutunu ortadan kalkmaya başladıkça diğer ülkeler harekete geçtiler. Biz de her fırsatta bu cinayet karşısında sessiz kalmayacağımızı, her türlü adımı atacağımızı ifade ettik, kimseyi haksız yere zan altında bırakmamak için araştırmaların sonucunu bekledik. Suudi Arabistan Kralı ile 14 Ekim’de yaptığımız ilk telefon görüşmesinde kendisine meseleyi elimizdeki bulgular ışığında anlattım. Bu görüşmede olayı araştırmak üzere kendisinin daha gönderdiği bir heyet ile yaptığım görüşmeyi ve bu görüşmede bir ortak çalışma grubu oluşturma konusundaki kararlılığımızı da ifade ederek bu ortak çalışma grubu ile çalışmaların başlaması konusunda mutabık kaldık. Kral’ın talimatı üzerine başkonsolosluk binasına giren savcılık makamı ve emniyet müdürlüğümüze bağlı ekipler burada çeşitli incelemeler yaptı. Daha önce Başkonsolos böyle bir şeye müsaade etmediği gibi gelen ilk heyete. Ben bu Başkonsolosun yetersizliği ile alakalı, kifayetsizliği ile alakalı bazı şeyler söyledim, aynı şeyi Sayın Kral Hazretlerine de söyledim. Bunun neticesinden Başkonsolos görevinden alındı. 18 Ekim’de bir kez daha başkonsolosluk binasında inceleme yapıldı. 19 Ekim tarihinde, yeni cinayetten 17 gün sonra Suudi Arabistan yönetimi Cemal Kaşıkçı’nın başkonsolosluk binasında öldüğünü resmen kabul etti. Yönetim adına yapılan açıklamalarda Kaşıkçı’nın başkonsoloslukta çıkan bir arbede sırasında öldüğü söylendi. Aynı gün geç saatlerde Kral Selman ile bir telefon görüşmesi daha gerçekleştirdik. Cinayetin kabulünün ardından olaya karıştığı belirtilen 18 kişinin tutuklandığını bana ifade etti. Ülkemize verilen listedeki kişilerin emniyet ve istihbarat birimlerimizce olaya karıştıkları tespit edilen kişilerle aynı olduklarını görüyoruz. Yani bu gelen 15 kişi, artı 3 kişi. Bu gelişmeler cinayetin resmen kabul edilmesi bakamından elbette önemlidir. 21 Ekim’de de Sayın Trump ile kapsamlı bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek olayın aydınlatılması konusunda mutabık kaldık. Türkiye olarak biz bu tüm süreci devlet ciddiyetine, uluslararası hukuka ve ülkemiz mevzuatına uygun şekilde yürüttük. Buna rağmen ülkemizi karalamak, töhmet altında bırakmak için çeşitli medya mecralarında yoğun bir kampanya yürütüldü. .iz bu kampanyaların kimler tarafından ne amaçlı yürütüldüğünü biliyoruz. Ülkemizin itibarına yönelik bu suikast girişimleri bizi gerçekleri arama çabamızdan alıkoyamadı. Her şeyden önce bu cinayet Suudi Arabistan toprağı sayılan konsolosluk binasında işlenmiş olabilir, unutulmamalıdır ki, burası Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içindedir. Viyana Sözleşmesi de diğer uluslararası hukuk kuralları da böyle vahşi bir cinayetin soruşturulmasının diplomatik dokunulmazlık zırhının altına gizlenmesine izin vermez. Biz sınırlarımız içinde işlenen bu cinayeti elbette tüm boyutları ila araştıracak ve gereğini yerine getireceğiz. Cemal Kışıkçı’nın Suudi Arabistan vatandaşı sıfatı yanında dünya çapında tanınan bir gazeteci olması bu konuda bize uluslararası bir sorumluluk ta yüklüyor. Türkiye kendi egemenlik hakları yanında uluslararası toplum adına insanlığın ortak vicdanının temsilcisi olarak bu meselenin takipçisidir. Şuana kadar ortaya çıkan bilgiler ve deliller Cemal Kaşıkçı’nın vahşi bir cinayete kurban gittiğini gösteriyor. Böyle bir vahşetin örtbas edilmesi tüm insanlığın vicdanını yaralayacaktır” diye konuştu.

"Planlı bir operasyonun ürünü olduğu yönünde elimizde güçlü emareler bulunuyor” 

Suudi Arabistan yönetiminin cinayeti kabul ederek önemli bir attığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bundan sonra kendilerinden meselenin en altından en üstüne kadar tüm sorumlularını açık yüreklilikle ortaya çıkarmalarını ve hukuk önünde gereken cezaya çarptırılmalarını bekliyoruz. Cinayetin anlık bir hadiseden kaynaklanmadı, planlı bir operasyonun ürünü olduğu yönünde elimizde güçlü emareler bulunuyor. Mevcut bilgiler ışığında şu sorular herkesin kafasını kurcalamaya devam ediyor, olaylı ilişkili vasıflara sahip bu 15 kişi cinayet günü niçin İstanbul’da toplandı, biz bu soruya cevap arıyoruz. Bu kişiler kimden emir alarak oraya gelmişlerdir, başkonsolosluk binası neden hemen değil de günler sonra incelemeye açılmıştır, cinayet açıkça ortadayken onca tutarsız açıklama niçin yapılmıştır, öldürüldüğü resmen kabul edilen bir kişinin cesede neden ortada yok, cesedin yerli işbirlikçiye verildiği ifadesi şayet doğruysa, çünkü bu açıklamayı yetkili bir ağız yapıyor, şimdi soruyorum, bu yerli işbirlikçi kimdir? Sıradan birisi bu yerli işbirlikçiden bahsetmiyor, Suudi Arabistan'ın yetkili bir ağzı söylüyor, bu yerli işbirlikçiyi açıklamaya mecbursun. Kimse bu sorular cevaplanmadan meselenin üzerinin kapanacağını aklından bile geçirmesin. Bu çağrım Suudi Arabistan Kralı başta olmak üzere üst yönetiminedir, olayın cereyan ettiği yer İstanbul’dur. Dolayısıyla 18 tutuklunun yargılanmasının İstanbul’da yapılması teklifimizdir. Taktir kendilerinindir, ama bu benim teklifimdir, talebimdir” şeklinde konuştu.  

Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Naci Görür: "Çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız" Hatay’ın İskenderun ilçesinde söyleşiye katılan jeolog ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme dirençli yerleşim alanların oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Naci Görür, depremin vurduğu Hatay’ın İskenderun ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldi. Görür, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ‘İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ söyleyişine katıldı. Türkiye’de 13,6 milyon önce deprem mekanizmaların oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, depremleri durdurmanın mümkün olmadığını, toplum olarak depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorunda olduğunu söyledi. “Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı dün olduğu gibi toprağa veremeyiz" Deprem mekanizmasının Türkiye’de 13,6 milyon önce oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, “Bizim ülkemizde bu faylar 13,6 milyon seneden beri deprem oluşturmaya devam ediyor. Biz depremleri durduramayız, bu mümkün değil çünkü bu mümkün değil. Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı, dün olduğu gibi toprağa veremeyiz. O halde yapılacak bir şey bilgi, aydın ve çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız. Bunları yaparsak deprem sorununu büyük ölçüde hallederiz” dedi. “İskenderun tarafına gelen kıta biraz büküldüğü ve eğildiğinde o bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor” Deprem sonrası İskenderun sahilindeki çökme konusuna değinen Prof. Dr. Görür, “İskenderun’da bazı yerler çökmüş ve batıyor. Neden batıyor konusu fayla ilgili bir durumdur. Bin yıl önce Bingöl ilinin Karlıova’dan gelen doğu fayı, yanal hareket ederken İskenderun’daki fay biraz eğiliyor. İskenderun tarafına gelen kıta biraz bükülüyor ve eğiliyor. O kısımda bir duvar ve diklik oluşturuyor. Burada düşey atılım meydana geliyor ve fay niteliği doğuruyor ve batıyor. Bu nedenle de bir bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor. Deniz seviyesinin göreceli olarak işlenmesi anlamına gelir” ifadelerini kullandı. İskenderun ilçesinde düzenlenen ’İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ temalı konferansa yer bilimci Naci Görür’ün yanı sıra; İskenderun İlçe Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, Belen İlçe Belediye Başkanı İbrahim Gül ve İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Hakkı Yılmaz katıldı.
İstanbul Sadettin Saran: "Göreve gelirsek Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" Fenerbahçe Başkan Adayı Sadettin Saran, 48 saat içinde 500 imza toplayabildiklerini belirterek, "Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" dedi. Fenerbahçe Başkanlığına adaylığını açıklayan İş İnsanı Sadettin Saran, Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlediği lansmansa kongre üyeleriyle bir araya geldi. Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu eski Başkanı Vefa Küçük de toplantı da yer alarak Saran’a destek verdi. Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için çalışacaklarını aktaran Saran, adaylık süreci ile ilgili bilgiler vererek, "Kasım ayında Ali Koç ile buluştum. Maddi manevi çok büyük emek verdiniz, bu işi öğrendin, devam edeceksen biz arkandayız ancak devam etmeyecekseniz biz bu işi çok iyi yaparız ve göreve talibiz dedim. O da, ’Çok iyi yapacağına ben de inanıyorum’ dedi. Kulüp bilançolarına, defterlere bakmamız için resmi olarak aday olmamız gerekiyordu. Takım şampiyonluğa gidiyor, kongre sürecine de sokmak istemiyoruz ama madem öyle dedik 48 saatte büyük teveccühle 500 imzayı topladık. Bunun için de çok teşekkür ediyoruz. Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız. Hem saha içinde hem saha dışında mücadele ediyoruz. Oyuncularımıza uzanan elleri kırmasını biliriz" ifadelerini kullandı. "Fenerbahçe hepimizindir" Fenerbahçe için birlik beraberlik mesajı beren 59 yaşındaki iş insanı, "Fenerbahçe hiçbir şahsa ait değildir. Fenerbahçe sizindir Fenerbahçe bizimdir. Fenerbahçe hepimizindir" diyerek sözlerini noktaladı. Saran’ın konuşmasının ardından Kongre Üyeleri yoğun alkışlarla destek verdi.