POLİTİKA - 17 Eylül 2018 Pazartesi 19:35

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İdlib'te muhalifler bulundukları alanda kalmaya devam edecek"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İdlib'te muhalifler bulundukları alanda kalmaya devam edecek"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmelerin ardından varılan mutabakata ilişkin, İdlib'te muhaliflerin bulundukları alanda kalmaya devam edeceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Soçi’de yapılan görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi. Erdoğan ile çok yapıcı ve kapsamlı görüşmeler yaptığını söyleyen Rusya Devlet Başkanı Putin, “Bu sene dördüncü kez bir araya geliyoruz. 10 gün önce Tahran’daki zirveye katılmıştık. Güncel ikili konuları görüştük, işbirliği konuları görüştük” dedi. 

İkili ticarette milli para birimlerinin kullanılması gerektiğini ifade eden Putin, İdlib konusunda ise, “Bugün özellikle Suriye’deki çözüm konularını ele aldık. Yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda beraber çalışma yürütüyoruz. Çok önemli mutabakatlara ulaştık. Rusya'nın endişeleri İdlib'de bulunan savaşçıların saldırı tehlikesini ayrıntılı bir şekilde değerlendirdik ve 15 Ekim tarihinde silahsızlanma bölgesi 15-20 kilometreye kadar temas hattı üzerinden bir bölge kurma kararı aldık” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Rusya ile ekonomi alanında olumlu sonuçlar alındığını belirterek, “Ticaret hacmimizdeki artış eğilimi sürüyor. Bir önceki yıla kıyasla yüzde 31’lik artışın ardından bu yılın ilk yarısında da yüzde 33 yükseliş söz konusu. Temelini Sayın Putin’le birlikte attığımız Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı projeleri devam ediyor. 2019 yılında Türkiye’de ve Rusya’da karşılıklı olarak kültür ve turizm yılı etkinliklerini gerçekleştireceğiz. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da Rus turistler ilk sırada yer alıyor. 4,7 milyonluk rekorumuzu bu yıl görünen o ki 6 milyonla gerçekleştireceğiz. Vizesiz seyahat rejiminin bir an önce yeniden başlaması yönündeki beklentimiz devam ediyor. Bu konuda ilgili bakanlıklarımız çalışıyorlar” dedi.

“Muhalifler bulundukları alanda kalmaya devam edecekler”

Putin’le Suriye konusunu son olarak Tahran’da düzenlenen üçlü zirvede ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, “Türkiye olarak Tahran’da hassasiyetlerimizi açıkça ifade etmiştik. Bugün ise Tahran’da vardığımız mutabakatı sahada nasıl hayata geçirebileceğimizi müzakere etme imkanını bulduk. İkili ve heyetler arası görüşmelerimizde, İdlib’de karşılıklı endişelerimizi dikkate alan çıkış yolu bulunması konusunda da çok önemli mesafe katettik. Sayın Putin’le İdlib meselesinin Astana ruhuna uygun bir anlayış temelinde çözümü konusunda mutabık olduğumuzu bir kez daha gördük. Bu çerçevede yaptığımız değerlendirmelerin sonucunda muhalifler ve rejim kontrolündeki alanlar arasında silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulmasını kararlaştırdık. Muhalifler bulundukları alanda kalmaya devam edecekler. Buna karşılık radikal grupların söz konusu alanda faaliyet göstermemelerini sağlayacağız. Rusya, İdlib çatışmasızlık bölgesinde saldırılmayacağını temin için gereken tedbirleri alacaktır. Gerek üçüncü tarafların provokasyonlarını, gerekse varılan mutabakata yönelik ihlallerin tespitini ve engellenmesini de yine birlikte temin edeceğiz. Bu amaçla Rusya ve Türkiye, belirlenecek silahsızlandırılmış bölge sınırlarının iki tarafında koordineli devriye faaliyeti gösterecektir. Türkiye, halen İdlib çatışmasızlık bölgesinde bulunan gözlem noktalarını da tahkim edecektir. Bu mutabakatla İdlib’de büyük bir insani kriz yaşanmasının önüne geçtiğimize inanıyorum. Türkiye, Suriye krizinin başından beri olduğu gibi İdlib meselesinde de üzerine düşeni yapmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

“Suriye’nin geleceğine yönelik en büyük tehdit, Fırat'ın doğusundaki terör yuvalarından kaynaklanmaktadır”
Rusya ile varılan mutabakatın Türkiye’nin yeni yüklerle karşılaşmaması bakımından olduğu kadar Rusya başta olmak üzere konuya taraf ülkeler için de önemli bir kazanım olduğunun altını çizen Erdoğan, “Bu görüşmemizde ayrıca Suriye sahasındaki teröristlerin varlık gösterdiği alanların İdlib’le sınırlı olmadığına özellikle dikkat çektik. Suriye’nin toprak bütünlüğüne kasteden ve Türkiye’nin milli güvenliğini, tehdit eden asıl yapı PYD/YPG’dir. Bu örgütün Fırat'ın doğusunda gerçekleştirdiği katliamlar ve etnik temizlik faaliyetleri ortadadır. Suriye’nin geleceğine yönelik en büyük tehdit, İdlib’ten ziyade Fırat'ın doğusundaki terör yuvalarından kaynaklanmaktadır. Öncelikle bu terör bataklıklarının kurutulması gerekiyor. Biz hem Fırat Kalkanı hem de zeytin dalı harekatıyla önemli adımlar attık. 4 bin kilometrelik alanı DEAŞ ve PKK’lılardan temizledik. Bu bölgelere Suriyeli kardeşlerimizin güven içinde dönmelerini sağladık. Benzer adımların PYD-YPG terör örgütünün elinde bulunduğu diğer bölgeler için de atılması önem arz ediyor” dedi.

“Hedefimiz, Suriye halkının kendi gerçek demokratik iktidarına kavuşmasıdır”

Türkiye ve Rusya’nın arzusunun Suriye krizinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde çözüme kavuşturulması olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bu hedefe yönelik işbirliğimizi süreceğiz. Bu çerçevede Astana garantörlerinin, Birleşmiş Milletler Suriye özel temsilcisiyle geçen hafta başında Cenevre’de anayasa komitesi toplantısının sonuçlarını değerlendirdik. Hedefimiz önce bir anayasanın oluşması, ardından orada demokratik bir seçimin gerçekleşmesi ve ondan sonra da Suriye halkının kendi gerçek demokratik iktidarına kavuşmasıdır. Komitenin kuruluş sürecine en kısa sürede tamamlamak için çabalarımızı hızlandırmak konusunda mutabık kaldık” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk-Rus ilişkilerini tanımlayan ana unsurların iyi komşuluk, ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı olduğunu belirterek, “Bu temelde şimdiye kadar pek çok adım attık ancak bunları yeterli görmüyoruz. İşbirliğimizin daha da ilerlemesi için önümüzdeki süreçte çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu anlayıştan hareketle değerli dostum sayın Putin’e bana ve heyetime gösterdiği konukseverlik için tekrar teşekkür ediyorum. Bugün attığımız adımları aldığımız kararların da özellikle Suriye halkı için hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Başkentli minikler trafik denetimine katıldı Ankara Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi 28. dönem üyeleri, Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi Müdürlüğü ekiplerinin iş birliği ile gerçekleştirilen "Çocuk Polisler Trafiği Denetliyor" uygulamasına katıldı. Ankara Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi 28. dönem üyeleri, 15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı’nda "Çocuk Polisler Trafiği Denetliyor" uygulamasına katıldı. Denetimler, Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekiplerinin eşliğinde gerçekleşti. Her yıl trafik kurallarına dikkat çekmek için gerçekleştirilen denetimde trafik polisleriyle buluşan çocuk polisler, görev paylaşımı sonrası gruplara ayrılarak trafik denetimine çıktı. Üniforma ve şapkalarıyla Kızılay’da uygulamalı denetim yapan küçük polisler, "Trafik kültürü, kanunlarla değil saygıyla gelişir", "Emniyet kemeri hayatla olan bağımızdır", "Hırsız malımızı, hız canımızı alır" ve "Yaşama hakkımı lastiklerinle çiğneyemezsin" gibi sloganlarla vatandaşlara önemli mesajlar verdiler. "Trafik kurallarına herkesin uyması gerekiyor" Trafik denetimi yapan Miray Eroğlu adlı çocuk, trafik kurallarının insanlar için çok önemli olduğuna dikkati çekerek, "Trafik kuralları olmasaydı kazalar olabilirdi. O yüzden trafik kurallarına herkesin uyması gerekiyor" dedi. Denetime çıkan çocuklardan Can Saykal ise, yayaların trafik kurallarına uyması ile ilgili bir çalışma gerçekleştirdiklerini ifade ederek, "Şu anda da araç sürücüleriyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bu sayede biz trafik işaretlerini ve kurallarını daha iyi öğrenirken, büyüklerimize de bunu hatırlatıyoruz" diye konuştu.
Samsun Enfeksiyon hastalıkları uzmanı uyardı: "Sepsis tedavisindeki gecikmenin ölümcül sonuçları olabilir" Kana mikrop karışmasına tıp dilinde sepsis denildiğini söyleyen Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sünbül, “Pek çok değişik tür mikrop çeşitli yollarla kana karışabilir ve hastalığa neden olur. Kanda enfeksiyon oluşması çok ciddi ve hayati bir sorundur. Erken tanı ve etkili antibiyotik tedavisi hayat kurtarıcıdır. Bu tedavinin mutlaka hastanede ve damar yolu ile yapılması gerekir. Tedavide gecikme olan veya bağışıklığı baskılanmış hastalarda maalesef ölüm oranı yüksektir” dedi. Liv Hospital Samsun Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sünbül, kanda görülen enfeksiyon hastalıkları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Kandaki enfeksiyonun ne olduğundan bahseden Prof. Dr. Sünbül, “Kan sağlıklı insanlarda mikropsuzdur. Kana mikrop karışmasına tıp dilinde ‘sepsis’ denir. Pek çok değişik tür mikrop çeşitli yollarla kana karışabilir ve hastalığa neden olur. Enfeksiyon hastalıkları pratiğinin en acil tedavi gerektiren hastalıklarından biridir. Zamanında ve etkin tedavi yapılamaz ise organlarda hasar yaparak ölümle sonlanır. Sepsis dediğimiz bu hastalıkla dünyada sıkça karşılaşılmaktadır. Birçok ülkede hastalığın oranı bilinmemektedir. Yapılan araştırmalara göre ABD’de yılda yaklaşık bir milyona yakın kişi bu hastalığa yakalanmaktadır. Hastalık hastane dışında çeşitli nedenlerle oluşabileceği gibi hastanede yatan kişilerde de gelişebilmektedir. Özellikle yoğun bakım hastalarında kanda enfeksiyon oluşma riski çok daha yüksektir” diye konuştu. "Kana mikrop karışması" Kana mikrobun nasıl karıştığını anlatan Prof. Dr. Sünbül, "Kana mikrop, kısa süreli ve miktar olarak az sayıda veya uzun süreli daha fazla miktarda karışabilir. Diş fırçalama veya sakız çiğneme gibi basit işlemler sırasında bile kana geçici süre ve az sayıda mikrop karışabilir ancak bağışıklık sistemi bu mikropları yok eder ve hastalık oluşmaz. Ancak uzun süreli ve fazla miktarda mikrop kana karışırsa kanda enfeksiyon gelişir. İdrar yolları iltihabı, kalp kapaklarında veya kalp duvarında gelişen iltihap, kemik iltihabı, bağırsak iltihabı, cilt iltihabı, iç organlarda olan apseler başta olmak üzere birçok organ veya sistemimizde gelişen iltihap sepsis gelişimine neden olabilir. Ayrıca şeker hastaları, kanser tedavisi verilen kişiler, organ nakli yapılanlar ve yaşlılarda bağışıklık sistemi baskılanmış olduğundan veya yenidoğan dönemindeki bebeklerde ise bağışıklık sistemleri henüz gelişmediğinden bu tür hastalıklara karşı eğilim fazladır" şeklinde konuştu. "Erken tanı ve etkili antibiyotik tedavisi hayat kurtarıcıdır" Kanda enfeksiyon oluşumunun göz ardı edilmemesi gerektiği vurgulayan Prof. Dr. Sünbül, “Günümüzde tıbbi teknolojideki gelişmeler sağlık hizmetlerinde kaliteyi artırırken diğer yandan tanı ve tedavi amaçlı hastaya uygulanan bir takım işlemler kanda enfeksiyon riski oluşturmaktadır. Uzun süreli idrar sondası kullanımı, diyaliz katateri, kanser tedavisi yapmak için konulan kalıcı kataterler bunlara örnektir. Kanda enfeksiyon oluşması çok ciddi ve hayati bir sorundur. Erken tanı ve etkili antibiyotik tedavisi hayat kurtarıcıdır. Bu tedavinin mutlaka hastanede ve damar yolu ile yapılması gerekir. Tedavide gecikme olan veya bağışıklığı baskılanmış hastalarda maalesef ölüm oranı yüksektir” ifadelerini kullandı. "Tanı ayrıntılı fizik muayene ve laboratuvar tetkikleriyle konur" Kanda enfeksiyon tespit edilmesi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Sünbül, “Vücutta iltihap olduğunda başta ateş yüksekliği, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, bulantı, kusma gibi pek çok klinik bulgunun dışında kanda bazı değerler de yükselir. Kana mikrop karıştığından şüphelenilirse, hasta derhal hastaneye yatırılır ve incelenir. Klinik şüphe ile birlikte ayrıntılı fizik muayene ve laboratuvar tetkikleri ile tanı konur. Hastadan alınan kanın kültürü yapılır ve kan kültüründe mikrop üretildiğinde tanı kesindir. Bu işlem birkaç gün alabilir, kanda enfeksiyon düşünülen hastalarda derhal tedaviye başlanır” açıklamasında bulundu. "CRP değerinin yüksek olması, kanda enfeksiyon tanısı için yeterli değildir" Kanda mikrop olduğunda pek çok laboratuvar değerlerinin de artabileceğini ve bu durumun tanı koymaya da yardımcı olabileceğini dile getiren Prof. Dr. Sünbül şunları söyledi: "Bunlardan birisi de C reaktif protein (CRP) olup kanda mikrop olduğunda artabildiği gibi başka birçok iltihap seyrinde de yükselir. Ancak herhangi klinik bir bulgu olmadan bazen tek başına CRP yüksekliğinde hastalara ‘kanınızda mikrop var’ diye ifade edilmektedir. Bu yorum hastalarda paniğe ve endişeye neden olmaktadır. Tek başına kanda CRP değerinin yüksek olması, kanda enfeksiyon tanısı için yeterli değildir. Hatta bazen yakın zamanda geçirilen pek çok enfeksiyondan sonra CRP yüksek bulunabilir. Bir diğer neden ise mikropsuz iltihap diye tanımlanabilecek romatizmal hastalıklar (otoimmun hastalıklar) seyrinde de bu değerin yüksek olmasıdır. Bunun ayrımı için detaylı bir muayene ve laboratuvar testlerinin doğru yorumlanması önemlidir."