POLİTİKA - 04 Nisan 2017 Salı 20:56

Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu anketlerini açıkladı

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu anketlerini açıkladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kamuoyu araştırmalarımız devam ediyor. Oralardan gelen neticeler de bunu gösteriyor. Bu hafta çok daha belirleyici olacak. Kampanyamızı başlattığımız günden bu güne her geçen gün evet tırmanışı devam ediyor.” dedi.

’Evet’ tırmanışını devam ettirecektir'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 16 Nisan referandumu için kamuoyu anket çalışmaları hakkında bilgi veren Erdoğan, “Kampanyamızı başlattığımız günden bu güne her geçen gün evet tırmanışı devam ediyor. Ben meydanların dilini bilirim. Ömrüm buralarda geçti ve şuanda da meydanlar bunu söylüyor. Kamuoyu araştırmalarımız devam ediyor. Oralardan gelen neticeler de bunu gösteriyor. Bu hafta çok daha belirleyici olacak. Bu son iki hafta evet tırmanışını daha da arttırarak devam ettirecektir. Çığ haline geldi kartopu ve büyüyerek devam ediyor. Temenni ediyorum ki; milletimizin, vatanımızın aydınlık yarınları için 16 Nisan milat olacaktır. Bu miladı milletimiz özellikle en kısa zamanda görmeye başlayacaktır. 17 Nisan’dan itibaren Türkiye’de bu anayasa değişikliği tümüyle uygulamaya girmeyecek. Sadece birkaç maddesi uygulamaya girecek. Asıl uygulama 2019 seçimi ile beraber olacak. 2019 seçimi ile beraber inşallah şuanda geçen paket uygulamaya girecek” ifadelerini kullandı.

2019’un beklenip beklenilmeyeceği konusunda da açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Bu konudaki teklif özellikle iktidar partisi ile beraber hareket eden MHP’nin müşterek kararı ile olur. Başbakanımız da ‘Biz kesinlikle erken seçim düşünmüyoruz’ dedi. Erken seçim düşünülmediğine göre böyle bir şey gündemde değildir” diye konuştu.  

CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un “Buradan en az yüzde 60-65 ‘hayır’ çıkacak. Belki ‘evet’ çıktı, kimse heveslenmesin, biz yine Samsun’dan başlarız. Amasya’ya, Sivas’a gideriz, Ankara’ya geliriz, buradan İnönü’ye, Sakarya’ya, Dumlupınar’a, ulan sizi İzmir’e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Sizi de, sizin yedi göbek sülalenizi de, bütün emperyalistleri yine İzmir’den denize dökeriz ama bu memleketi sizin gibi haramzadelere asla teslim etmeyiz. 16 Nisan günü ‘hayır’ çıkacak siz tıpkı Kaddafi, Saddam, Hitler, Mussolini gibi yok olup gideceksiniz” sözlerini katıldığı bir televizyon programında değerlendiren Erdoğan, “Ben CHP Lideri’nin buna uyarı yaptığı kanaatindeyim. Onun dili başka söyler, hafızası başkadır. Ödüllendirmiş de olabilir” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin vatandaşlarını Yunan ile nasıl eşit hale getirirsin”

Kendilerinin “evet” dediğini, “Hayır” diyenleri de anlayışla karşılayacaklarını söyleyen Erdoğan, “Ama öyle ifadeyle giriyor ki işe, ‘biz Samsun’dan gireriz’ diyor. Samsunlu seni Samsun’a sokmaz, seni Sivas’a sokmaz, Amasya’ya sokmaz. Ankara’ya bile sokmaz seni. Kimi denize döküyorsun sen. Bu ülkede ‘evet’ diyen bu ülkenin vatandaşlarını Yunan ile nasıl eşit hale getirirsin” dedi. Sen ne geri zekalısın ya. Demokrasiden zerre nasibini almamış geri zekalı birisi bu adam. Bu adam bu partinin içinde 1 dakika tutulmaması lazım, kesin ihraç talebi ile partisinden atılması lazım. CHP bitecek, bu adamlar sayesinde bitecek. Şakşakçıları görüyorsunuz, yazıklar olsun. Bu kadar gaza geliş olur mu? Göbeğini kaşıyan adamlar falan varsa, işte bunlar. Biz ‘hayır’ diyenleri denize dökmeyiz. Biz onlara güzel bir demokrasi müzesi yapacağız, o demokrasi müzesinde onları biz objelerle orada süs eşyası olarak saklarız. Bunlar milletin iradesine saygısı olmayan tipler. Benim milletim en güzel cevabı bunlara 16 Nisan’da verecektir. Bu siyasetin dili değildir, benim milletim buna layık değildir. Sen kalkıp bu ülkede yüzde 50 artı bir diyelim ki verdi, sen ona ‘İzmir’den denize dökeriz’ diyeceksin. Yüzde 52 bana verdiler, neredeydin sen. Yüzde 52 bana oy verdi, beni cumhurbaşkanı seçti, sen neredeydin. Bir benzetme daha yapıyorsun, yok Kaddafi, yok Saddam’dı, yakışıyor mu bunlar? Çok çirkin, yazıklar olsun bu CHP’nin yönetici kadrosuna. CHP yönetici kadrosundan bir şey beklemiyorum ama CHP’ye gönül veren vatandaşlarıma sesleniyorum, gelin şu tabloyu görün, bu tablo ile bir yere gidilmez. Biz onun için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeni bir sürecin başlamasını ve ülkemizde şu iki sihirli kavramın ikame edilmesini istiyoruz, istikrar ve güven” diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU'NUN "KONTROLLÜ DARBE" İDDİASI

Bu çok iddialı, çok gayri ahlaki bir yaklaşımdır. Herşeyden önce şehitlerimize çok ciddi bir saygısızlıktır. Bir defa benim Marmaris'ten hareket ettiğim andan önce yaptığım bir açıklama var. Bu kontrollü darbe girişiminin sinyalini kimden, nasıl, nerede aldığımı bütün bunları bizzat kendisinin ispat etmesi lazım. Fakat bu zat yalanla maruf bir kişidir. Eğer burada örtülü bir darbe girişiminden bahsediyorsa bunu ispat etmesi lazım. Eğer ispat edemiyorsa bu gayri ahlaki olmanın ötesinde benim edebimle maalesef ifade edemeyeceğim bir sıkıntıdır.

“Bırakalım da kadının derdini orada kadınlar dile getirsin”

Yeni sistemin kadınlar açısından neden önemli olduğunu anlatan Erdoğan, “Kadınlarımızın parlamentoda yer alışı bizimle önem kazındı, biz bu kapıları açtık. Benim hanım kardeşlerimizin üzerindeki agresif bir yaklaşımımım var. Çünkü istiyorum ki bu toplumun yarısı, hatta bazen yüzde 51’e çıktığı dönemlerde oldu malum, hanımlardan oluştuğuna göre gerek eğitim-öğretim sisteminde gerek devletin kurumları içinde çok daha etkin hale gelmesi, nitekim şuanda istihdamda kadınların artış hızının farklı olduğunu görüyoruz. Parlamentoda özellikle kadınların temsili noktasında orada erkekler kadınlar adına mı konuşacak? Kadının derdinden kadın anlar, bırakalım da kadının derdini orada kadınlar dile getirsin. Bu konuda rahat olalım. Biz kızlarımızın cahil kalmasını istemiyorsak onları teşvik edici, etkin rollerde yer alan, ağırlıklı olarak eğitim-öğretim kurumlarını söylüyorum, şuanda eğitim-öğretim kurumlarında hanımların yeri çok önde. Kısa bir zaman içinde çok daha farklı olacak. Bunun bize sağlayacağı getiri çok farklı. Ben Anadolu’yu dolaştığım zaman ilkokullardan tutun da ortaokul, lise, buralardaki kız öğrencilerimizin sayısının iyi bir konumda olması bizleri huzurlu kılıyor. Bundan sonraki süreçte bunu aynı kararlılıkla devam edeceği inancındayım” şeklinde konuştu.

“Cumhurbaşkanı Ali kıran, baş kesen olmuyor”

“Cumhurbaşkanı bu önerilen sistemde ne gibi kararnameler çıkartacak, bunun ne gibi avantajları var?” sorusuna cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasanın ve anayasada yer almayan yasaların dışında boşlukta olan konuların olduğunu, bir kararname çıkacaksa ve bu yasalara ters olmaksızın cumhurbaşkanının kararname çıkartabileceğini söyledi. Erdoğan, “Velev ki çıkartmış olduğu bir kararname konusunda, parlamento buna itirazi bir durum söz konusu olursa burada denetim yetkisini kullanır. Bu denetim yetkisi sadece orada kalmaz anayasada da devam eder. Bu kadar güçlü bir kontrol altında. Cumhurbaşkanı Ali kıran, baş kesen olmuyor. Bunlar okumuyorlar, okumuş olsalar bunların hepsini göreceklerdi. AYM’ye parlamentonun itiraz yetkisi nasıl var, o dönemde de parlamentonun oraya itiraz yetkisi olacak. Kararnameler konusunda da parlamentoda baktı ki işine gelmedi, onunla ilgili bu itirazını yapar AYM’ye. Her şey ortada. Yasama organı var, AYM var, dolayısıyla dediğim dedik, öttürdüğüm düdük, böyle bir Cumhurbaşkanlığı kurumu yok” ifadelerini kullandı.

“Niye ‘hayır’ dediğini bilmiyor”

“Hayır” çadırı ziyaretine ilişkin sorulan bir soruya cevap veren Erdoğan, “Ben içeriye girerken ilginç bir şey oldu. Niye ‘hayır’ diyorsunuz dedim. ‘Çağdaş bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz’ dedi. ‘Şuandaki Türkiye çağ dışı bir Türkiye mi’ dedim. Çünkü niye ‘hayır’ dediğini bilmiyor. Dedim ki, ‘şu Yavuz Sultan Selim Köprüsü, kim akıl ederdi, böyle bir köprü.’ Ne dese beğenirsin ‘niye Tayyip Erdoğan adını koymadınız da Yavuz Sultan Selim ismini koydunuz.’ Dedim ki ‘burada benim ne kadar mütevazi olduğumu anlayacaksın. Kendi adımı koymadım, Osmanlı’nın zirve yaptığı dönemin Sultanı Yavuz Sultan Selim’in ismi buraya yakışmaz mı, onu koyduk.’ ‘Siz ayrımcılık yaptınız’ dedi, Alevi-Sünni meselesi, onu gündeme getirdi. ‘Çok ayıp, buna üzüldüm, aklımızın ucundan bizim böyle bir şey geçmedi, sizin de aklınızdan böyle bir şey geçmesin’ dedim. Şu köprünün üzerinden Alevi vatandaşım, Sünni kardeşim geçmeyecek mi? ‘Bırakın bu işleri, sloganik yaklaşımları bırakın’ dedim. Bu sefer ‘bir tane Alevi üniversitesi yapmadınız’ dedi. ‘Nevşehir’de Hacı Bektaşi Veli adını üniversiteye vermedim mi, ben verdim?’ dedim. ‘Bir tane yeter mi?’ dedi, ‘diğerini de sen yap’ dedim“ diye çadırda yaşanan diyalogları anlattı.

“Güvenoyu yetkisi parlamentonun olmayacak, milletin olacak”

Yeni sistemi ve hızlı karar almanın faydalarını anlatan Erdoğan, “Sene 1950, çok partili hayata geçiyoruz. O günden bugüne 484 gensoru verilmiş, bunların 480’i ret, 4 tanesi kabul görmüş. Bu gensorular niye verilir? Parlamentoyu işlevsiz hale getirmek için verilir. Diyelim ki acil bir şey oldu, bu KOBİ’ler için, KOSGEB için olur, esnaf, sanatkar için olur, bunu biran önce çıkartmak lazım. Gerekçe ‘bunu çıkartırlarsa oy olarak onlara döner’ böyle bir yaklaşım. Biliyor ama bu geçmez diye. Buna rağmen bu gensorular veriliyor. Bunların ciddi bir zaman kaybı var. Hepsi için 1 gün kabul etseniz 484 gün yapar. Haftada parlamento zaten 3 gün çalışıyor. Biz bunları aşalım istiyoruz. Güvenoyu yetkisi parlamentonun olmayacak, milletin olacak. Millet seni getiriyor, millet götürecek. Aklayan da o, karalayan da o. Milletle gelen milletle gider. Millet bizden hizmet bekliyor. Bu hizmeti bizim seri vermemiz lazım, bizim patinaja tahammülümüz yok. Kararda seri olmak çok önemli. Parlamento zaten senin arkandaysa olarak daha seri bir çalışmaya da girmiş olacaksınız. Muhalefetin elinden bazı şeyler var ki alınmış olacak. Mesela gensoru gibi. O alındığı andan itibaren çok daha rahat. ‘Bakan gelip parlamentoda hesap vermeyecek’ diyor. Hesabı cumhurbaşkanı verecek. Senin de bakandan bizzat almak istediğin bir şey varsa yazılı olarak bakana soru önergeni gönderirsin, bakan da bunun sana cevabını verir. Bununla vakit kaybolmuyor. Bir diğer konu, bütçede aksama süreci yok. Bir başka konu, özellikle artık parlamentoda bu dayanışmanın getirdiği işlevle birlikte öyle inanıyorum ki, parlamento içinde yer alacak partilerin dayanışması da çok daha farklı olacaktır. Örneğin şuanda MHP ile AK Parti’nin dayanışması geleceğe yönelik güzel örnektir. Demek ki olabiliyor. Ama öbür taraftan vatanımıza, milletimize bölücü olarak yaklaşan zihniyet, mantık da burada yerini bulamıyor. Sen Kandil dağından talimat alacaksın, aldığın talimatı parlamentoya taşıyacaksın, parlamentoda kürsüde onu dillendireceksin, burası yolgeçen hanı değil ki. 7 Haziran seçimlerinde görmedik mi? 253 tane kardeşimiz öldürülmedi mi? Bunlar Kürt’tü, öldüren de Kürt’tü. Bunu neyle izah edeceksiniz. İşte bu sistemin bedeli bu. Parlamenter demokrasi denen bu sistemde biz bu kadar ihtilaller, darbeler yaşamadık mı? Bütün bu darbeleri yaşamamıza rağmen biz bunun neyini savunacağız. Şu kadar güzel hizmetler verdik, bu güzel hizmetleri vermemizin sebebi şahsımızdan kaynaklanıyor. Ben Sayın Sezer ile de çalıştım, dünya görüşlerimiz aynı değildi ama katlandım. Merhum Ecevit ile dünya görüşleri de aynıydı, merhum Ecevit ile bu iş öyle yürümedi. Anayasa kitapçığını merhum Ecevit’in yüzüne fırlattı, ertesi gün bütün piyasa alt üst oldu, ülkemizin ekonomik olarak başına neler geldiğini biliyoruz. Bütün bunlar göz önündeyken biz hala neyi tartışacağız” açıklamasında bulundu.
Gençlere 15 yıl öncesini incelemelerini tavsiye eden Erdoğan, geçmişte devletin zirvesinde yaşanan tartışmalardan örnekler verdi.

“CHP’nin bu ülkede tek başına iktidar olduğu, tek parti döneminde CHP’nin il başkanları il valisiydi aynı zamanda” diyen Erdoğan, bunların bugün hiç konuşulmadığını söyledi. Erdoğan, “Şimdi böyle bir şey gündeme gelemez, biz varız. Şimdi her şey demokrasinin çizdiği, yasaların belirlediği çerçeve içinde yürür. Atayanlar vardır, atanmışlar vardır, ama atayan ağırlıklı seçilmiştir. Kılıçdaroğlu ’17 Nisan’da muhtarlıklar kapatıldı denirse şaşmayın’ diyor. Böyle bir ifadeyi ana muhalefetin başındaki insan nasıl kullanabilir. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi şuanda var mı? Muhtar seçimle geliyor, seçimdeki garantisi yasalardır, kararname değil. Dolayısıyla kanunla güvence altına alınmış olan bir muhtarı siz ancak yasal düzenlemeler veya yasal değişiklikler yapabilirseniz alırsınız, yoksa alamazsınız. Bunu bile okumamış, bilmiyor” dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bu zamana kadar 15 bin muhtarı ağırladığını, bundan sonra da 55 bin muhtarı ağırlayacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanının kıdem tazminatı, asgari ücreti kaldırabileceği yönündeki eleştirilere de cevap veren Erdoğan, “Bunların hepsi yasal düzenleme ile teminat altına alınmıştır. Yapılabilecek bir yasal düzenleme olursa buralarda değişiklik olabilir, aksi taktirde böyle bir değişikliğe gidilmez. Hiçbir cumhurbaşkanı da kendi memuruna verilmiş bir hakkı göre göre almaz. Biz siyasetin içinde bulundu. Böyle bir yanlışı asla yapmaz” dedi.

“Bundan sonra bizim şehidimizin bedelini terör örgütleri çok ağır ödeyeceklerdir”

Son dönemde Silahlı Kuvvetlerin ve polisin büyük başarı kaydettiğini söyleyen Erdoğan, “Bugün de yapılan operasyonlarda, gerçi Gabar’da 3 şehidimiz var, Allah rahmet eylesin, ailelerine, milletimize baş sağlığı diliyorum, bedelini de onlar ağır ödediler. Son aldığım rakam 20 civarındaydı. Bundan sonra bizim şehidimizin bedelini terör örgütleri çok ağır ödeyeceklerdir. Bütün sınır boyunu güvenlik duvarı ile örüyoruz. Böylece sınırlardan teröristlerin girmesi olayını büyük ölçüde engellemiş olacağız. Bu davarlar da çok güvenli, temkinli bir şekilde sürüyor. Bütün oradaki güvenlik ekiplerimizin harekatlarını da daha da güçlendirecek” diye konuştu.

FETÖ ayıklanmasında terörle mücadele fark olduğunu söyleyen Erdoğan, “Ama işimiz daha çok. Bunlar 40 yıllık bir çalışmanın neticesini aldılar, almaya devam ediyorlar. Bizler de bylock olayı ile ciddi bir veri yakaladık. İnlerine adeta giriyoruz. Teknolojik olarak hangi imkanlarla çalışıyorlarsa bizde o imkanlarla saldırıyoruz. Bazıları, ‘benim telefonum değildi, kız kardeşimindi, amca çocuğumundu’ diyor. Kusura bakmasınlar, belki bazı şeylerde olabilir, isabet noktasında zaaflarda olabilir, kardeşim sende telefonunu onlara kaptırma. Eğer vermişsen, bu görüşmeler de yapılmışsa yargı bunların incelemesini yapıyor. Bununla ilgili kararını veriyor. Bazen ısrarlar oluyor, yargı da bunu tekrar masaya yatırıyor, orada bir hata varsa yargı bunları düzeltme makamıdır, ortalığı ayağa kaldırmaya gerek yok” şeklinde konuştu.

“Silahlı Kuvvetlerde ve Emniyet Teşkilatında ciddi bir ayıklama yapıldı, yapılıyor”

Devlet kurumları içinde FETÖ ayıklamasının ne aşamada olduğunu anlatan Erdoğan, “Silahlı Kuvvetlerde ciddi bir ayıklama yapıldı, yapılıyor, Emniyet Teşkilatımızda öyle. Devletin tüm kurumlarında başta Milli Eğitim olmak üzere orada ciddi ayıklamalar yapıldı, yapılıyor. Sayısal verilere baktığımız zaman 100 bine yakın bir ihraç söz konusu. Bunlara itirazlar da olabiliyor. Bu itirazları dahi biz inceleme konumundayız. Ellerinde sağlam verileri varsa gereği yine yapılsın. Ama asla ihraç ettiniz, ondan da gam duymayın, çünkü bedel ödedik, bu milleti böldüler. Biz bu milletin bölünmesine rıza gösteremeyiz. Son bir iade oldu, 400 küsür kişi yeniden görevlerine iade edildi. Veriler sağlam gelirse konu ile ilgilenen Başbakan Yardımcımız Nurettin Beyin başkanlığında çalışma yapılıyor, görevlerine iade edilme KHK ile düzenleniyor. Sonra bana geliyor ve bizde tereddütsüz onaylıyoruz ve görevlerine iadelerini sağlıyoruz” ifadelerini kullandı.

“MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı”

15 Temmuz’da atılan darbe girişimi adımının öncesi olduğunu söyleyen ve darbe girişiminin bu işin pik yaptığı nokta olduğunu söyleyen Erdoğan, “MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı. Ama o adımın devamı şahsımaydı. Onu başaramadılar. Daha öncesi de vardı. Daha öncesinde adımı atmadan geri çekilmek zorunda kaldılar. Şuanda yurt dışında olanların birçoğu bu süreçten geçip tecrübe kazananlar, kaçıyorlar. Bunların şuanda ellerinde milyarlarca dolar var. Burada söylüyorum bu işi bazıları hafife alıyor. Bir üst akıl ülkemiz üzerinde ciddi bir oyun oynadı. Ben bu üst akıl ifadesini 2012-2013 olabilir, ‘ bir üst akıl bu operasyonları yapıyor’ dedim. Dediler ki, ‘kimdir?’ ‘Siz gazetecisiniz, o üst aklında hangi ülke olduğunu siz bulacaksınız’ dedim. Almanya’da yayınları izliyoruz, oralarda açılan okullar, bunlara sağlanan imkanlar, Afrika’da bunlara sağlanan imkanlar, Amerika’da düşünün charter schoollarda ki, charter schoollar devlet tarafından ciddi manada desteklenen ve buradan yıllık bunların elde ettiği rakam yaklaşık 750 milyon dolar. Bütün bu rakamlar ortadayken, buradan elde ettikleri imkanlarda belli şeyi bloke ettiler. Kongre üyelerini seçimlerde bunlar destekledi. Bununla bir yerlere vardır. Kongre üyeleri ile ikili ilişkiler geliştirdiler. Bu ikili ilişkiler neticesinde işi daha da ileriye taşıyarak yargıya sirayet ettiler. Nasıl Türkiye’de yargıya sızdıysalar, Amerika’da da, Almanya’da da sızdılar, birçok ülkede sızdılar. O ülkenin üst düzey insanlarının çocukları bunların okullarında okudu. Ondan sonra değişik kademelerine bunlar girdiler. Süreç kısa değil ki. En az 20 yıl. Biz bunu oralardaki liderlere söylediğimiz zaman hafife alıyorlar. Bizim ağzımız yandı, damdan düştük, yarın sizin başınıza da böyle bir şey gelirse ‘Erdoğan bunu bize söylemişti’ diyeceksiniz ama iş işten geçmiş olacak” açıklamasında bulundu. 

İlker Turak
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Evcil hayvan endüstrisi İstanbul’da buluşuyor Evcil hayvan ürün ve hizmetleri sektörünü bir araya getiren, Türkiye evcil hayvan sektöründeki en büyük organizasyon Petzoo Fuarı, 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Küresel evcil hayvan ürün, malzeme ve aksesuar sektöründe son 5 yılda büyüme kaydedildiği ifade edilirken Uluslararası Evcil Hayvan Ürün, Malzeme ve Aksesuar Tedarikçileri Fuarı (Petzoo) 9-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçiyi ağırlayan fuar uluslararası pazarda yer almak, global iş birlikleri kurmak, marka ve ürünlerini tanıtmak isteyen Türk firmaları için fırsatlar sunuyor. “105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı" Evcil hayvan ürünleri sektörünün gelişimi açısından fuarın çok önemli olduğunu vurgulayan Ulusal Fuarcılık Genel Müdürü Selçuk Çetin, “Ulusal ve uluslararası evcil hayvan ürünleri sektörünün bir araya gelmesini sağlayan buluşma noktası fuar, pazar büyütme, sektörü geliştirme, ihracatı arttırma odaklı bir organizasyon. Türkiye’nin markası Petzoo artık dünyanın pek çok ülkesinde tanınıyor. Türkiye pazarında yerli ürün ve hizmetler hakimiyet kurdu hatta yurtdışında da söz sahibi olmaya başladı. 30 bin metrekarelik alanda gerçekleştireceğimiz fuara yoğun bir talep var, şimdiden çok az yerimiz kaldı. Geçen sene katılımcı firma ve markalar, ürünlerini ve hizmetlerini 120 ülkeden gelen 50 bin civarında ziyaretçiye tanıtma imkanı buldu. Bu yıl özellikle yurtdışında yaptığımız özel tanıtım çalışmaları ile çok daha fazla yabancı ilgisi bekliyoruz. Rakamlar Türkiye’nin potansiyelinin ve sektörün globalleşmesinin göstergesidir. Evcil hayvan ürünleri sektörü günümüzde 300 milyar dolarlık dev bir pazar haline geldi. 105 ülkeye mama, 120 ülkeye kedi kumu ihracatı gerçekleştiren Türk pet sektöründe yaklaşık bin firma faaliyet gösteriyor. 2025 yılı sonunda yeni pazar arayışı ile ihracatın 500 milyon dolara çıkacağını öngörüyoruz. Günümüzde evcil hayvanlara dair her türlü ürün ve hizmet Türkiye’de üretilebiliyor. Fuarda, evcil hayvan sahiplerinin ihtiyaç duyabileceği her şeyi bir arada bulmak mümkün” dedi.
Bingöl Binlerce yıllık tarihi olan 5 katlı Zağ Mağaraları turizme kazandırılmayı bekliyor Bingöl’de 2019-2022 yılları arasında yüzey araştırmaları çerçevesinde incelenen 5 katlı Zağ Mağaları’nın binlerce yıllık tarihi olduğu tespit edildi. MS 100 ve 200’lü yıllarda ilk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği ileri sürülen mağaraları daha sonra Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullandı. Tarihi alanın çevre düzenlemesi yapılarak turizme kazandırılması bekleniyor. Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Butasım, Bingöl merkeze bağlı Kuşburnu köyü kırsalında bulunan 5 katlı Zağ Mağaraları hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Binlerce yıllık tarihi olan mağaralarının ilk Hristiyanlık döneminde kayalar arasına oyma yapılarak inşa edildiğini aktaran Doç. Dr. Butasım, MS 100 ve 200’lü yıllarda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanların burada ibadet ettiklerini söyledi. 2019-2022 yüzey araştırmaları çerçevesinde mağaraların incelendiğini belirten Doç. Dr. Butasım, ’’Sanat tarihi alanında yaklaşık 20 yıldır Bingöl üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız ekseninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Daire Başkanlığının izni ve Bingöl Üniversitesinin destek ve katkılarıyla Bingöl merkeze bağlı bulunan Zağ mağaraları üzerinde yüzey araştırmaları yaptık. 3 yıl boyunca yaptığımız araştırmalar neticesinde Zağ mağarasının yek pare bir kayaya oyma yaşam alanı ve manastır kilisesi şeklinde, mini bir şapel halinde yapılan bir kompleks olduğunu tespit ettik. Zağ Mağaralarıyla ilgili tarihsel olarak çok net bilgilere sahip olmasak da içindeki şapel ve yapının genel özelliklerinden M.S. 2’nci yüzyılda yani 100 ve 200’lü yıllar arasında ilk inşa edildiğini, tek tanrıya inanan Hristiyanlar tarafından inşa edildiğini ileri sürüyoruz. O dönemde özellikle tek tanrıya inanan Hristiyanların Roma devleti tarafından kabul edilmediğini biliyoruz. İşte bu tek tanrıya inanan Hristiyanlar Roma imparatorluğundan kaçmak için bu tür yapılar inşa etmişler. Zağ mağarası da bunlardan biri” dedi. ’’Turizme kazandırılmalı’’ 2003 yılında Bingöl’de meydana gelen depremden dolayı ön cephesinin yıkıldığını aktaran Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası 5 katlı sistem üzerine inşa edilmiş, girişi gizli bir geçitle sağlanmıştır. 2003 Bingöl depreminde ön cephesi tamamen yıkıldığı için ön cephe şuan da açık görünüyor. Şapel dediğimiz alanında büyük kısmı maalesef tahrip oldu. Bu giriş yukarıdan yine kayaya oyulmuş bir asansör gibi düşünelim, bir baca şeklinde kayadan aşağıya doğru iniliyor. Birinci katta odalar mevcut, ikinci katta ise yine odalar sağlı sollu ve su sarnıcı olarak tespit ettiğimiz yerler var. Yine üst katlarda çapraz geçişlerle birbirine bağlantıları sağlayan odalar mevcut. Zağ Mağaraları doğal ve beşeri unsurlardan dolayı tahrip olmaya yüz yüze kalmış bir yapı. Buranın ivedilikle hem yollarının yapılması hem güçlendirilmelerinin yapılması, çevre temizliği gibi çeşitli restorasyonlarının da yapılması önemlidir. Bölgenin ve şehrin turizmine önemli katkılar sağlayacak bir değerdir’’ diye konuştu. ’’600’lü yıllarda Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullanmış’’ 634’lü yıllarda Müslümanların ilim merkezi olarak söz konusu alanı kullandığını dile getiren Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası tabi ilk dönemlerde Hristiyanlar tarafından kullanıldıktan sonra 634’lü yıllardan sonra Diyarbakır’ın fethi ile Bingöl’de İslam akınlarıyla İslam beldesi olmaya başlamış. İşte bu dönemlerden sonra özellikle Osmanlı döneminde Zağ mağaraları yapısına hiç karışılmadan Müslümanlar tarafından kullanılmış. Özellikle bölgede ilmin merkezi haline gelen bir medrese okul olarak hizmet vermiştir” şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Zağ mağaralarının restorasyonu için proje hazırlandığı ve turizme kazandırılması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’a ziyaretçi akını Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde milletin iradesi ile yeniden güven tazelemesinin ardından şehir protokolünün yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, odalar, dernekler, teşkilatlar ve vatandaşlar tarafından ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri kapsamında adeta ziyaretçi akınına uğruyor. Yerel yönetim hizmetlerini gönül belediyeciliği anlayışıyla yürüten Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile istişareler gerçekleştirerek ortak aklı ön planda tutmaya yeni dönemde de devam ediyor. Başkan Büyükkılıç, yerel seçimlerde yeniden seçilerek Kayseri için hizmetlerine aralıksız devam ederken, tebrik ve teşekkür ziyaretleri kapsamında, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Dursun Büyükbaş, Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Bölükbaşı, ERÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kamil Cihan ve heyeti, Milli Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Saraçoğlu ve heyeti, Servisçiler Odası Başkanı Yavuz Ay ve yönetimi, ASKON Başkanı İlker Barlı ve beraberindekiler ile Sarıoğlan Yıldırım Mahallesi Muhtarı Orhan Koçer, İl Müftüsü Yusuf Akkuş ve kentte görev yapan il müdürleri, KİMDER Başkanı Hacı Ali Çakıcı ve heyeti, Büyükkılıç’a ziyarette bulundular. Başkan Büyükkılıç, misafirlerini başkanlık toplantı salonu ve makamında ayrı ayrı kabul ederek, sohbet etti, istişarelerde bulundu. Ziyaretlerin ardından açıklamalarda bulunan Büyükkılıç, Büyükşehir Belediyesi olarak gönül belediyeciliği ve kucaklayıcı hizmet anlayışı çizgisinde gayret gösterdiklerini vurgulayarak, “Nazik ziyaretleri için ziyaretçilerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. El ele, omuz omuza uyum kültürü ve ortak akıl ile hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi. Samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyaretlerde Başkan Büyükkılıç’a hediye takdimleri olurken, Büyükkılıç misafirleriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirdi.
Karabük Karabük’te üreticiler ana arı yetiştirmenin püf noktalarını öğrendi Karabük’te arıcılık yapan 26 üreticiye “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu verildi. Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği ortaklığında Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı(BAKKA) Teknik Desteği sağlanan “Ana Arı Yetiştiriciliği" kursu düzenlendi. Bal arısı koloni bireyleri ve önemi, ana arı üretim modelleri, kontrolsüz şartlarda ana arı yetiştirme, kontrollü şartlarda ana arı yetiştirme, yapay tohumlama, ana arının gelişmesine etki eden etmenlerin ele alındığı eğitimde kursiyerlerin ana arı yetiştirmek için gerekli olan malzemeleri bilmeleri, hangi zaman ve şartlarda üretim yapılması gerektiğini bilmeleri, en verimli koloniyi oluşturmanın arıcılık alanındaki önemi ve gerekliliğini kavrayabilmeleri, ana arının ve larvaların takibinin önemini bilmeleri, ana arı ve koloni hastalıklarını bilmek ve hastalıklara karşı çözüm üretebilmek gibi becerilere hakim olmaları amaçlandı. Yüksek Ziraat Mühendisi Alim Tutar, Karabük İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından arıcılık yapan üreticilere verilen “Ana Arı Üretim Eğitimi’nin teorik bilgilerinin daha önce verildiğini ve şuanda da pratik olarak devam ettiğini söyledi. Eğitim ile birlikte üreticilerin ana arı yetiştirmek için pratik bilgilere ulaştığını belirten Tutar "İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından her yıl ilimizde arıcılık yapan ya da arıcılık yapmak isteyen çiftçilerimize arıcılık kursu açılmaktadır. Ancak “Ana Arı Yetiştirme Kursu” İl Müdürlüğünün başvurusu, Bakanlık onayı ile ilk defa açılmaktadır. Kursa Alanında uzman Bakanlığında onay verdiği hocalar tarafından verilmektedir. Her arıcımız kendi arılığında bulunan ana arıyı üretmesi ve özellikle kendisine bunu iş kolu olarak görmek isteyen arkadaşlarımız olursa bunlar da ileride ana arı işletmesi oluşturabilmesi için bu eğitim verildi. Çünkü ana arı üretimini ticari maksatla yapabilmesi için bu sertifikaya arkadaşların ihtiyacı var. Bu sertifika olmadan kesinlikle ticari boyutta ana arı üretimi yapan işletme olmaları mümkün değil" dedi. Karabük Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Fuat Alpay, "İlimizde arıcılarımızın en büyük sorunlarından bir tanesi ana arı teminin de sıkıntı yaşamamız. Ana arı üretiminde görülen bazı sıkıntıları aşmak adına İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüzle birlikte ana arı yetiştiriciliği kursu düzenledik. Kursun pratik eğitimini Karabük’te Safranbolu, Yenice ve Karabük Merkez olmak üzere üç bölgeye ayırdık" diye konuştu. Alpay, kursa 26 üreticinin katıldığını söyledi.
Bilecik Kadınların çamurdan temizlediği yeşil soğan sofraları süslüyor Türkiye’de yeşil soğanın en çok üretildiği illerin başında gelen Bilecik’te son hasadına başlanan ürün, Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. Marmara Bölgesi’nin sebze üretim merkezlerinden Bilecik’in Söğüt ve İnhisar ilçesine bağlı köylerdeki seralarda yeşil soğanın son hasadı yapılırken temizlenip satış noktalarına gönderiliyor. İklim dolayısıyla mikro klima özelliği taşıyan bölgede ’Marmara’nın Küçük Antalya’sı diye de adlandırılırken, örtü altı tarımın yapıldığı köylerde Aralık ayı gibi başlayan yeşil soğan hasadının sonuna gelindi. Yeşil soğanın hasadında ve temizliğinde çalışanların çoğunluğunu oluşturan kadınlar, sabah ev işlerini tamamladıktan sonra tarlada toplanan ürünleri çamurundan temizleyerek deste haline getiriyor. Hasatta işin yükünü, zahmetini çeken kadınlar, taze soğanın dikim, söküm, toplama, temizleme, yıkama ve paketleme gibi aşamalarının her bölümünde çalışıyor. Temizlenen yeşil soğanlar Marmara Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin birçok iline gönderiliyor. "İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" Bu yıl hasadı tamamlanan taze soğan hakkında bilgi veren Yakacık Köyü Muhtarı Hüseyin Yıldırım, "Marmara’nın küçük Antalya’sı olarak adlandırılan ovadayız. Marulla beraber taze soğan hasadımız da başladı. Belirli miktarda taze soğan yapıyoruz büyük şehirlere gönderiyoruz. Taze soğan bizim köyde 50 dönüm, 60 dönüm vardır. Biz bunun kurusunu alırız dikeriz onu taze yaparız. 50 dönüm aşağı yukarı 500 ton 600 ton kuru soğan alır ekeriz biz kendi köyümüz olarak. Tabi dışarılarda var daha fazla da üretim oluyor. Biz taze soğanı işleriz, işçiliğini yaparız İstanbul, Ankara, Bursa bu şekilde büyükşehirlere göndeririz" dedi. "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz" Yıldırım açıklamanın devamında, "Söküyoruz, ondan sonra içeride temizlik yapıyoruz, temizliyoruz güzelce paketleyip gönderiyoruz. Geçen sene bu kadar değildi bu sene rekolte fazla. Mesela geçen seneden en az 100-150 ton fazla ekim var. Fiyat şu anda tam şey değil bizim burada 30-40 lira arası yeşili. Tabi halde değişiyor" diye konuştu. "Taze soğan işçiliği zor biraz" Taze soğan üreticisi Kamile Aktaş ise "Burada 8 dönüm oluyor. Taze soğanı yapıyoruz, dikiyoruz bu zamanda işte. Bu ayın sonunda da yapıyoruz yani. Soğan bittikten sonra domatese başlıyoruz, dikiyoruz. Şimdi fiyatlar düşük. Bir iniyor, bir çıkıyor. Yani soğan işçilik olunca biraz zor" dedi. Öte yandan İl genelinde bin 877 dekar alanda yılda 7 bin 600 tonu aşkın yeşil soğan üretiliyor.