ASAYİŞ - 22 Kasım 2016 Salı 17:18

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Türkiye’yi Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Türkiye’yi Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lozan’ın tartışılmaz kutsal bir metin olmadığını belirterek, hala Türkiye’nin Lozan’a hapsedilmeye çalışıldığını söyledi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen Polis Akademisi "Türkiye'nin Yeni Güvenlik Konsepti" Konferansına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan’ın tartışılamaz kutsal bir metin olmadığını söyleyerek "Elbette tartışacağız, daha iyisine ulaşmanın çabası içinde olacağız. 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı geride kaldı, soğuk savaş geride kaldı. Soğuk savaş sonrası oluşan dengeler birer birer yıkılıyor. Buna rağmen bizi hala Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar" dedi.

"Geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkartarak kendimize yeni ve aydınlık bir gelecek kurmakta kararlıyız"
15 Temmuz darbe girişiminde şehit olanlara rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi bombalanan ve en çok şehidin verildiği Gölbaşı Özel Harekat Merkezi’nin yakınında 800 polis akademisi öğrencisi ve idarecisinin de bulunduğunu belirterek "Bu kardeşlerimizi de ben gazi olarak görüyorum. Aynı şekilde Didim’de kampta bulunan akademi öğrencilerinin de darbecilere karşı direnmek üzere sabaha kadar teyakkuz halinde beklediklerini biliyorum. Onlara da teşekkür ediyorum. Darbe gecesi mücadelenin ön saflarında son yıllarda akademiden yetişmiş genç amir ve polis kardeşlerimizin bulunduğunu görmekten memnun oldum. Bu tablo doğru yolda olduğumuzun işaretidir. Polisimiz artık şu grubun veya bu kesimin değil, sadece Türk milletinin, Türk devletinin polisi olacaktır. Polisi Akademisi, akademi başkanlığı, güvenlik ve adli bilimler enstitüleri, polis amirleri eğitim merkezi, polis meslek eğitim merkezleri, polis meslek yüksekokulları ile işte bu anlayışla çalışmalarını sürdürmektedir. Akademinin kapıları 81 vilayetimizdeki tüm vatandaşlarımızın şartları tutan evlatlarının tamamına açıktır. Akademiye girmek için tek ölçümüz ülkesine ve milletine sadakatle bağlı olmak, başka herhangi bir yere değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devletine hizmet etmektir. Ruhunu Pensilvanya'ya, bölücü örgüte veya bir başka illegal yapıya satmış hiç kimseye bu akademinin çatısı altında da şehit kanları ile sulanmış bu mübarek topraklarda da yer yoktur, olamaz. Mesleki taassupla kariyerini, ilişkilerini, beklentilerini milletinin ve devletinin üzerinde tutan zihniyeti bir daha gerişi olmayacak şekilde ortadan kaldırdık, kaldırmaya devam ediyoruz. Bu kurum milletin kurumudur, devletin kurumudur ve sadece onlara hizmetle mükellef insanlar yetiştirmekle görevlidir. Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz. Bu şuurda olacağız. Geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkartarak kendimize yeni ve aydınlık bir gelecek kurmakta kararlıyız. Bu konuda en büyük görev yeniden yapılandırdığımız polis akademisinin idareci ve öğrenci mensupları olarak sizlere düşüyor. Yeni Türkiye’yi inşallah gerek hocalarımız gerekse sevgili öğrencilerimiz, sizlerle birlikte inşa edeceğiz" dedi.

"Burnumuzun dibindeki yerler bizden alındığında onunla iftihar edenler oldu"
İnsanlar gibi devletler ve toplumların hayatlarının da sürekli değiştiğini, insanlar gibi devletlerin de doğup, gelişip, öldüklerini belirten Erdoğan "Türkiye gibi çok farklı ve kadim medeniyetlerin, geleneklerin mirasçısı bir ülkede bu değişimler inişleri ve çıkışları ile çok daha sert yaşanıyor. Biz Cumhurbaşkanlığı forsunda ifadesini bulan devletler tarihi itibariyle 2 bin 200 yılı aşkın bir devlet geleneğine sahibiz. Sevgili gençler; biz kabile devleti değiliz, biz çadır devleti değiliz. Biz medeniyetler inşa etmiş bir devlet geleneğinin ta kendisiyiz. Biz onurluyuz, gururluyuz. Ama bu geleneğin içinden geldiğini zanneden bazı gafiller işte 15 Temmuz’u yapmışlardır. Bedelini ağır ödediler, ödemeye devam edecekler. Hala bu gafletin içinde olanlar varsa kendilerine gelmeli ve bu gittikleri yanlış yoldan dönmelidirler. Bizler mensubu olduğumuz inanç itibariyle bin 400 yılı aşkın kesintisiz bir medeniyet geçmişimiz var. Coğrafi esaslı olarak baktığımızda Anadolu merkezli ilk devletimiz 1075 yılında İznik’te kurulan, daha sonra başkentini Konya’ya taşıyan Türkiye Selçuklu Devleti’dir. Osmanlı, Söğüt’te dikilen çınarın 600 yıl boyunca 3 kıta, 7 iklimi kucakladığı dünya tarihinin sayılı devletlerinden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti ise yapabileceğimiz tüm fedakarlıkların ardından elimizde kalanla kurduğumuz son devletimizdir. Türkiye Cumhuriyeti ilk devlet değil, kendimizi aldatmayalım. Biz 22 milyon kilometrekarelik dünya ölçeğinde toprağı görmüş bir devletin varisleriyiz. Biz Cumhuriyetin kuruluşunun biraz öncesinde yaklaşık 3 milyon kilometrekarelik topraklara sahiptik. Düştük 780 bin kilometrekareye geldik. ‘Lozan’ ifadesini kullandığımda birileri rahatsız oldu. Niye rahatsız oluyorsunuz? Lozan’da da 3 milyon kilometrekareden maalesef bir yerler tırmıklandı 780 bin kilometrekareye kaldık. Burnumuzun dibindeki yerler bizden alandı. Burnumuzun dibindeki yerler bizden alındığında onunla iftihar edenler oldu. ‘Bu sözleşmeden, bu anlaşmadan başarılı çıktık’ diyenler oldu. Elindekini veriyorsun, hala ‘başarılı çıktık’ diyorsun" diye konuştu.

"Türkiye terör örgütleri ile mücadelesini kesintisiz ve kararlı bir şekilde yürütecektir"
Geçen hafta Pakistan ve Özbekistan’a yaptığı ziyaretleri hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan "Her iki ülkede de şahit olduğumuz manzaralar bize çok uzak gibi görünen bu coğrafyaların aslında canımızdan birer parçalar olduğunu bir kez daha gösterdi. Zaten kendilerinin de ifadesiyle ‘ata yurdu.’ Bunlarla olan hemhal, bu anlayış ne yazık ki bizlere çok uzak. Bunları yeniden bizim yaşamamız, yaşamakla kalmayıp bunlara yeni nesillere öğretmemiz de gerekiyor. Neydik, ne olduk, üçüncü soru ne olacağız? Bu bizim için çok önemli. Aynı fotoğrafı Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Kuzey Afrika’dan Kırım yarım adasına kadar her yerde görmek mümkündür. Ankara’dan saatlerce uçuş mesafesindeki bu coğrafyaları bize böyle hissettiren tarihi arka planı doğru okumalı ve geleceğimizi buna göre planlamalıyız. Türkiye terör örgütleri ile mücadelesini kesintisiz ve kararlı bir şekilde yürütecektir. Ama kafasını sadece bu soruna gömüp çevresinden kopmayacaktır. PKK, FETÖ, DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin asıl amacının bizi büyük fotoğraftan kopartıp kendi içimize hapsetmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Sanmayın ki, PKK’nın asıl amacı ülkemizin belli bölgesinde ayrı devlet kurmaktır. Sanmayın ki FETÖ’nün temel gayesi bürokraside, eğitimde, iş dünyasında daha fazla etkin olmaktır. Sanmayın ki, DEAŞ’ın tek hedefi Suriye’de ve Irak’ta bir İslam devleti kurmaktır. Bu örgütlerin hiç birisi dışarıya karşı iddia ettikleri iddialar için mücadele etmiyorlar. Bu örgütlere sağlanan muazzam destek onların söylemlerini hayata geçirmeleri için de verilmiyor. Gençler, dert başka. Bu örgütler diğer güçlerin planlarını rahatça uygulayabilmelerini sağlamak amacıyla Türkiye’yi iç meselelerine odaklamak için üzerimize salınmış birer araçtan ibarettir" ifadelerini kaydetti.

"‘Allahuekber’ diyerek şehadete koşabiliyorlarsa bu millet yıkılmaz"
"Biz tarihi perspektifimizin gerektirdiği politikaları hayata geçirdiğimizde diğerlerinin kendi planlarını uygulama şansı yoktur" diyen Erdoğan, "Öyleyse ne yapacağız? 15 Temmuz gecesi yapılanı yapacağız, 15 Temmuz gecesi ben milletimde şunu gördüm, F-16’lar bombalarını yağdırırken, helikopterlerden bombalar atılırken, vatandaşım çiftçisi traktörü ile öbürü kamyonu ile hepsi yola çıktılar. Hepsinden öte benim insanım tankın altına yatabiliyorsa, paletleri arasına yatabiliyorsa, onlar ‘Allahuekber’ diyerek şehadete koşabiliyorlarsa bu millet yıkılmaz. İşin aslı budur. 29 gece sabahlara kadar demokrasi nöbetini tuttuysalar işin perde arkasındaki hedef başkadır. Onun adı şehadettir. Merhum Akif’in ‘şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı cananı bütün varımı alsın da hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ derken ifade ettiği budur. Çanakkale’de biz güçlü müydük, bizim elimizde güçlü silahlar mı vardı? Bugüne göre çok daha zayıftık. Oradaki anlayış, genci-yaşlısı şehadete inanmıştı, ona koşuyorlardı. Biliyorlardı ki ‘ben burada ölürsem şehidim, yaralanırsam gaziyim.’ Bu vatan bize öyle kaldı. Buradaki gençlere sesleniyorum, annenize babanıza şunu söylemeniz lazım ‘siz bizi bu vatan için yetiştirdiniz, anacığım, babacığım, benim mesleğimin hedefinde şehadet, gazilik var, bu vatanın geleceği, bu milletin birliği beraberliği var.’ Bunu söylemeniz lazım. Eğer anne baba bunu kavramışsa o zaman gittiğimiz her yerde gördüğümüz gibi ‘ikinci evladım var o da bu vatana feda olsun’ diyen anneleri babaları gördük. Sizlerin bu mesleği tercih etmesinin bir anlamının olduğunu gayet iyi anlıyorum. Bu meslek rastgele bir meslek değil. Bu mesleğin manevi boyutu çok büyük. Siz bu meslekte manen de güçlüsünüz. Sizler bu mesleğin içinde inşallah Türkiye’nin içinde farklı bir makamı, mevkii temsil ediyorsunuz. Ben şimdi uluslararası toplantılarda ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyorum. Sevgili gençler şunu bilmenizi istiyorum, Türkiye inşallah kendisinden büyük Türkiye’yi inşa edecektir sizlerle" dedi.

"Bu görev sadece askerin, polisin, köy korucusunun değil, aynı zamanda milletçe senin de görevin"
Doğu ve Güneydoğu’da durumun böyle sürmeyeceğinin altını çizen Erdoğan "Son dönemde hep birlikte bir mücadele veriyoruz. Şuanda teröristi vesairesi kaçacak delik arıyorlar. Bu tüm güvenlik güçlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimiz, Emniyet Teşkilatımız ve bunun yanında köy korucularımız hep birlikte milletçe şuanda başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere Türkiye genelinde mücadele ediyoruz. Bu neyi getirecek biliyor musunuz? Bölgede olan insanımızın kendine özgüvenini artıracak. ‘Kepenk indir’ denildiği zaman artık kepenk indiren Doğu ve Güneydoğulu olmayacak, ben buna inanıyorum. Böyle bir şey yaptığı taktirde onlarda bedel ödüyorlar. ‘Geldiler bizi tehdit ettiler, onun için kepenk indirdik.’ Yok. Bu görev sadece askerin, polisin, köy korucusunun değil, aynı zamanda milletçe senin de görevin. Sana ‘kepenk indir' diyene sen meydan okuyacaksın. Bu teröristlere bu caddeleri ve meydanları hep birlikte dar edeceğiz. Gelecek senin caddeni, sokağını hendekler açmak suretiyle bu hallere getirecek, sen buna kalkacaksın hala ‘buyur otur’ diyeceksin, yedireceksin, içireceksin, bir evden öbür evlere koridorlar açacaksın. Böyle saçmalık olur mu? Buna vatanseverlik denmez, buna terör örgütüne yardım ve yataklık denir, başka bir şey denmez. Ben polis teşkilatımızın, askerimizin, köy korucularımızın dayanışma içinde bu mücadelenin geldiğimiz son safhasında bu işi bitireceğimize inanıyorum. Şuanda en önemli noktadayız. Gerek Başbakanımız, bakanlarımız, tüm yönetici kadrolarımız, bu son safhada darbeyi en güzel şekli ile indirecek ve işi bitirecektir. Bugün bir Batılı geldi, ‘öğleden sonra cezaevlerindeki milletvekilleri ile alakalı bir karar çıkacak’ dedi. ‘Türkiye’deki bazı uygulamalarla ilgili karar çıkacak’ dedi. Bu kişilerin ne olduğunu kendisine anlattıktan sonra bir şey söyledim ‘yapabiliyorsan hemen bir telefon aç, bu Türkiye’nin iç hukukuna fazla karışmayın. Çünkü bunlar öyle kararlı gidiyorlar ki, gönderdiğiniz mektubu hemen size geri iade ederler, bildiklerini de okurlar, boşuna uğraşmayın de.’ Onlarda buna benzer bir şey olduğu zaman ‘iç hukukumuz, yargı bağımsız’ Türkiye’de olduğu zaman… Bizim iç hukukumuza kimse karışamaz, biz kendi karamızı kendimiz veririz. Bizde de hukuk, hukukçular, hakim, yargı var. Kusura bakmasınlar, onlar kendi işine, biz kendi işimize. Bugüne kadar bu ülkeyi karıştıranlar onların ta kendisi olmuştur. Avrupa’nın değişik ülkelerinde teröristler kol geziyor. Onlara yardım ve yataklık yapıyorlar. Türkiye’den kaçan terörist, milletvekilleri Brüksel’in meydanlarında nutuk atıyorlar. Bu nasıl iştir. Bunları çok iyi bilmemiz lazım. Bu şuur ile geleceğe yürümemiz lazım. Biz bunları tanıyoruz, biliyoruz. Ama bunların cibilliyetlerinin gereği bu. Onun için biz işimize bakıp, kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz ve ülkemizi refaha kavuşturacağız" şeklinde konuştu.

"Bizi hala Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar"
Suriye’de, Irak’ta, Kuzey Afrika ülkelerinde, Balkanlar’da ve diğer kardeş coğrafyalarda yaşanan olayların hepsinin de bir yönü ile Türkiye’yi oralardan uzak tutmayı hedeflediğinin gayet açık olduğunun altını çizen Erdoğan "Türkiye Suriye’den veya diğer yerlerden uzak durunca ne olacak? Bu bölgeler huzura, güveni, refaha mı kavuşacak? Böyle bir durum söz konusu değil. Türkiye oralardan uzak durduğunda olacak şey, etnik ve mezhep temelli kavgaların çok dana rahat çıkartılabilecek. İnsanların tarihleri ve kültürleri ile bağlarının çok daha kolay kopartılabilecek, doğal kaynakların rahat yağmalanabilecek olmasıdır. Bu kardeş coğrafyaların hepsi için Türkiye günümüz dünyasının kuralları belirli ülkeler tarafından konulmuş ahlak dışı şartları içinde dahi siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığını elde edilebileceğinin ispatıdır. 1. Dünya Savaşı’nın galipleri tarafından konulan bu kurallar aslında Türkiye gibi bir devletin yaşamasını öngörmüyor. Böyle bir hesapları, planları yok. Sevr bugünkü Türkiye’yi 7-8 parçaya bölen haritası ile bize biçilen asıl misyonun ifadesidir. Milletimiz Çanakkale Savaşı ile Kut’ül Amare Zaferi ile İstiklal Harbi ile bu taksimi reddedip, onun yerine bize yine de dar gelen bir gömlek olmasına rağmen bugünkü sınırlarımızda ittifa etmemizi kılmıştır. Lozan tartışması işte buradan çıkıyor. Milletimiz İstiklal Harbine başlarken bir hedef belirlemiştir. Bu hedef Misak-ı Milli’dir. Lozan’daki tüm kazanımları elbette taktirle karşılıyoruz. Ama bu durum Misak-ı Milli hedeflerimiz arasında olup da İstiklal Harbini kazanarak yaklaştığımıza inandığımız ama Lozan ile feragat etmek zorunda kaldığımız bazı haklarımızı dile getirmemize mani değildir. Lozan tartışılmaz bir metin değildir. Kutsal bir metin asla değildir. Elbette tartışacağız, daha iyisine ulaşmanın çabası içinde olacağız. 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı geride kaldı, soğuk savaş geride kaldı. Soğuk savaş sonrası oluşan dengeler birer birer yıkılıyor. Buna rağmen bizi hala Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın bizim milletimize sözümüz var. Biz Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmak, her alanda dünyanın en büyük 10 ülkesinden birisi haline getirmek için tüm şartları zorlayacağız. Bunu yaparken bir çoklarının ayağına basacağımızın, birçoklarını rahatsız edeceğimizin, birçoklarının çıkarlarına dokunacağımızın farkındayız. Bunu sizlerle yapacağız. Öyle bir dünyada yapıyoruz ki, ileriye yürümezseniz yerinizde kalmazsınız. Geriler, hatta yok olur gidersiniz. Biz Türkiye’yi adım adım ileriye götürmekte kararlıyız. Terör örgütleri ile darbe teşebbüsleri ile ekonomik saldırılarla siyasi ve diplomatik kumpaslarla boğuşarak da olsa hedefimize yürümeyi sürdüreceğiz. Bizden sonraki nesillere büyük ve güçlü Türkiye’yi miras bırakmak için, milletimizle birlikte yürüttüğümüz bu mücadeleyi gerekirse canımız pahasına vermeye devam edeceğiz. 15 Temmuz bu konuda milletimizin ne kadar kararlı olduğunu, gerektiğinde hangi fedakarlıkları göze alacağını gösterdi. Ölümden korkmayan bir milleti durduracak hiçbir güç yoktur. Allah’ın izni ve yardımı ile yeni Türkiye’nin ufukta belirmeye başladığına ben inanıyorum. Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Bölgedeki çatışmalar, terör örgütlerinin canhıraş gayretleri, ekonomik, siyasi ve diplomatik hücumlar sonuç almaya yaklaştığımızın göstergeleridir. İşte böyle dönemler milletlerin ve devletlerin tarihlerinin dönüm noktalarıdır. Gençler, şuanda siz öyle bir sürece giriyorsunuz ki, kendinizi o dönüm noktasına hazırlayın. Şayet azmeder, sabreder, dirayet gösterir, birlik ve beraberliğimizi güçlendirir. karlı şekilde yolumuza devam edersek kısa sürede önümüzün açıldığını, aydınlandığını göreceğimizden hiç şüpheniz olmasın" ifadelerini kullandı. 

Derya Yetim

Derya Yetim
ANKARA (İHA) - 
Derya Yetim
ANKARA (İHA) - 
Derya Yetim
ANKARA (İHA) 
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Kilyos Tüneli, 2026 yılı sonunda hizmete açılacak" Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Sarıyer-Kilyos Tüneli ile vatandaşlarımız Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, incelemenin ardından yaptığı İncelemenin ardından açıklama yaptı. Uraloğlu, Bakanlık olarak İstanbul’da yaptıkları yatırımlar ile İstanbul’un trafiğine önemli ölçüde nefes aldırdıklarını belirterek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsünden günde yaklaşık 200 bin civarında araç, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 250 bin, Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarı, Marmaray’da günde yapılan 300 sefer ile günde yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günde yaklaşık 150 bine yakın bir araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de ağır taşıt trafiği. Bir yandan da bu yapılan yatırımların yapılmadığını düşünelim, bırakın İstanbul’u tüm Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz” diye konuştu. “Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz” Avrasya Tüp Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere çok büyük projeleri hayata geçirdiklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, "Bugün baktığımızda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden günde yaklaşık 180-200 bin civarında araç geçişi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden yaklaşık 250 bin araç geçiyor. Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarında araç geçiyor. Marmaray’da 300 sefer yapılıyor günde ve orada yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde günde yaklaşık 150 bine yakın araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de araç taşıt trafiği. Bunların bir an olmadığını düşünelim. Bütün Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Ancak bir ihtiyaçtan öte sadece bir siyasi duruş ile bu projeyi eleştirdiler. Projemiz bugün Avrupa’nın birincisi, dünyanın altıncı büyük havalimanlarından. Geçen yıl 78 milyon kişi seyahat ettirmişiz. Hedefimiz 200 milyon ve ona yönelik yeni terminal binası ve pistlerin yapımına devam ediyoruz” dedi. “Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” Bakan Uraloğlu, İstanbul ile ilgili bir deprem riskinin bulunduğuna da işaret ederek, “İstanbul depremine yönelik ulaştırma yapılarıyla ilgili bütün önlemlerimizi aldık. Eski yapılmış olanları güçlendirdik. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tabliyesini askıya aldık yeniden yaptık. Gece çalıştık, İstanbullu vatandaşlarımızın fark etmemesini sağladık. Bütün viyadüklerdeki deprem takozlarından tutun güçlendirilmesine kadar bütün çalışmalarımızı yaptık. Normal kullanımda ne lazımsa bunu planlarken bir taraftan da deprem durumunda İstanbul’un, öncelikle İstanbul’a acil yardım ekiplerinin ve malzemelerinin nasıl gireceği ve vatandaşların ulaşımı için projeler yapıyoruz. Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” diye konuştu. Sarıyer-Kilyos Tüneli hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, ”Projemiz Kilyos’tan başlayıp Karadeniz’den İstanbul’un kuzey noktalarından başlayıp Sarıyer’e oradan Çayırbaşı Tüneli devamında da Beşiktaş’a kadar uzanacak. O güzergahtaki bütün yerleşime hizmet edebilecek. Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek olan ve Murat Kurum Başkanımızın de bahsettiği ‘İki Yakaya İki Tünel’ projesinden bir tanesidir. İlk etapta burayı bitirdiğimizde ciddi bir hizmet görecektir. Devamında Beşiktaş’a kadar uzatılması gündemimizde olan işlerden bir tanesi” ifadelerini kullandı. “Zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız” Bu projeyle ilgili sahilden başlayarak yaklaşık 8 bin 200 metrelik bir güzergahta yapılan 7 bin metrelik tünelin yaklaşık yüzde 30’unu bitirdiklerini açıklayan Uraloğlu, iki tüpte toplam 3 bin 850 metrelik kazı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Çalışmaların 7 gün 24 saat devam ettiğini de belirten Uraloğlu şöyle konuştu: “İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Bir kısmını tünel delme makinesi TBM ile bir kısmını ise normal aç kapa yöntemi ile yapacağız. TBM ile yüzde 60’ını geçiyoruz. Onun da imalatı yapılarak Çin’den geldi ve kurulumunu yapacağız. 110 civarında makine ve 550 kadar çalışanımızı 24 saat çalışıyor. Tüneli bitirdiğimiz de 350 bin nüfusa hizmet edecek. Devamını Beşiktaş’a kadar düşündüğümüzde İstanbul’un sahil şeridinin tamamına, Avrupa tarafının tamamına hizmet etmiş olacak. Tamamlandığında Sarıyer’den 35 dakika süren seyahat süresi sadece 5 dakikaya düşecek. Bunu Kilyos’tan Kuzey Marmara Otoyolu’na bağlayacağız. İsterseniz doğu istikametine ister batı istikametine gidin. İstanbul’un kuzeyindeki, Zekeriyaköy, Uskumruköy gibi yerleşimlere bağlantısı kolaylıkla sağlanmış olacak. En kıymetlimiz zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız. Yakıttan ve karbon emisyonundan da önemli tasarruf sağlayacağız.” “1 Nisan’dan Sonra Daha Verimli Çalışmalara İmza Atacağız” Bakan Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak İstanbul’da hiçbir yatırıma ara vermediklerini ve çalışmalar devam ettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Bildiğiniz gibi İstanbul’da tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak daha iyi hizmet edebilmemiz için tüm belediye başkanlarımızla birlikte çalışabilmek önemli. Bizim için onlarla yapacağımız birliktelik çok kıymetlidir. Bu nedenle biz Cumhur İttifakı olarak gerek Sarıyer’de gerek İstanbul’un tamamında, inşallah 1 Nisan’dan itibaren de daha verimli daha iyi çalışmalara beraberce imza atmış olacağız” dedi. Öte yandan Kilyos Tüneli’ni ziyaretin ardından Bakan Uraloğlu, Sarıyer Merkez Mahallesi’nde esnaf ziyaretinde bulunarak Sarıyerliler ile bir araya geldi.
Mardin Uzmanından "1 milyon varil petrol" iddiası Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye’de 2 sene içinde günlük 1 milyon varil petrol üretimine ulaşılacağını iddia etti. Jeolojik konumuna bakıldığında Türkiye’yi kalkındıracak en büyük projenin petrol olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "Güneydoğu bölgemizde ve Türkiye’nin bazı noktalarında yaptığım araştırmalar sonucunda güzel veriler elde ettim. Türkiye’de yaklaşık 80 bin varil petrol üretimi yapılıyor. Geçen haftalarda Cumhurbaşkanı konuşmalarında Şırnak’ta günlük 100 bin varil çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye yaklaşık olarak kendi ihtiyacını yüzde 10 ve yüzde 15 oranında karşılayabiliyor. Mardin, Batman ve Hakkari bölgelerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda 2 sene içinde günde 1 milyon varil petrol çıkabilecek kapasite keşfettik. 4 sene sonra da günlük 1 milyon 500 bin varil petrol üretimi gerçekleşecek imkan var. Bu gerçekleştiği taktirde 1 milyonu ülke için kullanılsa, kalan 500 bin varil de dış ülkelere satılır" dedi. Türkiye’nin en büyük sorununun petrol ve doğalgaz çıkarılmaması olduğunu dile getiren Çelik, ülkenin çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğunu söyledi. Çelik, "Sondaj kuyuları açılmalı ve petrol noktalarında jeoloji mühendislerinin araştırması ile iyi şekilde çalışmalar yapılarak petrolün hangi formasyonda olduğu belirlenmelidir. Yer altı zenginliklerimizi kullanabilirsek Türk parası değer kazanacaktır" diye konuştu.
Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkanı Yıldırım’dan, ABB Başkan Adayı Turgut Altınok’a destek Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, ülkücü hareketin Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkan adayının Turgut Altınok olduğunu ifade etti. Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 31 Mart Pazar günü yapılacak olan seçimlerin Türkiye’nin istikbali için hayati önemde, stratejik bir seçim olduğunun altını çizdi. Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin bölgesinde etken bir ülke olduğunu kaydetti. Yıldırım, Türkiye’nin Cumhur İttifakı ile siyasette yakaladığı güçlü liderlik ve istikrar ile Türk Devleti’ni çağın şartlarına hazır hale getirerek, dosta güven düşmana verir bir yapıya kavuşturduğunu söyledi. “Devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz” Türk ve Türkiye düşmanlarının yer aldığını ve adına ‘kent uzlaşı’ denilen oluşumun belediyelere sızma girişimine şahit olduklarını belirten Yıldırım, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve milletinizin helal hazinesini; terör örgütü PKK’ya aktaran siyasetçi görünümlü bölücü teröristlerin; vatan, millet, din ve devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu bağlamda kendisini; milliyetçi, vatan sevdalısı gibi pazarlayarak bölücülerin kullanışlı bir aparatı olmuş, ihanetin değirmenine su taşıyan ‘Kent Uzlaşısı’ ürünü olan bu kişilerin kutsal davamızla, ülkümüzle ve Türk milliyetçiliğiyle zerre kadar alakası yoktur, olamaz” ifadelerine yer verdi. Yıldırım açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "‘40 yıllık geçmişimi geride bıraktım’ diyerek kendini Kandil’in uzlaşıcısı pozisyonuna düşürmüş, CHP’ye pazarlayan, DEM’cilerle omuz omuza yürüyen, bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı terörist Abdullah Öcalan’dan ’Apo Bey’ diye bahseden, maneviyatsız kişilik Mansur Yavaş ve onun beslemelerinden de asla ’Türk Milliyetçisi’ olmaz olamaz. Bölücülerin oylarıyla seçildikten sonra Ankara’daki 5 yılını hizmetsiz, projesiz tamamlayan Mansur Yavaş olsa olsa Birleşik Krallığın dostu ‘Yoldaş Mansur’ olur. Ankara’da avukat kimliği altında akçeli işler kovalayan, sahte senet, vergi kaçırma, kaset satma, tehdit, şantaj işlerine adı karışan, belediye başkanlığı döneminde adı rüşvet skandalıyla anılan Mansur Yavaş’ın Londra’da görüştüğü siyasilerin genelde terör örgütü PKK’ya destek veren Unmesh Desai, Jeremy Corbyn gibi kişiler olması ve Chatham House’da kurgulanması aslında onun küresel çetenin bir uşağı ve piyonu olduğunun en büyük kanıtıdır ve göstergesidir." Yıldırım, "‘Yerel özerklik şartını getireceğim’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından terör örgütü PKK’nın en büyük talebi olan ‘Belediyelerde mali özerklikten yanayım. Yerel yönetimler özerkliğini öncelikle mali özerklik yaparak belirlersiniz’ diyen Mansur Yavaş’tan başkası değildir. Mansur Yavaş, Ankara’ya hiçbir hizmeti ve hayrı dokunmayan, terör örgütlerinin elinde oyuncak olmuş, iradesini bölücü oylar için ipotek vermiş, çapsız, siyasi mankurttan başka biri değildir. Hal böyle iken Mansur Yavaş gibi birine milliyetçi ve vatanperver yakıştırması yapmak, Türk milleti ve devletine hakarettir” dedi. Ahmet Yiğit Yıldırım, Cumhur İttifakı’nın ABB Adayı Turgut Altınok’a desteklerini yineleyerek şunları söyledi: “Milliyetçi Ülkücü Hareketin Ankara’daki adayı bellidir; çalışkan, üretken ve saygın bir kişi olan Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Turgut Altınok’tur. Liderine, davasına ve teşkilatına bağlı Ankaralı her bir ülküdaşımın gönlü de, duası da, oyu da Cumhur İttifakı’nın kıymetli adayı Sayın Turgut Altınok’tan yanadır. İnanıyorum ki; 31 Mart seçimleri Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’mızda, terör örgütleriyle kol kola girmiş, ’Kent Uzlaşısı’ adı altında DEM’lenenlerin değil, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine inanmış, üretken belediyecilik anlayışına sahip Cumhur’un zaferiyle sonuçlanacaktır."