POLİTİKA - 17 Kasım 2018 Cumartesi 20:42

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Siyasi malzeme yapılmasın'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Siyasi malzeme yapılmasın'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği Mevlid-i Nebi programında yaptığı konuşmada, "Diyanet İşleri başkanlığımız siyasi tartışmaların malzeme yapma girişimlerini tasvip etmediğimi belirtmek istiyorum. Diyanet camiamızı üzecek milletimizle diyanet mensuplarının arasını açacak tartışmaların hiç kimseye faydası olmadığını düşünüyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği “Mevlid-i Nebi Haftası” açılış programına katıldı. Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen Mevlid -i Nebi Haftası açılışına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, ilçe belediye başkanları ve çok sayıda davetli katıldı. “Peygamberimiz ve Gençlik” temasıyla düzenlenen Mevlid-i Nebi programında ilahiler ve dualar okundu. Protokol konuşmalarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere çiçek dağıttı.

"Peygamber Efendimiz bizim hayatımızın her safhasının rehberidir“ 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada, “Peygamber Efendimizi sadece Kur’an-ı Kerim’in vahyine aracılık etmemiş, aynı zamanda onu bir fiil yaşayarak kendi benliğinde ve ruhunda müşahhas hale getirerek bizler için rehber bırakmıştır. Siyeri Nebi Efendimizi hayatı olmasının yanı sıra bizler ve gelecek nesiller için referans kaynağıdır. Bir Müslüman’ın sünnetle peygamberimizin örnek hayatıyla olan bağı ne kadar güçlü ne kadar kavi ise dini olan bağı da o derece güçlüdür. Bunun için peygamber efendimizin hayatının her safhasını her aşamasını takip ve tavik etmeliyiz. Gençliği evliliği aile reisliği, yaşlılığı, dostluğu, savaşçılığı, idareciliği, tüccarlığı, gazalarıyla Hz. Muhammed Mustafa S.A.S bizim hayatımızı her safhasının rehberidir” dedi.

"Gezi Parkı olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi bize bu konudaki en ufak ihmalin ne büyük sıkıntılara yol açacağını göstermiştir” 

Gençlik üzerinde yapılacak çalışmalarına önemine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyanet İşleri Başkanı’nı dinlerken gençlik merkezlerinde yaptıkları çalışmanın ne kadar önemli olduğuna özellikle vurgu yapmak istiyorum. Çünkü ne varsa burada var. Gençliğimiz üzerinde yapacağımız çalışmalar bizi geleceğe çok daha farklı hazırlayacaktır. Üstad Nurettin Topçu, ‘Gençlik geleceğin tohumudur’ diyor. Gençliği ihmal eden, gençlerine sırtını dönen onların ruh ve gönül dünyaları için gerekli özeni göstermeyen bir milletin istikbali ve istiklali tehdit altında demektir. Bizlerde son 17 yıldır gençlerimize önem veriyoruz. Eğitimden iş hayatına siyasetten devlet yönetimine kadar gençlerimizin önünü açarak onlara imkanlar sunuyoruz. En önemlisi de gençlerimizi medeniyet değerleriyle buluşturacak, onlara bu dünyadaki varlık gayelerini hazırlatacak projeler yürütüyoruz. Gezi olaylarıyla başlayan ve 15 Temmuz darbesi teşebbüsüyle zirveye çıkan hadiseler bize bu konuda ki en küçük bir ihmalin dahi ne büyük sorunlara, sıkıntı ve acılara yol açabileceğini göstermiştir. Bu ülkenin gençliğine yapılacak en büyük kötülük, onları hayat damarları olan medeniyet değerlerimizden koparmak olacaktır“ şeklinde konuştu.

"Camiler 18 yıl ezana hasret bırakıldı, bunu bugünlerde yeniden hortlatmaya çalışıyorlar” 

Türkiye’nin eski günlere dönmeyeceğini belirterek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış Türkiye maalesef uzun yıllar böyle bir zihniyetin boyunduruğu altında kalmıştır. Allah Allah nidalarıyla vatanlaştırılan camiler tam 18 yıl boyunca ezanı Muhammediye hasret bırakıldı. Bakın şimdi bu yeniden bu hortlatılıyor, yeniden bu gündeme getiriliyor. Asla başaramayacaksınız. Benim aziz milletim bir daha o günlere dönmeyecek. Bin yıldır milletimizi ayakta tutan değerler bizzat bu ülkenin yöneticileri olarak gericilik olarak yaftalanarak hakir görüldü. Asırlar boyunca İslam’ın Sancaktarlığını yapmanın gururunu yaşayan torunlar öz yurdunda garip parya haline getirildi. Camilerin ahırlara çevrildiği, ihmalkarlıktan yıkıldığı ve birilerine şirin gözükmek için yapılan günler yaşamıştır. Kuran eğitiminin dahi gizil ve saklı verildiği karanlık yıllara şahitlik etti. İnsanların sakalından kıyafetinde dolayı tahkibata uğradığı dönemlerden geçtik. Kız çocuklarını başörtüleri nedeniyle üniversite kapılarında geri çekildi utanç sahnelerin şahit olduk. Bizim gençliğimiz ilericilik adına zifiri bir karanlığın, modernlik adına faşistliğin, Batılaşmak adına din ve millet düşmanlığının hüküm sürdüğü bir atmosferde geçti. Bu ülkenin gencelir sağcı solcu diyerek birbirine kırdırıldı. 21. yy Türkiye’sinde kendi çocuklarımızı üniversitelerde okutamamanın hüznünü yaşadık. Ben bunu baba olarak yaşadıysam bunun mücadelesini vermek benim görevimdir. Bunun mücadelesini veriyorum. Bunları aştık, bu işi daha ileri taşımalıyız. 16 yıldır, Türkiye’yi özgürleştirmek, medeniyet değerleriyle barıştırmak, yokların, yoksulların ve yasakların ülkesi olmaktan çıkarmak için kullandık. Koskoca Almanya üniversitelerinde 3 milyon genç okuyor, bizim ülkemizde 8 milyon genç okuyor. Nitelik itibariyle eksiklerimiz var onu da 5-10 yıl içinde aşacağız. Milletimizi desteğiyle bütün bu konularda çok önemli başarılara imza attık. 16 yıl öncesiyle karşılaştırılınca daha müreffeh bir ülkeye kavuştuk. Yasaklardan ziyade, özgürlüklerin konuşulduğu terör ve şiddete bulaşmadığı sürede her türlü fikrin söylendiği bir dönemde yaşıyoruz” dedi.

"Gençlerimize sahip çıkmazsak istikbalimizi karartmak isteyenler onların farklı şekillerde ağlarına çekecektir” 

Gençlerle ilgili asıl çalışmanın şimdi başladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asıl görevimiz şimdi başlıyor. Millet olarak en zor imtihanla yüzleşiyoruz. Geleceğe serptirdiğimiz tohumları layıkıyla yetiştiremez, gençlerimiz istikbale hazırlamayacaksak verdiğimiz emekler boşa gidecek. Gençlerimize Peygamber Efendimizin mirasını onun örnek yaşantısını anlatmamız ve sevdirmemiz gerekiyor. Peygamber Efendimizin nuru ile aydınlanmayan bir kalbin varacağı yer sapkın ideolojilerin bataklığıdır. Gençlerimize sahip çıkmazsak istikbalimizi karartmak isteyenler onların farklı şekillerde ağlarına çekecektir. Bizim gençlere inanmamız gerekiyor. Gençlerle hemhal olmalı onları yargılamadan anlamalı, onların dilini, bilgilerini ve dünyalarını kavramalıyız. Gençlerimizin karakterlerini inşa edecekleri, ilim, bilim, yabancı dil, siyaset, diplomasi, ve yönetim gibi alanlarda geliştirmeliyiz. Gençlerimize sabır ve şefkatle yaklaşarak onlara kulak vermeliyiz. Gençlerimi asla küçümsememeli, onlara iyi örnek olmalıyız. En büyük erdem, yanlışta ısrar etmemektir. Biz örnek olursak, biz iyi örneklerin yolunu açarsak bu ülkenin gençleri Kandil’deki terör baronlarının, Pensilvanya’daki şarlatanın, televizyon kanallarında sazlı sözlü program yapan ekran soytarıların ağlarına düşmeyecektir” diye konuştu.

"Diyanet İşleri Başkanlığımızın siyasi tartışmaların malzeme yapma girişimlerini tasvip etmiyorum” 

Diyanet İşleri Başkanlığının siyasi tartışmalarda kullanılmasını tasvip etmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyanet camiamızın birlik ve beraberlik çerçevesinde daha yoğun bir çalışma içerisinde olmaya davet ediyorum. Diyanet işleri başkanlığımız siyasi tartışmaların malzeme yapma girişimlerini tasvip etmediğimi belirtmek istiyorum. Diyanet camiamızı üzecek milletimizle diyanet mensuplarının arasını açacak tartışmaların hiç kimseye faydası olmadığını düşünüyorum. Bir kez daha sevginin, merhametin, yoksulların, yolda kalmışların, mazlumların, gençlerini peygamberi kemali edeple yad ediyorum” ifadelerini kullandı.

Medeni Topaloğlu
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Uraloğlu: “Turistik Diyarbakır Ekspresi, kültürel değerler ile doğa harikası manzaralarıyla kültürel iletişimi de güçlendirecek" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, seferlerine yeni başlayan Turistik Diyarbakır Ekspresi’ne ilişkin, “Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek” dedi. Bin 51 kilometre hat uzunluğunda Ankara-Diyarbakır güzergahında işletilecek olan 180 kişi kapasiteli Ankara-Diyarbakır-Ankara Turistik Treni, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da katıldığı trenle seferine başladı. Ankara Tren Garı’nda gerçekleştirilen uğurlama töreninde konuşan Uraloğlu, trenin Ankara-Diyarbakır seferinde Malatya’da 3 saat, Diyarbakır-Ankara seferinde ise Elazığ’da 4 saat, Kayseri’de ise 3 saat turizm amaçlı duracağını belirterek, “Hiç şüphesiz Turistik Diyarbakır Ekspresi, uzun süre durarak gezme imkanı sağlayacağı Malatya ve Yolçatı destinasyonları başta olmak üzere bölge ekonomisine de katkıda bulunacak. Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. “Yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor” Seyahat severler için sadece yurt içinde değil, yurt dışında da tren rotaları olduğunu kaydeden Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Treniyle Avrupa’ya ulaşmak da hem ekonomik hem de çok konforlu. Aslında turistik trenler hem vatandaşlarımıza hem de yurt dışından ülkemize gelen konuklarımıza, demiryollarımızın yeni yüzü ve vizyonuyla, dahası Türkiye’nin yeni yüzü ve vizyonuyla örtüşen bir etkinlik sunmaktadır. Ayrıca yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili başta Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla çalışmalarımız da devam ediyor” diye konuştu. “22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdik” Uraloğlu, 22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdiklerine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti: “Tarihi İpek Yolunun canlandırılmasını amaçlayan ‘Tek Yol Tek Kuşak’ girişiminin en önemli halkasını oluşturan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nı inşa ettik. Bu projeyle birlikte Asya ile Avrupa kıtaları arasında kesintisiz demiryolu ulaşımı mümkün hale getiren Marmaray ile Londra’dan Pekin’e kadar en güvenli, kısa ve ekonomik uluslararası demiryolu koridorunu oluşturduk. 2002’de devraldığımız 10 bin 948 kilometre olan demiryolu uzunluğumuza; 2023 yılı itibarıyla, 2 bin 251 kilometresi YHT ve Hızlı tren hattı olmak üzere yaklaşık 3 bin kilometre demiryolu ekledik. Demiryolu ağımızı 13 bin 919 kilometreye yükselttik. Ülkemizi, Yüksek Hızlı Tren işletmeciliği ile tanıştırdık ve Avrupa’da 6. dünyada 8. hızlı tren işletmecisi yaptık.” Yüksek Hızlı trenler ile bugüne kadar 85 milyon yolcu taşıdıklarını dile getiren Uraloğlu, bu yükselen trendi daha da yukarıya taşıyacaklarını sözlerine ekledi.
İstanbul Esenler’de amatör radyocular mikrofon başına geçti Esenler Belediyesi, Dünya Amatör Radyocular Günü’nde radyoculuğa ilgi duyan vatandaşlara unutulmaz bir deneyim yaşattı. Vatandaşların mikrofon başına geçtiği programa ilgi yoğun oldu. Esenler Belediyesi, 18 Nisan Dünya Amatör Radyocular Günü’nde keyifli bir programa ev sahipliği yaptı. Esenler Dörtyol Meydanı’na kurulan sahneyle radyoculuğa ilgi duyan vatandaşların mikrofon başına davet edildiği programa ilgi yüksek oldu. Radyo Esenler programcılarından Umut Kuzkaya ve Musa Ada’nın sunumuyla gerçekleşen programda vatandaşlar, canlı yayın heyecanını deneyimlemenin mutluluğunu yaşadı. “Radyo programlarını sadece radyoculuk olarak görmememiz lazım” Heyecanlarının her sene tazelendiğini aktaran Umut Kuzkaya, “Dünya Amatör Radyocular Günü’nde mesleğe başladığımız ilk günler aklımıza geliyor. Genç kardeşlerimizle radyoya olan ilgi, alaka ve bağlarını konuşup tavsiyelerde bulunduk. Güzel bir sohbet gerçekleştirme imkanı yakaladık. Esenler Belediyesine ve Kültür Müdürlüğüne özellikle teşekkürlerimi iletiyorum. Radyo programlarını sadece radyoculuk olarak görmememiz lazım. Çünkü bu eğitimler iş hayatındaki ilişki ve diyaloglarda özgüven olarak kişiye önemli kazanımlar sağlıyor. Mesleğe sağlam adımlarla başlamanıza yardımcı oluyor. O yüzden radyoculuk büyük önem taşır” ifadelerini kullandı. “Çok coşkulu bir yayındı” Oluşturulan bu gençlik ruhuyla heyecanlandığını belirten Musa Ada ise, “Esenler Dörtyol Meydanı’nda bir ilk gerçekleştirildi. Meydanın ortasında dev bir radyo koymak ve onun üzerinde bir yayın gerçekleştirmek inanılmaz coşkulandırdı. Burada bulunan öğrencilerin gelecekte çok büyük işler başaracağına inanıyorum” dedi. "Eğitimlerle heyecanımı yendim" Esenler Belediyesi tarafından verilen eğitimler sonucu iki yıldır radyoculuk yaptığını aktaran lise öğrencisi Rumeysa İmam ise, ”İlk yayınımda heyecan yaptım ama sonrasında eğitimlerde aldığımız kayıtlar sayesinde alıştım. Şu an eğitimlerini aldığımız için gelecekte radyoculuk konusunda hedeflerim var. Bu etkinlik hem arkadaşlarımız için hem de bizler için ilk adım niteliği taşıyor” dedi.
Sivas Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi 2024 yılını ‘Kalite Yılı’ ilan etti Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesin ’de kalite eğitim programı düzenlendi. Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ), 2024 yılını "Kalite Yılı" olarak ilan etti ve bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarına başladı. Üniversite, bu alandaki tecrübelerinden yararlanmak için Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile de iş birliği yaptı. TSE’den gelen eğiticiler, üniversitenin akademik ve idari kadrosuna Kalite Yönetim Sistemi ile ilgili alanlarda eğitim verdi. “Biz bütün işlerimizi fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz” “Kalite eğitiminde ki amaç sadece belge almak değil bunu özümsemek, süreçleri tanımlamak ve yaygınlaştırmak ve kurum geneline yaygınlaştırıp kurumsallaştırmaktır” diyen Sivas Bilim ve Teknoloji üniversitesi Mehmet Kul, “Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi olarak 2024 yılını kalite yılı olarak ilan etmiştik. Bu kapsamda Ocak ayından itibaren çalışmalarımıza başlamıştık. Bu konuda tecrübeli bize yol gösterebilecek kuruluşlarla da temasa geçtik. Ülkemizde de bu anlamda en yetkili kuruluşlardan bir tanesi Türk Standartları Enstitüsü. Onlarla temaslarımız gerçekleşti. TSE başkanı, genel sekreteri ve diğer uzman personellerle görüştük niyetimizi belirttik. Özellikle bunu kalite belgesini almak değil özümseyerek bütün süreçlerimize adapte etmek istiyoruz. Bütün süreçlerimiz de hem eğitim hem araştırma hem toplumsal katkı ve bilişim sistemleri olsun, bu süreçlerinin Kalite Yönetim Sistemi Standardına uygun olarak oluşturulması koordine edilmesi ve geliştirilmesini amaçlıyoruz. Bununla birlikte fırsatları ve tehditleri tespit etmek ve bu süreç içerisinde bizim stratejik planımıza uygun kalite süreçlerini oluşturmak anlamında faydalı olacağını düşündüğümüz için Türk Standartları Enstitüsü ile görüşmelerimizi yaptık ve tamamladık. Bu eğitim kapsamında Türk Standartları Enstitüsünden uzman arkadaşımız geldi ve eğitime başladık. Hem akademik personelimiz hem idari personelimiz bu eğitimleri alıyorlar. İlerleyen süreçlerde ISO 9001 belgesini alıp, bu kalite süreçlerini denetleyici kuruluş tarafından denetimlerin gerçekleştirilmesini yapacağız. Bu eğitim o sürece hazırlık amacıyla gerçekleştiriliyor. Biz bütün işlerimizi mensuplarımıza, mezunlarımıza, kuruma ve topluma fayda sağlayacağını düşündüğümüz şekilde yapıyoruz. Amacımız bu kalite süreçlerini bütün akademik ve idari personelimizin özümsemesini sağlamak. Bu süreçlere uygun iş ve işleyişi gerçekleştirmek” dedi.
Gaziantep HKÜ’de ’Adölesan İdiopatik Skolyoz’ kongresi Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından, “Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep” Kongresi, alanında uzman bilim insanlarının katılımıyla HKÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde doğa dostu bir yaklaşımla gerçekleştirildi. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda geniş bir perspektifi kapsayarak, uzman konuşmacılar ile katılımcılara zengin bir bilgi paylaşım platformu sunmayı amaçlayan kongreye; Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serkan Usgu, hekim ve fizyoterapist kadrosundan oluşan 18 alanında uzman konuşmacı, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan, Kongre Başkanı ve Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut, “Öncelikle, bu yıl düzenlediğimiz kongreyle ilgili bir geleneği başlatmak istediğimizi belirtmek isterim. Adölesan İdiopatik Skolyoz konusuna gönül ve emek vermiş, yıllarca bu alanda bilimsel katkıları olan hocalarımızla bir araya gelmek, bu alandaki gelişmeleri tartışmak ve paylaşmak amacıyla düzenli olarak gezici bir kongre oluşturma hedefimiz var. Bu yılki kongremizin konusu dar kapsamlı olabilir, ancak 300’ün üzerinde kayıtlı katılımcının bulunması bizleri son derece mutlu etti. Bu, alanımıza olan ilginin ve katkıların arttığının bir göstergesidir. Bu kongre, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşarak birbirimizi daha da ileriye taşıyacağımız bir platform sunuyor. Bilimsel açıdan verimli bir etkileşim ve iş birliği için kongrenin düzenlenmesinde başta HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. Doğa dostu yaklaşım ile gerçekleşen kongrenin ilkini düzenlemenin heyecanını yaşadığını belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kezban Bayramlar, “Skolyoz konusunda 2017 yılında Prof. Dr. Yavuz Yakut hocamızın koordinatörlüğünde Gaziantep ve çevre ilçelerini içine alan kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde bu önemli kongrenin; üniversitemiz, fakültemiz ve bölümümüzde güzel bir farkındalık oluşturacağına ve bilimsel içeriğinin yüksek olacağına inanıyorum. Bu sebeple Kongre Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut hocama, HKÜ Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’ye ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. İlki düzenlenen Adölesan İdiopatik Skolyoz: Gaziantep Kongresi’nde kayıt ve bilimsel program detayları dijital ortamda katılımcılarla paylaşılırken, Adölesan İdiopatik Skolyoz konusunda cerrahi, kalp damar problemleri, ortopedik cerrahi, erken ortez tedavisi, farklı fizyoterapi uygulamaları, proprioseptif eğitim, vestibüler sistem, ağrı ve yaşam kalitesi, tedavinin nitel başarısı konularının yanı sıra okul taramaları, aile eğitimi, spor konuları ve 20 farklı sözel bildiri geniş bir kapsamda ele alındı.
Diyarbakır 77 kişinin hayatını kaybettiği Serin-2 Apartmanı’nın sanıkları hakim karşısına çıktı Diyarbakır’da geçen yıl 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan Serin-2 Apartmanı’nda 77 kişinin hayatını kaybetmesi, 29 kişinin de yaralanmasına ilişkin biri müteahhit 4 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, sanıklar hakkında 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz yargılanan binanın müteahhidi Hüseyin B, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. hazır bulundu, binanın statik proje müellifi Cihan U. da bulunduğu ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Diğer tutuksuz sanık olan bina fenni mesulü Ekrem B. ise duruşmaya katılmadı. Duruşma salonunda bazı mağdurlar ve avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespitinin ardından savunma yapan sanık Hüseyin B, binanın müteahhitti olmadığını ve söz konusu proje hakkında bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü. Mağdur olduğunu savunan Hüseyin B, "Söz konusu apartmanda herhangi bir mülküm yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı. Sanık Nasır Ç. ise, dava konusu binanın proje tarihinde İnşaat Odası Diyarbakır Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi olduğunu bildirdi. Üyeleri tarafında uygulanmak üzere hazırlanan projelerin vize işlemleri ile yükümlü olduklarını öne süren Nasır Ç, şöyle devam etti: "Burada projeyi inceleme, onaylama, uygulamaya sevk etmek gibi bir görev ve sorumluluğum yoktur. Projeyi değerlendirmem söz konusu değildir. Tek yaptığımız işlem projeyi hazırlayan kişinin projeyi hazırlamaya ehliyeti olup olmadığına yöneliktir. Projenin kapağına imza atıyoruz. Ancak inceleme yetkimiz ve görevimiz bulunmamaktadır. Bu inşaatın yapımındaki eksiklikler ve deprem nedeniyle yıkılmasında kusurum bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum." Sanık Cihan U. da, binanın sadece statik projesini hazırladığını ve inşaatın statik projesine uygun imal edilip edilmediğini denetleme görevinin belediyeye ait olduğunu savundu. İnşaat yapım aşamasında yıkılan binaya hiç gitmediğini ileri süren Cihan U, şunları kaydetti: "1999 yılında İzmir’e taşındım ve o zamandan beridir proje hakkında bilgim yoktur. Projemizin 1975 yönetmeliğine göre denetlenmesi gerekmektedir. Ancak biz kendimizi sağlama almak adına değerleri hep yüksek girerdik. Bu nedenle üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum." Mağdur olan müştekiler ise depremde binanın enkazında yakınlarını kaybettiklerini, binanın yakınında köprülü kavşak yapılmasının sarsıntıya sebep olduğunu savundu. Binanın altında bulunan bankada ise kolon kesme iddialarının bulunduğunu aktaran müştekiler, bu konuların araştırılarak, kusuru bulunanların cezalandırılmalarını istedi. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında dosyadaki eksikliklerin giderilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti de savunmaların alınmasının ardından ilgili kuruma köprülü kavşak inşaatının bölgedeki yapılara zarar verip vermediğine yönelik araştırma yapılıp yapılmadığının sorulması, Bağlar Belediyesine bölgedeki zeminin bataklık olup olmadığının tespiti ve binanın altında bulunan bankanın da tüm tadilat projeleri hakkında bilgi verilmesi için müzekkere yazılmasını kararlaştırarak, duruşmayı 14 Ekim’e erteledi. Davanın iddianamesinde, tutuksuz sanıklardan binanın müteahhidi Hüseyin B, binanın statik proje müellifi Cihan U, statik betonarme projeye onay veren Nasir Ç. ve bina fenni mesulü Ekrem B. hakkında, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis isteniyor.