POLİTİKA - 20 Ekim 2016 Perşembe 12:53

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’şehir hastaneleri’ müjdesi

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’şehir hastaneleri’ müjdesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehir hastanelerinin açılışlarına gelecek ay başlanacağı müjdesini vererek, “Toplamda 41 bin yatağa, 30 milyar lira yatırım tutarına sahip 29 projeyi hayata geçirmiş olacağız” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen İzmir ve Kocaeli Şehir Hastaneleri Proje finansman törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile İzmir ve Kocaeli’den gelen davetliler katıldı. Şehir hastanelerinin kendisinin 14 yıllık hayali olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakan olduğu günden bu yana bu projeyi hayata geçirmek için çok mücadele ettiğini belirtti. Erdoğan, “Bu hiç kolay bir süreç olmadı. İnananlar vardı, inanmayanlar vardı. Sonunda yoluna girdi. 2005 yılından itibarin yasal ve bürokratik alt yapısını kurmaya başladığımız şehir hastaneleri için özel bir kanun dahi çıkartmak zorunda kaldık. Pek çok engeli aşarak 2013 yılında 15 hastane ile ilgili imzaları attık, projeye start verdik. Türkiye’nin farklı bölgelerinde 21 şehir hastanesi projesinin ihalesi yapıldı veya sözleşmesi imzalandı. Bu projeler 9 bin metrekarenin üzerinde kapalı alana ve 30 bin 601 yatak kapasitesine sahip 22 milyar 237 milyon lira yatırım bedeli olan hastanelerin inşasını içeriyor. İhale süreci devam eden 2, Yüksek Planlama Kurulu onayında olan 4, fizibilite çalışmaları süren 2 proje daha bulunuyor. Böylece toplamda 41 bin yatağa, 30 milyar lira yatırım tutarına sahip 29 projeyi hayata geçirmiş olacağız” dedi.

2019 yılına kadar tüm şehir hastanelerini hizmete almak istediklerinin altını çizen Erdoğan, “Biz öyle hastaneler inşa edelim ki, buralarda benim vatandaşım hastaneye girdiği zaman hastanenin içinde sedyelerin üzerinde dolaşmasın. Çocukluğumuzda hastanelere gittiğimiz zaman sedyeler üzerinde bir binadan başka binaya, bir yerde sabah doktor sizi muayene ediyor, oradan başka binaya gidiyorsunuz, bunları yaşadık. Bu böyle devam edemez. Girdiğin zaman orada her şey bitmiş olarak vatandaşımız çıkmalı. Bu birçok hastanede başarıldı, bunun daha da geliştirilerek devamının mücadelesini veriyoruz. Bu projelerin altında yatan gerçek bu. İzmir ve Kocaeli gibi iki önemli şehrimizin şehir hastanelerinin 1,1 milyar dolarlık dış finansmanının 637 milyon dolarlık bölümüne ilişkin anlaşmanın imzalanmasına şahitlik ediyoruz. Projenin yüzde 5 ortağı olan firmanın yetkilileri ile Mart ayında ve geçtiğimiz ay Amerika’da yaptığımız görüşmelerde verdikleri sözleri tuttukları için teşekkür ediyorum. Yatırım bedeli 1,4 milyar dolar olan projenin finansmanının 1,1 milyar doları dış kredi ile kalanı öz kaynak ile karşılanıyor. Kocaeli Şehir Hastanesi bin 180 yatağa sahip olacak. 6 ayrı hastaneden teşekkül edecek. İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi ise 2 bin 60 yatağa sahip, 6 ayrı hastaneden oluşacak. Bu projeler de 2019 yılı bitmeden tamamlanıp hizmete girecek. Şimdiden şehirlerimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

“BU SENENİN SONUNA KADAR 2 BİN 500 YATAĞI HİZMETE ALMIŞ OLACAĞIZ”

Şehir hastanelerinin toplamda 41 bin yatağa ulaşacak çok büyük bir proje olduğunu söyleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Bugüne kadar 8 şehir hastanemizin toplamda 3 milyar dolarlık finansman anlaşması tamamlanmış durumdadır. Bu anlaşma ile birlikte sadece 10 şehir hastanemiz için temin ettiğimiz kredi tutarı 4,1 milyar dolara ulaşmış olmaktadır. Bu kredileri özel sektör kullanmaktadır ve ortaya çıkan tablo ülkemizde 14 yıldır süregelen siyasi ve ekonomik istikrara dayalı güven ortamını, dünyadaki en büyük bankalar ve en büyük şirketler tarafından teyit edildiğini herkese göstermektedir. Ülkemizde sağlıkta dönüşüm programı ile herkes için hedeflediğimiz kaliteli sağlık hizmeti şehir hastaneleri ile büyük bir ivme kazanacak. Bu senenin sonuna kadar 2 bin 500 yatağı hizmete almış olacağız. Bin 250 yataklı Mersin Şehir Hastanesi, 750 yataklı Isparta Şehir Hastanesi, 500 yataklı Yozgat Şehir Hastanesi’ni bu sene hizmete alacağız. 2017’de Adana, Ankara, Eskişehir, Kayseri Manisa olmak üzere 5 şehrimizde 8 bin 500 yatağı daha hizmete sokmuş olacağız” açıklamasında bulundu.

Şehir hastanelerinin aynı zamanda kamu-özel sektör işbirliğinin en seçkin örneklerinin sergilendiği bir proje olduğuna dikkat çekti. Dünyada bunların uygulamasının her ülkede olmadığını kaydeden Erdoğan, “Bu aynı zamanda bir istikrar ve güven projesidir. Eğer bir ülkede istikrar ve güven varsa orada kamu ve özel ortaklı projesi olur. Eğer bu tür bir anlayış veya böyle bir gelişme o ülkede yoksa kimse oraya gelip kolay kolay bu yatırımı yapmaz. Türkiye yatırımlarda kamu-özel sektör iş birliğini en başarılı şekilde uygulayan ülke durumundadır. Biz bütün bu havalimanlarımızı neyle yaptık. İşte bunlarla yaptık. Eğer bu anlayış olmamış olsaydı 26-27 havalimanını yapamazdık. Şehir hastanelerimizin bir kısmı, köprülerimiz bu şekilde oldu. Bunlar birçok alanda çeşitlenerek devam edecek. Avrasya tünelinin açılışını yapacağız. 2015 verilerine göre küresel düzeyde kamu-özel sektör iş birliği yatırımlarının yüzde 40’ı ülkemizde gerçekleştiriliyor. Bu istikrar ve güven noktasında Türkiye’nin ne kadar önemli bir konumda olduğunun ispatıdır. Türkiye’nin diğer ülkelerden farkı, bu yatırımları büyük oranda yerli şirketleri aracılığıyla ve dış finansman ile hayata geçiriyor olmasıdır. Bu yöntem ülkemize kazandırdığı teknik bilgi birikimi ve katma değerle de ayrıca önemlidir. Burada kamu bankalarımızın haklarını da yemeyim. Onlarda özellikle son dönemde biraz nazlananlar olunca devreye girdiler ve devreye girmek suretiyle örneğin İstanbul’daki şuan da dünyanın bir numaralı havalimanının finansmanında ilk adımı onlar attı. Onların bu adımı atmasıyla piyasa hareketlendi” diye konuştu.

“PİYASANIN GERÇEK OYUNCULARI SİYASİ DEĞERLENDİRMELERE DEĞİL, REEL DURUMA BAKIYOR”

Kamu-özel sektörü iş birliği projelerinin, devletin kaynağı sınırlılığı sebebiyle çok uzun sürede yapabileceği yatırımları kısa sürede gerçekleştirmeye imkan sağladığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Eskiden temel atılır öyle kalırdı ama şimdi öyle değil. Bizim dönemimizde büyük oranda attığımız temelleri tarih vermek suretiyle başlarız ve verdiğimiz tarihte de açılışını yaparız. Örneğin ben temel atmaya pek gitmem. Ne zaman açılacaksa ben açılış törenine katılacağım derim. Çünkü, milletim ile aramdaki bu ağı hiçbir zaman zedelemek istemiyorum. Ben sadece takipçisi olurum. Bu mevcut projeler daha ziyade dış kaynak ile finanse ediliyor. Finansman özel sektör eliyle sağlandığı için kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi saiklerle açıkladığı notlardan da asgari düzeyde etkileniyor. Sipariş üzere kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye not vermeye kalkıyor. Kusura bakmasınlar. Bunların hiç birisi Türkiye için geçerli değildir. Piyasanın gerçek oyuncuları siyasi değerlendirmelere değil, reel duruma bakıyor. Öyle olduğu için bu tür projelerde hiçbir finansman sıkıntısı çekilmiyor. Yüksek büyüme potansiyeli ile istikrar ve güven ortamını titizlikle koruması ile Türkiye, yatırım yapılabilir bir ülke olduğunu her fırsatta gösteriyor.”

“DÖRT BİR YANIMIZDA SAVAŞ DA OLSA YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ”

Şehir hastanelerinin, ülkemizde sağlık hizmetlerinin kalitesinin yükselmesine yapacağı katkı ile yatırımları hak eden bir proje olduğunu ifade eden Erdoğan, “Sağlık hizmetlerinde sağlanacak ilerleme, sağlık endüstrisinin ülkemizde gelişmesini de temin edecektir. Böylece, geleceğin en önemli sektörlerinden biri olan sağlık alanında Türkiye bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna yükselecektir. Bu yatırımların ülkemizi dünyanın en ileri 5 sağlık turizme merkezinden biri haline getirmesini hedefliyoruz. Bir yandan şehir hastaneleri, diğer yandan kamu ve özel sektör yatırımları ile çok güçlü bir sağlık alt yapısı kurma konusunda kararlı adımlarla ilerliyoruz. Nüfus artış hızımızın çok üzerinde, yılda 4-5 oranında artan doktor sayımız, sağlık alanındaki atılımlarımızın yeterli insan kaynağıyla da desteklendiğini gösteriyor.

Halen hastanelerimizde görev yapan 141 bin doktor varken, tıp fakültelerimizde eğitim alan gençlerimizin sayısı 71 bindir. Bunların içinde farklı uygulamaları getirmek suretiyle doktor yetiştirme noktasında çok daha gayretli olacağız. Yardımcı sağlık personeli olmak için eğitim görenlerin sayısı 100 binin üzerindedir. Türkiye her alanda olduğu gibi sağlık alanında da 2023 hedeflerine ulaşmak için kararlı adımlarla yürümeye devam etmektedir. Elbette ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın zorluklarını, bunlardan kaynaklanan sıkıntılıları göz ardı ediyor değilim. Burada özellikle batıdaki bazı kesimlerin anlamak istemedikleri husus şudur: Türkiye bu zorluklara rağmen, gündemindeki projeleri hayata geçirebilecek ekonomi programlarını uygulayabilecek bir ülkedir. Dört bir yanımızda savaşta olsa, krizde olsa biz kendi hedeflerimize odaklanmış bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Bu potansiyele kolay ulaşmadık. Geçmişte pek çok krizler yaşayarak, tökezleyerek kendimize bir yol açtık. Özellikle son 14 yıldır sıkı sıkıya sahip çıktığımız güven ve istikrar ortamı sayesinde iç ve dış kaynaklı her türlü sarsıntıya karşı güçlü savunma refleksleri geliştirdik. Eğer bu güçlü savunma reflekslerimiz olmasaydı bu sıkıntının boyutu çok büyük olurdu” açıklamasında bulundu.

“FAİZE DÜŞMANIM”

Türkiye ekonomisine dair bazı verileri paylaşan Erdoğan, şu bilgileri verdi:

“2015 yılında ekonomimiz orta vadeli program beklentimize paralel olarak yüzde 4 büyüdü. Geçtiğimiz yıl Çin ve Hindistan hariç gelişen ekonomilerin 2 katından fazla bir büyüme performansı gösterdik. Bu yılın ilk yarısında ise büyüme oranımız yüzde 3.9 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam oranımız 2015 yılında yüzde 46’ya yükseldi. Küresel finans krizinin başladığı 2007 yılından bu yana 6.7 milyon kişiye yeni istihdam sağladık. Bu yılın Temmuz’u itibariyle iş gücüne katılım oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0.3 puan artarak yüzde 52.7 seviyesine yükseldi. İşsizlik oranının Temmuz ayında yüzde 10.7’ye yükselmesinin gerisindeki sebep istihdamdaki daralma değil, iş gücündeki artıştır. Kadınlarla gençlerden kaynaklanan iş gücündeki artış oranı önümüzdeki yıllarda da süreceği için işsizliği kısa sürede çok düşük oranlara indiremeyecek olsak da, bu işin üstesinden gelemeyeceğimiz bir sorun değildir. Geçtiğimiz yıl cari işlemler açığının milli gelire oranı 0.9 puan azalarak yüzde 4.5 seviyesine indi. 2016’nın Ocak-Ağustos döneminde ihracatımız reel olarak yüzde 4.3 seviyesinde artış göstererek gerileme trendinden kurtuldu. İthalatımızdaki daralma eğilimi ise düşük enerji fiyatlarının etkisi ile sürüyor. Böylece dış ticaret açığımız 2010 yılından bu yana en düşük düzeyini görmüştür. Avrupa Birliği tanımlı hükümet borç stokunun milli gelire oranı göreve geldiğimizde yüzde 74 seviyesindeyken, 2016’nın 2’nci çeyreği itibari ile bu oran yüzde 32.4 seviyesine gerilemiştir. Biliyorsunuz benim faiz ile muhabbetim yoktur. Faize düşmanım. Onu bir sömürü aracı olarak görüyorum. Göreve geldiğimizde faiz harcamalarının vergi gelirine oranı yüzde 85.7 seviyesinden yüzde 13’e düştü. Bu bize yeterli değil. Bunun daha da düşmesi lazım. Bu yılın ilk 9 aylık dönemi itibariyle merkezi yönetim bütçe açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre 12 milyar TL olarak gerçekleşti.”

“TÜRKİYE KENDİSİNE İTİMAT EDEN HİÇ KİMSEYİ MAHCUP ETMEMİŞTİR”

Bankacılık sektörünün sağlıklı bir şekilde büyümeye devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 16 ile yasal ve hedef oranın üzerinde bulunuyor. Dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama ile mukayese edilemeyecek noktada. Bankalarımızın döviz açık pozisyonu sorunu da yoktur. Türkiye çevresindeki tüm krizlere ve çatışma ortamlarına rağmen kendi yolunda kararlılıkla, güvenle, istikrar ile yürümeyi sürdürüyor. Bu ülke kendisine itimat eden hiç kimseyi mahcup etmemiştir. Türkiye ekonomisinin gerçeklerini yansıtmayan değerlendirmelerin ülkemizde de, küresel piyasalarda da dikkate alınmadığını görmekten memnuniyet duyuyoruz. Uluslararası yatırımcıların işlerini kolaylaştırmak, her türlü desteği sağlamak bizim önem verdiğimiz bir husustur. Bunun için Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansını başbakanlığım döneminde kurduk ve bu direk olarak başbakana bağlıdır. Bizzat güvenini oradan alsın ve takip edilebilecek bütün uluslar arası kuruluşlara da güven versin. Yatırım ve Destek Tanıtım Ajansımız başta olmak üzere, tüm kurumlarımız uluslar arası yatırımcılara yardımcı olmaya hazırdır. Önümüzdeki ay Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansımız Türkiye’de ki Amerikalı şirketlerin CEO‘larını, ABD medyası ile bir araya getirerek ülkemiz gerçeklerini kendileri ile paylaşmalarını sağlayacaktır. Türkiye’nin potansiyelini gören, bu ülkeye inanan, bu millete güvenen herkese kapımız da, gönlümüz de sonuna kadar açıktır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sağlık Bakanı Akdağ ile birlikte finansman sağlayacak şirketlerin temsilcilerinin hazır bulunduğu imza töreninde yerini aldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mardin TBMM Başkanı Kurtulmuş: "Netanyahu ve çetesinin, savaş suçları mahkemesinde bu katliamın failleri olarak hesap vereceğine inanıyorum" Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Mardin’de düzenlenen Uluslararası Beytülmakdis Sempozyumu’na katıldı. Kurtulmuş, "Netanyahu ve çetesinin, savaş suçları mahkemesinde bu katliamın failleri olarak hesap vereceğine inanıyorum" dedi. Her yıl farklı ülkede düzenlenen Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu, Mardin Artuklu Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un katılımıyla bu yıl 24’cüsü düzenlenen sempozyum ’Akademi ve Siyonizm: Baskılar, Korkular ve İtirazlar’ ana temasıyla gerçekleştirildi. Yurt içi ve yurt dışından katılımlarla hazırlanan Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu İSRA Beytülmakdis Çalışmaları Vakfı, Unıversıtı Malaya, Academy For İslamic Jerusalem Studies, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Universitas Djuanda Bogor, Universiti Utara Malaysia ve Kadim Akademi ortaklığında başladı. Sempozyumda konuşan TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, insanlık tarihinin gördüğü en büyük ve insanlık dışı soykırımın yaşandığını belirtti. Kurtulmuş, "Siyonizm, baskı, tehdit ve korkutmayla akademi dünyasını etkisi altına alıyor. Siyonizm, elindeki ağır silahların yanında akademik anlamda da elinde bulundurduğu tehlikeli anlayış nedeniyle de dünyanın en yıkıcı zihniyetidir. Siyonizmle mücadelede akademik çalışmaların ve akademik kadroların da çok önemli bir rolü ve sorumluluğu vardır. Yeniden güçlü bir şekilde küresel ölçekte insaf ve izan sahibi akademisyenlerin örgütlenmesi gerekiyor. Siyonist anlayış, baskı, tehdit ve korkutmalarla akademi dünyasını sindirmekte, kendilerine karşı eleştirel bakış gösteren kim olursa etkisiz hale getirmekten çekinmemektedir. Özgü olarak lanse edilen batı akademi dünyasında bir çok başarılı bilim insanı siyonizme karşı tutum gösterdiği için ötekileştirilmiş ve üretemez hale getirilmiştir. Araştırmalar engellenmiş, akademik işbirlikleri Siyonizm baskıları sonucu sonlandırılmıştır. Siyonizm zehirli bir güce sahip olsa da Filistin davası haklılığı itibariyle güçlüdür. Siyonist baskılara rağmen dünyanın bütün ülkelerinde ve başkentlerinde Filistin sempatisi artmaya başlaması da bu haklılığın bir sonucudur" dedi. Mardin’den siyonist baskı altındaki batı akademisyenlerine çağrı yapan Kurtulmuş, Türkiye’nin kapısının baskılar nedeniyle ülkelerinden kaçan bilim insanlarına açık olduğunu söyleyerek, siyonizmin baskısı nedeniyle üretemeyen ve görevini yapamayan bilim insanlarını Türkiye’ye davet etti. TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Netanyahu ve çetesinin savaş suçları mahkemesinde bu katliamın failleri olarak hesap vereceğine inanıyorum. Bütün katliamlarına rağmen bir adım ileriye gidemeyen ve tek bir kişiyi korkutamayan bu katillerin sonu yakındır. Başkenti Kudüs olan, egemen bir Filistin mutlaka kurulacak ve Gazzeliler dünyaya bir zafer yazacaktır." Programda Mardin Valisi Tuncay Akkoyun da bir konuşma yaptı. Kudüs ve Gazze’de yaşanan insanlık dışı soykırımın bir önce sonlanmasını dileyen Vali Akkoyun, aynı medeniyetin eseri olan Mardin ve Kudüs’ün ruhları kardeş iki şehir olduğunu belirterek Mardin’in çok kültürlü sosyal dokusuyla dünyaya örnek bir şehir olmaya devam etmesine karşın Kudüs maalesef bu barış ikliminden uzak bırakıldığını ifade etti. Sempozyumda ükemizden ve dünyanın farklı ülkelerinden insan hakları savunucularına ’Cesaret Ödülleri’ verildi. Saldırılarda ailesini kaybeden, kendisi de yaralanan, Gazzelilere yardımlarına ara vermeden devam eden, akademik çalışmalarla yaşanan soykırımı işleyen Dr. Shaima Abu Shaaban, Diyarbakır’dan siyonizme karşı duruşunu göstermek üzere Gazze’ye giderek Han Yunus ile Refah arasındaki bölgede bulunan bir hastanede her gün yoğun bombardıman altında sağlık hizmeti veren Dr. Taner Kamacı, baskılar ve geçirdiği soruşturmalara rağmen bilimi işgal karşısında tavır almaya devam eden Dr. Stephen Sizer ve Gazze’de yaşadığı evin siyonistlerce bombalanması sonucu babasını kaybeden, Gazze’deki tüm dehşete rağmen El-Cezire muhabiri olarak uluslararası kamuoyunu bilgilendirme görevini cesurca ve başarılı bir şekilde yapmaya devam eden Anas Al-Sharif cesaret ödülü aldı. Sempozyuma TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un yanı sıra Mardin Valisi Tuncay Akkoyun, milletvekilleri, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar, il protokolü, Türkiye’den ve farklı ülkelerden bilim insanları ve akademisyenler katıldı.
Antalya Alanyaspor 2. Başkanı Köseoğlu: “Alanyaspor ilçe ekonomisine ve tanıtımına büyük katkı sağlıyor” Alanyaspor 2. Başkanı Kamil Köseoğlu, Corendon Alanyaspor’un, ilçe ekonomisine ve tanıtımına büyük katkı sağlamaya devam ettiğini söyledi. Alanyaspor’un, Trendyol Süper Lig’in 32. haftasında 15 Nisan Pazartesi günü Galatasaray ile oynadığı karşılaşmayı, yayıncı kuruluş üzerinden 5 kıtada 100’den fazla ülkede milyonlarca kişi tarafından izlendiğini belirten Alanyaspor 2. Başkanı Kamil Köseoğlu, “Karşılaşma öncesinde yayıncı kuruluş tarafından başta tarihi Alanya Kalesi ve deniz manzaralı bir nokta olmak üzere 4 kez canlı bağlantı yapılarak Alanya’nın tanıtımına ciddi bir katkı sağlanmıştır” dedi. “Kış döneminde ekonomiye de hareketlilik sağlıyor” Diğer ulusal televizyon kanallarının da maç öncesi haber bültenlerinde Alanya’dan birçok canlı bağlantı yaparak bu tanıtıma katkıda bulunduğunu dile getiren Köseoğlu, “Çevre illerden maça gelen yüzlerce konuk takım seyircisi de hem Alanya’yı gezip görme fırsatı elde etmiş, hem de ilçe ekonomisine katkıda bulunmuştur. Denizi, kumu, güneşi, tarihi ve ören yerleriyle öne çıkan Alanya’mızın Süper Lig’de temsil edilmesi, yılın 12 ayında reklam katkısı sağladığı gibi, turizm gelirlerinin düşük olduğu kış döneminde ekonomiye de hareketlilik sağlamaya devam ediyor” diye konuştu. Kamil Köseoğlu, Süper Lig’de uzun yıllardır mücadele eden tek ilçe takımı olan, ekonomiye ve tanıtıma büyük katkıda bulunan Alanyaspor’un kıymetini şehir olarak bilmek gerektiğini sözlerine ekledi.