POLİTİKA - 22 Kasım 2014 Cumartesi 12:37

Davutoğlu Rumları uyardı

A
A
A
Davutoğlu Rumları uyardı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın da katıldığı Atlantik Konseyi Özel Oturumunda Kıbrıs Rum Kesimini uyardı: “Enerjiyi kimse silah olarak kullanmasın.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile birlikte Atlantik Konseyi Özel Oturumunda katılımcılara hitap etti. Kürsüye ilk çıkan Amerikalı konuğun gündeminde, enerji konusu vardı. Rusya’nın enerjiyi silah olarak kullandığını kaydeden Biden, “Avrupa ülkeleri arasında bağlantı sağlamamız lazım. Yenilebilir enerjiye geçilmeli” dedi.

ABD Başkan Yardımcısı, Türkiye’nin enerji potansiyelini kullanabilmesi için ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını da ekledi.

DAVUTOĞLU’NDAN RUM KESİMİNE UYARI

Daha sonra konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu ise, Kıbrıs Rum Kesimine uyarılarda bulunarak, "Kıbrıs’ta eğer herkes, bölgedeki enerji kaynaklarının adanın tamamına ait olduğunda mutabık kalırsa herkes kazanır. Enerjiyi kimse silah olarak kullanmasın. Kıbrıs müzakerelerine en büyük darbeyi bu vurur" diye konuştu.

“Çevre söz konusu olduğunda ulusal politikalarımızı bir tarafa bırakarak insanlığın içişleri bakanı olarak konuşmalıyız. Hepimiz geleceğin, insanlığın içişleri bakanlığını yapıyoruz” diyen Başbakan, “Enerji çatışma aracı olarak kullanılırsa bunun kazananı olmaz. Biz ne halkına zulmeden rejimler istiyoruz, ne de bu boşluktan yararlanan terör örgütleri” ifadelerini kullandı.

"Oturup seyredemeyiz"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, “Herkesin şunu bilmesi lazım Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı var ve çevremizde bu kadar çok enerji varken biz oturup gelişmeleri seyredemeyiz" dedi.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi Özel Oturumu’na katıldı. Zirvede Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın ardından bir konuşma yaptı.

“TÜRKİYE İLE AMERİKA KÖKÜ DERİNLERE GİDEN STRATEJİK ORTAKLARDIR”

Türkiye ile Amerika’nın kökü derinlere giden stratejik ortaklar olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Uluslararası ilişkilerin yoğun seyrettiği dönemle Türk - Amerikan işbirliği bir çok krizin çözümünde önemli rol oynamıştır. Soğuk savaş dönemince süren jeopolitik kutuplaşmalarda Türkiye ve Amerika bu kutuplaşmanın demokratikleşme yönünde sonuçlanması için yoğun çaba sarf etti. 90’lı yıllarda soğuk savaş sonrasında bu kez bu dönüşümün ortaya çıkardığı krizlere yine birlikte çözüm aradık. 11 Eylül sonrasında uluslararası terör tırmandığında da Afganistan başta olmak üzere birçok alanda birlikte çalıştık. Arap baharı ile birlikte gelen jeopolitik çalkantılar içinde de Türkiye ve Amerika bir çok alanda yoğun işbirliği içinde oldu” diye konuştu.

“TÜRKİYE ETRAFINDAKİ BİR ÇOK ÜLKE YÖNETİM KABİLİYETİNİ KAYBETMİŞ DURUMDA”

Türkiye’nin etrafında uluslararası krizleri yoğunlaştığına dikkat çeken Davutoğlu, “Dün ben Irak’tan geldim. Biden Ukrayna’dan geldi. Birlikte Kuzey ve Güney’den gelip iki ciddi sıkıntılar yaşayan ülke ile ilgili gözlemlerimizi paylaştık. Bir taraftan yoğun bir ekonomik krizin içindeyiz. Diğer taraftar siyasi çalkantılar ve bir çok devletin yönetime kabiliyetini kaybettiği kritik bir süreçten geçiyoruz. Türkiye etrafındaki bir çok ülke maalesef efektif yönetim kabiliyetini kaybetmiş durumda” şeklinde konuştu.

“ENERJİ İNSANOĞLUNUN HAYAT STANDARDINI YÜKSELTEN BİR ARAÇTIR”

Enerjinin insanoğlunun hayat standardını yükselten bir araç olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Aksine enerjiye ulaşımı olmayan ülkelerde ise çok zor şartlarda bir çok problemle karşı karşıya kalınıyor. Bugün dünyada insanoğlu nüfusunun yaklaşık 5’te 1’i elektriği kullanamıyor. Bu bizim için anlaşılmaz bir durum. Somali’ye gittiğimizde hastanelerin nasıl çalışmak zorunda kaldığını gördüğümde enerjinin bir çatışma aracı olarak değil varoluşsal bir imkan olduğunu da görmüştük. Elektrik olmadığı yerde en temel tıbbi cihazlar çalışamıyor. Gelecek sene G 20 dönem başkanlığımız aldığımızda enerjinin dünyada adil dağılımı konusunda bir takım girişimlerde bulunmayı düşünüyoruz” diye konuştu.

Türkiye için enerjinin vatandaşların hayat standartlarını yükseltme meselesi olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Biz 2002 yılında iktidara geldiğimizde sadece 9 ilimizde doğalgaz vardı. Şimdi i78 ilimizde var. Gelecek sene Türkiye’nin bütünü doğalgaz kullanacak. Doğalgaz konforuna alışıldığında, demokratik toplumlarda kimse bu ulaşılan düzeyden geri gitmek istemiyor. Dolayısıyla siyasal istikrarın da bir parçasıdır enerji güvenliği çünkü bundan birkaç yıl önce kışın yine Ukrayna bağlantılı bir kriz sebebiyle doğalgaz sıkıntısı yaşama ihtimali ile karşılaştığımızda bütün büyük şehirlerimizde hayatın durması söz konusu olmuştu. Bunun doğuracağı siyasi sonuçlar var. Hepimizin insani hayat standartını temin etmek bağlamında dünyanın her yerindeki beşer kardeşlerimizin enerjiye ulaşımını temin etmek öncelikli görevimiz olmalı. Dünya liderleri bir araya geldiğinde sadece ulusal enerji stratejilerini değil insanlığın geleceğini bekleyen sorunları da konuşmak durumunda” ifadelerini kullandı.

“ÇEVRE SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA HEPİMİZİN İNSANLIĞIN İÇİŞLERİ BAKANI OLARAK KONUŞMA ZORUNLULUĞUMUZ VAR”

Davutoğlu, enerji ile çevre arasındaki ikilemi çözecek araçlar bulunması gerektiğinin de altını çizerek, birkaç yıl önce katıldığı bir Dışişleri Bakanları toplantısından örnekler verdi.

Toplantıda alışılagelmişin dışında bir konuşma yaptığını söyleyen Davutoğlu, “Bir çok bakan kendi ulusal pozisyonunu kağıttan okumayı tercih etti. Ben konuşmamda dedim ki her konuda Dışişleri Bakanlarının görevi kendi ülkelerinin ulusal çıkarlarını korumaktır. Ancak bir konu hariç çevre. Çevre konusu sözkonusu olduğunda hepimizin devletlerimizin dışişleri bakanı olmak yerine, insanlığın içişleri bakanı olarak konuşma zorunluluğumuz var. Dolayısıyla bu insani boyutu unutan hiçbir enerji politikasının gerçek anlamda geleceği belirleme bakımından ahlaki bir zemine sahip olacağı kanaatinde değilim” açıklamalarında bulundu.

“12 YILDA 100 YILDA ÜRETİLENDEN FAZLA ENERJİ KAPASİTESİ ÜRETTİK”

Türkiye’de 2002 yılından bu yana önemli enerji projelerinin hayata geçirildiğini söyleyen Davutoğlu, “Türkiye’de enerji santralleri yüzyıl önce takriben 1902 yılında kurulmaya başladı. Bizim iktidarımıza kadar Türkiye’de toplam 31 bin 500 megavat kapasite üretildi. 2002-2012 yılları arasında ise toplam 33 bin 500 megavat kapasite üretildi. Yani 100 yılda üretilen kapasiteden fazlasını 12 yılda ürettik. Şimdi bunun ötesine gitmek istiyoruz. Sadece kömür ve geleneksel enerji araçları değil nükleer enerjiye geçiyoruz. Yenilenebilir enerji alanında da yeni perspektiflerle kendi ülkemizin ekonomik girdileri açısından ciddi bir çaba içindeyiz. Dünya için elverişli bir yatırım bölgesi olmamız önem taşıyor. Birçok yatırım yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Birçok yatırım yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Türkiye enerjideki açığını kapatmaya çalışıyor. Cari açık konusunda da ilerlemeler kaydettik. Bu konuda petrol fiyatlarının düşüşünü takdirle ve ümitle takip etmeye devam edeceğiz. Dileriz ki petrol fiyatlarının artışına dayalı enerji savaşları yerine, herkesin enerjiye ulaşabileceği ucuzlukta bir fiyatlandırma yönünde gelişmeler devam eder” ifadelerini kullandı.

“ÇEVREMİZDE NE HALKINA ZULÜM EDEN REJİMLER, NE DE BU BOŞLUKTAN YARARLANAN TERÖR ÖRGÜTLERİ GÖRMEK İSTEMİYORUZ”

Enerjinin stratejik boyutuna de değinen Davutoğlu, şunları söyledi;

“Enerji neyin aracıdır. Rekabetin mi, çatışmanın mı, yoksa işbirliğinin mi. Eğer enerjiyi çatışma aracı olarak kullanacak olursak bunun kazananı olmaz. Bugün kazanıyor görünenler bir müddet bu enerjiyi satacak pazar bulamayabilirler. Ülkeler artık bu enerjiye bağımlılıklarını azaltmak için başka alternatiflere yönelirler. Tüketici ile üretici aslında aynı çıkarı paylaşıyor. Eğer üretici tüketiciyi sürekli baskı altında tutarsa bir müddet sonra tüketici başka kaynaklara yönelir. Bu açıdan hepimizin aynı gemi içinde olduğumuzun farkında olmamız lazım. Enerjiyi bir çatışma aracı olarak görmek yerine insani kalkınmanın aracı olarak görmek durumundayız. Ne zaman etrafımızda jeopolitik problemler yaşansa, bizim jeoekonomik sıkıntılarımız oldu. Türkiye etrafındaki çatışmalar sebebiyle büyük üretim kapasitesine uygun pazarlarda daralma yaşadı. Yine aynı şekilde etrafta jeoekonomik gerilimler enerjiyi etkilemeye başladığında Türkiye’ye giren enerji arzında düşmeler yaşandı. Biz onun için etrafımızda güven ve istikrar istiyoruz. Kalkınan bir ekonomi için hiçbir şey istikrardan daha önemli değildir. Son dönemde özellikle Türkiye civarında yaşananlar. Suriye, Irak, Kafasya, Ukrayna Türkiye olumsuz etkilenmiştir. Biz çevremizde ne halkına zulüm ederek büyük mülteci akınlarına yol açan rejimler görmek istiyoruz, ne de bu güç boşluğundan istifade eden terör örgütleri görmek istiyoruz. Her ikisi de hem bu bölge halkı için hem de Türkiye için büyük tehdittir”

“IRAK’TA İSTİKRAR SAĞLANIRSA BİZİM GİBİ 12 YILDA DEĞİL 5 YILDA DÜNYANIN EN HIZLI YÜKSELEN ÜLKELERİ ARASINA GİRER”

Irak’taki gelişmeleri de değerlendiren Davutoğlu, “Dün ben Irak’taydım. Ortadoğu’da ülkeler birçok şeylerden şanslı ama en şanslısı Irak. Ortadoğu’da öyle ülkeler var ki insan kaynağı bakımından zengin Türkiye ve Mısır gibi. Öyle ülkeler var ki doğal kaynaklar bakımından zengin. Ama bir ülkede hem insan kaynağı hem doğal zenginlik var. Öyle uygun kombinasyon ki. Irak’ta istikrar sağlanırsa bizim gibi 12 yılda değil 5 yılda Irak dünyanın en hızlı yükselen ülkeleri arasına girer. Yeter ki Irak içinde siyasi gruplar birbirine güvensinler. Demokrasinin en büyük meziyeti her bir vatandaşı ortak hedef etrafından buluşturabilme kabiliyetidir. Maalesef Irak’ta son yılarda belli kesimlerin siyasi sistemin dışına itilmesi, Kürt bölgesel yönetimi ile merkezi yönetim arasının gerilmesinden gelen birikmiş tereddütler var. Bizim önce bu tereddütleri aşmamız lazım. Siyasi liderlerle görüşmemde Irak’ta bütün siyasi liderler yeni bir dönem başladığı inancındalar. Ümit ederiz ki bu atmosfer devam eder” dedi.

“ÇEVREMİZDE BU KADAR ENERJİ VARKEN OTURUP BEKLEYEMEYİZ”

Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Herkesin şunu bilmesi lazım Türkiye’nin enerji arzına ihtiyacı var ve çevremizde bu kadar çok enerji varken biz oturum gelişmeleri seyredemeyiz. Irak’taki enerjinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması ve Türkiye tarafından kullanılması merkezi yönetimin de, bölgesel yönetimin de çıkarınadır. Ama kimse bize ‘Siz Ankara’da oturun, Irak’taki enerji kaynakları da atıl kalsın’ diyemez. Biz Irak anayasasına sağdık kalarak ve taraflarla diyaloğu sürdürerek mutlaka Irak’taki enerji kaynaklarının uluslararası piyasalara arzı konusunda elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Irak’taki bütün taraflara çağrım gelin Irak’ı elbirliği ile bir kriz ülkesi olmaktan çıkartıp, yükselen bir ekonomi haline dönüştürelim. Sizler içeriden çabalayın biz dışarıdan destek verelim. Irak terör ile anılmasın, zenginlikle anılsın. Ben son yıllardaki en olumlu atmosferi görmekten mutlu oldum” ifadelerini kullandı.

“KİMSE ENERJİYİ SİLAH OLARAK KULLANMASIN”

Kıbrıs sorunu konuşa da değinen Davutoğlu, şunları söyledi;

“Kıbrıs yine bir barış alanı. Nasıl Irak’ta enerji bir ulusal entegrasyonun parçası olabilir. Kıbrıs’ta da eğer herkes Kıbrıs etrafındaki doğal kaynakların Kıbrıs’ın bütününe ait olduğu konusunda mutabık olur ve ortak bir vizyonla bu enerjiyi barış yönünde kullanırsa herkes kazanır. Kıbrıs Rum yönetimine de çağrıda bulunuyorum. Enerji kaynaklarını monopolize ederek, tek taraflı olarak sanki bu kaynak sadece onlara aitmiş gibi ihalelere çıkarak Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğu o kaynakları dünya piyasalarına sunmak isterse, biz de aynı yerde Kıbrıs Türkleri ile birlikte araştırma yapar ve aynı hakkı kullanırız. Ama eğer birlikte oturulur konuşulursa, biran önce müzakere ile adanın birleşmesi yönünde bir irade kullanırlarsa, Kıbrıs da aynı Irak gibi yükselen bir ülke haline gelir ve bundan da en çok Türkiye mutlu olur. Biran önce müzakere masasına dönülmeli. Barış bir dakika bile geciktiğinde maliyeti ağır olan kavramdır. Hemen barış. Eğer müzakereler zaman alacaksa bu sefer KKKTC ve Kıbrıs Rum yönetimi ortak bir komite ile bu enerjiyi çıkarmaya başlar ve barış için kullanır. Ama şu olmaz; ‘Doğu Akdeniz Türklere ve Kıbrıs Türklerine kapalı bir alandır. Biz istediğimiz yerde araştırma yaparız’ Bu hem siyaseten olmaz hem de dünyadaki enerji arzını bilenler açısından da olmaz. Kıbrıs etrafında çıkacak doğalgazın en kolay ulaşacağı yer Türkiye’dir. En rahat uluslararası piyasalar açılacağı yer de Türkiye’dir. Dolayısıyla enerjiyi bir silah gibi kullanmasın hiç kimse. Ben enerjiyi elde edeyim, karşı tarafa istediğim barışı empoze edeyim denirse bu Kıbrıs müzakerelerine en büyük darbeyi vurur. Enerjiyi barış aracı olarak kullanalım. Biz Anadolu suyunu Manavgattan Kıbrıs’a boruyla bağladık. Bu projeyi ilan ettiğimiz gün o zaman Başbakanımız ‘bu suyu Kıbrıs Rumları ile paylaşacağız’ dedi. Bizde su azizdir ihtiyacı olanla paylaşılır. Biz kendi suyumuzu adanın bütünü ile paylaşmayı düşünürken, adanın bütününe ait olan doğalgaz kaynaklarını bir taraf tek taraflı olarak ‘bana aittir’ derse bu olmaz. Kıbrıslı taraflara bağlı biran önce çözüm. Önümüzdeki günlerde Atina’ya gideceğim ve bütün bu perspektifi paylaşacağız”

Azerbaycan - Ermenistan arasında yaşana ihtilafa da değinen Davutoğlu, “Türkiye ile ABD’nin ortan başarısıdır aslında Bakü Tiflis Ceylan. 1999’da Clinton buradayken anlaşma imzalandı. Birçok kimse inanmıyordu bunun olabileceğine. Azerbaycan ciddi bir ekonomik refah kazandı. Gürcistan da Türkiye de bundan istifade etti. Ermenistan bütün bu ekonomik aktivitenin dışında kaldı. Neden çünkü ısrarla Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutmaya devam etti. Biran önce barışa gidelim. Herşey tartışıldı herşey neyin olabileceğini biliyor. Eksik olan siyasi irade ve vizyon. Buradan Ermenistan’a da çağrıda bulunuyorum. Hazar petrolleri Avrupa’ya aktarılırken Ermensitan da bir an önce sorunun çözümüne katkıta bulunsun. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kurulabilecek dostluktan en büyük mutluluğu duyacak olan Türkiye’dir” dedi.

“UKRAYNA JEOPOLİTİK ÇATIŞMA ALANI OLMAKTAN ÇIKMALI”

Ukraynanı da jeopolitik çatışma alanı olmaktan çıkması gerektiğinin savunan Davutoğlu, “Ukrayna bizim komşumuz ve stratejik ortağımızdır. Ukrayna’da toprak bütünlüğünü zedeleyen her türlü tutumun karşısında olduk. Kırım bizi tarihi bağlarımızın olduğu coğrafyadır. İsteriz ki Ukrayna bir gerilim alanı olmasın. Tarafların oturup bir an önce mutabakata varmaları lazım” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Kütahya’da "Oyunuzu hizmet ve eser siyasetinden yana kullanın" çağrısı AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu ve AK Parti Kütahya İl Genel Meclisi Adayı Muhterem Kılıç, 31 Mart’ta halka "Oyunuzu hizmet ve eser siyasetinden yana kullanın" çağrısında bulundular. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, seçim sürecinde Kütahya merkezde 58 bin haneye ziyaret gerçekleştirdiklerini ifade etti. Önsay, "Artık pazar günü sandığa gidiyoruz. Bir seçim kampanyası sürecinin daha sonuna geldik. Bu süreçte Kütahyalı hemşehrilerimize bizlere kapılarını açtığı için teşekkür ediyoruz. Hakikaten güzel bir kampanya süreci geçirdik. Tabii AK Parti seçimden seçime kampanya yapan bir parti değil, biz 28 Mayıs günü akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 31 Mart seçimleri için hazırlık yapmaya başladık. Bu süreçte, öncesinde henüz adayımız belli değilken ‘Mahallede gezek var’ programı ile 41 mahallemizde vatandaşlarımızla bir araya geldik. Dertlerini dinledik, taleplerini aldık. Sonraki süreçte 18 Ocak’ta Sayın Kamil Saraçoğlu adayımızın Cumhurbaşkanımız tarafından Kütahya AK Parti belediye başkan adayı gösterilmesinden sonra da yine sahada olmaya gayret ettik. Bu süreçte pek çok faaliyet yürüttük. ‘Mahalle Bizim Kütahya Bizim’ programımızı gerçekleştirdik. Yine 41 mahallemizde, mahallelerimizin sorunlarına hakim olduğumuzu, önceki ziyaretlerimizde o mahalleye dair beklentileri Başkanımız vatandaşlarımıza izah etti, projelerini anlattı. Bütün bu sürecin devamında yine son 10-15 günden beri Ramazan akşamlarını bir fırsat olarak görerek kapıları çalmaya devam ettik. Bütün bu süreçte toplam 58 bin hane ziyareti gerçekleştirdik. Bu tabi Kütahya için önemli bir sayı. 100 bin civarında seçmene ulaşabildiğimiz anlamına geliyor. 100 bin insana ulaşmak 58 bin kapıyı çalmak çok kolay bir süreç değil. Bu süreçte vekalet gösteren kadın kollarımıza, gençlik kollarımıza Merkez ilçedeki arkadaşlarımıza, ana kademedeki yönetim kurulu arkadaşlarıma, herkese teşekkür ediyorum. Tabi sadece 150 kişilik teşkilatımız değil, bunun dışında gönüllü olarak yine bu faaliyetlerde bize destek olan tüm gönüldaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. İnşallah hayırlısıyla pazar günü hep beraber sandıklara gidelim, reyimizi ortaya koyalım. Kütahya’mızın bundan sonraki 5 yılda ne olacağına hep birlikte karar verelim. AK Parti belediyecilik anlamında önemli bir marka. Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün bu hareketi 1994’ten itibaren belediyecilikle başlamış bir hareket ve hakikaten önemli başarılara imza atıldı. Biz son 5 yıldan beri AK Parti olmayan bir belediye ile yaşadık. Bunun neler getirdiğini hep beraber gördük. İnşallah 31 mart günü ben inanıyorum ki Kütahyalılar Sayın Cumhurbaşkanımıza bir vefa göstereceklerdir ve yine Ak Parti’ye Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kamil Saraçoğlu Başkanımıza destek vereceklerdir ve inşallah hep beraber bundan sonraki 2028 seçimlerine kadar Kütahya’da 3 vekilimizle, teşkilatımızla ve Belediye Başkanımız Kamil Saraçoğlu ile beraber şehrimizi büyütmeye ve geliştirmeye yönelik çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu. "Kütahyalılar demokrasinin unsurlarını yerine getiren bir yapıya sahip" AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu, 31 Mart’ta Kütahya’nın tekrar AK Belediyecilikle tanışacağını dile getirdi. Saraçoğlu, "Süreç Cumhurbaşkanımızın AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı olarak 18 Ocak’ta bizi ilan etmesiyle başladı. O günden bugüne yaklaşık 70 günlük bir süreyi geride bıraktık. 70 günlük süre boyunca biz hem hemşehrilerimizle bir araya geldik, esnaflarımızla bir araya geldik. Onları tek tek ziyaret ettik. Mahallelerimizde toplantılar gerçekleştirdik ve bu süre zarfında da biz geçmiş dönemde yaptığımız tüm projeleri halkımızla paylaştık ve yeni dönemde de hangi projeleri hayata geçireceğiz, hangi çalışmaları Kütahya’da yapacağız anlattık. Kütahya’yı daha iyi yerlere götürmenin gayreti içerisinde olacağımızın sözlerini verdik. Tabii ki geçmişte yaptığımız projelerimizi gelecekte yapacağımızın teminatı olarak gösterdik. Bu süreçte tüm hemşehrilerimize çok teşekkür ediyoruz. Artık seçim çalışmalarımızı noktalıyoruz. Bundan sonra 31 Mart’ta İnşallah tüm Kütahyalı seçmenlerimiz sandığa gidecek, biz susacağız onlar konuşacaklar ve tercihlerini gerçekleştirecekler. Tabi Kütahya halkı demokrasiye bağlı ve demokrasinin unsurlarını yerine getiren bir yapıya sahip. Geçmiş dönemde de belki Türkiye genelinde en yüksek seçime katılım oranları Kütahya’dadır. Bu dönemde de ben tüm seçmenlerimi özellikle AK Parti seçmenlerini sandığa davet ediyorum. Onlar da vatandaşlık görevlerini yapacak İnşallah 31 Mart’ta da biz tekrar AK Parti belediyeciliğini Kütahya Belediyesi’nde başlatmaya hemşehrilerimizle beraber hazır olduğumuzu dile getirmek istiyorum. Bir fetret dönemi yaşandı. Artık onun sonu geldi. İnşallah 31 Mart’ta sandıklar açılacak ve herkes bu çıkan sonuca razı olacak. Biz de hemşehrilerimizin kullanmış olduğu oyların başımızın üstünde yeri olduğunu beyan etmek istiyorum. İnşallah bu seçimi aldığımız andan itibaren de kollarımızı sıvayarak Kütahya halkına hizmetkar olmaya devam edeceğiz. Seçimlerin hem Kütahya’mıza, hem ülkemize hem de İslam coğrafyasına hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu süre zarfı boyunca, tüm teşkilatımızla beraber il teşkilatımız, Merkez ilçe teşkilatımız, Kadın Kolları, Gençlik Kollarıyla, Belediye Meclis üyelerimizle beraber, çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmadık ve bu nokta itibarıyla da tüm hemşehrilerimizle kucaklaşma imkanı bulduk. İnşallah seçimler hayırlı uğurlu olsun diyorum" ifadelerini kullandı. "31 Mart pazar günü, sadece bu yerel seçim olarak görülmemeli" AK Parti Kütahya İl Genel Meclisi Adayı Muhterem Kılıç, AK Parti’nin 22 yılda yaptıklarının bundan sonra da yapacaklarının teminatı olduğunu belirtti. Kılıç, "Adaylık süreci 2 aya yakın bir süre önce belli oldu. Biz bu adaylık sürecinden beri merkez köylerimizin hemen hemen tamamını gezdik, vatandaşlarımızla hasbihal ettik, taleplerini aldık, beraber istişareler yaptık. Köylerimize yol, su, altyapı hizmetleri konusunda neler yapılabilir, yerinde gördük, gezdik, notlarımızı aldık. Tabi, malum iki gün kaldı seçimlere. 31 Mart pazar günü, sadece bu yerel seçim olarak görülmemeli, bu seçimde belediye başkanı, belediye meclisi, il genel meclisi, muhtar ve ihtiyar heyetini seçeceğiz ama sadece bu şekilde bir seçim olarak görülmemeli. Bu yaşadığımız bölgenin ve Türkiye’mizin önümüzdeki 5 yılını kapsayacak bir geleceğimizin oylamasıdır. Geçen yıl da milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerimizi yaptık. Bu seçim daha da önem arz ediyor çünkü 5 yıl bir seçimsizlik süreci olacak ve AK Parti’mizin 22 yılda yaptığı hizmetlerin artık doruk noktasında yapılabilecek olan hizmetleri yapmamız için vatandaşımızın oylarını daha dikkatli kullanmalarını ve küçük bazı olumsuzluklara bakarak kanmamalarını dolayısıyla AK Parti’yi oylarıyla ve dualarıyla desteklemelerini talep ediyoruz. İnşallah önümüzdeki süreçte yapılması gereken, eksik kalan hizmetleri son derece gayretli bir şekilde yapacağız çünkü AK Parti’nin 22 yılda yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır ve bu şekilde bir çalışma gerçekleştireceğiz" şeklinde konuştu.
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde evleri teslim ediyoruz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.