POLİTİKA - 18 Eylül 2014 Perşembe 22:55

Davutoğlu, sınır boyundaki valilere talimat verdi

A
A
A
Davutoğlu, sınır boyundaki valilere talimat verdi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye’deki yaşananlara işaret ederek, sınır boyundaki valilere talimatlar verildiğini açıkladı.

’’EL ELE BİRLİKTE ÇOK PARLAK BİR GELECEĞE YÜRÜYORUZ’’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Esenboğa Havalimanı’nda Azerbaycan ziyareti öncesi basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, yaptığı konuşmada, bu ziyaretler çerçevesinde başta Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olmak üzere Başbakan Artur Rasizade ve Azerbaycan Meclis Başkanı Oktay Asedov’la görüşmeler yapacaklarını belirterek, ayrıca ikili ilişkilerin siyasi, ekonomik ve kültürel boyutunun bütün yönleriyle tekrar ele alınacağını ifade etti. imkanı bulacağız.

Bunun, Türkiye ile Azerbaycan arasında hem ikili ilişkiler anlamında hem de bölgesel çalışmalar bağlamında hem de uluslararası alanda sürdürülen yakın işbirliğinin dost ve kardeş ilişkilerin yansıması mahiyetinde olacağına dikkati çeken Davutoğlu, "Tabii bölgemizde çok önemli siyasi gelişmeler yaşanıyor bunları ele alacağız. Çok büyük projeleri birlikte gerçekleştirdik. El ele birlikte çok parlak bir geleceğe yürüyoruz. Aramızdaki Bakü Tiflis Ceyhan, Bakü Tiflis Kars projeleri ulaştırma ve enerji alanında bütün Avrasya’daki denklemleri değiştiren çalışmalar. Bakü’de başlayıp Hazar kıyısından Anadolu sathını geçip ve dünyaya açılan projeler. Bunun son büyük başarılarından birisi de TANAP projesidir.

TANAP devreye girdiği andan itibaren Avrasya’daki enerji politikaları denkleminde çok ciddi değişimler yaşandı. Yarınki resmi ziyaretin hemen ertesi gün 20 Eylül’de de TANAP’ın Azerbaycan ayağının temel atma törenini gerçekleştireceğiz. Bu bir rüyaydı hani bugünlerde birçok hedefin bir rüya gibi görüldüğü düşünülürse bütün güzellikler aslında insan zihninde inşa etmekle başlar. 20 sene önce Türkiye ile Azerbaycan arasında inşa edilen o büyük ilişkinin semerelerini görüyoruz.

Vizyoner liderler geleceği belirleme noktasında büyük projeleri zihninde kurabilen o projeleri hayata geçirebilen liderlerdir. Bu anlamda Azerbaycan ile Türkiye bu vizyoner tutumları göstermesi nedeniyle aslında örnek teşkil ettiler. TANAP, aynı zamanda bir barış projesidir. 90 yılların başlarında Hazar ve balkanlar büyük etnik çatışmaların anıldılar.

Şimdi bu ikili problemli gibi görünen bu iki bölgeyi Anadolu toprakları birleştiriyor. Sadece Türkiye ve Azerbaycan olarak ben ve Aliyev değil, aynı zamanda Bulgaristan Cumhurbaşkanı, Gürcistan, Yunanistan ve Karadağ başbakanları bu törene katılacaklar. Kafkaslardan Balkanlara bir barış köprüsü kuracağız bu barış köprüsün mihver ülkesi de Türkiye’dir" dedi.

"BÜTÜN RİSKLERE RAĞMEN KUCAĞIMIZI, GÖNLÜMÜZÜ AÇTIK"

Açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, bir gazetecinin ’Suriye sınırında ciddi çatışmaların olduğu, çok sayıda köyün ele geçirildiği belirtiliyor. Ciddi bir göç dalgasının da sınırlara doğru yöneldiği söyleniyor, neler söyleyeceksiniz" sorusuna, "Suriye ve Irak’taki istikrarsızlığın yol açabileceği muhtemel sonuçlar konusunda bütün uyarılarımıza rağmen uluslararası toplum gerekli adımları atamadığı için, hem Suriye’den hem Irak’tan en ufak bir olumsuz gelişme olduğunda insanlar yönlerini tarihi hafızalarına da dayalı, bir şekilde Türkiye’ye ulaşıp burada güven bulmak istiyorlar. Bu bizim için insani bir görev olarak, bütün risklere rağmen kucağımızı, gönlümü açtık.

Açmaya da devam ediyoruz. Dün güvenlik toplantısında, bugünde çözüm süreci toplantısında bunlar ele aldı, sınır boyundaki valilere talimatlar verildi. İlk hedefimiz, bu kardeşlerime bulundukları yerde yardım edebilmek için sınırda yardım çalışmalarını yürütmek ve sınır boylarında birikmiş kardeşlerimizin hepsine yardım etmeye razıyız.

Ancak öncelikli hedefimiz Suriye sınırları içerisinde mümkün olduğu kadar bu yardımları ulaştırmak. Daha sonra güvenlik konusunda ciddi sıkıntılar çıkarsa, tabii her zaman takip ettiğimiz insani politikayı göz önünde bulundurarak gerekli adımları atarız. Ama şu anda esas hedefimiz, oradaki ihtiyaçları karşılayacak şekilde valiliklerimizin sınır boylarında gerekli tedbirleri almasıdır" karşılığını verdi.

Toplantıda, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da hazır bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Uraloğlu, Dünya Bankası’nın etkinliğinde doğu-batı ve kuze-güney aksındaki ulaşım projelerini anlattı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Asya’dan ve Orta Doğu’dan gelecek yüklerin akışını sorunsuz şekilde sağlamak için Marmaray’dan sonra Gebze-Yavuz Sultan Selim Köprüsü-İstanbul Havalimanı-Çatalca Demiryolu Projesi’ni hayata geçirmeyi planladıklarını belirterek, Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa’ya ve Orta Asya’ya bağlayacak Kalkınma Yolu Projesi’nin de büyük önem taşıdığını söyledi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dünya Bankası tarafından düzenlenen Orta Koridor’un Ticaret ve Lojistik Potansiyelinin Gerçekleştirilmesi Etkinliği’ne videokonferans yöntemi ile katıldı. Doğu ile batı arasındaki önemli bir kara ve su köprüsü olarak hizmet veren Orta Koridor’un Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri, hatta Orta Doğu ülkeleri için de eşsiz bir ekonomik büyüme vaadi taşıdığının altını çizen Uraloğlu, “Bugün üzerinde konuştuğumuz Dünya Bankası çalışması, stratejik politikalar, hedefli yatırımlar ve iş birliği çabalarının Orta Koridor’da ticaret hacmini üçe katlama ve taşıma sürelerini 2030’a kadar yarıya indirme gücünü vurgulamaktadır” ifadelerini kullandı. “Orta Koridor potansiyelini gerçekleştirmek için kararlı eylemler şart” Orta Koridor’da ticaret ve lojistik potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirmek için kararlı eylemlerin şart olduğunu belirten Bakan Uraloğlu, bu çalışmanın atılması gereken adımları önceliklendirmeye ışık tutacak nitelikte olduğunu söyledi. Türkiye’nin demiryolu altyapısının halihazırdaki talebi karşılamakta yeterli olduğunu söyleyen Uraloğlu, “Bakü-Tiflis-Kars hattından gelen yükün Edirne’ye kadar sevkiyatında herhangi bir kapasite problemi ile bugüne kadar karşılaşmadık. Ulusal taşıyıcımız TCDD Taşımacılık, Kars’ta çeken ve çekilen araçların doğudan gelecek yük akışını karşılayacak şekilde daima hazır olmalarını sağlamaktadır. Değerlendirmenin aksine Kars’ın batısında altyapı ve araç arzının altında bir yük akışı olduğunu yeri gelmişken belirtmek isterim” dedi. “Orta Koridor’un kapasitesini arttıracak ve darboğazları ortadan kaldıracak önlemleri ele alıyoruz” Orta Koridor paydaşlarının bir araya gelerek pürüzleri gidermenin yoluna bakmaları ve çözümleri önceliklendirmeleri gerektiğini belirten Uraloğlu, “Bu anlayışla Orta koridor ülkeleriyle sıkça bir araya geliyor, üçlü mekanizmalar çerçevesinde koridorun kapasitesini arttıracak ve darboğazları ortadan kaldıracak önlemleri ele alıyoruz. Azerbaycan-Kazakistan veya Azerbaycan-Gürcistan ile kurduğumuz mekanizmalar buna birer örnektir. Diğer taraftan bu ülkelerle çeşitli uluslararası örgüt çatısı altında bir araya geliyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı, TRACECA, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu çerçevesinde taşımaların, gümrük işlemlerinin, lojistik duraklardan geçişin kolaylaştırılmasına yönelik uyumlaştırma yöntemleri arıyoruz” şeklinde konuştu. “Ortak anlayışa vararak engelleri kaldırmak mümkün olacaktır” Koridor boyunca yakından koordinasyonu sağlayacak yeterli platformun halihazırda mevcut olduğunu söyleyen Uraloğlu, ortak anlayışa vararak engelleri kaldırmanın hızlıca mümkün olacağını ifade etti. Usul ve işlemlerin kolaylaştırılması noktasında transit yükün olabildiğince engellere takılmaksızın hedefine ulaşması için idari birtakım prosedürleri geride bırakmanın gerekliliği konusunda ortak anlayışa varılması gerektiğinin altını çizen Uraloğlu, doğu-batı yük potansiyeli demiryolu kapasitesinin çok üzerindeyken demiryolunun da tamamlayıcı niteliğindeki karayolu için kotaların liberalleştirilmesinin önemli olduğunu ifade etti. Orta Koridor’un bölge ülkeleri için önemli bir ticari ve ekonomik potansiyele sahip olduğunun altını çizen Uraloğlu, koridorun Asya ve Avrupa arasında stratejik bir bağlantı sağlayarak ticaretin artmasına, ekonomik büyümeye ve kalkınmaya katkı sağlayacağını söyledi. Türkiye olarak Orta Koridor’un geliştirilmesi ve güçlendirilmesi konusundaki kararlılığı sürdürdüklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, bölge ülkeleri arasındaki ticaretin ve iş birliğinin artması için çaba gösterdiklerinin altını çizdi. “Demiryolu yük taşıma payını yüzde 22’ye çıkarmayı hedefliyoruz” Raporda 2021 yılına kıyasla 2030 yılına gelindiğinde Türkiye üzerinden konteyner yüküne olan talebin artacağının öngörüldüğünü belirten Bakan Uraloğlu, “Bunun oldukça yerinde bir tespit olduğunu ve 2053 vizyonumuzla örtüştüğünü düşünüyorum. Ulaştırma alanında 2053 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz yatırımlarımızın önemli bir kısmını demiryolu sektöründe yapmayı planlıyoruz. Demiryolu üzerinden yük taşıma payını 2053’e kadar yüzde 22’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla karayolundan demiryoluna yükün kaymasını sağlamış olacağız. Orta Koridor’da yükün konteyner olarak taşınması için gereken ilave kapasiteyi de sağlamış olacağız” dedi. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile demiryolu bağlantısı 2053 vizyonu doğrultusunda Asya, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu arasında artan ticarete daha fazla ulaşım altyapısı sağlamayı ve ulaştırma bağlantısallığını artırmayı hedeflediklerini açıklayan Bakan Uraloğlu, “Gerek Asya’dan, gerekse Orta Doğu’dan gelecek yüklerin akışını sorunsuz bir şekilde sağlamak için Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Asya ve Avrupa kıtaları arasında Marmaray’dan sonra ikinci demiryolu bağlantısını tesis ediyoruz. Bu kapsamda Gebze-Yavuz Sultan Selim Köprüsü-İstanbul Havalimanı-Çatalca Demiryolu Projesi’ni hayata geçirmeyi planlıyoruz. Buna ilave olarak şu anda inşa edilmekte olan Halkalı-Kapıkule Yüksek Hızlı Demiryolu Projesi tamamlandığında İstanbul ile Türkiye-Bulgaristan sınırı arasında yüksek hızlı tren işletmeciliğine başlanacaktır. Böylece bölgeler arasında kesintisiz ticarete daha yüksek kapasite ve hız ile katkıda bulunacağız” şeklinde konuştu. Divriği-Kars Demiryolu Rehabilitasyon Projesi hayata geçiyor Ayrıca Bulgaristan ile artan demiryolu potansiyelini de dikkate alarak ikinci bir demiryolu geçiş noktası kurulması konusunda Mutabakat Zaptı imzaladıklarının altını çizen Bakan Uraloğlu, ikinci demiryolu hattı ile doğu-batı yönlü yük taşıma kapasitesinin artacağını, bunun Orta Koridor’un demiryolu potansiyeline de önemli ölçüde katkıda bulunacağını ifade etti. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun devamı olan Divriği-Kars Demiryolu Rehabilitasyon Projesi ile mevcut demiryolu altyapısını modernize ederek doğu-batı bağlantılarını güçlendireceklerini, ayrıca kapasite artışı da sağlayacaklarını söyleyen Uraloğlu, “Diğer taraftan açık denizlere erişimi olmayan Orta Asya ülkelerinin kendi aralarındaki yük akış artışının yanı sıra, küresel ticarete erişim noktaları çeşitlendirilmiş olmaktadır. Ülkemizin doğusunda yeni bir bağlantı olarak Zengezur Koridoru’nu ulusal ağımıza bağlamak için yeni bir demiryolu inşa edeceğiz. Bu bağlantı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı ile birlikte Orta Koridor’u tamamlayacak bir hat niteliğinde olacaktır” dedi. Kalkınma Yolu ile yeni hat Uraloğlu, sadece doğu-batı güzergahında değil, aynı zamanda kuzey-güney aksında da planlamaların devam ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa’ya ve Orta Asya’ya bağlayacak olan Kalkınma Yolu Projesi büyük önem taşıyor. Bu yeni güzergâh, bölgedeki yüklerin Avrupa ve Orta Asya’ya erişiminde ciddi kolaylıklar sağlayacak. Kalkınma Yolu olarak adlandırılan bu yeni güzergâh Irak tarafında yaklaşık bin 200 kilometrelik hem çift hat demiryolu hem de otoyol yapımını içeriyor. Türkiye tarafında ise ulusal demiryolu ve karayolu ağımıza yaklaşık 130 kilometrelik demiryolu ve 300 kilometrelik otoyol ile bağlamak için gerekli teknik çalışmaları tamamladık. Kalkınma Yolu, Orta Doğu ülkeleri ile Orta Koridor ülkeleri arasındaki karşılıklı ticaretin çeşitlendirilmesi ve yeni pazarlara erişimi destekleyici ve tamamlayıcı bir girişim olması açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Görüleceği üzere artması beklenen yük hacmine göre gerekli kapasite artışlarımızı planlıyor ve çalışmalarına başlıyoruz. Türkiye olarak bölgesel planlamalara ve düzenlemelere çok önem veriyoruz. Ulaştırma sektörüne yapılan yatırımların etkin kullanımı için bölgesel iş birliklerine ihtiyaç var.”
İstanbul 6-12 aylık bebeklerde monoton ağlamaya dikkat Otizmli çocuklarda dil gelişimindeki gecikmeler ve dış dünyaya ilgideki sınırlılıkların çocuğun var olan dil becerilerini sergilemesinde engel oluşturduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, otizmin erken dönemde tespit edilmesinin önemini vurguladı. 6-12 aylık bebeklerde monoton ağlama paterni, daha yüksek perdelerde ve tiz tonlarda ağlama, dil gelişme evresindeki aşamaların iyi gözlemlenmesi gerektiğini kaydeden Dr. Savaş, çeşitli uyarılarda bulundu. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, Nisan Otizm Farkındalık Ayı vesilesiyle yaptığı açıklamada otizmli çocukların dil ve konuşma gelişiminde yaşanan sorunlar ve bu sorunlara yaklaşımla ilgili değerlendirmede bulundu. Dr. Merve Savaş, erken müdahale süreçlerinin planlanması gerektiğini söyledi. Dr. Merve Savaş’a göre bebeğin 0 ile 3 yaşlarda gülümsememesi, 4 ile 7 ay arasında babıldamaması, 7 ile 12 ay arasında sadece işaret etme gibi belirli jestleri kullanması ve çok sınırlı oranda ses çıkarması mutlaka dikkate alınmalı. Otizm dil becerilerinin sergilenmesinde engel oluşturabilir Otizmli çocukların dil gelişiminde gecikmeler görülebildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Merve Savaş, “Otizm, sosyal iletişim ve etkileşimde belirgin kısıtlılık; tekrarlayıcı ve basmakalıp ilgi ve davranışların varlığı ile karakterize olan nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizmli çocuklarda dil gelişimindeki gecikme ile birlikte dış dünyaya ve diğer insanlara ilgi ve yönelimdeki sınırlılıklar, çocuğun var olan dil becerilerini sergilemesinin önünde engel teşkil etmektedir” dedi. Otizmin erken dönemde tespit edilmesi önemli Otizmin erken dönemde tespit edilmesi ve erken müdahalenin önemini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, “Güncel araştırmalar otizmli çocukların çevrelerinde olup biten olayları sağlıklı akranları kadar iyi düzeyde algılayabildikleri, dış dünyayı anlamlandırabildikleri ve hüzün, neşe, endişe gibi pek çok duyguyu yaşantıladıklarını ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu. Ağlama paternlerine ve göz kontağında sınırlılığa dikkat edilmeli Bebeklerde otizme işaret edebilen bulguları mümkün olan en erken dönemde tespit etmeyi amaçlayan pek çok bilimsel çalışmanın sürdürüldüğünü kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, “6-12 aylık bebeklerde monoton ağlama paterni, göz kontağında sınırlılık, belirli duyulara karşı aşırı hassas olma gibi belirtilerin görülmesi durumunda erken müdahale süreçleri planlanabilmektedir” dedi. Bebeğin çıkardığı sesler iyi gözlemlenmeli Sağlıklı bebeklerin geçtikleri dil gelişim evrelerinden bahseden Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, 6 hafta ile 3 ay arasında gığıldama, 3 ile 6 ay arasında babıldama, 6 ile 9 ay arasında tekrarlı babıldama görülmesi gerektiğini, 12 ile 18 ay arasında ise tek sözcük üretiminin gerçekleşmesinin beklendiğini söyledi. Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, “Görülebilen en küçük sapmaların mümkün olan en erken evrede tespit edilmesi, dil ve konuşma terapistlerinin yer aldığı multidisipliner ekiplerce erken müdahale ve aile eğitimi süreçlerinin planlanması önemlidir” açıklaması yaptı. Bu belirtiler mutlaka dikkate alınmalı Bebeğin 0 ile 3 yaşlar arasında gülümsememesi, 4 ile 7 ay arasında babıldamaması, 7 ile 12 ay arasında sadece işaret etme gibi belirli jestleri kullanması ve çok sınırlı oranda ses çıkarmasının mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş şunları söyledi: “Bebek; 7 ay ile 2 yaş arasında başkalarının ne söylediğini anlamıyorsa, 12 ile 18 ay arasında yalnızca birkaç sözcük üretiyorsa, 18 ay ve 2 yaş arasında ürettiği sözcükler hiç anlaşılmıyorsa, 1,5 ile 3 yaş arasında sözcükleri dizip cümle kullanmıyorsa, 2 ile 3 yaş arasında akranları ile iletişime geçemiyor ve oyun kuramıyorsa mutlaka uzmana başvurulmalıdır. Bu bulgular dil gelişiminde ciddi gecikmeye işaret edebilmekte; tıbbi ve gelişimsel değerlendirme gerektirebilmektedir. Nörogelişimsel geriliği ya da riski olan bebeğiniz varsa vakit kaybetmeden profesyonel yardım alınız.” Farkındalık artıyor, erken müdahale uygulamaları yaygınlaşıyor Ülkemizde otizme ilişkin toplumsal farkındalığın artmasıyla birlikte erken müdahale uygulamalarının giderek yaygınlaştığını ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Merve Savaş, “Erken müdahale, multidisipliner bir yaklaşımla aile ve bebeğin kuşatılması ve bu yolla gelişimsel geriliklerin önlenmesi yönündeki tüm girişimleri kapsayan uygulamaları ifade etmektedir. Son yıllarda otizm tanısı alan bebeklerin sayısındaki hızlı artış; sağlık profesyonelleri ve erken çocukluk döneminde görev alan meslek uzmanları arasında iş birliğinin güçlenmesi gerektiğini ve nitelikli erken müdahale uygulamalarının önemini gün yüzüne çıkarmaktadır. Otizm ve diğer pek çok gelişimsel geriliğe yol açan bozuklukların sağaltımında ailelerin psiko-sosyal yönden desteklenmeleri ve etkili terapötik müdahalelerin gerçekleştirilmesi vazgeçilmez unsurlar arasında yer almaktadır” diyerek sözlerini sonlandırdı.