POLİTİKA - 21 Ekim 2014 Salı 21:23

Davutoğlu: 'Şu anda böyle bir geçiş başlamadı'

A
A
A
Davutoğlu: 'Şu anda böyle bir geçiş başlamadı'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bazı unsurların Kobani’ye geçişi konusunda da insani ve lojistik amaçlı söylüyorum görüşmeler sürüyor. Şu anda böyle bir geçiş başlamış değildir" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda düzenlenen bilgilendirme toplantısına katıldı. Yaklaşık 3 saat süren bilgilendirme toplantısının ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile birlikte ortak basın açıklaması yapan Başbakan Davutoğlu, Türkiye’de madencilik sektörünün en önemli firmaları ile bir araya geldiklerini kaydederek, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na gittiğimizde sektör temsilcileri, işveren ve işçi sendikaları ile buluşmuştum. Sağlık Bakanlığı’nda uyuşturucu ile mücadeledeki kurumlarla bir araya gelmiştim. Burada da son dönemde özellikle Soma acısından sonra madencilik sektörü çok ciddi bir şekilde dikkatleri üzerine çekti. 

Türkiye için stratejik bir sektör. Ancak iş güvenliği açısından da risk oluşturan bir yapıya sahiptir. Onların kanaatlerini ve tecrübelerini aldım. Atılması gereken adımları ele aldık. Enerji alanı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ilgilendiği bütün konuların insani ve stratejik boyutu var. Stratejik boyutun esası Türkiye gibi kalkınan ülkelerde hele hele bizim ülkemizin gerek coğrafyası gerek doğal kaynakları özellikleri dolayısıyla belki de en stratejik alan enerji alanıdır. Çok hızla kalkınıyorsunuz, kalkınmayla birlikte refah yükseliyor, enerji talebi artıyor. Enerji arzının bu talebi karşılayacak şekilde sürekli yönetilmesi ve enerji arz güvenliğinin sağlanması sadece Türkiye için değil bütün dünya için en temel meselelerden birisidir. Türkiye enerji zengini bir ülke değildir. Yenilenebilir enerji alanında yeni açılımlarda bulunmamız gerekir ama şu an itibariyle bizim yılda net 55 milyar dolar civarında enerji ithalatına ihtiyaç hissediyoruz. Bu cari açığımızla neredeyse denk düşüyor.

Bunun sonucunda da sürekli artan enerji ihtiyacını karşılama zaruriyeti var. Bu enerjiyi bizim için stratejik kilit sektör alanı haline getiriyor. İnsani boyutu ise hepimizin günlük hayatını etkiliyor. Şu anda burada enerji kısıtlaması olsa bu basın toplantısını yapamazdık. Kışın doğalgaz ısınma sistemi dolayısıyla etkiliyor yazın ise klimalar dolayısıyla hepimizin hissettiği ekmek su gibi hayatımızın parçası haline gelmiş bir alandan bahsediyoruz. Hem ülkemizin stratejik geleceği açısından hem de insanımızın refahı ve huzuru bakımından büyük önem taşıyor. İktidarımız döneminde enerji alanında olağanüstü gelişmeler yaşandı. Cumhuriyetin ilk 50 yılında toplam 3 bin 200 megawatt yatırım yapılmış. 2009 yılından bu yana her sene bundan daha fazla yatırım yapılıyor. Biz iktidara geldiğimizde 2002 yılında 35 bin megawatt civarında olan şeyin üstüne bir o kadar daha koyduğumuz halde hala bir enerji açığımız var. Çünkü ekonomimiz büyüyor. Enerji ihtiyacımızın artması ekonomimizin ve refahımızın artmasının işaretidir. Biz iktidara geldiğimizde 8 milyon araç vardı şimdi 18 milyon araç var. Refah arttığı için araç sayısı artıyor, araç sayısı artınca onun enerji ihtiyacı artıyor. Dünyada da bugün her ülkenin en temel meselesi enerji arz güvenliğidir. Doğalgaz tüketimi 2002 yılında 17 milyar metreküpken şu anda 2013 yılında 46 milyar metreküptür” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin kendi üreteceği enerji arzında belli kısıtların var olduğunu belirten Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Doğalgaz, petrol gibi en çok kullanılan enerji kalemleri kömür dışında bizde çok mevcut değil. Bizde coğrafya mevcuttur. Türkiye transit ve tüketici bir ülkedir. Coğrafyamızı en etkin kullanarak bu transit ülke konumumuzdan bir enerji arzı üretmemiz lazımdır. Çevremizdeki en önemli enerji kaynağı üreten ülkelerde krizler yaşıyoruz. Irak’ta yaşanan krizler gibi, İran’a uygulanan ambargonun yan etkileri gibi. Bütün bunlar çevremizde enerji zengini çok geniş bir coğrafya olmasına rağmen bizim enerji planlamamızı yapmamızda sıkıntı doğurabiliyor. İç arzı dış etkilerden bağımsız olarak mümkün olan en üst düzeye çıkarmak. Bunu nasıl yaparız. Nükleer enerji. Nükleer enerji, çevre şartlarını da göz önüne alarak en kısa sürede en etkin şekilde iç arzı arttırma alanıdır. Şu ana kadar Türkiye’nin nükleer santral konusunda bu kadar geri kalması aslında bugünkü kırılganlığımızın en önemli sebeplerinden biridir. Fransa’da 58-60 santral varken Japonya’da 120-130’u aşmışken Türkiye’de iki nükleer santralin yapılması için 2000’lerin başına kadar beklememiz gerekti. Bunlar 2023’lerde devreye girecek. İnşallah 3’üncü santrali 2018-2019 yılından itibaren yüzde yüz milli bir şekilde yapma konusunda gerekli çalışmaları başlatma talimatları verdim. Nükleer santraller dışında yenilenebilir enerji alanında hala kullanabileceğimiz genç bir kapasite var. Sadece Konya Karapınar ilçesindeki güneş enerjisi 3 bin megawatt. Bu şekilde güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerjinin içeride üretilen yenilenebilir enerjinin oranlarını arttırmamız gerekiyor. Bunları yapsak da nükleer santraller devreye girene kadar Türkiye’nin her türlü senaryoya açık olması lazımdır. Yenilenebilir enerjinin gelebileceği sınırların bir üst limiti var. 2016 yılının Mayıs ayında Türkiye’de doğalgazın ulaşmadığı il kalmayacak. Bu açıdan olabilecek bütün senaryoları göz önüne alarak kırılganlığımızı en alt düzeye indirmek, iç arzı en üst düzeye çıkartmak, çevre, siyasi şartlardan ve istikrarsızlıktan kaynaklanan risklere hazır olabilmek için geniş kapsamlı bir eylem planını da arkadaşlarımızın hazırlamış olmasından dolayı mutlu oldum.”

Madencilik sektöründeki temsilciler ile yapılan görüşmede iş güvenliği ve madencilik sektörünün karşı karşıya kaldığı sorunlar hakkında bilgi aldığını aktaran Davutoğlu, “Son yasal düzenlemelerin bazı yan etkileri oldu. İşçilerimizin haklarını korurken işletmelerin varlıklarını devam ettirmeleri de önemli. Bu açıdan bu tecrübeleri de göz önüne alarak atılacak adımları, alınabilecek tedbirleri de gözden geçirdik. Hem Soma’daki kardeşlerimizin vefatı gibi trajedileri engellemek hem de sektörün gelecekteki güvenliği ve itibarı için madencilik sektörünün eğitimi konusunda bir çalışma yürütülmesi talebinde bulundum. Şu anda madencilerin eğitimi ve ara eleman olarak madencilerin yetiştirilmesi konusunda kurumsallaşmış yapılarımız yok. Madencilerimizin yer altına inmeden olabilecek risklere karşı en başından en iyi şekilde eğitilmeleri ve bu eğitimi aldıktan sonra da sektörde en fazla katkıda bulunabilmeleri için birlikte bir model üzerinde çalışacağız. Türkiye bazı alanlarda ciddi maden imkanlarına, yer altı kaynaklarına sahiptir. Çeşitliliği bağlamında da dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Borda olduğu gibi dünyanın çok büyük rezervine sahibiz ama piyasada bor rezervinin üretiminin piyasaya arz edileceği şartlar oluşmuş değildir” diye konuştu.

Her kış şartlarında enerji talebinde bir artış olabileceğini kaydeden Davutoğlu, açıklamasına şöyle devam etti:

“Kışın çevresel faktörlerden kaynaklanan enerji fiyatlarında bir artış veya kriz olduğu zaman tedbir alınması iktiza eder. Biz bu tür krizler karşısında dayanıklı bir yapıya sahip olmak için elimizden geleni yapıyoruz ve gerekli tedbirleri alıyoruz. Orta ve uzun vadede Türkiye’nin enerji stratejisi bağlamında atılacak adımlar, bundan 4 sene önce bu soruyu sormuş olsaydınız istikrarlı bir Irak ve istikrarlı bir Suriye ile hükümetler arası toplantılar yaptığımız bir dönemde riskleri daha az görür ve orta vadede önümüzü daha rahat gördüğümüzü söylerdim. Ancak her iki ülkede yaşanan etnik çatışmalar, istikrarsızlıklar o ülkeler kadar bizi de etkiliyor. Bu etkiyi aşmak için Kuzey Irak’ta yaptığımız enerji anlaşmasının ne kadar değerli olduğunu herkes takdir ediyordur.”

Barbaros gemisinin yaptığı sismik çalışmalara ilişkin olarak ise Davutoğlu şunları söyledi:

“Kıbrıs diye bir devlet 1960 yılında kurulan ortaklık devleti ki onu Türkiye Cumhuriyeti veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok etmedi. Onu 1974 yılında bir Yunan cuntasının adadaki temsilcileri yok ettiler. Şimdi bu devletin eğer varlığından bahsediliyorsa Kıbrıs adasının bütün kıta sahanlığında Rumların olduğu kadar Türklerin de hakkı vardır. Uluslararası hukuk realitesini ve bu gerçeği herkesin kabul etmesi gerekir.”

“Amerika ve Irak yönetiminden peşmergeler ile ilgili açıklamalar yapılıyor. Peşmergelerin geçişi başladı mı? PKK ve Peşmerge nasıl ayırt edilecek?” sorusuna ise Davutoğlu şu cevabı verdi:

“Yanı başımızda büyük bir savaş yaşanıyor. Türkiye bu savaştaki insani acıları dindirebilmek için her şeyi yaptı ve yapmaya devam ediyor. Kobani’den 200 bin kardeşimizi de aldık. Türkiye’nin güvenliğine, uluslararası çıkarlarına herhangi bir tehdit oluşması halinde de teskereleri çıkardık, yeniledik. Bu konjonktürde Kobani’deki çatışmalar devam ederken Türkiye’nin Kobani’deki sivil halka, kesinlikle PYD veya PKK değil, Kobani’deki duruma lojistik ve insani destek sağlaması doğaldır. Her türlü yardımı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Kobani’deki durumu dengeleyebilmek veya Kobani’deki durumu en azından zararlarını minimize edebilmek için bazı unsurların Kobani’ye geçişi konusunda da insani ve lojistik amaçlı söylüyorum görüşmeler sürüyor. Bu görüşmeler çerçevesinde gerekli adımlar atılır. Şu anda böyle bir geçiş başlamış değildir. Bu tür konular belli bir güvenlik unsuru söz konusu olduğu için güzergah, miktar gibi konuları kamuoyunu konuşmamız doğru değil. Türkiye’yi son dönemde dahi kana bulamak, şehirlerimizi yakmak, yıkmak gibi eylemler içinde olan PKK veya buna müzahir unsurların Türkiye sınırlarından oraya geçmesi mümkün değildir. Peşmerge ise Irak Anayasası’nın bir kurumsal bir parçasıdır. Bu konuları da lojistik ve insani destek amaçlı işbirliği yapılabilir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Denizli OSB’de ‘Örme teknolojisi ve kumaş hataları’ konusu ele alındı DENİZLİ(İHA) – Denizli Organize Sanayi Bölgesi, Tekstil Mühendisleri Odası Denizli Şubesi ve Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tekstil Mühendisliği işbirliğinde, “Örme Teknolojisi ve Kumaş Hataları” konulu seminer gerçekleştirildi. Denizli Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü (OSB), tekstilin başkenti Denizli’de sektör paydaşları, sanayiciler ve personellerine yönelik önemli bir seminere ev sahipliği yaptı. Tekstil Mühendisleri Odası Denizli Şubesi ve Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tekstil Mühendisliği işbirliğinde, Denizli OSB Konferans Salonu’nda “Örme Teknolojisi ve Kumaş Hataları” konulu seminer gerçekleştirildi. Seminerde Yuvarlak Örgü Satış Müdürü Mehmet Erdem Aktenk, Teknik Müdürü Atılım Kasapçopur ve Çorap- Triko ve Raşel Örgü Teknik Müdürü Muhittin Kaya konuşmacı olarak yer alırken, seminerin moderatörlüğünü PAÜ Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Ali Serkan Soydan gerçekleştirdi. Yoğun katılımın olduğu seminerde katılımcılara bilgi ve deneyimlerini aktaran konuşmacılar merak edilen soruları da yanıtladı. Ev sahipliği için Denizli OSB yönetimine teşekkür Denizli’nin tekstil alanında önemli bir şehir olduğunu vurgulayan Yuvarlak Örgü Satış Müdürü Mehmet Erdem Aktenk, “Denizli’de tekstil sektöründeki paydaşlarımızla birlikte olabilmek, onlara firmamızın son teknolojilerini sunabilmek ve ortak mesleki bir dil oluşturabilmek adına çok güzel bir fırsat oldu. Bizleri burada ağırlayanlara, ev sahipliği için Denizli OSB Yönetimine çok teşekkür ederiz.” diye konuştu. Etkinliğin moderatörlüğünü yapan PAÜ Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Ali Serkan Soydan, “Etkinliğimizi Tekstil Mühendisleri Odası Denizli Şubesi ile ortaklaşa düzenledik. Ev sahipliğimizi yapan Denizli OSB Yönetim Kurulumuza çok teşekkür ederiz.” dedi. “Düzenlediğimiz etkinliklere hız kesmeden devam edeceğiz” Denizli OSB Yönetim Kurulu Başkanı M. Abdülkadir Uslu ise bölge müdürlüğü olarak ev sahipliği yaptıkları etkinliklere katılım sağlayan herkese teşekkür ederek, “Denizli’deki sivil toplum kuruluşlarımız ve Pamukkale Üniversitesi ile işbirliğinde pek çok etkinliğe imza atıyoruz. Sanayicilerimize yarar sağlayacak, kentimizin gelişiminde taş üstüne bir taş daha koyacak her türlü eğitim, seminer, panel vb. etkinliklerde yer almak ve ev sahipliği yapmak bizim için bir mutluluktur. Düzenlediğimiz etkinliklere hız kesmeden devam edeceğiz.” diye konuştu.
Erzurum Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrenci kongresinin ilki ETÜ’de gerçekleştirildi Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) ev sahipliğinde I. Ulusal Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi düzenlendi. Moleküler Biyoloji ve Genetik alanındaki güncel gelişmeleri konuşmak ve Türkiye’nin her bölgesinden akademisyenler ile öğrencileri bir araya getirmek amacıyla birincisi düzenlenen Ulusal Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi’nin açılışına ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ali Fatih Yetim, Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Programın açılışında konuşan ETÜ Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Kara, moleküler biyoloji ve genetiğin modern bilimde önemli bir role sahip olduğunu ifade ederek, kongrenin öğrencilerin kariyer gelişimine önemli katkılar sunacağını dile getirdi. Prof. Dr. Kara’nın ardından konuşan Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ümit İncekara, ETÜ Fen Fakültesinde eğitim kalitesinin ortalamanın oldukça üzerinde olduğuna dikkat çekerek, kısa zamanda önemli bir mesafe kaydettiklerini ve birçok yenilikçi uygulamayı hayata geçirdiklerini belirtti. Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Rektör Çakmak ise öğrenci kongrelerini çok önemsediklerini söyleyerek: “Değerli arkadaşlar bu ve benzeri organizasyonlara katılımınız sizlere ilerleyen süreçlerde çok önemli kazanımlar sağlayacaktır. Kongre, sempozyum ve çalıştay gibi programlara katılımınız sizlerin aynı zamanda ortak çalışma kültürünü çok önemsediğiniz anlamına da geliyor. Nitekim iş hayatına adım atarken derslerde elde ettiğiniz başarıların yanı sıra bu ve benzeri programlara katılımınız size referans olacak. Eğitim öğretim hayatınız boyunca kendinizi geliştirmek için neler yaptığınız sorusu her zaman karşınıza çıkacak. ETÜ olarak Ulusal Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğrenci Kongresi’nin birincisini yaparak bir geleneği başlattık. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bu kongrenin devamı da gelecek. Bu vesileyle kongremizin düzenlenmesinde emeği geçen öğrencilerimize ve hocalarımıza teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum” diye konuştu Türkiye genelinden 13 üniversiteden 400’e yakın öğrencinin katıldığı kongrede çok sayıda poster ve sözlü sunumun yapılırken Bitki ve İnsan Çalışmalarında Bor, Nörodejeneratif Hastalıklar, Protein Mühendisliği ve Kanser Çalışmalarında hedef moleküllerin Tespiti ve Aday İnhibitörlerin Sentezi konuları ele alındı.
Ankara Bakan Uraloğlu: “Turistik Diyarbakır Ekspresi, kültürel değerler ile doğa harikası manzaralarıyla kültürel iletişimi de güçlendirecek" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, seferlerine yeni başlayan Turistik Diyarbakır Ekspresi’ne ilişkin, “Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek” dedi. Bin 51 kilometre hat uzunluğunda Ankara-Diyarbakır güzergahında işletilecek olan 180 kişi kapasiteli Ankara-Diyarbakır-Ankara Turistik Treni, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun da katıldığı trenle seferine başladı. Ankara Tren Garı’nda gerçekleştirilen uğurlama töreninde konuşan Uraloğlu, trenin Ankara-Diyarbakır seferinde Malatya’da 3 saat, Diyarbakır-Ankara seferinde ise Elazığ’da 4 saat, Kayseri’de ise 3 saat turizm amaçlı duracağını belirterek, “Hiç şüphesiz Turistik Diyarbakır Ekspresi, uzun süre durarak gezme imkanı sağlayacağı Malatya ve Yolçatı destinasyonları başta olmak üzere bölge ekonomisine de katkıda bulunacak. Güzergah boyunca buralardaki tarihi ve kültürel değerler ile doğa harikası manzaraları görme imkanı sunarak kültürel iletişimi de güçlendirecek. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. “Yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor” Seyahat severler için sadece yurt içinde değil, yurt dışında da tren rotaları olduğunu kaydeden Uraloğlu, “İstanbul-Sofya Treniyle Avrupa’ya ulaşmak da hem ekonomik hem de çok konforlu. Aslında turistik trenler hem vatandaşlarımıza hem de yurt dışından ülkemize gelen konuklarımıza, demiryollarımızın yeni yüzü ve vizyonuyla, dahası Türkiye’nin yeni yüzü ve vizyonuyla örtüşen bir etkinlik sunmaktadır. Ayrıca yurt içinde yeni rotalarda işletilebilecek turizm amaçlı trenlerin sefere konulması ile ilgili başta Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla çalışmalarımız da devam ediyor” diye konuştu. “22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdik” Uraloğlu, 22 yıl içinde demiryollarına 57 milyar dolar yatırım gerçekleştirdiklerine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti: “Tarihi İpek Yolunun canlandırılmasını amaçlayan ‘Tek Yol Tek Kuşak’ girişiminin en önemli halkasını oluşturan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nı inşa ettik. Bu projeyle birlikte Asya ile Avrupa kıtaları arasında kesintisiz demiryolu ulaşımı mümkün hale getiren Marmaray ile Londra’dan Pekin’e kadar en güvenli, kısa ve ekonomik uluslararası demiryolu koridorunu oluşturduk. 2002’de devraldığımız 10 bin 948 kilometre olan demiryolu uzunluğumuza; 2023 yılı itibarıyla, 2 bin 251 kilometresi YHT ve Hızlı tren hattı olmak üzere yaklaşık 3 bin kilometre demiryolu ekledik. Demiryolu ağımızı 13 bin 919 kilometreye yükselttik. Ülkemizi, Yüksek Hızlı Tren işletmeciliği ile tanıştırdık ve Avrupa’da 6. dünyada 8. hızlı tren işletmecisi yaptık.” Yüksek Hızlı trenler ile bugüne kadar 85 milyon yolcu taşıdıklarını dile getiren Uraloğlu, bu yükselen trendi daha da yukarıya taşıyacaklarını sözlerine ekledi.