POLİTİKA - 26 Ekim 2015 Pazartesi 17:29

Davutoğlu: 'Üniversitedeyken bir grubun saldırısına uğradım'

A
A
A
Davutoğlu: 'Üniversitedeyken bir grubun saldırısına uğradım'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, üniversite öğrencisi olduğu yıllarda karşıt görüşlü kişilerin saldırısına uğradığını belirterek, “Camiden bir kitapçıya gitmek için çıktım. Farklı karşı gruptan bir grubun saldırısına uğradım. Olaydan sonra hafif bir yaralanma oldu. Şiddete o zaman da karşıydım” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT’de yayınlanan “Şimdi ve Burada” isimli programda öğrencilerle buluştu. Üsküdar Nevmekan’da canlı yayında öğrencilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, zaman zaman kendi öğrencilik yıllarından anılar anlattı. Başbakan Davutoğlu Kürt kökenli bir öğrencinin, terör gruplarının baskıları nedeniyle memleketine gidemediğinden yakınması üzerine, “Çözüm süreci istediğimiz gibi devam etmiş olsaydı şu anda herhalde bahsettiğiniz sıkıntılarla karşılaşmazdık. Sizlerin buna sahip çıkmanız lazım. Burada aynı masada oturduğunuz arkadaşların gözünde muhabbet görüyorsanız kimse aranızda bir ayrımcılık çıkartamaz. Bizim tek meselemiz o çocukları kurtarmak. Birileri de o çocukların eline daha gencecik yaşlarda silah veriyor. Biz samimiyetle çözüm sürecinin başarısı için çaba sarf ettik, çaba sarf etmeye devam edeceğiz. İnşallah bu topraklara ortak kader bilincine dayalı yeni bir dönem başlatacağız ama şundan da kimsenin şüphesi olmasın; 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polisimizin şehit edilmesinden sonra başlayan huzur ve demokrasi operasyonu arkadaşların, senin memleketine rahatlıkla gidebilecek şartlar oluşuncaya kadar sürdüreceğiz. Bir taraftan terörle mücadeleyi sürdüreceğiz, bir taraftan demokrasiden özgürlüklerden sapma olmayacak. Ben 12 Eylül’de sizin yaşlarınızdaydım. Nasıl bir isyan duygusuyla 12 Eylül’e karşı harekete geçtiğimizi biliyordum. 28 Şubat’ta da öğrencilerime üniversitede ne tür baskılara maruz kaldığımızı hatırlıyorum. Bir daha o günlere dönmeyeceğiz ama bir daha da terör odaklarının gençlerimizi çatışmalara götürmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

“AK PARTİ İKTİDARDAYKEN FAİLİ MEÇHULLER OLMAYACAK”

Başbakan Davutoğlu, tartışılan “Beyaz Toroslar” sözlerine de açıklık getirdi. Beyaz Toroslar’ın faili meçhullerin bir sembolü olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Benim akademik hayattan siyasi hayata geçerken uyum sağlayamadığım meselelerden biri bu. Öğretim üyeleri hayatında dikkatlice söyler. Şimdi ne söylerseniz cımbızla bir kısmı alınıyor ve herkes istismar ederek yorumluyor. Operasyon dolayısıyla bir kaygı vardı, ‘Türkiye 90 yıllara geri dönecek mi?’ diye. Ben öyle bir kaygının geçersizliğini ifade etmek için söyledim. AK Parti iktidardayken bir daha faili meçhuller olmayacak. O beyaz Toroslar PKK gelişmesine imkan sağlıyordu. PKK varlığı beyaz Torosların sayısını arttırıyordu. AK Parti her ikisini de yok etmek için demokrasi ortamı gayreti içine girdi. Kastettiğim buydu. Ama yine başka yerlere çekildi. Bir daha beyaz Torosları bu ülke görmeyecek ama PKK terörünün dağlara götürüp genç yaşta feda ettiği gençleri de görmeyecek. İnşallah bunları hep birlikte tarihe gömeceğiz” ifadelerini kullandı.

“BİZİMLE FARKLI FİKİRDE OLANLAR İÇİN GÖZYAŞI DÖKTÜM”

Zor bir dönemde öğrenci olduğunu anlatan Davutoğlu, “Lisede hazırlık sınıfında hepimiz birbirimizin arkadaşlarıydık, çocukça birbirimize bağlıydık. Yatılı okuyordum. 76-77’ye geldiğimiz dönemde birden yollarımız ayrıldı. Beraber büyüyenler bir kısmı sağcı, bir kısmı solcu değişik görüşlere doğru gitti. Bir anda beraber top oynadığınız, birbirinizin gözyaşını sildiğiniz arkadaşlar, bir anda karşı kutuplar içinde çatışan taraflar olduk. O kadar acı bir serüvendi ki biz lise 3’de iken bizim liseden 2 genç öldürülmüştü. Bakıyorum geriye onlar hepsi güzel bir Türkiye ideali içindeydiler. Ben de o dönemde üniversitede okuyordum. Camiden bir kitapçıya gitmek için çıktım. Farklı karşı gruptan bir grubun saldırısına uğradım. Biz bir olaydan sonra hafif bir yaralanma oldu. Hiçbir zaman şiddete o zaman da karşıydım. Evde istirahat ederken o zaman tehditler olurdu. ‘Okula gelme’, ‘şunu yapma’ falan. Bir arkadaşım geldi daha sonra bir olayda öldürülen bir arkadaşım. Ben yara bere nedeniyle yüzümde bantlar var. Dedi ki ‘bu şartlarda nasıl kitap okuyorsun ertesi gün okula gideceğimiz belli değil’. Dedim ki ‘Bize esas bu memlekette 40 yaşlarında görev düşecek. Şu an mücadelemizi veririz ama esas üzerimize sorumluluk düşecek dönem 40’lı yaşlar. Dolayısıyla kendimi bir taraftan o güne hazırlamak zorundayız’. ‘Ben öyle düşünemiyorum herhalde beni öldürürler’ dedi. Bir hafta sonra evinden çıkarken öldürüldü. Bunlar 78-79 yılları. Gerçekten stratejik derinliği 40 yaşında yazdık. O zaman belki biz de hayatımızı kaybedebilirdik. O günlerde bizimle karşı fikirde olanlar için bile gözyaşı döküyorum. Hepsi pırıl pırıl gençlerdi çünkü. Biri bağımsız Türkiye, birisi büyük Türkiye diyordu ama herkes onurlu bir Türkiye istiyordu” ifadelerini kullandı.

''TEK ŞEY ARADILAR ONURLU BİR HAYAT''

Arap baharı ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, “Tahrir meydanı yıllarca genç görmedi. Bir anda o meydana gençler niye çıktı. O gençler arasına İslamcısı, milliyetçisi, solcusu vardı. Tek şey aradılar onurlu bir hayat. O gençler çok basit şeyler istediler. Demokrasi, kalkınma ve özgürlükler istediler. O gençlerden bir kısmı her ideolojiden mısırlı genç 2011 Genel Seçim kampanyasında Konya’ya geldi. Bir gece Konya’da tarihi bir çevrede sabaha kadar sohbet ettik. Hayretler içerisinde kitabımın bazı bölümlerini nasıl tartıştıklarını gördüm. Mısır bayrağı o zaman her yerde demokrasinin bayrağı olarak görülüyordu. İşte o gençleri susturdular. Hepsi hapiste şu an o genç liderleri. Biz bunu iyi biliriz 12 Eylül’de hepimiz öğrenciydik. Sağcı solcu hepsini toplamışlardı. Darbenin iyisi olmaz, otoriter yapını iyisi olmaz. Şunu düşünün 12 Eylül’e isyan eden Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, hepimiz nasıl şimdi Türk siyasi hayatına damgamızı vuruyorsak, eminim o gençlerin arasından çıkacak yeni gençler Mısır’ın kaderini değiştirecekler. Dolayısıyla o gençler kimsenin komplosuyla ortaya çıkmadı. O gençler kendi dinamikleriyle ortaya çıktılar. Ben o gençlerin hepsine saygı duyuyorum” diye konuştu.

“BENDE HİÇ IŞİD’İ DESTEKLEYECEK YÜZ VAR MI?”

Davutoğlu, Türk hükümetinin IŞİD’i desteklediği yönündeki eleştiriler için ise, “Arkadaşlar bana bir bakın yüzüme konuşmama. Bende hiç IŞİD’i destekleyecek bir yüz var mı? Cevap bu alkışlarda. Sizin anladığınızı onlar anlamıyorlar. Bir dergi çıkarıyorlarmış ‘en büyük düşmanlarınız Erdoğan ve Davutoğlu’dur’ diyorlar. Esas tehlike AK Parti’nin yaklaşımı çünkü bizim temsil ettiğimiz İslam IŞİD’in tam karşıtı ve o İslam İŞİD’i etkisiz kılacak olan İslam” şeklinde konuştu.

“GECE UYKUMUN BÖLÜNMEDİĞİ HİÇBİR GÜN YAŞAMADIM”

Başbakan olarak gece çalan telefonlardan ürktüğünü anlatan Davutoğlu, “Sabah erken saatlerde çalan telefon beni hep tedirgin eder. Gece uykumun bölünmediği hiçbir gün yaşamadım. Türkiye büyük bir ülke her yerde bir olay olur. Genellikle içişleri bakanları aradıklarında insanın o anda zihnine bir şüphe düşer. Bu sabah içişleri bakanı aradığında bir IŞİD hücresine yapılan bir operasyonda kapıyı açmak için yüklenildiğinde oraya yerleştirilen bombalarla iki şehit verdik. Bu kadar yoğun mücadele veriyoruz ama hala benzer suçlamalar yöneltiliyor. IŞİD zihniyetine karşı bizim fiili emniyet tedbirlerimiz dışında zihniyete karşı ideolojik bir mücadele de vermemiz gerekiyor çünkü İslam dinin hiçbir şekilde kabul etmediği bir zihniyet var orada. PKK il mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızın kimliğine önem veriyorsak, IŞİD ile mücadele ederken de İslam dinine hiçbir şekilde töhmet getirilmemesine özen göstermek lazım” diye konuştu.

“GEL SENLE ANLAŞALIM, BİR İŞ KUR 50 BİN TL VERELİM”

Davutoğlu taşeron işçi olarak çalıştığını söyleyen bir bilgisayar mühendisliği bölümü öğrencisine de anlaşma önererek, “Gel senle anlaşalım. Taşeron meselesini çözeceğiz inşallah. Bir iki arkadaş daha bul üniversite bitiğinde başvur bilgisayar alanında bir iş başlat. Hemen sana 50 bin TL verelim. Taşeron işçilere saygımız sonsuz. 100 bin TL de faizsiz kredi veririz. Sonra bir işyeri kur” dedi.

Başbakan Davutoğlu AK Parti ve gençler arasının açıldığı yönündeki değerlendirmelerle ilgili bir soruyu da yanıtlayarak, “7 Haziran seçimlerinden sonra bazı araştırmalar yaptık. Bir bunun doğal tarafı var. İktidar olana karşı gençlerde genelde bir mesafe vardır. Ben bunun bizim açımızdan mazereti olmadığı kanaatindeyim. Gurur duyduğum taraf biz azla yetinen bir gençlik yetiştirmedik. Buradaki arkadaşların çoğu Ak Parti iktidara geldiğinde 3-5 yaşındaydı. AK Parti öncesini bilmiyor. AK Parti standartları öyle yükseltti ki talepler de yükseldi. Şimdi o gençlerin yükselen talep profili biraz da AK Parti’nin eseri. Şimdi yapmamız gereken bütün bu buluşmalarla gençlerin dünyasını daha yakından tanımalıyız. Neredeyse 10 yılda bir artık yeni bir nesil geliyor. İnşallah bu makas kapanacak” ifadelerini kullandı.

“OLA Kİ BİR YANLIŞ VARSA BUNUN PEŞİNİ BIRAKILMAZ”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dilek Doğan’ın ölümüne ilişkin bir soruya ise, “Genç kızımızla ilgili bütün araştırmalar yapılıyor. Özen gösterilerek bazı emniyet tedbirleri alınıyor ama ola ki herhangi bir yanlış varsa bunun peşi bırakılmaz” diyerek yanıt verdi. Davutoğlu, Türkiye’nin dış politikasında hayalperest olduğu yönündeki eleştirilere de yanıt vererek şunları söyledi:

“Hayalperest olmak ayrı, hayallerinin olması insanın ayrı bir şey. Hayallerinizi hiç terk etmeyin. Benim hala hayallerim var. Türkiye 2001 mayısında dünyanın en derin ekonomik krizini yaşıyordu. Benim kitap çıktığında bir çok kişi bu mümkün değil diyordu. Şimdi bakın 2001 Mayısı’ndan bugüne 13 yılda Türkiye şu anda dünyada en fazla dış temsilciliği olan ülke sıralamasında 6’ıncı. G 20 dönem başkanlığını yapacağız. Türkiye’nin boyunun üstünde. Hedeflerinizi koyarken hiçbir zaman şu anki kapasitenize göre tayin etmeyin. Şu anki kapasite zaten hedef olmaz. Barfiksin nerede olması lazım. Boy seviyesinde bir barfiks bir fayda sağlar mı. Boydan çok yukarıda ise anlamsızlaşır. En doğru barfiks boyun biraz üstünde olacak siz zıplayacaksınız. Ülkeler için de geçerli bu. Bizim gençliğimizde Türkiye Yunanistan ile karşılaştırılırdı. Şimdi biz Yunanistan ile karşılaştırılıyor muyuz? Türkiye’nin ölçeği değişti. Hedeflerimizi hep kapasitenin üstünde ve ideallere yakın yerlere koyacağız. Sonra daha yukarı çekeceğiz.”

“GEZİYE KATILAN GENÇLERLE SOHBET ETMEK İSTERDİM”

Bir soru üzerine Gezi olaylarına katılan gençlerden bir grup ile birkaç gün sohbet etmek istediğini söyleyen Davutoğlu, “Çünkü onların hepsi bizim gençlerimiz. Biz onların hiçbirine terörist diye bakmadık. Kesinlikle hiçbir gence potansiyel suçlu diye bakmadım hayatımda. Her ideolojiden öğrencim olurdu. Yüksek lisansa başlayacak öğrencilere kendi makalelerimi verir eleştirmelerini isterdim. Siz hepiniz bizim yaptıklarımız taklit ederseniz yeni ve özgün düşünce üretemezsiniz. Orada gençlerin hissiyatlarına bizim yabancılaşmamızdan daha çok, o hissiyatları belli kesimler istismar etmeye kalktı. O zaman sayın başbakanımız da görüşmüştü bazı gençlerle. Şu anda bize en muhalif olan kim ise onları dinlemeye ve konuşmaya hazırız. Gençlere terörist diye bakan tutumu kabul etmem. Ama teröristler gençleri istismar ediyorsa onun da önünü kesmek lazım. Çünkü biz o çatışmalardan çok çekmiş bir nesiliz” dedi.

“BÜTÜN O BORÇLARI SİLECEĞİZ”

Başbakan Davutoğlu üzerlerinde borç gözüken gelir testi mağduru öğrencilere müjde de vererek, “Test deyince gençler korkup gitmiyor. Gençleri borçlandırmak düşüncemiz yok. Biz size borçluyuz. 1 Kasım’dan sonra yapacağımız bütün o borçları silmek olacak. Okulu bitirdikten sonra 2 yıl mühlet vereceğiz. Sistem oturacak iki yıl sona ödemeye başlayacaksınız” ifadelerini kullandı.

“KİMSEYİ ART NİYETLİ GRUPLARIN PLANINA MUHTAÇ ETMEYECEĞİZ”

Davutoğlu bir öğrencinin yurtlarda barınma sorunu ile ilgili sorusuna da, “Yurt imkanları arttı. En kısa zamanda isteyen herkese yurt imkanı sağlayacak bir tedbir de alacağız. Kimseyi art niyetli grubun planına muhtaç etmeyeceğiz. Bütün gençlerin barınma imkanlarını en kısa sürede çözeceğiz” diyerek yanıt verdi.
Davutoğlu’nun öğrencilerle sohbeti renkli diyaloglara da sahne oldu. Kız arkadaşının ailesinden istemek için Başbakan Davutoğlu’ndan yardım isteyen bir genç, salonda gülüşmelere neden oldu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.
Samsun Polis, dolandırıcılara karşı vatandaşları uyardı Samsun Vezirköprü’de polis ekipleri hırsızlık, dolandırıcılık konularında vatandaşları bilgilendirerek uyarıcı broşürler dağıttı. Vezirköprü İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik’in de katıldığı çalışmada birim amirleri ile polisler vatandaşları dolandırıcılık olaylarına karşı yüz yüze bilgilendirdi. Emniyet Müdürü Çelik, "Kendisini polis, asker, savcı ya da kamu görevlisi olarak tanıtarak para ve altın isteyen kişilere itibar etmeyin” dedi. İlçe merkezinde gerçekleştirilen çalışmalarda broşür dağıtılarak çok sayıda vatandaşa siber güvenlik, KADES, hırsızlık ve dolandırıcılık konuları hakkında yüz yüze bilgi verildi. Gerçekleştirilen çalışmalar çerçevesinde, özellikle dolandırıcılık konularıyla ilgili; pazar yerlerinde, taksi durakları ile kuaförlerde, kahvehaneler ile kafeler de, iş yerleri ve parklarda vatandaşlarla görüşüldü. Yapılan bilgilendirmede, “Kendisini polis, asker, savcı ya da kamu görevlisi olarak tanıtarak para ve altın isteyen kişilere itibar etmeyin. Bu kişiler çünkü dolandırıcıdır. Bu kişiler sizleri inandırmak için kimlik ve adres bilgilerinizi hatta kimlik numaranızı dahi söyleyebilir. Bunlara itibar etmeyin. Bankadan aradığını söyleyerek ’kredi kartı aidatınızı ve dosya masraflarınızı iade ediyoruz’ diyerek kart ve şifre bilgilerini isteyen kişilere inanmayın. İnternet sitelerinden alışveriş yaparken dikkatli olun, güvenilir siteleri tercih edin" ifadelerine yer verildi.
Bolu Bolu’da 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi, Bolu’da düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu kongrede Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.