ÇEVRE - 28 Temmuz 2018 Cumartesi 20:53

Denizleri kirleten tekne ve milyonluk yat sahipleri yandı

A
A
A
Denizleri kirleten tekne ve milyonluk yat sahipleri yandı

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Mavi Kart sisteminin Türkiye'deki tüm limanlarda uygulanmaya başladığını belirterek, "Milyon dolarlık teknelerle gezip, ondan sonra da gezdiği denizi kirletmek, medeni bir davranış değil. Tekne sahibi vatandaşlarımız, teknesinde tuvalet, lavabo varsa, o sıvı atıkları belli aralıklarla kıyıdaki sisteme veriyorlar. Atığı verdiğini de Mavi Kart sistemiyle belgeliyorlar. Biz bu konudaki denetim yetkisini Sahil Güvenlik Komutanlığı'

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Mavi Kart sistemini tanıtmak ve denetlemelerde bulunmak için İzmir'in Çeşme ilçesine geldi. Birpınar'ı, Çeşme Kaymakamı Hacı Mehmet Kara, Çevre Yönetimi Genel Müdürü Sebahattin Dökmen, Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanı Albay Mete Çağlar, Çeşme Sahil Güvenlik Komutanı Kıdemli Üsteğmen Önder Bulut, Çeşme Emniyet Müdürü Gürcan Alev, Çeşme Jandarma Komutanı Binbaşı Emin Yılmaz, Çeşme Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Nurettin Sipahican karşıladı.

Bakan Yardımcısı Birpınar ve beraberindekiler, iki Sahil Güvenlik botu ve bir Gümrük Muhafaza botu eşliğinde, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne ait botla deniz açılarak, Çeşme denizi ve marinalar hakkında bilgi aldı. Ilıca Körfezi’nde gerçekleştirilen deniz turunun ardından Marina'ya çıkan Bakan Yardımcısı Birpınar, gazetecilere Mavi Kart sistemi hakkında açıklamalarda bulundu. 

"Gelecek nesillerimiz için denizlerimizi korumalıyız" 

Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Birpınar, Türkiye'nin tüm denizlerini korumak için iki yıldır yoğun bir çalışma başlatıldığına dikkat çekerek, "Avrupa Birliği sürecinde Barcelona Sözleşmesi kapsamında, bölgenin Akdeniz'e kıyısı olan bütün denizleri koruma altındadır. Biz denizlerimizi gelecek nesillerimiz için korumak istiyoruz. Dünyada en çok oksijen üreten yerler, denizlerimiz ve okyanuslarımızdır. Gelecek nesillerimizin faydalanmasını istiyorsak, oradaki canlı varlığı korumak ve yaşatmak zorundayız. Gelecek nesillerimizin buralarda denize girmesini, tatillerini geçirmesini veya bu bölgenin insanlarının buradan turizm geliri elde etmesini istiyorsak, denizlerimizi korumamız gerekiyor" dedi. 

Denizlerdeki kirliğin en önemli nedeninin kıyılardan gelen çöpler olduğunu ifade eden Bakan Yardımcısı Birpınar, "Kara kökenli kirletici dediğimiz atıklar, vatandaşımızın sokağa attığı pet şişeler, yağmurla denize ulaşıyor ve denizlerimiz böyle kirleniyor; ayrıca teknelerden dolayı kirlilik oluşuyor. İstanbul'dan biliyorum, teknelerinin içinde yaşayan insanlar var. Yiyor, içiyor, lavaboya gidiyorlar. O sıvı atıkları aynı yere basmaya başlıyorlar. Çünkü onların atık depolama sistemi yok" diye anlattı. 

“Milyon dolarlık teknelerle gezip, ondan sonra da gezdiği denizi kirletmek, medeni bir davranış değil” 

Türkiye'de, 296 limanda, yani Türkiye'nin bütün yat limanlarında, teknelerin yanaştığı her yerde Mavi Kart uygulamasını başlattıklarını açıklayan Birpınar, "Tekne sahibi vatandaşlarımız, teknesinde tuvalet, lavabo varsa, o sıvı atıkları belli aralıklarla kıyıdaki sisteme veriyorlar. Atığı verdiğini de mavi kart sistemiyle belgeliyorlar. Biz bu konudaki denetim yetkisini Sahil Güvenlik Komutanlığına devrettik. Onlar sürekli olarak denizlerimizi ve tekneleri kontrol ettikleri için, zaman zaman tekneleri durduruyor ve mavi kart numarasını soruyor. O teknenin atığını en son ne zaman verdiğini, hangi limandan ne zaman hareket ettiğini sistemden online olarak görüyor. Biz Bakanlığımızda da bu sistemi görüyoruz. Eğer o tekne sıvı atıklarını vermemişse, 'Bu kadar zamandır denizdesin, atıklarını ne yaptın?' diye soruyorlar. Eğer cevap veremiyorsa, o tekneleri cezalandırıyoruz. Milyon dolarlık teknelerle gezip, ondan sonra da gezdiği denizi kirletmek, medeni bir davranış değil. Bu denetimler, sadece Türk bandıralı tekneler için değil, yurt dışından Türkiye'ye gelen tekneler de, 3 gün süresince burada kaldığı zaman mavi kartı almak zorundadır. Onlar da atıklarını verdiğini online olarak sisteme işletmek zorunda. Bu sistemi bütün Türkiye'de kurduk" diye konuştu. 

"Katı atıklar da ayrı ayrı toplanacak" 

Ayrıca sıfır atık çerçevesinde bütün limanlarda, plastiği, camı, metal ve organik atıkları ayrı ayrı toplayacak sistemi de kurduklarını ifade eden Bakan Yardımcısı Birpınar, "Teknede yaşayan insanlar atıklarını ayrı ayrı toplayarak, limanda da ayrı ayrı atabilecekler. Böylece o atıkların da ekonomiye kazandırılmasını istiyoruz. Sahil Güvenlik Komutanlığımız sürekli olarak yetkileri çerçevesinde kontrolleri yapacaklar. İstanbul gibi yerlerde de Büyükşehir Belediyesi kontrol ediyor. Bu kontrollerimiz devam edecek. Vatandaşlarımızın ve gelecek nesillerimizin, daha temiz, daha güzel denizlere kavuşması için bu kontrolleri yapacağız" şeklinde konuştu. 

"Mavi bayrakta birinci sıraya yükselme ihtimalimiz var" 

Ülkemize gelen turistlerin mavi bayraklı plajları internetten inceleyerek geldiklerini vurgulayan Birpınar, "459 tane mavi bayraklı plajımız ve 22 tane de mavi bayraklı marinamız var. Turistler, internetten bunları görüyorlar ve buraya geliyorlar. Mavi bayrakta, dünyada üçüncü sıradayız. Böyle gidersek, İspanya ve İtalya'nın da önüne geçip, birinci sıraya yükselme ihtimalimiz var. Yeter ki, vatandaşlarımız denizleri kirletenleri bize ihbar etsinler. Denize herhangi bir şekilde bir tekne atığını veriyorsa, vatandaşlarımız Alo 181 hattımıza ihbar etsinler. Bizler de onları Sahil Güvenlik ya da Kıyı Emniyeti ile bularak onlara ceza yazalım. Bu denizler hepimizin. Denizlerimizi korumak, kollamak görevi bize düşüyor. Sadece devletten kontrol beklemeyin. Her vatandaşımız, çevre gönüllüsü ve müfettişi gibi çalışmalı. Bunu yapabilirsek, her iki kişiden birisini çevre gönüllüsü yapabilirsek, çok şeyi başarmış oluruz" diyerek sözlerini tamamladı. 

Muhammet İsa Atagöz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Doç. Dr. Savaş Eğilmez; “Türk Devleti birçok bölgede barışı tesis ediyor” Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Türk devletinin bir çok bölgede barışı tesis ettiğini söyledi. Türklerin tarihleri boyunca coğrafi olarak çok geniş, ekonomik olarak zengin, nüfus olarak kalabalık ve çok uluslu, askeri olarak da çok güçlü devletler kurduğunu ifade eden Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Türk kültürünün ve Türk iktidarının en önemli unsurları adalet ve hoşgörüdür. Dolayısıyla kurdukları devletlerle hakim oldukları coğrafyalarda ve yönettikleri kavimler üzerinde adaleti, hoşgörüyü ve dolayısıyla da barışı tesis etmeyi başarmışlardır. Son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, coğrafi olarak Türk tarihinin küçük diyebileceğimiz devletlerinden biridir. Türk Devleti yüz ölçümü olarak seleflerine nazaran küçük olsa da kültürel mirasının ortaya çıkardığı etki oldukça büyüktür. Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Nitekim son yıllarda Türk Devleti’nin çeşitli alanlarda mesafe kat edip oldukça güçlenmesi, bahsettiğimiz güçlü mirastan gelen sorumlulukla birleşince, bulunduğu her bölgede barışı tesis eden Türk ordusunun varlığı, Cumhuriyet döneminin en geniş sınırlarına ulaşmıştır” diye konuştu. Türk Devletinin; KKTC, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Libya, Suriye, Irak, Katar, Somali’de barışı koruma adına askeri varlığını sürdürmeye devam ettiğini anlatan Doç. Dr. Savaş Eğilmez, “Aynı zamanda Türk donanması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi ile artan gerginliklerin tam da merkezinde, enerji ve bölgesel çıkarlar üzerinde çok önemli bir güç odağı olarak Akdeniz ve Ege denizlerinde devriye gezip, bölgenin tamamına güçlü varlığını hissettirmeye devam ediyor” diye konuştu. Libya Doç. Dr. Savaş Eğilmez, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, ülke içinde daha fazla bölgeyi silah zoruyla kontrolü altına alırken, darbeci lidere bazı Avrupa ve bölge ülkeleri de destek veriyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, ve Fransa gibi ülkelerin desteğini alan Hafter’in, Nisan 2019’da milislerine Trablus’u ele geçirmek için saldırı emri vermesiyle, zaten uzun süredir istikrarsızlıkla boğuşan Libya yeni bir şiddet sarmalına sürüklendi. Hafter, bölgesel destekçilerinden tedarik ettiği mali kaynak, ağır silah, paralı asker, silahlı insansız hava araçları (SİHA), savaş uçakları ve bunları kullanacak askeri danışmanlık desteğiyle Trablus’un kapılarına kadar dayandı. Başından beri Hafter ve bölgesel destekçilerinin, başkenti ve ülkeyi silah zoruyla kontrol altına alma niyetindeki bu darbe girişimine karşı çıkan Türkiye, uluslararası meşruiyete sahip Libya hükümetine desteğini açıkladı. Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümeti desteklemek için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı askeri uzmanlar Libya’ya gelerek, Libyalı muhataplarına danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Türkiye’nin destekleri neticesinde Libya’da Başbakan Fayez al-Sarraj hükümeti Hafter’e karşı üstünlüğü ele geçirdi. Suriye Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleştirilen en büyük dış operasyonlardan biri. Türk devleti, 2016 yılında hem DEAŞ hem de ABD destekli PKK/PYD terör örgütüne karşı Suriye’nin kuzeyine yönelik barış harekâtları düzenlemeye başladı. Türk Devleti, Mart 2017 tarihinde Fırat Kalkanı, bir yıl sonra Zeytin Dalı ve Ekim 2019 tarihinde düzenlediği Barış Pınarı harekâtları ile Suriye’deki yerleşim yerlerine barış ve huzur getirdi. Türk birlikleri ayrıca, Suriye’deki savaştan Türkiye’ye kaçan 3 milyondan fazla Suriyeliyi evlerine dönmeye teşvik etmek ve yeni bir mülteci dalgasını önlemek ayrıca bölgede bir terör koridoru oluşmasını engellemek amacıyla Kuzey Suriye’nin önemli bir kısmını kontrol altında tutmaya devam ediyor. Irak Kuzey Irak bölgesi PKK terör örgütünün yapılanması nedeniyle hayati öneme sahiptir. Uzun yıllardır bölgeye yerleşen ve yayılan terör örgütü Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. İrili ufaklı birçok kamp bölgeye yayılmış durumdadır. Terör örgütü Türkiye, İran ve Suriye sınırlarının sağladığı avantajları kullanmaktadır. Her üç sınıra yakın olmak örgüte uygun coğrafya, maddi imkân ve silah temini açısından güvenli bir ortam sağlamaktadır. Uyuşturucu ticaretinden silah ve insan kaçakçılığına kadar birçok alanda önemli gelirler elde edilmektedir. Suriye ve Lübnan’dan Kandil bölgesine geçişle beraber Türkiye’yi hedef alan birçok terör eylemi bu bölgeden yönetilmiştir. Türkiye içine rahatlıkla geçilerek terör faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Kandil bölgesi sahip olduğu zorlu coğrafi şartlar ve İran-Irak sınırlarını kapsayan konumuyla PKK terör örgütünün rahatlıkla hareket edebildiği bir bölge konumundadır. Türkiye’nin bu bölge üzerinde direkt bir kontrolünün olmaması terör örgütünün kendini güvende hissetmesine yol açmaktadır. 1980’lerden itibaren TSK gerçekleştirdiği başarılı sınır ötesi operasyonlarla PKK’yı birçok kez dağılma noktasına getirdiyse de bu bölgenin sahip olduğu konum sayesinde örgüt yeniden toparlanabilme imkânı yakalamıştır. Bu durum karşısında terörle mücadeleyi daha etkin kılabilmek için Türkiye bölgede askeri üsler kurma yoluna gitmiştir. Katar Türkiye ile Katar arasında varılan anlaşma gereği Türk askerinin başkent Doha’da bulunan El Rayyan Üssü’nde bulunması kararlaştırıldı. Katar’da açılan askeri üsse izin veren ilk adım olan “Türkiye-Katar Askeri İş Birliği Anlaşması” 2015’in Mart ayında Meclis Genel Kurulu’ndan ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın onayından geçmişti. Resmi kaynaklara göre Katar’da bulunacak Türk birliğinin asli görevi; “Gerçekleştirilecek müşterek/birleşik tatbikatların ve eğitimlerin vasıtasıyla Katar’ın savunma imkânının ve kabiliyetlerinin geliştirilmesinin desteklenmesi, her iki tarafın da diğer ülkelerin silahlı kuvvetleri ile eğitim/tatbikatlar icra edebilmesi, terörizmle mücadele ile uluslararası barışa katkı sağlamak” şeklinde belirlenmiştir. Somali Türkiye, 2017 yılında en büyük denizaşırı üssünü Mogadişu’da açtı; burada Türk askerleri, onlarca yıldır süren iç çatışmalarla harap olmuş bir ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmak amacıyla Somalili askerlere eğitim veriyor. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın 2011’deki ziyaretinden bu yana Afrika Boynuzu’ndaki yerini güçlendirerek eğitim, sağlık ve güvenlik gibi hizmetlerin canlandırılmasına yardımcı oluyor. Türkiye 2015 yılında Somali ile savunma ve sanayi anlaşmaları da imzalandı. Azerbaycan Türkiye silahlı kuvvetlerinin ayrıca Kardeş ülke Azerbaycan’da faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye, işgalci Ermenistan ile mücadelesinde ortak askeri eğitim ve tatbikatların yanı sıra başta Türk yapımı insansız hava araçları, füzeler ve elektronik savaş cihazlarının da bulunduğu yeni savunma sistemleri sağlama noktasında Azerbaycan’ı bir çok alanda desteklemektedir.”