SAĞLIK - 24 Mart 2017 Cuma 10:08

Down sendromlu gençler "Farklıyız ama biz de varız" dedi

A
A
A
Down sendromlu gençler "Farklıyız ama biz de varız" dedi

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü’nde, İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nın (İZEV) dünya resim sanatının en önemli eserleriyle down sendromluları bir araya getirdiği "Sanat ve Biz" sergisine ev sahipliği yaptı.

Aralarında Leonardo da Vinci, Caravaggio, Rembrandt gibi sanatçıların eserlerinin bulunduğu 12 eser, 12 down sendromlu gencin fotoğrafıyla birleştirilerek yeniden yorumlandı. Zihinsel engelli insanların hayatın her alanında yer alabilmeleri için çalışan İZEV’in, farklı şehirlerde galeri, havaalanı ve üniversitelerde yeni yüzleriyle sergilediği tablolar, down sendromluların hayatın her alanında olduğu gibi sanatta da var olduklarını ortaya koymayı ve 10 milyon kişide farkındalık uyandırmayı hedefliyor.

"Sanat ve Biz Projesi çok kıymetli"

"Sanat ve Biz" sergisinin açılışını down sendromlu gençlerle birlikte gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, projenin farkındalık sağlaması açısından çok kıymetli olduğunu dile getirdi. Down sendromlu ve diğer farklı bireyleri tek başlarına toplumda görebilmek için onların mutlaka desteklenmeleri gerektiğini ifade eden Duman, bu destek ve ortaya koyulan sosyal imkanlar sayesinde gençlerin daha öz güvenli olacaklarının altını çizdi.

Yeni nesil bir farkındalık projesi

"Sanat ve Biz" projesinin fikir sahibi İZEV gönüllüsü Hakan Kural, ülkede çok ses getiren projenin detaylarını paylaştı. Projenin, engelli bireyler için daha önce yapılan projelerden farklı bir tarafı olduğunu söyleyen Kural, "Projemiz farklı çünkü burada ön planda olan bağış yemeklerine katılan insanlar ya da toplanan bağışlar değil. Burada görünürde olan down sendromlu gençler. Gençlerin yüzlerini dünyaca ünlü tablolara yerleştirerek onların da bir sanat eserinin ana ögesi olabileceklerini ortaya koyduk. Bu yüzden projeyi yeni nesil bir farkındalık projesi olarak lanse ettik. Böylece, hayatın içinde var olan değerleri çocuklarla özdeşleştirdiğimiz, onların ana öge olduğu bir proje çıktı ortaya. Amacımız ulusal ve uluslararası görünürlük çalışmalarına katkı sunmak" dedi.
Projenin, down sendromlu gençler üzerindeki etkilerine de değinen Kural, gençlerin sergiyi anlatıcı konumunda olmaları ve sergi görsellerinden oluşan defterleri imzalamalarıyla öz güvenlerinin arttırdığını, sergi sayesinde, bugüne kadar down sendromlu çocuklarını hayata katmayan ailelerin projede yer alabilmek için İZEV’e başvurduklarını aktardı.

"Down sendromlular engelli değil, 'farklı'"

İZEV’in çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Genel Koordinatör Merve Kılıç, Türkiye'de zihinsel engellilerle ilgili ilk çalışmaları yapan kurumun İZEV olduğuna söyleyerek vakfın, zihinsel engellilere eğitim verilmesi için İstanbul Şişli’de açtığı Saadet İlköğretim Okulu ile eğitim alanında da önemli bir adım attığını vurguladı. Vakfın, zihinsel engelli gençlerin sosyalleşmeleri, meslek edinmeleri için çalıştığını belirten Kılıç, "Amacımız onların engelli veya sakat değil farklı bireyler olduklarını insanlara anlatmak. Kamu spotları, sosyal projeler insanlara bu gençlerin bir yere kadar neler yapabileceği konusunda fikir verdi ama biz onların çok daha iyisini yapabileceğine, hepimiz gibi birer profesyonel olabileceklerine inanıyoruz ve bunun için onları destekliyoruz" diye konuştu.

Rembrandt’e yeni bir yüz: Tan Aytıs

Rembrandt’in ve Dürer’in portreleri ile Rubens’in Dört Filozof eserinde yüzüyle yer alan Tan Aytıs, "Hayat ve Biz" ana temasıyla hazırlanan projenin ilk ayağının "Sanat ve Biz" olduğunu daha sonra "Hayvanlar ve Biz" ile "Tarih ve Biz" projelerini gerçekleştireceklerini belirtti. Aytıs, down sendromlulara yönelik farkındalığın artması için herkesi tabloları görmeye davet etti.

Serginin hazırlık aşaması

Dünyanın en önemli ressamlarının elinden çıkan 12 tabloya down sendromlu gençlerin yüzleri photoshop ile yerleştirildi. Önce orijinal esere en uygun yüz seçildi, ardından moda fotoğrafçısı Alper Aksoy gençlerin fotoğraflarını çekti. Son aşamada ise çekilen fotoğraflar eserle birleştirildi. Orijinallerini aratmayan yeni eserler şimdiye dek 10 farklı mekanda sergilendi. Sergi görsellerinden hazırlanan defter ve yastıkların satışından elde edilen gelirle gençlerin eğitimine katkı sunuluyor.
Proje, diğer ayaklarının da hayata geçirilmesiyle 10 milyon kişide farkındalık uyandırmayı ve engellilere yönelik ön yargıları kırmayı amaçlıyor. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Rönesans Rezidans’tan sağ kurtulmayı başaran adam, depremin üzerinden aylar geçse de devasa yapının yerle bir olma anını unutamıyor Hatay’da ‘Cennetten bir köşe’ denilerek satılan ve depremde bine yakın insana mezar olan Rönesans Rezidans’tan sağ kurtulmayı başaran Mehmet Özdemir, devasa yapının yerle bir olma anına şahit olduğu anları asrın felaketinin üzerinden aylar geçse de unutamıyor. Asrın felaketinde Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetmişti. Depremin yok ettiği Antakya ilçesinde en çok ölüm Ekinciler Mahallesi’nde bulunan ‘Cennetten bir köşe’ vaadiyle satılan Rönesans Rezindans’ta yaşanmıştı. Bine yakın insanın hayatını kaybettiği 250 daireden oluşan Rönensan Rezidans, deprem anında saniyeler içinde yerle bir olmuştu. Asrın felaketine Rönesans Rezidans’ta bulunan giriş kattaki dairesinde yakalanan 36 yaşındaki Mehmet Özdemir, deprem anında kendisini sitenin bahçesine atarak hayata tutunmayı başardı. Rönesans Rezidans’ın yerle bir olduğu anları gören Özdemir, yaşadıklarını hafızasından silemiyor. Özdemir, Rönesans Rezidans’ın enkazına her geldiğinde kendini kötü hissettiğini ve o anları hatırladığını belirtti. “20 metre savruldum ve üzerime molozlar düşmüştü” Deprem anında evde tek olduğunu ifade eden depremzede Özdemir, “Deprem saat 04.17’de ilk başta hafif bir artçı oldu. Hatay’da çok artçı olduğu için ciddiyete almamıştım. İlk artçıda kapıya yöneldim. O gün hava fırtına ve yağmurluydu. O günü hatırlamak istemiyorum. Bahçeye geldik. Bahçede en büyük depreme yakalandık. O dakikaya kadar Rönesans ayaktaydı. 3 kişi kaçtık ama yere düştük. Sırt üstü düşmüştüm. Rönesans’ın A bloğunu izliyordum. Sallandıkça bir katı aşağıya indi. O anda ben yıkılacağını anlamıştım. Yerden yatan iki arkadaşa kaçın dedim. Aradan 15 saniye geçti. Rönesans’ın arkama doğru yıkıldığını hissettim. 20 metre savruldum ve üzerime molozlar düşmüştü. Yerdeyken kabus gördüğümü sandım ama gerçekti. O anı hatırlamak istemiyorum” dedi. “O anları hatırlıyorum ve tüylerim diken diken oluyor” Rönesans Rezidans’ın enkazına geldiğinde kendisini kötü hissettiğini belirten depremzede Özdemir, “Buraya geldiğimde kendimi kötü hissediyorum. O anları hatırlıyorum ve tüylerim diken diken oluyor. Bir yıl öncesine kadar burada yaşıyorum. Bin kişiye yakın insan öldü. Enkazdaki insanların sesini duydum. Bir savaş sahnesi gibiydi. Bu kadar büyük bir yapının bu kadar çürük olacağını düşünmemiştim. Saniyeler içinde yerle bir olacağı kimin aklına gelebilirdi ki o anda” ifadelerini kullandı.
Kütahya Başkan Mustafa Önsay’dan Milletvekili Kasap’ın Şehir Hastanesi açıklamasına tepki AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay, Saadet Partisi Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın "Şehir Hastanesi göstermelik açıldı" şeklindeki sözlerine sert tepki gösterdi. Basın toplantısı düzenleyen Önsay, Kasap’ın Kütahya’ya yapılan her hizmetti "Görmezden gelip" kıyasına eleştirdiğini ifade etti. Önsay, "Bütün emekleri görmezden gelip, üstünü kapatıp, ’AK Parti’ye gol atacağım’ diye ’Tayyip Bey’e laf edeceğim’ diye gelip Kütahya Şehir Hastanesini konuşmak bence bu şehre yapılmış büyük bir kötülüktür. Bu noktada tekrar uyarıyorum, bunu yapmasınlar, yoksa bu ifadelerimi daha da sertleştireceğim" diye konuştu. Önsay, Kasap’ın geçmişte de Kütahya Zafer Havalimanı yatırımını da sürekle eleştirerek, şehri zor durumda bıraktığını dile getirdi. Önsay, "Bugün duyuyoruz, bir tane Kütahya milletvekilimiz ‘Ya oradaki makineyi buraya mı getiriyorlar? ‘ diyor. Şunu anlamaları gerekiyor, yani sen bir milletvekili olarak mesele nedir, burada yapılan iş nedir, bunu bir konuşmadan araştırman lazım. Burada kamu - özel ortaklığı ile yapılmış bir hastane var ve bu hastane Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Şu anda Sağlık Bakanlığı yönetiyor, yani Sağlık Bakanlığı hem Evliya Çelebi Eğitim Araştırma Hastanesine hem Şehir Hastanesine sahip ve biz bugün bir başhekimle ikisini beraber yönetiyoruz. Burada yapılan işi başka türlü göstermeye çalışmak hakikaten büyük bir aciziyet. Biz vekilimizden şunu beklerdik. Bütün bunlar konuşulurken halk ‘Devlet Hastanesi yıkılıyor, neden yıkılıyor?’ dediğinde ‘ben defalarca bunun önüne geçtim, burası depreme dayanıksız, burayı bir an önce yıkın, yıkmıyorsunuz diye hükümeti eleştirmiştim, en sonunda yıktılar’ diye söylemesi lazım ama onun yerine Şehir Hastanesine bir şekilde kara çalma noktasına gidiyor. İşte Kütahya’nın problemi bu, yani bu şehre bir şey kazandırma noktasında muhalefetin, iktidarın, vekillerin, muhalefetin il başkanları, iktidarın il başkanları, teşkilatlar, tamamen aynı hedefte yürümesi lazım, seçim bitmiş daha on gün olmuş yirmi gün olmuş, bir seçim yokken bile, yakın gelecekte bir seçim gözükmezken bile, bir siyaset yapıyorum diye Şehir Hastanesini karalamanın, bu şekilde hareket etmenin, ben bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Bunlar şehre zarar veriyor. Şimdi yine başladı, duymuşsunuzdur, görüyorsunuzdur, bizim Türkiye’nin her yerinde Kütahya’daki Zafer Havalimanı’na benzer birçok havalimanı var ama bunların hiçbirisi Türkiye’de gündem olmazken sağ olsun bizim bu muhalefet olduğunu söyleyen vekiller sayesinde, sanki Türkiye’de Zafer Havalimanı’ndan başka o konumda olan başka bir yapı yokmuş gibi devamlı bunu ortaya çıkararak örnek haline getirdiler. Şimdi 23 ilde Şehir Hastanesi var. Hiçbir ilde Şehir Hastanesi, efendim şöyle mi oluyor, oraya hasta gidince böyle mi oluyor şeklinde söylentiler yokken, bizim burada bu başladı. Bu yanlış arkadaşlar, bunu yapmayalım. Bu şehre bunu yapmaya Kimsenin hakkı yok. Sonra biz Kütahya’dan bir taleple gittiğimizde bize bürokrasi diyor ki, ‘Sizin orada zaten bir havalimanı yaptık başımıza gelmeyen kalmadı’ şimdi de, ‘Bir Şehir Hastanesi yaptık, başımıza gelmeyen kalmadı’ diyecekler. Buna ne hakkınız var, bu nasıl bir memleket sevdasıdır. Bu nasıl Kütahya’yı sevmektir. Bu nasıl Kütahya’ya hizmet etmektir. Ben bunu hiç anlamıyorum. Bunu ne Afyon milletvekili yapar, ne Eskişehir milletvekili yapar, ne Uşak Milletvekili yapar. Bunu yaparsa ancak maalesef Kütahya milletvekilleri yapar. Yazıktır ya, bu şehri bu şekilde kötülemeye, bu şekilde kötü örneklerin şehri haline getirmeye izin vermeyelim. Bu kadar Zafer Havalimanı’nı kötüledin eline ne geçti senin. Çok şükür Sağlık İl Müdürlüğümüz çalışanlarımız büyük bir gayretle bugün orayı açıp öbür gün diğerini kapatıp, ertesi gün orada işe devam ettirebilirler. Ne yaşadık, hiçbir şey yaşamadık ama bütün bu gayretleri bütün bu emekleri görmezden gelip üstünü kapatıp AK Parti’ye gol atacağım diye Tayyip Bey’e laf edeceğim diye gelip Kütahya şehir Hastanesine konuşmak bence bu şehre yapılmış büyük bir kötülüktür. Bu noktada tekrar uyarıyorum, bunu yapmasınlar yoksa bu ifadeleri daha da sertleştireceğim. Biz bu şehre yeni bir hastane yapmak istiyoruz, 8 yataklı bir hastane hedefimiz var. Bir şey söyleyeceksen bununla ilgili söyle, bir artı koymak için çalış. Olan her şeyi yok saymak, olan her şeyi kötülemekle bu milletin bu Kütahya’nın moralini bozmaktan başka yaptıkları hiçbir şey yok. 10 yıldan beri bu şehir, Şehir Hastanesi bekliyor, açıyoruz, aynı gün tezvirata başladılar. Yok ‘Seçimi alelacele açtılar’ ne alakası var. Biz orada 28 Mart’ta gelip açılış töreni mi yaptık. AK Parti bayrakları mı astık, ne yaptık yani. Eğer biz acele açacak olsaydık Sayın Cumhurbaşkanımız Buraya geldiğinde 28 Şubat’ta açardık" ifadelerini kullandı.