POLİTİKA - 19 Ekim 2016 Çarşamba 14:59

Erdoğan: '2016 yılında 1923’ün psikolojisi ile hareket edemeyiz'

A
A
A
Erdoğan: '2016 yılında 1923’ün psikolojisi ile hareket edemeyiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Gençlerimizin Lozan’ı incelemesinden, araştırmasından birileri rahatsız oluyor. Niye korkuyorsunuz. Tartışılsın, incelensin, kim ne demiş görülsün, doğru yanlış bilelim. Partimin kurucusu Lozan’da imzaya gitmiş veya imza atmış diye bu doğrudur gibi bir mantık olamaz. Tek tipçi bir insan, biz böyle bir gençlik değil sorgulayan ve araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı zaman, araştırdığı zaman hakikati bulacaktır.' dedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Ekim Muhtarlar Günü’nde Batman, Bingöl, Burdur, Erzincan, Gaziantep, Giresun, İzmir, Kayseri, Konya, Manisa, Osmaniye, Sakarya, Sivas, Şanlıurfa, Yozgat ve Zonguldak’tan gelen muhtarlarla 28'inci Muhtarlar Toplantısında Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi. Muhtarlar buluşmasına Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu ve bu konfederasyona bağlı 10 Muhtar Federasyonu temsilcisinin yanı sıra Türkiye’nin en genç muhtarı olan Erzurum’un Hınıs ilçesi Alikırı Mahallesi Muhtarı 22 yaşındaki Ergün Görer, 1970 yılından bu yana 46 yıldır muhtarlık yapan İzmir’in Konak ilçesi Tınaztepe Mahallesi Muhtarı Ali Çetin Çolpan’ın yanı sıra İstanbul’un Esenyurt ilçesi Yenikent Mahallesi Muhtarı Önder Ay ile eşi Sultaniye Mahallesi Muhtarı Huriye Ay da katıldı. Ayrıca, İzmir’in Konak ilçesi Sümer Mahallesi Muhtarı Ayşe Taylan ile oğlu Uğur Mahallesi Muhtarı Devrim Zıypan da davetliler arasında yer aldı.

Muhtarların, seçim ile iş başına gelen görevlerin ilk basamağı olarak demokrasinin temel taşları olduğunu belirten Erdoğan, "Bir hizmete talip olarak milletin gönlünü kazanmanın, oyunu almanın ne demek olduğunu bilmeyenlere bu işi anlatmak gerçekten çok zor. Bir atanmışlar var bir de seçilmişler. Aslında seçilmiş gibi görünenlerin bir kısmı da atanmış hükmündedir. Çünkü bunlar kendi bileklerinin hakkı ile değil, alavere dalavere ile bulundukları yerlere gelmişlerdir. Öyle olduğu için de milleti, milletin tercihlerini, milletin değerlerini küçümserler. Halkın desteğini kazanmak için verilen mücadeleyi kendi akıllarınca önemsiz görürler. Bu kişilerin çoğu gerçek anlamda bir seçime girseler, belki evlerindeki eşlerinin, çocuklarının, kapı komşularının, mahallesindeki esnafın oyunu alamayacak durumdadır. Aynı şekilde millete hizmet etmek üzere belirli görevlere atanmışların da benzer yanlışlara kapıldıklarını görüyoruz. Müsteşar, genel müdür, vali, kaymakam, daire başkanından memuruna kadar atama ile gelen tüm kamu görevlileri devletin imkanları ile millete hizmet etmek ile mükelleftir. İster seçilmiş, ister atanmış olsun herkes için üstlenilen görevlerin gereği olarak kendilerine tahsis edilen imkanlar birer emanettir. Asıl olan bu emaneti namus bilip korumak, görevinin gerekliliklerini yerine getirmektir. Muhtarlarımızın seçildikleri mahallenin veya köyün emanetini üstlenmiş kişiler olarak bu bilinçle hareket ettiklerini çok iyi biliyorum. Biz de ülkeyi yönetme sorumluluğumuzu üstlendiğimiz günden beri, insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini kamu yönetiminin tüm basamaklarında hakim kılmanın mücadelesi içerisindeyiz" diye konuştu.

"Tarihimizi yavrularımıza iyi öğretelim"
"Milletine efendilik yapan değil, hizmetkar olan bir yönetim anlayışının yerleşmesi konusunda çok önemli bir mesafe katettik" diyerek sözlerine devam eden Erdoğan, "15 Temmuz gecesi vatanına, bayrağına sahip çıkmak için yolları ve meydanları donatan milletimiz işte bu anlayış ile devletinin yanında yer almıştır. O gece darbecilerin karşısına dikilen kahraman vatandaşlarımız ancak istiklaline sahip çıkarsa güvenli bir geleceği olabileceğini biliyordu. Bunun için biz 15 Temmuz’a 2. Kurtuluş Savaşımız diyoruz. Kurtuluş savaşımızı öncesi ve sonrası ile çok iyi öğrenmek, çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Onun için dün YÖK’ün yapmış olduğu toplantıda tüm rektörlerimize, dekanlarımıza, profesörlerimize ve gençlerimize şunu ifade ettim, hocalarımızdan istirhamım şudur dedim: 'Tarihimizi yavrularımıza iyi öğretelim. Çünkü bizi hep yalan söyleyen tarihle aldattılar.'

Öğrencilerimize, gençlerimize de kendi tarihlerini iyi öğrenmelerini tavsiye ettim. Son zamanlarda gündemde olan önce Lozan’ı ifade ederek gündeme düşürdüğümüz konu, ardından Misak-ı Milli konusu bu sürecin nasıl yönetildiğini, bizlere nasıl bazı gerçekleri yanlış öğrettiklerinin en açık ifadesidir" ifadelerini kullandı.

"Siyasi hareketlerde doğruda bütünleşmeyi ortaya koyduğu sürece bu millet kazanacaktır"
Gençlerin Lozan’ı incelemesinden, araştırmasından birilerinin rahatsız olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Niye korkuyorsunuz. Tartışılsın, incelensin, kim ne demiş görülsün, doğru yanlış bilelim. Partimin kurucusu Lozan’da imzaya gitmiş veya imza atmış diye bu doğrudur gibi bir mantık olamaz. Acaba doğru mudur? Bu soruyu kendimize bir soralım. Yanlış diyenler varsa niye yanlış diyor bunu da soralım. Tek tipçi bir insan, biz böyle bir gençlik değil sorgulayan ve araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı zaman, araştırdığı zaman hakikati bulacaktır.

Ben gençliğimizi bir bal arası gibi görmek istiyorum, eşek arısı gibi değil. O daldan dala çiçekten çiçeğe dolaşsın ve gelsin o balı yapsın ki tüm insanlık ondan istifade etsin. İnşallah bunlar olacak. Misak-ı Milli neden rahatsız ediyor. Misak-ı Milliyi gündeme getiren kim? Gazi Mustafa Kemal. Bak biz rahatsız olmuyoruz. Misak-ı Milli, batıdan doğuya nasıl başlıyor. Burada bir tarih yok mu? Burada bu milletin geçmişi yok mu? Niye rahatsız oluyorsunuz? Rahatsız olmayın. Bunu da öğrenelim, bilelim. Dün neydi bugün ne. Bunu birileri anlamak istemiyor, derdi başka. Ama anlayanlar var. Sayın Bahçeli’nin dünkü konuşmasında da ifade ettiği gibi, kendisine de teşekkür ederim. Çünkü siyasi hareketlerde doğruda bütünleşmeyi ortaya koyduğu sürece bu millet kazanacaktır. Bunu başarmamız lazım."

"2016 yılında 1923’ün psikolojisi ile hareket edemeyiz"
Siyasette büyük bedeller ödendiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün geriye dönüp baktığımızda, Osmanlı öylesine büyük ve köklü bir devletti ki, bu devin yıkılışı milletimiz üzerinde maddi ve manevi olarak derin yaralara yol açmıştır. 1914 yılında 2.5 milyon kilometrekare olan topraklarımızın büyüklüğü 9 yıl sonra Lozan’ı imzaladığımızda daha sonra topraklarımıza katılan Hatay ile birlikte 780 bin kilometrekareye düşmüştür. Süre ne kadar dar. Kurtuluş Savaşımıza girerken hedefimiz Misak-ı Milli sınırlarımıza sahip çıkmaktı. Maalesef hem batı hem de güney sınırlarımızda Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibariyle bu durumu mazur göstermeye çalışanlar olabilir. Bu yaklaşımı bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Asıl vahimi zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip, kendimizi tamamen bu kabuğun içerisine hapsetme anlayışıdır. Biz işte bu anlayışı reddediyoruz. Türkiye’yi 1923’ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı, coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı Selçuklu ve Osmanlı geçmişimizi bize unutturmaktır. Biz 780 bin kilometrekareye nerelerden geldik. 20 milyon kilometrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923’ün psikolojisi ile hareket edemeyiz. Bunda ısrar etmek ülkeye ve millete yapılacak en büyük haksızlıktır. Cumhuriyetimizi kurduğumuzdan beri dünyada her şey değişirken, biz o tarihteki konumumuzu korumayı kazanç olarak göremeyiz. İstiklalimizi bu anlayış ile kazandığımız halde bizi Cumhuriyet tarihimizin tamamını hattı müdafaa ile geçirmeye zorlayan anlayışı geride bırakmak mecburiyetindeyiz. 93 yıldır başımıza ne geldiyse işte bu anlayıştan gelmiştir. Geriye dönüp baktığımızda, sorun kapıyı çalmadan, bıçak kemiğe dayanmadan, gırtlağımıza kadar bataklığa gömülmeden harekete geçemediğimizi görüyoruz. Bunun için dikkat ederseniz kapımız hiç boş kalmadı. Rahat nefes aldığımız bir dönem olmadı. Siyasette büyük bedeller ödedik. Darbelerle, muhtıralarla çok zaman kaybettik. Ekonomide büyük bedeller ödedik. Aynı kulvarda yarışa başladığımız ülkelerin maalesef fersah fersah gerisinde kaldık. İnsani olarak büyük bedeller ödedik. Terörle mücadelede, kardeş kavgalarında binlerce evladımızı kaybettik. Artık bedel ödemek istemiyoruz" ifadelerini kaydetti.

"Bundan sonra bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeyeceğiz"
Türkiye’nin artık yanlış güvenlik anlayışını terk ettiğine dikkat çeken Erdoğan, "Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz. Bundan sonra bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeyeceğiz. Artık sorunların üzerine biz gideceğiz. Terör örgütlerinin gelip bize saldırmasını beklemeyeceğiz. Bu örgütler nerede faaliyet gösteriyorsa gidip orada tepelerine tepelerine bineceğiz. Suriye’de, Irak’ta bize yönelik tehdit mi var? Bize yönelik tehditlerin sınırlarımıza dayanmasını beklemeyeceğiz. Tehditleri kaynağında yok etmenin çaresine bakacağız. Sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmanın yollarına bulacağız. 30 yılı aşkın bir süredir Türkiye, PKK terör örgütü ile mücadele ediyor. Bu örgütün yaklaşık 40 bin mensubunu imha ettik ama eylemlerini durduramadık. Çünkü biz uzun yıllar PKK bize saldırdığında karşılık veriyorduk. Bundan sonra ülke içinde ve dışında PKK’yı saklandığı inlerinde bulup bertaraf edeceğiz" dedi.

Derya Yetim - İlker Turak 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.