POLİTİKA - 18 Ekim 2016 Salı 15:20

Erdoğan: 'Araziye yönelik hazırlıklarımız devam ediyor'

A
A
A
Erdoğan: 'Araziye yönelik hazırlıklarımız devam ediyor'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul Operasyonu ile ilgili, "Hem arazide olacağız hem de masada olacağız. Bütün diplomatik görüşmeler bir taraftan yapılıyor, diğer taraftan araziye yönelik hazırlıklarımız devam ediyor" dedi.

Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2006 yılında kurulan 40 üniversitenin arasından seçilen 5 yükseköğretim kurumunun bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlarda özel olarak teşvik edileceğini ve destekleneceğini söyledi. Erdoğan desteklenecek üniversitelerin ismini şu şekilde açıkladı:

“Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hayvancılık alanında, Düzce Üniversitesi sağlık ve çevre alanında, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi tarım ve jeotermal alanında, Bingöl Üniversitesi tarımsal havza bazlı kalkınma alanında, Uşak Üniversitesi tekstil, dericilik, seramik alanında bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması projesinin pilot yükseköğretim kurumları olarak belirlenmiştir.”

“ÖĞRENCİNİN ÜNİVERSİTEYE ULAŞTIĞI DEĞİL, ÜNİVERSİTENİN AĞIRLIKLI OLARAK ÖĞRENCİYE ULAŞTIĞI BİR SİSTEM KURDUK”

2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Törenin her yıl tekrarlanarak geleneksel hale gelmesini gerektiğini belirten Erdoğan “Yükseköğretim konusu Türkiye’nin yaşadığı sorunların çözümü ve hedeflerine ulaşması bakımından hayati bir öneme haiz. 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde eğitim meselesini önceliklerimiz arasında ilk sıraya yerleştik, önce eğitim dedik, ardından sağlık, ardından adalet, ardından emniyet dedik. Bu dört temel taş üzerinde ülkemizi yükselteceğiz dedik. Eğitimin fiziki alt yapısından personeline, araç gerecinden müfredatına kadar tüm alanlarında çok büyük reformlar gerçekleştirdik. Bu çerçevede yükseköğretim konusunda da ülkemiz çok önemli ilerlemeler sağladı. Eğitim sistemimiz yıllarca yükseköğretime geçişte yaşanan tıkanıklığın yol açtığı sorunlar ile boğuşmak mecburiyetinde kaldı. Öyle ki öğrenci daha ilkokula adım atmadan üniversitede yaşayacağı sıkıntıların hesabı daha bu arada ailede yaşanmaya başladı. Ona göre de çözümler üretmeye çalışıldı. Veliye de öğrenciye de okula da yük olan bu çarpık sistemi ortadan kaldırmak için tıkanıklık noktalarını tespit edip çözüme öncelikle oralardan başladık. 2002 yılında ülkemizde üniversite sınavına 1 milyon 817 bin 590 kişi başvurmuştu. Sınav sonunda bunlardan yüzde 35’i, yani 662 bin 336’sı bir yükseköğretim programına yerleştirilmişti. 2015 yılında bu oran yüzde 46’yı, yükseköğretim programına yerleşen öğrenci sayısı da 983 bini bulmuştu. Çünkü biz ülkemizde 2002 yılında 75 olan yükseköğretim kurumu sayısını bu yıl itibariyle 181’e çıkarttık. Bu bir ara 193’e çıktı fakat son darbe girişimi sebebiyle bazıları devlet üniversitelerine devredildiği için bu sayıya indi. Ancak 81 ilimizde üniversite var. Artık öğrencinin üniversiteye ulaştığı değil, üniversitenin ağırlıklı olarak öğrenciye ulaştığı bir sistemi kurduk. Hakkari’deki anne baba ‘ben acaba çocuğumu nasıl göndereceğim’ hesabından çıktık, o çocuğun üniversite tahsili görebilmesi için gittik Hakkari’ye üniversite kurduk. 2002 yılında yükseköğretim kurumlarımızdaki toplam öğrenci sayımız 1 milyon 700 bini bulmazken bu gün bu rakam 7 milyon 194 bine, öğretim elemanı sayımız da 62 binken156 bine ulaşmış vaziyette. Bu büyük değişimin bir boyutunu da ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayımız oluşturuyor. Burada bir eksiğimiz var, öğretim elemanı sayımızı yükseltmemiz lazım. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısını azaltmak mecburiyetindeyiz. Bunu ne kadar azaltabilirsek kalite de o kadar artacaktır. 2002 yılında yaklaşık 16 bin olan uluslararası öğrenci sayımız 965 bini geçti. Bugün dünyanın 203 farklı ülkesinden öğrenci ülkemizde eğitim-öğretim görüyor. Bu rakamlar gösteriyor ki Türkiye’nin artık yükseköğretime geçişte herhangi bir tıkanıklık yaşanma ihtimali yoktur. Bundan sonraki mücadele herhangi bir üniversiteye herhangi bir bölüme girmek için değil, daha kaliteli eğitim öğretim veren üniversitelere, bölümlere girmek için yaşanacaktır. Bu da demektir ki, üniversitelerimizin arasında daha kaliteli eğitim verme konusunda bir yarış başlamıştır, başlayacaktır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Talep eden ve belirli bir ortalamanın üzerinde bulunan her öğrenciye yükseköğretim imkanı sağlamak esastır. Bu da o ülkeyi yönetenlerin görevidir, bizim görevimizdir, bunu da biz yapacağız, bunda kararlıyız. Bunu başarmak, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkması demektir. Asıl yarış her alanda en kaliteli eğitim öğretimi veren yer neresi ise oraya girebilmek için olacaktır” dedi.

5 YÜKSEKÖĞRETİM KURUMU DESTEKLENECEK

Kaliteyi yükseltmenin yollarından birisinin de misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma olarak ifade edilen uygulama olduğunu söyleyen Erdoğan “Üniversitelerimizin belirli alanlarda bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde uzmanlığa yönelmelerini sağlamamız gerekiyor. YÖK’ün bu konuda Kalkınma Bakanlığı ile başlattığı bir proje var. Uzun süredir hazırlıkları sürdürülen bu proje kapsamında 5 üniversitemiz pilot üniversite olarak belirlendi. Kalkınma Bakanlığımız 2016 için birçok çalışmaya ayırdığı bütçe 4,2 milyarken, bu yıl 5,1 milyar ayırmış durumda. Bu artış yüzde 21’e tekabül etmektedir. Bu da yine aynı şekilde bu sürece ne tür bir önem verdiğinin ifadesidir. 2006 yılında kurulan 40 üniversitemiz arasından seçilen 5 yükseköğretim kurumumuz bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlarda özel olarak teşvik edilecek ve desteklenecektir. Şimdi burada ben bu 5 üniversitemizi ve desteklenecekleri alanları sizlerle paylaşıyorum, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hayvancılık alanında, Düzce Üniversitesi sağlık ve çevre alanında, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi tarım ve jeotermal alanında, Bingöl Üniversitesi tarımsal havza bazlı kalkınma alanında, Uşak Üniversitesi tekstil, dericilik, seramik alanında bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması projesinin pilot yükseköğretim kurumları olarak belirlenmiştir. Üniversitelerimize ve şehirlerimize doğrusu hayırlı olmasını diliyorum. Bu demek değildir ki, 40 üniversite bu 5 ile beraber bitti. Hayır, devam edecek, yani bundan sonra da bu sürece girebilecek üniversitelerimiz olabilir. Tabi pilot üniversiteler gereken gayreti, çalışmayı, üretkenliği ortaya koymaları halinde bu projenin içinde yazılabilecekler. Şayet yeterli çaba gösterilmezse aynı konuda başka bir üniversite projeye dahil olabilir. Rekabet dediğin olay budur. Bu 5 üniversitemize elde ettikleri fırsatı iyi değerlendirmelerini tavsiye ediyorum. Diğer 35 üniversitemizin de daha çok çalışarak, daha iyi projeler üreterek, bölgesel kalkınma alındaki bu avantajı yakalama imkanları her zaman vardır. İnşallah bu güzel yarış üniversitelerimiz ve bölgelerimiz için ülkemiz için hayırlı olacaktır” diye konuştu.

REKTÖR ATAMALARINDAKİ MEVCUT USULDEN VAZGEÇİLMESİNİ İSTEDİ

“Yaşadığımız tecrübeler bize hem üniversite yönetimleri hem de YÖK bakımından yeniden bir yapılandırmaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor2 açıklamasında bulunan Erdoğan, üniversitelerde rektör adaylarının öğretim üyelerinin oylarıyla tespit edildiği sistemin bir sorun haline dönüştüğünü kaydetti. Erdoğan “Görünüşte demokratik olan rektörlük seçimleri, üniversitelerde gruplaşmaları, hizipleşmeleri, kırgınlıklar arttıran bir işleve bürünmüştür. Üniversite içinde zaten yıkıcı bir şekilde yaşanan bu süreç YÖK’ün ve Cumhurbaşkanı’nın takdiri ile daha da sıkıntılı bir boyut almaktadır. Bunun için rektör atamalarındaki mevcut usulden vazgeçilmesi üniversitelerimizin de ülkemizin de yararına olacaktır diye düşünüyorum. Aynı şekilde genel olarak yükseköğretim sistemimizin ciddi bir yeniden yapılandırılmaya tabi tutulması gerekiyor. Yükseköğretimde yatay büyümede hedeflerimize ulaştık, artık dikkatimizi dikey büyümeye çevirmeliyiz. Bu konuda kontenjanların gözden geçirilmesinden belli alanlarda taban puan uygulamasına kadar pek çok çalışmanın yapıldığını biliyorum. Yükseköğretim yeni dönemde kalite odaklı bir büyüme yoluna girecekse bu çalışmalarla ilgili karar alma ve uygulamaların kontrolü süreçleri büyük önem kazanacaktır demektir. Bunun için YÖK’ten bağımsız ve şeffaf, burası çok çok önemli, bir kalite kurulu oluşturmasını bekliyorum. Bu kurulun görevini hakkıyla yürütebilmesi için idari mali açıdan YÖK’ten bağımsız ve üniversitelerimizin tamamını da çok uzun olmayan periyotlarla değerlendirebilecek kapasiteye sahip olması gerekiyor. YÖK’ün halen yürüttüğü başarılı öğrencilerin ve akademisyenlerin teşviki projelerinin diğer kurumlarımızın benzer çalışmaları ile koordinasyon içinde ve tamamlayıcı bir şekilde sürdürülmesi çok önemlidir. Akademik insan kaynağımızı zenginleştirmemiz dikey büyümenin diğer önemli şartıdır. Halen 8 üniversitemizde ve 9 farklı öncelik alanında öğretim elemanı yetiştirme programları yürütülüyor. YÖK’ün 100 alanda 2 bin burs projesi kapsamında başlattığı uygulama doktoralı insan kaynağımızı geliştirmeye katkı sağlayacaktır. Üniversitelerimizin uluslararası işbirlikleri kurmaları mutlaka gereklidir, ama bu çalışmalar üniversitelerin kapasiteleri, uzmanlık alanları ve hedefleriyle uygun bir şekilde yürütülmelidir. Aksi halde bu tür girişimlerden kaynak israfı dışında bir sonuç çıkmayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“5 ÜNİVERSİTE DAHA BELİRLENİP DESTEKLENSİN”

YÖK’e yeni bir hedef tavsiye eden Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bölgesel kalkınma için seçtiğimiz 5 üniversite gibi ülkemizi bilim hayatını uluslararası alanda en üst düzeyde temsil edecek 5 üniversite belirleyip bunları özel olarak destekleyelim. Diğer taraftan mesleki yüksek eğitimde rehabilite edilerek ülkemizin gerçek anlamda yetişmiş insan kaynağı haline bunları da dönüştürelim. Üniversitelerimizi devlete ve millete yük olan değil, ürettikleri bilgi ile topluma değer katan kurumlar haline getirmedikçe hedeflerimize ulaşamayız. Üniversitelerimiz asli görevlerini yaparken yeni nesli fikir dünyasını besleyecek altyapıyı asla ihmal etmemelidir. Bunun için tarih şuuru ve anadil sevgisi aşılayacak çalışmaların yasak savma kabilinden değil, samimi bir sahiplenişle yürütülmesi gerekiyor. Tarihini bilen, Türkçe’yi hakkı ile konuşan ve yazan nesiller yetiştiremiyorsak geleceğimiz karanlık demektir” ifadelerini kullandı.

“MİSAK-I MİLLİ’Yİ KAVRARSAK VE ANLARSAK SURİYE’DEKİ SORUMLULUĞUMUZUN, IRAK’TAKİ SORUMLULUĞUMUZUN NE OLDUĞUNU ANLARIZ”

Geçmiş ile gelecek arasında kurulacak köprünün en önemli ayaklarından birisinin üniversiteler olmak zorunda olduğunu ifade eden Erdoğan “Şimdi Suriye’de Irak’ta yaşadıklarımız… Suriye ve Irak’ta olanları yaşarken yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmeli, acaba misak-ı milli nedir? Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Misak-ı Milli’yi kavrarsak ve anlarsak Suriye’deki sorumluluğumuzun, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün ‘Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada olacağız hem de arazide olacağız’ diyorsak bunun bir sebebi var, bunu durup dururken sevemiyorum, dostlar alışverişte görsün diye söylemiyorum” dedi.

“HEM ARAZİDE OLACAĞIZ HEM DE MASADA OLACAĞIZ”

Türkiye’nin Musul meselesinde hem sahada hem de masada olacağını söyleyen Erdoğan “On binlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin için bir hak olacak, neymiş Bağdat çağırıyormuş. Tamam da bura benim 350 kilometre sınırım, her an tehdit var, benim burada tarihi mesuliyetim var. Biz burada olacağız, hem arazide olacağız hem de masada olacağız. Bütün diplomatik görüşmeler bir taraftan yapılıyor, diğer taraftan araziye yönelik hazırlıklarımız devam ediyor. Aynı şey Suriye’de, hep sabrettik, sonunda bir tane 14 yaşında çocuğu Messi’yi çok seviyormuş, Messi’nin formasını giydirdiler, üzerine bomba bağladılar, Gaziantep’te kına merasimine çocuğu gönderdiler, 14 yaşındaki çocuğu canlı bomba olarak patlattılar, 56 vatandaşımız şehit oldu. Bunların hepsi aynı akraba. 100’e yakın vatandaşımız yaralandı. Hastanede ziyaretlerine gittiğimde 6 yaşındaki çocuk ayağının koptuğunun farkında değil. Dedik ‘artık bitti bu iş.’ Hazırlıklarımız vardı, Özgür Suriye Ordusu ile beraber hem onları Cerablus’a topraklarımızdan soktuk, arkasından da kendi özel kuvvetlerimizi Cereblus’a soktuk, DEAŞ’ı Cerablus’tan attık, derdest ettik. Arkasından Rai’ye girdik, oradan da DEAŞ’ı kovmuş olduk. Yerine kimler geldi? Biz Türkiye’den kendi vatandaşlarımızı sokmadık, Cerablus halkını Cerablus’a yerleştirdik, Rai halkını Rai’ye yerleştirdik. Şimdi malum örgüt DEAŞ Dabık ile ilgili çok değişik şeyler söylüyor. Dabık bizim tarihimizde de farklı bir konumda, malum Mercidabık. Biz ‘Dabık’a ineceğiz’ dedik, indik. DEAŞ Dabık’ta dayanmaya gayret etti, fazla dayanamadı, orayı da terkedip gitti. Şimdi El Bab’a doğru yürüyor. Doğu’da Mümbiç ile ilgili, koalisyon güçlerine ‘orada PYD ve YPG gibi terör örgütleri olmayacak.’ Orası yüzde 95 itibariyle Araplarındır. Dolayısıyla PYD ve YPG Mümbiç’i boşaltacak. Dün itibariyle Amerikalı dostlar ‘tamam, sizde bize yardımcı olun’ dediler. Biz baştan beri söylüyoruz zaten, yeter ki siz bizim tekliflerimize ‘evet’ deyin. Çünkü biz biliriz bu bölgede, sizler buraya yabancısınız, sizler bilmezsiniz, buranın tarihini de her şeyini de biz iyi biliriz. Şuanda mutabıkız. ‘Raka’da ne yapacağız’ dediler, onlara gelin beraber burada bir operasyon yapacağız diyorsanız, Rakka DEAŞ’ın merkezidir, biz Rakka’da da sizlerle beraber bu operasyonu yaparız. Gerekirse oradan da bu DEAŞ boşaltılıp gider. Bunun görüşmeleri yapılıyor. Biz dürüst hareket ediyoruz, samimi hareket ediyoruz. Bizim ne Suriye’nin ne Irak’ın topraklarında gözümüz yok. Bize 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımız evelallah yeter, yeter ki kimsenin bizim vatan topraklarımızda gözü olmasın. Irak’ta biz şuanda yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz ama oradaki Suni Arap, Türkmen kardeşlerimizi birilerine yedirtmek istemiyoruz” açıklamasında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yumaklı, Azerbaycan Tarım Bakanı Memmedov ile bir araya geldi Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Azerbaycan Tarım Bakanı Mecnun Memmedov ile bir araya geldi. Bakan Yumaklı, Azerbaycan ile tarımsal ticaret hacminin 2012 yılından bu yana yaklaşık yüzde 87 artış gösterdiğini belirtti. Görüşmede iki ülke arasında Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Alanında İşbirliği Niyet Beyanı da imzalandı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Azerbaycan Tarım Bakanı Mecnun Memmedov ve beraberindeki heyetle bakanlıkta bir araya geldi. Yumaklı, Türkiye-Azerbaycan 11. Dönem Tarım Yürütme Komitesi Toplantısı vesilesi ile Memmedov ve beraberindeki heyeti misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bu yılın şubat ayında Azerbaycan’da gerçekleştirilen seçimler sonrası aynı göreve tekrar atanması dolayısıyla Memmedov’u tebrik eden Yumaklı, bakanlıkları arasındaki ilişkilerin her geçen gün daha da derinleşerek ilerlediğine dikkati çekti. Bakan Yumaklı, Tarım ve Orman Bakanlığının tarımın yanı sıra su, orman, gıda güvenliği, su ürünleri, hayvancılık gibi pek çok alanda çalışmalar yürüttüğüne işaret ederek, bu çerçevede Azerbaycanlı mevkidaşı ile istişarelerde bulunmanın büyük önem taşıdığını bildirdi. Türkiye ile Azerbaycan arasında ortak tarih ve kültürel birlikteliğin getirdiği güçlü bir dostluk ve kardeşlik bağı bulunduğunu hatırlatan Yumaklı, tarım ve ormancılık alanındaki iş birliğini bu zemin üzerinde daha da ileriye taşımak için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Bakan Yumaklı, bugün 11. dönemi gerçekleştirilen Tarım Yürütme Komitesi Toplantısı’nın bu iş birliğinin önemli aşamalarından biri olduğunu vurgulayarak, “Ülkelerimiz arasında tarımsal ticaret artarak devam etmektedir. Son 10 yıl içerisindeki verilerimiz değerlendirildiğinde bu artış daha iyi görülmektedir. Tarımsal ticaret hacmimiz 2012 yılından bu yana yaklaşık yüzde 87 artış göstermiştir. Bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Yakaladığımız bu ivmenin artarak devam edeceğini ümit ediyoruz” dedi. Ziyaret vesilesiyle imzalanan Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Alanında İşbirliği Niyet Beyanı’nın önemine de değinen Yumaklı, “Halihazırda var olan iş birliğimizi ve eylem maddelerimizi belirli bir zaman çizelgesi içinde gerçekleştirmemize imkan sağlayacak olan bu beyan vesilesiyle ilişkilerimizin daha da gelişeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı. “Türkiye’nin tarım sigortaları alanındaki tecrübeleri çok önemli” Azerbaycan Tarım Bakanı Mecnun Memmedov ise iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin sağlam bir temele sahip olduğunu belirterek, her alanda olduğu gibi tarım alanında kurulan iş birliğinin her geçen gün daha da ileriye taşınmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Türkiye’nin şap hastalığıyla mücadele başta olmak üzere tarımsal alanda Azerbaycan’a verdiği desteğe teşekkür eden Memmedov, bugün imzalanan Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Alanında İşbirliği Niyet Beyanı’nın ülkesinde Ar-Ge’ye dayalı tarımın geliştirilmesi açısından önem taşıdığını dile getirdi. Memmedov, tarım sigortalarının (TARSİM) da Türkiye’nin desteğiyle Azerbaycan’da hayata geçirildiğini hatırlatarak, kurak geçen bir dönemde Türkiye’nin bu alandaki tecrübesinden yararlanmanın büyük faydasını gördüklerini bildirdi. Azerbaycan’da ziraat eğitimi alan uzmanlara Türkiye’de kendi alanlarında bilgilerini geliştirme imkânı verilmesinden memnuniyet duyacaklarını aktaran Memmedov, hayata geçirmeyi planladıkları toplulaştırma projeleri için de Türkiye’nin tecrübesinden yararlanmak istediklerinin altını çizdi. Toplantıda daha sonra Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Azerbaycan Tarım Bakanı Mecnun Memmedov, Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Alanında İşbirliği Niyet Beyanı’nı imzaladı. “İstişare mekanizmasını sürekli devrede tutuyoruz” İki bakan görüşme sonrası gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Bakan Yumaklı, Azerbaycanlı mevkidaşı ile Tarım Yürütme Komitesi’nin 11. Toplantısı’nı gerçekleştirdiklerini belirterek, “İmzaladığımız anlaşmalardan daha da önemlisi, bundan sonra yapacaklarımızın dışında, bugüne kadar yaptıklarımızın da fikri takibinin olması açısından oluşturulan eylem planıdır. Bunun içerisinde araştırma geliştirmeden tutalım da bitkisel üretim, hayvansal üretim ve bunlara ilişkin araştırma geliştirme faaliyetlerinin karşılıklı paylaşımı, tarımsal ürün sigortaları, toplulaştırma, sulamaya kadar birçok konuda yine karşılıklı olarak bilgi ve tecrübe paylaşımını yapacağız. Elbette Tarım Yürütme Komitelerinin devreye alınmış olan eylem planının takibi, özellikle kurumsal takibi açısından çok büyük önemi var" dedi. Bakan Memmedov ile bu toplantılar dışında istişare mekanizmasını sürekli devrede tuttuklarını vurgulayan Yumaklı, “İnşallah bundan sonraki dönemde hem iş birliği yaptığımız konuların her iki ülke açısından hem üretimin geliştirilmesi, daha verimli hale getirilmesi ve ticaretin arttırılmasına çok önemli faydaları da olacaktır. Bundan sonraki faaliyetlerimizin aynı şekilde her iki ülke için de hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” diye konuştu. Bir soru üzerine Azerbaycan’ın COP29 toplantısına ev sahipliği yapacak olmasını da değerlendiren Yumaklı, Azerbaycan’ı böylesine önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmasından dolayı tebrik etti. Yumaklı, çok ciddiyetle üzerinde durulan bir hazırlık sürecine tanık olduklarını belirterek, “Bizler de özellikle COP sürecinde su verimliliği ve seferberliği başta olmak üzere biyoçeşitlilikle alakalı diğer konularda da katkıda bulunmak üzere birlikte olacağız, katılacağız. Ben inanıyorum ki Azerbaycan’da gerçekleşecek olan COP toplantıları hem Azerbaycan, hem Türkiye hem de dünya için çok önemli sonuçlar oluşturacaktır. Hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. Azerbaycan Tarım Bakanı Memmedov da ziyaret vesilesiyle imzalanan anlaşmaların iki kardeş ülke arasında tarımsal alandaki iş birliğinin gelişmesini sağlayacağını dile getirdi. Türkiye’nin son yıllarda tarımsal Ar-Ge alanında büyük ilerlemeler kaydettiğine dikkati çeken Memmedov, kendilerinin de bu tecrübeden yararlanmak istediklerini, iklim değişikliğinin etkilerinin görüldüğü bir dönemde Ar-Ge faaliyetlerinin önem taşıdığını vurguladı. Mammadov, Ermenistan işgalinden kurtarılan bölgelerde bugün imzalanan iş birliği faaliyetlerinin bir yansımasının olup olmayacağı sorusu üzerine de imzalanan anlaşmaların bütün Azerbaycan topraklarını kapsadığını ancak işgalden kurtarılan topraklar açısından ayrı bir önemi bulunduğunu söyledi. Geçen 30 yılda bu bölgelerde iklim değişikliğinin etkileri başta olmak üzere ne gibi durumların yaşandığını bilmediklerini kaydeden Memmedov, “Bu bakımdan imzalanan anlaşmaların bu bölgeler açısından da büyük faydası olacaktır” dedi.
Denizli Denizli’de belediyenin ihtiyaç fazlası araçları meydanda sergilendi Denizli Büyükşehir Belediyesinin ihtiyaç fazlası 45 adet kiralık araç meydanda sergilendi. Araçları geri göndererek aylık 1 Milyon 214 bin 962 TL tasarruf sağlayacaklarını, personel ve yakıt maliyeti ile birlikte bunun kat kat fazlası tasarruf olacağını belirten Başkan Çavuşoğlu, “Denizli Büyükşehir Belediyesi artık şatafatın olmadığı, gereksiz harcamanın yapılmadığı bir belediye olacak“ dedi. Denizli Büyükşehir Belediyesi bir kısmı lüks olan ihtiyaç fazlası 45 adet kiralık aracını 15 Temmuz Delikliçınar Şehitler Meydanı’nda sergiledi. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu ve Genel Sekreter Bülent Bozbaş, vatandaşların karşısına çıkarak yapılan israfı gözler önüne serdi. Başkan Çavuşoğlu burada yaptığı açıklamada, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri öncesinde kamuoyuna, Denizli’de gerçek tasarrufun yapıldığı, derman bir belediyecilikle, insanların artık şatafatın içinde olmadığı, halka hizmet için yola çıkan bir belediyecilik yapacakları sözünü verdiklerini hatırlattı. Başkan Çavuşoğlu, “Göreve geldiğimizden bu yana da bunun altyapısını, temellerini kurmak üzere bir çalışma yürütüyoruz. İstiyoruz ki, Denizli’de halkın ihtiyaçları, beklentileri doğrultusunda bir belediyecilik yapalım, belediye çalışmaları anlamında artık şatafatın dışında insanların ihtiyaçlarını çözebilelim, diye yola çıktık. Göreve geldiğimizden bu yana da tasarruf tedbirleri uyguluyoruz. Özellikle 11 küsur katrilyon lira borcumuzun olduğu yerde biz istiyoruz ki artık bu belediye tasarruf etmeli” dedi. “Adım adım tasarruf eylem planları uyguluyoruz” Bu anlamda Genel Sekreter Bozbaş’ın bir çalışma yürüttüğünü ifade eden Başkan Çavuşoğlu, şöyle konuştu: “İlk etapta 380 kiralık aracımızdan 45 aracımızı geri gönderiyoruz. Şunu biliyoruz ki bu araçlar olmasa da belediyecilik hizmetlerini verebiliriz. Bu araçlar olmadığı zaman da çalışmalarımızı yürütebiliriz. Ama evinde süt içmeyen bir çocuğumuz varsa, gelecekle ilgili kaygı duyan bir ailemiz varsa görevimizi yapmamış olacağımızı söylemiştik. Bu kaygıdan kaynaklı da özellikle borç yükünü azaltabilmek açısından adım adım Denizli’de tasarruf eylem planları uyguluyoruz. Bu 45 aracımızın içerisinde gördüğünüz gibi her marka var. Bu araçlardan elde edeceğimiz aylık tasarruf miktarı 1 milyon 214 bin 962 TL’dir. Bu sadece araç tasarrufu, bunun yanında, bu araçların tüketeceği yakıtlardan edeceğimiz tasarruf, personel anlamında yapmadığımız maliyetleri de hesapladığımızda kat ve kat bu rakamın üstüne çıkan bir tasarrufun birinci adımını başlattık. Denizli Büyükşehir Belediyesi artık şatafatın olmadığı, gereksiz harcamanın yapılmadığı bir belediye olacak. Bu anlamda sözlerimizin arkasındayız.” “Sözlerimizin arkasındayız” Bugüne kadar belediye bütçesinden farklı gerekçelerle milyonlarca liralık ödemelerin yapıldığını tespit ettiklerini anlatan Başkan Çavuşoğlu, “Denizli halkının her bir kuruşunu kim iç ettiyse, kim cebine kattıysa biz bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Denizli halkından bir şey istiyorum. Bizim birçok projemiz vardı. Bu projelerimizi yaşama geçireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Ama almış olduğumuz borç yükü, götürmeye çalıştığımız süreç göz önüne alındığında Denizli halkından birazcık sabır istiyorum, çok değil birazcık. Söylediğimiz her sözü yaşama geçireceğiz. Halkımız sabır noktasında birazcık anlayış gösterirse şaha kalkmış, huzuru ve mutluluğu içinde barındıran bir Denizli’yi beraber inşa edeceğiz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum” dedi. Başkan Çavuşoğlu konuşmasını vatandaşların yoğun alkışlarıyla tamamladı.
Mersin Sarıyıldız: "Hakikatin peşinde koşan gazetecilerin yanında olacağız" Mersin’in merkez ilçe Akdeniz Belediye Başkanı Hoşyar Sarıyıldız, Mersin Gazeteciler Cemiyeti yönetiminin ziyaretinde yaptığı konuşmada, demokratik yönetimlerde basının gücü ve etkisinin önemine dikkat çekerek, sadece hakikati, doğruları ve gerçeği halka ulaştırmaya çalışan basın mensuplarının daima yanında olacaklarını söyledi. Mersin Gazeteciler Cemiyeti (MGC) Başkanı Kaya Tepe ve yönetim kurulu üyeleri, Akdeniz Belediye Başkanı Hoşyar Sarıyıldız’a hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirdi. MGC Başkanı Kaya Tepe, yeni dönemde seçilerek göreve gelen belediye başkanını tebrik etti, kent ve vatandaşlar için hayata geçecek hizmet ve projelerde başarılar diledi. “Halka sadece hakikatlerin ulaşması için basınla diyalog içerisinde olacağız” Akdeniz Belediye Başkanı Hoşyar Sarıyıldız da ziyaretleri nedeniyle MGC yönetimine teşekkür etti, cemiyet nezdinde basın mensuplarına başarılar diledi. Sarıyıldız, “Demokrasilerde medya; yasama, yürütme ve yargı erklerinden sonra 4’üncü bir erk, bir güç durumundadır. Bugün medya, her alanda toplumun sesi ve vicdanı olmak zorundadır. Gerçekten toplumun hakikate ulaşma hakkının, basın emekçileri vesilesiyle sağlanabileceğini düşünüyoruz. Geçmişten bugüne basının önündeki engellerin kalkması, basının sadece topluma hakikati ulaştırmak için mücadele etmesi gerektiğine inandık. Bugün de belediye olarak halkımızın gerçeklere ve doğrulara ulaşması için gerek kendi basın birimimiz, gerekse cemiyet mensubu basın emekçisi arkadaşlarımızla sürekli bir diyalog ve istişare içinde olacağız. Yeter ki toplumun vicdanı olalım ve toplumun doğru bilgiye ulaşmasını sağlayalım” dedi.
İzmir Avukat olmak istiyordu, 17 yaşında kara toprağa girdi: Cinayet anı kamerada İzmir’in Konak ilçesinde kavga ettiği arkadaşının bıçak darbesiyle kalbinden yaralanan ve kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veren 17 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti. Cinayet anı kameraya yansırken, oğlunun mezarı başında konuşan acılı anne ise, olayın sebebinin uyuşturucu olduğunu söyledi ve suçlu veya suçluların en ağır cezayı almasını istediğini haykırdı. Olay 14 Nisan saat 17.00 sıralarında, Çahabey Mahallesi’nde bulunan Ömür Cebeci Parkı’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 3 kişilik arkadaş grubuyla parkta bulunan Kenan Efe Aytekin (17) ile yakın arkadaşı olduğu öğrenilen Ö.B.O. (17) buluştu. İki arkadaş burada buluştuktan kısa süre sonra kavga etmeye başladı. Her iki tarafın da bıçak kullandığı kavgada, Kenan Efe Aytekin kalbinden, Ö.B.O. ise sırtından ve karnından bıçaklandı. Kenan Efe Aytekin arkadaşlarının kullandığı otomobille Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılırken, Ö.B.O. da Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı. Acil serviste tedavi altına alınan Kenan Efe Aytekin, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Aytekin’in cansız bedeni İzmir Adli Tıp Kurumu morguna kaldırılırken, hastanedeki tedavisi tamamlanan Ö.B.O., tedavisinin tamamlanmasının ardından gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Cinayet anı kamerada Öte yandan meydana gelen olay çevredeki bir iş yerinin güvenlik kamerası tarafından görüntülendi. Görüntüde, parka gelen Ö.B.O. ile Kenan Efe Aytekin’in kavga ettiği, daha sonra Aytekin’in yola yığıldığı, yaralı olan Ö.B.O.’nun da karnını tuttuğu anlar yer aldı. Arkadaş grubunun aynı otomobile binerek hastaneye doğru gittiği anlar da kamera görüntülerinde yer aldı. Otopsi işlemleri tamamlanan Kenan Efe Aytekin’in cenazesi ailesine teslim edildikten sonra Aşağı Narlıdere Mezarlığına defnedildi. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. ’Biz yapmadık abla’ dediler Oğlunu kaybettiğinin haberini aldığı anları anlatan Gülçin Ergier (42), hastanede Kenan Efe’nin arkadaşlarını gördüğünü ve kendisine ’Biz yapmadık abla’ dediklerini daha sonra da o çocukların oradan uzaklaştığını söyledi. Ergier, "Ben evdeydim O, saat 3 gibi evden çıktı. Saat 4’e doğru oğlumla telefonda konuştum. Son konuşmamız oldu. Okul arkadaşlarıyla Balçova’ya gidip mangal yapacaklarını söyledi. Daha sonra planın iptal olduğunu söyledi. Sonra annem beni aradı ve Kenan Efe’nin kavga ettiğini, hastaneye kaldırıldığını söyledi. Hastaneye gittiğimde üstleri kan olmuş ve sima olarak tanıdığım arkadaşlarını gördüm ve bana ’Biz yapmadık abla’ deyip durdular. Orada oğlumu kaybettiğimin haberini alıp çığlık atınca, o arkadaşlarının orada olmadığını fark ettim" dedi. "Uyuşturucu satanların kökü kurusun" Olayın asıl sebebinin uyuşturucu olduğunu söyleyen Gülçin Ergier, "O gün arkadaşlarıyla Karataş’ta bir evde oturmuşlar; sonra da parka gitmişler. Evde kullanılan uyuşturucu maddeler varmış. Uyuşturucu kullanan arkadaşları, oğlumun da arkadaşı olan Ö.B.O.’yu parka çağırmışlar ve orada kavgaya tutuşmuşlar. Olay da orada olmuş. Oğlumla Ö.B.O. yakın arkadaşlardı, yedikleri içtikleri bir giderdi. Ben görüşmelerini istemiyordum ve her defasında Kenan Efe’yi uyarıyordum. Olayın sebebinin uyuşturucu olduğunu biliyorum. Bu gençleri uyuşturucuya sevk eden, bunları satan insanların kökünün kurumasını istiyorum ki hiç bir annenin yüreği benim gibi yanmasın" diye konuştu. "Oğlum avukat olacaktı" Kenan Efe’nin hayalinin avukatlık olduğunu söyleyen acılı anne Gülçin Ergier, "Benim evladım 17 yaşındaydı ve hukuk okumak istiyordu. Avukat olacaktı. Bu vatana, millete avukat olacaktı. O suçla mücadele edecekken, şimdi suçlular onu bu hale getirdi. Tek isteğim, kim bu olayda suçluysa Allah uykularını kaçırsın. Bir de gören, şahit olan kimse gelip bir ifade de olsa, ufacık bir bilgi de olsa versinler ve olay aydınlığa kavuşsun" açıklamasında bulundu.
Gaziantep “Antep işi nakışı” insanlığın ortak mirası olma yolunda Gönülden geçen duyguların ilmek ilmek işlendiği “Antep İşi Nakışı” 2025 yılında yapılacak 20’inci Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komite Toplantısı’nda değerlendirilmek üzere Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nde (UNESCO) aday gösterildi. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğinde daha önce “Antep İşi Nakışı’nın UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne girmesi için hazırlanan dosyanın yazım çalıştayı sonrası Türkiye, UNESCO’nun yolunu tuttu. Bu kapsamda 2025 yılında yapılacak komite toplantısında Kültür ve Turizm Bakanlığınca UNESCO’ya sunulan Antep İşi Nakışı’nın tüm dünyaya tanıtılması ve ecdat yadigarı bu kadim kültürel mirasın korunarak gelecek nesillere aktarılması amaçlanıyor. GASMEK’lerde bugüne kadar bini aşkın kursiyere Antep işi nakışı üzerine eğitimler verildi Teli çekilebilen kumaşlar üzerine model işlenen ve kenarı motiflerle süslenerek hazırlanan, gelinlerin çeyizlerini süsleyen Antep İşi Nakışı’nın bilinirliliğinin artırılması için Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı GASMEK’lerde eğitimler veriliyor. Bu çerçevede 2015’ten bu yana kursiyerlere elde Antep İşi tekniklerine uygun desen araştırıp hazırlayabilme, araç-gereci işlemeye hazırlayabilme ve iğne tekniklerini uygulayabilme bilgi ve becerisi kazandırılıyor. Bugüne kadar toplamda 1010 kursiyere ücretsiz eğitim verildi. Mesleğin gerektirdiği yeterlikleri kazanan bireylere, el sanatları teknolojisi, turistik ve hediyelik eşya, desen üretimi yapan işletmelerde, çeyiz, el nakışı üretimi yapan atölyelerde ve moda evleri gibi alanlarda istihdamın yolu açıldı. “Bizim amacımız, tekrar bu sanatımızın gün yüzüne çıkmasını kolaylaştırmak” Helvacıkara - Kıymık Geleneksel El Sanatları Merkezi birim sorumlusu Yelda Kına Antep İşi Nakışı kültürünün tarihine ve kullanım amaçlarına değinerek, “Bizim kültürümüzde önemi çok eski tarihlere dayanıyor. Yaklaşık 400 yıl öncesinde bile Antep İşi Nakışı’nın işlendiğini gösteren örnekler günümüze ulaşmıştır. Çok eski tarihlerde günlük yaşamlarda kullanılan özellikle süsleme amaçlı genç kızların çeyizlerinde, giyim eşyalarında kullanılan bir tekniktir. Fakat günümüzde bu olabildiğince kısıtlı imkanlarla kısıtlı alanlarda kullanılmaktadır. Eski önemini artık kaybetmeye başladı. Zaten bizim amacımız da UNESCO’ya bunu dahil ederek, tekrar bu sanatımızın gün yüzüne çıkmasını kolaylaştırmaktır” diye konuştu. Antep İşi Nakışı’nın tekniklerini anlatan Kına açıklamasının devamında, “Antep İşi Nakışı çeşitli iğne teknikleriyle 101 farklı nakış tekniğiyle iplik çekilerek, sarma yapılarak ve doldurularak işlenebilen bir nakış çeşididir. Kullanılan malzemeler doğal malzemelerdir. İpekli iplikler, pamuklu kumaşlar bahsettiğimiz 101 teknik üzerine kullanılmaktadır. Bizde gerek kurslarımızda gerek Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki çeşitli faaliyetlerle biz bunları yaşatarak, özellikle gençlerin günlük kullanımlarına uygun hale getirerek günümüzde bunların devamlılığını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun içinde çeşitli takı, terlik, çanta vb. günlük kullanım ürünlerinde bunları kullanarak günlük hayata adapte etmeye çalışıyoruz. Gençlerde merak ediyorlar, benimsiyorlar ve kendileri kullanmak için çaba sarf ediyorlar. Çünkü özellikle kursiyer başvurularımızda gençlerin daha çok olduğunu görüyoruz ve bu bizi çok mutlu ediyor” şeklinde konuştu.