DÜNYA - 23 Eylül 2014 Salı 13:02

Erdoğan: 'Arkadan hançerleyecek bir örgüt'

A
A
A
Erdoğan: 'Arkadan hançerleyecek bir örgüt'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapıya hakkında “Söz konusu örgüt, hedefleri ve faaliyet tarzıyla asla güvenilmeyecek, kendisini kullananları dahi gün gelip arkadan hançerleyecek bir örgüttür” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) yaptığı konuşmada paralel yapıya değinerek, “Söz konusu örgüt, hedefleri ve faaliyet tarzıyla asla güvenilmeyecek, kendisini kullananları dahi gün gelip arkadan hançerleyecek bir örgüttür” dedi.
  BM 69. Genel Kurulu’na katılmak için bulunduğu New York’taki temasları kapsamında düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ünlü televizyoncu tarafından yapılan takdim konuşması ile kürsüye davet edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Filistin’e baktığımızda Arap, Sünni, Hamas mensubu değil önce insanı görürüz. Irak’a baktığımızda Sünni, Şii, Hıristiyan, Kürt, Arap, Ezidi değil önce insanı görürüz. Suriye’de Sünni, Nusayri değil, sadece insanı görürüz. Haksızlığa uğrayan Müslüman, Hristiyan ya da Musevi olsun, Türkiye onun yanındadır” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yaptığı konuşmada, bu yılın Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 100. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, "Türkiye, 100 yıl önceki ismiyle Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nın en önemli tarafıydı ve savaştan da en çok etkilenen ülke olmuştu. 20. yüzyılın en başında, Osmanlı Devleti'nin sınırları, Doğu'da bugünkü İran sınırından başlıyor, Avrupa'da Viyana önlerine, Kuzey Afrika'da Tunus ve Cezayir'e; Kuzey'de Kırım'a, Güneyde Yemen'e, yani Hint Okyanusu'na kadar yayılıyordu" dedi.

“ORTA DOĞU VE BALKANLAR’DAKİ SORUNLAR, OSMANLI DEVLETİ’NİN DAĞILMASIYLA ORTAYA ÇIKMIŞTIR”

Birinci Dünya Savaşı sonunda 1918'de, Türkiye'nin sınırlarının aşağı yukarı bugünkü sınırlarına kadar daraldığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunları hatırlatıyor olmamın nedeni şudur: Bugün, Orta Doğu ve Doğu Avrupa'da ağır krizlerin yaşandığı bölgeler, 100 yıl öncesine kadar Osmanlı Başkenti İstanbul'dan idare ediliyordu. Osmanlı Devleti'nin son derece başarılı idare yapısı içinde, bütün bu kriz bölgeleri asırlar boyunca sorunsuz şekilde varlıklarını idame ettirmişlerdi. Filistin meselesi, Irak ve Suriye meselesi, Kırım, Balkanlar'daki sorunlar, aslında Osmanlı Devleti'nin dağılmasıyla ortaya çıkmış, kökeni de 100 yıl öncesine dayanan sorunlardır. Türkiye, 1922 yılında İstiklal Savaşı'nı kazanmış, 1923'te bağımsız bir ülke olmuştur. 91 yıllık tarihimiz boyunca, bölgedeki tüm ülkelerle karşılıklı saygı ve hoşgörü temelinde ilişki tesis ettik. Altını çizerek söylüyorum; her ülkenin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı son derece saygılı ve hassas olduk. Şu anda da, eski Osmanlı bakiyesi olan tüm devletlere ve tüm halklara, barış, dostluk, dayanışma nazarıyla bakıyoruz; tamamının toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz" dedi.

“BÖLGEMİZDEKİ HALKLARLA ORTAK BİR TARİHİMİZ VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, merkezinde bulunduğu coğrafyayı, en iyi tanıyan, en iyi anlayan, en iyi analiz edebilen bir ülke olduğunu ifade ederek, kriz bölgeleri dâhil olmak üzere, bölgedeki her ülke ve halkla, Türkiye'nin ortak bir tarihi olduğunu söyledi. Bölgenin tüm ülke ve halklarıyla ortak dinî ve kültürel özelliklere sahip olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: "Bu büyük tecrübeyi, bölgesel krizlerin çözümünde aktif olarak kullanmanın, dünyayı da bu tecrübemiz ışığında bilgilendirmenin, uyarmanın mücadelesini her zaman kararlı şekilde verdik. Orta Doğu'da, son derece karmaşık dinamikleri, özellikle de oradaki hissiyatı anlamadan, krizlere çözüm üretebilmek asla mümkün değildir. Türkiye, sahip olduğu bu bilgi ve tecrübeyi, "model ortaklık" çerçevesi içerisinde, Amerika Birleşik Devletleri ile paylaşmayı son derece sağlıklı bir şekilde sürdürüyor. Esasen, sahip olduğumuz bu bilgi ve tecrübe, Avrupa Birliği için de 'eşsiz bir fırsat' anlamına geliyor. Diğer birçok faydaya ek olarak, bölgeyi anlayabiliyor ve bunu bilmek anlamak bile tek başına, Türkiye'nin neden Avrupa Birliği üyesi olması gerektiğinin cevabını ortaya koyuyor."

Arap Baharı’na ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin Arap uyanışına ilişkin yıllar öncesinden yaptığı uyarıların dikkate alınmadığını belirterek, "Mısır'la ilgili olarak yaptığımız uyarılar ve çağrılar, maalesef dikkate alınmadı. Suriye'de, krizin başladığı anlarda, hem Beşşar Esed'i, hem de dünyayı samimi bir şekilde uyardık. Ne yazık ki bu uyarılarımız dikkate alınmadı ve bugünkü acı netice ortaya çıktı" dedi.

“İSRAİL YÖNETİMİ, HEM KENDİ HALKINI HEM DE BÖLGE HALKLARINI ATEŞE ATMAKTAN KAÇINMIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'taki tüm tarafların hissiyatını çok iyi anladıklarını, Irak'a ilişkin de çok sayıda uyarılarda bulunduklarını ancak orada da önlemler alınmaması neticesinde şu andaki sonucun ortaya çıktığına işaret ederek, "İsrail-Filistin meselesini en başından itibaren yakından takip ediyoruz ve taraflarla her zaman yakın irtibatımız oldu. Bu meselede de İsrail'e ve çözümde etkisi olabilecek taraflara sürekli doğru uyarılar yaptık. Libya'da bugün yaşanan olaylar, öngörülemez olaylar değildi. Mısır'da yaşanan ve bütün bölgenin vicdanını yaralayan olaylar, göstere göstere geldi. Suriye krizi, modern dünyanın ilgisizliği nedeniyle arkasında yüzbinlerce masum insanın cansız bedenini, 6 milyona yakın insanın yer değiştirmesini bırakmış, maalesef modern dünyanın ilgisizliği nedeniyle adım adım tırmanan bir trajediye dönüşmüştür. Aynı şekilde Irak'ta, önceki yönetimin uzlaşmaz, bencil, sorumsuz tavırları, ortaya çıkan bugünkü tablonun mimarı olmuştur. Filistin meselesi, sadece Filistin'i değil; yeryüzündeki tüm Müslümanları ve tüm vicdan sahibi insanları derinden etkileyen bir meseledir. Bölgedeki birçok krizin temelinde de Filistin meselesi vardır. İsrail yönetimi, bu hassasiyeti çok iyi bildiği halde, hem kendi halkını, hem de bölge halklarını ateşe atmaktan kaçınmamıştır." dedi.

“TÜRKİYE, TARİHİNİN HİÇBİR DÖNEMİNDE IRKÇI BİR TAVIR İÇİNE GİRMEMİŞ VE ANTİSEMİTİST OLMAMIŞTIR”

İsrail halkıyla İsrail yönetiminin birbiriyle karıştırılmaması gerektiğine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada, Türkiye'ye ve şahsıma ilişkin önemli bir hatırlatmayı bir kez daha yapmak isterim. Antisemitist yaftasının, zaman zaman ülkeme, şahsıma ve arkadaşlarıma yönelik bir saldırı aracı olarak kullanıldığını üzülerek müşahede ediyoruz. Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde ırkçı tavır içine girmemiş, tarihinin hiçbir döneminde antisemitist olmamıştır. Ben, antisemitizmi bir insanlık suçu olarak açıklayan ilk başbakanlardan biriyim. Tam tersine Türkiye, devletiyle ve halkıyla her zaman mazlumların yanında olmuş; Museviler de mazlum konumuna düştüğünde el uzatan ülke olmuştur" dedi.

“BİZİM ELEŞTİRİLERİMİZ ASLA MUSEVİLERE DEĞİL, SADECE İSRAİL YÖNETİMİNE VE ONUN POLİTİKALARINADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, İspanya'dan 15. yüzyılda kovulan Musevilerin, Osmanlı topraklarına sığındıklarını ve yüzyıllar boyunca huzur içinde yaşamlarını sürdürdüklerini belirterek, "Aynı şekilde Hitlerin zulmünden kaçan Musevilere de ülkemiz kucak açmıştı. Antisemitist yaftası, zaman zaman benim şahsıma da yöneltiliyor. İsrail'in uluslararası hukuka sığmayan, insan haklarını çiğneyen, insan hayatını hiçe sayan katliamlarını eleştirmek, antisemitizm değildir. Gazze'ye yardım götüren uluslararası bir gemiyi durdurup, 10 kişiyi katleden bir devletten hesap sormak, antisemitizm değildir. Gazze'de, ayrım yapmadan, parkta, bahçede, sahilde, okulda, hastanede, camide, evlerinde masum çocuk ve bebekleri katleden bir yönetimi eleştirmek, takdir edersiniz ki antisemitizm değildir. Bizim eleştirilerimiz, asla ve asla Musevilere değil; sadece ve sadece İsrail yönetimine ve onun politikalarınadır. Hiç kimse bunu çarpıtmasın" diye konuştu.

“BÜTÜN BÖLGEDE OLDUĞU GİBİ, İSRAİL İLE FİLİSTİN ARASINDA DA BARIŞI ÇOK GÜÇLÜ ŞEKİLDE ARZU EDİYORUZ”

Filistin'de masum kadınların katledilmesini eleştirdikleri zaman, belli odaklardan, bir kampanya dâhilinde algı operasyonları yapıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz ne zaman Orta Doğu'da masum çocukların, bebeklerin katledilmesini eleştirsek, belli medya kuruluşları tarafından hedefe konuyoruz. Bu tür algı operasyonları, bu tür karalama kampanyaları, bizi asla ve asla doğru bildiğimiz yoldan ayırmaz. Sizlerden de ricam, bu çarpıtmalara lütfen kulak asmayın, her şeyden önce insan öncelikli bir dünyayı beraberce paylaşmalıyız; bu kara propagandaya lütfen prim vermeyin. Biz, bütün bölgede olduğu gibi, İsrail ile Filistin arasında da barışı çok güçlü şekilde arzu ediyoruz ve bunun için de yapıcı bir politika izliyoruz" dedi.

“NETANYAHU’NUN ÖZRÜNDEN SONRA GAZZE SALDIRISI NORMALLEŞME SÜRECİNİ KESİNTİYE UĞRATTI”

ABD Başkanı Obama'nın da katkısıyla İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun özür dilemesiyle ilişkilerin normalleşmesinin beklendiği bir süreçte Gazze'ye yeniden saldırılmasının süreci kesintiye uğrattığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, Filistin’e baktığımızda, Arap, Sünni, Hamas mensubu vesaire değil en önce insanı görürüz. Irak’a baktığımızda, Sünni, Şii, Hristiyan, Kürt, Arap, Ezidi değil petrol değil en önce insanı görürüz, canı görürüz. Suriye’de, Sünni, Nusayri vesaire değil; sadece ve sadece insanı görürüz. Eğer haksızlığa uğrayan Hristiyan’sa Türkiye onun yanındadır, Musevi ise onun yanındadır, Müslüman ise onun yanındadır" dedi.

“TÜRKİYE, KRİZ BÖLGELERİNDE HER İHTİYAÇ SAHİBİNE ULAŞMAYA ÇALIŞIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de şu anda 1,5 milyona yakın Suriyelinin barındığını hatırlatarak, "30 bine yakın, hatta bugün aldığım rakama göre 60 bine yakın Iraklı Ezidi’ye Türkiye sahip çıkmış durumda. En son, buraya hareket ederken, on binlerce Suriyeli Kürt sınırımıza akın etti, onlara da kapıları açan, onlara da güvenli bir ortam sağlayan Türkiye oldu. Gerek Irak’ta, gerek Suriye’de, ihtiyaç sahiplerine ayrım yapmaksızın insani yardım ulaştırıyoruz. Ukrayna’dan Somali’ye, Bosna Hersek’ten Pakistan’a, Afganistan’a kadar, her kriz bölgesine, her ihtiyaç sahibine ulaşmaya çalışıyoruz" dedi.

“TÜRKİYE, DÜNYANIN EN CÖMERT ÜLKESİ”

Türkiye'nin 2013 yılında millî gelirinin binde 21'ini insani yardımlara ayırdığını ve "Dünyanın en cömert ülkesi" olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde Türkiye'nin geçen yıl acil ve insani yardımlarda ABD ve İngiltere'nin ardından üçüncü olduğunu dile getirerek, "Irk, din, mezhep ayırmadan, imkânlarımız ölçüsünde her yere ve herkese ulaşmak için örnek bir gayretin içindeyiz" diye konuştu.

“TÜRKİYE OLARAK HERHANGİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VERMEMİZ ASLA SÖZ KONUSU OLAMAZ”

Bir süredir belli bazı çevrelerin Türkiye’yi, terörle yan yana göstermeye yönelik gayretleri olduğunu gözlemlediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Özellikle ABD’deki bazı medya kuruluşlarının ve bazı STK’ların, tamamen asılsız yayınlarla tamamen mesnetsiz iftiralarla planlı şekilde Türkiye’yi hedef aldıklarına şahit oluyoruz. Özellikle IŞİD konusunda, Türkiye, bazı medya kuruluşları tarafından son derece haksız ve art niyetli haberlere konu ediliyor. Uzun yıllardır terörle mücadele eden, terör sebebiyle ağır bedeller ödeyen, terörle mücadelesinde de yalnız bırakılmış bir ülke olarak, hiçbir terör örgütüne destek vermemiz asla söz konusu değildir.”

“TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI İTİBARINA YAPILAN SALDIRILAR BİZİ ETKİLEMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD’le petrol ticareti yapıldığı iddialarına ilişkin olarak da, "IŞİD’le petrol ticareti yaptığımız iddiası tamamen asılsızdır ve gerek Enerji Bakanımız, gerek Başbakan ve gerekse şahsım tarafından bu iddia müteaddit defalar yalanlanmıştır. IŞİD militanlarının Türkiye’de tedavi edildiği, militanlara müsamaha gösterildiği, aynı şekilde tamamen asılsız bir iddiadır. Türkiye’nin Musul Başkonsolosu, ailesi ve çalışanlar, cumartesi günü yapılan operasyonla serbest kalıncaya kadar tam 100 gün IŞİD’in elinde tutuldu. Türkiye, durumun hassasiyeti nedeniyle öncelikle oradaki vatandaşlarının can güvenliğini hesaba katarak, son derece dikkatli hareket etti, son derece hassas açıklamalar yapıldı. Türkiye’nin bu hassasiyeti, ne yazık ki belli bazı malum çevreler tarafından saptırılıyor. Sistemli bir şekilde, Türkiye’nin uluslararası itibarına, özellikle de Türkiye ekonomisine yönelik bir algı operasyonu ve saldırı yapılmak isteniyor. Biz bunlardan asla etkilenmeyiz" dedi.

Bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye konusunda objektif davranmayarak, subjektif biçimde siyasi değerlendirmeler yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyüme trendimiz de devam edecektir. Doğru bildiğimizden ayrılmayız, doğruları da bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en güçlü şekilde savunmaya ve seslendirmeye devam edeceğiz" dedi.

“2012 YILINDAN İTİBAREN ‘PARALEL YAPI’NIN CİDDİ BİR TEHDİT HALİNE GELDİĞİ ANLAŞILDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD’deki bazı medya kuruluşları ve düşünce kuruluşlarının, 'Paralel Yapı' adını verdiğimiz bu örgütün kısmen de olsa etkisi altında kaldığını görüyoruz" dedi. Bunun Türkiye içinde, yaklaşık 30 yıldır varlık gösteren ve faaliyette bulunan bir örgüt olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu örgütün elebaşı, 1999 yılında Türkiye’den ayrıldı ve ABD’nin Pensilvanya eyaletine yerleşerek, faaliyetleri buradan idare etmeye başladı. Son yıllara kadar bu örgüt, Türkiye içinde ve dünya genelinde eğitim ve yardım faaliyetlerinde bulunan bir örgüt olarak tanınıyordu. Ancak, 2012 yılından itibaren, örgütün farklı amaçlarının olduğu, büyük bir çıkar şebekesine dönüştüğü; çeşitli ülkelerde elde ettiği güç ile ciddi bir tehdit haline geldiği anlaşıldı. Düşününüz ki bir ülkenin polis teşkilatı, bu örgütün etkisi altına giriyor. Polisler, amirlerinin talimatıyla değil, Pensilvanya’dan gelen talimatla hareket ediyor. Düşününüz ki bir ülkenin yargı teşkilatı bu örgütün etkisi altına giriyor ve hâkimler, delillere göre, vicdanlarıyla değil, Pensilvanya’daki örgüt liderinden gelen talimatlarla karar veriyor. Örgütle mücadeleye başladığımızda, sadece emniyet ve yargı değil, devletin birçok kritik noktasına sızdıklarını ve buralarda, örgüt çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterdiklerine şahit olduk. Faaliyetlerin, ulusal sınırları aşarak, uluslararası istihbarat taşeronluğuna kadar ulaştığını da tespit ettik" dedi.

2013 ARALIK AYINDA YAPILAN, YOLSUZLUK OPERASYONU KILIFI ALTINDA HÜKÜMETİ DEVİRME OPERASYONUYDU”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılının aralık ayında Hükümete yönelik operasyon yapıldığını anlatarak, "Başbakanı olduğum Hükümete yönelik saldırı, altını çizerek söylüyorum: Yolsuzluk operasyonu kılıfı içine gizlenmiş, Hükümeti devirme operasyonuydu. Öyle ki, şahsımı, bakanlarımı ve çalışma arkadaşlarımı yargılayıp mahkûm etmek üzere önceden dava dosyaları dahi hazırlanmış, operasyon içinde bunlar sıraya konmuştu. Söz konusu dosyalarda, şahsım ‘Dönemin Başbakanı’ diye anılıyordu. Bu darbe girişimini başarıyla etkisiz hale getirdik" dedi.

“ULUSAL GÜVENLİĞE KARŞI TEHDİT OLUŞTURAN BU ÖRGÜTE KARŞI ÇOK KARARLI TEDBİRLER ALIYORUZ”

Ulusal güvenliğe karşı tehdit oluşturan bu örgüte karşı çok kararlı tedbirler almaya başladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle söyledi, "Bu, son derece tehlikeli örgütün, gerek Türkiye içinde, gerek ABD başta olmak üzere yurt dışında, muhaliflerimiz tarafından elverişli bir taşeron olarak kullanıldığını görüyoruz. Burada vurgulamak isterim ki söz konusu örgüt, hedefleri ve faaliyet tarzıyla asla güvenilmeyecek, kendisini kullananları dahi gün gelip arkadan hançerleyecek bir örgüttür. Biz bu örgütü, 11. yüzyılda ortaya çıkan 'Haşhaşiler' adlı örgüte benzetiyoruz. Haşhaşiler, dağlarda yaşıyor, haşhaş adı verilen uyuşturucu maddeleri kullanarak, devlet adamlarına suikastlar tertip ediyorlardı. İngilizce’deki "assasination" kelimesinin de işte bu örgütün adından yani Haşhaşiyn’den türediğini hatırlatmak isterim. Şu anda Türkiye’nin kararlılıkla mücadele ettiği bu örgüt, bütün faaliyetleriyle yapılanma şekliyle örgüt mensuplarını etkileme şekliyle Haşhaşiyn örgütünden farklı değildir. Başkan Sayın Obama başta olmak üzere, ABD’li dostlarımıza bu meseleyi etraflıca izah ettik."

“ULUSAL GÜVENLİĞİMİZİ TEHDİT EDEN BU ŞAHSI YA SINIR DIŞI EDİN YA DA BİR SUÇU OLMADIĞI İDDİASINDAYSA BİZE VERİN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-ABD arasındaki model ortaklığa değinerek, Başkan Obama'ya "Bizden istediğiniz teröristleri biz size nasıl teslim ediyorsak siz de bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu şahsı ya sınır dışı edin ya da bir suçu olmadığı iddiasında ise bize verin" dediğini belirterek, "Umuyorum ki Türkiye ve Amerikan yönetimi, her iki ülke için tehdit teşkil eden bu örgütle mücadelede iş birliği yapacaklardır" dedi.

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tarihten devraldığı engin tecrübe ve birikimiyle bölgesel ve küresel barışa her türlü katkıyı sağlamaya devam edeceğini de belirterek, "Türkiye dış politikası, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da barış, dayanışma, uluslararası hukuk ve adalet temelinde ilerlemeyi sürdürecek. Sahip olduğu ve sürekli geliştirdiği demokratik standartlarıyla Türkiye, bölgesel ve küresel barış için başarılı bir örnek olma vasfını muhafaza edecek" dedi.

“TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİ VE EKONOMİSİ, KARARLI VE SAĞLAM ŞEKİLDE GELECEĞE İLERLİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerin, objektif kaynaklardan gelen bilgilere dayanması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şu şekilde tamamladı: “Sizlerden ve Amerikalı dostlarımızdan ricam, Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeleri, objektif kaynaklardan temin etmenizdir. Türkiye ABD ilişkilerinin, önyargılardan arındırılması, algı operasyonlarından, yalanlardan, çarpıtmalardan arındırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Demokrasi, insan hakları, terör, şiddet içeren gösterilere müdahale, internet yoluyla işlenen suçlar ve benzeri birçok konuda, ABD’nin yaklaşımı ile Türkiye’nin pratikleri arasında inanın ciddi bir fark yoktur. Bir ay öncesine kadar Başbakanı olduğum Hükümetler, 12 yıl içinde Türkiye’de hukukun üstünlüğünü savunmuş, hukuku, demokrasiyi ve insan haklarını tarihinde hiç görülmeyen ileri seviyelere taşımıştır. Bu çabalar samimi ve kararlı şekilde devam ediyor. Türkiye’nin demokrasisi, özellikle de ekonomisi, son derece kararlı ve sağlam şekilde geleceğe ilerliyor, istikrarla büyüyor. Aradaki vasıtaları kaldırıp, sağlam kaynaklardan Türkiye’yi izlediğinizde, inanıyorum ki önyargılardan arınmış, gerçek Türkiye’yi göreceksiniz. Gerçek Türkiye, barışı savunan, demokrasiyi savunan, ekonomisi istikrarla büyüyen Türkiye’dir. Karşılıklı saygı, ortak değer ve çıkarlar temelinde gelişen Türkiye-ABD ilişkileri, bölgesel ve küresel meselelerde olumlu sonuçlar doğurabilen bir ittifak ilişkisidir. Karşılıklı hassasiyetlere saygıyla ve özenle yaklaşıldığı ölçüde Türkiye-ABD ittifakı, bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sağlamaya devam edecektir.”
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Uzmanından ‘Çöl tozu’ açıklaması : “Hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor” Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye’de etkili olurken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, “Çocuklar, alerjisi ve astımı olanlar, KOAH’lılar, yaşlılar daha fazla risk altında. Partiküllerin içinde kimyasallar da var, ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından etkiler oluşturduğu gösterilmiş. Solunum semptomları olan hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor. ‘Neden olduk’ diyorlar. Dışarıda geçireceğimiz vakti azaltalım, maskeyle çıkalım, aldığımız sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım” dedi. Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye’de etkili oluyor. Rüzgar ile birlikte gelen toz, Yunanistan’ın başkenti Atina’yı turuncuya boyarken uzmanlar, tozun birkaç gün daha Türkiye’yi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımına yönelik uyarılar yaparken uzmanlar, insan sağlığına etkisine yönelik bilgi verdi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı. “Çocuklar, alerjisi, astımı olanlar, KOAH’lılar ve yaşlılar daha fazla risk altında” Havadaki tozun vücudun birçok noktasını etkilediğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, “Kışı biraz zor geçirdik özellikle viral hastalıklarımız çok fazlaydı, o dönemi şu an biraz kapattık, biraz alerjenler ortaya çıkmıştı. Bahar erken geldi, mart ayında çiçekler, polenler alerji mevsimi derken bugünlerde sabahları uyanıyoruz, arabalarımızın üstü çamur şeklinde. Sahra Çölleri’nden gelen dünyanın döngüsünde olan şeyler bunlar, ülkemize, şehirlerimize ulaşan kum fırtınasıyla ortaya çıkmış bir toz bulutu var. Bunlar mikro küçük partiküller şeklinde havada şu anda uçuşuyorlar. Bunları soluyoruz, belli bir mikro partikülün altındakilerin de akciğerimizin en küçük hava keseciklerine kadar ulaştığını biliyoruz. Bu da bizim solunum yolu şikayetlerimizi artırıyor. Bir; çocukları söylemek lazım, ikincisi alerjisi ve astımı olanlar, üçüncü grup olarak KOAH’lı, dördüncü yaşlı grubumuzu saymamız lazım. 4 grubun bugünlerde dışarıdaki bu etkene maruz kaldığında doğacak sonuçları daha fazla. Hepimiz maruz kalıyoruz ama saydığımız 4 grup daha fazla risk altında. Sadece akciğer için de bir etki oluşturmuyor şu an cildimizde; yüzümüzde, elimizde, saçımızda hissediyoruz. Etrafta uçuştuğu için göz bölümüne gelen hasta sayımızda bir artış var, solunum yoluyla ilgili ciddi manada artan bir şey var. Bu tozların içinde sadece kum taneleri, toz değil kimyasallar da var. Onların ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından da etkiler oluşturduğu dünyada gösterilmiş. Evimizde sinekliklerimiz vardır, partikülleri, polenleri, böcekleri, uzaklaştıracak şekilde, az düzeyde olsa bile geçişini engeller ama ‘Penceremizi çok açalım, havalandıralım’ gibi durumları en azından şu bir hafta için biraz azaltmamamız gerekiyor. Çok acil, olağanüstü bir durum yoksa bu grubun özellikle dışarıda çok vakit geçirmemesini hatırlatmak lazım” dedi. “Hastalar artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor” Toza karşı maske kullanımına yönelik konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kansu, “Özellikle kronik grubun kullanması şart, en basit cerrahi maske dediğimiz pandemide kullandığımız maske ile başlanabilir ama bu belli partikülün altını tutmayacaktır. İmkanı olanların özellikle bu saydığımız risk faktöründeki kişilerin 3M maskeleri kullanmalarını hatırlatabiliriz. Bu günlerde göğüs hastalıkları ya da acillere solunum semptomları olan hastalar, alerji, astım geçmişi olan hastalarımız kum fırtınası, partiküller sebebiyle artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla karşımıza geliyor. Neler var; öksürük, hırıltı, gece solunum şikayetleri, bir miktar ateş, nefes darlığı şeklinde bu hastalar acile ya da göğüs hastalıklarına geliyorlar. ‘Neden olduk, ne değişti’ diyorlar, farkına değiller. Alerjenlerin bu günlerde etkisi var ama son 2 haftadır bu kum fırtınasının bu alerji, astım, KOAH olan hastalarda biraz daha solunum semptomlarını kötüleştirdiğini, acile getirdiğini biliyoruz. Meteoroloji açısından takip etmemiz lazım, uzmanların görüşünü dinleyeceğiz, bu hafta akışının süreceğini biliyoruz. Boğazımızda bir gıcık hissi sadece bu saydığımız risk grubu değil şu anda hepimizde var. Cildimizde bir kuruluk hissi var. Birincisi dışarıda geçireceğimiz vakti biraz azaltalım, ikincisi pencerelerimizi çok açmayalım, üçüncüsü maskeyle çıkalım, dördüncüsü eve geldiğimizde lütfen bir duş alalım, üstümüzü değiştirelim. Beşincisi sıvı tüketimi, bol su içmeye çalışalım çünkü o sinüslerimiz, bronşlarımız, burnumuzun içinde de birikiyor bize gıcık hissi de yapıyor. Bu sadece bedenimize aldığımız bir şey değil, şu an da her yere arabamızın üzerine düştüğü gibi tarladaki ekinlere, mahsullere, sebze, meyvelere de düşüyor. Eve aldığımız, pazardan getirdiğimiz sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım" şeklinde konuştu.
İstanbul İstanbul’u erguvan ağaçları süsledi Yeşil, Mavi ve Pembe tonlarının İstanbul Boğazını adeta bir tabloya dönüştüren erguvan ağaçları çiçek açtı. Boğaz manzarası ile birlikte havadan çekilen erguvan ağaçları pembeye boyadığı kıyılar kartpostallık görüntüler oluşturdu. Baharın müjdecisi olarak bilinen erguvanlar İstanbul’u süslemeye başladı. İstanbul Boğazının her iki yakasında zarif dallarıyla şehre ayrı bir güzellik katıyor. Her yıl Nisan ve Mayıs ayları arasında çiçek açan erguvan ağaçları kenti adeta bir tabloya dönüştürüyor. Vatandaşlar tarafından oldukça ilgi gören pembe çiçekli ağaçlar Ahmet Hamdi Tanpınar, Edip Cansever gibi şairlerin de mısralarında yer aldı. İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu erguvan ağaçlarının her yıl takip ederek, ağaçların daha çok tanıtılması için birçok proje hayata geçiriyor. “Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor” Bahar geldiği zaman erguvan ağaçlarının çiçek açtığını dile getiren İstanbul Erguvan Gönüllüleri Kurucusu Hüseyin Emiroğlu, “Erguvanın bir zamanı var Nisan 15 ila mayıs ayının 15’i arasıdır. Bu zaman dilimi bazen nisanın başına doğru bazen mayısın sonuna doğru kayabiliyor. Bir 15 günlük zaman içerisinde çiçekler açıyor. Kahverengi dalların üzerinde birden önce kırmızı sona çiçekler açınca pembe çiçekleri olan bir ağaçtır. Bu ağaç İstanbul boğazının yeşil yamaçlarının üzerinde sanki birisi fırça ile pembe lekeler atmış gibi bir görüntü çıkıyor. Bu izlemesi çok hoş bir manzara oluyor. Erguvanın boğazdaki görüntüsü böylece insanlara bir seyir keyfi veriyor. Osmanlı döneminde şairler fark ediyor erguvan ağaçlarının çiçeklerini. Modern ve klasik dönemdeki şairlerimiz de erguvan ağaçlarının çiçeklerin bir metafor olarak kullanıyor. Erguvan İstanbul gönüllüleri diye bir gurup oluşturup, İstanbul’dakilere sürekli olarak bunu anlattık. 20 sene önce herkes erguvanı tanımazken şimdi biliyorlar. Osmanlı Padişahlarından 3. Selim’in bir fermanı var “Erguvan ağaçları azaldı biraz erguvan ağaçları dikin” diye. Erguvan ağaçları bizim bütün Marmara ve Akdeniz kıyılarında var” diye konuştu.
Mersin Tarsus’ta sanatsal etkinlikler artıyor Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki Tarsus’a Değerler Katanlar Kurulu (TADEKA) tarafından sanatsal etkinlikler tüm hızıyla devam ediyor. TADEKA’nın öncülüğünde ’Dünya Sanat Günü’ne özel olarak hazırlanan ve birçok sanatçının eserinin yer aldığı ’Sanat Güzelleştirir’ adlı karma resim sergisi, Mehmet Bal Sanat Galerisi’nde açıldı. Açılışa Büyükşehir Belediyesi Kent Katılımı ve Sivil Toplum ile İlişkiler Şube Müdürü Başar Akça, TADEKA üyeleri, siyasi parti temsilcileri ve sanatseverler katıldı. Birçoğu Büyükşehir Belediyesi tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel Berdan Konukevinde 2 gün süren resim çalıştayında ortaya çıkan eserden oluşan sergi, 30 Nisan’a kadar açık kalacak. “Sanat yapmayı herkese tavsiye ediyorum” Serginin küratörlüğünü yapan ressam Nurettin Gözen, açılışta yaptığı konuşmada, eserlerin birçoğunun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak gerçekleşen atölye çalışmalarında yapıldığını ifade ederek, “Herkesin eline sağlık. Bundan sonra devam edecek, daha güzel şeyler yapacağız. Sanat iyileştirir, sanat moral verir, sanat insanı güzelleştirir. Sanat yapmayı herkese tavsiye ediyorum” dedi. “Çalışmaların tamamına ful destek olacağız” Mersin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanı Şerife Hasoğlu Dokucu, yapılan çalışmalarla Mersin’in çok daha ilerilere gideceğini kaydederek, “Hep birlikte bu çatı altında sanat çalışmaları yapmak bizim için çok büyük bir fırsat. Özellikle Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesinde olduğumuz için TADEKA çatısı altında kadın çalışmalarının tamamına destek olacağız. Dernekler bazında yeni projelerle geliyoruz” diye konuştu. “Sergilemenin gururunu yaşıyoruz” Sanatçılardan Seda Yıkılmazpehlivan da Büyükşehir Belediyesi tarafından ’8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak Berdan Konuk Evinde gerçekleştirilen resim kampına da katıldığını belirterek, “57 ressamın katıldığı çalıştayda 75 küsur resim ortaya çıktı. Onlardan iki tanesi de bana ait. Hem keyifli bir organizasyon içerisinde yer aldık hem anlamlı bir güne, anlamlı resimler üretmeye çalıştık. Biz çok eğlendik. Bu değeri görmekten de mutlu olduk. Bugün de sergilemenin gururunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Yozgat Korkutan artış: Yozgat’ta son bir haftada 255 kişinin vücudundan kene çıkartıldı Havaların ısınmasıyla Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakalarında artış yaşanırken, Yozgat’ta son bir haftada 255 kişi vücuduna yapışan kene nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurdu. KKKA hastalığının yoğun şekilde görüldüğü illerden biri olan Yozgat’ta ilkbahar mevsimiyle birlikte kene vakaları başladı. İç Anadolu Bölgesi’nde özellikle Yozgat, Sivas ve Tokat çevrelerinde sık görülen ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olan keneler kırsal kesimde yaşayanlar için risk oluşturuyor. KKKA’nın ölümcül sonuçlar doğurduğunu söyleyen uzmanlar ise, tarım alanları, yeşil alanlar ve hayvancılığın yapıldığı yerler ile pikniğe giden vatandaşlara uyarılarda bulunarak tedbirli olmalarını istedi. En çok vakaya Saraykent ilçesinde rastlandı Uzmanlar, kırsal alanda vatandaşların vücudu kapatan kıyafetler tercih etmelerini, pantolon paçalarını çorapların içine sokmalarını tavsiye ederken, ateş, halsizlik, baş ağrısı, vücut ağrısı, ishal gibi şikayetleri bulunan kişilerin ise en yakın sağlık kuruluşuna gitmelerini önerdi. Uzmanlar ayrıca, vücuda yapışan kenenin bulunduğu yerden çıplak elle temas etmeden çıkartılması gerektiğine dikkat çekti. Yozgat ili genelinde son bir haftada 255 kişinin vücuduna kene yapışırken, kene vakalarının en yoğun olduğu ilçe ise Yozgat’ın Saraykent ilçesi oldu. Saraykent ilçesinde 60, Sarıkaya ilçesinde 30, Kadışehri ilçesinde 27 ve diğer ilçeler olmak üzere 255 kişi sağlık kuruluşlarına müracaat ederek, vücuduna yapışan keneyi çıkarttı. Kene yapışması nedeniyle Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde 2, Yozgat Şehir Hastanesi’nde ise 1 olmak üzere 3 kişinin de tedavisinin devam ettiği öğrenildi. “Keneye karşı tedbirli olun” Yozgat Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Doktoru Dilek Yılmaz, keneye karşı vatandaşları uyararak, almaları gereken tedbirler konusunda uyarılarda bulundu. Yılmaz, “Vatandaşlar dağa, ormana, tarlaya, bahçeye giderken açık renkli ve kapalı kıyafetler giyinmeliler. Pantolon paçalarını çoraplarının içerisine koysunlar, kırsal alandan döndükten sonra kıyafetlerini tamamen çıkartıp vücutlarını kontrol etsinler. Özellikle kasık bölgeleri, diz arkaları, kulak arkası ve ense ve saç diplerine bakıp kene kontrolü yapsınlar. Eğer hastaya kırsalda kene temas ettiyse kendileri sağlık ocağına başvurmadan önce güvenli bir şekilde keneyi kendileri çıkarsınlar. Tabii ki bunu çıplak elle yapmayıp, eldiven, bez veya poşet ile kenenin kafa kısmına en yakın yerden tutup keneyi çıkarsınlar. Kene tuttuktan sonra kendilerini 10 gün boyunca gözlemlemeliler. Ateş, bulantı, kusma, baş ağrısı, yaygın vücut ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi belirtilerin bir ya da birkaçı olursa o zaman hastaneye başvursunlar. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ölümcül bir hastalık ve bu nedenle vatandaşlarımızın çok dikkatli olmalarını öneriyoruz” dedi.
İstanbul Net UYP açığı 314,2 milyar dolara yükseldi Net UYP, 2023 yıl sonunda eksi 286,7 milyar ABD doları iken 2024 Şubat sonunda eksi 314,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Şubat ayı Uluslararası Yatırım Pozisyonu Gelişmeleri’ni açıkladı. Buna göre Şubat sonu itibarıyla, Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) verilerine göre, Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, 2023 yıl sonuna göre yüzde 2,4 oranında azalışla 320,2 milyar ABD doları, yükümlülükleri ise yüzde 3,2 oranında artışla 634,4 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Türkiye’nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net UYP, 2023 yıl sonunda eksi 286,7 milyar ABD doları iken 2024 Şubat sonunda eksi 314,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Varlıklar alt kalemleri incelendiğinde, rezerv varlıklar kalemi 2023 yıl sonuna göre yüzde 8,8 oranında azalışla 128,5 milyar ABD doları, diğer yatırımlar kalemi yüzde 3,3 oranında artışla 126,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 8,1 oranında artışla 50,4 milyar ABD doları oldu. Yükümlülükler alt kalemleri incelendiğinde, doğrudan yatırımlar (sermaye ve diğer sermaye) piyasa değeri ile döviz kurlarındaki değişimlerin de etkisiyle 2023 yıl sonuna göre yüzde 11,3 oranında artışla 176,3 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Portföy yatırımları 2023 yıl sonuna göre yüzde 6,9 oranında artışla 102,5 milyar ABD doları oldu. Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2023 yıl sonuna göre yüzde 16,7 oranında artışla 34,5 milyar ABD doları olurken, yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 6,2 oranında artışla 2,8 milyar ABD doları, Hazine’nin tahvil stoku (yurt içi yerleşiklerce alınan tahvil stoku düşüldükten sonra) ise yüzde 2,8 artışla 43,7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde, diğer yatırımlar 2023 yıl sonuna göre yüzde 1,3 oranında azalarak 355,6 milyar ABD doları oldu. Yurt dışı yerleşiklerin yurt içi yerleşik bankalardaki Yabancı Para mevduatı, 2023 yıl sonuna göre yüzde 3,2 oranında azalarak 41,8 milyar ABD doları olurken, TL mevduatı yüzde 9,1 oranında artarak 18,6 milyar ABD doları oldu. Bankaların toplam kredi stoku yüzde 0,6 oranında artarak 63,6 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin toplam kredi stoku yüzde 1,9 oranında azalarak 99,2 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti.