POLİTİKA - 19 Ağustos 2015 Çarşamba 14:36

Erdoğan: 'Beştepe'nin yolunu bilmeyenlerle işimiz yok'

A
A
A
Erdoğan: 'Beştepe'nin yolunu bilmeyenlerle işimiz yok'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’’Ufukları Beştepe ile uğraşmanın ötesine geçemeyenlerin milletimize derdine derman olma ümidi vermesi mümkün değildir. Zaten Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek bir zamanımız yok” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Hakkari, Iğdır, Malatya, Muş, Tunceli, Batman, Şanlıurfa, Erzurum ve Ankara illerinden gelen muhtarlarla bir araya geldi. 9. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ülkenin ve milletin güvenliği için her türlü silaha sahip olma ve gerektiğinde onu kullanma hakkına sahip olan yegane yapı olduğunu söyledi. Bu yönde ifadeler kullananların asıl niyetlerinin başka olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kan döken, can alan silahları kullanan teröristlere sırtlarını dayadıklarını söyleyenler ve onları destekleyenler bu duruşlarıyla ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri bu vatının sırtına hançer saplamanın peşindeler. Bu ihanete destek olan sözde aydın güruhu, köşe yazarları, yaşanan her ölümün, dökülen her gözyaşının sorumluluğunu ortaktır. Bunlar ihanet içindedir. Ekmeğinin peşinde veya görevinin başında olan insanları hunharca öldüren teröristlere tek çift söz söylemeyip bu teröristleri etkisiz hale getiren güvenlik güçlerine saldıranların yeri alçaklık çukurunun en dibidir. Vatan ve millet aidiyetin olmayan bu köksüz, ahlaksız, vicdansız güruh sanmasın ki yaptıkları yanlarına kar kalacak. Milletimiz masum insanların ölümünü dahi kendi sapkın ideolojileri için kullanmaktan geri durmayan bu ‘Belhum Edall’ güruhuna hak ettiği dersi mutlaka verecektir. Devletin ve hükümetin ne bölücü örgütü, ne onun güdümündeki partiye, ne de sözde aydın güruhuna karşı herhangi bir yükümlülüğü, her hangi bir borcuda yoktur. Bunu o köşe yazarlarına söylüyorum. O aydın geçinenlere söylüyorum. Kariyeriniz ne olursa olsun. Önünde bir çok kariyeri olanlara da söylüyorum. Sizin kariyeriniz sizin kalemlerinizden akan mürekkep kandır. Benin için önemli olan şehidimin o ulaştığı makamdır” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ BUZDOLABINDA”

Çözüm süreci muhatabının milletin kendisi olduğunu, sözü milletin kendisine söylediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de tek sorumluluklarının yine millete karşı olduğunu dile getirdi. Çözüm sürecinin artık buzdolabında olduğunu, milli birlik ve kardeşlik projesiyle yollarına şuanda devam ettiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu meselenin bir al-ver meselesi, bir taviz melesi olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörde ısrar edenlerin hak ettikleri karşılığı gördüğünü ve görmeye devam edeceklerini ifade etti. Anadolu coğrafyasında bin yıldır devam eden kutlu mücadelenin ilanihaye devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadelede kanlarıyla bu toprakların vatan olarak teslimini yapan tüm şehitlere Allah’tan rahmet diledi.

“TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE HÜKÜMET KURMA SORUNU VAR”

Türkiye’nin böyle bir ortamda hükümet kurma çalışmalarına sahne olduğunu, yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığı için Türkiye’nin henüz yeni hükümetine kavuşamadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu durumda çözümü her zaman olduğu gibi yine millet iradesinde aramak durumundayız. Anayasada belirtilen sınırlar çerçevesinde bu süreci yürütüyorum, yürütmeye devam edeceğim. Ancak burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Türkiye’nin önünde hükümet kurma sorunu var. Bununla birlikte ciddi bir terör sorunu var. Suriye sınırımızda yaşanan çok ciddi hadiseler var. Aynı şekilde ekonomide atılması gereken adımlar var. Diğer alanlarda alınması gereken kararlar, yapılması gereken işler var. Bugün üzerinde konuşmamız gereken öncelikli meseleler bunlar Ama ülkemizde bir kesim tüm bunları gece gündüz onları bırakarak şahsımı tartışıyor. Peki şahsımla ilgili sorunları nedir diye baktığımızda maalesef çocukça tespitler, çocukça tenkitler, çocukça kaprisler dışında bir şey göremiyoruz. Bunlara bir şey sormak lazım. Ya sizin bu ülkede bir dikili ağacınız var mı? Siz bu ülkede hangi eseri yaptınız bunları söyleyin. Bu ülkede 3,5 yıl iktidar ortağı oldunuz. Ne yaptınız? Hiçbir şey yapamadan çekip gittiniz. Siz kaçtınız, yönetemediniz. Şimdi bakıyoruz görev verdiğim sayın Başbakan kendileri ziyaret etti, dolaştı bir netice yok. Dün akşam da iade etti. Kendi kifayetsizliklerinin, kendi başarısızlıklarının, kendi hayal kırıklarının faturasını şahsıma ve bulunduğum makama keserek, sorumluluklarını unutturmaya çalışanlar beyhude uğraşıyorlar. Biz en başından beri siyasette 81 vilayetin tamamını, 780 bin kilometre vatan toprağının her santimini kucaklayan bunun için proje üreten, hizmet üreten, çözüm üreten bir anlayışı savunduk, savunmaya da devam ediyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de Türkiye’nin önündeki sorunları aşabilmesi için böyle bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna inandığını kaydetti. “Siyaset içi gücü bırakım Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla, ailesiyle uğraşmak değildir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Kalkıp benim evladıma ismiyle, ‘Bilal’i ver, iktidarı al.’ Bu ne çirkin bir yaklaşımdır. Sen ne biçim siyasetçisin. Eğer benim oğlumun yaptığı bir yanlış varsa, yaptığı bir yolsuzluk varsa bunun hesabını soracak olan yargıdır. Sen kimsin? Sen benim evladımla ilgili iktidar bağlantısını nasıl kurarsın. Nasıl böyle bir hakareti ve saygısızlığı yaparsın. Ama evladı olmayanların böyle bir saygısızlığı yapmasında daha başka bir şey olmaz. Çünkü bunlar aile nedir bilmez. Bunlar evlat nedir bilmez. Dolayısıyla hak, hakikat nedir bilmez. Sadece maalesef böyle kuru-sıkı hakaretlerle bu işi bir yere vardırmak isterler. Nedir o Mussolini, Hitler. Aynaya bak önce kendinin nerede olduğunu görürsün. Biz, ilhamımızı ne Mussolini’den aldık, ne Hitler’den aldık. Biz haktan ve halktan aldık, böyle yürüdük. Bunu bir defa bileceksin. Şuanda eğer bu ülkede fevkalade halkımın kabullenmekte zorlanacağı bir yola eğer gidiyorsa Türkiye hükümet kurma çalışmaları bunun vebalini kimde olduğunu halkım çok iyi görüyor, görecek ve bunun bedelini de inanıyorum ki ödetecektir. Bugüne kadar şahsımla uğraşanların melese terör meselesinin çözümü için aklı başında bir teklif getirdiğini duyan var mı? Peki, sen siyasetçi olarak bunda sorumlu değil misin? Niye kalkıp ta vücudunu bu taşın altına koymuyorsun. Bu sorumluluğu niye yüklenme noktasında adımını atmıyorsun. Bunların böyle bir meselesi yok. Böyle bir derdi yok. Bunların ekonomide, sosyal güvenlikte, sağlıkta, eğitimde, adalette ve diğer alanlarda öyle boş laftan bahsetmiyorum dikkat edin ciddi olarak çalışılmış, emek verilmiş ayakları yere basan projeler ortaya koyduklarını gören var mı? Ufukları Beştepe ile uğraşmanın ötesine geçemeyenlerin milletimize derdine derman olma ümidi vermesi mümkün değildir. Zaten Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek bir zamanımız yok. Bunu da söylememe lazım. Esasen bunların derdinin şahsım değil kendilerine itibar etmeyen milletin kendisi olduğunu da çok iyi biliyorum.”

“ÖNCE HAK EDECEKSİNİZ, SONRA TALEP EDECEKSİNİZ”

Şahsı üzerinden milleti taciz eden, millete hakaret eden bu anlayışın hep kaybetmeye mahkum olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bunlar, çalışmadan, emek vermeden, üretmeden, terlemeden ülkenin ve milletin geleceğinin kendi ellerine teslim edilmesini istiyorlar. Milletimiz böyle durumlar için ‘üç kuruşa beş köfte yok’ diyor. Önce hak edeceksiniz, sonra talep edeceksiniz. Bu millet ‘seni kurmaya geliyorum’ deyip, sırtına yeni yükler bindirerek kaçıp gidenleri çok gördü. Maksat hizmet olmayınca hezimet kaçınılmazdır. Hezimetlerinin sebebi olarak şahsımı görenlere dönük kendilerini sorgulamalarını tavsiye ediyorum. Bunlar son olarak benim Türkiye’de yönetim sisteminin değiştiğini dillerine doladılar. Biliyorsunuz Meclis’te kabul edilen ve 16 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 21 Ekim 2007 tarihindeki halk oylamasında da yüzde 69’luk bir destek bulan anayasa değişikliği gereğince artık ülkemizde Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Bu değişikliğin ilk uygulaması 10 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleşti. Burada darbeden değil, Meclis kararıyla ve millet iradesiyle köklü bir değişim söz konusudur. Bu ifade edilmiştir. Türkiye tarihinde ilk defa Meclis ve millet iradesiyle kendisine yeni bir yönetim modeli oluşturmuyor mu? Oluşturuyor. Bu bir sistem değişikliğidir” dedi.

“BÜTÜN AYRIMLAR KALKMASINA RAĞMEN HALA BU ÜLKEDE BU FİDANLARIMIZIN ÖLDÜRÜLMESİNİN, ŞEHİT EDİLMESİNİN SEBEBİ NEDİR? HER ŞEY YAPILDIĞI HALDE BUNLAR NE İSTİYOR SÖYLEYEYİM. BUNLAR ÜLKEMİZİ BÖLMENİN GAYRETİ İÇİNDELER” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bütün ayrımlar kalkmasına rağmen hala bu ülkede bu fidanlarımızın öldürülmesinin, şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor söyleyeyim. Bunlar ülkemizi bölmenin gayreti içindeler” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Hakkari, Iğdır, Malatya, Muş, Tunceli, Batman, Şanlıurfa, Erzurum ve Ankara illerinden gelen muhtarlarla bir araya geldi. 9. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlarla ocak ayından beri sürdürdükleri toplantılar vesilesiyle ülkenin her köşesinden muhtarlarla hasbihal etme, hasret giderme imkanı bulduklarını ifade etti. Hedeflerinin ülkedeki muhtarların tamamıyla bir araya gelerek hasbihal etme ve sofralarını paylaşmak olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Külliyesi’nde yapılan çalışmalarla ilgili bili verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Ankara’ya millet için iftihar kaynağı bir külliye kazandırmaktan memnuniyet duyduğunu kaydetti.

“TÜRKİYE’NİN YOKLUK VE YOLSUZLUK GÜNLERİNİ SİZLERLE BİRLİKTE YAŞADIK”
Bugün Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinden gelen muhtarlarla bir araya geldiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizlerle Türkiye’nin geçtiğimiz 12 yılının bugün yaşamakta olduğumuz sürecin samimi bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. Belki yaşı 30’un altında olan gençler görmedikleri için bilmiyor olabilir ama sizlerin bir kısmı 1970’li yılları, hemen hepimizle 1990’lı yılları çok iyi hatırlıyor olmalısınız. Türkiye’nin yokluk ve yolsuzluk günlerini sizlerle birlikte yaşadık. Bugün sahip olduğumuz ve eksikliğini hayal dahi edemeyeceğimiz hizmetlerin pek çoğundan mahrum şekilde hayatımızı yaşamak zorunda kaldığımız o yılları asla unutmamalıyız” dedi.

13 yıl önce Türkiye’de 26 tane hava limanı bulunduğunu, bugün ise hava limanlarının sayısının 55’e geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık her vilayetten Ankara’ya ve İstanbul’a gelmenin mümkün olduğunu vurguladı.

“BU VATANI SEVMEYENLERİN OLDUĞUNU DA GÖRÜYORUZ”
“Biz dertliydik, dertli olduğumuz için de bunu başardık” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Düşünün denseydi ki 15 yıl önce Iğdır’a, Hakkari’ye, Kars’a, Muş’a, Ağrı’ya hava limanı açılacak, inanır mıydınız? ‘Mümkün değil, yok canım, buraya kim gelir, batı dururken doğuda, güneydoğuda bunların işi ne’ hep böyle baktılar, böyle değerlendirdiler. Ama biz yola çıkarken öyle düşünmedik. Biz tek vatan dedik, batıda ne varsa doğuda da o olacak, kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak dedik. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımızın hepsinde bizim vatandaşımız tek millet anlayışıyla bundan istifade edecek dedik. Şuanda bunlar var mı, var. Hala devam ediyor mu, ediyor. Çünkü, biz bu milleti seviyoruz, biz bu vatan topraklarını seviyoruz. Ama sevmeyenlerin de olduğunu bu arada görüyoruz. Ve ne yazık ki demokrasi, insan hakları, işkence, özgürlükler, can ve mal emniyeti bakımından kabus gibi yıllar yaşadığımızı hiçbir aklımızdan çıkarmayalım. Bakın şimdi yeniden buna başladılar mı, başladılar. Bugünkü toplantıyla alakalı olarak bile ben bir çok muhtarımızın tehdit edildiğini biliyorum. Gelmek istediği halde tehdit edildiğini bilmiyorum. Ve bundan dolaya gelemeyen muhtarlar olduğunu da biliyorum. Muhtar kim, memur mu? Muhtar seçilmiştir. Kim tarafından, halk tarafından. Cumhurbaşkanı nasıl halk tarafından seçiliyorsa, muhtarda aynı şekilde halk tarafından seçildiği için, benim indimde, benim inandığım demokraside seçilmiş atanmışa göre daha üstündür. Demokrasiye inanların hepsi işi böyle yorumlar, demokrasiye inanmayanların ‘hayır oraya seni ben atadım, ben ne dersem onu yapacaksın.’ Şimdi silahı doğrultanlar aynı şeyi söylemiyor mu? Yat, yat. Kalk, kalk. Mantık bu” ifadelerini kullandı.

“ÜLKEYİ BÖLME GAYRETİ İÇİNDELER”
13 yıl önce göreve geldiklerinde “Olağanüstü hal var mıydı?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Peki olağanüstü hali bir ay içerisinde kaldırmadık mı? Biz kaldırdık ve o zaman güneydoğuyu dolaşırken, doğuyu dolaşırken bütün oralardaki vatandaşlarım bize şunu söylüyordu, ‘olağanüstü hali kaldırın yeter.’ Kaldırdık, peki yetti mi? Ondan sonra neleri konuştuk, neleri hasbihal ettik. Televizyon dediler, 24 saat yayın. Başlattık mı? Başlattık. Kendi dilimizde propaganda başlattık mı? Başlattık. Üniversitelerde enstitüler kuruldu mu? Kuruldu. Bütün bunların yanında bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza vs. bu ayrımlar ortadan kaldırıldı mı? Kaldırıldı. Alt yapı üst yapı yatırımları yapıldı mı? Yapıldı. Bütün ayrımlar kalkmasına rağmen hala bu ülkede bu fidanlarımızın öldürülmesinin, şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor söyleyeyim. Bunlar ülkemizi bölmenin gayreti içindeler. Ekonomik yıkımların ardı ardına geldiği, güven ve istikrar ortamının yerle yeksan olduğu Türkiye günleri ham olsun bugün yok, onlar bunu hazmedemiyorlar. Biz böyle bir dönemin ardından milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Kolları sıvadık. Her alanda çok köklü reform politikalarını hayata geçirmeye başladık. Eğitimde, sağlık da düşünün şuanda Türkiye’nin 81 vilayetinin tamamında üniversitelerimiz var mı? Daha önce böyle bir şey yoktu. Hele hele güneydoğu da üniversite. 13 yıl önce böyle söylense ‘hadi canım.’ Geldi. Şimdi en ücra köşedeki benim Kürt kardeşim evladını oradaki üniversiteye gönderebilir mu, gönderebiliyor. Onlar o üniversiteleri yakmanın, yıkmanın gayreti içindeler. Okulları yakanlar bunlar. Hastaneleri yakanlar bunlar. Camilerimizi yakanlar, yıkanlar bunlar. Bunlara karşı ortak bir mücadeleye sürdürmek için sizlerle bir aradayız. Bunu beraber yapacağız.”

Bir muhtarın “Allah başımızdan eksik etmesin Cumhurbaşkanım” demesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah razı olsun” diye karşılık verdi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sağlık Bakanı Koca: "Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ziyaret eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Zeytinburnu’nda esnafları ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi. Bakan Fahrettin Koca’ya Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, eşlik etti. Öğle namazını Millet Camii’nde kılan Bakan Koca, 58. Bulvar esnafını ziyaret etti. Ziyaretin ardında Bakan Koca, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine geldi. Başhekimlik binasında hastane yöneticileri ve çalışanları ile bir araya gelen Bakan Koca, daha sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. "Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda” Hekimlerin yapmış oldukları operasyonlardan sonucu kötü olan ve hekimlerin tazminat ödemelerini sonlandıran yasa ile konuşan Bakan Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor. Kasıt olmadıkça sağlık çalışanına veya hekime rücu edilme durumu söz konusu değildir. 1 buçuk yıldan fazla zaman geçti, devam eden davalar dahil olmak üzere bugüne kadar hiçbir hekim arkadaşımıza rücu söz konusu olmadı. Kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Kasıt varlığı mahkeme kararıyla sabitse o zaman cezaevinde olan bir kişiden bahsediyoruz. Bu anlamda beyaz reformun en büyük kazanımlarından bir tanesi Malpraktis Yasası oldu. Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda. Türkiye uygulamada dünyada örneği olmayan bir ülke hekim arkadaşlarımızın uygulamadaki başarılarını biliyoruz” dedi. “Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz” Özel sektörde çalışan bir hekimin 39 milyon tazminat ödemesiyle ilgili konuşan Bakan Koca, “Malpraktis, bu uygulamadaki başarımızı sürdürmek için son derece önemli bir yasaydı. Bu yasa ile kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz. Kamuda çalışan hiç kimsenin bu anlamda kasıt olmadıkça rücu durumu söz konusu olmayacak. Özel sektör ayrı. Kamuyla ilgili güvence sağlanmış durumda. Bu anlamda hiçbir hekim arkadaşımız endişe etmesin. Devam eden ve bundan sonra olacak olan davalarla ilgili kasıt, mahkeme kararıyla sabit değilse hiçbir şekilde rücu söz konusu olmayacak. Bu yasa dünyada benzeri olmayan hekimleri güvence altına alan bir yasa olduğunu bilelim” şeklinde konuştu. “700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz” Zeytinburnu’nda yeni bir hastanenin yapım ihalesine çıkıldığını söyleyen Bakan Koca, “Zeytinburnu’yla ilgili ciddi bir sağlık kuruluşuna ihtiyacımızın olduğunu biliyoruz. Buradan arsasını planladığımız, imar durumunu belediye başkanımın da bu noktada bitirdiği ve projesini de bitirmiş olduğumuz 700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz. Var olan hastanenin 300 yataklı hastane ile birlikte sağlık kampüsünde toplam 1000 yataklı eğitim, araştırmasın Zeytinburnu kavuşmuş olacak. Bununla ilgili 2026 yılı sonunda bitirmeyi planladık. Burada göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önemli olduğunu biliyoruz. Göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önde olduğu ama onkoloji, KVC dahil bütün birimleriyle yetkin olan hastanın bir başka hastaneye sevk edilmediği, şehir hastanesi standartlarında bir hastaneye Zeytinburnu kavuşmuş olacak. 2026 yılı sonu için bitirmeyi planladık” ifadelerini kullandı. Zeytinburnu’na yeni bir sağlık kompleksine ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan Koca, “Başkanımla da konuştum, var olan alanın sağlık alanı olarak, sağlık kuruluşu yapılmasından yanayım. Bu konuyla da ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki’yle onunla görüşmüş olacağım. Burayı da sağlık alanına katmak istiyoruz. Çabamız o yönde olacak” cümlelerini kullandı. Bakan Koca, açıklamaların ardından hastaneden ayrıldı.
Antalya Bakan Ersoy: "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya’da Doğu ve Güneydoğulu iş insanlarının iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Bakan Ersoy, Antalya ve ilçelerinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalarda yapılan çalışmaları inceleme ve eksiklikleri yerinde tespit etme imkanını bulduklarını söyledi. “Vatandaşlarımızı dinledik, çiftçilerimizle dertleştik, basınımızla buluştuk, esnafın taleplerini not ettik” diyen Ersoy, Antalya’nın tüm noktalarına nüfuz ederek adeta şehrin röntgenini çektiklerini aktardı. "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız" Turizm konusuna da değinen Bakan Ersoy, küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle sektörün büyük sorunlar yaşadığını belirterek, "Herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda hayata geçirdiğimi doğru politikalar ve geliştirdiğimiz stratejiler neticesinde hem şehrimiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarı elde ettik. Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız. Peki bu başarıların elde edilmesi, milyonlarca insanın seyahatlerinde rotayı Antalya’ya çevirmesi, Danimarka’da insanların Antalya’daki kültürel mirası araştırması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Emin olun başarılı olmak için çok çalışıyoruz. Hiçbir sorunu halının altına süpürmüyor, kalıcı çözümler geliştiriyoruz” dedi. “Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz” Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendirdiklerini kaydeden Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünyanın dört bir yanında, 200’den fazla ülkede Antalya’nın, Kemer’in tanıtımını gerçekleştiriyoruz. Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz. Çin’de, Japonya’da, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da, Manavgat’ı, Kemer’i, Side’yi tanıtıyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli kültürel mirasına sahip olan bölgemizde bu mirasın gün yüzüne çıkartıp, her yıl milyonlarca insanın şehrimizi, ilçelerimizi ziyaret etmesi için tarihin en yoğun arkeoloji çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yeni kütüphaneleri, müzeleri, sanat merkezlerini, restorasyonları, galerileri, festivalleri Antalya’mıza kazandırıyoruz. En çok izlenen uluslararası filmlerin Antalya’da çekilmesini sağlıyoruz.” “Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister” İlçelere yapmış olduğu ziyaretlerde, gördüğü ve duyduklarını paylaşan Ersoy, "Biz dünyanın bir ucunda Avustralya’da gözbebeğimiz Antalya’nın tanıtımını yapıyor, bölgeye turist çekip, turizm gelirimizi arttırmanın çabası içine girmişken şehrimizdeki bazı yerel yöneticilerimizin temel görevlerini dahi yerine getirme konusunda çok da başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Biliyorsunuz yeri geldiğinde bu güzel şehir ve bu şehrin insanları kaybetmesin diye yerel yönetimlerin sorumluluğundaki birçok soruna el atıyoruz. Altyapı sorunlarını çözüme kavuşturuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak arıtma tesisleri inşa ediyoruz. Antalya’nın kanalizasyonuna, içme suyuna, yağmur suyuna el atıyoruz. Diğer bakanlıklarımızla görüşerek şehrin ihtiyaçlarının karşılanması adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Biz Antalya’nın turizmde dünyanın süper ligine yükselmesi ve oradaki yerini kalıcı hale getirmek için gece gündüz demeden çalışırken, yerel yönetimlerimizin de başarılı çalışmalar ortaya koymasını beklemek sanırım tüm Antalyalıların en doğal hakkıdır. Sadece kısır siyasi tartışmalar oluşturup, bu tartışmalardan medet umarak başarılı olmak mümkün değildir. Belediyecilik aynı zamanda bilgi ister, çalışma ister, proje ister. Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister. İyi bir belediye başkanı kendini değil kentini düşünen kişidir” diye konuştu. “Antalya bunu hak etmiyor” Bakan Ersoy, 16 milyonun üzerinde turistin geldiği Antalya’nın temel altyapı problemlerini çözme konusunda yeterli olamadığını ileri sürerek, "Tüm desteğimize rağmen sosyal ve kültürel yatırımlar konusunda, şehrin hak ettiği projeler hayata geçirilmedi. Maalesef Antalya bunu hak etmiyor. Biz, Antalya’nın dünyanın en önemli turizm merkezleriyle rekabet edip bir adım öne geçmesi için çalışırken, maalesef bazı yerel yöneticilerimiz bu iddianın çok uzağında kaldılar. Eğer biz Antalya’nın küresel bir vizyonla hareket edip, rakiplerinden ayrışmasını istiyorsak yerelde de böyle iddialı bir bakış açısı geliştirmek zorundayız. Bunun için biz Antalya’nın hizmet alanında kaybedecek tek bir saniyesi dahi olmadığını söylüyoruz. Bizim şehir için çalışan, dinamik kadrolara ihtiyacımız var. Antalya’nın bugün burada olduğu gibi birbirine karşı samimi olan, birbirine gönlünü açan, dürüst, çalışkan ve üreten kadrolara ihtiyacımız var. Bu şehirde yaşayan, bu şehir için üreten, kalbi bu şehir için atan vatandaşlarımıza yönelik; ayrımcılık yapmayan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkesin inancına, kültürüne, geleneğine saygı duyan, herkese eşit davranan, adil yerel yöneticilere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.