POLİTİKA - 22 Mayıs 2015 Cuma 11:45

Erdoğan: 'Dilini, dinini bilmeyen neslin geleceği yoktur'

A
A
A
Erdoğan: 'Dilini, dinini bilmeyen neslin geleceği yoktur'

Fatih Projesi kapsamında tablet dağıtımı törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan öğrencilere nasihatlarda bulunarak "Eğer bir nesil tarihini, dilini, dinini bilmiyorsa o neslin geleceği yoktur" dedi.

Fatih Projesi kapsamında tablet dağıtımı töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fatih projesiyle eğitimde gerçekten de çok güçlü, kaliteli bir altyapı kuruyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fatih Projesi kapsamında 700 bin tabletin dağıtımı törenine katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, "2016 yılından itibaren 4 yıl süreyle 10 milyon 600 bin tablet bilgisayarı yine öğrencilerimize teslim edeceğiz. Şu anda ihalesi yapılarak sonuçlandırma safhasına geldi, Türkiye’de ve dışarıda üretimi yapılacak. Bugün teslim edilen 700 bin tablet bilgisayarın öğrencilerimize, öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Fatih projesiyle eğitimde gerçekten de çok güçlü, kaliteli bir altyapı kuruyoruz. Bu tablet bilgisayarlar yerli tasarımlarla ülkemizde üretildi. Tabletlerimiz piyasadakilerden daha üstün niteliklere sahip" diye konuştu.

ÖĞRENCİLERE NASİHAT ETTİ

Eğitimde darbe dönemi adaletsizliklerine, katsayı zulmüne son verdiklerini; kılık kıyafet yasağını kaldırıp ayrımcılığa dur dediklerini anlatan Erdoğan, gençlere nasihatlerde de bulundu. Cumhurbaşkanı, "Benim sizden isteğim, bu tableti interneti amacına uygun olarak kullanmanızdır. Bilgisayarın sanal dünyasında kaybolup, gerçek hayattan, okuldan, özellikle kitaptan uzaklaşmayın. Unutmayın; asıl olan kağıt, kitap, kalemdir. Asıl olan öğretmendir, onun verdiği ilimdir" dedi.

’PROJE BİTTİ’ DİYENLERE ÇATTI

"Eğer bir nesil tarihini, dilini, dinini bilmiyorsa o neslin geleceği yoktur" diye devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’Fatih Projesi bitti’ eleştirilerini yöneltenlere seslenerek, "700 bin tablet bilgisayar dağıtacağız, buna ne diyeceksiniz? ’Çamur at izi kalsın’ mantığı ile yapılan siyasetin en başta ülkemize ve evlatlarımıza faydası olmaz. Eğitim kimsenin tekelinde değildir. Bize devlet olarak düşen, bütün gençlerimize eğitim yapabilecekleri imkanı sağlamaktır" ifadelerini kullandı.

 “EĞİTİM KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR, OLAMAZ. EĞİTİM DE, SAĞLIK DA, ULAŞIM DA, DİĞER TÜM HİZMETLER DE SADECE MUTLU AZINLIĞIN, SADECE PARASI OLANLARIN DEĞİL, TÜM MİLLETİN HAKKIDIR” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Eğitim kimsenin tekelinde değildir, olamaz. Eğitim de, sağlık da, ulaşım da, diğer tüm hizmetler de sadece mutlu azınlığın, sadece parası olanların değil, tüm milletin hakkıdır. Bize devlet olarak düşen nedir? Bütün gençlerimize, evlatlarımıza eğitim yapabilecekleri imkanı hazırlamaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Fatih Projesi kapsamındaki tablet dağıtım törenine katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada kendi öğrenciliği dönemini anlatarak, "Okula ulaşmak için kilometrelerce yol yürümek gerekiyordu, ben 45 dakikada ilkokula gidiyordum. O kadar uzun bir mesafe. Taşımalı sistem filan geç o işi. Ama şimdi biz Anadolu’nun en ücra köşesinde taşımalı sistemlerle de olsa yavrularımızı okula gönderiyoruz. Ortaöğretim hayatım zaten yatılı geçti. Biz o kara günleri çocuklarımız yaşamasın diye eğitim alt yapısını güçlendirmek için çabaladık” ifadelerini kullandı.

Eğitim konusunda büyük ilerleme kaydettiklerini söyleyen Erdoğan, “Ülkemin yüzde 75-80’ninde 30 kişilik ve altı sınıflar var. Bunun üstünde 40-50’ye kadar çıkıyor. Ama onlar da telafi edilecek. Burada koyduğumuz hedef 30 ve altı. Öyle sınıflarımız var ki, sınıfta 20 öğrenci var. Bunlar istisna, 40-50 öğrenciye ulaşan yerler var. Bunlar aşırı göç alma nedeniyle bu sıkıntıları yaşıyoruz. 2002’de Milli Eğitime bütçeden ayrılan pay neydi biliyor musunuz? 7,5 milyar, yani 7,5 katrilyon eski parayla. 2014 yılının sonunda neydi? 56 milyar düzeyine yükseldi. 56 katrilyon. 30 bin adet bilişim teknolojisi sınıfı kurup, okullarımıza 1 milyon adet bilgisayar gönderdik. Geldiğimizde yaptığımız ilk işlerden biri buydu. 2002 yılında 346 bin 600 adet olan derslik sayısının, ki bu sayıya 79 senede ulaşıldı, biz 12 senede 234 bin 473 adet derslik ilavesiyle bu sayıyı 581 bin 133’e ulaştırdık” şeklinde konuştu.

Eğitimde 4+4+4 sistemine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitimde 4+4+4 sistemine geçerek, darbe dönemi haksızlıklarına, adaletsizliklere, katsayı ile çıkan haksızlıklara son verdik. Meslek liseleri, imam hatipler, diğer düz liseler, Anadolu, fen, bütün bunların arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırdık. Bu bir yarış. İlim yarış, bilgiyi nerede bulursak alırız. İşin içerisinde bu başı örtülü, bu başı açık ayrımı yapmaya kimsenin hakkı yok. Okullarda kılık kıyafeti serbest bıraktık, bunları biz yaptık. Bakın şimdi Danıştay kararını açıkladı. Ne dedi? ‘Ortaokulda, lisede başörtüsü serbesttir’ dedi. Danıştay’ın aldığı bu karar bir adaletsizliğin giderilmiş olmasıdır. Meslek lisesi mezunları, imam hatip lisesi mezunları üniversiteye şu katsayıya tabidir, bu katsayıyı halledebilirse geçer. Bu adaletsizlik değil mi? Aynı soruları o da cevaplandırmayacak mı? Cevaplandıracak. Niye böyle bir engel koyuyorsun? Bu engeller kalktı. Benim iki çocuğum da başörtülü oldukları için Türkiye’de üniversite okuyamadılar. Yurt dışında okudular. Erkek evladımın bir tanesi aynı şekilde katsayıdan dolayı yüksek puan almasına rağmen Boğaziçi’ne puanı tutmasına rağmen katsayıdan dolayı okuyamadı. O da yurt dışına gitti ve Harvard’da mastırını yaptı. Demek ki oluyormuş. Niye engelliyorsunuz? Büyük kızım aynı şekilde imam hatibi bitirdi, Amerika’da okudu ve Amerika’nın en ünlü üniversitesinde de doktorasını yaptı. Demek ki oluyor. Ben diyorum ki, bütün gençlerimizin önünü açmaya mecburuz. Çünkü başarı burada gizli. Bize düşen onlara en ideal anlamda ilmi vermek, bilgiyi vermek, yavrularımızın muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmasını hazırlamaktır. Hukuk ve adaletten, Kur’an ve siyer öğrenimine kadar pek çok yeni dersi müfredata yerleştirdik. Gençler şunu bilmenizi istiyorum; eğer bir nesil tarihini bilmiyorsa, bir nesil dilini bilmiyorsa, bir nesil dinini bilmiyorsa o neslin geleceği yoktur” diye konuştu.

Yoksulluk nedeniyle okula gidemeyen öğrencilere burslar verdiklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bugün Türkiye’de maddi imkansızlık nedeniyle okuluna gidemeyen öğrenci sayımız yok denecek seviyededir. Bir büyük atılım yaptığımız alanlardan biri de üniversiteler. 2002 yılında ülkemizde 76 üniversite vardı. Ama şu anda ülkemizde vakıf üniversiteleri dahil 193 üniversite var. Üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Öğrenci üniversiteye değil, üniversiteyi öğrencinin ayağına götürdük. Yaptığımız iş bu. Bizler bu konuda rahatız. Tabii atılması gereken daha çok adım var. Bizlerin eleştiri noktasında bir sıkıntımız yok. Bazıları diyor ki, Fatih Projesi sona erdi. Tablet bilgisayar dağıtımı artık yapılmayacak. Neye dayanarak söyledikleri belli değil. Madem Fatih Projesi sona erdi, bugün dağıtılan 700 bin tablet bilgisayara ne diyeceksiniz? Hatta gelecek yıldan itibaren dağıtılacak 10 milyon 600 bin ihalesi şu anda yapıldı, neticelenecek, ilan edilecek, buna ne diyeceksiniz? Siyaseti dürüst yaparsanız, ülke de kazanır, millet de kazanır. Siyaseti çirkin yaparsanız, ülke de kaybeder, millet de kaybeder. Çamur at izi kalsın mantığıyla yapılan siyasetin kimseye, ülkemize, evlatlarımıza faydası olmaz. Yine birileri çıkmış, ‘Bu kadar üniversite açılması hatadır’ diyor. Burada şunu çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum, eğitim kimsenin tekelinde değildir, olamaz. Eğitim de, sağlık da, ulaşım da, diğer tüm hizmetler de sadece mutlu azınlığın, sadece parası olanların değil, tüm milletin hakkıdır. Bize devlet olarak düşen nedir? Bütün gençlerimize, evlatlarımıza eğitim yapabilecekleri imkanı hazırlamaktır.” 

Sağlıktaki reformlarla ilgili de bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ambulans bulamazdınız. Ambulans bulurdunuz, mazotu yok. Ambulans bulurdunuz, içinde oksijen tüpü yok. Böyle bir noktadan bugüne geldik. Ambulans sayımız bile bire on, bire on beş artmış durumda. Artık helikopter ambulanslarımız var. Artık bizim jet ambulanslarımız var. Niye? İnsan hayatına verdiğimiz değer sebebiyle. Ne yaparsanız yapın, çabuk unutuluyor. Bu bakımdan bunlar çok önemli adımlar. 12 yıl önce nasıl bir Türkiye, bugün nasıl bir Türkiye? Dedik ki bu ülkede batıda ne varsa, doğuda da, kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak. Bugün ulaşımdan sağlığa kadar her alanda olduğu gibi eğitim konusunda da tüm vatandaşlarımız ülkemizin her yerinde imkanlara sahipler. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de olan üniversitenin diğer vilayetlerimizin hepsinde de olmasından niye rahatsız oluyorlar? Elinizi vicdanımıza koyarak cevap verelim. Ülkemizin dört bir tarafından imkanı olan olmayan tüm gençlerimize üniversite eğitimi sağlamanın neresi kötü? Şu anda burs veya kredi talebi için müracaat eden üniversite gençliğinin eli boş gönderileni yoktur. Hepsine burs veya kredi veriyoruz. Biz istiyoruz ki, okumak isteyen, üniversiteye gitmek isteyen, akdemlik kariyer planlayan her gencimiz bölgesine, kimliğine, inancına bakılmaksızın bu fırsata kavuşabilsin. Göreve geldiğimde durum neydi, biliyor musunuz? 45 liracık. Şimdi 330 lira. Mastır öğrencilerine 660 lira. O zaman öyle bir dert yoktu. Doktora öğrencilerine 990 lira. Şu anda bunlar verilen burs veya kredi” şeklinde konuştu.

Tabela fakülteleri iddialarına ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevap verdi:

“Amerika’yı gezsinler, dolaşsınlar. Onlara sorarsanız. Oralara gidiyorlar, geziyorlar. Öyle üniversiteler var ki, iki katı satın almış, kiralamış, orada üniversite eğitimi veriyor. Veya bir apartmanı satın almış, orada üniversite eğitimi veriyor. Mesele teoride kalmak değil, pratiği geliştirmek önemli ve yola çıkmak çok önemli. Hamdolsun bizde olay farklı. Üniversitelerimiz her yıl daha fazla imkana, daha güzel külliyelere kavuşması bizleri sevindiriyor. Üniversitelerdeki hocalarımız da inanıyorum ki gençlerimizin eğitim kalitesini her yıl daha yükseltecek, bu eğitim kurumlarının dünya çapında araştırmaların merkezi haline getirecektir. Yeni Türkiye’nin inşasında en büyük görevi üniversitelerimizin, oradaki pırıl pırıl gençlerimizin, öğretim elemanlarımızın üstleneceğine inanıyorum.” 

Eğitimdeki alt yapıyı sağlarken gençlerden de beklentilerinin olduğunu belirten Erdoğan, “Necip Fazıl’ın dediği gibi, ‘Durun kalabalıklar. Bu cadde çıkmaz’ diyebilen bir gençlik istiyoruz. Bu cehalete çıkamaz sokak diyebilen bir gençlik. Bu gençlik elinde pala ile silahla gezen bir gençlik olmayacak, elinde tablet bilgisayarıyla, kitabıyla, kalemiyle dolaşan bir gençlik olacak. Böyle bir bilinçle, böyle sağlam bir iradeyle kendini yetiştirecek, milletimize yönelik her türlü tehdidin karşısında dimdik durabilecek bir gençlik en büyük hayalimiz” şeklinde konuştu.

Yüksek idealleri olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Biz gıdamızı bu ideallerden, hedeflerden, umutlardan alıyorduk. Bugünlere bu ideallerimizle, bu mücadele azmimizle geldik. Daha önemelisi bu millet hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca yaradanın rızasını gözeterek mücadele veren nesiller sayesinde Malazgirt’ten bugüne varlığını ve özgürlüğünü devam ettirebildi. Biz istiyoruz ki, ülkemizin yeni Alpaslan'ı, yeni Fatih'leri, yeni Akşemseddin'leri, yeni Gazi Mustafa Kemal'leri çıksın, bunu gerçekleştirelim. Biz istiyoruz ki, bu topraklardan daha nice Yunus Emre’ler, Mevlana'lar, Itri'ler, Mimar Sinan’lar yetişsin. Gençler Türkiye’yi yükseltecek, büyütecek olan sizlersiniz. 2023 bu yol haritasının ilk istasyonudur. Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümü. Burada hedefler belirledik. 500 milyar dolar ihracata ulaşacağız. Kişi başına milli gelir şu anda 10 bin 500 dolar, 25 bin dolara ulaşacağız dedik. Bu hedefleri koymazsanız, bir yere varamazsınız. Türkiye kökü mazide olan ati yani geçmişte olan bir gelecek. Bu anlayışla tarihine, kültürüne, inancına, değerlerine sımsıkı sarılan nesiller tarafından inşa edilecektir. "
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmaların ardından öğrencilere tabletlerini dağıttı.  

AHMET UMUR ÖZTÜRK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Bakan Özhaseki: "Deprem bölgesinde 300 binden fazla konut inşaatı devam ediyor" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Kütahya’da AK Parti önceki dönem ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle iftarda bir araya geldi. AK Parti Kütahya İl Başkanı Mustafa Önsay ve AK Parti Kütahya Belediye Başkan Adayı Kamil Saraçoğlu’nun ardından kürsüye gelen Bakan Özhakesi, deprem bölgesinde halen 300 binden fazla konut inşaatının devam ettiğini ifade etti. Özhaseki, "Son 6 Şubat’ta bile tam 18 ilimiz etkilendi. 14 milyon insan zarar gördü. 680 bin konutumuz yıkıldı. 170 bin kadar da iş yerimiz yerle bir oldu. 850 bin bağımsız birim. Dile kolay. Zarar 104 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Manevi zarar, onu ölçecek bir alet daha çıkmadı. Evleri teslim ediyoruz, hangi eve gitsek oturup çay içtiğimizde, o geceye geliyor konu. Evin sahibi biraz sonra olayları anlatmaya başlıyor hem o ağlıyor hem de biz ağlamaya başlıyoruz. Şu anda 300 binden fazla inşaatımız devam ediyor. Köylerde çelik karkastan evler yapıyoruz. Aslında yıkılan evler belki taştandı, basit evlerdi, aralarında harç bile yoktu bazılarının. Olsun Cumhurbaşkanımızın talimatı, ‘Madem o evler yıkıldı, hepsini en iyisiyle yapacağız’ dedi. Ve şimdi çelik karkastan evler yapıyoruz. Şehirlerin merkezlerini yapıyoruz bir taraftan. Bir taraftan altyapılarıyla ilgili büyük bir bütçe temin ettik. Altyapılarına başladık, gece-gündüz çalışıyoruz. 76 bin evimizi teslim ettik. Her ay bundan sonra da 10-15 bin evi vermeye devam edeceğiz" dedi. "Şimdi bütün bilim adamları diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere" Bakan Özhaseki, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirdi. Özhaseki, "Son dönemde hiç anlayamadığımız başka bir şey çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı başını çekiyor. Sonra onun kuyrukları Anadolu’da devam ediyorlar. Algı belediyeciliği diyorlar. Ne oluyor algı belediyeciliği olunca? Yapmadığını yapmış gibi sunma. Olmadığı halde olmuş gibi. Beyefendi tatilde çalışıyormuş gibi yan gelip yatıyor veya İngiliz büyükelçisiyle bir yerde, restoranda yemek yiyor ama iş başındaymış gibi gösteriyor. Ne kadar ayıp bir şey ya. Bunu da belediye bütçesinden yapıyorlar. Şimdi bütün bilim adamlar diyor ki, İstanbul’da deprem gelmek üzere. Evet hepimiz takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geçen seneki ayırmış olduğu pay, 485 milyon lira. Ama algı operasyonları için beyefendiyi övmek için, beyefendi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı veya da cumhurbaşkanı yapabilmek için tuttukları trol ordusuna verdikleri, ayırdıkları para 900 milyon lira. Bu para cebinizden çıkıyorsa bir şey demem, hoş karşılamam, bir şey demem. Eğer belediye bütçesiyse benim bir kuruşluk da hakkım varsa, haram olsun arkadaşlar. Doğru değil arkadaşlar. Bu dönemde böyle bir belediyecilik gördük. Hükümetin yaptığının üstüne yatmak, onun yaptıklarını kendi yapmış gibi anlatmak. Ya ayıptır günahtır" diye konuştu.
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.