France24 televizyon kanalının sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Irak'ta şu anda devam etmekte olan bir savaş var. Tikrit şehri için verilen mücadele yine Musul için bir takım hazırlıklar var. Musul şu anda DAEŞ'in kontrolü altında ama Irak'ta Tikrit'te İranlıların bir fiil mevcut olduklarını görüyoruz. Özellikle Al Kuds güçlerinin ve Kasım Süleymani'nin Tikrit'te gayet açık, alenen bulunduklarını ve Amerika Birleşik Devletleri askeri güçleriyle en azından hava desteği açısından işbirliği içinde olduğunu görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz. Buradaki mantık nedir sizce?" sorusu üzerine Erdoğan, "DEAŞ'a lütfen İslam Devleti demeyelim veya Irak İslam Devleti demeyelim. Çünkü bu İslam'a saygısızlık olur bir de bir terör örgütünü devlet olarak tanımlamayı terörle mücadelede eksik bir yaklaşım olarak görüyorum. Kesinlikle tamamıyla DEAŞ olarak bunu ifade ederek geçmek lazım. Çünkü bunlar yaptıklarıyla terör örgütü olarak bu mücadeleyi sürdürmektedirler. Şu anda Irak'ta yaptıklarıyla ciddi kayıplar vermektedirler. Onlar kayıplar verirken ne yazık ki Irak'ın o güzelim Musul'u, Tikrit'i, El Ambar'ı aynı şekilde Süleymaniye yanıp yıkılıyor, her taraf yerle bir ediliyor. Bunların olması istenmezdi. Bakın orada kütüphaneler, camiler, türbeler bütün bunlar yakıldı, yıkıldı. Binlerce, on binlerce insan öldü, öldürülüyor. Bir Müslümanın böyle bir şeye tahammül etmesi mümkün değildir. Çünkü bir Müslüman bir insanın ölümüne bile asla zemin hazırlayamaz. Ama şu anda ne yazık ki bu tür yanlışlarla karşı karşıyayız. Az önce ismini verdiğiniz kişi gayet iyi tanıdığım birisidir. Şu anda da tüm gazetelerden, istihbari bilgilerden aldığımız kadarını söylüyorum, maalesef Irak'taki bütün bu operasyonların içerisinde. Yapılmak istenen ne? Irak'ta Şia'nın gücünü daha da artırmaktır. Fakat şunu da çok açık net söyleyeyim; hava harekatlarıyla ben orada başarı elde edileceğine inanmıyorum. Çünkü hava harekatıyla kara harekatının beraber yürütülmesi lazım. Onun için ben özellikle Suriye için şunu çok söyledim, dedim ki bir defa burada bir, eğit-donatı yapıyoruz, bunda mutabık kaldık. Tamam, yapacağız ama uçuşa yasak bölgenin olması lazım bir de güvenli bölgenin ilan edilmesi lazım. Uçuşa yasak ve güvenli bölge olmadıktan sonra Suriye'deki sıkıntıyı aşamayız. Irak'a gelince Irak'ta da sadece hava harekatıyla bu iş yürümez, kara harekatının da olması lazım. Şu anda Musul'un çok büyük bir kısmı Musul'u terk etmiş vaziyette. İçeridekiler de DEAŞ'ın devamlı tehdidi altında. Önce Musul'u terk edenlere sahip çıkılması lazım ki onlara bu destek verildiği zaman onlar zaten bu süreci belki de kendi lehlerine çevireceklerdir. Ama şu anda Tikrit'teki gelişmelere baktığımızda DEAŞ Tikrit'i yavaş yavaş terk ediyor. Bunun haberleri az önce bana geldi. Temenni ederim ki tamamıyla Irak da Suriye de bu örgütten temizlenmiş olsun" açıklamasında bulundu.
"İRAN'IN YAKLAŞIMI SAMİMİ DEĞİL"
"İranlıların yardımıyla veya İran ve ABD'nin işbirliğiyle olsa bile mi? Yani DAEŞ o bölgeden çıkarıldıktan sonra sizi bunlar rahatsız etmez mi?" sorusuna ise Erdoğan şu cevabı verdi:
"DEAŞ'ın oradan zaten temizlenmesiyle o illerde, eyaletlerde yaşayanlar kendi topraklarına döneceklerdir, kendi evlerine döneceklerdir. Malum buradaki operasyonların içerisinde çevredeki ülkeler olarak biz mesela lojistik, insani yardım konusunda her türlü desteği verdik, Amerika tüm hava harekatlarında, zaman zaman Fransa, Almanya aynı şekilde bu harekatın içinde bulundu hatta İngiltere yine bulundu. Bizler de bu süreçte bütün dert bu örgütün oradan terkini sağlamaktır. Çünkü İran'ın bu noktadaki yaklaşımları samimi değil çünkü onlar mezhep eksenli olarak çalışıyorlar yani DEAŞ'ın terk ettiği yerlere kendileri girmek istiyorlar. Biz mezhep eksenli bir yaklaşımın olmadığı ve Musul halkının evlerine döndüğü, aynı şekilde El Ambar'ın Tikrit'in evlerine yerleştiği bir dönemi bekliyoruz."
"Peki askeri olarak Irak'ta daha fazla çaba sarf etmeye hazır mısınız?" sorusuna ise Erdoğan, "Belli bir süreç bu desteğin sağlanması lazım" karşılığını verdi.
"ESED ÇÖZÜMÜN ASLA PARÇASI OLAMAZ"
"Geçtiğimiz aylar içerisinde Batılı bazı ülkeler nezdinden Beşar Esad'la bir yakınlaşmadan bahsedildi, Fransa'daki bazı milletvekilleri Şam'a gidip kendisiyle görüştüler. John Kerry de dedi ki 'onunla müzakere etmek zorundayız.' Daha sonra bunun üzerine ek bir takım açıklamalar geldi. Ama işlerin değiştiği bir noktadayız sanki. Batı sanki Beşar Esad'ın orada olmaya devam edeceğini, Suriye'de barışçıl bir çözümün parçası olması gerektiğini düşünmeye başladı. Siz ne dersiniz?" sorusuna ise Erdoğan, "Fransa seyahatinde Sayın Hollande ile bunları konuştuğumda Sayın Hollande'ın düşüncelerinin bizimle aynı olduğunu, Esed'i hiçbir zaman kendisine bir muhatap olarak görmediğini bana bizzat ifade etti. Nitekim Fransa parlamentosundan buraya gelenlerin kendilerini temsil edemeyeceğine dair Sayın Hollande'ın bir açıklamasını biliyorum. Böyle olunca Esed'in bir meşruiyetinin söz konusu olması söz konusu değil. Aynı şekilde Amerika'da Kerry atfen söylenen sözlerden sonra 'hayır, öyle değil böyle' dediler. En sonunda şuraya geldi, 'Esed çözümün asla parçası olamaz' dendi. Bizim için aynen öyle, Esed çözümün asla parçası olamaz" karşılığını verdi.
"ESED GİDERSE DAEŞ GELMEZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siz onlara güveniyor musunuz?" sorusuna şu ifadelerle karşılık verdi:
"Esed'e güvenmemiz asla mümkün değil. Halkının kendisine güvenmediği bir insana ve 300 bin insanı öldüren bir insana nasıl güvenebiliriz, böyle bir şey olabilir mi? Bir siyasetçi olarak, bir lider olarak kendimizi inkarımız olur. Biz bu dünyada özgürlükler olsun, barış olsun, insanların yaşam hakkına saygı olsun diye varız. İnsanların yaşam hakkına saygı duymayan, kendi halkının yaşam hakkına saygı duymayan bir devlet başkanı için biz nasıl kalkarız 'bunun meşruiyeti vardır, bununla ileride görüşebiliriz' deriz. Asla ve asla, kesinlikle onun bu görevden alınması veya çekilmesi gerekir yoksa onun geleceği de bana göre çok çok hayırlı bir gelecek olmayacaktır. Oranın geleceğini er veya geç Suriye halkı belirleyecektir. Bazı ülkelerin yaklaşım tarzında olduğu gibi 'Esed giderse DAEŞ gelir', hayır oraya DAEŞ gelmez. Oraya Suriye halkı gelir, Suriye halkının iradesi gelir. Biz Suriye halkının iradesine zemin hazırlamalıyız. Eğer demokrasiye inanıyorsak, demokrasiyi savunuyorsak Suriye halkının iradesinin önünü açmalıyız, o irade zemin bulmalı ve o irade hiç kimsenin baskısı altında kalmadan kendi iradesiyle seçimin yapmalı ve Suriye'nin başına kendilerinin yöneteceği bir lideri seçmelidirler."
SİNAN USLU