POLİTİKA - 27 Ekim 2016 Perşembe 13:00

Erdoğan'da sert tepki: 'Bunlar sapık ya'

A
A
A
Erdoğan'da sert tepki: 'Bunlar sapık ya'

FETÖ'nün oynadığı mağdur edebiyatına dikkat çeken Erdoğan, Bunlar aileyi parçaladılar. Ismarlama evlendirme törenleri yaptılar. Pensilvanyadakinin onlara şah damarından yakın olduğunu söylediler. Bunlar sapık ya." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde Gazi ve Şehit Yakınları Atama Töreni'nde konuştu.

FETÖ'nün oynadığı mağdur edebiyatına dikkat çeken Erdoğan, "Bunlar bizim haremimize girdiler, haremimize. Bunlar, ümmeti, milleti parçaladılar. Anneyi evladından, karıyı kocasından. Ismarlama evlendirme törenleri yaptılar bunlar. O kadar ileri gittiler ki Pensilvanya'dakinin şah damarından kendilerine daha olduğunu söylediler. Kula şah damarından daha yakın olan Allah'tır, Allah. Allah'tan daha başka bize şah damarından yakın olan yoktur. Hiçbir güç, bize Rabbimizden şah damarı olarak daha yakın olamaz. Bunlar sapık ya, bunlar sapık. Onun için gelişmeler bize gösterdiler ki bu pazarlamanın alıcıları da zaten hazırmış. İhanetin ve kötülüğün örgütlenmiş olan FETÖ, yıllarca milletimizi öyle bir cendereye sıkıştırmış ki bu yapının gerçek yüzünü aramak hakikaten bir hayli güç hale gelmiştir. Bir yanda eğitim gibi, hayır gibi dayanışma gibi hiç kimsenin itiraz edemeyeceği çalışmalar öne çıkartılırken diğer yanda da örgütün tepesinden aşağı doğru süzülen bir şüphe yığını pek çoklarını rahatsız ediyordu. Bu zorluğu, bu rahatsızlığı en çok yaşayanların başında şahsım geliyor." diyerek tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazi ve Şehit Yakınları Atama Töreni’nde yaptığı konuşmasına 15 Temmuz şehitlerine, Türkiye’nin değişik bölgelerinde şahadete koşan şehitlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve millete başsağlığı dileyerek başladı. Sivil şehitleri de unutmadığını belirten Erdoğan, “Onları da rahmetle anıyorum. 15 Temmuz’da terörle mücadele de ve tabi afetlerde mağdur, malul ve gazi olarak hayatına devam eden kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Türkiye asırlardır olduğu gibi bugünde işte bu şehitlerimizi gazilerimizi fedakarlıkları sayesinde ayaktadır. İnşallah ayakta kalmaya da devam edecektir. Türk milleti bin yıldır yaşadığı bu toprakları kendisine ebedi vatan yapmak için neredeyse kesintisiz bir şekilde kanını dökmüştür. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Burada bulanan herkesin hatırlayabileceği son 30-35 yılımızı gözümüzün önüne getirelim. Bölücü terör örgütü PKK, 1984 yılından beri askerimizin, polisimizin, güvenlik görevlilerimizin, vatandaşımızın kanını döküyor. DHKP-C ve benzeri terör örgütleri İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizde her fırsatta kan döküyor. DEAŞ 3 yılı aşkın süredir intihar saldırıları, bombalı araç eylemleri ve diğer saldırılarıyla yüzlerce vatandaşımızı şehit etti. En son Gaziantep’te bir genci vücuduna bomba sarmak suretiyle patlattılar. 56 kardeşimiz orada şehit oldu 100’e yakın kardeşimizde yaralandı. Kendilerini hastanede ziyaret ettiğim o kardeşlerimizin bir kısmının kolu, bir kısmının ayağı kopuktu. Bunların bir kısmı çocuktu. Hanım kardeşlerimde vardı. Çocuk, kadın yaşlı demeden bunlar acımasızca bunları yaptılar. Bunların İslam ile bir alakası olamaz. Bunlar Müslüman da olamaz. Biz bunu çok iyi tespit etmemiz lazım. Son olarak FETÖ 15 Temmuz gecesi ayaklanmaya karşı kendini siper edecek kardeşlerimizden o bölgelere gelirken trafik kazalarında şehit olan 5 kardeşimizde var. 241 diyordum bu sayı 246. Onları da buna dahil ettik. 246 şehidimiz var. 2 bin 194 vatandaşımız yaralandı. Bu FETÖ terör örgütüyle milletimin kanını döktüler. Bizim milletimiz için şahadet bir şereftir, onurdur, ayrıcalıktır” diye konuştu.

“Bizim milletimize ordu millet denir veya asker millet de derler"
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz onlar diridirler. Ama siz bilemezsiniz. Buyuruyor Rabbimiz Allah'ımız” diyen Erdoğan, “Onlar ölmedi. Onlar diri. Onlar bizim aramızda, onlar bizimle beraber. Onu öyle bileceğiz, öyle inanacağız. Onun için askerimiz ve polisimiz güvenlik görevlilerimiz ölürse şehit kalırsa gazi olacağını bilerek bu onura nail olmayı arzulayarak gider. Arif Nihat Asya merhum ne diyor, ‘Şehitler tepesi boş değil. Toprağını kahramanlar bekliyor. Bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor. Destanı öksüz sükûtu derin, meçhul askerim türbesi yakışmış bu kutlu tepeye. Yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak belli. Kim demiş meçhul asker diye.’ Gerçekten de bizim ülkemizde şehitler tepesi hiçbir zaman boş kalmamıştır. Bunu böyle bilesiniz. Üstelik bizim için asker demek sadece üniforma giymiş kişiden ibaret değildir. Bizim milletimize ordu millet denir veya asker millet de derler. Çünkü bu milletin her bir evladı erkeğiyle kadınıyla genciyle yaşlısıyla gerektiğinde ülkesi için her türlü mücadeleyi verir. Her türlü çarpışmaya girer. Milletimiz inancı, bayrağı, ülkesi, geleceği için gerektiğinde ölümün üzerine koşarak gidebileceğini en son 15 Temmuz’da tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. 15 Temmuz gecesi sokaklarda organize gruplar yoktu. O gece sokaklarda sadece belirli bir çevrenin insanları sadece belirli mahfillerin mensubu yoktu. Darbe gecesi tüm sokaklarda, tüm renkleriyle, tüm meşrepleriyle, tüm farklılıklarıyla, milletimizin tamamı vardı. Onun için 15 Temmuz zaferinin sahibi milletimizin bizatihi kendisidir. Ben o gece böyle bir milletin lideri olmaktan, böyle bir milletin mensubu olmaktan Allah’ıma hamd ediyorum şeref duyuyorum, gurur duyuyorum. Bu millet yeniden ayağa kalktı. Bu millet yeniden adeta Çanakkale Destanı yazmaya başladı. Yeniden Kurtuluş Mücadelesini ortaya koydu ispat etti. Yeniden Seyit Onbaşılarımız var. Yeniden ayağa kalktılar, biz buradayız dediler. Şunu ispat ettiler. Teknoloji her şey değildir. Sizin istediğiniz kadar F16’larınız olsun, istediğiniz kadar bombalar atan helikopterleriniz olsun, tanklarınız, toplarınız, silahlarınız olsun parasını velev ki biz vermiş olalım ama yetmez. İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür imansız olan paslı yürek sinede yüktür” değerlendirmesinde bulundu.

“Biz biriz, beraberiz, iriyiz, diriyiz, kardeşiz hep birlikte Türkiye’yiz.’ Bunu söyleyeceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Akif ne diyor İstiklal Marşımızda, ‘Arkadaş yurdumu alçaklara uğratma sakın. Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın. Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.’ İşte İstiklal Marşını siz gerçekleştirdiniz bu meydanda. Bu millet gövdesini aynen orda dediği gibi siper etti ve elhamdülillah neticeyi de aldı. Şu külliyenin etrafında 29 şehidimiz, 36 gazimiz var. Gölbaşı’nda Özel Harekatta 56 şehidimiz var. Orada aslanlar gibi polislerimiz şehit oldu, yiğitlerimiz şehit oldu. Acımasızca oraya geldiler o alçaklar bombaladılar. İstanbul’da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün üzerinde 39 şehidimiz var. Ama onlar tankların üzerine yürüdüler. Tankların paletleri arasına kendini atan gençlerimiz olduğu gibi aynı şekilde Türkan kardeşimiz gibi şehit olan bacılarımızda var. 15-16 yaşında şehit olan gençlerimiz var. Rabbim onlardan razı olsun. Rabbim onların o ortaya koydukları cesaretleri, tavırlarıyla hamdolsun bu ülkeye adeta yeniden bir dinamizm, ayağa kalkış imkanını lütfetti. Bizim sorumluluğumuz daha da artıyor, mesuliyetimiz daha da artıyor. Daha çok çalışacağız. Ama birbirimizi de Allah için daha çok seveceğiz. Aramıza ayrılık, gayrılık sokanlara karşı biz şunu söyleyeceğiz; ‘Biz biriz, beraberiz, iriyiz, diriyiz, kardeşiz hep birlikte Türkiye’yiz.’ Bunu söyleyeceğiz. Şehitlerimizin ailelerini ziyaret ettiğinde öyle hatıralar dinliyorum ki tüylerimiz diken diken oluyor. Her ziyaretimde bir kez daha milletimin 15 Temmuz gecesi ortaya koyduğu dirayetin cesaretin kahramanlığın rastgele tavır değil. Binlerce yıllık köklere sahip asil bir duruş olduğuna imanım daha da artıyor. İki gün önce Devlet başkanı eşiyle beraber Çin’e giderken buraya uğradı. Beraberce yemek yedik. O gece televizyonları izlediğimde ‘Sizi ve milleti görünce bu millet büyük bir millettir’ dedim diyor. Siz bize örnek oldunuz diyor. Bunlar çok önemli. Tarih yeniden hamdolsun biz ispatı vücut ediyor. Böyle bir milletin evladı olarak dünyaya geldiğim için Rabbime hamd ediyorum.”

“Sadece son 2 yılda terörle mücadele kanunu kapsamında yaptığımız atama sayısı 17 bin 74 kişi olmuştur”
Devletin şehit yakınlarına, gazilere ve gazi yakınlarına ahde vefası olarak gördüğü atama töreni vesilesiyle bir arada olunduğunu söyleyen Erdoğan, “Onun için hükümetimize başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızca belirlenen 2 bin 28 kişinin atamasını bugün gerçekleştiriyoruz. Bunlardan 419’u 15 Temmuz gazisi veya gazi yakını, 67’si de 15 Temmuz şehitlerimizin yakınıdır. Diğer atamalarda da terörle mücadelede şehit olanların yakınlarından mağdur, vazife ve hak malulü olarak kabul edilenlerden oluşuyor. Ataması yapılan 2 bin 28 kardeşimin her birini tebrik ediyor. kendilerine görev yerlerinde başarılar diliyorum. Bugünkü atamayla birlikte sadece son 2 yılda terörle mücadele kanunu kapsamında yaptığımız atama sayısı 17 bin 74 kişiyi bulmuştur” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Bakan Bak, "Sınırlarımızda ve sınır ötesinde nöbet bekleyen kahramanlar yalnız bugünün değil bir yandan istikbalin de derdindedir" Çanakkale Kara Savaşları’nın 109’uncu yıl dönümü nedeniyle 57’nci Alay Vefa Yürüyüşü anma programı çerçevesinde Conkbayırın’daki Atatürk Anıtı’nda 57’nci Alay Sancağı temsili devir teslim töreni gerçekleştirildi. Tören, Atatürk Anıtı’na çelenk sunma töreniyle başladı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, anıta çelenk koydu. Saygı duruşunda bulunulması ve saygı atışı yapılmasının ardından İstiklal Marşı okundu. Ardından Kur’an-ı Kerim okundu ve şehitler için dua edildi. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Evlattan ecdada uzanan köprüyü birlikte inşa etmek amacıyla tertip ettiğimiz 57. Alay Vefa Yürüyüşü’nde sizlerle bir arada bulunmanın gururunu yaşıyorum. Süngüsüyle yol açanların izini takip etmek, bu ruhu yaşamak, hissetmek için Türkiye’nin dört bir yanından koşup buraya geldiniz. 57. Alay vefa Yürüyüşü bir etkinlikten çok daha fazlası. Türkiye’nin gençlerinin her yıl burada toplanmasının derin ve önemli bir anlamı var. 57. Alay kanlarının son damlasına kadar mücadele etmiş ve Arıburnu mevkiinde şehit düşmüş bir alayın fedakarlık, dirayet ve cesaret öyküsüdür. İstiklal şairimizin "Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz" dediği 57. alaydır. Onlar süngüsüyle yol açmış, can vermiş, kan akıtmış ama Türk milletin haysiyetini, birliğini müdafaa etmekten geri durmamıştır. Vatanla, toprağına, hürriyetine ezelden ebede her daim sadakatle bağlı olan bu milletin evlatları binlerce yıldan beri şehit düşer, bedel öder lakin toprak vermez. Çünkü toprak dediğimiz kara parçasından ibaret değildir. Toprak mazidir, hatıradır, köktür, bugündür ve yarındır. İşte 57. Alay canını siper ederek topraklarını korurken yalnız o gün için değil, bugün burada huzurla yaşayabilelim diye o onurlu mücadeleyi vermiştir. Sarıkamış’ın kahramanları bugün bir sür ve başı dik bir hayat sürelim diye Allah-u Ekber dağlarından geri dönmemişlerdir. 15 Temmuz’da hainlere geçit vermeyen yiğitler sınırlarımızda ve sınır ötesinde nöbet bekleyen kahramanlar da yalnız bugünün değil bir yandan istikbalinde derdindedir. Türk milleti tarih sahnesinde çıktığından beri dünden bugüne cesaretli duruşuyla dünyaya meydan okuyan cümle kahramanlara çok şey borçluyuz. Bu borcun edasını çalışarak, kıymet bilerek, kıymet vererek gerçekleştirebiliriz. Sorumluluklarımızın farkındayız. Bizim dünyanın herhangi bir yerinde başka bir motivasyon alamaya cesaret veren yeni öyküler keşfetmeye ihtiyacımız yok sevgili gençler. Aradığımız ilham, öğreneceğimiz ders işte burada, buradaki ruhta saklıdır." ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Ege Üniversitesi öğrencisi Orhan Özcan Arıkan 57’nci Alay Sancağı’nı Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesine teslim edildi. Anma programına Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Çanakkale Vali Vekili Hakkı Uzun, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Biçen, 2’nci Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, gaziler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Denizli Muğla BİLSEM ülke genelinde en çok proje hazırlayan 2. okul oldu Muğla Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM), bilimsel çalışmalar kapsamında Türkiye genelinde en çok proje hazırlayan ikinci okul oldu. Bu yıl 18.’si düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışması Ege Bölge finali Denizli’de başladı. Ege bölgesinden yapılan 887 projeden 100 tanesi jüriler tarafından sergilenmeye değer görülerek bölge finaline davet edildi. Bölge finalinde başarılı olan projeler ise Türkiye finalinde yarışmaya hak kazanacak. Yarışmaya damga vuran Muğla Bilim ve Sanat Merkezi ise hazırladığı yetmiş proje ile Türkiye geneli en çok proje hazırlayan ikinci okul oldu. Davet edilen on üç proje ile de Türkiye geneli en başarılı dördüncü okul oldu. Ege bölgesi özelinde ise bölgeye davet edilen yüz projeden on üçüne sahip olarak Ege Bölgesinin zirvesine yerleşti. Ege Bölge finalinin yapıldığı Denizli EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde görüştüğümüz Muğla Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü Bekir Cevizci, ”Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bilimsel üretkenliklerini en üst seviyeye çıkararak bu yıl Türkiye’ye damgasını vurdu. Muğla’dan bir devlet okulunun bütün istatistikleri alt üst ederek bilimsel başarılarıyla Türkiye gündemine oturması bizleri çok mutlu etti. Bu başarının mimarı sevgili öğrencilerimizi ve fedakâr öğretmenlerimizi tebrik ederim. Burada 13 ekibimizde toplam 36 kişilik dev bir kadro bulunmaktayız. Buradan güzel başarılar alarak Muğla’ya dönmeyi planlıyoruz. Ayrıca tek faaliyetimiz bilimsel projeler değil, bilimsel yayınlar ve bilimsel öğrenci bildirilerinde de Türkiye gündemine oturmaya hazırız. Haziran ayına kadar bu hedeflerimizi gerçekleştirdiğimizi gözlemleyeceksiniz” dedi.
Hatay Paris’e tatile giden profesörün paraları, yabancı uyruklu şahsın ayakkabısından çıktı Hatay’da yaşayan Profesör Dr. Mustafa Zortuk, tatil amaçlı gitmek istediği Paris yolculuğu öncesinde hırsızlık şoku yaşadı. Prof. Dr. Zortuk’un çalınan bin 500 eurosu ve 4 bin TL’si kabin memurunun dikkati sayesinde yabancı uyruklu bir şahsın ayakkabısının içerisinden ele geçirildi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde görevli Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mustafa Zortuk, Ramazan Bayramı tatilini ailesiyle birlikte Paris’te geçirmek istedi. Ailesiyle birlikte Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan uçağa binmek üzere servisle götürülen profesör, uçağa bineceği esnada çantasının yanında olmadığını fark etti ve durumu görevlilerle paylaştı. Profesör Zortuk, kaybolan çantasını uçakta yaptığı aramada bulsa da tatil parası olan bin 500 euronun ve 4 bin TL’nin içinde olmadığını fark etti. Zortuk’un yardımına yetişen uçakta görevli kabin memurunun çantayı uçağa biniş esnasında başka bir şahsın elinde gördüğünü söylemesi üzerine polis ekipleri konuyla ilgili çalışma başlattı. Polis ekiplerinin yaptığı çalışma sonrası Zortuk’a ait 4 bin TL ve bin 500 euro, kabin memurunun bahsettiği yabancı uyruklu şahsın ayakkabısının üzerinden çıktı. Tatil parasına yeniden kavuşan Zortuk ailesi ve uçaktaki diğer yolcular 1 saat gecikmeli olarak Paris yolculuğuna başladı. “4 günlük Paris gezisi paramın çantanın içinde olmadığını görünce panikledim” 4 gün tatil parasının çantanın içinde olmadığını görmesi üzerine paniklediğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Zortuk, “Ailemle beraber Paris’e gidiyorduk. Servis aracından uçağa yaklaştığım zaman sırt çantamızı otobüste unuttuğumuzu fark ettik. O anda panik aldık, tüm paramız sırt çantası içerisindeydi. Uçağın altında çalışanlar sakin olmamızı söylediler. Servis aracını arayacaklarını söylediler. Servis aracında sırt çantamızın olmadığı ortaya çıktı ve bir kişinin çantamızı alarak iyi bir niyetle uçağa getirebileceği söylendi. Bin 500 euro ve 4 bin TL civarında paramız vardı. Ben uçağın ön tarafından arkaya doğru valiz alanlarına bakmaya başladım. Onuncu sırada çantamı buldum ve çok sevindim. Tekrar uçağın ön tarafına gelip, çantanın içerisinde parama bakmaya başlarken paramın olmadığını fark ettim. 4 günlük Paris gezisi paramın çantanın içinde olmadığını görünce panikledim” dedi. “Bütün paralar yabancı uyruklu şahsın ayakkabısının içerisinden çıktı” Uçakta görevli Rengin Koç isimli kabin memuru sayesinde çalınan parasının polis ekipleri tarafından bulunduğunu belirten Prof. Dr. Zortuk, “Rengin Koç isimli kabin memuruyla konuştum ve paramın çantada olmadığını söyledim. Kabin memuru da bana; uçağa binerken Fransızca konuşan bir kişinin sırt çantamın içerisini açtığını ve çıkarken paraları söyledi. O anda bende paraları birinin alıp, sırt çantasını içeriye koyduğunu anladım ve şikayetçiyim dedim. Yarım saat bekledik, polis ekipleri geldi. İlk önce uçak girişinde beni sorguya çektiler, detayları anlattım. Uçaktaki Fransızca konuşan şahsı alıp dışarıya çıkarttılar, bütün paralar bu şahsın ayakkabısının içerisinden çıktı. Böyle bir şey yaşayacağım aklıma gelmezdi. Yurt dışına çıkarken hırsızlık olayına karşı önlem alıyorsunuz ama Sabiha Gökçen Havalimanı’nda direkt paranızın tümünü kaybetmek biraz enteresan oldu. Uçak 1 saate yakın apronda bekledi” ifadelerini kullandı. “Özellikle kabin memurunun o merdivenden çıkarken ki dikkati çok önemliydi” Parasını çalan şahıstan davacı ve şikayetçi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Zortuk, Sabiha Gökçen’de görevli polis ekiplerine teşekkür ederek, “Davacı ve şikayetçiyim. Gereken evrakları imzaladım. Parayı bulduktan sonra inanılmaz derecede mutluyuz. Özellikle kabin memurunun o merdivenden çıkarkenki dikkati çok önemliydi. Sırt çantası içerisinde para sayan birini görmesi, bize çok büyük katkı sağladı. Paramız bulunduğu için çok çok mutluyuz. Havalimanında görevli bütün polis memurlarına çok çok teşekkür ederim” şeklinde konuştu.