SAĞLIK - 16 Ekim 2018 Salı 09:53

Erken tanı ve yoğun tedavinin otizme etkisi

A
A
A
Erken tanı ve yoğun tedavinin otizme etkisi

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Yeliz Engindereli, yaşamın ilk üç yılında saptanabilen otizm spektrum bozukluğunun, duygusal, sosyal gelişmede, sözel veya sözel olmayan iletişimin gelişiminde gecikme ya da sapma olarak görülebileceği gibi tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu belirtti.

"Dünyada her 68 çocuktan biri Otistik"

Gelişim açısından erken tanının önem taşıdığı otizmin teşhisi için herhangi bir test bulunmamasına rağmen tanının klinik muayene ile konulabilceğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, dünyada her 68 çocuktan birinin otizm tanısı aldığını söyledi.

Erkek çocuklardaki yaygınlığın kızlara oranla dört kat daha fazla olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli şöyle devam etti: “Genetik temeli olduğuna ilişkin bulgular olmasına rağmen nedeni ve hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu tam olarak bilinmeyen otizm için çevresel faktörlerin ve özellikle ileri baba yaşının etkisi ise oldukça tartışmalı bir konudur. Otizme her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır”dedi.

Bebeklerin iletişim kurma becerisi ve sosyalleşme ihtiyacı ile doğduğunu ve sağlıklı bir bebeğin dış dünyaya tepki verdiğini hatırlatan Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, bu nedenle ebeveynlerin bebeklerinin normal gelişim sürecine uyum sağlayıp sağlayamadığını dikkatle gözlemlemesi gerektiğini söyledi.

Otizmin Belirtileri

Otizmli bebeklerin gelişim basamaklarında aksama gözlendiğini, becerilerinden bazılarını hiç geliştirememiş olabileceği gibi kimi zaman kazanılan becerilerde gerileme ya da kayıpların gerçekleşebileceğini de kaydeden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, çevreye ilgisizliğin gözlendiği otizm belirtileri ile ilgili açıklamalarına şöyle devam etti; “Otizmli bebeklerde göz teması kısıtlıdır. İsmi çağrıldığında tepkisiz kalırlar, güldürülmeye çalışıldığında gülmezler, oyuncakları ile amacına uygun oynamazlar, el sallamaz, öpücük göndermezler ve aynı yaş grubundaki çocuklar gibi taklit becerileri gelişmez. Gelişimsel aksamaya ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler de gözlenebilir. Bebekler altı aylık olduğu halde anne babasını tanımıyor, gülümsemiyor, 1 yaşını geçtiği halde işaret ile gösteremiyor, oyunlar oynamıyor, anlamlı birkaç kelime söylemiyor, adı ile seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa, iki yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde oynamıyor sadece belli başlı parçaları ile ilgileniyorsa, taklide veya oyun kurmaya yönelik oynamıyor hayali oyunlar kurmuyor, çevresinde olup bitenle ilgisiz görünüyor, yaşıtlarına karşı ilgisiz kalıyor, karşılıklı oyun oynamıyor, kendi halinde bir köşede oynuyorsa gelişim basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir” dedi.

"Çocuğunuzu sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla aynı seviyeye getirmek mümkün”

Çocuklarının gelişimi ile ilgili bir farklılık gözlemleyen ya da belirtilerden herhangi birinin çocuklarında bulunduğunu düşünen ebeveynlerin hangi yaşta olursa olsun zaman kaybetmeden bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına başvurması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, otizmde erken tanının, uygun müdahale ve düzenli psikiyatrik takip ile tedavi sonucunu etkileyen en önemli faktör olduğunu belirtti.

Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisinin, erken tanı ile yoğun, sürekli özel eğitim olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, erken tanı ve ardından haftada en az 20 saat özel eğitimle otizmli çocukların hayatlarında büyük fark oluşturmanın, yaşam kalitesini artırmanın, sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmenin mümkün olabileceğini kaydetti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: "Gıda ürünlerinde artan taklit üreticilerimiz için ekonomik kayıplara sebep oluyor" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Gıda ürünlerinde artan taklit ve tağşiş üreticilerimiz için ekonomik kayıplara sebep oluyor ve bu durum ihracatımızı da olumsuz etkiliyor” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı görüntülü basın açıklaması gıda ürünlerinde yaşanan taklit ve tağşiş konusunda uyarılarda bulundu. “Geçtiğimiz yıl Dünya Gıda Fiyat Endeksi yaklaşık yüzde 10 gerilerken ülkemizde 2023 yılı Aralık ayında gıda fiyat endeksi yıllık bazda yüzde 72 oranında arttı” diyen Bayraktar, “2024 yılının ocak ayında aylık yüzde 5,1, artan endeks şubat ayında aylık yüzde 8,2 artarak yıllık yüzde 71,1 seviyesinde gerçekleşti. Tüketici, artan enflasyonun etkisini en fazla gıda fiyatlarında hissediyor” ifadesini kullandı. Hızla yükselen gıda fiyatlarının mutfak harcamalarını artırdığını söyleyen Bayraktar, alım gücünün azaldığını belirterek, “Bu nedenle evdeki hesabın markete uymadığı, gıda fiyatlarının gündemden düşmediği bir dönemdeyiz. Gıda fiyatlarının artmasıyla alım gücü düşen tüketiciler daha ucuz ürünlere yöneliyor. Bu durumu fırsat bilen bazı satıcılar gıda ürünlerinde hile ve sahtekarlığa daha fazla başvuruyor. Gerek merdiven altı yapılan üretimlerle gerekse taklit ve tağşiş yöntemiyle sözde ‘uygun fiyat’ adı altında satışa sunuluyor” açıklamasında bulundu. Ramazan ayı öncesi üretici ve market fiyat çalışmasında zeytinyağının üreticideki bir litre fiyatın 303 lirayken markette 5 litrelik fiyatın bin 710 lira olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Buna rağmen farklı adlar altında satılan 5 litrelik zeytinyağı internette 415 liraya kadar düşük fiyatlara satılıyor. Çiçek balında 2023 yılı üretim maliyeti Üretici Birliği tarafından en az 111 lira olarak belirlendi. Bilindik markalar 300 ile 500 lira arasında 1 kilogram çiçek balını satışa sunarken internette 1 kilogram çiçek balının 140 liraya satıldığını görüyoruz.” “İnternet yoluyla satılan ürünlerin tüketicilerimizin sağlığını tehdit eder hale geldi” Süt ürünlerinde de benzer tablo olduğunu anlatan Bayraktar, “Üretici fiyatları ortadayken özellikle internet yoluyla satılan ürünlerin fiyatlarının bu kadar düşük olması akıllara doğrudan taklit ve tağşişi getiriyor. Maliyetleri düşürmek amacıyla yapılan taklit ve tağşiş artık tüketicilerimizin sağlığını tehdit eder hale geldi” ifadelerini kullandı. “Gıda ürünlerinde artan taklit üreticilerimiz için ekonomik kayıplara sebep oluyor” Artan gıda fiyatlarının üretim yapmayı zorlaştırdığına işaret eden Bayraktar, şöyle konuştu: “Gıda ürünlerinde artan taklit ve tağşiş üreticilerimiz için ekonomik kayıplara sebep oluyor ve bu durum ihracatımızı da olumsuz etkiliyor. Üreticilerimizin bin bir emekle ürettiği ürünlerini her türlü hile ve sahtekârlığa karşı korumak zorundayız. Bu sebeple taklit ve tağşişli ürünlere karşı hem üreticilerimizin emeğini korumak hem de tüketicilerimizi bilgilendirmek adına uyarılarımızı yapmaya devam ediyoruz.” “Sofralarda en çok tüketilen ve sağlıklı beslenmenin temelini oluşturan zeytinyağı, tereyağı, bal ve peynir taklit ve tağşiş yapılan ürünlerin başında geliyor. Tüketicilerin dengeli beslenmesinde önemli yeri olan ürünlerde taklit ve tağşişin artması sağlık sorunlarına neden olurken, güvenilir gıdaya ulaşma endişesi de artıyor” diyen Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Protein kaynağı olan peynirde, süt yağı haricinde başka yağların kullanımı, koyun ve keçi peynirlerine inek sütü karıştırılması, ürün yapısını sertleştirmek için nişasta kullanımı, küf ve maya oluşumunu engellemek amacıyla yasaklı madde kullanımı gibi yollara başvuruluyor. Tereyağında süt kremasına bazı bitkisel ve hayvansal yağların ilavesinin yanı sıra üretilen tereyağlarının gerçeğe yakın görünmesi için sarı renkli gıda boyası ilavesi yapılıyor.” “Sahte balların üretildiği de biliniyor” Zeytinyağında ise içeriğinin belli olmayan yağların katılması gibi birçok farklı taklit ve tağşiş olduğunu ifade eden Bayraktar, “Balda, üretim aşamasından sonra şurupların katılması, farklı özellikteki kalitesiz balların karıştırılması, düşük rutubet içeriğine sahip ballara su katılması gibi tağşişler oldukça yaygındır. Ayrıca, arının hiçbir katkısı olmadan tamamen kimyasal yolla, değişik şeker şuruplarından fabrikalarda veya merdiven altı işletmelerde içeriği belli olmayan sahte balların üretildiği de biliniyor” diye konuştu. Taklit ve tağşişli ürün artışını engellemenin herkesin görevi olduğunu aktaran Bayraktar, “Tarım sektöründe örgütlenme özellikle üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve üreticilerimizin daha kolay ürünlerini pazarlayabilmesi bakımından oldukça önemlidir. Tüketicilerin, küçük üreticilerimizin emeklerini koruyan hakiki ürünleri sofralara ulaştıran birlikler ve kooperatiflerin ürünlerini tercih etmeleri yararlarına olacaktır” ifadesini kullandı. “Sahtekarlık yapan firmaların kamuoyuna ifşa edilmesi” Taklit ve tağşişli ürünlerin tüketiciler tarafından anlaşılması çoğu zaman mümkün olmadığını söyleyen Bayraktar, sahte ürünlerin ancak laboratuvarlarda analiz tespiti yapılabildiğini dile getirerek, şunları kaydetti: “Mübarek Ramazan ayının içinde olduğumuz bugünlerde taklit ve tağşişli gıda ürünlerine karşı denetimler sıklaşmalı ve kesilen cezalar caydırıcı olmalıdır. Sahtekarlık yapan firmaların kamuoyuna ifşa edilmesi, gerekirse kapatılması ve her türlü faaliyetten men edilmesi gerekiyor. Tüketicilerin de bu konuda daha dikkatli olması gerekiyor. Tüketicilerimiz, alışverişlerini yaparken güvenilir markaları tercih ederek anormal derecede düşük fiyatı olan ürünlerden kaçınmalı, şüpheli gördükleri ürünleri yetkili makamlara bildirmelidir. Yine internet üzerinden satışı yapılan gıda ürünlerine de ayrıca dikkat edilmesi gerekiyor. İnternet üzerinden satılan ürünlerin nerede üretildiği ve hangi koşullarda stoklandığı bilinmiyor. Bu nedenle insan sağlığı için tehdit teşkil eden bu ürünlerin daha sıkı denetlenmesi ve takip edilmesi büyük önem taşıyor.”
Erzincan Erzincan 112 Acil Çağrı Merkezi 2023 yılında 274 bin 873 çağrı aldı Erzincan’da 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürlüğüne 2023 yılında 274 bin 873 çağrı geldi. Bu çağrılardan yüzde 15,58’i asılsız ihbar olarak kayıtlara geçti. Erzincan 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürü Metin Kuleli, toplam 110 personelle 7/24 esasına göre çağrı karşılandığını belirterek, Erzincan’da 2023 yılında toplam 274 bin 873 çağrının alındığını açıkladı. Kuleli, gelen çağrıların yüzde 31,92’si anons sırasında kapatılan çağrılardan, yüzde 15,58’i ise asılsız çağrılardan oluştuğunu belirtti. 112 Acil Çağrı Merkezinin önemine vurgu yaparak devam eden Kuleli, "Anons esnasında vatandaşlarımız, biz polisi, jandarmayı, itfaiyeyi aradık; yanlış oldu diyerek telefonu kapatıyorlar. Nereyi ararsa arasınlar, 112’ye bağlanıyor. Bütün acil çağrı numaraları 112 üzerinde birleşti. Bu sebeple, lütfen anons esnasında yanlış yeri aradıklarını düşünüp telefonları kapatmasınlar” dedi. Asılsız ihbara para cezası Asılsız ihbarların sürekliliği halinde suç duyurusunda bulunduklarını belirten Kuleli, “Çağrı merkezimize yapılan asılsız ihbarlara, Kabahatler Kanunu’na göre bin 980 TL ceza uygulanmakta. İkinci tekrarında ise ceza miktarı iki katına çıkarılıyor. Asılsız ihbarların devam etmesi durumunda ise Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmaktayız. Bu nedenle, hem vatandaşlarımızın mağdur olmaması için hem de bizim mağdur olmamızı önlemek adına çağrı merkezimizi asılsız ihbarlarla meşgul etmemelerini önemle rica ediyoruz” ifadelerine yer verdi. Gelen çağrılar arasında dikkat çeken olaylar arasında "Önce çayımı içeyim sonra gel", "Polis göndermeyin atağım tutuyor" gibi ifadeler kullanan vatandaşların olduğunu belirten Müdür Kuleli, “Hem vatandaşlarımızın mağdur olmaması için hem de bizim mağdur olmamızı önlemek adına çağrı merkezimizi asılsız ihbarlarla meşgul etmemelerini önemle rica ediyoruz” ifadelerine yer verdi. “Önce çayımı içeyim sonra gel” Müdür Kuleli, ilginç ihbarlardan birinin şu şekilde olduğunu belirtti: "112’yi arayan bir vatandaş, atağım tutacak, şu kafedeyim deyip ambulans istiyor. Görevliler yerini teyit etmek için detaylı bilgiler istediğinde ise, “Önce çayımı içeyim sonra ambulans gelsin” diyor. Aynı zamanda polis gönderilmemesini talep ediyor. Çünkü polisi görünce atağı tuttuğunu iddia ediyor." Başka bir olayda ise kişilerin kendisini istediği yere bıraktırmak için acil durum ekiplerini çağırdığını söyledi. 112’yi meşru şekilde kullanmanın önemine vurgu yapan Kuleli, vatandaşlardan en büyük talebimiz, bizi asılsız yere meşgul edip, asıl ihtiyacı olan vatandaşa ulaşmamızı engellemesinler” dedi. Ayrıca Müdür Kuleli, Erzincan halkının duyarlı olduğunu belirterek asılsız çağrı oranı düşük ilk beş şehirden biri olduğunu açıkladı.
İzmir İzmir merkezli “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütü çökertildi İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İzmir merkezli 3 ilde gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında 2 suç örgütünün çökertildiğini açıkladı.İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından paylaşım yaparak operasyonlar hakkında bilgi verdi. Bakan Yerlikaya’nın verdiği bilgilere göre, İzmir merkezli olarak Mersin ve Van’da gerçekleştirilen “Mahzen-13” operasyonlarında elebaşılığını Tahsim Aktaş ve Murat Hanaylıoğlu’nun yaptığı 2 ayrı suç örgütü çökertildi. Operasyonlarda toplam 25 şüpheli yakalanırken 16 adet tabanca, 2 adet tam otomatik uzun namlulu silah, 10 adet tüfek, çok sayıda fişek, tüfek kartuşu ve muhtelif miktarda uyuşturucuya ise el konuldu.Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu İzmir merkezli Mersin ve Van’da düzenlenen operasyonlarda, organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, eğlence mekanlarını cebir ve tehdit kullanarak ele geçirmeye çalıştıkları, esnaflara ait işyerlerini kurşunladıkları, silahlı tehdit ile mağdur şahıslara zorla senet imzalattırdıkları, 3’üncü şahıslar adına para tahsilatı yaptıkları, silah ticareti yaptıkları, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarını işledikleri tespit edildi.