GÜNDEM - 21 Kasım 2014 Cuma 09:34

Evlerde radyasyon tehlikesi

A
A
A
Evlerde radyasyon tehlikesi

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Samsun İl Temsilcisi Mümin Argun, tüm elektrikli aletlerin, elektromanyetik radyasyon yaydığını ve insan sağlığını önemli derecede tehdit ettiğini söyledi.

Hayatın her alanında kullanılan elektronik cihazların yaydığı manyetik dalgaların insan sağlığını önemli ölçüde tehdit ettiğini belirten Türkiye Yeşilay Cemiyeti Samsun İl Temsilcisi Mümin Argun, “Yapılan araştırmalarda uzmanlar, tüm elektrikli aletlerin, elektromanyetik radyasyon yaydığını ve bu dalgaların gücü ister yüksek, ister düşük olsun insan sağlığını önemli derecede tehdit ettiğini belirtiyor” dedi.

Uluslararası Kanser Araştırma Enstitüsü’nün (IARC), radyoaktif dalgalar yayan makinelerin kanser, genetik bozukluklar, tümör, hafıza kaybı, yüksek tansiyon gibi hastalıklara neden olduğunu ifade eden Argun, “Özellikle çocuk gelişiminde radyasyon tehlikesi daha fazla soruna yol açmaktadır. Acaba elektromanyetik kirliliğinin yeteri kadar farkında mıyız? Elektrikle çalışan bütün her şey elektromanyetik alan oluşturarak, yaşam alanlarımızın tehlikeli bir şekilde kirlenmesine yol açıyorlar. Televizyonlar, mikrodalga fırınlar, ısıtıcılar, bilgisayarlar, saç kurutma makinesi, ütü, cep telefonları ve diğer bütün elektrikli aletler elektromanyetik dalga yayarak bir kirlilik oluşturuyorlar. Fakat bunlar gözle görülmediği için insanlar elektromanyetik kirliliğin ne kadar vahim olduğunu yeterince anlamıyorlar. Evlerdeki en büyük tehlikelerin başında tasarruflu ve florasan lambalar gelmektedir. Bu lambaların cıva oranı yüksek olduğundan, cıva buharı ve elektromanyetik radyasyon yayarak insan sağlığına ciddi zararlar vermektedirler” diye konuştu.

Cep telefonlarının zararlarına değinen Argun, “Yapılan birçok araştırmada cep telefonlarının zararları net bir şekilde anlaşılmasına rağmen, yeterince anlatıldığına ve yansıtıldığına inanmıyorum. Ancak bu bilgiler çok silik ve yetersiz haberlerle geçiştirmekle yetiniliyor. Fakat bunun yanında kullanılması ve yaygınlaştırılması için yapılan çalışmalar ve reklamlar ise devasa boyutlarda. Anne ve babalar, çocuklarınıza ne kadar büyük düşmanlık ettiğinizin farkında mısınız? Çocukları radyasyonun yıkıcı etkilerinden korumak kesinlikle birinci görevimiz olmalı. Çünkü onlar bizim geleceğimiz” şeklinde konuştu. 

GÖKHAN İÇKİLLİ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.