GÜNDEM - 24 Mart 2018 Cumartesi 11:11

Geleneksel yöntemlerle parşömen üretiyorlar

A
A
A
Geleneksel yöntemlerle parşömen üretiyorlar

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Bergama’nın en önemli simgelerinden olan parşömen, bu işe gönül vermiş iki kadın öncülüğünde anavatanında üretilmeye devam ediyor.

Hala geleneksel doğal yöntemlerle üretilen parşömen, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne de yazılabilmesi, yırtılmaması, alev almaması, dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu, üstündeki yazıların okunduğunda gözü yormaması özellikleriyle dikkat çekiyor.

Asıl mesleği restorasyon olan Demet Sağlam Tokbay, Anadolu’nun son kara tabağı olan İsmail Araç’ın yanında çırak olarak başladığı parşömen yolculuğunda kalfalık ve sonrasında geleneksel olarak düzenlenen peştamal töreni ile birlikte artık usta olarak parşömen üretiyor. Nesrin Ermiş ise Bergama Belediyesi UNESCO Dünya Mirası Ofisinde çalışıyor.

Bulunuşu milattan önceye dayanan parşömenin öyküsü, uzun yıllar sonra ilk kez 2013 yılında tabak ustası İsmail Araç tarafından yeniden yazılmaya başlandı. Araç, kendisini Bergama aşığı olarak tanımlayan Macit Gönlügür ile birlikte işe büyük emek veriyor. Genelde oğlak derisinden yapılan parşömenin geleneksel yöntemlerle üretmesi için kolları sıvayan Araç ve Gönlügür'ün girişimleriyle başlatılan parşömen üretimi, şimdi her geçen gün daha büyük ilgi görüyor.

Çırak olarak başladılar

İsmail Araç'ın yanında 2007 yılında çırak olarak işe başlayan Demet Sağlam Tokbay, daha sonra kalfa oldu ve geçtiğimiz yıl Temmuz ayında düzenlenen geleneksel peştamal kuşanma töreni ile ustalık derecesine yükseldi. Asıl mesleği restorasyon olan Tokbay, "Arkeoloji Restorasyon mezunuyum. Uzun yıllar boyunca restorasyon üzerine çalışmalar yaptım İstanbul ve Bergama’da. 2005 yılında parşömen ile tanıştım. İsmail Amca ile tanıştıktan sonra onun yaptığı bu mesleği öğrenmeye merak saldım. 2007 yılında beraber çalışmaya başladık. Geçen seneye kadar kendime ait bir atölyem vardı. Orada hem üretim hem de desen tasarım olarak parşömen ile ilgili çalışmalar yapıyordum. İsmail Amca beni önce çırak olarak kabul etti, daha sonra kalfa oldum ve en son geçen yıl Temmuz ayında da geleneksel peştamal kuşanma töreni ile ustalık mertebesine eriştim. Halen devam ediyorum parşömen üretmeye. Şu anda İngiltere’de kalıyorum. Orada ustamdan öğrendiğim parşömen teknikleri ile aynı şekilde üretim yapmaya devam ediyorum. Maalesef şu anda ülkemizde antik dönem yapım teknikleri ile İsmail Amca, Nesrin ve benim dışımda yapan kimse yok. Bunun dışında birkaç firma var onlar da fabrikasyon parşömen üretim yapıyorlar" dedi.

Türkiye'de parşömen kağıt kullanımının pek yaygın olmadığını belirten Tokbay, "İngiltere’de halen İngiliz Parlamentosu tüm kararlarını çift nüsha halinde parşömen kağıdı üzerine yazıyor. Oradaki kullanım amaçlarını ülkeme de taşımak istiyorum" diye konuştu.

Bergama Belediyesi UNESCO Dünya Mirası Ofisinde çalışmayı sürdüren parşömen kalfası Nesrin Ermiş ise 2013 yılında parşömen üretimine başladı. Kendi hikayesini anlatan Ermiş, "İsmail Amcanın yanında bu işe çırak olarak başladım. İlk başlarda işim dolayısıyla çok fazla emek veremedim bu işe. Geçtiğimiz Temmuz ayında peştamal kuşanma töreninde İsmail Amca beni çırağı olarak kabul etti ve halen çırağıyım. Burada dedem ve anneannemin bahçesinde basit bir tabakhane kurdum ve İsmail Amca ile birlikte çalışmaya devam ediyorum. Ayrıca bu işi burada yapmamın bir önemli noktası daha var. Dedemin babası Tabak Yusuf eskiden burada tabaklık yaparmış. Şimdi eğer beni görüyorsa eminim mutlu oluyordur" ifadelerini kullandı.

Son kara tabak ustası İsmail Araç

Demet Sağlam Tokbay ve Nesrin Ermiş‘in ustası ve aynı zamanda Anadolu’nun son kara tabak ustası olan İsmail Araç, "Ben Bergamalıyım. 1953 yılında girdiğim tabaklık mesleğine hala devam etmekteyim. Çeşitli deriler işledim. Parşömen, kösele, vidala, zik deri, kuş derileri, yılan derisi. Bergama’da bu işi benden başka yapacak da yoktu. Yani zanaatımı sevdim, zanaatımdan çok memnunum. Allah bin bir bereket versin. Aşağı yukarıya 1953 yılında girdim ve hala devam ediyorum. Şimdi yanımda Demet var. 4–5 yıl beraber çalıştık. Onun haricinde Nesrin Ermiş var şimdi onu yetiştiriyorum. O da bayağı öğrendi. İnşallah Nesrin de bir iki aya kadar usta olacak" şeklinde konuştu.

Öğrenciler parşömen atölyesinde

Ege Üniversitesi Bergama Yüksek Meslek Okulu Eser Koruma Bölümü Öğretim Görevlisi Arkeolog Dilek Öztürk Kınay, öğrencileri ile birlikte parşömen üretiminin yapıldığı atölyeyi ziyaret etti. Öğrenciler, burada parşömen ustalarından hem parşömenin tarihini, kullanım alanlarını öğrendi hem de nasıl yapıldığına tanık oldu.

Kınay, "Mesleğim Arkeolog, arkeoloji dersleri veriyorum. Bugün buraya İsmail Amca, Demet Sağlam ve Nesrin Ermiş öncülüğünde parşömenin nasıl yapıldığını, ana yurdunda ve bu işi geleneklerine uygun olarak yapan kişilerden öğrenmek üzere bütün öğrencilerimiz ile birlikte geldik. Son derece verimli bir çalışma oldu. Bunun ana yurdunda çıkış noktasında, antik dönemin geleneklerine uygun olarak yaptıkları için kendilerine teşekkür ediyoruz ve biz büyük faydalar sağladık. Çok teşekkürler" dedi.  

Sertan Ergit

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Kardeşi ve işçisi silahlı saldırıda öldürülen adam: “Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” Ankara’da bir kişi, aynı yerde çalıştığı yabancı uyruklu iş arkadaşını ve patronunu silahla vurarak öldürdü. Kardeşini ve işçisini kaybetmenin acısını yaşayan ağabey, olayın daha önceden planlandığını iddia etti. Olay, dün akşam saatlerinde Altındağ ilçesi Tatlar Mahallesi’nde yer alan mesire alanında meydana geldi. İddialara göre, bungalov evi imalatı işiyle uğraşan emekli polis Murat Yılmaz, bilinmeyen bir nedenle işletmeci Y.E.H.’nin silahlı saldırısına uğradı. Duruma müdahale etmek isteyen yabancı uyruklu iş arkadaşı Alaeddin Albaba’ya da ateş eden Y.E.H., kaçarak olay yerinden ayrıldı. Çevredekilerin ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda jandarma ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, Yılmaz’ın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Albaba’nın ise kaldırıldığı hastanede vefat ettiği belirtildi. Cenazesi Adi Tıp Kurumu morguna götürülen Yılmaz’ın ikindi namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’na defnedileceği, Albaba’nın ise havayolu ile ülkesine götürüldüğü ve orada defnedileceği öğrenildi. Saldırganın yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiği aktarıldı. “Olay kesinlikle tasarlanmış” Olayla ilgili konuşan Murat Yılmaz’ın ağabeyi Tunç Yılmaz, “Ekmek kapısı açtığımız bir alçak, alçakça bir şekilde kardeşimi ve yanımızda çalışan masum bir işçimizi katletti. Benim kardeşim emekli bir polisti. Kendisini de nasıl savunacağını çok iyi bilirdi. Saldırgan çok yakın mesafeden kardeşimin kafasına sıkmış. Kaçmaya çalışan işçimizi de önce ayağından vurmuş, ardından da yanına gidip onun da başına ateş etmiş. Biz ona para kazansın diye orada yer vermiştik. İstediği her şeyi vermiştik. Asla bir husumet yoktu aramızda. Saldırgan taraftan ortalıkta şu anda kimse yok. O şahıs orada işletmeciydi, imalatçı değildi. Bu olay kesinlikle tasarlanmış. Karşılıklı münakaşanın olduğu bir olay değil bu. Planlanmış, alçakça yapılmış bir katliam bu” ifadelerini kullandı.
Gaziantep GTO nisan ayı meclis toplantısı yapıldı Gaziantep Ticaret Odasının (GTO)nisanayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur başkanlığında Yönetim Kurulu, Meclis ve Disiplin Kurulu üyelerinin katılımıylagerçekleştirildi. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na değinen GTO Meclis Başkanı M. Hilmi Teymur, bir milletin varlığının ve temellerinin sağlamlığının çocukların sağlıklı ve bilinçli yetiştirilmesiyle başlayacağını vurguladı. Teymur, “Bakın Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde Meclisin açılış konuşmasında ne demiş: ‘Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzûmu öğretilmelidir.’ İşte biz çocuklarımızı bu sözlerin kılavuzluğunda yetiştirmeliyiz ki onlara vatanımızın geleceğini gönül rahatlığıyla emanet edebilelim” dedi. “Özel günlerde kepenkler açık olmalı” Başkan Teymur’un ardından kürsüye gelen ve GTO’nun nisan ayında yürüttüğü faaliyetler hakkında Meclis üyelerini bilgilendiren GTO Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep’in son yıllarda turizmde ivme kazandığını fakat bayramlar gibi özel günlerde şehre gelen turistlerin açık restoran bulmakta zorluk çektiğini ifade ederek, “Gaziantep turizmini desteklemek için bayramlar gibi uzun tatillerin olduğu dönemlerde özellikle kafe ve restoranlarımızın açık olması gerekiyor. Geçtiğimiz Ramazan Bayram’ında bununla ilgili pek çok şikâyete rastladık. Kalabalık heyetlerle Gaziantep’e gelen fakat yemek yiyecek, bir çay molası verecek açık işletme bulamayan misafirlerimizi gördük. Şehrimiz son yıllarda tarih, kültür ve gastronomi turizminde ivme kazandı. Bizlerin de bunu desteklemesi gerekiyor. Şehrimizde özel günlerde kepenkler açık olmalı” şeklinde konuştu. “Fahiş fiyatın tanımı net bir şekilde yapılmalı” Uzun süredir ülke gündemini meşgul eden ve tepkilere neden olan fiyatlandırma politikasına da dikkat çeken Başkan Yıldırım, yaşanan tüm olumsuzlukların ana kaynağının enflasyon olduğunu ve fiyat algısının bozulduğunu söyledi. Enflasyonist ortamın beraberinde suistimalleri de getirdiğini belirten Yıldırım, “Enflasyonun çok yüksek seyrettiği dönemlerde maalesef bunu suiistimal eden işletmeler oluyor. Fiyat algısının bozulmasıyla birlikte de bu tarz işletmeler fahiş fiyatlarla her birimize büyük zararlar veriyor. Diğer taraftan da acı bir gerçek var ortada. Tüketici olarak bizlere çok yüksek gelen fiyatların maliyet hesabı İşletme giderlerini, ham madde maliyetlerini hesapladığınızda işletmelerimizin ayakta kalabilmesi, faaliyetlerini sürdürebilmesi gerçekten de çok zor. Bugün bir restoranda içtiğiniz çorbanın maliyeti yarın değişebiliyor. Maliyetlerin artışı da her zaman fiyatlara yansıtılamıyor. Fiyata yansıtmayınca işletme zor durumda kalıyor, yansıtınca vatandaş olarak bizler zor durumda kalıyoruz. Bu tabloda fahiş fiyat tanımının net bir şekilde yapılması, suiistimallerin tespit edilip devletimizin bu konuyu takip etmesi ve çözüm üretmesi gerekiyor. Fahiş fiyat tanımının hiçbir soru işareti bırakmadan ve detaylı bir şekilde yapılması oldukça önemli. Tüm kesimlerce kabul görecek fahiş fiyat tanımı yapılmadan yasal düzenlemeye de gidilmemeli. Ne tüketici zarar görsün ne de üretici Şunu da unutmamak gerekir: işletmeler açısından en iyi terazi, en iyi ölçü yine vatandaşın kendisidir. Ödediği bedel aldığı hizmeti karşılamıyorsa en iyi cezayı da vatandaşın kendisi keser” ifadelerini kullandı. “Jeopolitik risklere göre kendimizi konumlandırmalıyız” Konuşmasında Türkiye’nin bulunduğu konuma ve jeopolitik risklere de değinen Yıldırım, “Siyasi ve toplumsal olarak atılan her adım küresel ekonomiyi direkt etkiliyor. Ticaretin yönünü belirliyor, maliyetleri ve tedarik zincirini etkiliyor. Olayların bizim dışımızda cereyan ediyor olması da önemli değil. Sonuçta hepimiz birbirine bağlı bir sistemin parçasıyız. İran ve İsrail arasındaki gerginliğin ekonomi üzerindeki etkilerini düşünün Tüm dünya savaşın bölgeselleşme ve şiddetlenme endişesinde. Bölgedeki jeopolitik riskler ve belirsizliğin artışı risk primimizi ve dolayısıyla borçlanma maliyetlerimizi artıracaktır. Artık jeopolitik risklerin olmadığı bir dünya yok Yani aman şu jeopolitik riskler geçsin de bakarız diyemeyiz. Bu durumu yönetmeyi, kendimizi doğru konumlandırmayı öğrenmeliyiz” ifadelerini kullandı. “Enflasyonla mücadelede bedel adil dağıtılmalı” Enflasyonla mücadele sürecinde fiyat istikrarı ve finansal istikrarı sağlamak için öngörülebilirliğin güçlendirilmesi için mevcut ekonomi politikasının devam etmesi gerektiğini belirten GTO Başkanı Yıldırım, “Bunu yaparken de para ve maliye politikası birbirini tamamlamalı. Enflasyonla mücadelenin maliyeti şüphesiz çok ağır ama bedelin adil dağılımı çok önemli Bu bedeli sadece vatandaş, sadece iş dünyası ödememeli kamu da tasarruf yapmalı. Hükümetin ‘mevcut harcamaları daha verimli hâle getirme’ vurgusu yaparak kamuda tasarrufa gidileceği açıklamasını bu anlamda olumlu buluyorum” diye konuştu.
İstanbul Beyaz eşya satışları Mart ayında yüzde 24 arttı Beyaz eşya sektörü 2024 yılı ilk çeyreğinde iç satışlarda yüzde 28 artış yaşadı. İhracat ise yüzde 5 azaldı. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görüldü. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD), sektörün 2024 yılı ilk çeyrek değerlendirmesinde bulundu. Paylaşılan bilgilere göre, 2024 yılının ilk üç ayında yurt içi satışlar geçtiğimiz yıla göre yüzde 28 arttı. Beyaz eşya sektöründeki ihracat düşüşü ise devam ederken, bu dönemde de yüzde 5 oranında gerileme gösterdi. 2024 yılı ilk çeyreğinde 6 ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışlar yaklaşık 8,3 milyon adet olarak gerçekleşti ve geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdi. Buna paralel olarak üretim miktarı da bir önceki yıla göre yüzde 1 artarak benzer seyretti. Aylık bazdaki verilere göre ise bu Mart ayında geçen yılın Mart ayına kıyasla iç satışlarda yüzde 24 oranında artış görülüyor. Üretim 3 milyon adet ile geçen yılın Mart ayına kıyasla yüzde 2 oranında azalırken, ihracattaki düşüş trendi bu ay yüzde 11 seviyesinde devam etti. "Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör" TÜRKBESD Başkanı Gökhan Sığın, “Türkiye beyaz eşya sanayisi Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük üretim üssü konumunda. Sektörümüz 33 milyon adetlik üretim ve 23 milyon adetlik ihracat kapasitesiyle önemli bir aktör. 60 bin kişiye doğrudan istihdam sağlarken, Ar-Ge, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm yatırımlarıyla dünyayla rekabet ediyor” dedi. Sığın, altı ana üründe ihracat ve iç satışlardan oluşan toplam satışların yaklaşık 8.3 milyon adet olarak gerçekleşerek geçen yıla göre yüzde 5 oranında artış gösterdiğini kaydetti. Son iki yılda ihracatın sürekli düşüş kaydettiğini ve bu seyrin kısa dönemde değişmeyeceğini ön gördüklerini belirten Gökhan Sığın, sektörün küresel pazarlardaki daralmaya rağmen iç pazarda istikrarlı bir trend gösterdiğini dile getirdi ve ekledi: “İhracattaki düşüşün temel nedeni küresel pazarlardaki daralma oldu. Buna karşılık üretim ve istihdam seviyelerimizi iç pazardan aldığımız bu güç ile korumaya devam ediyoruz. Bu noktada, iç pazar canlılığını sürekli kılmak büyük önem taşıyor." Gökhan Sığın, ihracat bazında değer dağılımını aktarırken, Avrupa’nın hala ana ihracat pazarlarından biri olduğunu belirtti ve ürünlerin AB standartlarına uygunluğu konusunda ülkemizin teknik ve hukuki altyapısının gelişmeye devam ettiğini vurguladı. Ulusal mevzuatın AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm politikalarını da kapsayacak şekilde güncellenmesinin sektör için önemli olduğunu dile getiren Sığın, bu tür revizyonların ihracata olumlu yansıyacağını düşündüklerini ifade etti ve sözlerini şöyle noktaladı: “Enerji verimli ürünlerin Türkiye’de daha da yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Bu durum ülke kaynaklarımızın korunmasının yanı sıra tüketicilerimize de tasarruf imkanı sağlıyor. Enerji verimli ürünlerin kullanımının artması sanayimizin varlığı ve sürekliliği için olduğu kadar ülkemizin ve tüketicilerimizin refahı için de büyük önem taşıyor.” TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, "Ülkemizin ve çevrenin korunmasına yönelik uzun vadeli hedefleri perspektifinde çevre uygulamalarındaki gelirlerin ilgili sektör bazında yeşil dönüşüm ve enerji verimliliği projelerine, teknoloji gelişimine aktarılmasını temin edecek bir mekanizma en kısa sürede kurulmalıdır" dedi. Özkadı ayrıca Türkiye’ye geçici olarak ithal edilen ve işleme tabi tutulan eşyanın, işleme sonrasında tekrar ihraç edilmesini sağlayan Dahilde İşleme Rejimi’nin teşvikinin (DİR) Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağladığına değindi. Sektörün önemli temel girdilerinden yassı çelik ürünleri ile ilgili olarak da TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yavuz şunları söyledi: “Uluslararası konjonktür nedeniyle hammadde maliyetleri değişkenlik göstermektedir. Bu da, tahmin edilebilirliği düşürerek üreticileri daha ihtiyatlı satın almalar yapmaya yöneltmektedir." “Yetkili servisler için en doğru kaynak firmaların resmi websiteleri ve servis.gov.tr” Son olarak toplantıda yetkili servislerin önemine değinen TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Semir Kuseyri, 3 bin 500’ü aşkın yetkili servisin her gün binlerce tüketiciye çözüm ve destek sunduğunu hatırlatırken ‘aldatıcı’ nitelikli yani yetkili olmadığı halde kendilerini yetkili servis gibi tanıtan kişilerin çok sayıda tüketici mağduriyetine ve ürün kaybına neden olduğuna dikkat çekti. Kuseyri sözlerine şöyle devam etti: “Tüketicilerimize şirketlerimizin resmi web sitelerinden ya da Ticaret Bakanlığımız tarafından uygulamaya konulan servis.gov.tr üzerinden yetkili servis bilgilerine ulaşmalarını tavsiye ediyoruz.”