SAĞLIK - 16 Kasım 2017 Perşembe 09:12

Hamileler dinledikleri müziklere dikkat etmeli!

A
A
A
Hamileler dinledikleri müziklere dikkat etmeli!

Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, bebeklerinin rahatlamasını isteyen anne adaylarına sakin müzikler dinlemelerini tavsiye ederken, rock ve metal gibi sert müziklerin anne karnındaki bebeğin kalp ritmini bozduğunu söyledi.

Bebekler dünyasında ayrıcalıkları kaldırmak misyonuna sahip Canbebe, Anneler ile Geleceğe projesini 'her annenin bebeğini büyütürken fizyolojik ve pedagojik gelişimle ilgili doğru bilgiye sahip olması gerektiği' fikriyle geliştirdi. Annelerin ve anne adaylarının ayağına götürülecek proje için kendi alanında uzman kişilerden oluşan özel bir ekip kuruldu.

  Çocuk yetiştirmenin gereği bilimsel temelleri anlatmak ve sağlıklı nesillerin gelişimine katkıda bulunabilmek üzere hayata geçirilen projenin seminerleri Adana'da, Seyhan Belediyesi'ne ait Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Seyhan Belediyesi'yle işbirliği yapılarak düzenlenen seminerde; Bebek Hemşiresi Esra Ertuğrul, Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt ve Beslenme Uzmanı Yeşim Özden Gün’ün de yer aldığı uzman ekip; 0-36 ay dönemindeki bebeklere ait pek çok konuya değindi. Kendi de bir anne olan Tiyatro Sanatçısı Seren Fosforoğlu ise seminerin sunuculuğunu yaptı. Bu projeye çok inanan sanatçı, diğer seminerlerde de yine annelerle ve anne adaylarıyla beraber olacak.

  Seminerin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, henüz anne karnındaki bebeğin duyduğu müzik ve diğer seslerin, gelişim üzerindeki etkisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Anne karnındaki bebeğin 24. haftadan itibaren kulağının geliştiğine değinen Bozkurt, anne ve baba seslerinin de ilerleyen haftalarda bebek tarafından tanınmaya başlandığını ifade etti.
  Hamilelik dönemlerinde anne adaylarının bebeklerine müzik dinleterek onları rahatlatabileceğini aktaran Bozkurt, doğru müzik tercihinin ise önemli olduğunu dile getirdi. Türk sanat müziği, klasik müzik gibi sakin müziklerin bebeği rahatlatabileceğini söyleyen Bozkurt, türü ne olursa olsun en önemli unsurun, annenin de müziği dinlerken yaşadığı mutluluk olduğuna dikkat çekti.

  Yoga müzikleri ile doğa seslerinin de bebeği rahatlatacak, uygun bir tercih olduğunu aktaran Özge Selçuk Bozkurt, sert müzikleri ise anne karnındaki bebeğin sağlığı için onaylamadığını kaydetti. Rock ve metal türü yüksek ritimli ve sert müzikler için Bozkurt, şöyle devam etti: “Bunlar dinletildiği takdirde ani sesler olduğu için birden gelen farklı frekanslar bebeğin kalp ritminde değişikliğe neden olabilir. Birden yaşanan irkilmeler bebek için iyi olmayabilir. Bebek de buna zaten hareketleriyle tepki gösterecektir. Bu tip müzikleri bebek doğduktan sonra dinletmek ve zevkine, keyfine göre devam etmek daha doğrudur.”

  Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, bebeğin doğduktan sonra ise anne karnında duyduğu sese yakın olduğu için davlumbaz, saç kurutma makinesi, çamaşır makinesi gibi seslerle rahatlayabildiğini sözlerine ekledi.

  2017 sonuna kadar 9 ilde, 14 farklı lokasyonda 14 bin anne ve anne adayı ile buluşmanın hedeflendiği Anneler ile Geleceğe kurumsal sosyal sorumluluk projesi ile uzmanlar 22 Kasım Çarşamba günü İstanbul Silivri Belediyesi'nde, 28 Kasım Salı günü Büyükçekmece Belediyesi'nde, 29 Kasım Çarşamba günü ise Ataşehir Belediyesi'nde olacak.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bingöl Binlerce yıllık tarihi olan 5 katlı Zağ mağaraları turizme kazandırılmayı bekleniyor Bingöl’de 2019-2022 yılları arasında yüzey araştırmaları çerçevesinde incelenen 5 katlı Zağ Mağaları’nın binlerce yıllık tarihi olduğu tespit edildi. MS 100 ve 200’lü yıllarda ilk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği ileri sürülen mağaraları daha sonra Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullandı. Tarihi alanın çevre düzenlemesi yapılarak turizme kazandırılması bekleniyor. Bingöl Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebi Butasım, Bingöl merkeze bağlı Kuşburnu köyü kırsalında bulunan 5 katlı Zağ Mağaraları hakkında İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Binlerce yıllık tarihi olan mağaralarının ilk Hristiyanlık döneminde kayalar arasına oyma yapılarak inşa edildiğini aktaran Doç. Dr. Butasım, MS 100 ve 200’lü yıllarda Roma İmparatorluğunun zulmünden kaçan Hristiyanların burada ibadet ettiklerini söyledi. 2019-2022 yüzey araştırmaları çerçevesinde mağaraların incelendiğini belirten Doç. Dr. Butasım, ’’Sanat tarihi alanında yaklaşık 20 yıldır Bingöl üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımız ekseninde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Daire Başkanlığının izni ve Bingöl Üniversitesinin destek ve katkılarıyla Bingöl merkeze bağlı bulunan Zağ mağaraları üzerinde yüzey araştırmaları yaptık. 3 yıl boyunca yaptığımız araştırmalar neticesinde Zağ mağarasının yek pare bir kayaya oyma yaşam alanı ve manastır kilisesi şeklinde, mini bir şapel halinde yapılan bir kompleks olduğunu tespit ettik. Zağ Mağaralarıyla ilgili tarihî olarak çok net bilgilere sahip olmasak da içindeki şapel ve yapının genel özelliklerinden MS 2’nci yüzyılda yani 100 ve 200’lü yıllar arasında ilk inşa edildiğini, tek tanrıya inanan Hristiyanlar tarafından inşa edildiğini ileri sürüyoruz. O dönemde özellikle tek tanrıya inanan Hristiyanların Roma devleti tarafından kabul edilmediğini biliyoruz. İşte bu tek tanrıya inanan Hristiyanlar Roma imparatorluğundan kaçmak için bu tür yapılar inşa etmişler. Zağ mağarası da bunlardan biri” dedi. ’’Turizme kazandırılmalı’’ 2003 yılında Bingöl’de meydana gelen depremden dolayı ön cephesinin yıkıldığını aktaran Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası 5 katlı sistem üzerine inşa edilmiş, girişi gizli bir geçitle sağlanmıştır. 2003 Bingöl depreminde ön cephesi tamamen yıkıldığı için ön cephe şuan da açık görünüyor. Şapel dediğimiz alanında büyük kısmı maalesef tahrip oldu. Bu giriş yukarıdan yine kayaya oyulmuş bir asansör gibi düşünelim, bir baca şeklinde kayadan aşağıya doğru iniliyor. Birinci katta odalar mevcut, ikinci katta ise yine odalar sağlı sollu ve su sarnıcı olarak tespit ettiğimiz yerler var. Yine üst katlarda çapraz geçişlerle birbirine bağlantıları sağlayan odalar mevcut. Zağ Mağaraları doğal ve beşeri unsurlardan dolayı tahrip olmaya yüz yüze kalmış bir yapı. Buranın ivedilikle hem yollarının yapılması hem güçlendirilmelerinin yapılması, çevre temizliği gibi çeşitli restorasyonlarının da yapılması önemlidir. Bölgenin ve şehrin turizmine önemli katkılar sağlayacak bir değerdir’’ diye konuştu. ’’600’lü yıllarda Müslümanlar da ilim merkezi olarak kullanmış’’ 634’lü yıllarda Müslümanların ilim merkezi olarak söz konusu alanı kullandığını dile getiren Doç. Dr. Butasım, “Zağ mağarası tabi ilk dönemlerde Hristiyanlar tarafından kullanıldıktan sonra 634’lü yıllardan sonra Diyarbakır’ın fethi ile Bingöl’de İslam akınlarıyla İslam beldesi olmaya başlamış. İşte bu dönemlerden sonra özellikle Osmanlı döneminde Zağ mağaraları yapısına hiç karışılmadan Müslümanlar tarafından kullanılmış. Özellikle bölgede ilmin merkezi haline gelen bir medrese okul olarak hizmet vermiştir” şeklinde konuştu. Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Zağ mağaralarının restorasyonu için proje hazırlandığı ve turizme kazandırılması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Gaziantep "Gazi’m Antep” konseri izleyicileri büyüledi Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğretim elemanları ve öğrencileri tarafından hazırlanan "GAZİ’M ANTEP" adlı Türk Halk Müziği Konserini katılımcılar beğeniyle izledi. Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı öğretim elemanları ve öğrencileri tarafından hazırlanan ve Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde yapılması planlan ancak 12 askerin şehit olması nedeniyle iptal edilen "GAZİ’M ANTEP" adlı Türk Halk Müziği Konseri gerçekleştirdi. Konserde, Gaziantep savunmasıyla özdeşlemiş kahramanlık türkülerin söylenmesinin yanı sıra Şehitkamil’in şehit edilişi, Gaziantep savunmasındaki yerel halkın Fransız askerleri karşısındaki direnişi gibi birçok olay yaklaşık 100 kişilik öğrenci grubu tarafından canlandırıldı. GAÜN Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Zinnur, GAÜN Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı mensubu olmasından dolayı gurur duyduğunu ifade ederek, konserde emeği geçenlere teşekkür etti. Konserin Sanat Yönetmeni Öğretim Görevlisi Hakan Tayüz ise konserin ciddi emekler sonrası gerçekleştirdiğini belirterek, katkıda bulunanlara teşekkür etti. Konser sonunda Müzik ve Genel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Özden, GAÜN Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Zinnur’a, Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Kul da Konserin Sanat Yönetmeni Öğretim Görevlisi Hakan Tayüz’e çiçek takdim etti.
Antalya Korkuteli’ne 60 öğrenci kapasiteli yeni kreş Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in talimatlarıyla 19 ilçeye yayılan Çocuk Kreşi ve Gündüz Bakımevlerine bir yenisi daha eklendi. Büyükşehir Belediyesi’nin Korkuteli’de açtığı Çocuk Kreşi ve Gündüz Bakımevi ilçenin önemli bir ihtiyacını karşılıyor. 4-6 yaş aralığındaki çocukları okul öncesi eğitime hazırlayan Korkuteli Çocuk Kreşi ve Gündüz Bakımevi’nde çocuklar hafta içi günlerde öğretmenler eşliğinde hem öğreniyor hem de oyunlar oynayarak eğlencenin tadını çıkarıyor. Çeşitli etkinliklerle çocukların oyun becerileri gelişiyor, sosyalleşmeleri sağlanıyor. 60 öğrenci kapasiteli kreş, Korkuteli’nin önemli bir ihtiyacını karşılıyor. Korkuteliler, güvenilir kreş hizmetine uygun fiyata ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Çocuklar için hazırlanan günlük program ve faaliyetler ile ilgili bilgi veren okul öncesi öğretmeni ve kreş sorumlusu Burcu Kızıloğlu, “Kreşimiz sabah 08.30’da başlayıp akşam 17.30 saatleri arasında hizmet veriyor. Kayıtlarımız devam ediyor. Çocuklarımız çeşitli etkinlikler ve oyun saatleri ile güne başlıyorlar. Çocuklarımızın gelişimine katkı sunacak besleyici öğün programlarımızı uyguluyoruz” dedi. Kreşte çocuklar için özenle hazırlanan programlarla onların sıkılmadan eğlenerek keyifli vakit geçirmeleri sağlanıyor. Lego, çeşitli oyuncaklar, drama ritim çalışmaları, bahçe etkinlikleri, oyunlar şarkılar ve danslarla hem zihin dünyalarını besleyecek hem de fizyolojik gelişimlerini sağlayacak aktiviteler gerçekleştiriliyor. Çocuklara farklı çocuklarla arkadaşlıklar kurarak paylaşmaları ve birlikte yaşamaları da öğretiliyor. Gün içerisindeki uyku saatleri ile çocuklar dinlendiriliyor.