GÜNDEM - 28 Nisan 2015 Salı 09:10

Hazal Akkarpat, tatil için gittiği Nepal’deki dehşeti anlattı

A
A
A
Hazal Akkarpat, tatil için gittiği Nepal’deki dehşeti anlattı

İstanbul’da yaşayan Çanakkaleli Hazal Akkarpat, arkadaşlarıyla tatil için gittiği Nepal’de depreme yakalandı. Akkarpat, “Deprem sonrası tek beklentim olamayacağını bildiğim halde bir helikopter gelip ip sallandırsın ve bizi buradan alsın istedim” dedi.

Güney Asya ülkesi Nepal’in başkenti Katmandu’nun yaklaşık 80 kilometre kuzeybatısında önceki gün meydana gelen 7.9’lik deprem 3 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. İstanbul’da uluslararası bir firmada çalışan ve tatil için gittiği Nepal’de depreme yakalanan Hazal Akkarpat, yaşadığı anları anlattı. 4 arkadaşıyla birlikte gittiği Nepal’de tatilin ikinci gününde depremin yaşandığını söyleyen Akkarpat, “Tamamen turistik sebeplerden dolayı oradaydık. Dört kişi birlikteydik. O gün tapınaklar bölgesini ziyaret ettikten sonra otele döndük. Bizi şehir merkezine götürecek olan aracı beklerken otelde birbirimize fotoğrafları gösteriyorduk. Sanki dışarıdan traktör ya da bir römorkör gibi bir şey geçiyor zannettik. Sonra arkadaşım ayaklandı pencereye doğru gitti. Diğer arkadaşımı görmedim, arkamda kaldı. Karşımda oturan arkadaşımla bakıştık. Hemen o anda sehpanın altına doğru eğildik, anladığımız anda ‘deprem oluyor, hemen eğilin’ dediler. Ben masanın altına girdim. İki arkadaşım arkada kaldı. Sıvalar dökülmeye başladı. O zaman işin ciddi olduğunu anladık. Artık birbirimize, ‘deprem geçmesini bekleyip biter bitmez dışarı çıkıyoruz’ diye telkinde bulunduk. Deprem biter bitmez ben hemen çantamı alıp dışarı fırladım. Ayakkabı falan almadan çoraplarımla çıktım. Diğer arkadaşlarımın gelmesini bekledim. Bulunduğumuz yer şehir merkezinden biraz yüksek. Şehir merkezinden çıkan dumanı orada gördüm. O zaman gerçekten çok etkilendiğini anladık. Çünkü bizim etrafımızda aslında yıkılan bir yer olmadı” dedi.

"BİR YERE KIPIRDAYAMADIK"

Depremin ardından otel görevlilerinin çok soğukkanlı bir şekilde kendilerini yönlendirdiğini söyleyen Akkarpat, “Deprem sonrasında zaten artçılar olmaya devam etti. O yüzden bir yere kıpırdayamadık. Otelin interneti hala çalışırken ailemize haber vermek istedik. Büyük ihtimalle deprem haberi duyulmadan önce biz ailemizi aramıştık. Otel çalışanları çok bilinçliydi. Daha önce deprem yaşadıklarını zannetmiyorum ama süreci çok iyi yönettiler. Bizi güvenli alana yönlendirdiler ve binaya girmemiz ve onların gözü önünde durmamız konusunda bizi çok doğru yönlendirdiler. Konsolosluğu aramak aklımıza bekleme alanında geldi ve aradık. Ne yazık ki Nepal’de bir temsilciliğimiz yok. En yakın yer Yeni Delhi’de. Oradan bize ulaştılar. Onlarla telefonda görüştük. Onlar çok yardımcı olmaya çalıştılar. Bu arada çok teşekkür etmek istiyorum, telefon operatörümüz bize ücretsiz telefon açma hakkı verdi. Onun da yardımı oldu. Oradaki fahri konsolos bizi aradı ve havaalanına gitmemizi, şu anda orada uçak olduğunu ve bizi o uçağa aldırmaya çalışacağını söyledi. Biraz uğraşarak uçağa bindik. Sonrası zaten çok hızlı gelişti” diye konuştu.

"İNSANIN AKLINA İLK GELEN..."

Deprem sonrasında yaşadıklarını da anlatan Hazal Akkarpat, “İnsanın aklına ilk gelen ‘bir helikopter gelsin ip sallandırsın ve bizi oradan alsın’ en büyük beklenti oydu. Ama onun olmayacağını biliyorduk. En azından oraya giden ve kalkan uçak firmasının orada kaç tane Türk vatandaşı olduğunu biliyorlardı. Gerçekten çok az sayıda kişiydik. ‘Orada uçağımız var. Havaalanına gelin. Uygun olursa sizi uçağa alacağız’ gibi bir bilgi vermesini beklerdik. Nasıl ki telefon operatörü veya diğerleri ulaşabiliyorsa aynı şekilde havayolları firmasının da davranması gerçekten önemli. Bu şekilde davranmasını beklerdik. Gerçekten çok az kişiydik ve öyle bir beklenti vardı. Umarım bir daha böyle şeyler yaşamaz. Ama yaşandı ve yaşanacak da. Başka yerlerde başka felaketler olabilir. Onun için söylüyorum. Bu şekilde davranılması gerekliydi” dedi.

"NE HİSSETTİĞİMİ BİLMİYORUM"

Bundan sonra hayatına normal şekilde devam etmek istediğini söyleyen Akkarpat, “O anları tabii ki yaşıyorum, görüyorum. Ama biz 4 kişi olmanın verdiği şans vardı. Bir rahatlık vardı. Psikolojik olarak nasıl etkilendiğimi ileriki günlerde göreceğiz. Şu anda yeni olduğu için çok donuk hissediyorum. Ne hissettiğimi tam olarak bilmiyorum. Ama tabi kii bunu bir dram haline getirmeden hayatımıza devam etmek çok önemli. Böyle bir şey yaşandı, ama hala devam ediyoruz normal bir şekilde hayat devam ediyor” diye konuştu.

GÜRKAN DÜZENLİ - UTKU YAŞAR CÜCE 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.