HENTBOL - 16 Aralık 2008 Salı 12:30

Hedefi büyük!

A
A
A
Hedefi büyük!

Türkiye Hentbol Federasyonu Başkanı Tarık Cengiz, 2012 yılında yapılacak Avrupa Hentbol Federasyonu (AHF) başkanlık seçimlerinde aday olacağını açıkladı...

Türkiye'de ilk defa düzenlenen Akdeniz Bayanlar Hentbol Şampiyonası kapsamında Mersin'e gelen Türkiye Hentbol Federasyonu Başkanı Tarık Cengiz, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, yeniden federasyon başkanlığı yapmayacağını, ancak 2012 yılında yapılacak olan Avrupa Hentbol Federasyonu (AHF) başkanlık seçimlerinde aday olacağını açıkladı.

Cengiz, Avrupa hentbolünün başında bir Türk olarak yer alacağına inandığını ifade ederek, "Yaklaşık 1.5-2 ay önce AHF Yönetim Kurulu'na seçildim. O seçimlerde de 9 adayla birlikte yarıştık. Oy kullanan 48 ülkenin 37'sinin desteğini alarak yönetime girdim. Bu çok iyi bir rakam. Yani ben 37 oy alırken, geriye kalan 11 oy da diğer adaylara gitti. Niye 2012 yılında bu kadar iddialıyım ? Çünkü AHF'nin yönetimi 9 kişiden oluşuyor ve 2012 yılında diğer 8 yöneticinin görevi, yaş haddinden dolayı sona erecek. Tek genç içeride ben kalıyorum ve bu durum da önemli bir avantaj" diye konuştu.

Avrupa'daki dostlukların çok farklı olduğunu kaydeden Cengiz, oy kullanacak olanların da tercihlerini siyasete göre yapmadığını vurguladı. AHF Yönetim Kurulu Üyesi olunabilmesi için 3 üye ülke tarafından aday gösterilmesi gerektiğini hatırlatan Cengiz, kendisini de Yunanistan, Ermenistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin önerdiğine işaret ederek, bu durumun da sportif dostluklarının siyaset arenasından çok daha farklı olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Cengiz, 4 gün sonra bile ne olacağının bilinmediğini, ancak 4 yıl sonrası için hedeflerinin 'başkanlık' olduğunu ve söz konusu hedefe doğru da adım adım ilerlemek istediklerini belirtti.

"TÜRK HENTBOLÜ, MACAR EKOLÜYLE BİRLİKTE BİRKAÇ YIL İÇİNDE ÇOK İYİ BİR SEVİYEYE GELECEK"

32 yıllık bir federasyon olduklarını, en önemli sıkıntılarının Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'na katılamamak olduğunu kaydeden Cengiz, çok güçlü bir kadroya sahip olan Bayan Hentbol Milli Takımı'nın 2012 Londra Olimpiyatları'na takım bazında katılacak ilk ekip olacağını iddia etti. Bayan Hentbol Milli Takımı'nın başına yaklaşık 1.5 yıl önce Macaristan'dan Peter Kovacs'ı, Erkek Milli Takımı'nın başına da yine Macaristan'dan Istvan Juhasz'ı getirdiklerini hatırlatan Cengiz, Macar ekolüyle Türk hentbolünün birkaç yıl içinde çok iyi seviyelere geleceğine inandığını, bu inanca da sadece kendilerinin değil Avrupa'daki hentbol otoritelerinin de sahip olduğunu vurguladı. Çok iyi ve programlı çalıştıklarını, bunu meyvelerini de elde edilecek başarılarla alacaklarını ifade eden Cengiz, Türkiye'nin hentbolde çok ciddi atılımlarda bulunduğunu ve bu durumun da devam edeceğini dile getirdi.

Spor Toto'nun sponsorluğunda inşaatına yaklaşık 1 ay önce başlanan spor salonuyla birlikte Hentbol Federasyonu'nun kendi idari binasının yanında kendi spor salonu olacağını kaydeden Cengiz, "Federasyona çok ciddi gelirler getirecek birimler de oluşturacağız. Dolayısıyla 2009 bizim için; ekonomik açıdan bir takım gelirleri garantileyen bir yıl olacak. Bu durum da bizim için çok önemli. Bir bakıma da kendi yağımızla kavrulacağız. Özellikle 2010'dan sonra olimpiyat süreci başlıyor. Bayan Milli Takımımızın 2012'de Londra'daki olimpiyatlarda başarılı olacağına inanıyorum. Çünkü bu benim başkanlık sözümdü ve hep birlikte izleyip göreceğiz" dedi.

Bu yıl 4.'sü gerçekleştirilen Akdeniz Bayanlar Hentbol Şampiyonası ile ilgili de değerlendirmede bulunan Cengiz, şampiyonanın Mersin'de düzenlenmesinin kendileri açısından ayrı bir öneme sahip olduğuna işaret etti. Burada asıl önemli olan şampiyonanın Mersin'de yapılmasının değil, sadece hentbol dalında hizmet edecek olan bir spor salonunun hizmete girmesi olduğunun altını çizen Cengiz, salonda sadece hentbol çizgilerinin yer almasının kendilerini mutlu ettiğin söyledi. Cengiz, Mersin'in merkez ilçesi Yenişehir Belediyesi'ne de katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.

"MERSİN, AKDENİZ OLİMPİYATLARI HEDEFİNDEN VAZGEÇMEMELİ"

Tarık Cengiz, şampiyonanın 6 yıldan bu yana erkekler ve bayanlar kategorisinde oynandığı bilgisini vererek, böylesine büyük bir  organizasyon için Mersin'in tercih edilmesinde en büyük etkenin de Akdeniz'de kıyısı olan bir kent olmasının yanında kentin mevcut potansiyelinin de etkili olduğunu söyledi. 2010 Akdeniz Oyunları'na aday olan, ancak bu hayalini gerçekleştiremeyen Mersin'de, böylesi bir etkinliğin gerçekleştirilmesinin kendileri açısından önemli olduğunu kaydeden Cengiz, "Ancak burada şunu söylemek lazım; oyunlarla ilgili olarak hazırlık yapılırken bizim gibi uluslararası federasyonlarda etkili olan kurumlarla işbirliği yapılmazsa böylesi kötü sonuçlar da alınabiliyormuş. Bunu kent yöneticileriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde de kendilerine aktardık" diye konuştu.

Aynı zamanda da Avrupa Hentbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği görevini de yürüttüğünü dile getiren Cengiz, oyunlara kimin ev sahipliği yapacağı konusundaki oylamada AHF Yönetim Kurulu Başkanı Francesco Purrumuto'nun da oy kullandığını hatırlatarak, uluslararası federasyonlarda görev yapan başta Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel gibi isimlerin de desteğinin alınmasın zorunluluk olduğunu, bu durum sağlanmış olsaydı oyunların da Mersin'in ev sahipliği yapabileceğini kaydetti. Cengiz, "Belki Mersin'e Akdeniz Oyunları gelmedi, ama bu kez de Akdeniz Bayanlar Hentbol Şampiyonası geldi. Umarım Mersin bundan vazgeçmez ve bir sonraki oyunlara da talip olur. Bu noktada da bir ekip, bir organizasyon yapılırsa uluslararası spor adamlarına da platformda yer ve görev verirler" ifadelerini kullandı.

SONER KAN - MERSİN 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Hürmetçi Sazlığı’na ziyaretçi merkezi Hacılar Belediye Başkanı Bilal Özdoğan, doğaseverler ve fotoğrafçıların gözde mekânı Hürmetçi Sazlığı’na yeni bir tesis kazandırdıklarını belirtti. Başkan Özdoğan, doğal güzellikleriyle ünlü Hürmetçi Sazlığı’nı ziyaret eden yerli ve yabancı turistlerin daha konforlu bir deneyim yaşamasını sağlayacak modern bir tesisin yapımına başladıklarını söyledi. Yeni tesisin doğanın kalbinde konforlu bir nokta olacağını ifade eden Başkan Özdoğan, ziyaretçi merkezinin yapım çalışmalarını yerinde inceledi. Hürmetçi Sazlığı’nı ziyaret edenlerin dinlenme ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği modern imkanlar sunacağına vurgu yapan Başkan Özdoğan, doğaseverlerin ve macera arayanların vazgeçilmez duraklarından biri olan Hürmetçi Sazlığı’nın artık daha fazla hizmet ve imkanla misafirlerini ağırlayacağını söyledi. Özdoğan sözlerine şöyle devam etti; “Hürmetçi Sazlığı Ziyaretçi Merkezi’nin ihalesi geçtiğimiz aylarda yapılmıştı ve yapım çalışmalarına da başlandı. Burada yaklaşık 400 metrekarelik bir tesisin temel aşamasındayız. Çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah yaz sonu itibariyle burada toplantı salonu, muhtarlık binası, bir de tabii ki mescidi ile lavabosu ile ziyaretçilerimizin rahat edebileceği bir alanı da Hürmetçi Mahallemize kavuşturmuş olacağız. Buradaki güzellikleri görmeye gelen, fotoğraf çekimi yapan, manda birliğinden, Karpuzsekisinden, Hürmetçiden hem alışveriş hem de turizm amacıyla gelen vatandaşlarımızın dinlenebileceği çayını, kahvesini içebileceği bir alanı da inşallah vatandaşlarımıza kazandırmış olacağız. Tesisimiz hem ilçemize hem de ilimize hayırlı olsun.”
Kayseri Vücuda yapışan kenenin başının ezilmesi virüsün kana bulaşmasını hızlandırıyor Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker, kene vakalarının bahar aylarının gelmesiyle artacağına dikkat çekerek; vatandaşlara uyarılarda bulundu. Toker; vücuda yapışan kenenin başının ezilmesinin virüsün kana bulaşmasını hızlandırdığını söyleyerek; "Vücudu kapatan uzun kollu ve uzun bacaklı giysiler, mümkünse çizme, değilse paçaları çorabın içerisine koyma gibi koruyucu önlemler alınabilir" dedi. Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ayşin Kılınç Toker; artan kene vakalarına ilişkin açıklamalarda bulunarak, vatandaşları uyardı. Toker; "Bahar aylarının gelmesiyle birlikte özellikle Kırım Kongo kanamalı ateşi ve diğer hastalıkları bulaştıran keneler hareketli bir hale geldiler. Büyüdüler, çoğaldılar, insanlara ve hayvanlara bulaşma ihtimalleri arttı. Kırım Kongo virüsle bulaşan ve etkili olan bir hastalık ama keneler bu virüsü tükürük salgılarında bulundurduğu için ve vücuda tutunup kan emdiği süreçte de bu tükürük ile kişinin kanına tekrardan bu virüsü aktarabiliyorlar. Ayrıca kenenin çıplak elle parçalanması gibi temaslarla da hayvanlardan insanlara, insanlardan da diğer şekillerde dolaşım devam ediyor. Biz bu virüsü 2002 yılında Türkiye’de İç Anadolu ve Kuzey Doğu bölgesinde görmeye başladık. Erzurum, Tokat ve Çorum bölgesindeydi ama iklimin ısınması, havanın sıcaklığı ve hayvancılıkla ilgili hareketin artmasıyla da Kayseri v e güneyindeki illerde de keneyle bulaşan Kırım Kongo vakaları artmış durumda. Hayvancılık, mera ve otlaklar uğraşan kişiler risk grubunda. Kenelere karşı buraların düzenli olarak ilaçlanması önemli. Özellikle risk grubunda olmayan kişiler, piknik ve gezi amaçlı bu yerlere giren kişilerde de vücudu kapatan uzun kollu ve uzun bacaklı giysiler, mümkünse çizme, değilse paçaları çorabın içerisine koyma gibi koruyucu önlemler alınabilir. Ortamdan döndükten sonra özellikle koltuk altı, kulak arkası ve kasık gibi katlantı bölgelerinin kontrol edilmesi, özellikle çocuklarda ve kendisine dikkat edemeyecek yaşlılarda bu bölgelerin düzenli olarak kontrol edilmesi de önemli" ifadelerini kullandı. "Virüsün direkt bir tedavisi yok" Virüsün geç kalınmış vakalarda ölümcül olabileceğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Toker; "Kırım Kongo Kanamalı Ateşinde kenenin tutunmasından sonra beklenen süre ilk 3-4 gün gibidir. Özellikle kas ve bağ ağrısı, halsizlik gibi tablolar olabilir. Beraberinde yükselen ateş, burun ve diş eti kanaması yada vücutta nedensiz morluklar, karın ağrısı ve ishal bulguları olabiliyor. Buy tür bir tabloda mutlaka bir sağlık hizmet kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Çünkü çok uzun yıllardır dünya ver Türkiye’de mevcut olsa da bu virüsün etkin bir direkt tedavisi yok. Biz bunu vücudu destekleyen tedaviler ile güzel bir şekilde tedavi edebiliyoruz. Yine de geç kalınmış vakalarda maalesef ölümcül olabildiği için sağlık kuruluşu desteğini ihmal etmemek gerekiyor" dedi. Vücuda yapışan kenenin başının ezilmesi durumunda virüsün kana bulaşmasının hızlandığının altını çizen Ayşin Kılınç Toker; "Ortamdan döndüğümüzde kontrollü bir kene ile karşılaştık. Özellikle keneyi çıplak elle tutup başını koparacak şekilde bir hareket yapmak yada ezmek virüsün kana bulaşmasını daha da hızlandırıyor. Hareketsiz bir kene ise cımbız yardımıyla yumuşak bir hareketle çıkartmayı deneyebiliriz. Eğer kolaylıkla çıkmıyorsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna gitmemiz gerekiyor. Bu noktada hem birinci basamak hizmetler hem de acil servislerde vatandaşlarımıza yardımcı oluyorlar" diye konuştu.
Malatya Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden ‘Dev’ ameliyat Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogram olan obezite hastası başarılı bir ameliyat geçirdi. 26 yaşındaki hastanın hedefi bu ameliyat ile 10 kilo verebilmek. Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 210 kilogramlık Muhsin Akklınç’a cerrahi operasyon gerçekleştiren Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, yıllar önce dramatik sonuçlanan operasyonların günümüzde artık çok daha olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade etti. 210 kiloya sahip 26 yaşındaki Muhsin Akkılınç’a mide küçültme operasyonu gerçekleştiren Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, obezitenin vücutta yağ birikiminin artmasıyla oluştuğunu belirtti. Obezite ile mücadelenin sadece genel cerrahi uzmanlarının değil, multidisipliner yaklaşımla yapılması gereken bir durum olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, "Tüm hastalara önce bir endokrinoloji dahiliye uzmanlığı eşliğinde diyet tedavisi verilmesi gerekmektedir. Diyet tedavisinin ardından bir de farmakolojik tedavi dönemi var. Bunlara rağmen zayıflayamayan, zayıflamayı başaramayan hastalarımız için cerrahi operasyon önermekteyiz. Yıllar önce obezite cerrahisinden kaynaklanan komplikasyonlar vardı. Bundan dolayı operasyonlar ölümle sonuçlanan çok dramatik ve çok medyatik olabiliyordu. Ancak yıllar içerisinde hem cerrahların tecrübelerinin artmasıyla hem de tıbbi teknolojinin daha ilerlemesiyle komplikasyon alanları ve bunlara bağlı ölüm oranları çok daha azalmış durumda. Bu yüzden hastalar güvenerek tecrübeli merkezlerde ameliyat olabilirler. Ülkemizde kadınların neredeyse yüzde 40’ı erkeklerin ise yüzde 25’i maalesef obez sınıfına girmektedir. Bu yüzden obeziteyle mücadele ülkemiz için çok önem arz ederken, Sağlık Bakanlığımız her geçen gün obezite merkezlerini arttırarak kurmaktadır" dedi. “Hedefim 100 kilogram vermek” Kahramanmaraş’tan Malatya’ya obezite tedavisi için gelen Muhsin Akklınç ise cerrahi operasyon ile mide küçültme ameliyatı olduğunu belirtti. Aşırı kilolarından dolayı hayatında zorluklar yaşadığını ifade eden Akkılınç, "Aşırı kilolar yüzünden yürürken çok zorlanıyordum ve belim ağrıyordu. Günlük işlerimin birçoğunu yapamıyor, önemli toplantılara katılamıyordum. Daha önce birçok kez normal diyet yaptım. Fakat olmadı. Cerrahi operasyonun eskisi gibi başarısız sonuçlanma riskinin az olduğunu ifade eden Prof. Dr. Burhan Hakan Kanat, 210 kilo iken beni ameliyat etti. Kendisine teşekkür ediyorum. Benim için ideal olacak kilo 100 ila 110 arası. Yapılan mide küçültme cerrahi operasyonu ile 100 kilogram verme hedefindeyim” diye konuştu.
Samsun ‘Afrika çöl tozları çocukları daha fazla etkiliyor’ Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir” dedi. Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, Afrika çöl tozları hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Astım hastaları dikkat etmeli” Çöl tozlarının solunum yolu hastalığı olanları olumsuz etkileyebileceğine değinen Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının yoğun olduğu günlerde özellikle çocuklar ve solunum sistemi rahatsızlığı olanların sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Erişkinlerde özellikle solunum yetmezliği olanlarda, astım, KOAH, bronşiektazi ve solunum yolları rahatsızlığı olanlarda problemler daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Ayrıca çocuk yaş grubu da en fazla etkilenen grubunu oluşturmaktadır” diye konuştu. “Solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilir” Çöl tozlarının, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Köksal, “Çöl tozlarının havada fazla miktarda bulunması, mukozal yüzeyler ile teması gözde, burunda ve solunum yollarında direk tahriş edici etkisiyle rahatsızlık verebilir. Özellikle alerjik bünyeye sahip kişilerde ve KOAH, astım gibi solunum yolu hastalıkları bulunan kişilerde bu tahriş edici etkisi daha yoğun olarak karşımıza çıkabilir. Toz miktarının arttığı durumlarda normal sağlıklı bireylerin de solunum yolları etkilenmektedir. Bu tahriş edici etkisinden başka, toz partiküllerine bakteri ve virüsler bağlı kalarak solunum yolu enfeksiyonlarına da neden olabilir. Böyle durumlarda solunum yolu enfeksiyonlarının artmasının bir nedeni de artan toz miktarının güneş ışığını ve ultraviyoleyi engelleyerek yine havada mikroorganizmaların uzun süre kalmalarına neden olmalarıdır” şeklinde konuştu. “Zorda kalmadıkça dışarı çıkmayın” Prof. Dr. Köksal, “Tüm bu olumsuz şartlarda akciğer sağlığımızı koruyabilmek için özellikle kronik solunum yolu ve astımı olan hastalarımızın, toz yoğunluğunun fazla olduğu dönemlerde zorunlu kalmadıkça dışarı çıkmamaları, ev havalandırmalarını bu dönemlerde yapmamalarını ve maruziyet olduğu dönemlerde mutlaka maske takmalarını öneriyoruz” ifadelerini kullandı.