GÜNDEM - 17 Ekim 2016 Pazartesi 10:51

İAÜ Türkiye’deki ilk antik DNA çalışmasını yaptı

A
A
A
İAÜ Türkiye’deki ilk antik DNA çalışmasını yaptı

İstanbul Aydın Üniversitesi ve İstanbul Çapa Tıp Fakültesi işbirliği ile Türkiye’de ilk kez Antik DNA çalışması yapıldı.

 İstanbul Marmaray projesiyle birlikte yürütülen arkeolojik kazılardan elde edilen Bizans dönemine ait 1500 yıllık insan iskeletleri, Türkiye’de ilk kez yapılan Antik DNA çalışması ile geçmişe ışık tutarken geleceğe de umut ışığı yakıyor.

Antik DNA çalışmalarında genel amacın insanlığın tarihine ışık tutmak ve insanlığın geleceğiyle ilgili birtakım varsayımlarda bulunmak olduğunu vurgulayan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Genel Cerrahi ve Adli Antropoloji ve Kriminalistik uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Görgülü “Marmaray kazılarında yaklaşık 1500 yıllık Bizans döneminden kalma insan iskeletleriyle yaptığımız çalışmalarla DNA elde etmeyi başardık. Bu yaptığımız çalışmaya dünya literatüründe Antik DNA çalışması deniyor. Bu çalışmanın genel amacı insanlığın geçmişine ışık tutmak ve geleceğiyle ilgili birtakım varsayımlarda bulunmak. Biz bu çalışmaları yaparken aynı zamanda hastalıklara yönelik ve hastalıkların geçmişine dönük çalışmalar yapmak istiyoruz.” dedi.

Görgülü, yapılan Antik DNA çalışmalarında insanların anne soylarının nereden geldiğinin öğrenilebildiğini vurgulayarak “Mitokandral DNA dediğimiz annemizden bize geçen DNA’yı analiz ettik. Böylelikle bu insanların anne soylarını nereden geldiğini ortaya çıkarmış olduk. Bu çalışma İstanbul Aydın Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı ortaklığıyla yürütülen bir çalışma. Buradan elde edilen birtakım materyaller Çapa’da da çalışıldı. 30 insan iskeleti örneğinin 29 tanesinden DNA elde etmeyi, bir aylık bir çalışma süresinde başardık.” şeklinde konuştu.

DEMANS, ALZHEİMER VE KANSER GİBİ HASTALIKLAR İÇİN UMUT OLABİLİR

Son 50 yılda demans, alzheimer ve kanser gibi hastalıklardaki artış sebebinin insan ömrünün uzaması olduğuna dikkat çeken Görgülü şunları söyledi:

“Araştırma yaptığımız iskeletlerin yaş ortalamaları 30-35 yaşlarında, bugün biz 200’lü yaşlara doğru gidiyoruz. Yaklaşık olarak insan ömründe ciddi bir uzama oldu. Bizim bedenlerimiz atalarımızdan miras aldığımız bedenlerde ve yüz doksan dokuz bin yıl boyunca ortalama 35 yıl boyunca yaşamış bir beden yüz yaşına uygun bir beden değil. Bu uygunsuzluğun bedeli sonucunda kanser, alzheimer, parkinson gibi hastalıklar artmaya başladı. 35 yıl yaşayan bir toplumda alzheimer görülme riski yoktu. Çünkü 35 yaşlarında bu insanlar ölüyordu. Acaba bu insanlarda alzheimer genleri var mıydı? Yoksa sonradan mı ortaya çıktı? Eğer bunu anlayabilirsek tedavi konusunda ciddi şekilde önümüz açılacak. Aynı şey kanser için de geçerli. İncelediğimiz iskeletlerde kansere ait bir bulgu bulamadık. Bu insanların kanserden ölmediği anlamına gelmiyor. Bu insanlar karaciğer kanseridir, ölmüştür ama kemiğe atlama olmadığı için karaciğer de ortadan kalktığı için biz kemikte bunu saptayamıyoruzdur. P53 denilen bir gen var. Bu gen kanseri engeller ama kanser hastalığında ise kanseri destekleyen bir hale dönüşüyor. Biz P53 üzerinden bazı bölgeleri analiz ederek günümüzle geçmiş karşılaştırıp kanserle ilgili bir şey söyleyebilmenin amacındayız.”
 

HÜSEYİN ÇAKMAK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye, meyve üretiminde dünyada 4’üncü sırada Türkiye yıllık 25 milyon tonluk üretimiyle dünyada dördüncü ülke konumunda yer aldı. Teknoloji platformu GeeksforGeeks’in Mart 2024 raporunda dünyanın en fazla meyve üreten ülkeleri listelendi. Türkiye yıllık 25 milyon ton üretimle dünyanın dördüncü büyük meyve üreticisi konumunda yer aldı. Dünyanın en fazla meyve üreten ülkesi Çin oldu. Çin, yıllık 253,9 milyon ton üretimle zirvede bulunuyor. İkinci sırada yıllık 107,9 milyon ton üretimle Hindistan gelirken, yıllık 39,8 milyon ton üretimle Brezilya üçüncü sıraya yerleşti. Sıralamada Türkiye yıllık 25 milyon tonluk üretimiyle dördüncü ülke konumunda yer aldı. Raporda Türkiye’de Anadolu ve Ege kıyılarına yakın bölgelerde yetiştirilen kiraz, kayısı ve incir üretilen başlıca meyveler olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin çeşitli iklimi ve verimli toprakları, ülkede portakal ve diğer turunçgiller gibi çok çeşitli meyvelerin yetiştirilmesine yardımcı olmakta olup, Akdeniz iklimi olan Mersin ve Antalya’da yaygın olarak yetiştiriliyor. Diğer ülkelere bakıldığında, Meksika 23,7 milyon ton, Endonezya 23,6 milyon ton, Amerika Birleşik Devletleri 22,6 milyon ton, İspanya 19 milyon ton, İtalya 17,2 milyon ton, Filipinler 16,7 milyon ton üretimle ilk 10’a girdi. Rapora göre meyve üretimi büyük oranda yetiştirildiği bölgenin toprak tipi, iklimi ve sıcaklığına bağlı olarak değişiyor. Ayrıca, tarım teknolojisi ülkelerdeki meyve yetiştiriciliğinde önemli bir rol oynuyor. İlk 10’daki ülkeler verimli toprak, hava ve iklimin yanı sıra teknolojiyi de kullanarak narenciye, yemyeşil muz ve tatlı elma gibi çeşitli meyveler ürettiler. Çin’de en çok üretilen meyveler turunçgiller, üzüm, elma ve muzdan oluştu. Ülkenin geniş toprakları ve subtropikal iklimi, meyve çeşitlerinin üretimine öncülük ediyor Yangtze Nehri boyunca uzanan verimli topraklar Çin’de meyve yetiştiriciliğinde önemli rol oynuyor. Hindistan’da en çok yetiştirilen meyveler mango, muz, portakal ve üzüm olarak gerçekleşti. Özellikle Hindistan’da bulunan Alphanso ve Kesar iki tür mango, meyve pazarında küresel popülerliğe öncülük ediyor. Brezilya’da bulunan egzotik meyvelerden bazıları Acai, Kaju Elması, Mor meyve ve Passion meyveleri olurken bazı yaygın meyveler Guava, papaya ve muz olarak öne çıktı.
Eskişehir Kalp sağlığında yapay zeka tanı imkanını artırıyor Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol, yapay zeka temelli algoritmanın sağlık alanında çok başarılı sonuçlar verdiğine ve dünyada pek çok merkezde anjiyo yerine öncelikle yapay zeka değerlendirmesi kullanıldığına dikkat çekerek, “Yapay zeka destekli analizin tanı koymadaki başarısı yüzde 95’lere çıkıyor” dedi. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Şenol, kalp krizinin hem erkeklerde hem de kadınlarda önde gelen ölüm sebeplerinden biri olduğuna işaret ederek günümüzde sadece Amerika’da her 34 saniyede bir kişinin kalp krizi nedeniyle hayatını kaybettiği bilgisini verdi. Her beş kalp krizinden birinin hiç şikayet oluşturmadan sessizce yaşandığını belirten Dr. Şenol, “Kalp krizi için risk faktörleri yönetilebilen ve yönetilemeyen olarak ikiye ayrılmaktadır. Bizim kontrol edebildiğimiz risk faktörleri hipertansiyon ve diyabet gibi damarları etkileyen kronik hastalıklar, yüksek kolesterol seviyesi ve sigara içimidir. Yönetilemeyen risk faktörleri ise, yaş, erkek cinsiyet ve genetiktir. Cinsiyetimizi veya genetiğimizi değiştirme şansımız yok ancak diğer risk faktörlerini kontrol etme şansımız elimizde” şeklinde konuştu. “Kalp aktivitelerini 295 ayrı parametrede değerlendiriyor” Kalp krizinin baskı tarzı tüm göğüste hissedilen, her iki kola, sırta, alt çeneye ve üst karına yayılabilen nefes darlığı, bulantı kusma, terleme ve bunalma hissinin eşlik edebildiği bir ağrı ile kendini gösterdiğini anlatan Dr. Şenol kalp, krizi riskini düşürmek için öncelikle risk faktörlerini ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi. Yapılan ayrıntılı kalp muayenesi ve tetkikler sonrası hastanın tansiyon, şeker ve kolesterol düzeyinin belirlenerek ardından yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte gerekli tedavilere başlanması gerektiğini dile getiren Dr. Şenol, yönetilemeyen riskler de dahil olduğunda kalp krizinin önlenip önlenemeyeceği sorusuna yanıt olarak, “Günümüzde yapay zeka her alanda hayatımıza girdiği gibi, sağlık alanında da kullanılmaya başlandı. Bugün yapay zeka temelli algoritmaya sahip teknoloji ile yaklaşık 5 milyar adet kalp kası hücrelerinin elektriksel aktiviteleri değerlendiriliyor. Yüzyılı aşkın senedir kullandığımız EKG ile yaklaşık 8-10 parametreyi değerlendirerek kalp hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. Yapay zeka teknolojisi ile kalbin etrafına 3 boyutlu olarak yerleştirilen elektrotlar sayesinde, kalbin elektriksel aktiviteleri çok ayrıntılı analiz edilebiliyor ve yapay zeka desteği sayesinde 295 ayrı parametre değerlendirilebiliyor. Bugün yapılan tüm bilimsel çalışmalar bize yapay zeka destekli analizin tanı koymadaki değerinin yüzde 95’ler civarında doğru olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı. “Anjiyo yerine yapay zeka" Yapay zeka teknolojisi ile çekimin nasıl yapıldığı hakkında bilgi veren Dr. Şenol, çekim öncesi hastanın sırt üstü yatırılarak, EKG elektrotları bağlanıp, hastadan yaklaşık 4 dakika boyunca çekim alındığını belirtti. Cihazın 4 dakika boyunca hastanın kalp atımlarını analiz ederek bu 4 dakikada 295 parametreyi kullanarak 3 milyonun üzerinde hesaplama yaptığını ve verdiği sonuçlar ile hekimlerin yapısal, ritimsel ve damarsal açıdan değerlendirme ile tedaviyi yönlendirdiğini ifade etti. Dünyada pek çok merkezde anjiyo yerine öncelikle yapay zeka değerlendirmesi kullanıldığını vurgulayan Dr. Şenol, “Örneğin Almanya’da aile hekimleri tüm hastalarını taramak için bu teknolojik yönteme başvurmaktadır. Özellikle ileri yaş, efor yapamayan, kontrast madde alması uygun olmayan hastalar için öncelikle tercih edilmektedir. Test hızlı ve güvenilir bir şekilde radyasyon ve kontrast madde olmaksızın istirahat halinde 18 yaşından büyük herkese yapılabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Antalya Karavan Park, 36 farklı ülkeden 2 bine yakın misafir ağırladı Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Konyaaltı’nda hizmete açtığı Karavan Park’ta havaların ısınmasıyla birlikte ziyaretçi yoğunluğu da arttı. Tatilcilerin gözdesi olan Karavan Park açıldığı günden bu yana 36 farklı ülkeden 2 bine yakın misafir ağırladı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, karavan severlerin önemli bir sorunu olan park sorununu gidermek ve karavan tatilcilerine güzel bir alan oluşturmak amacıyla, 2023 yılı Ağustos ayında Konyaaltı ilçesine bağlı Arapsuyu Mahallesi’nde hizmete açtığı Karavan Park, havaların ısınması ve bayram tatiliyle birlikte ziyaretçi akınına uğradı. Yaz aylarında talebin daha da artması beklenilen Karavan Park açıldığı günden bu yana 2 bine yakın karavan ve binlerce misafir ağırladı. Karavan Park’ı tercih edenler arasında 36 farklı ülkeden ziyaretçiler de bulunuyor. Avrupa Karavancılar Yol Ağı üzerinde Dünyanın en uzun ve gözde sahillerinden olan Konyaaltı sahiline yakın konumuyla ilgi odağı olan Karavan Park, 4 bin 144 metrekare alana ve 55 karavan kapasitesine sahip. Avrupa Karavancılar Yol Ağı’na bağlanmış olan Karavan Park, bu ağın sağladığı ulaşım kolaylığı sayesinde birçok yabancı turiste de ev sahipliği yapıyor. Karavan Park, merkeze ve denize olan yakınlığının yanında, sağladığı imkanlar sayesinde de karavan tatilcilerinin ilgisini kazandı. Lara’ya da açılacak Elektrik, altyapı, tuvalet, banyo, çamaşırhane, gri su gideri ve mutfak gibi imkanlar sayesinde misafirler tüm ihtiyaçlarına karşılık buluyor. Sunulan imkanlardan duyduğu memnuniyeti dile getiren karavan tatilcileri, bu güvenli ve konforlu alanda, tatilin tadını çıkarıyor. Bayram tatilinde tam kapasite hizmet veren Karavan Park’a gösterilen rağbet dolayısıyla, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından, önümüzdeki aylarda Muratpaşa ilçesi Lara bölgesine yeni bir Karavan Park açılması planlanıyor. Her ihtiyaca karşılık veriyor Tatilini geçirmek için Antalya’yı tercih eden Mehmet Altuntaş, çevresinden duydukları sayesinde, birçok tercihleri olmasına rağmen Antalya Büyükşehir Belediyesi Karavan Park’ı tercih ettiklerini belirtti. Altuntaş, “Planlı tatil yapamadığımız için karavan tatilini tercih ediyoruz. Burada ihtiyaç olan her şey var. Dört dörtlük bir yer olmuş. Herkesin eline sağlık. İkinci kez geliyoruz. Hatta tatili uzatmayı bile düşünmeye başladım. Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bu tesis için teşekkür ederim” dedi.