SAĞLIK - 28 Mayıs 2018 Pazartesi 10:06

Kan kanseri tedavisi için 300 yeni ilaç yolda

A
A
A
Kan kanseri tedavisi için 300 yeni ilaç yolda

Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, kan kanserinin tedavisinde inanılmaz gelişmeler yaşandığını vurgulayarak, "Şu anda yürüme aşamasında, olgunlaşma aşamasında olan 300 civarında yeni ilaç var. Bunlar önümüzdeki 1 ile 8 yıl arasında kullanımda olacak" dedi.

LLMBİR tarafından bu yıl 6'ncısı düzenlenen "Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları Kongresi", ATO Congresium'da gerçekleştirildi. LLMBİR Başkanı Özcan, kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında "Kan kanserinde güncel tedaviler nelerdir?", "Meme protezleri meme lenfomasına yol açar mı?", "Meme lenfoması nasıl anlaşılır" gibi sorulara ışık tuttu. Özcan, ister meme kanserinden sonra eksikliği tamamlamak için yaptırılan, isterse de estetik amaçlı yaptırılan meme protezlerinin memede özel bir kanser olan meme lenfomasına yol açtığını vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü'nün de bu konuyu raporlarına koyduğunu ifade eden Özcan, "Amerikalıların oluşturdukları kayıt sistemi, 2017 Eylül itibariyle meme proteziyle ilişkili 414 meme lenfomasının görüldüğünü, bunlardan bir kısmının ölümle sonuçlandığını ortaya koydu. Burada bilinmesi gereken şu ki; meme protezleri lenfoma riski taşımaktadır. Ancak şu anda var olan protezlerin çıkartılmasını gerektirmiyor" diye konuştu.

"Şişlik, ağrı veya yeni bir yakınma olduğunda kontrol yaptırılmalı" 

Meme lenfomasını fark etmenin yöntemleri hakkında bilgiler veren Özcan, "Protezli memede şişlik, ağrı veya o bölgeyle ilgili sıra dışı yeni bir yakınma olduğunda mutlaka kontrol yaptırılmalı. Ultrasonografi veya diğer görüntüleme yöntemleriyle tanı kolaylıkla konulabilmekte. Erken tanındığında da protezin çıkartılması bile yeterli olabilmekte. Zamanında tedavi edilmezse ölümle sonuçlanan vakalar bildirilmiş. Hangi protezlerin daha riskli olduğu konusunda sağlıklı bir bilgimiz olmamakla birlikte yüzeyi pürtüklü dokuyla kaplı olanların biraz daha riskli olduğu düşünülmekte. Bu bilgi meme protezi takılacak bütün hanımefendilere mutlaka verilmeli" şeklinde konuştu. 

Terörün farklı bir yönüne dikkat çeken Özcan, yapılan araştırmalarda New York'taki 11 Eylül saldırısının ardından olaya ilk müdahale eden itfaiyecilerde özel bir kan kanseri olan Multipl Miyelom'un öncü safhası olan MGUS isimli hastalığın riskinin iki kat arttığının ortaya konulduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Oraya müdahale eden yaklaşık 700 kadar sağlıklı itfaiyeciyi değerlendirip, normal sağlıklı kontrollerle karşılaştırdıklarında sağlıklı kontrollerde yüzde 4 civarında görülen MGUS'un itfaiyecilerde yüzde 8'e yakın oranda görüldüğünü ortaya koydu. Ayrıca o grupta dört dörtlük Miyelom hastalığı gelişen 16 itfaiyeci ayrıca incelendiğinde bunların beklenen yaştan 12 yıl daha önce Miyelom hastalığına yakalandığı gösterildi. Bilindiği üzere o sırada açığa çıkan zehirli dumanın içinde çok sayıda hidrokarbon, zehirli gaz bulunmakta. Bu sadece o anda değil daha sonra yapım, yıkım işlemleri sırasında kullanılan makinelerin motorlarından açığa çıkan zehirli gazlarla da riskin daha çok arttığı gösterildi. MGUS'u yakalarsanız bunu takip ederek zamanında tedavi edersiniz. Bu da terörün bir başka önemli yan etkisi olarak karşımıza çıktı."

"Olgunlaşma aşamasında olan 300 civarında yeni ilaç var" 

Özcan, kan kanserlerinin tedavisinde inanılmaz gelişmelerin yaşandığının altını çizerek, "Tedavi seçeneklerini takip edebilmek zorlaştı. Her ay yepyeni ilaçlar, sonuçlar karşımıza geliyor. Şu anda yürüme aşamasında, olgunlaşma aşamasında olan 300 civarında yeni ilaç var. Bunlar önümüzdeki 1 ile 8 yıl arasında kullanımda olacak. Tedavilerde irili ufaklı devrimler olmakta. Bazı hastalıklarda tedavi başarısı yüzde 10'lardan yüzde 90'lara çıktı. Bizim için en önemlisi lösemi, lenfomayı önlemek. Burada da 'sigarasız bir hayat, yürüyen bir hayat' diyoruz" ifadelerini kullandı.

"Sigarayı bırakın, yürüyüşe başlayın" 

Özcan, "Egzersizin net bir şekilde en az 10 kanser tipinde yüzde 40'a varan risk azalmasını sağladığını net olarak biliyoruz. Sigaradan sonra kanserin çok önemli ikinci nedeni obezitedir. Televizyonlarda size söylenen milyonlarca bitkiyi milyonlarca gün yeseniz, içseniz de düzenli egzersiz yapmanın sağladığı yararı asla sağlayamazsınız. Kalp hastalığı, alzheimer, bağırsak ve kemik sorunlarına olan katkısını saymıyorum bile. En az 10 çeşit kanserin önlenmesinde çok ciddi katkısı olan iki şey; sigarayı bırakın, yürüyüşe başlayın" dedi.

"Benzen" ile kanser arasındaki ilişki 

LLMBİR İkinci Başkanı Harun Akın ise, benzin ve türevleri, boya, lastik ve birçok temizlik ürününde bulunan "benzen" maddesine maruziyetin kan ve lenf kanserleri ile ilişkisine dikkat çekti. Akın, "Yılda 200 ppm üzerinden benzen maruziyeti ile kan ve lenf kanserleri arasında ilişki ortaya konmuşken, bugün 0.5-1 ppm gibi çok daha düşük maruziyetlerde dahi bu kanserlerin görülme sıklığının arttığı gösterildi. Çok sayıda ülkede bu toksik maddeye maruziyet ile ilgili sıkı düzenlemeler belirlenmiş olsa da maalesef Türkiye'de hala 20 ppmye kadar benzen maruziyetine izin verilmektedir" diye konuştu. 

LLMBİR Üyesi Gürol Demir, egzersizin kalp hastalıkları başta olmak üzere obezite, alzheimer, diyabet ve depresyon gibi pek çok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. Günümüzde yapılan birçok çalışmada egzersizin kanserin önlenmesinde ve tedavi sürecindeki yerinin de ortaya konulduğunu söyleyen Demir, kanser tanısı almadan önce ve yine kanser tedavisi sırasında egzersiz yapan bireylerin çok daha uzun yaşadıklarının bilimsel çalışmalarda gösterildiğine dikkat çekti. Yoğun bir egzersiz programı yerine tempolu ve düzenli yürüyüşün bile yeterli olabileceğini ifade eden Demir, haftada 120 dakika yürümenin meme, bağırsak, kan kanserleri gibi birçok kanserden korunmada yeterli olacağının altını çizdi.  

Abdullah Sarica - Nurullah Geylani

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Didim’de uyuşturucu operasyonu: 1 tutuklama Aydın’ın Didim ilçesinde polis ekipleri tarafından gerçekleştirilen çalışmalar kapsamında uyuşturucu madde satışı yaptığı tespit edilen şüpheli kıskıvrak yakalandı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, çıkartıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Aydın İl Emniyet Müdürlüğü Didim Narkotik Büro Amirliği tarafından uyuşturucu madde kullanımı ve satışının önlenmesine yönelik çalışmalar aralıksız sürüyor. Zehir tacirlerine nefes aldırmayan narkotik ekipleri başarılı operasyonlarına bir yenisini daha ekledi. Edinilen bilgiye göre, bir süre takibe alınan Y.Y. isimli şüphelinin uyuşturucu madde satışı yaptığı tespit edildi. Operasyon için düğmeye basan ekipler şüpheliyi kullandığı motosiklet ile yakaladı. Şüphelinin üzerinde, kullandığı motosiklette ve ikametinde yapılan aramalarında; 563,3 gram esrar, 0,66 gram kokain, 2 adet çalışır vaziyette hassas terazi, 3 adet rulo halinde alüminyum folyo, 1 adet esrar öğütme aparatı, 32 adet 7,65 tabanca fişeği, 1 adet komando tabir edilen bıçak ve suçtan elde edildiği değerlendirilen 16 bin 460 Türk lirası ele geçirildi. Öte yandan narkotik ekipleri tarafından gerçekleştirilen bir diğer çalışmada da 7,21 gram esrar elde geçirilirken şüpheliler uyuşturucu madde kullanmaktan işlem yapılarak serbest bırakıldı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Y.Y. ise çıkartıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Eskişehir Mihalıççık’ın ünlü kiraz ağaçları koruma altında Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Mihalıççık ilçesinde Kiraz Yetiştirilen Alanlarda Akdeniz Meyve Sineğinden Ari Alan Projesi kapsamında yürütülen kontroller devam ediyor. Mihalıççık ilçesinin önemli tarımsal ürünlerinden olan kiraz, ülkemiz ve İlçe üreticileri için önemli bir gelir teşkil etmektedir. Adana Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Ankara Merkez Zirai Mücadele Enstitüsü Müdürlüğünün işbirliği ile 2019 yılında başlatılan Akdeniz Meyve Sineği’ne (AMS) karşı ari alan tespiti çalışmaları üç yıllık bir izleme sonucunda 2021 yılında ari alan ilan edilmişti. Özellikle yurtdışı ihracatı için çok önemli olan ari alanın devamlılığı kapsamında Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürlüğü teknik personeli tarafından yürütülen kontroller aralıksız devam ettiği belirtilen konuyla ilgili açıklamada, "2024 Yılı zararlı izleme ve takip amaçlı olarak Akdeniz Meyve Sineği (AMS) tuzakları asılarak zararlı kontrolleri düzenli olarak yapılmaktadır. Akdeniz Meyve Sineği, ülkemizde Akdeniz ve Ege Bölgelerinin sahil şeridinde yıl boyunca, diğer bölgelerde ise yaz aylarından itibaren görülmektedir. Akdeniz meyve sineği ürünün pazar değerini yok eder. Akdeniz meyve sineğinin özellikle ihraç edilen turunçgil, nar, şeftali, nektarin ve diğer ürünlerdeki zararı ülkemiz ekonomisi için çok önemlidir. Bu tür meyvelerin vuruklu veya bulaşık olması, ihracatımızı olumsuz yönde etkilemekte ve ürünlerin yurt dışına çıkarılmasına izin verilmemektedir. Akdeniz meyve sineği mücadelesinde kültürel mücadele çok önemlidir. Mihalıççık ilçesinde ari alanın sürdürülebilmesi için kiraz bahçelerine ara konukçuluk eden elma, şeftali, nektarin, kayısı, incir gibi meyveler dikilmemeli ve bunlarla karışık bahçe kurulmamalıdır. Kiraz hasadından sonra ağaç üzerinde meyve bırakılmamalıdır. Yere dökülen meyveler toplanıp derin çukurlara gömülmeli veya kalın siyah çöp poşetleri içerisinde güneş altında 20-25 gün bekletilerek larvaların ölmesi sağlanmalıdır" denildi. Zararlılara karşı etkili mücadele Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarımın sürdürülebilirliği için çiftçilerle işbirliği içinde çalışmalarına devam etmekte ve zararlılara karşı etkili mücadele yöntemlerini yaygınlaştırmak için çaba sarf etmektedir. Çiftçiler için yapılan bilgilendirme çalışmaları ve teknik destek, kiraz üretiminin kalitesini ve miktarını arttırarak, bölge ekonomisine katkı sağlamaktadır. Böylelikle, ari alan uygulamalarının başarılı bir şekilde devam etmesi, Akdeniz meyve sineği zararlısının kontrol altına alınması ve kiraz üretiminde verimliliğin artması hedeflenmektedir. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve çiftçilerin gelir düzeyinin korunması amacıyla yapılan bu çalışmalar, bölgedeki tarım sektörünün gelişimine olumlu yönde katkı sağlamaktadır.