POLİTİKA - 30 Ocak 2015 Cuma 00:13

Kardeş haline gelmişler

A
A
A
Kardeş haline gelmişler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Okyanusun ötesi deyip küfredenler aynı şekilde yine küfreden ana muhalefet şimdi bakıyorsunuz birbiriyle bambaşka… Artık böyle tamamen kardeş haline gelmişler, dayanışma haline gelmişler ve böyle bir çalışmayı şimdi rahatlıkla sürdürebiliyorlar' dedi.

TRT Özel yayınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nasuhi Güngör’ün moderatörlüğünde Akif Beki, Saadet Oruç, Hilal Kaplan ve Mahmut Övür’ün sorularını yanıtladı.

“Paralel yapıyla ilgili bazıları gündemin dışında duruyor. Durumun farkında ve olayın vahametinden haberdar olmayanları nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:

“Bunun menşeinde, kökeninde çok büyük gariplikler var. Bakın bunların bir kısmının geçmişte farklı ilişkilerinin olduğunu görürsünüz ve o farklı ilişkiler şimdi ben menfaat ilişkileri noktasında şu anda hükümetten veya hükümetin ilgili olduğu birimlerden koptum veya uzaklaştırıldım diyerek tavır takınanlar var. Şimdi kalkıp bu hükümet veya şu anda ben bu makamdayım milletim buraya getirdi burada halkımın menfaatlerini korumak benim birinci görevimdir ve bunun için de hükümetimizle birlikte müşterek adım atmak durumundayım. Burada bu tür birlikteliği sürdürenlerin bütün gayreti acaba bu birliği nasıl bozabiliriz. Biz buna fırsat vermeyiz. Bunun için de elimizden gelen her türlü gayreti ortaya koyacağız ve akli selimin kolektif aklın ortak aklın inşallah milli irade istikametinde yürüyüşüne zemin hazırlayacağız. Temenni ederim ki 7 Haziran’da bunun güzel bir zemini olur. Çünkü muhalefetin yaklaşım tarzlarına baktığımız zaman biz üzülüyoruz. Böyle bir yaklaşım tarzı olamaz. Yani okyanusun ötesi deyip küfredenler aynı şekilde yine küfreden ana muhalefet şimdi bakıyorsunuz birbiriyle bambaşka… Artık böyle tamamen kardeş haline gelmişler, dayanışma haline gelmişler ve böyle bir çalışmayı şimdi rahatlıkla sürdürebiliyorlar. İşte orada da bakıyorsunuz bazıları bunu hazmedemediği için veryansın ediyor. Bunlar her an olabilir. Yeter ki menfaat odaklı bir yaklaşım içerisinde olmasınlar. Ben bu tür yaklaşımların neticeye kavuşacağına hiç ihtimal vermiyor. Ben diyorum ki hak hakimdir, hak galip gelecektir ve şuanda da biz bu samimi niyet içerisinde yolumuza devam ediyoruz.”

“Cizre’deki olaylarla ilgili. Paralel yapı ile ilgili tartışmalar var. Cizre’de olup bitenleri HDP paralel yapı ile ilişkilendiriyorlar. Sizin bilgileriniz teyit ediyor mu bunu?” sorusu üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kısmen… Bunu genellersek burada bir yerde haksızlık olur. Şimdi Sayın Dicle bu ifadeleri kullanırken adama sorarlar, Sayın Dicle buranın belediye başkanı kim veya hangi partiden. Bu kanalları açanlar bu yolları böyle yaranlar o iş makinelerinin üzerinde yazıyor. Belediyenin adı yazıyor. Bunlara yönelik mesela çok enteresandır onarım masrafları çıkarıyorlar. Bu onarım masrafları onarılması gerektiği için değil parasal kaynak temin etmek için. Şimdi bunların hepsi gelen bilgiler arasında. Bütün bu gerçekler ortada iken kalkıp da bunun da onlar tarafından yapıldığını söylemek anlaşılır değil. Bunları görmek lazım. Sayın Dicle’nin bunu bir kenara gizlemesi mümkün değil. Çünkü bunlar şu anda İçişleri Bakanlığımızın çok açık net tespitleri arasındadır ve maalesef bölgedeki malum partinin mensubu olan belediyeler bu çalışmaların içerisinde yer alıyorlar ve bu çalışmaların içerisinde yer almak suretiyle de çözüm sürecini de şu anda engelliyorlar. Bakın biz Cizre’ye havalimanı yaptık. Açılışını bizzat gittim ben yaptım. Ama gönlüm arzu eder ki Yüksekova’da hava limanı da bitmiş olsaydı da oranın açılışını Başbakanımız ile birlikte gidip yapsak. Niye benim Kürt kardeşim niçin karadan gitsin. Ama istiyoruz ki havadan da rahatlıkla gelebilsin. Biz bunun gayreti içerisindeyiz. Önünü kesiyorlar. Hadi gelin bu konuda devlete, hükümete yardımcı olun. Olmuyorlar. Niye? Çözüm süreci işlemesin. Bütün bunların hepsi çözüm sürecinin başlıklarıdır. Şöyle on yıl öncesine baktığımız zaman temel hak özgürlükten tutunuz mesela televizyonlardaki yayınlara varıncaya kadar bütün bu adımları atan hükümetlerimiz olmuştur. Bütün seçim kampanyalarında kendi dillerinde yayınları yapabilme bunun imkanını getiren biz olduk. Ret, inkar politikalarını ayaklarımızın altına alan biz olduk. Olağanüstü hali kaldırdık. Ben partinin başındaydım Abdullah bey başbakandı o dönemde bir buçuk ayda söz verdik kaldırdık. İlk iş onu yaptık. Olağanüstü hali kaldırdık. Neler getirdik neler. Daha çok yapılacak iş var. Ama bütün bunlar olurken devlete, hükümete farklı bir şekilde yaklaşmak ve uluslararası birçok camiada yalan yanlış yaptıkları kampanyalarla Türkiye aleyhine bu tür faaliyetleri sürdürmek herhalde siyasi adapla bağdaşmaz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

TÜRKER BEKTAŞ 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Oğlunun telefonundan mesaj atıp kapıyı açtırdıktan sonra eşini öldürmüş Ankara’da boşanma aşamasındaki eşi tarafından 15 Nisan’da bıçaklanarak öldürülen kadının, kocası tarafından tuzağa düşürüldüğü ortaya çıktı. Oğlundan gelen mesajın kocası tarafından gönderildiğinden habersiz dışarı çıkan talihsiz kadın, gözü dönmüş eşi tarafından defalarca bıçaklandı. Olayın başladığı anlar ise güvenlik kamerasına yansıdı. Ankara’da 11 yıl önce evlendiği K.C.’den (36) şiddet gördüğünü iddia eden Yonca Kazan Coşkun (32), boşanma davası açtıktan sonra aile evine döndü. Çiftin 10 ve 7 yaşındaki çocukları ise babalarında kaldı. 6 aylık uzaklaştırma karanın sona ermesinin ardından K.C., eşinin yaşadığı apartmanın önüne gitti. K.C., ele geçirdiği oğlunun telefonundan Coşkun’a “’Anne çok hastayım, okulun bahçesinde seni bekliyorum” yazılı mesaj gönderdi. Her şeyden habersiz endişeli bir şekilde dışarıya çıkan Coşkun, elinde bıçakla bekleyen K.C. ile karşılaştı. Kaçmaya çalışan Coşkun, evinin banyosuna saklandı. Banyo kapısını kıran K.C., saldırdığı eşini bıçakladı. Coşkun, olay yerinde hayatını kaybederken, Kerim Coşkun, gelen polis ekiplerine teslim oldu. İfadesi ortaya çıktı Yakalanan K.C., savcılıktaki ifadesinde, eşiyle cinsel konularda sorunlar yaşadıklarını, eşinin olay günü kendisine hayatında başka birisi olduğunu söylediğini ve ‘Sen erkek misin, erkeklik görevini yapıyor musun?’ dediğini iddia etti. Saldırgan şahıs, sevk edildiği mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Bursa Kayıp mürettebatın ailelerinin feryadı: "İhmallerin araştırılmasını istiyoruz" Marmara Denizi açıklarında, İmralı Adası’nın ise güneybatısında batan bin 250 ton mermer tozu yüklü olan Batuhan A gemisindeki 6 mürettebattan 4’ünün cansın bedenine ulaşılırken 2 kişiden ise haber alınamadı. Çalışmalara devam edilmesini isteyen acılı aileler, sorumluların da bir an önce adalete hesap vermelerini istedi. 15 Şubat tarihinde Marmara denizinde batan Batuhan A. isimli kargo gemisinin kayıp mürettebatı arasında bulunan makine stajyeri Ahmet Atav’ın babası Şenol Atav, geminin ihmal sonucu battığını ileri sürerek açıklamada bulundu. Şenol Atav, “Ben 25 yıldır gemiciyim. O gemi o günkü hava şartlarından dolayı ya da geminin yaşından dolayı batmadı. O geminin batış sebebi tamamen ihmaldi. Bu ihmalle birlikte geminin denetimlerinin doğru yapılmadığını delilleriyle savcılığa sunduk ve sunmaya da devam edeceğiz. Bu ihmallerde en büyük kabahatli Marmara Liman Başkanı, Bandırma Liman Başkanı, Bandırma Kara Sörveyi, Gemlik Liman Başkanı ve Gemlik Liman Sörveyi’dir. Geminin rutinlerine uygun yapılması gereken kontrol ve denetimlerin doğru olarak yapılmamıştır. Bundan ihmallerden dolayı oğlumun cenazesine ulaşamıyorum. İlgili kurumların bu konuda ellerinden geleni yapmasını rica ediyorum. “ dedi. Batan geminin kaptanı Hasan Mehmet Uyanık’ın oğlu Abdullah Uyanık ise “Kazadan yaklaşık 45 gün sonra babamın cesedine ulaşıldı. Bulunamayan iki mürettebat üyesinin bulunmasını istiyorum. Aramalara 15 gün sonra son verildi. Aramalara yeniden başlanmasını istiyorum. İhmallerin araştırılması ve adaletin sağlanmasını istiyoruz“ ifadelerini kullandı. Ailelerin avukatı Muhammed Emin Çelik, “15 Şubat tarihinde Batuhan A. adlı gemi Bursa Karacabey açıklarında ne yazık ki ağır ihmaller sonucu batmıştır. Devletimiz Kızılay, AFAD, Türk Silahlı Kuvvetleri, Bursa Valiliği, Karacabey Kaymakamlığı başta olmak üzere bütün organlarıyla arama çalışmalarını sürdürmüştür. Ancak, ne yazık ki Batuhan A gemisindeki 6 mürettebattan yalnızca 4 kişinin cesedine ulaşılmış, kalan 2 mürettebat hala bulunamamıştır. Bizler mavi vatanın bütünlüğüne inanıyoruz. Deniz emekçileri de mavi vatanın bir parçasıdır. Denizcilerimiz asla ihmal edilemez ve göz ardı edilemez. Bu doğrultuda Batuhan A. Gemisinin batmasına sebep olduğu düşünülen bütün ilgili kurum, kuruluş ve şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu açıklamaktayız. Batuhan A. Gemisi 53 yaşında bir gemidir. Bu kadar yaşlı ve artık tamir görmekten paslanmış bir geminin özellikle bu hava şartlarında seyrine izin verilmesi nasıl mümkün olabilir. Geminin azami alabileceği yükün üzerinde yük almasına kim neden müsaade etmiştir. Bilindiği üzere geminin denize ve yüke elverişli olması gerekmektedir. Brandasının dahi sertifikası olmayan bir gemiye denize elverişlilik belgesi kim tarafından verilmiştir. Bu bahsettiklerimize ek olarak gerekli hususlar Karacabey Başsavcılığına sunulmuştur. Ancak bu sebeplerden daha fazlası bulunmaktadır ve bu sebepler göstermektedir ki Batuhan A. Gemisi hava şartları nedeniyle değil, ağır ihmaller sonucunda batmış olmakla birlikte 6 mürettebatımız elzem bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Bizler gemilerimiz batmasın, denizcilerimiz yaşasın istiyoruz” dedi.