POLİTİKA - 20 Şubat 2018 Salı 15:43

Kılıçdaroğlu: '50+1’i kabul etmiyorum. En az yüzde 60'

A
A
A
Kılıçdaroğlu: '50+1’i kabul etmiyorum. En az yüzde 60'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "50+1’i kabul etmiyorum. Yok öyle bir şey. En az yüzde 60. En az yüzde 60'ı alacağız ve bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz" dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir kurultay yaptıklarını ve 2 genel başkan adayı çıktığını, demokratik şekilde yarıştıklarını belirterek, “Gençlik Kolları kurultayı oldu. 2 arkadaşımız yarıştı. Kadın Kolları kurultayımız oldu, 2 genel başkan yardımcısı arkadaşım yarıştılar ve Köse kurultayı kazandı. Kendisini kutluyorum. Bir kurultay yapıyoruz birden fazla aday çıkıyor. Bırakın onlarda kurultay yapmayı, bir il başkanını bile kulağından tutup kapının önüne koyuyorlar. 'Seni il başkanı yaptım' diyorlar. İnsanı robot yerine koyan bir anlayış. Hiçbir şey yapmıyorsak dahi bu ülkeye demokrasinin varlığını seçimle ortaya koyan tek parti CHP'dir. Esas konu şu; 2019. 2019'un en temel aktörleri kadınlar olacak. Kadınlar Türkiye'ye demokrasiyi getirecekler. Kadın kardeşlerime şunu söylüyorum, kim sizi ikinci sınıf yurttaş görüyorsa onlara oy vermeyin. 15 yıldır ülkeyi yönetip de yoksulluğu bitiremeyenlere oy vermeyin” diye konuştu.

“İstanbul'u alacağız, Ankara'yı alacağız, Bursa'yı alacağız, Denizli'yi, Antalya’yı, Mersin'i, Adana'yı alacağız”
Çocuk istismarlarına karşı en ağır cezayı getireceklerini 2 hafta önce dile getirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bugün öğrendim ki hükümet bu konuda bir çalışma yapıyor, teşekkür ederiz. Çocuk istismarına karşı en ağır cezayı getireceğiz ve bu konuyu sonlandıracağız. Çocuklarımızı baş tacı edeceğiz. Bir toplumsal barışı, huzuru sağlayacağız. Ailelerin yoksulluğunu tarihe gömeceğiz. Kız çocuklarının okuması için ailelere özel destek vereceğiz. Kız çocuklarının okuması en büyük arzumuzdur. Kız çocuklarını okula gönderen her aileye özel destek verilecektir. Çocuklarınız sadece devlet yurtlarında kalacak ve 1 yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılmayan bir olayı gerçekleştireceğiz, hiçbir çocuk 'benim yurdum yoktur' demeyecek. Herkesin yurdu olacak. Taşımalı eğitime son vereceğiz. 2019'daki hedefimiz, birinci hedefimiz yerel yönetimler. İstanbul'u alacağız, Ankara'yı alacağız, Bursa'yı alacağız, Denizli'yi, Antalya’yı, Mersin'i, Adana'yı alacağız. Gerekli dersi vereceğiz” ifadelerini kullandı.

"Yüzde 50+1'i kabul etmiyorum, en az yüzde 60 alacağız"

Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“İkinci seçimimiz daha var. 50+1’i kabul etmiyorum. Yok öyle bir şey. En az yüzde 60. Niye? YSK'daki çete dahi bizim başarımıza gölge düşürmesin diye. Hemen suç duyurusunda bulunmuşlar. Çete, yasa dışı işler yapmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk demek. Mühürsüz oy pusulaları geçerlidir diye karar aldılar mı? Bu karar kanuna aykırı mı? Aykırı. Bir araya geldiler mi? Geldiler. Vallahi de billahi de siz çetesiniz. Talimat alan çeteyi ben ilk kez görüyorum. Muhalefet şerhi koyan bir kişiye ise saygı duyuyorum. YSK'nın içindeki çetenin dahi bütün oyunlarına rağmen en az yüzde 60'ı alacağız ve bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz.”

“Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, hangi cebir ve şiddeti kullandılar?”

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Yakup Şimşek hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bunlar hangi cebir ve şiddeti kullandılar? Hem cebir hem şiddet diyor. Bunların elinde benim bildiğim kadarıyla sadece kalem var, silah yok. Birisine saldırmadılar, öldürmediler. Niye bunlar cebir ve şiddetten mahkum ediliyorlar? Okuduğum gazetecilerin hiçbirisi hayatı boyunca CHP'ye oy vermemiştir ama biz hakkı hukuku adaleti savunacağız, düşünce özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıracağız dedik. Karar, bir mahkeme kararı değildir. Saraydan alınan talimatla verilen bir karardır. Yargı, bağımsız değil. FETÖ'cü diye suçluyorlar. FETÖ'cü diye gazeteci, baklavacı, sanayici, esnaf, memur, profesör, polis buldun, FETÖ’cü diye bir tane siyasi yok mu? Bu aynı menzile yürüyenlere nerede? Nerede bu FETÖ'cüler? FETÖ'nün siyasi ayağını çıkarmayanlar, tarihin en şerefsiz insanlarıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Deniz Yücel’in tahliyesi

Deniz Yücel’in geçen yıl gözaltına alındığını, 14 gün gözaltında kaldığını, 365 gün, çoğu hücrede olmak üzere hapis yattığını anlatan Kılıçdaroğlu, “366. gün 3 sayfalık iddianame hazırlandı, mahkemeye çıkmadan tahliye edildi. Aynı gün Almanya'ya geri gitti. Deniz Yücel'in tahliye olmasına sevindim. Ama ben sizi biraz geriye götüreceğim. Deniz Yücel için ne dediler? Erdoğan konuşuyor, 'bu adam terörist, gazeteci değil' diyor. 26 Mart 2017'de, 'Merkel'e dedim ki, sayın şansölye o gazeteci değil, terörist' demiş. 13 Nisan 2017'de, 'kesinlikle, ben bu görevde, bu makamda olduğum sürece asla vermeyeceğiz' diyor. 'Bu tam bir ajan, terörist bu' diyor. Tahliyeden sonra yaptığı açıklama Deniz Yücel'in, 'bugün cezaevinden çıkarken şöyle bir karar verildi. Tutukluluk haline devam kararı. Bugün aldım, ama yine de çıktım' diyor. 'Bu arada niye çıktım, niye tutuklandım hala bilmiyorum' diyor. Teröristse, ajansa niçin serbest bırakıyorsun bir ajanı. O zaman sana bu bilgiyi kim verdi? Seni kim aldattı sevgili Erdoğan? Bir yerlerden telefon gelince, yurt dışına çıkışa izin veriyorsun, süratle tahliye ediyorsun. 'Ben bu görevde kaldığım sürece asla vermeyeceğiz' diyordu. Ben de sandım ki kendisi istifa etti görevden ayrıldı Deniz Yücel serbest bırakıldı” dedi.

“Siz bunun altına hangi gerekçeyle imza attınız”

Afrin operasyonunun büyük bir başarıyla devam ettiğine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Bu ülkenin bekası için mücadele veriyorlar. Erinden komutanına kadar ordumuza müteşekkiriz. Onu zaten peygamber ocağı olarak biliyoruz. Onlar aynı zamanda Mustafa Kemal'in askerleri, Mehmetçikleri. YPG dolayısıyla hükümet yetkilileri ABD'yi en ağır şekilde eleştirdiler. YPG'ye destek veriyor dediler, FETÖ'ye, PKK’ya destek veriyor dediler. Eleştirilerde haklılar. Egemen güçlerin buluştuğu bir yerde aklınızı kullanmadan oyunun parçası olursanız siz kaybedersiniz. Belli bir kararı alırken oturup bütün ayrıntılarını düşünmek zorundasınız. Bölge sadece bizim bölgemiz değil. Birden fazla egemen gücün vekalet savaşlarının yapıldığı bölgeye dönüştü. Tillerson geldi Türkiye’ye, 3.5 saatlik bir görüşme yaptı. Yarım sayfalık metin kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye-ABD ortaklığı adında ortak açıklama. Metinde Amerika 'Afrin operasyonunuza açık ve şartsız destek veriyorum' demiyor. Fırat’ın doğusundaki yapılanmayı himaye etmeye devam edeceğini söylüyor. 'PYD ve YPG'yi terör örgütü olarak görmüyorum' diyor. PKK, PYD, YPG’ye ağır silah vermediğini söylüyor, silahları toplamayacağını da söylüyor. FETÖ’yü terör örgütü olarak görmüyor. Siz bunun altına hangi gerekçeyle imza attınız? Yarın çıkıp diyecek ki Tillerson da bizi aldattı. Bir kere de benim sözümü dinle. Böyle bir metnin altına imza atılır mı? Demografi zaten değişti, bunların dünyadan haberi yok, bizimkilerin de yok. Altına not düşüyorlar biz bu değişikliklere karşı duyarlı olacağız diyorlar. 3.5 saatlik görüşme yapıldı. Bir ülke kendi mevkidaşı ile 3.5 saat görüşebilir. Peki, siz bir başka ülkenin Dışişleri Bakanı ile 3.5 saat görüşüyorsunuz. Dünyada tercümanlık yapan bir başka bakan yoktur bizim dışımızda. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir tek görevli bile yok. Tutanak tutulup tutulmadığını da bilmiyoruz. Notlar alınır, banda alınır devletin arşivine görüşmeler kaldırılır. Büyük bir ihtimalle Zarrab, Halk Bankası görüşüldü, onlar duyulmasın diye bunu yapıyorlar.”

“Toplanın 4 devlet, oturun konuşun”

Bir öneriyi yapmak istediğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Amerika'nın ve Rusya'nın egemenliğinden bir kurtulun, o çekim gücünün biraz dışına çıkın. Bu bölgede 4 tane devlet var. Türkiye, İran, Irak, Suriye. Bu 4 devletin başkanı bir araya gelemiyor mu? Kendi sorunlarını çözemiyor mu? İlla emperyalist güçler gelecek onların eşliğinde biz bunu yapacağız. Onların eşliğinde barışı, huzuru getiremezsin. Onlar senin eline silah verirler gönderirler Suriye’ye. Akan kan Müslüman’ın kanı. Silahı veren kim? Ya Rusya ya Amerika. Toplanın 4 devlet, oturun konuşun. Ne zaman bu meseleler siyasi ve ekonomik ilişkilerimizde çatışmaya yol açtıysa hep birlikte bedel ödedik. Bedeli ödeyen Türkiye Cumhuriyeti. Söz verdiğin halde istifa etmiyorsun” şeklinde konuştu. 


Pelin Üzek Kılıç
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Kurum’dan otobüs şoförlerine müjde: “Göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz” İBB Başkan Adayı Murat Kurum, Sancaktepe’de düzenlenen ‘Özel Halk Otobüsçüleri Sahuru’ programında vatandaşlarla bir araya geldi. Programda konuşan Kurum, “Hiç merak etmeyin, hiç üzülmeyin. 1 Nisan’dan sonra göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz. Bu Murat Kurum sözüdür. Boş yere kesilen cezaları da göreve gelir gelmez iptal edeceğiz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan Adayı Murat Kurum, Sancaktepe’de düzenlenen ‘Özel Halk Otobüsçüleri Sahuru’ programında vatandaşlarla bir araya geldi. Programa Kurum’un yanı sıra Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü, AK Parti Sancaktepe İlçe Başkanı Turgay Akpınar, Tüm Özel Halk Otobüsleri Birliği Dernek Başkan Vekili Göksal Ovacık, ÖZULAŞ Başkanı Sedat Şahin, milletvekilleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Programda ilgiyle karşılanan Kurum vatandaşlarla hatıra fotoğrafı da çektirdi. “İstanbul’daki otobüs sayısı, vatandaşımızın mevcut talebine istese de yetmiyor” Programda konuşan İBB Başkan Adayı Kurum, “Bugün İstanbul’da yaklaşık 3 bin halk otobüsümüz var. Yüzbinlerce yolcuyu taşımaya çalışıyorsunuz. İstanbul’un bu yükünü almak için çaba sarf ediyorsunuz ama her geçen gün bu yük bir kat daha artıyor. İstanbul’daki otobüs sayısı, vatandaşımızın mevcut talebine istese de yetmiyor. Biz, hem özel halk otobüsü emekçilerini hem de İstanbulluları uğraştıran değil ulaştıran İstanbul diyerek rahatlatacağız. İstanbullu kardeşlerimiz sizlere emanet. Genç kızlarımız, kadınlarımız otobüse bindiğinde saat geçse, durak evine uzaktaysa şoför kardeşlerim gerekirse evinin önüne kadar bırakacak. Bu hedef öyle sadece yatırım ve buradaki hizmetlerden müteşekkil değildir. Biz bir yandan yeni ulaşım yatırımları yaparken bir yandan da İstanbul’un trafik sorununa dair, çok önemli adımlar atacağız. Ben ulaşım sektöründeki esnafımızın sorunları için aylarca çalıştım. Bu konudaki tüm uzmanlarla esnaf odalarımızla istişare ettim” dedi. “Göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz” Otobüsçülerin yaşadığı sorunlara değinen Kurum, müjdeleri hakkında da şöyle konuştu: “Sizler, 40 yıldır yaşadığınız sorunları, dertleri şu beş yılda yaşadınız. Ücretlerinizi iki ay geç aldığınızı biliyorum. Çok büyük mağduriyetler yaşıyorsunuz. 2023 zammını hala alamadınız. Her bir özel halk otobüsümüzün 1 milyon TL alacağı var. Alamadığınız ödemelerinizden dolayı araçlarınıza bakım yapmakta zorlanıyorsunuz. Vatandaşlarımızı taşımak için gereken her türlü fedakarlığı yapıyorsunuz. Yanan ve bozulan otobüsler olduğunda mevcut İBB yönetimi bu sorunları görmezden geliyor. Sen otobüsçünün hakkını ödemezsen bu esnaf otobüsüne nasıl bakım yaptıracak. Mevcut İBB yönetimi sizin eksiklerinizle alakalı bırakın bir irade ortaya koymayı sorunları görmezden geliyor. Yetmiyor, bir de size boşu boşuna cezalar kesiyor. İETT yönetimi, ezan okunurken aracında su içip orucunu açan özel halk otobüsü şoförüne neden ceza keser? Eğer kötü niyetliyseniz, eğer bu milleti sevmiyorsanız elbette kesersiniz. Hiç merak etmeyin, hiç üzülmeyin. 1 Nisan’dan sonra göreve gelir gelmez otobüsçülerin içeride kalan ücretlerini zamlı bir şekilde ödeyeceğiz. Bu Murat Kurum sözüdür. Boş yere kesilen cezaları da göreve gelir gelmez iptal edeceğiz” “Sizlere sağladığımız uygun kredilerle otobüslerimizi yenileyeceğiz” Müjdelerini saymaya devam eden Kurum, “Otobüslerinizi yenileyemediğinizi çok iyi biliyorum. Toplu taşıma kanununu ve mülkiyet probleminin çözümüyle ilgili kanunu meclise bu kardeşiniz taşıdı. Bu konunun takibini yapacağız ve mülkiyet sorununu tamamen çözeceğiz. Göreve gelir gelmez devlet bankalarımızla yapacağımız protokollerle sizlere sağladığımız uygun kredilerle otobüslerimizi yenileyeceğiz. Hem siz huzur içerisinde çalışacaksınız hem de İstanbullu kardeşlerimize en güzel hizmeti vereceğiz. İstanbul halk otobüsü bir marka olacak. İstanbul’un yollarında bozulan, yanan otobüs devri 31 Mart akşamı tamamen bitecek” diye konuştu. “İnsanımız bu seçimi, İstanbul’u yeniden emin ellere teslim etmek için çok büyük bir fırsat olarak görüyor” Seçimin iki zihniyet arasında gerçekleşeceğini belirten Kurum, “Bizim şoför esnafımız, kalenderdir. İşte sizler İstanbullunun sorunlarını dinleyen insanlarsınız. Sizlerle yaptığımız görüşmelerde de bu sorunların çözümleri hakkında konuşuyoruz. Konuştuğumuz herkesin ortak bir noktası var. İnsanımız bu seçimi, İstanbul’u yeniden emin ellere teslim etmek için çok büyük bir fırsat olarak görüyor. Nasıl öyle görmesin? Fark ortada. Milletin karşısında sadece iki taraf var. Bir tarafta afet anında tatil beldelerinde gezenler, diğer tarafta sadece Fikirtepe’de, Esenler’de bile toplam 75 bin yeni yuvayı inşa edenler var. Bir yanda kendi geleceği için İstanbul’u kaderine terk edenler, diğer tarafta Kartal Orhantepe’de, Üsküdar’da, Beykoz’da, Ümraniye’de, 39 ilçemizde şantiyelerde arı gibi çalışanlar var. Bir yanda İstanbul’a yapılan tüm büyük ulaşım yatırımlarına karşı çıkanlar var, diğer yanda havalimanını, Marmaray’ı, Avrasya Tüneli’ni yapanlar var. Bu seçimde ya sağlıksız binalarda deprem korkusuyla beklemeyi ya da kentsel dönüşümle huzur içinde yaşamayı seçeceğiz. Bu seçimde ya 5 yılda 5 bin konut bile dönüştüremeyenleri ya da asrın felaketinde 3 ayda 180 bin konutu başlatanları seçeceğiz. Bu seçimde ya milletin kaynaklarını çarçur edenleri, ya da bizim gibi İstanbul’a her alanda 350 milyar lira yatırım yapanları seçeceğiz. Ya İstanbul’un bütçesini kendi için harcayanları, ya da kenti için, harcayanları seçeceğiz. Ben inanıyorum ki İstanbullular 5 yıldır çektikleri çileyi göz önünde bulunduracaklar. Hizmetin ve eserin adresi olan AK Parti’mizi ve Cumhur İttifakı’mızı sandıkta rekor bir oyla seçecektir. Ne yazık ki, son 5 yılda İstanbulluların derdiyle dertlenen, o dertlere çare olmaya gayret eden bir başkanları olmadı. Bu kardeşiniz, sizlerle hem dert ortağı, hem de çözüm ortağı olacak, İstanbul’un dertlerine deva olacak. Esnaf dostu, emek dostu, ekmek dostu bir belediyeciliği sizlere göstermek için bundan önce nasıl gece gündüz çalıştıysak yine aynı anlayışla çalışacağız” diyerek sözlerini tamamladı. “5 yıldır bir tane kavşak yaptırmadık” İlçede yaşanan sıkıntıları dile getiren Sancaktepe Belediye Başkanı Döğücü, “En büyük sıkıntımızı İBB’nin çalışmalarımızda yaşadık. Burada 200.000 nüfusla başlayan bir ilçe süreci var. 10-15 yıllık genç bir ilçeyiz ama o kadar çok nüfus aldık, o kadar çok tercih edildik, nüfusumuz 500 bine geldi. Bu ilçemizin otobüs hatlarının mutlaka düzenlenmesi lazım. Sancaktepe’de ikamet eden tüm vatandaşımız benimle aynı fikirde. Evinden çıkıp bir mahalleden bir mahalleye giderken bile otobüs hatlarında sıkıntı çekiyor. 2-3 tane vesait değiştirmek durumunda kalıyor. Bunlar için büyükşehirle defalarca görüşmemize rağmen hiçbir ilerleme kaydedemedik. Bırakın ilerleme kaydetmeyi gerileme yaşadık. Otobüs hatları iptal ediliyor. Başka güzergahlar daha faydalı olur hatlarımızı düzenleyelim diyoruz ses yok. Gelin yeni hatlar düzenleyelim, Sancaktepe artık kocaman bir ilçe oldu, bunların yeniden planlanması lazım diyoruz ses yok. Bırakın ses vermeyi duraklara giden vatandaşlar mevcut hatlardaki otobüsleri saatlerce bekliyor. Ulaşımda defalarca söylememize rağmen 5 yıldır bir tane kavşak yaptırmadık. 5 yıl önce bu sorunu görmüş kavşaklarımızı, otopark yerlerimizi, projelerimizi belirlememize rağmen bu konularda da hiçbir gelişme ve ilçemize herhangi bir hizmet alamadık. Bir büyükşehir sadece süt dağıtmasıyla övünemez. Biz ilçeleri zaten Sayın Cumhurbaşkanımızın başlatmış olduğu sosyal belediyecilikle mükemmel bir şekilde yönetiyoruz” ifadelerini kullandı.