SAĞLIK - 12 Eylül 2016 Pazartesi 14:13

Koku alma duyusu bozuk kişilerin ömrü 5 yıl kısalır

A
A
A
Koku alma duyusu bozuk kişilerin ömrü 5 yıl kısalır

İstanbul Cerrahi Hastanesi Kulak Burun Boğaz, Baş Boyun Cerrahisi Kliniği’nden Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, birçok hastalığa davetiye çıkaran ve erken teşhisin çok önemli olduğu koku duyusu bozukluğunun ömrü 5 yıl kısalttıını söyledi.

Menopoza giren kadınların koku alma fonksiyonlarında ciddi düşüşler olduğunu söyleyen Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, "Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresinde diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalma saptanmıştır" dedi. Aytuğ Altundağ, özellikle yaşlanma ile birlikte gençlik dönemlerinde erkeklerden daha iyi koku alan kadınların koku alma fonksiyonlarında azalma olduğunu ve menopoz sonrası dönemdeki hormon tedavileri ile bu fonksiyonlarda da düzelme saptandığını belirtti.

Doç.Dr.Aytuğ Altundağ koku alma fonksiyonu şöyle açıkladı:
"Kokuyu almak için üç basamaklı bir sistem vardır. Bunlardan birisi burnumuzun tepe noktasında yer alan koku alanıdır. Her iki burun deliğinde yaklaşık 1.5 santimetrekarelik bir alanı oluşturur. Koku molekülleri ile koku algılayıcı hücreler bu alanda etkileşime uğrar ve elektriksel bir aktivite oluşur. Daha sonra bu elektriksel sinyal ile beyindeki koku soğancığına ulaşır. Koku duyusu dışında diğer tüm duyular beyinle ilgili merkezlere gitmeden önce talamus adını verdiğimiz bölgeye uğrarlar. Fakat koku duyusunda talamus yerine ön işleme merkezi gören yer koku soğancığıdır. Koku soğancığında kokunun ön işlem merkezi gerçekleştikten sonra ilgili koku merkezine koku sinyali gider ve koku duyusunun algılanması gerçekleşmiş olur. Üç basamaklı sistemin sağlam olması koku duyusunun gerçekleşmesi için şarttır. Koku duyusunu değerlendirirken de bu 3 sistemin tek tek ele alınması şarttır. Koku duyusunu algılayarak neler kazanırız. Bir kere dış dünyadaki tehlikelere karşı uyarıları erken alırız. Duman, gaz kaçağı, zehirli maddelere maruziyet esnasında bir erken uyarı sistemi gibi çalışır koku duyusu. Bunun dışında yemeklerden lezzet alırız. Beslenmemizi daha keyifli düzenleriz. Etrafımızda karşı cinsin kokusunu alarak seksüel ilişkilerimizi düzenleme konusunda sinyal alırız. Kendi kişişel hijyenimiz hakkında bize her an bilgi verir koku duyumuz. Eğer koku duyumuzu kaybedersek tüm bu durumlarda yaşam kalitemizde ciddi oranda bir azalma meydana gelecektir".

Altundağ, koku alma bozukluğunun nedenlerini şöyle sıraladı:
"Koku alma bozukluğunun en sık üç nedeni sırasıyla; üst solunum yolu viral enfeksiyonları sonrasında gerçekleşen koku duyusu kaybı, burun eti büyümesi, burun eğriliği, sinüzit ve tümör gibi burun içi hastalıklar ve kafa travmalarıdır. Bu üç durum koku alma bozukluğunun yüzde 70’ini oluşturur. Bunun dışında diğer nedenler genetik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, toksik-kimyasal maddelere maruz kalmak, guatr ve diabet gibi hormonal hastalıklar, bazı psikolojik hastalıklar sayılabilir".

Altundağ, koku alma bozukluğunun en iyi koku alma testiyle değerlendirildiğini belirterek, "Bunun için yapılması gereken testin bir koku laboratuvarında yapılmasıdır. Bu testte Türk toplumuna uygun kokular hastaya koklatılır ve koku laboratuvarında ölçüm yaılır. Bunlar hastanın cevabına göre şekillenen koku testleridir. Birde hastanın cevabında bağımsız olarak koklama aktivasyonuyla yaptığı anda oluşan elektirksel sinyalleriyle yapılan testler vardır" dedi.

Altundağ şunları kaydetti:
"Koku alma bozukluğu nelere yol açtığını baktığımızda koku duyusu ile neleri kazandığımıza bakalım. Örneğin grip olduğunuz zaman burnunuz tıkalı olduğunda yediğiniz çorba yada içecekte bu tatları algılayamazsınız. Lezzet algınızda azalma iştahınızda azalmaya ve sonrasında kilo kaybına yol açabilir. Bununla beraber depresyon bulguları ortaya çıkabilir. Yani yaşam kalitenizde azalmaya bağlı depresyon bulguları artar. Bunun dışında besin zehirlenmesine daha sık maruz kalırsınız. Çünkü bozulmuş yiyecekleri fark edemezsiniz. Ev kazalarına daha çok maruz kalınır. Tencere tava yakmak, temizlik malzemelerine bağlı olarak zehirlenmek gibi. Kişisel hijyeninizi ayarlayamazsınız. Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresi diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalmaktadır".
Altundağ, koku alma bozukluğunun tedavisiyle ilgili "Koku alma bozukluğu tedavisinde her geçen gün yeni tedaviler ortaya çıkmaktadır. Bizler de Türkiye’den bu tedavi yöntemlerine yakın zamanda bir katkıda bulunduk ve daha önce kullanılan tedavi yöntemlerini geliştirerek diğer ülkelerde de kullanılmasını sağladık. Koku duyusunun kaybında en önemli yaklaşım nedene yönelik tedavidir. Hastalık burunla mı alakalı, burun eti büyümesi mi var, kemik ve kıkırdak problemi mi, sinüzit mi yoksa burun dışı bir neden mi var, bu ortaya konulmalıdır. Özellikle alerjik zeminde oluşan rahatsızlıklar uzun süre tedavi edilmezse ameliyat yapılsa bile ve içerideki hava yolu açılsa bile koku alma bozukluğu geri gelmeyebilir. Alerjik hastalar bu yüzden doktor takibini sıklıkla yaptırılmalı. Grip olan bir hastanın da "nasılsa geçer" diye koku alma bozukluğunun 1 haftadan fazla sürmesi durumunda beklememesi ve doktora gitmesi gerekir. Çünkü koku eğitimi ve koku antremanları dediğimiz belli kokuların hastaya hastalık sürecinde verilip koku alıştırmaları yapması hastalığın iyileşme sürecini kısaltmaktadır" dedi.

Altundağ, kadınlar ile erkekler arasında koku alma farkını, şöyle yorumladı:
"Özellikle kadınlarda yapılan çok sayıda araştırma var. Menopozla-koku alma bozukluğu arasında ciddi ilişkiler bulunmuştur. Hastalar menopoz dönemine girdiklerinde koku alma fonksiyonlarında çok büyük azalma var. Menopoz öncesi kadınlar erkeklerden çok daha iyi koku alır. Menopoz sonrası ise koku keskinliğinde erkeklere yaklaşırlar. Bu hastaların hormon tedavisiyle hormon dengeleri düzeldiğinde koku alma fonksiyonlarında düzelmeler görülmüştür".

Doç.Dr.Aytuğ Altundağ yaşlılıkla ilgili süreçler için önemli bir uyarıda bulundu "Özellikle 60-65 yaşlarında koku eşiklerinde ciddi değişimler olur. Yaşlanmayla ilgili koku alma bozukluğunun mutlaka doktorlar tarafından araştırılması gerekmektedir. Bu durum alzheimer, parkinson, depresyon gibi bir durumun ön bulgusu olabilir. Bu nedenle kişilerin görme ve işitme muayenesi gibi mutlaka koku muayenesi de yaptırması özellikle ileri yaş döneminde gereklidir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa BUÜ Badminton Takımı süper ligde Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Badminton Takımı, Üniversitelerarası Badminton Bölgesel Lig müsabakalarını başarıyla tamamlayarak süper lige yükselme hakkı elde etti. Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin (MAKÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Üniversitelerarası Badminton Bölgesel Lig" müsabakaları sona erdi. Türkiye’nin 30 farklı üniversitesinden gelen 200’e yakın sporcunun katıldığı turnuvada ilk dört dereceye giren takımlar süper lig bileti aldı. Turnuvada takım halinde ve bireysel olarak mücadele eden BUÜ Badminton Takımı, organizasyona damga vurdu. Takım halinde maç kaybetmeden şampiyon olan takım, ferdi müsabakalar ise kadın ve erkek kategorilerinde aldığı galibiyetlerin ardından kürsüye çıkma başarısı gösterdi. BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, turnuvadan başarılı sonuçlarla dönen Badminton Takımı’nı ağırladı. Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramiz Arabacı, Sağlık Kültür Spor Daire Başkanı Mehmet Aydemir, BUÜ Spor Koordinatörü Öğr. Gör. Tuncer Topsaç, Spor Müdürü Mehmet Şerif Arslan ve Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Aygül Akça’nın da hazır bulunduğu ziyarete öğrenciler aldıkları kupa ve madalyalarla katıldı. Gençlerin her anlamda daha üretken, aktif ve donanımlı olmalarını istediklerini vurgulayan Rektör Yılmaz, elde edilen başarının hem üniversite hem de öğrenciler adına kıymetli kazanımlar sağlayacağının altını çizdi. Yönetim olarak spora ve sporcuya desteği sürdüreceklerini de aktaran Yılmaz, başarıların ötürü öğrencileri ve yöneticileri tebrik etti.
Ordu Topraksız tarım sistemiyle çilek üretimine başladılar: Yıllık kazanç hedefleri 5 milyon TL Ordu’da, aldıkları hibe desteği ile 6 dönümlük serada topraksız tarım uygulaması ile çilek üretimine başlayan çift, yıllık yaklaşık 5 milyon TL kazanmayı hedefliyor. Fatsa ilçesinde yaşayan Özge Arslan ve eşi Uğur Arslan, topraksız tarım ile çilek üretimi yapmaya karar verdi. 2021 yılında aldıkları hibe desteği ile seralarını kuran çift, yaklaşık 10 dönümlük arsa üzerine 6 dönüm çilek serası kurdu. Burada 110 bin fideden yıllık 80-100 ton arası üretim yapan çift, yıllık 5 milyon TL kazanmayı hedefliyor. “Öğretmenliğe hiç başlamadan çilek üreticisi oldum, 6 dönüm alanda 30 dönümlük üretim yapıyoruz” Üniversitenin çocuk gelişimi bölümünden mezun olan yaşındaki Özge Arslan, topraksız tarım uygulaması ile verimin 5 katı arttığını belirterek, “Öğretmenliğe hiç başlamadan ticarete başladım, öncesinde farklı sektörlerde de çalıştık, şuanda çilek üretimi yapıyoruz. Topraksız tarım olduğu için herkes su kültürüyle üretim yaptığımızı zannediyor ancak Hindistan cevizi kabuğu içerisinde yetiştiriyoruz. Toprakta olmayan bütün değerlerin tamamını biz veriyoruz ancak kesinlikle hormon ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) yok. Toprağa göre daha hijyenik ve verim olarak 3-5 kat arası daha verimli. Burası 6 dönümlük sera ancak 30 dönüm toprak üretimine tekabül ediyor” diye konuştu. “2 yılda kendini amorti etti, yıllık 5 milyon TL getirisi bekliyoruz” Serada bulunan 110 bin fidede yıllık 80-100 ton ürün ile yıllık 5 milyon TL getiri beklediklerini söyleyen Özge Arslan, “Getirisinden memnunuz, 2 yıl önce 7 milyon liraya kuruldu, şu an maliyetler arttı ancak bu süre zarfından kendini amorti etti. Zaten kırsal kalkınma projesinden de destek almıştık. İl Tarım ve Orman Müdürümüz Kemal Yılmaz’ın da bizlere çok desteği oldu. İlk yıl 3 milyon TL gibi bir getirisi oldu, bu yıl 5 milyon kadar bir gelir bekliyoruz. Sektör açık, bu kalitede çilek Antalya’da ihracata gidiyor, biz burada iç piyasada satıyoruz. İlerleyen günlerden Karadeniz Bölgesi’nin tamamına yaymayı hedefliyoruz” ifadelerine yer verdi. Uğur Arslan ise eşinin fikri ile topraksız tarım sistemiyle çilek üretimi yapmaya başladıklarını ve başarılı olduklarını dile getirerek, bu tür hibe desteklerinin insanları teşvik ettiğini ve üretime katkı sağladığını söyledi.
Yalova Yalova’da bisiklet yolu ağı genişliyor Yalova Belediyesi’nin Gaziosmanpaşa Mahallesi’nde başlattığı yeni bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmaları, Kemer Köprü Caddesi’nden başlayıp 8. sokağa kadar devam edecek olan asfalt ve baskı işlemleri devam ediyor. Yalova Belediyesi, yeni bisiklet ve yürüyüş yolları için çalışmalarını sürdürüyor. Sağlıklı yaşamı ve kent içinde bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla başlatılan bisiklet yolu projesinde Gaziosmanpaşa Mahallesi’ndeki 8. Sokak’ta asfalt serimi devam ediyor. Toplam 770 metrelik yol güzergâhında çalışmalar, Kemer Köprü Caddesi’nden Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam edecek. Kemer Köprü Caddesi ile Şelale Sokak arasında kalan alanda ise dekoratif aydınlatmalar kullanılarak göze hitap edecek bir çalışmaya imza atılmak isteniyor. Çalışmalarla ilgili bilgi veren belediye yetkilileri, “Bisiklet ve yürüyüş yolu çalışmalarımızda aşınma tabakasının serimi ile baskı işlemleri eş zamanlı olarak devam ediyor. İlk olarak Kemer Köprü Caddesi’nden başlayan çalışmalar, yaklaşık 590 m uzunluğundaki Gaziosmanpaşa Caddesi’ne kadar devam ediyor. Akabinde yaklaşık 180 metre uzunluğundaki 8. Sokak’ta da çalışmalarımızı da kısa sürede tamamlayacağız. Baskı çalışmamızın tamamlanması sonrasında dekoratif boyama asfalt boyama, çizgi çalışmaları, dekoratif aydınlatma ve peyzaj çalışmalarını da tamamlayarak yolumuzu hemşehrilerimizin hizmetine sunacağız” ifadelerine yer verdi.