ASAYİŞ - 06 Haziran 2017 Salı 11:06

Küçük kardeşler aynı ölümcül kaderi paylaştı

A
A
A
Küçük kardeşler aynı ölümcül kaderi paylaştı

Şanlıurfa’da yaklaşık 8 ay önce 4 yaşındaki çocukları Müslüm’ün milyonda bir görülen metakromatik lökodistrofi hastası olduğunu öğrenen Ağaç ailesi, yeni doğan çocuklarında da aynı hastalığın olduğunu öğrenince ikinci bir şok yaşadı.

Şanlıurfa’da yaşayan Zeliha ve Mehmet Ağaç çifti, çocukları Müslüm Ağaç 3 yaşındayken gelişimi her geçen gün geriye gidince hastalık şüphesiyle doktora gitti. Uzun süren tahlillerin ardından Müslüm Ağaç’ın doğuştan milyonda bir görülen metakromatik lökodistrofi hastalığını taşıdığını öğrenildi. Çocuklarının Türkiye’de tedavisi olmayan bu hastalığı taşıdığını öğrenen Ağaç ailesi yurt dışında tedavi imkanı bulunduğunu iddia ederek yetkililerden yardım istedi. Yaklaşık 8 ay boyunca bir çok yolu deneyen aile, imkanları olmadığı için Müslüm’ü tedavi amaçlı yurt dışına götüremedi. Ayrıca Müslüm’ü kurtarmak için Türkiye’de bir imza kampanyası başlatıldı. Hayırsever vatandaşların sosyal medya ve dijital ortamda başlattığı imza kampanyası kısa sürede yarım milyonu geçti. Şu anda 4 yaşına giren Müslüm Ağaç, tedavi olamadığı için yemek yeme, konuşma ve yürüme gibi bir çok yetisini de kaybetti.

Anne 5 aylık hamileydi

Müslüm'e milyonda bir görülen metakromatik lökodistrofi hastalığı teşhisi konulduğunda anne Zeliha Ağaç, ikinci çocuğuna 5 aylık hamileydi. Doktorlar, hastalığın aileden geldiğini ifade ederek, anne karnındaki diğer çocuğun da aynı hastalığı taşıma riskinin olduğunu belirtti. Müslüm’ü ölümcül hastalığın pençesinden kurtarmak için çeşitli yollara başvuran Ağaç ailesinin hayatı, ikinci çocuklarının da aynı hastalığı taşıma olasılığı karşısında tam bir kabusa döndü. Bir yandan Müslüm’ü kurtarmaya çalışan aile, diğer yandan ise ikinci çocuklarının hastalığı taşıyıp taşımadığını öğrenmeye çalıştı.

Acıları ikiye katlandı

Ağaç ailesinin ikinci çocuğu da yaklaşık 3 ay önce dünyaya geldi. Erkek olan çocuğa Uğur ismini veren aile, vakit kaybetmeden çocuklarını Gazi Üniversitesine götürdü. Burada tahlilleri yapılan Uğur’un da abisiyle aynı hastalığı taşıdığı öğrenildi. İki gün önce baba Mehmet Ağaç’ı arayan doktorlar, aileye kötü haberi verdi. Tedavide geç kalındığı için Müslüm’ün kurtulma olasılığının az olduğunu söyleyen doktorlar, Uğur’un kurtulması için hemen tedavi edilmesi gerektiğini dile getirdi. Müslüm için yapılacak bir şey kalmadığı haberini alan aile, Uğur’u yaşatmak için yetkililerden yardım istedi.

“Ne olur çocuklarımı yaşatın”

Her iki çocuğunun da kurtulacağına inanan anne Zeliha Ağaç, “Benim oğlum metakromatik lökodistrofi hastası. 8 ayda her şeyini kaybetti ve bu duruma geldi. Şu anda küçüğümüzün haberi de geldi. O da aynı hastalığı taşıyor. Bize bir tedavi yapsınlar. Çocuğum iyi olsun. İkisi de aynı durumu yaşarken ben nasıl dayanabileceğim. Çocuğum gözümün önünde erimesin. Daha Müslüm’ün acısını yaşarken şimdi küçüğün de acısını yaşıyoruz. Müslüm hemen hemen her şeyini kaybetti. Bir de bunların öleceğini bile bile gel de sen yaşa. Dayanamıyoruz artık. Uğurun haberi de iki gün önce geldi, aynı hastalık. Geçen sene yürüyen çocuk şu anda oturamıyor. Tedavisi var ama hiç kimsenin kapımızı çaldığı ve yardım ettiği yok. Ne olur, ben büyüklerime sesleniyorum. Sayın Cumhurbaşkanına, Sağlık Bakanına, ne olur kapımızı çalsınlar artık. Bu çocuklara bir el atalım da yaşatalım desinler” dedi.

Babanın en acı sözü: “Müslüm ölecek, Uğur’u kurtarın”

Baba Mehmet Ağaç ise “Biz hocalara çocuğumuzun yurt dışında tedavisi var, en azından bizi oraya göndersinler dedik. O zaman Müslüm daha ayaktaydı, tam düşmemişti, yürümesi vardı. İtalya’da o zaman tedavisi vardı ama şu anda çocuğumuz geç kaldığı için doktorların söylediğine göre artık tedavisi mümkün değil. İtalya’daki doktora ulaştık. O da geç kalındığını söyledi. Bizi kaderimizle baş baş başa bırakmasınlar. Biz ölümü bekliyoruz, doktorlar kesin ölecek diyor. Bu hastalık çaresi olmayan bir hastalık, ilacı yok, Türkiye’de tedavi edecek doktor da yok. El atsınlar, hangi ülkede varsa bize bir kapı açsınlar, bize yardımcı olsunlar. Özellikle Cumhurbaşkanımız inşallah sesimizi duyacaktır. Bir an önce Müslüm’e ve benim diğer çocuğum Uğur’da aynı hastalığı taşıyor. İki gündür haberi geldi. Doktorlar bize açıkça Müslüm bitmiş, onu unutun diyorlar. Biz baba ve anne olarak dayanamıyoruz. En azından Uğur’un tedavisinin bir an önce hangi ülkede varsa yapılması gerekiyor. En azından o sağlığına kavuşsun” şeklinde konuştu.
Uğur’un henüz hastalığın başlangıcında olduğu için ilik nakli yapılarak kurtarılabileceğini dile getiren Ağaç ailesi yetkililerden yardım istedi. 

Şinasi İnan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Hamza Dağ: “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, “‘Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerimi anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim” dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ, Selçuk’ta düzenlenen mitinge katıldı. Dağ’a binlerce hemşehrisinin yanı sıra, AK Parti İzmir milletvekilleri Şebnem Bursalı ve Mehmet Muharrem Kasapoğlu, MHP İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Cumhur İttifakı Selçuk Belediye Başkan Adayı Dahi Zeynel Bakıcı, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin, AK Parti Selçuk İlçe Başkanı Hakan Bayraklı ve MHP Selçuk İlçe Başkanı Nuri Yılmaz da eşlik etti. “İzmir kararını vermiştir” Hamza Dağ, 2 ayı aşkın süredir İzmir’in her yerinde hemşeriyle kucaklaştığını belirterek, “Ben, İzmir’imizde artık şunu net bir şekilde görüyorum. 31 Mart için İzmir kararını vermiştir. Bugün de görüyorum ki Selçuk kararını vermiş. Hemşehrim İzmir’in, Selçuk’un her sokağına hizmet istiyor, proje istiyor. İnşallah biz bu hizmetleri de projeleri de şehrimize kazandıracağız” ifadeleri kullandı. “Tek gündemimiz İzmir” Bugüne kadar hiç kimseyi ötekileştirmediğini vurgulayan Dağ, “Bundan sonra da ötekileştirmeyeceğiz. Hiç kimse bizim nezdimizde ayrımcılığa maruz kalmamıştır, kalmayacaktır. Kimse bildiği işin dışında başka bir iş yapmak zorunda kalmayacaktır. Belediye başkanına ne için oy verilir? ‘Eser üretsin, hizmet getirsin, yatırım yapsın, sorunları çözsün.’ Evet; bizim tek gündemimiz İzmir, mesaimizin tamamı bin 294 mahallemiz her sokağında, hanesinde geçecek. İzmir’de istişareyi, ortak aklı merkeze alacağız. İzmir’de tüm projelerimi beraber hazırladık, beraber hayata geçireceğiz. Sorunlara anlık değil sürdürülebilir çözümler üreteceğiz” diye konuştu. “Bıkmadan, usanmadan heyecanımı tüm İzmir’le paylaşacağım” Seçim çalışması süresince 4 önemli lansman yaptığını vurgulayan, Selçuk için yapacaklarına da değindi. Hamza Dağ, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Gelin projelerle tartışalım’ dedik. Onlar anlamıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Ancak ben bıkmadan, usanmadan, sokak sokak, meydan meydan projelerim anlatmaya, heyecanımı tüm İzmir’le paylaşmaya devam edeceğim. İzmir’in, Selçuk’un tarihi dokusunu, kültürel mirasını, asırlara sari olan medeniyet birikimini koruyacağız. Selçuk tarımıyla, turizmiyle bereketli ilçelerimizdendir. Bizler de oluşturacağımız eser ve hizmet ekosistemiyle destek olarak parlayan bir yıldız olmasını sağlayacağız.” Miting, Selçuk Belediye meclis üyesi adaylarının tanıtımıyla sona erdi.
Edirne Edirne’de gastronomi yolculuğu başladı Edirne Valiliği, gastronomi turizminin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Osmanlı Saray Mutfağı lezzetlerini kitaplaştırılarak gelecek nesillere aktarılacak. Edirne Valiliği tarafından “Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri Kitabı” tanıtımı iftar programı düzenlendi. Edirne’de valilik öncülüğünde önemli bir projeye imza atıldı. Proje çerçevesinde "Topraktan Tabağa Edirne Yöresel Yemekleri" kitabı oluşturulacak. İftariyelikler, ara sıcaklar, çorbalar, ana yemek, tatlı ve içecekler geçmiş lezzetlere göre sunumla hazırlandı. Tabaklar süslendi, masalar hazırlandı. Ezanın okunmasının ardından oruçlar açıldı. Yemeğin ardından ise duaya geçildi. Devecihan Kültür Merkezi’nde düzenlenen iftar menüsünde geçmişten günümüze gelen lezzetler arasında yer alan bademli terbiyeli tavuk çorbası, ballı gemici böreği, taş kebabı- sarımsaklı pilav, zerde ve ayva şerbeti yer aldı. Geçmişten günümüze gelen ve unutulmaya yüz tutmuş Rumeli, Balkanlar ve Osmanlı Saray Mutfağında yer alan lezzetlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılması için önemli bir proje çalışmasına imza atıldı. Proje çerçevesinde 87 farklı çeşidin yer alacağı bir kitap oluşturulacak. Edirne’nin kadim ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış sultanlar şehri olduğunu söyleyen Vali Yunus Sezer, aynı zamanda balkanlardan gelen insanların yerleştiği ve kendi kültürlerini yaşattığı da bir şehir olduğuna değindi. "Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağı lezzetleri yaşatılacak" Hem Balkan hem de Osmanlı saray mutfağının yaşatıldığı Edirne’de çok anlamlı bir ilke imza atıldığını söyleyen Vali Yunus Sezer, "Gelecek nesiller Edirne mutfağında neler var diye baktığı zaman ellerinde bir kitap ve kaynak olacak. Bizim somut varlıklarımızın yanı sıra kültürel zenginliklerimiz de çok önemli. Çok büyük emek var. Hem Rumeli hem de saray mutfağına ait 87 çeşit farklı lezzet var. Bunların bir kitapta buluşması çok önemli. Şeflerimiz kendi illeri için farklı bir şey yapmak istiyorlar. Yaklaşık 1 buçuk aydır çalışmalar devam ediyor" dedi. Gastronomi anlamında çok önemli faaliyetler yürütmüş parmakla gösterilen iller olduğunu söyleyen Vali Sezer, "Biz büyük bir hazine üzerinde duruyoruz. Ama kendimizi anlatmakta zorluk çekiyoruz. Bizim bir tava ciğerimiz, bir de ciğer sarmamız var. Dışarıdan insanlara sorduğumuzda neyimiz var diye ’Bir gelip ciğerinizi yeriz’ diyorlar. Bu güzel bir şey aslında. Ama bunun yanına ne koyabiliriz? Bunun üzerinde çalışıp Rumeli Saray ve Osmanlı mutfağını günümüzle uyarlayıp nasıl yaşatabiliriz bunun peşindeyiz" şeklinde konuştu. "Edirne’nin parlayan yıldız olmasını istiyoruz" Edirne’nin her konuda balkanların ve Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olmasını istediklerini belirten Vali Sezer, "Bunu da sanayide, ticarette, turizmde, gastronomide eğitimde aktivitelerle birlikte başarmamız lazım. İçinde saray ve Rumeli mutfağının da olduğu birkaç yemeği ve menüyü tava ciğerin yanına ekleyebilirsek zenginleştirebiliriz" ifadelerine yer verdi. Festivallerin yanı sıra marka aday olabilecek lezzetleri de sunabilecekleri bir yerin olmasının çok önem taşıdığını belirten Vali Sezer, "Bunu başarırsak herkes restoranında alternatif bir ürün sunmak isteyecek. Bunu da hazırlanan projelerle hayata geçireceğiz. Valilik olarak bunu yapıp özel sektöre devrederiz. Buna biz öncü oluruz" diye konuştu. "3 hedefe inşallah hep birlikte ulaşacağız" Önlerinde 3 hedef olduğunu ve buna şeflerle birlikte ulaşacaklarını belirten Vali Sezer, birincisinin bu kitabı hazırlamak ve basıp yayınlamak, ikincisinin gastronomi festivalleri düzenlemek üçüncüsünün de bu markalaştırılan yemeklerin daimi sunulacağı tarihi bir yer yapmak olduğunu ifade etti. "Edirne gastronomide de büyük zenginliğine sahip" Edirne’nin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra gastronomi anlamında da büyük zenginliğe sahip olduğunu söyleyen İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, düzenlenen iftarda saray, Rumeli ve Balkan mutfağından lezzetlerin yer aldığı bir menü hazırladıklarını aktardı. İftar programına, Vali Sezer ve eşi Canan Sezer, Vali Yardımcıları Erdoğan Beypınar ve Eyyüp Batuhan Ciğerci ile eşleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk, şefler, gastronomi yazarları ve basın mensupları katıldı. Devecihan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programı toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.