GÜNDEM - 22 Ekim 2017 Pazar 09:26

Mahallelerinden sopalarla kovulan 11 hanelik aileler üç aydır sokakta yaşıyor

A
A
A
Mahallelerinden sopalarla kovulan 11 hanelik aileler üç aydır sokakta yaşıyor

İzmir’in Urla ilçesinde mahallede husumetli oldukları kişiler tarafından, iddiaya göre evlerinden taşla sopalarla kovulan 11 aile, üç aydır bir plajın parkında yaşam mücadelesi veriyor. Derme çatma naylon çadırlarda yaşayan ve bu zor koşullarda okula gidemeyen çocukların dramı yürekleri sızlattı.

Urla ilçesinde aynı mahallede yaşayan iki grup arasında yıllardan bu yana süregelen husumet, 11 haneden oluşan ailelerin mahalleden kovulmasıyla son buldu. Mahalleden taşla sopalarla kovalanan ve evleri kullanılamaz hale getirilen Roman vatandaşlar, deniz kenarındaki Urla Kum Denizi Plajı'nın parkında yaşamaya başladı.

Elektriksiz susuz parkta yaşıyorlar

Akşamları elektriksiz karanlıkta oturan, su ihtiyaçlarını ise denizden karşılayan aileler, geceleri çok zorlandıklarını belirtti. Kurdukları derme çatma naylon çadırlarda yaşam mücadelesi veren Roman vatandaşlar çocuklarının, yaşadıkları bu durumdan dolayı okula gidemediği, soğukta hasta olduklarını belirterek, evlerine geri dönebilmeleri için yetkililere seslendi.

“Kiralık ev bulamıyoruz, çocuklarımız rezil”

Urla’daki yetkili birimlere başvurularda bulunduklarını ancak sorunu kimsenin çözmediğini öne süren Mehmet Tavcı (44) da, “Kiralık ev bulamıyoruz, bulamayınca mecburen böyle geçinmeye devam ediyoruz. Ama şu çocuklarımızın rezilliğine bakın, çocuklarımız ne banyo yapabiliyor ne başka bir şey. Burada tozda, yağmurda, soğukta çamurda her şeyden mahrumlar. Oraya gidiyoruz yardım istiyoruz olmuyor, buraya gidip yardım istiyoruz olmuyor. Vatandaşlarımızdan, devletimizden bir yardım eli bekliyoruz” dedi.

“Çocuklarımız soğuktan geceleri tir tir titriyor”

Tek isteklerinin evlerine geri dönmek ya da başlarına sokabilecek bir ev bulmak olduğunu belirten Birgül Ersoy (45), “Bizi evlerimize sokmuyorlar. Hep darp ediyorlar. Çoluğumuz çocuğumuz da evlere giremiyor. Bunun sonucu ne olacak. Çocuklarımız burada soğuktan donuyor. Gece deseniz tir tir titriyorlar. Biz yardım istiyoruz, yardım eli bekliyoruz. Bunu yapmaları çok basit, isteseler bizi bir yere sığdırabilirler. 3 ay oldu biz buraya geleli, 3 aydır kimse bizimle ilgilenmiyor. Bizim istediğimiz bir sıcak yuva, dört duvar arası yuva. Çocuğumu hastaneden yeni getirdim, egzama oldu mikroptan. Ne yapabiliriz biz? Bizim içimiz yanıyor” ifadelerini kullandı.

“Çocuklarımız okula gidemiyorlar”

Çocuklarının yaşadıkları mağduriyetten dolayı, bulundukları yere çok uzak kalan okullarına gidemediğini ifade eden Birgül Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben 45 yaşında bir insanım daha devletten hiç yardım alamdım. Ben çalışıyorum, kağıt toplarım kendimi geçindiririm. Ama çoluğum çocuğum ne yapar, onların okumalarını istiyoruz. Bir aydan beri okula gidemiyorlar. Bilmiyorum ne olacak halimiz, biz devletimizden yardım bekliyoruz.”

Gözyaşlarına boğulan küçük kızdan okul isteği

Okula gitmek istediğini çok zor şartlar altında yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına boğulan 11 yaşındaki Büşra Ersoy, “Biz evimize gitmek istiyoruz. Evimizi çok özledik, okulumuza gitmek istiyoruz, okulumuzu çok seviyoruz. Biz hasta olduk. Kardeşim hasta oldu şuruplarla duruyoruz. Buralarda duruyoruz” dedi.

Mihrap Düzöz - Sinan Yeniçeri

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.