GÜNDEM - 03 Haziran 2016 Cuma 19:19

Marmara Üniversitesi'nden Erdoğan açıklaması

A
A
A
Marmara Üniversitesi'nden Erdoğan açıklaması

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasının sahte olduğu iddialarına ilişkin yazılı bir açıklama yapıldı.

Açıklamada, “Sahte diploma iddialarının hiç bir hukuki, resmi ve tarihi dayanağı yoktur. Diplomanın resmi-hukuki özellikleri bilindiği halde kasıtlı olarak gözardı edilerek ortaya atılan iddiaların iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı ortadadır” denildi. 

Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat tarafından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasının sahte olduğu iddialarına ilişkin yazılı bir açıklama yapıldı.

Üniversitenin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öğrenimi, mezuniyeti ve diploması hakkında görsel ve yazılı basın ile sosyal medyada yer alan bilgi kirliliği çerçevesinde üniversitemize yöneltilen haksız ithamların giderilmesi amacıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur” denildi.

Açıklamada, amacı ne olursa olsun gerçekle bağdaşmayan iddiaların ortaya atıldığı ifade edilerek, “Hem kurumumuz hem de mezunumuz olmasından her zaman gurur duyduğumuz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, haksız ve mesnetsiz ithamlara maruz bırakılmaya çalışılmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Söz konusu iddialardan dolayı Marmara Üniversitesi’nin kuruluşu, tarihi gelişimi, zaman içinde aldığı adlar, bağlı olduğu üst kurumlar, bünyesine dahil edilen eğitim birimleri ve eğitim süreleri sırayla belirtilen açıklamada üniversitenin 1883 yılında kurulduğu hatırlatıldı.

"41 DERSTEN BAŞARILI OLARAK MEZUN OLDU"
Açıklamada, “Sayın Cumhurbaşkanımız, 1974 yılında yapılan Üniversitelerarası Seçme Sınavı’nda verilen resmi sınav sonuç belgesi itibariyle, 'İstanbul İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi'ne bağlı ve dört yıllık eğitim veren 'Aksaray İktisadî ve Ticarî İlimler Yüksekokulu'na kaydolma hakkı kazanmış ve aynı yıl 2443 öğrenci numarası ile resmen kayıt yaptırmıştır. Öğrenimini, sorumlu olduğu kırk bir dersten başarılı olarak, 1980-1981 eğitim-öğretim yılı içinde 1981 yılının Şubat ayında resmi olarak tamamlamıştır. Kayıtlı olduğu 'Aksaray İktisadî ve Ticarî İlimler Yüksekokulu'nun, 'Beyazıt Maliye Muhasebe Yüksek Okulu' ile birleştirilerek 'Ticarî Bilimler Fakültesi'ne dönüştürülmüş olması dolayısıyla, mezuniyeti 'Ticarî Bilimler Fakültesi'ne kayıtlı olarak gerçekleşmiştir” denildi.

"İŞLETME MEZUNU OLARAK DİPLOMA DÜZENLENDİ"
Cumhurbaşkanı'na 03.04.1981 tarihinde düzenlenen ve dönemin dekanı Doç. Dr. Sinan Artan tarafından imzalanan 440-678 nolu “geçici mezuniyet belgesi”nin kendilerine verildiği kaydedilen açıklamada, “Ticarî Bilimler Fakültesi, 1982 yılında Marmara Üniversitesi’nin kurulmasıyla birlikte, diğer üç fakülte ile birleştirilerek 'İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne dönüştürülmüştür. Diploması, talepleri üzerine, 'Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Lisans Diploma Defteri'nin 4694 kütük numarası kaydına bağlı 8345 diploma numarası ile 'İşletme Bölümü mezunu' olarak düzenlenmiş, zamanın dekanı ve rektörü tarafından imzalanarak, 01.11.1991 tarihinde, geçici mezuniyet belgesi teslim alınmak suretiyle kendilerine verilmiştir” ifadelerine yer verildi.

"ERDOĞAN'A 2011'DE DUPLİKATA VERİLDİ"
Açıklamanın devamında, “İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin yaklaşık otuz yıl faaliyette bulunduktan sonra 23 Mart 2012 tarihinde 'İktisat Fakültesi', 'İşletme Fakültesi' ve 'Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne bölünmesi dolayısıyla, mezkur 'Ticarî Bilimler Fakültesi'nin bütün bölümleri ve mezunlarına dair arşiv, akademik bağ ve gereklilikler dolayısıyla yeni kurulan 'İşletme Fakültesi' kapsamına dahil edilmiştir. 31.03.2011 tarihinde 'duplikata' talebinde bulunulması üzerine, kendilerine daha önce verilmiş olan diplomanın duplikatası, 01.04.2011 tarihinde düzenlenerek teslim edilmiştir” denildi.

DUPLİKATA NEDİR?
Duplikata’nın diploma olarak kullanılmak üzere hak sahibinin çalınma, kayıp vb. nedenlerle talep ve beyanı üzerine ikinci ve son kez düzenlenen ve diploma yerine geçen resmi bir belge olduğu belirtilen açıklamada, “Duplikatanın ön yüzünde, diplomanın ilk suretinde imzası bulunan dönemin dekanının ve rektörünün imzası bulunmaz. Bunun yerine yalnızca adları, soyadları ve unvanları yer alır. Yine duplikatanın ön yüzünün üst kısımda sol ve sağ tarafta kırmızı renklerle 'Duplikata' kaşesi basılı olur. Ayrıca duplikatanın arka kısmına, hazırlanma nedeninin şerh düşüldüğü diploma örneği tanzim edilir” ifadeleri kullanıldı.

İŞLETME FAKÜLTESİ'NDEN MEZUN OLDUĞU RESMİ KAYITLARLA SABİT
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lisans düzeyinde “dört yıl” eğitim veren “Ticarî Bilimler Fakültesi”nden mezun olduğu, bu fakültenin zaman içinde diğer fakültelerle birleştirilerek İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne dönüştürüldüğü ve günümüzde ise İşletme Fakültesi bünyesinde yer aldığı tarihi belgelerle ve resmi kayıtlarla sabit olduğu anlatıldı.

“SAHTE DİPLOMA İDDİALARININ HİÇBİR DAYANAĞI YOK”
Açıklamada, diplomasını almamış veya kaybetmiş olan bütün mezunlara, güncel fakülte kaydı üzerinden diploma verilmesi hususunun ilgili mevzuatın bir gereği olduğunun bilinmesine rağmen ortaya atılan “sahte diploma” iddialarının hiç bir hukuki, resmi ve tarihi dayanağı olmadığı aktarıldı.

“İDDİA KASITLI OLARAK ORTAYA ATILDI”
Cumhurbaşkanı'na 01.04.2011 tarihinde “duplikata” verildiği ifade edilen açıklamada, “Bir 'duplikata' diplomanın resmi-hukuki özellikleri bilinmeden veya bilindiği halde kasıtlı olarak göz ardı edilmek suretiyle ortaya atılan iddiaların 'hak' ve 'hukuk' ilişkisi açısından iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı ortadadır” denildi.

"YANLIŞ BİLGİLERİN DEVAMI HALİNDE ÜNİVERSİTE YARGIYA GİDECEK"
Açıklamanın sonuç kısmında, “Bilgi edinme kapsamında değerlendirilen ve toplumun aydınlatılmasını amaçlayan bu duyurunun yayınlanması sonrasında, hukuki niteliği ve tarihi seyri resmi kayıt ve belgelere dayalı olarak açıklanan konu hakkında yalan ve yanlış bilgilerin paylaşılmaya devam edilmesi halinde, Marmara Üniversitesi olarak kurumsal haklarımızı yargı yolu ile korumak için gerekli girişimlerde bulunacağımızı kamuoyunun bilgisine saygı ile sunarım” ifadeleri kullanıldı. 

BAŞAK AKBULUT

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Kilyos Tüneli, 2026 yılı sonunda hizmete açılacak" Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulunan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Sarıyer-Kilyos Tüneli ile vatandaşlarımız Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kilyos Tüneli şantiyesinde incelemelerde bulundu. Uraloğlu, incelemenin ardından yaptığı İncelemenin ardından açıklama yaptı. Uraloğlu, Bakanlık olarak İstanbul’da yaptıkları yatırımlar ile İstanbul’un trafiğine önemli ölçüde nefes aldırdıklarını belirterek, “15 Temmuz Şehitler Köprüsünden günde yaklaşık 200 bin civarında araç, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 250 bin, Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarı, Marmaray’da günde yapılan 300 sefer ile günde yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günde yaklaşık 150 bine yakın bir araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de ağır taşıt trafiği. Bir yandan da bu yapılan yatırımların yapılmadığını düşünelim, bırakın İstanbul’u tüm Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu hep beraber yaşayarak görüyoruz” diye konuştu. “Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz” Avrasya Tüp Tüneli, Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu başta olmak üzere çok büyük projeleri hayata geçirdiklerini vurgulayan Bakan Uraloğlu, "Bugün baktığımızda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden günde yaklaşık 180-200 bin civarında araç geçişi oluyor. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden yaklaşık 250 bin araç geçiyor. Avrasya Tüneli’nden 80 bin civarında araç geçiyor. Marmaray’da 300 sefer yapılıyor günde ve orada yaklaşık 650 bin insanımızı taşıyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde günde yaklaşık 150 bine yakın araç geçişi oluyor ve bunun önemli bir bölümü de araç taşıt trafiği. Bunların bir an olmadığını düşünelim. Bütün Türkiye’yi etkilemiş olurdu. Bu projelerin ne kadar kıymetli olduğunu yaşayarak görüyoruz. Ancak bir ihtiyaçtan öte sadece bir siyasi duruş ile bu projeyi eleştirdiler. Projemiz bugün Avrupa’nın birincisi, dünyanın altıncı büyük havalimanlarından. Geçen yıl 78 milyon kişi seyahat ettirmişiz. Hedefimiz 200 milyon ve ona yönelik yeni terminal binası ve pistlerin yapımına devam ediyoruz” dedi. “Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” Bakan Uraloğlu, İstanbul ile ilgili bir deprem riskinin bulunduğuna da işaret ederek, “İstanbul depremine yönelik ulaştırma yapılarıyla ilgili bütün önlemlerimizi aldık. Eski yapılmış olanları güçlendirdik. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün tabliyesini askıya aldık yeniden yaptık. Gece çalıştık, İstanbullu vatandaşlarımızın fark etmemesini sağladık. Bütün viyadüklerdeki deprem takozlarından tutun güçlendirilmesine kadar bütün çalışmalarımızı yaptık. Normal kullanımda ne lazımsa bunu planlarken bir taraftan da deprem durumunda İstanbul’un, öncelikle İstanbul’a acil yardım ekiplerinin ve malzemelerinin nasıl gireceği ve vatandaşların ulaşımı için projeler yapıyoruz. Bugünü, yarını değil, ileriki yüzyıllar planlıyoruz” diye konuştu. Sarıyer-Kilyos Tüneli hakkında bilgi veren Bakan Uraloğlu, ”Projemiz Kilyos’tan başlayıp Karadeniz’den İstanbul’un kuzey noktalarından başlayıp Sarıyer’e oradan Çayırbaşı Tüneli devamında da Beşiktaş’a kadar uzanacak. O güzergahtaki bütün yerleşime hizmet edebilecek. Avrupa Yakasını neredeyse bir boydan bir boya geçebilecek olan ve Murat Kurum Başkanımızın de bahsettiği ‘İki Yakaya İki Tünel’ projesinden bir tanesidir. İlk etapta burayı bitirdiğimizde ciddi bir hizmet görecektir. Devamında Beşiktaş’a kadar uzatılması gündemimizde olan işlerden bir tanesi” ifadelerini kullandı. “Zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız” Bu projeyle ilgili sahilden başlayarak yaklaşık 8 bin 200 metrelik bir güzergahta yapılan 7 bin metrelik tünelin yaklaşık yüzde 30’unu bitirdiklerini açıklayan Uraloğlu, iki tüpte toplam 3 bin 850 metrelik kazı gerçekleştirdiklerini bildirdi. Çalışmaların 7 gün 24 saat devam ettiğini de belirten Uraloğlu şöyle konuştu: “İnşallah projemizi 2026 yılının sonuna doğru bitirerek hizmete açacağız. Bir kısmını tünel delme makinesi TBM ile bir kısmını ise normal aç kapa yöntemi ile yapacağız. TBM ile yüzde 60’ını geçiyoruz. Onun da imalatı yapılarak Çin’den geldi ve kurulumunu yapacağız. 110 civarında makine ve 550 kadar çalışanımızı 24 saat çalışıyor. Tüneli bitirdiğimiz de 350 bin nüfusa hizmet edecek. Devamını Beşiktaş’a kadar düşündüğümüzde İstanbul’un sahil şeridinin tamamına, Avrupa tarafının tamamına hizmet etmiş olacak. Tamamlandığında Sarıyer’den 35 dakika süren seyahat süresi sadece 5 dakikaya düşecek. Bunu Kilyos’tan Kuzey Marmara Otoyolu’na bağlayacağız. İsterseniz doğu istikametine ister batı istikametine gidin. İstanbul’un kuzeyindeki, Zekeriyaköy, Uskumruköy gibi yerleşimlere bağlantısı kolaylıkla sağlanmış olacak. En kıymetlimiz zamandan 30 dakika tasarruf sağlayacağız. Yakıttan ve karbon emisyonundan da önemli tasarruf sağlayacağız.” “1 Nisan’dan Sonra Daha Verimli Çalışmalara İmza Atacağız” Bakan Uraloğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak İstanbul’da hiçbir yatırıma ara vermediklerini ve çalışmalar devam ettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Bildiğiniz gibi İstanbul’da tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. Ancak daha iyi hizmet edebilmemiz için tüm belediye başkanlarımızla birlikte çalışabilmek önemli. Bizim için onlarla yapacağımız birliktelik çok kıymetlidir. Bu nedenle biz Cumhur İttifakı olarak gerek Sarıyer’de gerek İstanbul’un tamamında, inşallah 1 Nisan’dan itibaren de daha verimli daha iyi çalışmalara beraberce imza atmış olacağız” dedi. Öte yandan Kilyos Tüneli’ni ziyaretin ardından Bakan Uraloğlu, Sarıyer Merkez Mahallesi’nde esnaf ziyaretinde bulunarak Sarıyerliler ile bir araya geldi.
Mardin Uzmanından "1 milyon varil petrol" iddiası Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, yaptığı araştırmalar sonucunda Türkiye’de 2 sene içinde günlük 1 milyon varil petrol üretimine ulaşılacağını iddia etti. Jeolojik konumuna bakıldığında Türkiye’yi kalkındıracak en büyük projenin petrol olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "Güneydoğu bölgemizde ve Türkiye’nin bazı noktalarında yaptığım araştırmalar sonucunda güzel veriler elde ettim. Türkiye’de yaklaşık 80 bin varil petrol üretimi yapılıyor. Geçen haftalarda Cumhurbaşkanı konuşmalarında Şırnak’ta günlük 100 bin varil çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türkiye yaklaşık olarak kendi ihtiyacını yüzde 10 ve yüzde 15 oranında karşılayabiliyor. Mardin, Batman ve Hakkari bölgelerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda 2 sene içinde günde 1 milyon varil petrol çıkabilecek kapasite keşfettik. 4 sene sonra da günlük 1 milyon 500 bin varil petrol üretimi gerçekleşecek imkan var. Bu gerçekleştiği taktirde 1 milyonu ülke için kullanılsa, kalan 500 bin varil de dış ülkelere satılır" dedi. Türkiye’nin en büyük sorununun petrol ve doğalgaz çıkarılmaması olduğunu dile getiren Çelik, ülkenin çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğunu söyledi. Çelik, "Sondaj kuyuları açılmalı ve petrol noktalarında jeoloji mühendislerinin araştırması ile iyi şekilde çalışmalar yapılarak petrolün hangi formasyonda olduğu belirlenmelidir. Yer altı zenginliklerimizi kullanabilirsek Türk parası değer kazanacaktır" diye konuştu.
Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkanı Yıldırım’dan, ABB Başkan Adayı Turgut Altınok’a destek Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, ülkücü hareketin Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkan adayının Turgut Altınok olduğunu ifade etti. Genel Başkan Ahmet Yiğit Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 31 Mart Pazar günü yapılacak olan seçimlerin Türkiye’nin istikbali için hayati önemde, stratejik bir seçim olduğunun altını çizdi. Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin bölgesinde etken bir ülke olduğunu kaydetti. Yıldırım, Türkiye’nin Cumhur İttifakı ile siyasette yakaladığı güçlü liderlik ve istikrar ile Türk Devleti’ni çağın şartlarına hazır hale getirerek, dosta güven düşmana verir bir yapıya kavuşturduğunu söyledi. “Devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz” Türk ve Türkiye düşmanlarının yer aldığını ve adına ‘kent uzlaşı’ denilen oluşumun belediyelere sızma girişimine şahit olduklarını belirten Yıldırım, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve milletinizin helal hazinesini; terör örgütü PKK’ya aktaran siyasetçi görünümlü bölücü teröristlerin; vatan, millet, din ve devlet düşmanlarının ‘kent uzlaşısı’ adı altında kanser hücresi gibi belediyelerimize sızmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu bağlamda kendisini; milliyetçi, vatan sevdalısı gibi pazarlayarak bölücülerin kullanışlı bir aparatı olmuş, ihanetin değirmenine su taşıyan ‘Kent Uzlaşısı’ ürünü olan bu kişilerin kutsal davamızla, ülkümüzle ve Türk milliyetçiliğiyle zerre kadar alakası yoktur, olamaz” ifadelerine yer verdi. Yıldırım açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "‘40 yıllık geçmişimi geride bıraktım’ diyerek kendini Kandil’in uzlaşıcısı pozisyonuna düşürmüş, CHP’ye pazarlayan, DEM’cilerle omuz omuza yürüyen, bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı terörist Abdullah Öcalan’dan ’Apo Bey’ diye bahseden, maneviyatsız kişilik Mansur Yavaş ve onun beslemelerinden de asla ’Türk Milliyetçisi’ olmaz olamaz. Bölücülerin oylarıyla seçildikten sonra Ankara’daki 5 yılını hizmetsiz, projesiz tamamlayan Mansur Yavaş olsa olsa Birleşik Krallığın dostu ‘Yoldaş Mansur’ olur. Ankara’da avukat kimliği altında akçeli işler kovalayan, sahte senet, vergi kaçırma, kaset satma, tehdit, şantaj işlerine adı karışan, belediye başkanlığı döneminde adı rüşvet skandalıyla anılan Mansur Yavaş’ın Londra’da görüştüğü siyasilerin genelde terör örgütü PKK’ya destek veren Unmesh Desai, Jeremy Corbyn gibi kişiler olması ve Chatham House’da kurgulanması aslında onun küresel çetenin bir uşağı ve piyonu olduğunun en büyük kanıtıdır ve göstergesidir." Yıldırım, "‘Yerel özerklik şartını getireceğim’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından terör örgütü PKK’nın en büyük talebi olan ‘Belediyelerde mali özerklikten yanayım. Yerel yönetimler özerkliğini öncelikle mali özerklik yaparak belirlersiniz’ diyen Mansur Yavaş’tan başkası değildir. Mansur Yavaş, Ankara’ya hiçbir hizmeti ve hayrı dokunmayan, terör örgütlerinin elinde oyuncak olmuş, iradesini bölücü oylar için ipotek vermiş, çapsız, siyasi mankurttan başka biri değildir. Hal böyle iken Mansur Yavaş gibi birine milliyetçi ve vatanperver yakıştırması yapmak, Türk milleti ve devletine hakarettir” dedi. Ahmet Yiğit Yıldırım, Cumhur İttifakı’nın ABB Adayı Turgut Altınok’a desteklerini yineleyerek şunları söyledi: “Milliyetçi Ülkücü Hareketin Ankara’daki adayı bellidir; çalışkan, üretken ve saygın bir kişi olan Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Turgut Altınok’tur. Liderine, davasına ve teşkilatına bağlı Ankaralı her bir ülküdaşımın gönlü de, duası da, oyu da Cumhur İttifakı’nın kıymetli adayı Sayın Turgut Altınok’tan yanadır. İnanıyorum ki; 31 Mart seçimleri Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’mızda, terör örgütleriyle kol kola girmiş, ’Kent Uzlaşısı’ adı altında DEM’lenenlerin değil, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine inanmış, üretken belediyecilik anlayışına sahip Cumhur’un zaferiyle sonuçlanacaktır."