GÜNDEM - 27 Mayıs 2016 Cuma 16:34

Mehmet Görmez: 'Eğitim tüm dünyanın en büyük sorunu'

A
A
A
Mehmet Görmez: 'Eğitim tüm dünyanın en büyük sorunu'

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye’deki eğitim sisteminin inşasının eğitime bir bütün olarak bakılması ile mümkün olabileceğini belirtti.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Şahinbey Belediyesi tarafından organize edilen “Kendi eğitim dünyamızın yeniden inşası” konulu sempozyum düzenlendi. Şahinbey Belediye Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferansa Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Sanko Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav, çevre il ve ilçelerdeki müftüler, kaymakamlar, belediye meclis üyeleri, akademisyenler ve öğretmenler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından sempozyumu düzenleme komisyonu Başkanı Cengiz Toraman, eğitim ve eğitim sisteminin öneminden bahsederek, “Eğitim, gelecekte ülkenin devredileceği yeni nesillerin okul ortamında öğretmenler sağlam kişilik edilebilmesi için sağlam iklim oluşturmaktadır. Milletin refah ve huzuru için Türkiye’de eğitim hareketliliği yanmış, çok sayıda düzenleme ve değişikliğe gidilmiştir. Eğitimin milli bir kimliğe bilimselliğe kavuşması gereklidir” dedi.

Daha sonra konuşan Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, “Ev sahipliği için çok mutluyum. İmanlı nesil hepimizin ortak vazifesi. Biz de belediyeler olarak, elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Sosyal tesislerimiz ve öğretmenlerimizle mücadelemizi sürdürüyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dindar bir nesil için mücadele ediyoruz. Nasıl bir eğitim verebiliriz tartışması, beyin fırtınası yapacağız. Kayıt altına alınacak. Kitaplaştırılacak” ifadelerini kullandı.

Daha sonra kürsüye çıkan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise “Çıkacak sonuçlar bizim açımızdan da eğitim camiası açısından da çok önemli. Önce anlamamız, iyi analiz etmemiz gerekiyor. Biz yöneticiler için yol haritası ve ışık olacağını ve bize ışık olacağını belirtmek istiyoruz. İslam alimlerini yol haritası gördük, odaklandık. Önceliklerimize baktığımızda daha çok farklı şeyler vardı. Alt yapı, teknoloji gibi sorunlarımız vardı. Bugün bunların hepsini başarmış durumdayız. Yüce Mevla’mın yarattığı bebeği, hazineyi, nasıl faydalı hale getireceğimiz konusu da tam bu sempozyumun amacıyla alakalı. Ağzımızdan çıkanı yüreğimizde hissetsek, tüm davranışlarımızı kodlasak, hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çeksek, bir çok sorunu hızlı bir şekilde çözeceğiz. Biz yöneticilerimizin hiçbir mazereti kabul etmeden, sorunun parçası olmadan çözümün parçası olmak zorundayız. Tüm yerel yöneticiler olarak, toplum yol, konut istiyor, yeşil alanlar istiyor. Kültürel ve sosyal belediyecilik de, faydalı insan yetiştirme konusunda da bize çok iş düşüyor. Gönülleri sağlam tutmak, en az yol yapmak kadar önemli. Cehaletle mücadele en önemli mücadelemiz olacak” diye konuştu.

“EĞİTİM TÜM DÜNYANIN EN BÜYÜK SORUNU”

Daha sonra ise Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ’kendi eğitim dünyamızın yeniden inşası’ konusunda konuşma yaptı. Eğitimin sadece Türkiye’nin ve İslam coğrafyasının sorunu olmadığını belirten Mehmet Görmez, “O kadar önemli bir konu ki eğitim meselemiz, sadece ülkemizin değil, acılar içerisinde kıvranan tüm coğrafyamızın ve eğitim marifetiyle zaman zaman cehaletin oluşmasına vesile olan çağdaş bütün dünyamızda, tarih boyunca olduğu gibi bugün de insanoğlunun en büyük meselesidir” dedi.

“EĞİTİM SÖYLEMLERİMİZ BAZI DOSTLARIMIZI RAHATSIZ EDİYOR”

Görmez, son dönemlerde kendisinin ve Diyanet İşleri Başkanlığının dile getirdiği eğitim konusunun bazı dostlarını rahatsız ettiğini ifade etti. Görmez, “Bugünlerde tüm sözlere ve tüm konuşmalara, dualarla bir cümle ile birlikte başlamak gerekiyor. Bugünlerde şehit olarak verdiğimiz tüm evlatlara rahmet diliyorum. Onların uğruna canlarını verdikleri, bu coğrafyayı vatan kılan bizi millet kılan yüce değerlerden bizleri ayırmamasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının veya diyanet işleri başkanının özellikle son zamanlarda eğitim ile ilgili konularda bahsetmesi bazı dostlarımızı rahatsız ediyor. Onları rahatlatmak için ifade etmek isterim. Burada benim söyleyeceklerim daha ziyade yaygın din eğitimi ile ilgili olanlar, doğrudan diyanet işleri ile ilgili olacaktır. Ancak genel olarak eğitim ile ilgili söyleyeceklerim, hem bu topraklarda yaşayan bir insan olarak, hayatını ilim ve irfan ile geçirmiş bir kardeşiniz olarak, akademisyen olarak, elbette söyleyeceklerimiz var” ifadelerini kullandı.

“EĞİTİM HERKESİN İŞİ”

Görmez, eğitimin sadece okul, öğretmen, üniversite ve akademisyenlerin işi olmadığını vurgulayarak, “Eğitime bir bütün olarak bakmalıyız. Eğitim sadece okulun ve öğretmenin işi değil, sadece üniversite ve hocanın işi değil, tüm toplumun işidir. Sokağın, çarşının, şehrin işidir. Eğitim tüm mekanizmaların birlikte harekete geçirerek gerçekleştirileceği bir şeydir. Eğitim sadece ailede ve okulda olmaz, eğitim hayatın her evresinde olur. Okulun üniversitenin, tarihte olduğu gibi eğitime öncülük yapma vazifesi yadsınamaz” dedi.

“İLMİN GAYESİ KENDİMİZİ BİLMEMİZDİR”

Ülkenin genel eğitimi ile ilgili tespitleri olduğunu belirten Görmez, sempozyumun ana başlığı ile ilgili değerlendirmeyle konuşmasını sürdürdü. Millet, toplum ve birey olarak herkesin kendisini düşünerek işe başlaması gerektiğini savunan Görmez, “Belki de eğitim için toplantılar yapmadan önce müfredatlar, programlar yapmadan, düzenlemeden ve kitaplar yazmadan önce, kendimiz üzerinde durmamız gerekiyor. Birey olarak, toplum olarak, millet olarak, kendimiz dediğimizde insan olarak tüm beşeriyette aynı gemiyi paylaşıyoruz. Bizi biz kılan değerler, kimliğimiz aidiyetimiz, medeniyetimiz, tarih bilincimiz, kültürümüz, değerleri tespit etmeden yola çıkamayız. Önce kendimiz üzerinde düşünmemiz gerekir. Yunus Emre de ilmin gayesinin bu olduğunu ifade eder. Eğitime başlamadan önce ilmin gayesi olan kendimizi bilmemiz, bulmamız, bizi biz kılan değerleri tespit etmeden, eğitimdeki hedeflerimizi tespit etmemiz, yola koyulmamız mümkün olmaz. İkinci konu eğitim dünyamız. İnsanlığın elbette bir eğitim dünyası var, o sürüklüyor tüm insanlığı, küreselleşme dalgası ile birlikte” diye konuştu.

“TEK TİP İNSAN YETİŞTİRMEK EĞİTİMİN GAYESİ DEĞİLDİR”

Katılımcılara eğitim dünyası ile ilgili sorular yönelten Görmez, benzeri sorulara cevap aranması gerektiğini kaydetti. Eğitimi farklı dünyalara ayrışmasında insana bakış açısının etkili olabileceğini anlatan Görmez, eğitimin gayesinin tek tip insan yetiştirmek olmadığını vurguladı. Görmez, “Belki de eğitim dünyalarını ayrıştıran, eğitim dünyalarına yön veren temel husus insana bakış olmuştur. Eğer siz insanı asli günah sebebi ile yaratılıştan günahkar, yaratılıştan kirli varlık olarak görürseniz ona tatbik edeceğiniz eğitim başkadır. Yaratılıştan temiz, fıtrat üzerine yaratılmış olarak görürseniz ona tatbik edeceğiniz eğitim başka olacaktır. Bu tespitleri yapmadan tespit etmeden yola koyulmak, insan için eğitim müfredatları, programları düzenlemek elbette yanlış olur. Buna göre eğitimde temel gaye, Allah’ın insana doğuştan lütuf ettiği potansiyelleri keşfetmesine yardımcı olmaktır. Yoksa eğitim marifetiyle, tek tip insan yetiştirmek, zihnimizde belirlediğimiz ideolojilere, kalıplara uygun bir insan tipi yetiştirmek eğitimin vazifesi değil” şeklinde konuştu.

“EN BÜYÜK CEHALET EĞİTİMLE ELDE EDİLEN CEHALETTİR”

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, en büyük cehaletin eğitimle elde edildiğini, bu cehaletin ise izale edilmesinin çok zor olduğunu söyleyerek, “En büyük cehalet, eğitimle elde edilen cehalettir. Bütün cehaletleri izale edebilirsiniz, ama eğitimle eğitilmiş, cehalet, eğitimle zerk edilen cehaleti ortadan kaldırmak çok güç olur, mümkün olmaz. Çünkü bütün yanlışları doğru bilir, tüm hakikatler, eğitim marifetiyle ters düz edilmiş olabilir. Adalet zulüm, zulüm adalet olarak gösterilmiş olabilir. Biraz sonra geleceğim, İslam coğrafyasındaki din eğitimi dahi din konusundaki cehaletin sebebi olabiliyor” ifadelerine yer verdi.

“BİLİM VE DİN ARASINDAKİ KAVGA BİZE AİT DEĞİL”

Görmez, akılla vahiy, bilim ve din arasındaki kavganın İslam medeniyetlerine ait olmadığını ifade etti. Yanlış bir eğitimle eğitim dünyasının yeniden doğru bir şekilde inşasının mümkün olmayacağını da savunan görmez, “Yanlış bir eğitimle Allah’ın insanlara verdiği bütün potansiyelleri yok edebiliriz. İnsandan sonra bilgi konusu, bilgi meselesini de çözmeden, doğru bir eğitim, eğitim dünyamızı da inşa etmemiz mümkün olmaz. Bilgi bizim medeniyetimizde hakikate götüren yoldur. Hakikatin kendisi değildir. Bilim tapınmak için var kılınmış, gönderilmiş bir şey değildir. Pozitivizmin dünyada öne çıkardığı bilgi anlayışında olduğu gibi. Aklın verileri ile elde edilen bilgi, vahiyle insanlığa bildirilen bilgi birbirlerinin alternatifi değildi. Rasyonalizmi kastetmiyorum. Aklın da halkı, Allah’dır. Vahyinde göndericisi Allah’dır. Akılla vahiy arasındaki kavga bizim medeniyetimize ait kavga olamaz. Bilim ve din arasındaki kavga bizim medeniyetimize ait, bizim medeniyetimize özgü bir kavga değildir” dedi.

“KIRILMA NOKTASI BİLGİNİN ’DİNİ’ VE ’DİNİ OLMAYAN’ DİYE AYRILMASIDIR”

Bilgi evrenini ifade eden İslam medeniyetinde ilim, hikmet ve marifet isminde 3 önemli kavram olduğunu anlatan Görmez, bilginin İslam tarihinde iki kırılma noktası yaşadığını anlattı. İlk kırılma noktasının bilginin dini ve gayri dini ayrılması olduğunu kaydeden Görmez, “Bilgi tarihimizde iki kırılma noktası yaşamışız. Bu iki kırılma noktası, hem İslam dünyasına, hem İslam medeniyetine, bugün insanlığın yaşadığı bütün medeniyetlere büyük zarar vermiştir. Bizim medeniyetimizde yaşadığımız en büyük kırılma, bilginin dini bilgi ve dini olmayan bilgi, pozitif bilgi ve negatif bilgi diye ayrılması olmuştur. Bizim medeniyetimizde bilgi bilgidir. Faydalı ve doğru bütün bilgiler, dinidir. Tefsir, Fıkıh Hadis ne kadar dini ise, fizik kimya, matematik o kadar dinidir. Kitabın ayetleri ile kainatın ayetlerini birbirinden ayıran bir bilge düşüncesini sahip olamayız biz” ifadelerini kullandı. İslam coğrafyasını bugün inim inim inleten sebebin de bilginin dini ve dini olmayan şeklinde ayrılması olduğuna dikkat çeken Görmez, “Bilginin birinci kırılma noktası bilginin dini ve gayri dini diye ayrılması, onun için Türkiye’de din eğitimi müfredatı içerisinde İmam Hatip Liselerimizde gençlerimizin sabahleyin Kuranı Kerim okuyup, ikinci saatinde kimya laboratuvarında görmeleri, arkasından bir fıkıh, temel dini bilgiler dersi aldıktan sonra, fizik, kimya derslerini görmeleri, siyer dersinde tarih, coğrafya dersi almaları çok önemlidir. İslam coğrafyasını bugün inim inleten şey bilginin bu şekilde ayrılmış olmasıdır. Allah’ın kainata yerleştirdiği 3 kitap okunmadan bütüncül anlayış sağlanamaz. Birincisi mikro kozmos dediğimiz insan, büyük kainat ve Allah’ın kitabıdır. Bunlar birbirlerinin mütemmimidir” dedi.

BİLGİNİN GÜÇ OLARAK ALGILANMASI

Görmez, bilginin ikinci kırılma noktasının ise güç olarak algılanması olduğunu vurguladı. Görmez, “Bilgi tarihindeki ikinci kırılma noktası ise bilginin bir ar-ge unsuru, marifetiyle, bir güç olarak algılanmaya başlanmasıdır. Bilginin kendisinin hakikat ve bir güç olarak görülmeye başlanmasıdır” dedi. Görmez, Londra’da üniversite bünyesinde Afrika ve Ortadoğu araştırmaları için kurulmuş merkezin yer aldığı fakülte binasında “Bilgi güçtür” yazdığını kaydetti. Bu yazıdaki anlayışla, Hindistan ve Afrika’nın sömürgeleştirildiğini işaret eden Görmez, “Londra üniversitesine ilk gittiğimiz zaman kapısının üzerinde “Bilgi güçtür” yazısını gördüm. 1994 yılında gördüğüm Latince bir atasözüymüş bu. Bu sözün yazıldığı fakülte Afrika ve Ortadoğu araştırmaları için 1905’te kurulmuş, oryantalistleri yetiştiren bir bölümün üzerinde yazıyordu. Bu söz, bu dünyaya ait öyle bir söz ki, şirket marifetiyle bütün Hindistan’ı sömürgeleştirildi. Bu söz, öyle bir söz ki, bütün Afrikayı sömürgeleştirildi. Buradaki güç, insanı yer yüzünde değerlerle güçlendiren bir kavram değil. Gücün müspet manası da var. İnsan oğlu zayıf olmamalı, güçlü olmalı. Buradaki güç, daha ziyade başkasını sömürmek, başkası üzerinde hegomanya kurmak manasına geliyordu. Bilgiyi güç kabul eden anlayışa göre siyaset, sadece otoriter bir siyaset olur. Bilgiyi güç olarak kabul eden anlayışa göre ahlak, pragmatist bir ahlak olur. Bilgiyi güç kabul eden anlayışa göre, siyaset makyavalist bir siyaset olur. Bilgiyi kılavuz yol, gösterici olarak görürseniz, hakikate götüren yol olarak görürseniz, cehaleti ortadan kaldırır ve cehaletten uzaklaştırır” ifadelerini kullandı.

"DEĞERLER HİYERARŞİSİNİ KAYBETTİĞİNİZDE O DİNDARLIK ÇELİŞKİ ÜRETİR”

Eğitim bilgiden sonra gayesinin de ahlak olduğunu savunan Görmez, değerler hiyerarşisinin kaybedilmesi halinde eğitimin hiçbir fayda vermeyeceğini sözlerine ekledi. Görmez, “Din, hayatın içerisinde verilirse anlamlı olur. Hayatı kompartımanlara ayırıp, bir parçasına da din eğitimi alanı dediğimizde karşımıza çok ciddi sorunlar çıkıyor. Böyle hedeflen gayelere ulaşmamız mümkün olmaz. Değerler hiyerarşisini kaybettiğimiz zaman o dindarlık sadece çelişki üretir. Bugünün gençleri bizi anlamaz. Değerler hiyerarşisini kaybeden, öğretmeyen bir eğitimi, bize fayda vermez, İnsanın, kainatın, kadının, annenin değerini bize öğretmeli. Onları bir taraf koyduğumuz zaman, sadece teheccüdün fazileti üzerinde durduğumuz zaman, onu verdiğimiz zaman dindarlık olmaz. O başka bir seküler bir hayat oluşturur, başka bir seküler hayatı adeta diniymiş gibi takdim etmiş oluruz” dedi.

ABD’DEN ÖRNEK VEREREK ELEŞTİRDİ

ABD’de Diyanet İşlerine ait bir merkez açtıklarını anlatan Görmez, bu merkezin açılan yerin bataklığın kurutularak, hizmete sunulduğunu ifade etti. Merkezin açılmasından sonra yaz dönemlerde yine sineklerin çıkmaya başladığını belirten Görmez, verdiği örnek ile ABD’nin değerler hiyerarşisini kaybetmesi nedeniyle düştüğü çelişkiyi anlattı. Görmez, “ABD’de merkez açtık. Merkezi açtığımız yer bataklıktı. Konteyner tesisimiz vardı, 20 yıl insanlar namaz kıldı. Yazın sivrisineklerin çıkma ihtimali vardı. Bir sinek ilacı bulamazsınız mı dedim. ABD’de de sinek ilacının yasak olduğunu tabiatın dengesini bozduğunu söyledi. Irak’ta, 1.5 milyon insanı öldürmek, tabiatın dengesini bozmuyor ama sinek ilacı kullanmak tabiatın dengesini bozuyor. Başka dünyaların üzerine, bombalar yağdırmak, kimsayal silahlar üretmek, tabiatın dengesini bozmuyor. Ama sinek ilacı yasak. Maşallah. Bu çelişki bize özgü değil, tüm dünyanın yaşadığı yaman çelişkidir” diye konuştu. Görmezin ardından sempozyuma ara verildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tokat Başkan Yazıcıoğlu; “Belediyecilik aşkla sorunlara odaklanmaktır" Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, birim ziyaretlerinde belediyeciliği aşkla sorunlara odaklanmak olarak tanımladı. Göreve başlamasının ardından hızlı bir şekilde teşkilat yapılandırması yapan Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, her gün farklı birim müdürlükleriyle bir araya gelerek brifing almaya devam ediyor. İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ekipleri ile bir araya gelen Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, birim faaliyetleri hakkında brifing alırken bir yandan da startını verdiği kentsel dönüşüm projelerine ilişkin değerlendirme toplantısını gerçekleştirdi. Birim müdürleri ile toplantılarının sürekli devam edeceğini belirten Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu; kentsel dönüşüm projelerine ilişkin önemli bir müjde vermeye hazırlandıklarını söyledi. Başkan Yazıcıoğlu, değerlendirme toplantısı sonrası yaptığı açıklamada; “Bizler Tokat’ımıza hizmet için varız. Tokat’ımıza sevdalıyız. Bizim belediyecilik anlayışımızda aşkla sorunlara odaklanmak, dokunmak, üretmek ve hissetmek vardır. Çünkü belediyecilik gülümseyen yüzdür. Bizler bu anlayışla yolumuza devam edeceğiz. Bayram haftasının hemen sonrasında bir yandan hemşerilerimizin tebrik ziyaretlerini kabul edip, gönüllerde yer edinirken bir yandan da Tokat’ımızın en önemli sorunlarına neşter vurmak için ekiplerimizle birlikte çalışmalarımıza başladık" dedi. "Kentsel dönüşümde müjdemize hazır olun" Anlayışlarının bütüncül yaklaşım olduğunu ifade eden Yazıcıoğlu, " Bizim anlayışımız birlikte yönetim anlayışıdır. Bu anlayıştan yola çıkarak Tokat Belediyesi bünyesinde yer alan birimlerimizin değerli çalışanları, birim müdürlerimizle bir araya geliyor, birim faaliyetleri hakkında brifing almaya devam ediyoruz. İmar ve Şehircilik Müdürlüğümüzle 1 Nisan’dan sonra hızlı bir şekilde çalışmamıza başladık. Tokat’ımızın en önemli ve acil ihtiyaçlarından biri olan Kentsel Dönüşüm Projelerimizin çalışmalarına başladık. Bugüne kadar Kentsel Dönüşüm noktasında çok önemli mesafeler kat ettik. Tokat’ımıza önümüzdeki günlerde Kentsel Dönüşüm konusunda çok önemli bir müjdeyi vermeye hazırlanıyoruz. Şehrimizin sorunları için, insanlarımızın huzuru için, daha yaşanabilir bir Tokat için, babamın bıraktığı Tokat’ı tekrar altın yıllarına kavuşturmak için çözümler üretmeye, çalışmaya devam edeceğiz. Hiçbir mahallemizi, hiçbir hemşerimizi ayırmadan, ayrıştırmadan Üretken Belediyecilik anlayışımızla hizmet götürmeye gayret edeceğiz. Herkes için herkese göre belediyecilik yapacağız. Tokat’ımız için canla başla, durmadan, yorulmadan dinlenmeden çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Ankara Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı 22 Nisan’da Atina’da gerçekleştirilecek Milli Savunma Bakanlığı, son olarak Ankara’da gerçekleştirilen Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı’nın bir sonraki ayağının 22 Nisan Pazartesi günü Atina’da gerçekleştirileceğini duyurdu. Milli Savunma Bakanlığı tarafından basın bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Bakanlıkta gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her türlü tehdit ve tehlikeye karşı mücadelesine devam ettiğini hatırlatarak, “Suriye’nin kuzeyi dâhil son iki haftada 75 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Böylece 1 Ocak’tan bugüne kadar etkisiz hâle getirilen terörist sayısı 331’i Irak’ın, 417’si Suriye’nin kuzeyinde olmak üzere 748 olmuştur” ifadelerini kullandı. “Hududu geçemeden engellenen kişi sayısı da 46 bin 305’e yükselmiştir” Sınır hattının cumhuriyet tarihinin en yoğun ve etkin tedbirleri ile korunduğuna dikkati çeken Tuğamiral Aktürk, “Son iki haftada yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 11’i terör örgütü mensubu olmak üzere 373 şahıs yakalanmış, 4 bin 784 şahıs ise hududu geçemeden engellenmiştir. Böylelikle 1 Ocak’tan bugüne kadar hudutlarımızdan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 2 bin 485’e, hududu geçemeden engellenen kişi sayısı da 46 bin 305’e yükselmiştir” diye konuştu. Barınma alanlarından kaçan 1 PKK’lı terörist daha teslim oldu Irak’ın kuzeyindeki barınma alanlarından kaçan 1 PKK’lı teröristin daha 4 Nisan’da Habur’daki hudut karakoluna teslim olduğunu hatırlatan Tuğamiral Aktürk, son iki hafta içerisinde yapılan operasyonlarda yaklaşık 45 kilogram uyuşturucu madde ile 7 adet tabancanın ele geçirildiğini söyledi. Tuğamiral Aktürk, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in programına ilişkin de şu bilgileri verdi: "Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesi ile Şanlıurfa’ya giden sayın bakanımız 9 Nisan’da Şanlıurfa Valiliğini ziyaret etmiş, ardından 20’nci Zırhlı Tugay Komutanlığında inceleme ve denetlemelerde bulunmuş ve Mehmetçiklerle iftar yapmış, 10 Nisan’da 20’nci Zırhlı Tugay Komutanlığında bulunan Mehmetçiklerimizle bayramlaşmış, ardından gerçekleştirilen video telekonferansla yurt içinde ve sınır ötesinde görev yapan birlik komutanlarının bayramlarını kutlamıştır. 17 Nisan’da ülkemizin Bujumbura Büyükelçisini kabul eden sayın bakanımız, bugün de (18 Nisan) Savunma Sanayi Başkanlığında gerçekleştirilecek olan ‘İnsanlı Hava Platformları Projesi’ imza törenine katılım sağlayacaktır.” Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı 22 Nisan Pazartesi günü Atina’da yapılacak Son olarak Ankara’da gerçekleştirilen Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı’nın bir sonraki ayağının gelecek hafta Atina’da yapılacağını açıklayan Tuğamiral Aktürk, “Yunanistan ve Türkiye’den heyetlerin katılımıyla Güven Artırıcı Önlemler (GAÖ) Toplantısı, 22 Nisan Pazartesi günü Atina’da yapılacaktır. Ankara’daki toplantıda üzerinde mutabakata varılan Güven Artırıcı Önlemler çerçevesinde Trakya’daki sınır birlik komutanlarının karşılıklı ziyaretleri kapsamında Yunanistan 3’üncü Mekanize Piyade Tugay komutanı tarafından 16-17 Nisan’da Edirne’deki 54’üncü Mekanize Piyade Tugayı’na ziyaret gerçekleştirilmiştir. Bugün ve yarın da 4’üncü Mekanize Piyade Tugay komutanımız tarafından Yunanistan’daki 31’inci Mekanize Piyade Tugayı ziyaret edilmektedir. Karşılıklı olarak gerçekleştirilen bu ziyaretler Güven Artırıcı Önlemler kapsamında 2024 Uygulama Planı’nda mutabık kalınan 16 faaliyetin ilk ikisidir” şeklinde konuştu. Tuğamiral Zeki Aktürk, Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında imzalanan memorandum ile Karabağ bölgesinde ateşkesin kontrolü ve ihlallerin önlenmesi maksadıyla 30 Ocak 2021 tarihinde Ağdam Azerbaycan’da teşkil edilen Türk-Rus Ortak Merkezi’nin görevinin tamamlanmasına yönelik çalışmaların Rusya Federasyonu ve Azerbaycan ile koordineli şekilde devam ettiğini bildirdi. "Ülkemiz uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet etmiş, İsrail’e de bu katliamlarını durdurması için çağrıda bulunmuştur" İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar neticesinde yaklaşık 34 bin Filistinlinin katledildiğine vurgu yapan Tuğamiral Aktürk, “İsrail’in başlattığı bu saldırılar karşısında ülkemiz adaletli ve insani tutumunu sürdürerek vahşetin durdurulması ve bölge geneline sıçramaması adına uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet etmiş, İsrail’e de bu katliamlarını durdurması için çağrıda bulunmuştur. Bölgemizin daha fazla felakete sürüklenmemesi için gereken tüm adımların ivedi bir şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz” açıklamasında bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harbe hazırlığının en üst seviyede tutulması maksadıyla ulusal ve uluslararası eğitim ve tatbikat faaliyetlerine de aralıksız devam edildiğini aktaran Tuğamiral Aktürk, TCG Bandırma ile Almanya Deniz Kuvvetlerine ait FGS Baden Württemberg fırkateynleri arasında ‘geçiş eğitimleri’ icra edilmiş, 15 ve 17 Nisan tarihlerinde hava sahamızda F-16’larımız eşliğinde ABD Hava Kuvvetlerine ait 2 adet B-1B uçağı ile havada yakıt ikmali ve müşterek taarruz kontrolör eğitimleri yapılmıştır” ifadelerini kullandı. Tuğamiral Aktürk, konuşmasına şöyle devam etti: “TCG Nusret müze gemimiz tarafından Türk deniz tarihinin tanıtılması, denizciliğin sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması kapsamında 20 Nisan’da Dikili, 22-23 Nisan’da İzmir, 26 Nisan’da Kuşadası ve 28 Nisan’da Bodrum liman ziyaretleri icra edilecek ve gemi halkımızın ziyaretine açılacaktır. Türkiye-Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100’üncü, Ertuğrul fırkateyninin Japonya seyrinin 134’üncü yıl dönümü kapsamında 8 Nisan’da Foça İzmir’de yapılan uğurlama töreniyle Japonya seyrine başlayan ve 20 ülke, 24 liman ziyareti gerçekleştirecek olan TCG Kınalıada korvetimiz, Cidde Suudi Arabistan liman ziyaretinin ardından 17 Nisan’da Cibuti’ye ulaşmıştır.” “Müşterek harita üretimi konulu iş birliği protokolü imzalanmıştır” Harita Genel Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında müşterek harita üretimi konulu iş birliği protokolü imzalandığını bildiren Tuğamiral Aktürk, “Harita Genel Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında ders kitapları ile eğitim araç gereçlerinde yer alan haritaların temel haritacılık prensiplerine ve milli menfaatlerimize uygun olarak üretilmesini sağlamak, aynı zamanda ‘Kültür ve Gönül Coğrafyası Atlası’nı hazırlamak amacıyla ‘müşterek harita üretimi’ konulu iş birliği protokolü 4 Nisan’da imzalanmıştır” ifadelerini kullandı. “İncirlik üssünün ismi ’10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı’ olarak değiştirilmiştir” İncirlik üssünün isminin değiştirildiğini de açıklayan Aktürk, “Adana İncirlik’te bulunan 10’uncu Tanker Üs Komutanlığı’nın ismi Hava Kuvvetlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda ’10’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı’ olarak değiştirilmiştir” dedi. İran’ın İsrail’e yönelik saldırıları Milli Savunma Bakanlığı kaynakları ise İran’ın İsrail’e saldırı gerçekleştirdiği gece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önleyici bazı tedbirler alıp almadığına yönelik bir soru üzerine şunları söyledi: “Biz Milli Savunma Bakanlığı olarak bölgemizdeki savunma ve güvenlik konularını yakından takip ediyoruz. İlk andan itibaren tüm gelişmeler yakından takip edilmiş, muhtemel gelişmelere yönelik alınabilecek tüm tedbirler alınmıştır ve alınmaya da devam edilmektedir. Bakanımızın da ifade ettiği gibi; ülkemiz bölgemizde meydana gelen krizlerin önlenmesi ve yatıştırılmasında gerek ilgili ülkeler gerekse uluslararası platformlarda vazgeçilmez ve etkin bir aktördür. Türkiye, İsrail’in 7 Ekim’de başlattığı saldırılara karşı tutarlı, insani ve adaletli tutumunu devam ettirmektedir. Bölgesel barışa ve istikrara önem veriyoruz ve bunun için gerekli adımları atıyoruz. Hadiselerin tırmanması olayları bölgesel bir savaşa dönüştürebilir. Ayrıca Gazze’de yaşanan katliamın uluslararası kamuoyunun gözünden kaçırılmaması yönünde hassasiyet gösteriyoruz. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırılarına ve saldırılarının bölge ülkelerine de yansımasından endişe ederek uluslararası toplumu göreve çağırdık. Bölgemizin istikrarını bozacak, küresel çatışmalara neden olacak gelişmelerin yaşanmaması için çabalarımızı sürdürmekteyiz. İtidalli davranarak geniş bir bölgesel çatışmanın kapılarını aralayacak adımlardan kaçınmanın ve bölge ülkelerinde sağduyunun hâkim olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.” ABD uçakları ile İncirlik’te yapılan eğitimler Bakanlık kaynakları, ABD bombardıman uçaklarının geçtiğimiz günlerde İncirlik’te gerçekleştirdiği eğitimlere ilişkin bir soru üzerine, “15-17 Nisan tarihlerinde hava sahamızda F-16’larımız eşliğinde ABD’ye ait B-1B uçaklarıyla havada yakıt ikmali ve Müşterek Taarruz Kontrolör Eğitimleri gerçekleştirilmiştir. ABD uçakları 17 Nisan tarihinde ülkemizden ayrıldılar. Bahse konu eğitimler, ikili anlaşmalar ve müttefiklik kapsamında yılda birkaç kez yapılan eğitimlerdir. Ve icra edilen eğitim de çok daha önceden planlanmış olup, son dönemde bölgemizde meydana gelen gelişmelerle bir ilgisi bulunmamaktadır” yanıtını verdi. Kürecik’teki radar Bakanlık kaynakları, Kürecik’teki NATO radarının İran’ın İsrail’i vurduğu sırada İsrail’e bilgi aktarıp aktarmadığı yönündeki sorular üzerine, “Kürecik radarı tamamen ulusal güvenliğimiz gereği kurulmuş olup, NATO müttefiki ülkelerin korunmasını amaçlamaktadır. Bu radar sisteminden elde edilen bilgiler NATO prosedürleri çerçevesinde müttefiklerle paylaşılmakta, NATO müttefiki olmayan ülkelerle paylaşımı söz konusu değildir” cevabını verdi. Irak’ın kuzeyinde devam eden operasyonlar Bakanlık kaynakları, son günlerde Irak’ın kuzeyinde etkisiz hale getirilen terörist sayısında artış olmasına dikkat çeken sorulara yönelik olarak, “Bölgede operasyonlarımız 7/24 hız kesmeden devam ediyor. Daha önce de sayın cumhurbaşkanımızın ve sayın bakanımızın ifade ettikleri gibi Pençe-Kilit’te kilit bu yaz kapanacak. Ve bu kilit kapanırken hangi prensipler doğrultusunda çalışacağımızı bakanımız açıkladı. Öngörülemez, alışılmadık, PKK’nın reaksiyon gösteremeyeceği şekilde süratli operasyonlar devam ettirilecek” ifadelerini kullandı. Yunanistan’ın deniz parkı ilan etme girişimi ve Güven Artırıcı Önlemler toplantıları Bakanlık kaynakları, gazetecilerin “Yunanistan’ın deniz parkı ilan etme girişimi ve Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı”na ilişkin sorularına şu cevabı verdi: “Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından 8 Nisan 2024 tarihinde Ege Denizi ve İyon Denizi’nde iki büyük deniz parkı ilan edileceği duyurulmuştur. İlan edilmesi planlanan parklar hakkında Dışişleri Bakanlığımız diplomatik olarak gerekli girişimlerde bulunmuş, EGAYDAAK’lar üzerindeki tek taraflı fiilî durumların kabul edilmeyeceğini ve herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağını ifade etmiştir. Bakanlık olarak Ege Denizi’nde hak, alaka ve menfaatlerimizi korumak ve Yunanistan’ın tek taraflı statü oluşturma çabalarını engellemek maksadıyla teyakkuz halinde bulunmaktayız. 22 Nisan’da Atina’da gerçekleştirilecek Güven Artırıcı Önlemler (GAÖ) Toplantısı’nda 2024 yılı GAÖ Uygulama Planı gözden geçirilecek ve 2025 yılı Uygulama Planı’nda yer alabilecek faaliyetlere ilişkin teklifler görüşülecektir.”