SAĞLIK - 31 Mayıs 2017 Çarşamba 14:33

"MS, korkulacak ve endişelenecek bir hastalık değil”

A
A
A
"MS, korkulacak ve endişelenecek bir hastalık değil”

Doç. Dr. Murat Terzi, MS'in korkulacak ve endişelenecek bir hastalık olmadığını belirterek, "Erken dönemde tanısı konulduğunda, erken dönemde tedavisi planlandığında ve hastalık belirli aralıkla kontrol edildiğinde hastalık, iyi seyir gösterebiliyor. MS tedavisinde yeni bir çağa giriyoruz" dedi.

Dünya MS günü, bu yıl 'MS'li yaşam' sloganıyla küresel dayanışma ve geleceğe yönelik umutlarla kutlanıyor. Uluslararası Multipl Skleroz (MS) Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl Mayıs ayının son haftası çeşitli etkinliklerle gündeme taşınıyor. MS üzerine uzun yıllara dayanan deneyime sahip olan ilaç firması Merck, MS'ten etkilenen herkes için farkındalık oluşturmak ve bilgi paylaşmak için İstanbul'da toplantı düzenledi. Toplantıda MS hastalığı ile ilgili bilgiler paylaşıldı. Toplantıya 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Terzi, sosyal medya üzerinden görüntülü olarak Merck MEA Bölgesi Nöroloji Tedavi Alanı Başkanı Nazih Ammoury ve Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer katıldı.
Doç. Dr. Murat Terzi, "MS alanındaki en umut verici gelişme, son 10 yıl içerisinde yapılan araştırma ve geliştirme çalışmalarının son derece artmış olmasıdır. MS tedavi yönetimi, özellikle hastalığın ciddiyeti ve varolan tedavilere cevap kriterlerinin artması ile beraber yeni tanı, tedavi ve takip kriterlerinin gelişmesi ile son birkaç yıl içinde çok hızlı bir gelişim gösterdi. Bu çok heyecan verici bir durum, çünkü 1993 yılından önce MS için onaylanmış hiçbir tedavi bulunmamaktaydı; ancak bugün diğer ilaçlara ek olarak 7 enjeksiyonluk ilaca, 4 oral ilaca ve birden fazla damar yolundan uygulanan ilaca sahibiz. MS tedavisi ile ilgili çalışma ve araştırmalar hızla devam ederken bu hastalığın tedavisinde yeni bir çağa giriyoruz. Merck geçtiğimiz 20 yıl içinde MS alanındaki en temel tedavilerden birini geliştirerek MS'li kişilerin hayatında önemli rol oynadı. Şu anda; daha kısa sürelerde, daha kolay uygulanan ve daha etkili yeni bir tedavi modeli üzerinde çalışıyoruz. Türkiye'den hem bizim hem de diğer bazı merkezlerin yer aldığı bazı araştırmalarda bu tedaviyi uygulama fırsatı bulduk ve bazı deneyimler kazandık. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak diğer ilaç gelişmelerinde olduğu gibi bu tedavi uygulamasını da yakın zamanda daha fazla hastamızda uygulayacağımız düşüncesindeyim" ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Terzi, MS'in korkulacak ve endişelenecek bir hastalık olmadığını, erken dönemde tanısı konulduğunda, tedavisi planlandığında ve belirli aralıklarla takip edildiğinde kontrol altında tutulduğunu vurgulayarak "Hastalarımız yıllar geçse de herhangi bir özürlülük olmadan, herhangi problem olmadan hayatlarına devam edebiliyorlar. Yeter ki bizimle olan ilişkisini kesmesinler, nöroloji uzmanlarına ve MS merkezlerinde takiplerine devam ettirsinler" dedi.

"Daha çok kadınlarda görülüyor"
MS'in beyin ve omurilik hastalığı olduğunu belirten Doç. Dr. Terzi, "Hem beyni hem de omuriliği tutan ve bağışıklık sisteminin işin içinde olduğu bir hastalık. Vücudun bağışık sistemi, beyin hücrelerini bir yabancıymış gibi algılayıp ve bunlara saldırıyor, beyinde plak dediğimiz hasarlı bölgeler oluyor. Genellikle 20 ile 40 yaş aralığında görüyoruz. Daha çok kadınlarda görülüyor. 3 kadında görülüyorsa 1 erkek hastada görülen hastalık" şeklinde konuştu.
Hastalığın belirtileri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Terzi, "Genç hasta grubunda özellikle ilk görme kaybı, çift görme, dengesizlik, kol ve bacak güçsüzlüğü, yürüme zorluğu, ellerde ve ayaklarda uyuşma gibi şikayetler gibi ilk gördüğümüz şikayetler. Hastalık seyri içinde yorgunluk, idrar kaçırma ve cinsel fonksiyon bozukluğu gibi şikayetler de görebiliyoruz. Bu şikayetler ile gelen hastalarda tanısını erken dönemde koymayı önemsiyoruz. Hastaları muayene ediyoruz, daha sonra MR istiyoruz. Beyin ve omurilikte MS'e ait plaklar, lezyonlar ve hasar var mı? Bunları görüyoruz. Kan tahlilleri yapıyoruz. Beyin omurilik sıvısı analizi yapabiliyoruz ve hastaya tanı koyuyoruz. Tanı koyduktan sonra da erken dönemde tedavi planlıyoruz" diye konuştu.

"3 türlü tedavimiz var"
Hastalığın 3 türlü tedavisinin bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Terzi, "Bir tanesi atak tedavisi. Hastanın var olan şikayetlerini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Hastanın şikayetini ortadan kaldırdıktan sonra hastaya tekrar atak gelmesin, tekrar özürlü olmasın ve hastanın yeni bir problemi olmasın diye hastaya vücudun bağışıklık sistemine koruyucu olarak bazen cilt altına yapılan ilaçlar bazen ağızdan verdiğimiz ilaçlar bazen de damar yoluyla belli aralıklarla uyguladığımız ilaçlar veriyoruz. Hastalarımız belli aralıklarla takip ediyoruz. Yorgunluk idrar kaçırma, stres, cinsel fonksiyon bozuklukları varsa bunlar yönelik tedavilerimiz uyguluyoruz" açıklamasında bulundu.

"Akdeniz tipi beslenme ve aktif yaşam MS'i olumlu etkiliyor"
Hastalığın genetik olduğunu söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Doç. Dr. Terzi, "10 aileden bir tanesinde MS hastalığı görüyoruz. Bir genetik yatkınlık olmakla birlikte MS'in genetik bir hastalık olduğunu söylemek mümkün değil. Kesin bir genetik hastalık değil. MS hastalığına sebep olan pek çok faktör var. Hafif genetik yatkınlık, çevresel bazı faktörler, D vitamin eksikliği, stres, travma, havadaki bir mikrop bu hastalığı tetikleyebiliyor. MS hastalığı bulaşıcı bir hastalık değil. Evlenebilinir ve çocuk sahibi olabilinir. Günlük işlerinde ne yapmak istiyorlar onu yapabilirler. Bu hastalarımız özellikle ağır spor yapmamalıdır. Yürüyüş, yüzme gibi hafif egzersizler yapabilirler. Akdeniz tipi mutfak beslenme alışkanlığını öneriyoruz. Sebze ve meyve ağırlıklı beslenmelerini, çok tuz tüketmemelerini ve çok yağlı yememelerini öneriyoruz. Bol bol su tüketmelerini istiyoruz" şeklinde konuştu.

Türkiye'de 30 binin üzerinde MS hastası bulunuyor
Toplantıya katılan Şehram Zayer ise "Firmamız önümüzdeki sene 350'nci yılını kutlayacak. Bu zaman zarfında hastalarımıza yenilikçi tedaviler sunmak istedik. Çalışmalarımız, hastalarımızın karşılanmamış tıbbi ihtiyaçlarına katkıda bulunmak ve tedaviler sağlayabilmek. MS hastalarına baktığımız zaman Türkiye'de 30 binin üzerinde bir popülasyondan bahsediyoruz. Yaklaşık 22 bini tedavi alabiliyor ve günlük hayatlarına devam ediyorlar. MS tedavisi bizim için çok önemli. Şuanda daha fazla nasıl tedavi seçenekleri sağlarız durumu bizim için önemlidir. Bunun üzerine ciddi çalışmalarımız devam ediyor" dedi.

Dünyada 2,3 milyon MS'li var
Sosyal medya üzerinden görüntülü olarak toplantıya bağlanan Nazih Ammoury ise, "MS için yeni tedavi seçeneklerine yönelik çabalarımız sürüyor. Bireylerde engelliliğe neden olabilen multipl skleroz hastalığıyla mücadeleye yönelik tedaviler geliştirmek için çalışıyoruz. Ataklar ve iyileşmelerle seyreden MS için çoklu terapiler mevcut olsa da, etkililik ve güvenilirliğe odaklanmaya ve güvenilirliğe, kolaylığa eğilmeye devam edecek, önemli karşılanmamış tıbbi ihtiyaçlar bulunuyor. MS, genç erişkinlerde engelliğe neden olabilen en sık 2'nci nedendir. Bir dizi öngörülemeyen nörolojik semptomlara neden olan ve tüm dünyada 2,3 milyon kişiyi etkileyen, kronik bir hastalıktır. Merck, MS tedavisinde uzun süreli bir tecrübeye sahip olup ataklar ve iyileşmelerle seyreden MS için yeni bir tedavi seçeneğinin geliştirilmesi üzerinde çalışmaktadır" şeklinde konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Bu proje geleceğin hafızlarını yetiştiriyor: 11 bin 300 öğrenci icazetnamelerini aldı Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığınca 2014’den beri yürütülen “Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi” çerçevesinde icazetnamelerine kavuşan hafız sayısı 11 bin 300 oldu. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, 177 okulda yürütülen projeyle 20 bine yakın öğrencinin hafızlık eğitimi aldığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü iş birliği çerçevesinde yürütülen "Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi" çerçevesinde 2014-2015 Eğitim ve Öğretim yılından itibaren 11 bin 300 öğrenci icazetnamelerini aldı. Başiskele ilçesi Yeşilyurt Mahallesindeki Türkiye Yüzyılı Gençlik Merkezi’nde düzenlenen programda; Müzhebbibe Fatma Aydın İmam Hatip Ortaokulu ile Kuran Kursu’nda hafızlık eğitimimi başarıyla tamamlayan 19 öğrenci daha icazetnamelerini aldı. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın katılımıyla gerçekleştirilen organizasyonda aileleri, yakınları ve öğretmenleri hafızların heyecanlarına eşlik etti. “11 bin 300 hafız yetişmiştir” Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz, “İmam Hatip Okullarımız ile birlikte Kur’an kurslarımızın hafızlık süreci, Milli Eğim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığıyla müşterek başlayan projedir. Bu güne kadar 11 bin 300 hafız yetişmiştir. Bizim hafızlık geleneğimizde eskiden öğrencilerimiz 5’inci sınıfı bitirir, 2- 3 yıl da hafızlığa giderdi. Sonra yaşları büyüdüğü için kendi arkadaşları ile okula devam edemez, daha küçük yaşlardaki öğrencilerle okurdu. Öğrenci, liseye devam ederken zorlanır ve maalesef birçok hafızımız üniversiteye devam edemezdi. Ama bu sistemle birlikte öğrencilerimiz hafızlıkta akademi öğrenmelerine geri kalmadan, sosyal ortamdan, okul ortamından uzak kalmasın diye Kur’an kursu ile iş birliği haline girdik. Dolayısıyla okulla beraber bu sistemi yürüten 177 okul bulunuyor. 20 bine yakın öğrencimizde hafızlık eğitimi almaktadır. Maksadımız okullarımızda fen bilimleri, sosyal bilimler ve temel İslam bilimlerinde olan hafızlık eğitimini aynı çatı altına almaktır" ifadelerini kullandı. "Hafızlık bütün dünyevi unvanları üzerindedir" Hafızlığın yeryüzünde bir insana nasip olabilecek en güzel derce olduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Hafızlık bütün dünyevi unvanları üzerindedir. Hafızlık ile diğer ilimleri birleştirmek gerekiyor. Dini ilimler ve din dışı ilimler diye bir tasnif yok. Tefsir, hadis, fıkıh, kelam, bu ilimler ne kadar dini ise matematik, astronomi, tıp ile tabii bilimler dediğimiz ilimler de dini ilimdir. O ilimlerde zirvede olan alimlere baktığımız zaman, küçük yaşlarda hafız olduklarını görüyoruz. Örneğin İbni Sina 11 yaşında olmuş. Sadece ulumu İslamiye de değil tabii ilimlerde de kendisini çok iyi yetiştirmiş. Kanun Fıt Tıb isimli altı ciltlik kitap yazmış ve altı asır Avrupa okullarında, üniversitelerinde, ders kitabı olarak okutulmuş. Matematikte, kimyada, fizikte, astronomide pek çok alim önce Kuran’ı öğrenmişler, onun üzerine diğer ilimleri elde etmişler. Milli Eğitim Bakanlığımızın ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın ortak yürüttüğümüz bu proje ile örneklerini gördüğümüz yavrularımız, kardeşlerimiz, 11 bin hafızımız bu okullardan mezun oldu. Onlarda geçmiş alimlerimizin yolunu devam ettirmelerini bekliyoruz. Farklı ilimlerle ilgili kitap ve makale, Allah’ın kitabını daha iyi anlayayım niyetiyle okunursa, her okunan cümlede harcanan zaman nafile ibadet etmiş kadar değerli olur” diye konuştu. “Meal çalışması yapıyoruz” Diyanet İşleri Başkanlığı olarak gök ayetlerinin meali konusunda çalışma yürüttüklerini söyleyen Erbaş, “100 civarında ayet var, meal çalışması yapıyoruz. Çeşitli alanlardan hocalarımız, ayetlerin konusuna göre uzmanları ile istişare yaparak o ayeti en güzel şekilde anlamaya çalışıyorlar. Hafızlarımızdan inşallah çok şeyler bekliyoruz. Onlar Kuran’ın hafızı Kuran’da onların hafızı. ‘Şüphesiz Kuran’ı biz indirdik ve onun muhafızı biziz buyuruyor’ Rabbimiz. Kim eliyle, Hafızlarımız eliyle. Onların zihinleri vesilesiyle Cenabıhak Kuran’ı koruyor. Kur’an’da hafızlarımızı koruyor” ifadelerini kullandı. Programa Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın yanı sıra; Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Görmez, Başiskele Belediye Başkanı Mehmet Yasin Özlü, imamlar, müezzinler ve vatandaşlar katıldı. Programın sonunda Kuranı Kerim tilaveti ve dua edildi.