GÜNDEM - 20 Mayıs 2015 Çarşamba 12:08

Mutluluk oyunuyla iki kanseri yendi

A
A
A
Mutluluk oyunuyla iki kanseri yendi

İzmirli bankacı Hepşen Özdemir, kariyerinin zirvesindeyken yakalandığı meme ve beyin kanserlerini, azmi, sevenlerinin desteği, çiçekleri, hayatı boyunca okuduğu kitaplardan not aldığı sözler ve mutluluk oyunuyla yendi.

İzmir’de bir bankada kariyerinin zirvesindeyken kanserle tanışan Hepşen Özdemir, kansere karşı verdiği mücadele ile hastalara örnek oldu. İlk olarak meme kanserine yakalanan Özdemir, hayata küsmek yerine, “Hastalık hoşgeldin ama lütfen misafirliğin kısa sürsün” diyerek yaşama sarıldı. Öyle ki, saç ve kaşlarını döken kemoterapiye inat renkli renkli peruklar takarak pozitifliği elden bırakmadı. Sağ memesi alındıktan bir yıl sonra hastalık beynine sıçradı. Ama o yine mutluluk oyununu bırakmadı. Riskli beyin ameliyatının ardından kendisini odasında bekleyen yakınlarına, “Herkes iyi değil mi” diyerek kahkahaya boğdu. Neşesi, azmiyle iki kanseri de yenmeyi başaran Özdemir, şimdi çiçeklerin pozitif enerjisini de kullandığı Kişisel Gelişim Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nde insanlara sağlıklı ve mutlu olmanın yollarını anlatıyor.

“10 DAKİKAYA DÖNECEĞİM”
2012 yılında sağ memesinde şişlik ve morarma oluşmasıyla doktora başvuran bir bankanın pazarlama müdürü Hepşen Özdemir, bankadaki arkadaşlarına, “Bir tetkik için 10 dakikalığına çıkıyorum” deyip, sonucu öğrenmeye gitti. Çok severek çalıştığı bankasına uzun süre dönemeyeceğinden habersiz olan Hepşen Özdemir, hastanede acı gerçeği öğrendi. İlk anda şaşkınlık yaşasa da mutluluk oyunu oynayarak ve hayata küsmeyerek iki kanseri birden yendi. Yaşadığı onca sıkıntıya rağmen ayakları üzerinde dimdik durmayı başaran Hepşen Özdemir, Alsancak’ta Aura Kişisel Gelişim Eğitim ve Danışmanlık Merkezi kurdu. Aynı zamanda çok sevdiği bankasının çalışanlarına farklı illere giderek, kişisel gelişim eğitimleri veriyor.

“BU BANA GELDİ VE GELİŞ SEBEBİ VAR”
Meme kanserine yakalandığında hayata küsmek yerine daha sıkı sarılan Özdemir, şöyle konuştu: “Kendimi çok sağlıklı hissettiğim bir dönemde zuhur eti. Bir beze olduğundan şüphe ettim. İşyerinden çıktım, ‘Bir 10 dakika kontrole gidiyorum, geleceğim’ dedim. Fakat dönüşü biraz uzun oldu. Sonra lenflerde de olduğu tespit edildi ve üçüncü evre dendi. Önce bir kemoterapi, onun akabinde ameliyat ve radyoterapi diye bir planlama yaptı doktor. İlk öğrendiğim an yıkıldım mı? Hayır yıkılmadım. Önce bir şaşırdım, hani ‘kendimi çok sağlıklı hissediyorum, neden böyle bir şey oldu’ diye. Ama ardından ‘bu bana geldi ve bir geliş sebebi var’ diye düşündüm. Ve dedim ki ‘misafir olarak geldi, hoşgeldin evet seni kabul ediyorum. Ama lütfen misafirliğin kısa sürsün çok da kalıcı olma’ diye konuştum kendisiyle.”

“RENKLİ RENKLİ PERUKLAR ALDIM”
Kendini sürekli motive ederek yoluna devam ettiğini, yaşadıklarını hiçbir zaman dert etmediğini aktaran Özdemir, şunları söyledi: “Beni çok fazla üzmedi, yıpratmadı. Yoluma, bardağın dolu tarafını görerek devam ettim. Çevremi ben ayakta tutmaya çalıştım daha ziyade, onları motive etmeye çalıştım. Çünkü onları motive ettikçe onların yükselen enerjileri tekrar beni geri besleyecekti bundan emindim. Sonra ameliyat oldum, 8 kür aldım. Bu arada tabi saçlarım, kirpiklerim, kaşlarım her şeyim döküldü. Vücudumda fiziksel olarak değişiklik oldu. Bunları hiçbir zaman dert etmedim. Tam tersi buna hayatın başka bir yönü olarak baktım ve bunu nasıl eğlenceli hale çevirebilirim dedim. Evet peruk takmam gerekiyordu, önce saçlarımı kazıttım. ‘Bu halimle nasıl oluyorum’ dedim. Kendimi öyle kabullendim. Renkli renkli peruklar aldım, kısalı uzunlu. Hayatın farklı yönlerini göreyim dedim. İyileşme süreci içerisinde hep pozitif şeyler aradım ve buldum, çıkardım”

“ÇİÇEKLERLE TERAPİ YAPTIM”
İyileşme sürecinde kendisine iyi gelen en büyük şeyin çiçekler olduğunu anlatan Özdemir, sözlerine şöyle devam etti: “Çiçeklerle terapi yapmaya başladım. Onları gördüğüm zaman acayip mutlu oluyordum. Onları diktiğim zaman, onların büyüdüğünü, çiçek açtığını gördüğüm zaman çok mutlu oluyordum. Onlarla konuşmaya başladım, onlar benle konuşmaya başladılar. Onlardaki o yaşam enerjisini gördüğüm zaman ‘evet’ dedim. Nasıl ki onlar önce soluyorlar, besledikçe, su verdikçe, ilgi gösterdikçe tekrar ayağa kalkıyorlar. Küçücük bir filizden yeri geliyor koskocaman ağaca dönüşüyorlar. İşte o an dedim ki farkındalık denen şey bu ve ben artık farkındalık sahibi olmak istiyorum. Sonra bunu da başka insanlara aktarmak istiyorum diye kendime ilke edindim.”

ÇİÇEK ATÖLYESİYLE DANIŞMANLIK MERKEZİ KURDU
Hobi olarak çiçeklerle ilgilenmeye önce balkonunda başlayan ardından bunu mesleği haline getiren Özdemir, çiçeklerle yaptığı terapiyi sorunları olan herkesle paylaşmak istedi. "İnsanlığa nasıl yardımcı olabilirim” cümlesinden yola çıkarak bir bölümü çiçek atölyesi olan Kişisel Gelişim Eğitim ve Danışmanlık Birimi kuran Özdemir, “Yaş gurubu her ne olursa olsun gelen kişiler oturuyorlar dertleşiyoruz, sohbet ortamı gibi. Öncelikle zaten çiçeklerin içerisinden geçip geldikleri için zaten çiçeklerin enerjilerini farkında olmasalar da üzerlerine çekiyorlar ve bir rahatlama geliyor. O rahatlama içerisinde sohbete başlıyoruz. Önce dinliyorum, sonra onların neye ihtiyacı olduğunu tabii ki yaşanmış tecrübelerden de yola çıkarak aslında dert ettikleri şeyin çok da dert edilmemesi gerektiğini veya bunun nasıl çözülmesi gerektiği yolunda dönüşümü nasıl yapacaklarını kendilerine sunuyorum” diye konuştu.

Bir yıl boyunca tedavisini alan ve tam tedavisi bitmişken her şey yolunda giderken ikinci kez kansere yakalanan Özdemir, başına gelenlerin bir sebebi olduğunu, ‘tekrar mı aynı yollardan geçeceğim’ diye düşünmediğini ve hiçbir olumsuzluğa kapılmadığını ifade etti.
Bu defa beyninde nükseden kanserli kitle ile konuşma mekanizması kilitlenen, bütün vücut fonksiyonları kapanan Hepşen Özdemir, yeniden savaşa başladı. Kendisini hastanede bulan ve doktorların ‘herşeye hazır olun’ diye girdiği ameliyattan gülerek çıkan Özdemir, “Tık çıkmadan bekliyorlar ve ben şunu söyledim; ‘Herkes iyi mi?’ Orada büyük bir rahatlama, büyük bir ‘oh ve çok şükür’ dediklerini hatırlıyorum. Kimi gözyaşlarına boğuldu. O bambaşka hayata geri dönüştü. Güzel bir andı benim için ve hayat tekrar başladı. Milat oldu. Bu olayı yaşadığımda 41 yaşımdaydım, 43 yaşında ben tekrar doğdum dedim. Çünkü doğum tarihimde ben hastanedeydim” ifadelerini kullandı.

KENDİNİZİ MEŞGUL EDECEK BİRŞEY BULUN
Hastalığı sırasında eşi, ailesi, kızları ve çalışma arkadaşlarının her zaman yanında olduğunu anlatan Özdemir, şunları söyledi: “İnsanların mutlaka kendilerini meşgul edecek bir şeyleri olması gerekiyor. Kendilerinin üretken olduğunu hiçbir zaman unutmamaları gerekiyor. Evet bir çok insan diyebilir ki ‘benim bunu yapmaya halim bile olmuyor.’ Ama bunu zorlamaları gerekiyor. Evet kanser sağlıklı hücreleri öldüren bir hastalık, fakat bunun başınıza gelmiş olması tekrar o hücrelerinizin yenilenmeyeceği anlamına gelmiyor. Durum her ne olursa olsun sizin önce iyileşme fikrini zihninizde başlatmanız gerekiyor. ‘Ben bunu yeneceğim, yenebilirim. Ben daha kuvvetliyim’ demelisiniz. Dolayısıyla o gücü kendinizde hissettiğiniz zaman, varlığını kabul ettiğiniz zaman, evet siz onu yeniyorsunuz. Kanser olsun başka bir hastalık olsun, fiziksel olsun ruhsal olsun yine fark etmiyor.

İlla hasta olmanız gerekmiyor, hayatınızın her noktası, her olumsuz anı için mutlaka ve mutlaka önce düşünce yapılarını değiştirmeleri gerekiyor. Kendilerinin sevdiği bir şey vardır. Bunu ister hobi edinirler ister meslek edinirler. Fakat kendilerini bir şekilde faydalı hissetmeleri gerekiyor. Yani ‘Ben hastayım, köşeme çekileyim, oturayım. Birileri de bana ihtimam etsin’, hayır sadece bu değil. Siz de çaba sarfetmelisiniz, mücadele etmelisiniz ve bunu yaparken de kendinize iyi gelen şeyi bulmalısınız. Bunu aramaları gerekiyor. Yani sürekli sorunları, olumsuzlukları düşünmek hiçbir zaman insanları çıkışa götürmez. Tabii ki herkes hayatında birçok sıkıntı, dert, tasa olduğunu düşünüyor ama gerçekten bunlara dikkatlice yani siz çemberin içindesiniz çemberin dışına bir bakın bakalım onlar gerçekten sorun mu? Değil aslında.”

KİTAPLARDAN NOT ETTİĞİ SÖZLERE TUTUNDU
Yaşamı boyunca okuduğu kişisel gelişim kitaplarından çok sevdiği sözleri bir kenara not eden ve hastalığında kitaplardan öğrendiklerini hayata geçirdiğini anlatan Hepşen Özdemir, şunları söyledi: “Yaşamım boyunca hep kişisel gelişim kitaplarına bir düşkünlüğüm vardı. İçlerinden mutlaka bir kelime bir cümle alır, hep bir kenara koyardım. Bunu da hayatımın belirli dönemlerinde kullanırdım. Nitekim bu yaşadığım iki yıllık tedavi sürecinde bana en büyük desteği verdi. Motivasyonumu onlar sayesinde sağladım ve bunu da insanlarla paylaşmaya yöneldim. Bunların içerisinde beni çok etkileyen ve daha da yukarıya taşıyan Şems’in bir sözü oldu. Tam olarak ifade edemeyebilirim ama diyor ki, ‘ah vah edip niye bu benim başıma geldi, dünyam alt üst oldu deme.

Nereden bilebilirsin ki dünyanın altının üstünden daha güzel olmadığını. Dolayısıyla bana dışarıdan bakan birisi, başıma bu olayların geldiğini bilen birisi ‘dünyası alt üst olmuş’ der. Ama ‘hayır’ ben diyorum ki, altı üstünden daha güzelmiş. Şu an geldiğim bu noktada, inanın şu yaşadıklarım evet altı çok güzel. Üsttekiler her şey yüzeysel. Hiç kimse bunu temenni etmez. Allah herkese sağlık afiyet versin. Ben inançlı bir insanım ve her zaman şükrettim onun ismiyle hareket ettim. En büyük desteği gücü o verdi. Onun verdiği nefes sayısını kimse bilemez. Ama bunları yaşatıyorsa, gösteriyorsa ki doğru yolda olduğuma inanıyorum inancım kat ve kat artıyor. İyi ki başıma geldi diye hastalığı kimse temenni etmez ama iyi ki bunları yaşamışım ve ben bu olgunluğa eriştim.

“O BARDAĞIN DOLU TARAFINI GÖRDÜ”
Moralin hastalıkların tedavisinde çok önemli bir rol oynadığını belirten Prof.Dr Serdar Saydam, Özdemir’in iki kanserinden de vücudunda hiçbir iz kalmadığını söyledi. Özdemir’in hayata çok pozitif baktığını anlatan Dr. Saydam, “O bardağın dolu tarafını görüyor. Birçok hasta ise bunu başaramıyor. ‘Hastalığım ya şöyle olursa, böyle olursa’ diyerek bardağın boş tarafını görür. Böyle düşünerek de hayat kalitelerini düşürüyorlar” diye konuştu.

MİHRAP DÜZÖZ - SİNAN YENİÇERİ 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep’te esrarengiz patlama sesi korku ve paniğe neden oldu Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Bölgede yaşayan vatandaşları tedirgin eden patlama sesi ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatılırken boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durulduğu öğrenildi. Olay, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Suriye sınır hattındaki kırsal mahallelerde meydana geldi. İddiaya göre, özellikle bölgedeki kırsal Gökçeli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar bir anda çok yüksek bir patlama sesi duydu. Duydukları sesle korku ve panik yaşayan vatandaşlar 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarda bulundu. İhbar üzerine sesin duyulduğu bölgelere jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Ölen ya da yaralanan kimsenin olmadığı olay sonrası patlama sesinin kaynağı ile ilgili geniş çaplı inceleme başlatıldı. Olayla ilgili çalışma yapan ekiplerin boş araziye havan mermisi düşmüş olabileceği ihtimali üzerinde durduğu öğrenildi. Korku ve panik yaşayan vatandaşlar o anları anlattı Yaşadıkları korku ve paniği anlatan Çapan Köse ve Adil Yılmaz isimli vatandaşlar, önce kısa süreli keskin bir ışık gördüklerini sonrasında ise şiddetli bir patlama sesiyle irkildiklerini söyledi. Vatandaşlar, Suriye’ye yakın olduklarını ve oradan bir şey düşme ihtimalinin akıllarına geldiğini de ifade etti. Konu ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
Ankara Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" sergisi Kültür Bakanlığı desteğiyle açıldı Gazeteci Hande Fırat’ın "Devriamber" isimli resim ve heykel sergisi Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ile Cumhuriyet Müzesi bünyesinde yer alan Sığınak Kültür Sanat’ta açıldı. Gazeteci Hande Fırat’ın “Devriamber” isimli sergisinin açılışı Ankara’da gerçekleştirildi. Sergiye, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Dışişleri Bakanı Başdanışmanı Nuh Yılmaz, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Demirören Oktay ve çok sayıda davetli katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise serginin açılışı için mesaj gönderdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajını serginin açılışında gazeteci Hande Fırat okudu. Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Basın ve sanat dünyamızın değerli temsilcileri, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Nazik davetiniz için teşekkür ediyorum. Basınımızın önemli isimlerinden Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sayın Hande Fırat’ın kendi ifadesiyle ’çınarlarını kaybedip kendileri çınara dönen kadınların hikayesini’ anlattığı resim ve heykel sergisinin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Başarılı gazeteci kimliğinin yanı sıra, bu sergi vesilesiyle sanatçı yönünü de öğrenme fırsatı bulduğumuz Sayın Hande Fırat’ı tebrik ediyor, kendisine hem meslek hem de sanat hayatında muvaffakiyetler diliyorum. Sizlerin şahsında basın ve sanat camiamızın tüm mensuplarını, sergiye ilgi gösteren tüm sanatseverleri bir kez daha yürekten selamlıyorum” ifadelerine yer verildi. "Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" Fırat, serginin açılışı için Kültür ve Turizm Bakanlığının tüm personeline ve sergiyi açarken kendisine destek olan arkadaşlarına teşekkür etti. Hande Fırat, "Bu sergi, babalarını kaybeden tüm kız çocukları, tüm erkek çocukları ama özellikle kız çocuklarına atfen yapılmıştır. Bu sergi annemle, kızıma ithaf ediliyor" dedi. Devrialem sergisinin farklı bir anlamı olduğunu belirten Bakan Ersoy, "Bir toplumun zenginliği, kültür ve sanatının derinliği ile ölçülüyor. Kültür ve sanat toplumda ne kadar yerleştiyse, toplumda ne kadar kabul gördüyse, o toplumda kültür ve sanat ne kadar iyi üretilebiliyorsa aslında toplum o derece zengin algılanıyor. O açıdan da biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak kültür ve sanatı her yönüyle desteklemeyi görev addediyoruz. Sadece sanat üretimi değil, vatandaşlarımızın kültür ve sanata rahat erişimi de çok çok önemli" şeklinde konuştu. Kültür Yolu Festivalleri ile vatandaşların kültür ve sanata rahat ve kolay erişmesini amaçladıklarını belirten Ersoy, "Vatandaşın sanata erişimi yeterli değil. O yüzden kültür ve sanat üretimini artırmak istiyoruz. Kültür sanatın toplumun sadece bir kesiminin ilgilendiği bir etkinlik olmasının dışına çıkmasını, toplumun her kesimlerinin eriştiği bir alan olması için çabalıyoruz. Bu sergide anlamlı bulduğumuz, toplumda bilinirliği yüksek, toplumda yer etmiş kişilerin kültür sanat üretimindeki katkıları, kültür ve sanat üretiminde pay sahibi olmaları aslında sanatın popülaritesini artırıyor" ifadelerini kullandı. Serginin anlamının önemli olduğunu belirten Bakan Ersoy, “Serginizin anlamı da çok önemli. Ben de babamı kaybettim ama sizin gibi genç yaşta kaybetmedim. Genç kızlarımızın 18 yaşına girmeden önce babalarını kaybetmesinin nasıl bir duygu olduğunu, nasıl omuzlara yük getirdiğini kısmen de olsa anlayabiliyorum” diye konuştu. Sergide, tuval üzerine çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan tablo ve heykellerden oluşan 40 eser sergileniyor. Sergi 25 Mayıs’a kadar açık olacak.
Bayburt Bayburt’ta 4 kişinin yaralandığı trafik kazası güvenlik kamerasına yansıdı Bayburt’ta iki otomobilin çarpıştığı ve 4 kişinin yaralandığı trafik kazası, güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, Bayburt merkez Tuzcuzade Mahallesi, Sıla Kent Konutları önünde meydana geldi. Kazada ikisi sürücü olmak üzere toplam 4 kişi yaralandı. Camları, aynaları paramparça olan, kaput kısmı tamamen hurdaya dönen iki aracın karıştığı kaza ise etrafta bulunan iş yeri güvenlik kameralarına yansıdı. Bayburt merkez Köprülü Kavşak yönüne seyir halinde bulunan 69 AG 003 plakalı otomobil, şehir merkezi istikametine gelen 69 AS 030 plakalı otomobile dönüş yaptığı esnada çarptı. Çarpmanın etkisiyle yoldan çıkan otomobil etrafta marketin, evlerin bulunduğu yola devrildi. 69 AS 030 plakalı otomobil içerisinde bulunan 1’i sürücü 3 kişi, 69 AG 003 plakalı otomobildeki sürücü yaralandı. Market çalışanlarının ve etraftan geçen vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Devrilen otomobilde sıkışan bir kişi ve diğer 2 yaralı araçtan çıkarıldı, sağlık ekiplerince yaralılara ilk müdahaleleri olay yerinde yapıldı. Yaralılar ambulanslarla Bayburt Devlet Hastanesine tedavileri yapılmak üzere götürüldü. Hurdaya dönen otomobil, olay yerine çağrılan çekici yardımıyla yoldan kaldırıldı. İş yeri güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaydedilen görüntülerde, anayoldan gelen 69 AG 003 plakalı kırmızı aracın, hatalı dönüş yapan 69 AS 030 plakalı araca sert bir şekilde çarptığı görüldü.
Erzincan Erzincan’da tarım bölümü öğrencileri hem öğreniyor, hem üretiyor Erzincan’da meslek lisesi öğrencileri okulun bahçesindeki serada fide yetiştiriciliği yaparak hem öğreniyor hem de ekonomiye katkı sunuyor. Tarım bölümü öğrencileri, serada teorik eğitimlerini uygulama fırsatı buluyor. Erzincan İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün destekleri ile kurulan seralarda sebze fidesi üretim faaliyeti 2020 yılında başlayarak Tarım Alanı öğretmen ve öğrencileri tarafından kurulduğu yıl 30 bin sebze fidesi üretimi gerçekleştirildi. 2021 yılında Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitim yapıldığı için, sebze ve aromatik bitki fidesi üretim faaliyetleri öğrencilerin okulda olmaması nedeniyle Tarım Alanı öğretmenleri tarafından yapıldı. Okul serasının üretim kapasitesi, pandemi olmasına rağmen, 2021 yılında iki katına çıkarılarak 60 bin adet fideye ulaştı. 2022 yılında ise mevcut serada tam kapasiteye ulaşılarak 90 bin sebze ve aromatik bitki fidesi üretildi. 2023 yılında da serada 95 bin fide üretimi yapıldı. Bu sene ise 110 bin fide üretimi yapıldı. Serada, domates, biber, hıyar, kabak, kavun, karpuz, lahana, patlıcan ve 3 cins aromatik bitki olarak reyhan, kekik, fesleğen üretimi olmak üzere toplamda 35 farklı tür fide üretimi yapılıyor. Üretimde yerelde halkın lezzet olarak en çok tercih ettiği ata tohumları kullanılmaya özen gösterilirken, ticari anlamda üretim yapmak isteyenler için yüksek verimli hibrit türlerin de üretimi gerçekleştiriliyor. Kullanılan tohumların genelde ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 30 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticiler için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı vatandaşlardan oldukça rağbet görüyor. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 11. sınıf öğrencisi Tuba Bakartepe, “Biz derste gördüğümüz teorik işlemleri serada uygulayabiliyoruz. Serada fidelerimizi yetiştiriyoruz. İlaçlaması, gübrelemesi, sulaması hep bizim elimizden geçiyor. Organik gübreyle kendimizin yetiştirdiği fideleri halkımıza sunuyoruz.” dedi. Erzincan Gül Celal Toraman Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Başyardımcısı Abdullah Çiftçi’de, “Okulumuzun üretim üssü olan seramızdayız. Bu serada öğretmen ve öğrencilerimizle 100 binin üzerinde fide üretilmiş durumda. Kullanılan tohumların genelinin ata tohumu olması, üretilen fidelerin piyasa fiyatlarına nispeten en az yüzde 20 daha ucuz olması, hastalıklara dayanıklı olmaları, çeşitlerin doğru olarak verilmesi, ticari olarak üretim yapan üreticilerimiz için ise yüksek verimli hibrit türlerin de olması gibi nedenlerden dolayı halkımızın talebi fazla olmaktadır. Ayrıca üretilen fideler sosyal projeler dahilinde ihtiyaçlı ailelere ücretsiz olarak verilerek, öğrencilerimiz nezaretinde söz konusu ailelerin üretim faaliyeti yapmaları ve ailelerin geçimlerine katkı sağlamaları hedeflenmektedir." dedi.