GÜNDEM - 11 Temmuz 2017 Salı 18:10

Nihal Olçok: 3 günlük bir susma orucuna gireceğim

A
A
A
Nihal Olçok: 3 günlük bir susma orucuna gireceğim

15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'u kaybeden Nihal Olçok 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde düzenlenecek etkinlikler ve eşiyle ilgili yaptığı açıklamada, “O akşam orada olabilir miyim bilemiyorum ama ben 3 günlük bir susma orucuna gireceğim. Erol Bey’in iki kişiye karşı maskesi yoktu. Biri uğruna ölümü göze alabileceği Sayın Cumhurbaşkanımız, biri de ailesi bizdik” dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişiminde AK Parti'nin reklamcısı olan eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'u kaybeden Nihal Olçok, kalkışmadan 1 yıl sonra yaşadıklarını anlattı. Olçok, bir yandan darbe girişiminin şokunu yaşarken bir yandan hem eşini hem de oğlunu kaybetmenin acısını yaşadı. 15 Temmuz’un yıl dönümünde, kalkışmanın atlatılmasından 1 yıl sonra konuşan Olçok, anneliği oğlu Abdullah ile öğrendiğini dile getirdi. Olçok, 15 Temmuz’un yıl dönümünde gerçekleşen etkinlikleri çok samimi bulduğunu belirtirken kendisinin bu süreçte 3 günlük susma orucuna gireceğini ifade etti. 15 Temmuz’un yaklaştığı günlerde eşi ve oğlundan bahseden Olçok, duygusal anlar yaşadı.

“O muhteşem anneliğimiz var ya bizim her şeyi çok iyi biliriz”
15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden oğlu Abdullah’ın kendisini çok şaşırttığını dile getiren Nihal Olçok, “Sıradan şeyler artık benim için çok fazla şey ifade etmiyor. Abdullah ve Erol Bey gömülürken yan yana ben yarısını ona yarısını oraya koydum. Benim evimde geri dönüşü olmayan bir şey şu anda beni bu dünyada ilgilendiren emanet olarak algıladığım Şamil ve Emir. Şimdi Abdullah gençti nihayetinde ve bizde o muhteşem anneliğimiz var ya bizim her şeyi çok iyi biliriz. İçlerinde taşıdıkları o kahramanın kocamanlığını da biz biliriz. Hayır biz bilmiyormuşuz. Abdullah bizi şaşırttı. Abdullah’ın içinde vakti saati geldiği zaman bir Zülfikarsız Ali çıktı” diye konuştu.

“Benden durmadan aynı şeyi anlatmamı talep ediyorlar”
Oğlu Abdullah’ın vurulduktan sonra bile babasına doğru hareket etmek istemesinin kendisini çok duygulandırdığını ifade eden Olçok, “En çok incindiğim şey buydu ve haykırmak istediğim şey buydu, siz Abdullah’ı iki kurşunla vurdunuz. Ama Erol Bey vurulduktan sonra Abdullah’ın vurulup hala vurulmuş haliyle babasına gitme çabasını görenler zalim. Hani delmedi yardı. İnsanlar benden durmadan aynı şeyi anlatmamı talep ediyorlar. Nasıl şehit çocuk yetiştirilir veya şehit annesi olmak nasıl bir şey. Gidip başında Yasin okumuyorsunuz her seferinde uzandığımı biliyorum ben ikisinin arasına. En başta çocuklarım onlara tutundum. Onları tutuyormuş gibi yaptım ama aslında ben onlara tutundum. Abdullah bana anneliği öğretti, Abdullah düzleminden gidiyorduk biz şimdi Abdullah çekilince Şamil ve Emir’in de annesi olmayı öğreniyorsun” şeklinde konuştu.

“3 günlük bir susma orucuna gireceğim”
15 Temmuz’un yıl dönümünde düzenlenen etkinliklere katılmayacağını belirten ancak etkinliklerin içtenlikle gerçekleştiğini söyleyen Olçok, “Özellikle bu 3- 4 gün içinde yapılanları ben enteresan biçimde yüreğimde samimi buluyorum. O akşam orada olabilir miyim bilemiyorum ama ben 3 günlük bir susma orucuna gireceğim. Kitap için ses kayıtlarını yaptım bana çok büyük şifa oldu. Erol Bey’in iki kişiye karşı herhalde maskesi yoktu. Biri uğruna ölümü göze alabileceği sayın Cumhurbaşkanımız, biri de ailesi bizdik. Ben yanıyordum mesela Hac o yangına dökülen bir avuç zemzem suyu oldu” ifadelerini kullandı.
“Sanki o tüneli bugünleri yaşayacağımı bildikleri için benim için inşa ettirdiler”
15 Temmuz hain darbe girişimine inanmayan insanlara seslenen eşini ve oğlunu kalkışmada kaybeden Olçok, “Karacaahmet’e gitmelerini tavsiye ediyorum. Ben ve 250 aile, binlerce gazi bunları bir salona toplayıp gözlerimizin içine bakarak bunu söylemelerini istiyorum. Ben sık sık geceleri Karacaahmet’e gidiyorum. Aklı selimimizden ve idrak ettiklerimizi irfana taşımaktan bizi alıkoyabilecek bütün imtihanları uzak eylesin. Ben sadece 2 defa geçtim köprüden 11 aydır, vallahi billahi bazen günde 1 defa girip çıkıyorum Avrasya Tüneli’ne her seferinde başta Tayyip Bey ve hükumet yetkililerine dua ediyorum. Sanki o tüneli bugünleri yaşayacağımı bildikleri için benim için inşa ettirdiler” diye konuştu.

Hasibe Karadağ - Mustafa Bakırhan

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.