POLİTİKA - 26 Şubat 2017 Pazar 15:33

Numan Kurtulmuş: 'Bu Gülen denilen herif var ya...'

A
A
A
Numan Kurtulmuş: 'Bu Gülen denilen herif var ya...'

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Bu Gülen denilen herif var ya, FETÖ’cülerin başı olan bu herif var ya bu herifin soy adını söyleseniz ismini söyleyecek çıkmayacak, ismini söyleseniz soy adını hatırlayan kalmayacak" dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Manisa Şube Başkanlığı tarafından düzenlenen "28 Şubat’tan 15 Temmuz’a Darbeler ve FETÖ İhaneti" konulu panele katıldı. Kurtulmuş, Türkiye’deki darbelerin bir avuç azınlığın millete rol biçmek istemesinden kaynaklandığını ve darbecilerin milleti bir kalıbın içerisine sokmak istediğini belirterek, darbecilerin milleti fikri, siyasi ve ideolojik olarak baskı altına almak istediklerini söyledi. Kurtulmuş, "Aslında millete güvenmez. ’Milleti tek başına bırakırsan, davulcuya zurnacıya kaçar’ diye endişe eder. Bunun için milleti hep belli bir kalıbın içerisine dökmek ister. Bu darbecilerin hepsinin ortak özelliği modernist olmalarıdır.

Batıcı olmalarıdır. Ve batının karışsında bizim mağlubiyetimizi kabul etmeleri ve hiç bir şekilde de bu milletin batıya benzemediği takdirde adam olmayacağına inanmaktadır. Yani bu milletin ruh köküne, bu milletin medeniyet değerlerine, bu milletin kendi medeniyeti içerisinden yol alabilme kabiliyetine asla inanmazlar. Türkiye darbeler karşısında tarihinin fikri alt yapısında yatan cümle budur: ’Bu milletin adam edilmesi lazım. Onun için bu milleti istediğimiz kalıba dökmemiz lazım. Eğer bu millet bu kalıba dökülmeye rıza göstermiyorsa, sandıklarda başka bir iradeyi ortaya koyuyorsa o zaman bunları da silahlarımızla, darbelerimizle düzeltmemiz lazım. Bu millet Cumhuriyet Halk Fırkasına oy veriyorsa ne ala. Ama Demokrat Parti’ye oy verip rahmetli Adnan Menderes’in yolundan yürümek. Onun açtığı yolda kendi köprüleriyle buluşmayı istiyorsa bu millet bunu yapamaz. Yoldan çıkmış olur. Bu milletin adam edilmesi gerekir.’ 1960 darbesi onun için oldu" dedi.

Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak kalkınmaya başladığı dönemlerde darbelerin gerçekleştiğinin altını çizen Kurtulmuş, "Türkiye’nin bütün darbelerinden önceki dönemlere şöyle bir bakın, Türkiye’nin şöyle bir silkinme, kendisine gelme, kendisiyle barışmaya başladığı dönemlere denk gelir. Ekonomik olarak, siyasi olarak Türkiye’nin şahsiyet kazanmaya başladığı dönemlere denk gelir. Dolayısıyla darbecilerin Türkiye’deki gelenek olarak kullandığı en önemli şey; Türkiye’de halka, haddini bildirmek. Adam olmasını temin etmek. Eğer yoldan çıkarlarsa onları da hizaya getirmektir" diye konuştu.

"TÜRKİYE’DEKİ DARBELER SİSTEM YAPISINDAN KAYNAKLANDI"

Türkiye’deki darbelerin sistem yapısından kaynaklandığını söyleyen Kurtulmuş, "Türkiye’deki darbeler maalesef büyük oranda sistemin yapısından kaynaklandı. Sistem vesayetçi bir sistemdi. 1961’le, 1960 darbecilerin ortaya koyduğu Anayasa’da 1980 darbesinden sonra ortaya konulan 1982 Anayasası da vesayetçidir. Hani dedim ya millete güvenmezler. Millet davulcuya zurnacıya kaçar diye düşündükleri için. Sandık ortada. Ne oy çıkarsa çıksın aslında milleti yönetecek bürokratik oligarşiyi Anayasanın içerisine yerleştirmişlerdir. Geçmiş dönemlerde de Cumhurbaşkanlarıyla, Başbakanlar arasındaki tartışmanın, çift başlı yönetim modelinin Türkiye’ye ne büyük maliyetler ödettiğini de gördük" ifadelerini kullandı.

"28 ŞUBAT POSTMODERN FALAN DEĞİL TÜRKİYE’DEKİ 4-4’LÜK DARBELERDEN BİRİSİDİR"

Türkiye’deki vesayetçi yapıların istemediklerini iktidara getirmemek için büyük bir gayret sarf ettiklerini dile getiren Kurtulmuş, "28 Şubat’ta da rahmetli Erbakan’ın iktidara geçmemesi için partileri, partilerin başkanlarını Mesut beyi korkutmuşlar. Rahmetli Muhsin beyi de korkutmaya çalışmışlar ters tepmiş. Başka bir çok siyasiyi hizaya getirmeye çalışmışlar. Sonunda başaramadıkları için Refah Yol Hükümeti kurulmuş. Refah yol hükümetinin kurulduğu günden itibaren de, ertesi günden itibaren de ’Nasıl indiririz’ diye harekete geçmişler. O süre içerisinde maalesef Demirel’in de 28 Şubat’a son derece olumsuz katkıları olmuş. Milli Güvenlik Kurulu toplantıları başta olmak üzere, fonksiyonunu maalesef darbecilere destek olarak ortaya koymuş. 28 Şubat’ta da büyük bir darbe olmuştur. 28 Şubat postmodern falan değildir. Bu darbecilerin kullandığı zehirli dillerden birisidir. 28 Şubat Türkiye’deki 4-4’lük darbelerden birisidir. En hain darbe teşebbüslerinden birisidir" diye konuştu.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin siyasi sonuçlarının olduğunu ancak 28 Şubat darbesinin sosyolojik sonuçlarının da olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, "Yani toplumdaki büyük çoğunluk milletten yana çalışıyor. Milletin istikametinde çalışıyor. Eğer biraz daha beklersek milletin çocukları her yerde hakim olacaklar bize yer kalmayacak diye yapılmış olan bir darbedir. Yani Türkiye’nin sosyolojisini değiştirmek için yapılmış bir darbedir" şeklinde konuştu.

"DARBECİLER NEYİ TASARLAMIŞSA TAM TERSİ TECELLİ ETTİ"

Türkiye’de darbeciler neyi istediyse tam tersinin yaşandığına vurgu yapan Kurtulmuş, "Bütün darbelerden sonra şunu da ifade etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu millete olan güvenimizi arttıran şey de budur, her darbeden sonra Menderes’i asanlar hangi amaçla Menderes’i asmışsa, 12 Mart’ı yapanlar, 12 Eylül’de siyasetin zeminini ortadan kaldıranlar, 28 Şubat’ta 28 Şubat’ı yaparak neyi tasarlamışlarsa Allah lütfetmiş, bu milletin gayretiyle bu milletin iradesiyle tam tersi tecelli etmiş. Tam tersi gerçekleşmiş. 28 Şubat’ta bir tane baş örtülüyü hazmedemediler. Ben o zaman Fazilet Partisi İstanbul İl Başkanıydım. Bizim milletvekili olan bir arkadaşımız Merve Kavakçı hanımefendi 80 bin oyla milletvekili seçildi hazmedemediler. Milattan önceki 1999’dan bahsetmiyorum. milattan sonraki 1999’dan bahsediyorum. Bu salonda bulunanların hepsinin yaşadığı tarihten bahsediyorum. O zaman bir tane baş örtülüyü hazmedemeyenler, Allah’a çok şükür onların yaptıkları yanlışlara millet öyle bir cevap vermiştir ki bugün Leyla kardeşim gibi onlarca başörtülü milletvekilimizi Türkiye Büyük Millet Meclisindeler. Dediler ki ’Olmaz. Bunlardan siz Cumhurbaşkanı seçemezsiniz. 367 lazım.’ Hikayeyi hepiniz biliyorsunuz. Her şerden bir hayır doğar. Allah’ın izniyle o şerden bir hayır doğdu. Millet dedi ki, ’Öyle mi? Bundan sonra Cumhurbaşkanı’nı kapalı kapılar ardında seçtirmiyorum. Ben kendim seçeceğim.’ Ve kendi oylarıyla Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı seçti" dedi.

“BU TOPRAKLARIN GÖRDÜĞÜ EN HAİN DARBE GİRİŞİMİ”

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin Anadolu topraklarındaki en hain darbe girişimi olduğunun altını çizen Kurtulmuş, “Geldi 15 Temmuz. 15 Temmuz Anadolu topraklarında, Türkiye topraklarında hep ihanet olmuştur, hep kahramanlık var olmuştur. Hep büyük oluşlar olmuştur, hep büyük yıkılışlar olmuştur. Ama sizi temin ederim ki FETÖ darbe teşebbüsü ve FETÖ’nün hareketi Anadolu ve Rumeli topraklarının gördüğü en büyük ihanet hareketidir. En hain teşebbüstür. Milletimiz dik durdu, Cumhurbaşkanımız kahramanca durdu, milletimiz şehit oldu, gazi oldu Allah hepsinden razı olsun. O sonucu bertaraf ettik. Allah’a çok şükür her şerden bir hayır doğar sözüne inanmış insanlarız. 15 Temmuz’da o kanlar boşuna dökülmedi. O şehitler boşuna Allah’ın sevdiği kullar olarak cennete uçmadılar. 15 Temmuz’daki o büyük mücadelenin sonucu olarak bu hain adamlar ve o hain adamların arkasındaki bütün çeteler Allah’a şükür deşifre oldu. Şimdi de devletin içinden temizleniyorlar. Hiçbir yerde FETÖ’nün artıklarına müsaade etmeyeceğiz. Onlara bu memlekete yaptıklarının hesabını soracağız. Arındırma deniyor buna Avrupa hukukunda. Bunları devletten arındıracağız. Öyle hem ihanet edeceksiniz hem de devletin imkanlarıyla büyüyeceksiniz. Böyle yağma yok, bu ihanetin bedelini ödeyecekler. Ayrıca bu darbe teşebbüsü ile birlikte Allah bir şey daha lütfetti. Türkiye’de bu FETÖ’cüler böyle bir darbe teşebbüsünde bulunmasalar bunlar sinsi sinsi her yeri işgal etmeye devam edeceklermiş. Bunlar her yerde varlıklarını artıracaklar belki birkaç sene sonra hiç cevap verilemeyecek bir noktaya gelecekti. Eğer böyle bir darbe teşebbüsü olmasa ne FETÖ devletin içinden temizlenebilir, ne onlarca yıldır konuştuğumuz darbenin altyapısını oluşturan asker sivil ilişkilerindeki çarpıklık düzeltilebilirdi” şeklinde konuştu.

“FETÖ’CÜLER ORDUDAN TEMİZLENDİ EL BAB’DA BAŞARI SAĞLANDI”

Ordu içindeki FETÖ mensuplarının temizlenmesiyle birlikte ordunun kabiliyetinin artığını dile getiren Kurtulmuş şunları söyledi:

"Silahlı kuvvetlerimizin içerisinden bu adamların temizlenmesi silahlı kuvvetlerin daha kabiliyetli bir hale gelmesine vesile oldu. Çok net söylüyorum bugün başarıyla tamamlanan El Bab Operasyonu, Fırat Kalkanı Operasyonu, eğer FETÖ’cü hainler ordunun içerisinde olsaydı Allah bilir gerçekleşmeyebilirdi. Allah’a çok şükür sivil asker ilişkilerini normalleştiren bir adımın atılmasına da vesile oldu. İnşallah bu normalleşme devam edecek. Türkiye’de darbelere karşı millet karşı durdu bundan sonra da durmaya devam edecek.”

“BU GÜLEN DENEN HERİFİ KİMSE HATIRLAMAYACAK”

“Darbecilerin hiçbirinin ismi hatırlanmayacak” şeklinde konuşmasına devam eden Kurtulmuş, “Şimdi bu salonda desem yaşı müsait olanlar var, o dönemi duymuş olanlar da var. Rahmetli Adnan Menderes’i idama gönderen hakimin adı neydi? Desem birkaç kişi bildi. İsimlerini zar zor hatırlıyoruz. 12 Mart’ın darbeci generalleri kimdi? Kimseden çıkmadı. Refah Partisini kapatan Anayasa Mahkemesinin üyeleri kimlerdi? Tarihin çöplüğüne hepsi gitti. O pislikler arasında kaybolup gittiler. İnanın ki bu Gülen denilen herif var ya, FETÖ’cülerin başı olan bu herif var ya bu herifin soyadını söyleseniz ismini söyleyecek çıkmayacak, ismini söyleseniz soyadını hatırlayan kalmayacak. Bu herif ve bu herifin çetesi de tarihin çöplüğüne çöp tenekesine atılacak. Aynı şekilde PKK’nın adamları da, DEAŞ’ın adamları da, diğer terör örgütlerinin adamları da, hiçbirisi hatırlanmayacak. Çünkü bu millet kendisine gönülden bağlı olanları hiçbir şekilde unutmaz, kendisine ihanet yapanları tarihin çöplüğüne fırlatır atar ve onları da orada mahkum eder. Menderes’in ismi, Özal’ın ismi, Erbakan’ın ismi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ismi hiçbir şekilde unutulmayacak ve kıyamete kadar hatırlanacaktır” diye konuştu.

“DARBESAVAR ANAYASA”

Mevcut sistemin 4 ana başlıkta tıkandığını söyleyen Kurtulmuş, “Mevcut sistemin 4 ana hastalığı var. Bunlardan biri kısaca ifade etmeye çalıştım vesayetçi bir yapıya sahip olmasıdır. İkincisi mevcut sistem çift başlıdır. Anadolu’da bir söz var, ‘Çatal çomak toprağa saplanmaz.’ Yürütme ikiye ayrılmıştı, şimdi yürütme tek elde toplanıyor. Üçüncüsü mevcut sistem siyasi istikrarsızlık doğuran bir sistemdir. Yaklaşık 94 yıllık cumhuriyet tarihinde yaklaşık 16 ay süren hükümetlerle istikrarsız bir şekilde yönetilmişiz. 3,5 yılda bir seçim yapılmış bir Türkiye’den bahsediyoruz. Dolayısıyla bu siyasi istikrarsızlık ortadan kaldırılması gerekir. Dördüncüsü ise ekonomik istikrarsızlıktır. Mevcut sistem bu yapıyı ortaya koymuştur. Türkiye’de tek parti dönemlerinde kalkınma hızımız yılda yüzde 5.4, koalisyon dönemlerinde yüzde 4, darbe dönemlerinde darbe teşebbüsü dönemlerinde yüzde 3.4’tür hesap ortada Türkiye’de tek parti iktidarı olduğu zaman istikrar sağlanıyor. İnşallah bu sistemin hastalıklarından kurtulacağız. Bu sistemin en önemli hastalığı siyasi krizleri, kaosları doğuran bir sistemdir. Bu kaoslar Türkiye’yi darbelere sürüklemiştir zaman zaman. 12 Mart’ta da 12 Eylül’de de bu tartışmaların 28 Şubat’ta da 27 Nisan’da da bu siyasi krizlerin ve kaosların çok büyük etkisi olmuştur. 16 Nisan’da ‘Evet, evet, evet’ diyerek inşallah bu milletin onaylayacağı bu anayasa teklifi aynı zamanda darbesavar bir anayasa teklifidir. Yani bir daha siyasi krizler ve kaoslar olmayacak. Cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasında tartışmalar artık olmayacak. Yürütme tek elde toplanacağı için yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı aynı zamanda da hükümet sisteminin de başı olacaktır” ifadelerini kullandı.

“CHP’LİLER KENDİ ZİHNİYETLERİNDEN BİRİSİNİN CUMHURBAŞKANI OLAMAYACAĞINI BİLİYOR”

CHP’nin tavrına da değinen Kurtulmuş, “Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar şöyle olacak zannediyorlar, hep Tayyip Erdoğan ve Tayyip Erdoğan gibileri iktidarda cumhurbaşkanı olacağını düşündükleri için yani daha açık söyleyeyim hiçbir şekilde kendi zihniyetlerinden bu vesayetçi zihniyetten, bu millete güvenmeyen zihniyetten birisinin cumhurbaşkanı olamayacağını bildikleri için zannediyorlar ki bir sabah kalkacak cumhurbaşkanı kafası bozulunca ‘Hadi parlamentoyu feshettim’ diyecek. Yok böyle bir şey. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Hiçbir siyasi sorumlu böyle davranmaz. Ama sorun çözülemez bir noktaya gelirse cumhurbaşkanı meclisi yenileme imkanına kavuşabilir. Aynı şekilde mecliste aynı şeyi yapar. Meclisi yenilemek için meclise giderse kendi cumhurbaşkanlığı da düşer. İkinci dönemdeyse siyaset hayatı biter. Kaldı ki sandığa gittin mi sandık hiç kimse için garanti değil. Millet sandıkta ne karar verir onu Allah bilir. Dolayısıyla bu madde bile fevkalade ciddi bir şekilde darbesavar bir maddedir. Ayrıca yine bu anayasa değişikliği teklifimizde sıkıyönetim meselesi tamamen Türkiye’nin hukuk sisteminden kaldırılmıştır” şeklinde konuştu.

“16 NİSAN’DA YENİ BİR TÜRKİYE İNŞA EDİLECEK”

Kurtulmuş konuşmasını şöyle tamamladı:

“Türkiye yeni bir yol açıyor kendisine. Bu yeni yolda sivil irade biraz daha güçlenecek. Daha etkin bir yönetim ortaya çıkacak. Daha istikrarlı bir yönetim ortaya çıkacak. Daha hızlı karar alan bir yönetim ortaya çıkacak. Ve inşallah Türkiye’de darbelerin zeminini tümüyle ortadan kaldıran yeni bir anayasal düzenle Türkiye yoluna devam edecek. Allah 16 Nisan’ı hayırlı etsin. 16 Nisan’da inşallah sandıklardan milletimizin büyük bir çoğunluğu söylediğim eski sistemin gönderilmesine evet diyecek, yeni sistemin daha güçlü bir şekilde inşasına evet diyecek. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte daha güçlü bir Türkiye’ye yeni bir Türkiye’ye evet diyecek. Menderes’ten Erbakan’a kadar Muhsin Yazıcıoğlu’ndan Turgut Özal’a kadar sistemi değiştirmek isteyenlerin hedefleri de gerçekleşmiş olacak, şehitlerimizin de ruhu şad olacak ve inşallah Türkiye yeni bir döneme başlayacak. 16 Nisan’ın sandıklarda evet diyerek yeni Türkiye’nin inşa edileceğine inanıyorum.”

Kurtulmuşun konuşmasının ardından panelin 1. oturumunda Serdar Arseven’in moderatörlüğünde Numan Kurtulmuş’un eşi Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş, eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, sendikacı ve siyasetçi Salim Uslu ve Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen; 2. oturumda ise Erkan Tan moderatörlüğünde yazar D. Mehmet Doğan, AK Parti Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, panelist Ekrem Kızıltaş ve panelist Kerime Yıldız tarafından "28 Şubat’tan 15 Temmuz’a Darbeler ve FETÖ İhaneti" konulu panel verildi.

Aykut Yeniçağ - Sadık Cangel 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Ruhsatsız tabanca ile yakalandı, “Taşımıyorum bozuk” diyerek tüfek ruhsatı gösterdi Aksaray’da ruhsatsız tabanca ile yakalanmasına rağmen önce “Taşımıyorum” deyip inkar eden, sonra da “Bozuk” diyen sürücü bir de “Ruhsatım var” diyerek tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. Olay Gülağaç Yolu Kireçlik Mevkiinde yaşandı. Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde gece yarısı bekçilerin de katıldığı asayiş ve trafik uygulaması yapan İl Emniyet Müdürlüğü asayiş ile trafik şubesi ekipleri şüphe üzerine Gülağaç ilçesinden Aksaray merkez istikametine seyreden Ali B. (38) idaresindeki 51 ACV 230 plakalı otomobile "dur" ihtarında bulundu. Sürücüsü ehliyet ve ruhsat kontrolünden geçirildikten sonra araçta arama yapan bekçiler araç içerisine gizlenmiş bir adet tabanca buldu. Kullandığı araçta tabancayla birlikte yakalanmasına rağmen “Taşımıyorum” diyen sürücü Ali B. daha sonra tabancanın bozuk olduğunu belirterek işlem yapılmasından kaçmak istedi. 2 ayrı bahanesiyle başarılı olamayan sürücü bu kez de “Ruhsatım var” diyerek yakalattığı tabanca yerine tüfek ruhsatı gösterdi. 3 ayrı bahanesiyle işlemden kaçamayan sürücü son olarak tabancayı kabullenerek “Benim, tamir için taşıyorum” dedi. Tabancaya bekçiler tarafından dolu boş kontrolü yapıldıktan sonra el konulurken ruhsatsız tabanca taşımaktan gözaltına alınan sürücü adli işlemler için polis merkezine götürüldü.
Bartın Bartın’daki feci yangının tanıkları yaşanan dehşeti anlattı Bartın’da 1 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı yangında şok detaylar ortaya çıkarken, olayın tanıkları ise yaşanan dehşeti anlattı. Bartın’ın Kayadibikavlak Köyü Örencik Mahallesi’nde bulunan tek katlı bir evde saat 20.30 sıralarında kesin sebebi henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Bitişiğindeki eve de sıçrayan yangında Tevfik Çetinbağ hayatını kaybederken, eşi Seher Çetinbağ, ile kardeşi Selim Çetinbağ ağır şekilde yaralandı. Olay yerine itfaiye, jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yaklaşık 2 saat süren çalışmalarının ardından yangın söndürülürken, iki ev de kullanılamaz hale geldi. Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılırken, durumlarının ağır olduğu belirtildi. Boş tüpü itfaiye evden uzaklaştırdı Yangın esnasında Bartın Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, bölgede geniş güvenlik tedbirleri alındı. Yangının tamamen söndürülmesinin ardından nöbetçi savcı ve olay yeri inceleme ekipleri, evin içerisinde, çevresinde detaylı inceleme yaptı. Evin kapısının önündeki boş tüp ise, ekiplerin incelemesinin ardından bir itfaiye eri tarafından kapının önünden alınarak, yola çıkartıldı Faciada şok detaylar Facianın ardından olayla ilgili sır perdesi de aralanmaya başladı. Yanarak ölen Tevfik Çetinbağ’ın yatalak hasta olduğu ve yangından kaçamadığı öğrenildi. Patlama esnasında kocasıyla birlikte evde bulunan Seher Çetinbağ’ın patlamanın hemen ardından yardım istemek için dışarı çıktığı ve kocasının kardeşi olan Selim Çetinbağ ile birlikte yatalak eşini kurtarmak için alevlerin arasına girdiği belirtildi. Alevlerin arasında kalan Seher Çetinbağ ve kaynı Selim Çetinbağ, Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmayı başaramazken, kendileri de ağır bir şekilde yaralandı. "Gaz sızıntısı" iddiası Yapılan ilk incelemelerde, Seher Çetinbağ’ın olaydan birkaç saat önce tüp değişimi yaptığı belirlendi. Dolu tüpü kendisini ocağa monte ettiği ileri sürülen Seher Çetinbağ’ın, yemek yapmak için tüpü açtıktan bir süre sonra tüpten sızan gazın alev aldığı ve patlamanın meydana geldiği tahmin ediliyor. Yangının kesin sebebinin ise itfaiye ve olay yeri inceleme ekiplerinin hazırladığı raporların tamamlanmasının ardından ortaya çıkacağı kaydedildi. Patlama sesine irkildiler Alevlerin kül ettiği evlerin yaklaşık 5 metre uzağındaki evde oturan Belma Çetinbağ ve yengesi Fatma Çetinbağ, o anlarda yaşanan dehşeti anlattı. Yangında amcasını kaybeden ve babası yaralanan Belma Çetinbağ, yemek yerken patlama sesi ile irkildiklerini kaydetti. Patlama sesinin ardından dışarı çıktıklarında ise amcasının kaldığı evin alevlerin arasında kaldığını gördüğünü kaydeden Belma Çetinbağ, “Akşam yemeği yiyorduk. Ben yan evdeki üst kattaydım. Bir yerde bir patlama gibi bir ses oldu. Ben yengeme, soba gibi bir şey patladı dedim. Yengem dışarı çıktı. Ev yanıyor diye bağırmaya başladı. Dışarı çıktım ben de, baktım ahşap ev birden alev almış” dedi. Kurtarmak isterken alevlerin arasında kaldılar Babası ve yengesinin yatalak amcasını kurtarmak için alevlerin sardığı eve girince yaralandığını söyleyen Belma Çetinbağ, “Babamla yengem de, sakat amcamı kurtarmak için eve girmişler ama kurtaramamışlar. Zaten ev bir anda alev aldı. Evde 2 kişi vardı, amcamla yengem vardı. Tüp patlayınca yengem, dışarı çıkıp bizimkileri mi çağırdı, ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Babamla, yengem tekrar amcamı kurtarmak için girmişler içeri. Sonuç olarak ikisi de yandı. Onlar da şu an hastanede. Amcam tamamen yandı. Yengem de yanmış olarak içeriden çıktı. Ambulans hastaneye götürdü. Amcam sakattı, sol tarafı hiç tutmuyordu, yatalaktı, yatağa bağlıydı” diye konuştu. “Yengem büyük ihtimal tüpü tam takamadı” Patlamanın ve yangının tüp değişiminden sonra olduğunu kaydeden Belma Çetinbağ, “Yengemin bu akşam tüpü değiştirdiği söylenmişti. Büyük ihtimal tüpü tak takamadı, çakmağı çakınca öyle patlama oldu. Zaten yengem tüpü yeni değiştirmiş. Büyük ihtimal tüpten oldu. Tüpü tam takamadı herhalde” diye konuştu. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma sesi duydum” Emmi yanıyor diye bağırma sesi üzerine alevlerin arasında kalan amcası Tevfik Çetinbağ’ı kurtarmaya çalıştığını anlatan Fatma Çetinbağ ise, “Akşam yemeğini yiyorduk, o anda aniden bir dinamit patlaması gibi bir patlama oldu. Ben merdivenden aşağıya inerken baktım emminin evi alev almış. ‘Emmi yanıyor’ diye bağırma duydum. Kurtarmaya çalıştım, camı falan açtım ama kurtaramadık. Bir şey yapamadık, çok üzgünüm. Yemek yaparken mi olmuş bilmiyoruz. Tüp mü patladı bilmiyoruz. Ama akşamüstü, boş tüpü kapının ağzına koydu. Galiba tüpten oldu” diye konuştu. Olay yerinde yapılan incelemelerin tamamlanmasından sonra ise Tevfik Çetinbağ’ın yanan bedeni, ceset torbasına konularak, evden çıkartıldı. Çetinbağ’ın cesedi, evin önüne getirilen tabutun içerisine yerleştirildi. Tabuta konulan Tevfik Çetinbağ’ın cesedi jandarma, itfaiye ekipleri ve vatandaşlar tarafından cenaze aracına taşındı.