SAĞLIK - 08 Temmuz 2016 Cuma 11:49

Öldüren iğneye 600 bin lira tazminat

A
A
A
Öldüren iğneye 600 bin lira tazminat

İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyat olduktan sonra kanında pıhtı oluşan Hatice ve Gültekin Mustak çiftinin 16 aylık kızları Zeynep, nöbetçi hemşirenin yanlışlıkla 10 kat fazla yaptığı kan sulandırıcı iğne nedeniyle kan kusarak hayatını kaybetti. Talihsiz bebeğin ailesi, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne açtığı 1 milyon 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Mahkeme, aileye faizi ile birlikte 600 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

İzmir 1. İdare Mahkemesi, 2 yıllık yargılama sonucunda aileyi haklı bularak anne ve baba için 250’şer bin lira, minik Zeynep’in 7 yaşındaki ablası için de 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. Anne Hatice Mustak, “Keşke yavrum ölmeseydi de bu parayı hiç kazanmasaydık” diye konuşurken, ailenin avukatı Mehmet Emin Keleş, tazminat davasının kazanılmasının ardından olayda kusuru bulunanlar hakkına ceza davası açacaklarını ifade etti.

Denizli’de yaşayan Gültekin ve Hatice Mustak çiftinin Zeynep ismini verdiği ikinci kızları, doğuştan kalp rahatsızlığı ile dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören minik kızın, ameliyat edildikten sonra kanında pıhtılaşma meydana geldi. Bunun üzerine nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından küçük Zeynep’e normalde 0,7 dzm yapılması gereken kan sulandırıcı iğne yanlışlıkla 7 dzm yapıldı. Yapılan iğnenin ardından fenalaşan Zeynep, bir gün sonra kan kusarak, kalp durması sonucu yaşamını kaybetti.

Hemşire hakkında soruşturma açılmadı
Aile, kızlarının yapılan yanlış iğne sonucu öldüğünü ileri sürerek, avukatları Mehmet Emin Keleş aracılığı ile hukuk savaşı başlattı. Anne Hatice ve baba Gültekin Mustak için 500’er bin lira, Zeynep’in o dönemde 7 yaşında olan ablası Huri Nur Mustak için de 500 bin lira olmak üzere toplamda 1 milyon 500 bin liralık manevi tazminat davası açıldı. Bu sırada iğneyi yapan hemşire G.Ç. hakkında cezai işlem başlatıldı. Ancak, Dokuz Eylül Üniversitesi Profesörler Kurulu raporunda, hemşirenin yüksek doz ilaç uygulaması yaptığını ancak uygulanan ilacın ömrü, vücuttan atılım hızı, kanamanın ve ölümün hemşire tarafından uygulanan yüksek doz iğne ile doğrudan ilişkilendirilemeyeceği şeklinde rapor vererek hemşire hakkında soruşturma açılmamasına karar verdi.

Adli tıp hemşireyi suçlu buldu
İzmir 1. İdare Mahkemesi’nde yargılama sürerken, İzmir Adli Tıp Kurumu raporunu tamamladı. Raporda, “Nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından doktor tarafından belirtilen 0,7 dzm yerine 7 dzm şeklinde 10 katı dozda gece yapıldığı, bu durumun sabah fark edildiği, çocuğun takip ve tedaviye alındığı, kanaması başladığı bebeğe uygulanması gereken dozun 10 katının uygulanmış olması nedeniyle hemşire G.Ç.’nin kusurlu olduğu ve kusurlu eylem ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunmuştur” denildi.

600 bin lira tazminata hükmedildi
Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporu da değerlendiren İzmir 1. İdare Mahkemesi, bebeğin ölümünün yüksek doz kan sulandırıcı iğne yapılmasına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu geliştiği ve olayda Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün hizmet kusuru bulunduğu dikkate alınarak, davacıların duyduğu elem, üzüntü ve sıkıntılarla davalı idarenin zararın oluşumundaki kusurunun dikkate alınması suretiyle, anne ve baba için 250’şer bin lira, küçük Zeynep’in ablası Nur için 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Böylelikle mahkeme, aileye faizi ile birlikte 600 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

İğne yaparken, hemşirenin elini tuttu
Avukatı Mehmet Emin Keleş’ten davayı kazandıklarını duyunca telefonda uzun süre ağlayan baba Gültekin Mustak, “Kızıma sadece bir su damlası şeklinde yapılan ilacın, normalden çok fazla yapılmak üzere olduğunu gördüğümde hemşirenin elini tutmuş ve hata yaptıklarını söylemiştim. Buna rağmen hemşire beni dinlemeyerek iğneyi vurdu. Kızım bu olaydan bir gün sonra kan kusarak yaşamını yitirdi. Kazanılan hiçbir para kızımı geri getirmeyecek” dedi. Anne Hatice Mustak ise, “Tazminat ve para benim için önemli değil. Ben çocuğumun ölümüne sebep olanların cezalandırılmasını istiyorum ki bu olay başka çocukların da başına gelmesin. Keşke bu olay hiç yaşanmasaydı da biz bu parayı almasaydık” diye konuştu.

"Ceza davası açacağız"
Ailenin avukatı Mehmet Emin Keleş ise, “Kararı 7 yaşındaki ablası yönünden temyiz ettik. Mahkemenin takdir ettiği 50 bin lira çok azdır. 7 yaşında bir çocuğun 1,5 yaşındaki kardeşini kaybetmesi nedeniyle duyduğu üzüntü anne ve babanın duyduğu üzüntüden daha az olamaz. Mahkemece, en az onlar yönünden hükmedilen tazminat miktarı kadar tazminata hükmedilmesi gerekir” dedi. Ayrıca olaya sebebiyet verenler hakkında adli tıp raporu ve mahkeme kararı doğrultusunda savcılığa başvurarak soruşturma açılmamasına ilişkin kararının kaldırılması ve kovuşturmaya başlanılması için gerekli başvuruları yapacağız” diye konuştu.

Alev Hamitoğulları 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi Bolu’da "7. Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi" düzenlendi. Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.