SAĞLIK - 14 Şubat 2018 Çarşamba 17:02

Ortopedik eklem cerrahisinde 'Hücresel Tedaviler' ve 'Kök Hücre Tedavisi'

A
A
A
Ortopedik eklem cerrahisinde 'Hücresel Tedaviler' ve 'Kök Hücre Tedavisi'

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ortopedik eklem cerrahisindeki tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ortopedik eklem cerrahisindeki tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Gökay, 'Hücresel Tedaviler' ve 'Kök Hücre Tedavisi' konusunda açıklamalarda bulundu.

Eklemlerimiz, hareketin sağlanmasında en önemli görevi üstlenen parçamızdır diyen Doç. Dr. Nevzat Selim Gökay, ''O kadar ki eklem, çoğu zaman hareketle özdeşleştirilerek anılır ortopedi alanında. Kabaca tarif etmek gerekirse eklem, iki kemiğin birleştiği ve kemik yüzeylerinin yapısına göre farklı yönlerde harekete izin veren organlarımızdır'' ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Gökay sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kemik yapı sert ve ağrılı bir doku olduğu için birbiri üzerinde hareket etmesi sürtünmeden dolayı zor, gürültülü ve aynı zamanda da ağrılı olacaktır. İşte tam da bu noktada, eklemlerimizi oluşturan temel doku olan kıkırdak dokusu devreye girer. Kıkırdak dokusu, eklem yüzeylerinde adeta kemik yüzeylerinin üzerini kaplayan ve hareketi kolaylaştıran bir dokudur. Kıkırdak dokusunun esnekliği sayesinde eklem hareket ederken, kemik uçlarının birbirine sürtünmesi engellenir, hareketler ağrısız ve sessiz bir hale gelir''.

''Yeniden kıkırdak doku oluşturulabiliyor''

Kıkırdak dokusunun da diğer dokular gibi canlı ve yaşayan bir doku olduğunu dile getiren Doç. Dr. Gökay, ''Bazen bir travma sonrasında kıkırdak dokusunda hasar oluşabilir. Kıkırdak dokusu, ne yazık ki sinir dokusu gibi kendi kendisini yenileyebilen bir doku değildir. Eklemden kıkırdağın hasar gördüğü kısımda kemik dokusu açığa çıktığı ve temas ettiği için hareket esnasında ağrı ortaya çıkmaya başlar. Vücut doğal yoldan oluşan kıkırdak hasarını onaramayacağı için hastalık uzun dönemde hastaların yaşam kalitesini etkileyen ciddi bir hale gelir. Hasar gören kısımda yeniden bir kıkırdak dokusu oluşturmak, hastalığın tedavi edilmesini sağlayacaktır. Tam kat, yani kemiğe kadar olan bir kıkırdak hasarının tedavisinde sıklıkla cerrahi bir müdahale gerekecektir'' diye konuştu.

Uygulanan cerrahi tedavi yönteminin kıkırdak hasarının boyutuna göre değiştiğini ifade eden Doç. Dr. Gökay, küçük kıkırdak lezyonlarının 'mikrokırık' olarak adlandırılan, kemik iliğinin uyarılması yöntemiyle uzun yıllardır başarıyla tedavi ediliyor. Aslında bu yöntem, günümüzde uygulanan kök hücre tedavisinin temelini oluşturmaktadır. Tedavinin prensibi, kemiğin kabuğunda açılan küçük delikler boyunca, kemik iliğindeki mezenkimal kök hücrelerin yeni bir doku oluşturmasına dayanır'' şeklinde konuştu.

Daha geniş lezyonların tedavisinde 'mikrokırık' yönteminin yetersiz kaldığını belirten Doç. Dr. Gökay, ''Kıkırdak hücresi nakli, geniş kıkırdak hasarlarının tedavisinde başarı ile uygulanmaktadır. Bu yöntemin en önemli dezavantajı iki aşamalı bir cerrahi süreci gerektirmesidir. İlk aşamada kapalı (artroskopik) yöntemle alınan kıkırdak hücreleri laboratuvara gönderilerek kültüre edilir, yani çoğaltılır. Yaklaşık 30 gün sonra çoğaltılan hücreler, hastanın hasarlı kıkırdak bölgesine ekilerek, hasarlı kısım tamir edilebilir. Son jenerasyon kıkırdak nakillerinde, nakledilecek kıkırdak dokusu, sentetik olarak üretilen bir takım hücresiz çatı ağlar üzerine ekildikten sonra hastalara nakil edilmektedir. Sentetik çatı ağların yaygınlaşması ve kemik iliği uyarılması yöntemleri sonrasında hücresiz olarak bu çatı ağların hasarlı bölgeye uygulanmaları ile de başarılı sonuçlar alınması dikkatleri bu yöntem üzerine de çekmiştir'' açıklamasında bulundu.

''Kas iskelet sisteminde kök hücreler kullanılıyor''

Kök hücreler kullanılarak hasarlı bir dokunun yenilenmesi fikrinin uzun yıllardır gündemde olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Gökay, ''Elde edilmelerindeki güçlükler, bu tedavinin uygulanmasını epey geciktirmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle kök hücrelerin elde edilme yöntemleri basitleşmiştir. Kıkırdak gibi kas iskelet sistemini ilgilendiren dokuların tedavisinde, erişkin hayatta da vücudumuzda bulunabilen mezenkimal kök hücrelerin önemli olduğu saptanmıştır. Kemik iliği ve yağ dokusu, mezenkimal kök hücrelerden zengin olan vücut bölgeleridir. Özellikle yağ dokusundan elde edilen kök hücreler, hem niteliksel hem de niceliksel açıdan daha üstündürler. Mezenkimal kök hücreler, iyileşmeyi hızlandırarak, sağlıklı bir doku oluşmasını sağlayabilen, rejeneratif (yenileme) potansiyeli çok yüksek olan hücrelerdir'' dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi düzenlendi 7’nci Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi, Bolu’da düzenlendi. Yoğun katılımın olduğu kongrede Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Fatma Deniz Sayıner modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgileri katılımcılara aktardı. Bolu Koru Otel’de geleneksel hale gelen Uluslararası Koru Gebelik Doğum Lohusalık Kongresi’nin 7’ncisi düzenlendi. Kongre’nin oluşturulmasında büyük payda sahibi olan Prof. Dr. Aydan Biri ve Prof. Dr. Deniz Sayıner’in öncülüğünde bir araya gelen doğum hekimlerinin yanı sıra perinatoloji uzmanları, ebeler, hemşireler, yenidoğan hekimleri ve doğuma katkı sağlayan birçok branş uzmanı da kongrede yerini aldı. Kongrede Türkiye’de ve dünyada modern doğum hekimliği ve ebelik hizmetleri açısından önemli bilgiler, araştırma sonuçları ve deneyimlerin paylaşıldığı bilimsel oturumlar yapıldı. 3 gün sürecek olan kongrede, doğuma yönelik kurslar ve bilgilendirme toplantıları yapılacak. “Doğum konusu birçok konuya göre az ilgi görüyor” Türkiye’de sadece doğumun ele alındığı en büyük bilimsel toplantı olma özelliğini taşıyan 7. Uluslararası Bolu Koru Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Aydan Biri, “Bu 7’ncisi olmakla birlikte en çok heyecan duyduğum kongre oldu. Her geçen yıl birbirini tekrar etmemek adına zaten çok geniş ve sonsuz olan bu kongrede bir kez daha sizinle olmaktan çok büyük keyif duyuyorum. Konumuz doğum ve içerisinde çok fazla bileşen var. Doğumsal birleşim ya da bir bebeği ilgilendiren bir süreç, toplumun esası temeli ve koruyucu sağlık bakımı. Kongrede çok fazla insanı bir araya getiriyoruz. Ama çok da zor oluyor bu kongreler. Daha önce de söylediğim bir şey var ana işimiz olan doğum, özellikle kadın doğum hekimlerinin polikliniklerinin yüzde 80’i doğum, ancak buna rağmen birçok konuya göre çok daha az ilgi görüyor. Bu yıl ben çok çünkü bu konu doğrultusunda doktor arkadaşlarımızın da ana konumuzun doğum olduğuna dair inancı arttı. Her ne kadar hala akademisyen arkadaşlarımızın ‘Doğum da moda oldu’ demesine rağmen mesleğe bakışımızın çarptırıldığı bir dönemdeyiz” dedi. “Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez” Bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sayıner, “Eğitim bizim vazgeçilmezimiz olmalı. Çünkü en büyük güç bilgi gücüdür. Bilginin olmadığı yerde güçten bahsedilemez. Hiçbir silah, hiçbir teknoloji bilginin karşısında duramaz. O nedenle sürekli bilimsel çalışmaların ışığında kendini yenileyen ebelerin yetişmesine ve ebelere ihtiyaç duyduğumuzu söylemem lazım. Ve tabii ki böyle bir ebeliği dizayn etmek için de birlik olmaya ihtiyaç vardır. Kurucu üyelerinden biri olmaktan onur duyduğum, gerçekten birlikte yürümekten gurur duyduğum yol arkadaşlarımın olduğu Anadolu Ebeler Derneği. Bu dernekle birlikte örgütlenmek, mesleğine sahip çıkmak mesleki örgütün içinde olmak son derece önemli” diye konuştu.
İstanbul Öğrencisini zorbalık yaptığı gerekçesiyle uyaran öğretmene veliden şiddet: O anlar kamerada Sarıyer’de bir okulda iddiaya göre, yaşıtlarına zorbalık yaptığı gerekçesiyle öğrencisini uyaran öğretmen, öğrencinin babası tarafından okulda şiddete uğradı. Şiddet uygulayan veli polis ekipleri tarafından gözaltına alınırken, şahsın öğretmene yumruk attığı anlar güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Olay, Sarıyer Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, okulda görev alan öğretmen Necla Ö. akran zorbalığı yapan bir öğrencisini uyardı. Uyarı üzerine öğrencinin "Bana nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz" diyerek öğretmeni tehdit ettiği öğretmenin ise, "Evladım ben senin öğretmeninim. Bu nasıl bir üslup?" diyerek uyardığı ileri sürüldü. Öğretmen Necla Ö., daha sonra öğrencinin babası Ali Ç.’yi okula çağırdı. Daha önce de okul öğretmenleri ve yöneticileri ile de tartışarak sorun çıkardığı ileri sürülen Ali Ç., okul koridorunda gördüğü öğretmen Nazlı Ö.’yü yumruk atarak yaraladı. Öğretmen aldığı darbe sonucu yaralanarak hastaneye kaldırılırken iş göremezlik raporu verildiği öğrenildi. Polis ekipleri ise konuya ilişkin çalışma başlatırken veli Ali Ç.’yi yakalayarak gözaltına aldı. Öte yandan öğrencinin de benzer nedenlerden dolayı ara dönemde bulunduğu okula nakli yapıldığı ileri sürülürken öğretmenin darp edildiği anlar güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi.