KÜLTÜR SANAT - 14 Ocak 2018 Pazar 11:42

Pamukkale Çinli gelinlerle dünyaya tanıtılacak

A
A
A
Pamukkale Çinli gelinlerle dünyaya tanıtılacak

Çin’de evlenen 30 çift, balayı fotoğrafları için UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunan Denizli’deki Pamukkale ilçesindeki travertenlerini tercih etti.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde bulunan Pamukkale’ye yerli ve yabancı turistin ilgisi her geçen gün artıyor. Denizli’de faaliyet gösteren ASAV Danışmanlık ve Dış ticaret Şirketi’nin organizasyonu ve Valiliğin desteğiyle, Pamukkale’nin tanıtımı amacıyla bir organizasyon düzenlendi. Organizasyon kapsamında Kuşadası’nda balayı yapmak isteyen 30 çift, balayı fotoğrafları için önce Pamukkale Travertenlerine getirildi. Toplam 50 kişilik olan kafilenin içindeki 30 çift unutulmaz bir an yaşadı. Gelinliklerini giyen Çinli gelinler, o anları ölümsüzleştirmek için bol fotoğraf çektirdi. Kafilede daha önce evlenen ve çocuk sahibi olan çiftler ise, çocuklarıyla birlikte kameraların karşına geçerek, tekrar evlilik mutluluğunu yaşadılar. Pamukkale’ye hayran kaldıklarını belirten gelinler, balaylarını Kuşadası’nda yapacaklar.

"ÜLKELER ARASINDAKİ BARIŞA KATKI İÇİN ÖNEMLİ"

Çin Halk Cumhuriyeti’nin turizm açısından çok önemli bir potansiyele sahip olduğunu belirten Denizli Valiliği Proje Koordinasyon Merkezi Genel Sekreteri Murat Urhan, “Gerçek anlamıyla turizm milli bir değerdir. Bugün Pamukkale gibi bir değeri Çin gibi büyük bir ülkeye tanıtmak, gerek turizm destinasyonu, gerek ekonomi ve gerekse ülkeler arasındaki barışa katkı için önemlidir. Biz gençler olarak, turizm acentaları olarak, kamu kurumları olarak ülkeler arasındaki diyalogun geliştirilmesine katkı sunmaları gerekiyor. Dolayısıyla Çinli 30 çiftin buraya gelerek balayı resimlerini çektikleri için ben teşekkür ediyorum” dedi.

"BUNDAN SONRA DAHA ÇOK ÇİNLİYİ BURADA GÖRMÜŞ OLACAKSINIZ"

Burayı çok sevdiğini ve bundan sonra daha sık sık geleceğini belirten Çin’deki bir ilaç firmalarından birinin Pekin Şube Müdürü olan Whan Chan Pi, “Şuanda Türkiye ile Çin arasında İpekyolu politikası var. Bu yolun bir ucu Çin, bir ucu Türkiye’dir. Firma olarak böyle bir politikaya öncü olmaktan memnun olduk. Pamukkale çok sevimli bir yer, bu ilk grubumuz, bundan sonra Çinli turistleri Türkiye’ye getirmek için çaba göstereceğiz. Şuanda 50 kişilik bir kafile geldi. Tabİi bunlar firma yetkilileri, öncü olarak geldi. ilk olduğumuz için çok gurur duyuyoruz. Aynı zamanda Avrupa’daki ortaklarımızla geldik, hem çekiyoruz hem de geziyoruz. Bundan sonra daha çok Çinliyi burada görmüş olacaksınız. Kafilemiz arasında yeni evlenenler de var, hem de daha önce evlenenler de var. Çok sevindik, bundan sonra benim ekibimle ve ben daha sık geleceğiz” diye konuştu.

Medeni Topaloğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin 23 Nisan Uluslararası Çocuk Festivali gala yemeği ile sona erdi Mersin Büyükşehir Belediyesince bu yıl ilk kez düzenlenen ve 4 gün boyunca hem çocukların hem de çocukluğundaki bayramları özleyen Mersinlilerin doyasıya eğlendiği Uluslararası Çocuk Festivali, düzenlenen gala yemeği ile sona erdi. Dünyanın 14 farklı ülkesinden gelen dans toplulukları, 23 Nisan’ın kendi bayramları olduğunu festival sayesinde öğrenirken, Mersinliler de özlediği coşkulu bayram günlerini yeniden yaşadı. Türkiye’den deprem bölgesi olan Hatay ve Adıyaman’dan gelen dans toplulukları da Mersin’i tanırken, farklı dünya kültürleriyle tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu. Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından organize edilen ve birçok daire başkanlığının destekleriyle yapılan festivalin son gününde düzenlenen gala yemeğinde, Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdal Gökayaz, Belediye Başkan Danışmanı İbrahim Evrim ile Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger katılımcılarla bir araya geldi. Dans toplulukları son kez gösterilerini sergilediler. Gala yemeğinin sonunda katılımcılara Mersin’i ve festivali unutmamaları için plaket ve hediyeler verildi. Konuklar Mersin’i, kültürünü ve insanlarını yakından tanıdı 20 Nisan’da başlayan festival kapsamında merkezin yanı sıra Anamur, Silifke ve Tarsus’ta gösterilerini sergileyen yabancı dans toplulukları, Mersin’i, kültürünü, tarihini ve insanlarını yakından tanıma fırsatı buldu. Mersinlilerin cana yakın misafirperverliğinden son derece etkilenen dans toplulukları, dünyada çocuklara bayramın armağan edildiği tek ülke olan Türkiye’de dolu dolu festival yaşadı. “Hatıralarda kalacağına inandığımız güzel bir festival oldu” Uluslararası Çocuk Festivali’nin bitişi gününde gerçekleştiren gala yemeğinde değerlendirmelerde bulunan Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Koordinatörü, Opera Sanatçısı Bengi İspir Özdülger, “Çok mutluyuz, harika bir festivalin sonuna geldik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı bir festivalle taçlandıralım istemiştik ve onun da verdiği mutluluk ve gururu yaşıyoruz. Atatürk’ün açtığı o aydınlık yolda yürüyen nesillerin gerçekten hatıralarında kalacağına inandığımız güzel bir festival oldu” dedi. 20 Nisan’da başlayan festival kapsamında yapılan etkinliklerden kısaca bahseden Özdülger, “14 ülkeden 350 misafirimiz geldi. Aynı zamanda ülkemizden Hatay, Adıyaman ve Ankara’dan misafirlerimiz vardı ve ilimizde yarışmada ilk üçe girmiş olan okullarımız da festivalimizin gösteri ekibinde yer aldı. Bugün 23 Nisan’da büyük bir gururla, bu güzel bayramda sabahtan itibaren yapılmaya başlanan etkinliklerle birlikte saat 15.00’te Özgecan Aslan Meydanı’nda bahsettiğim bütün misafirlerimizin gösterilerini sevgili vatandaşlarımızla, güzel çocuklarımızla buluşturduk” diye konuştu. “Dolu dolu geçen 3 gün yaşadık” Özdülger, gala yemeği ile festivali taçlandırmak istediklerini kaydederek, “Bu mutluluğu hep beraber bir yemekle birleştirelim ve kendilerine anı bırakacak hediyelerimizi sunalım dedik” ifadelerini kullandı. Özdülger, birçok daire başkanlığının atölyelerinin olduğu festival kapsamında ayrıca sportif etkinliklerin de yapıldığını belirterek, “Çocuklar için hazırlanan etkinlik ve oyun alanlarında çocuklarla bütünleşildi. Daire başkanlıklarımızın çocuklara atölye çalışmaları oldu. Gerçekten dolu dolu geçen bir üç gün yaşadık. Birleştirici gücü olduğu ve halkı bütünleştirdiği için biz bu festivalleri çok önemsiyoruz” şeklinde konuştu. “Tüm dünyaya bu güzel bayramı yaşatalım istiyoruz” Mersin’in tanıtımının da festivalin bir diğer artısı olduğunu söyleyen Özgülger, “Mersin’i, Akdeniz’in incisi olarak görüyoruz. Güzel mersinimizi ve güzel insanımızı da tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz. İşte bu festivalde onlardan bir tanesi. Bu yıl ilkini gerçekleştirdik ve bundan sonra devamı gelecek. Bunu da büyük bir keyifle ve mutlulukla gururla söylüyoruz. Güzel şehrimizi, yurtdışından gelen sevgili çocuklarımıza, davetlilerimize tanıttık aynı zamanda ülkemizden katılan sevgili çocuklarımıza da şehrimizi gösterdik. Çok mutlu ve gururluyuz" dedi.
İstanbul İstanbul’da çöl tozları hayatı olumsuz etkiliyor Türkiye’ye Afrika Üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası yaşlı ve çocukları etkiliyor. Çocuklar ve yaşlılar çok daha fazla etkilenirken, uzmanlar maskesiz dışarı çıkılmaması, pencereleri kapalı tutma konusunda uyarılarda bulundu. Yunanistan’ın başkenti Atina’yı turuncuya boyadı. Türkiye’de etkisini çöl tozları İstanbul’da da hayatı olumsuz etkiliyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye’de de etkili olan toz taşınımı ile ilgili uyarılarda bulundu. Libya üzerinden gelen çöl tozu Yunanistan’da gökyüzü kızıla bürünmesine neden olmuştu. Tekirdağ üzerinden Türkiye’ye giriş yaparak yurdun batı kesimini etkisi altına alan çöl tozunun etkisinin İstanbul’da 3 gün daha süreceği tahmin ediliyor. “Sağlık açısından çok zararlı” Birkaç sene önce yoğun olarak çöl tozlarının geldiğini hatırladığını ifade eden Mustafa Baran, “ Sabah kalktığımızda arabalarımızın üzeri görünmez oluyordu. Sağlık açısından çok zararlı olduğunu biliyorum. Gelince evden çıkmayacağız herhalde. Kesinlikle maske takılması gerekiyor. Sadece çöl tozları ile alakalı değil günlük hayatımızın içinde insanların yoğun olduğu yerlerde takılması gerekiyor. Ben etkilenmedim ama etkilenen dostlarımız oldu” diye konuştu. “Misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar” Sahilde bisikleti ile gezerken çöl tozlarından etkilendiğinin belirten Fahrettin Güden, “Ben her sabah bisiklet ile 50 kilometre yol yaparım. Akşam eve gittiğim zaman saçlarım toz içerisinde olur. İçki ve sigara kullanmadığım için öksürük problemim yok ama benim hanımımda var. Anadolu tarafından buraya misafirliğe gelenler nefes alamıyorlar geri dönüyorlar. Kızımın arabalarının üzeri bembeyaz oluyordu. İstanbul’un kirliliği çok kötü” dedi. “Sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu” Çöl tozlarının ne olduğunu bilmediğini ifade eden Halil Hayırlıoğlu, “Arabaların üzerinde sapsarı toz olduğunu gördüm. Ne olduğunu bilmiyorum. Arabanın üzerinde sildikten sonra bende merak ettim ne olduğunu. Benimde oldukça dikkatimi çekti” diyerek sözlerini tamamladı. “Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” Ailesi ile birlikte sahilde gezdiklerini çocuğunun çöl tozlarından etkilendiğini söyleyen Naim Uludağ, “Arabanın üzerinde kolaca belli oluyor. Her yıl oluyor alıştık artık. Beni fazla etkilemiyor ama çocukları etkiliyor. Çocuklarımın burnu tıkanıyor. Burnundan nefes alamıyor, ağzından alıyor. İkisini de etkiliyor zor bur durum. Kimse maske ile dışarı çıkmak istemez. Herkesi etkiliyor, bazen nefes alırken bile zorlanıyorsun” dedi.
Antalya Prof. Dr. İbrahim Şahin: "Genç nüfusta obezite ve diyabet hastalığı artıyor" TEMD Araştırma Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Şahin, obezitenin basite indirgenmeyecek kadar zor bir hastalık olduğuna işaret ederek, "Gençlerimiz şişmanlıyor, 15-20 yaş grubu arasında obezite ve diyabet hastalığı çok artıyor. O yaşlarda eskiden Tip 2 diyabet görmezdik, artık o yaşlarda görmeye başladık" ifadelerine yer verdi. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Araştırma Sekreteri Prof. Dr. İbrahim Şahin, Antalya’da katıldığı 45. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde obezitenin nedenlerini ve tedavi yöntemlerini aktardı. Obeziteyi tanımlayan Şahin, Türkiye’nin obezite sıralamasında Avrupa’da birinci olduğunu açıkladı. Türkiye, obezite sıralamasında Avrupa’da birinci Prof. Dr. İbrahim Şahin, şöyle konuştu: "Obezite, basit bir irade eksikliği değil. Obezite, yağ dokusunun normalden fazla olması, sağlığımızı etkileyecek kadar fazla olması ile karakterize olan bir hastalık. Çünkü, yağ dokusu arttığında bununla ilgili birçok hastalık artıyor. Bunun sonucunda, bizim hem yaşam süremizi kısıtlıyor, hem birçok hastalığa neden oluyor. Sağlıksız, yanlış beslendiğimiz için artıyor, ayrıca bunu bir hastalık olarak görmeyip basite almamız nedeniyle oluyor. Psikolojik, metabolik, hormonal, bazı ilaçlara bağlı farklı nedenleri de var. Türkiye’nin, obezite sıralamasında neden Avrupa’da birinci olduğuna gelecek olursak, şehirleşmenin artması, sağlıksız beslenme daha önemli rol oynuyor, dünyada ekmek tüketiminde en yüksek ülkelerden bir tanesiyiz. Sebze tüketimimiz az, spor açısından herhangi bir düzenli egzersiz yapma alışkanlığımız çok az. Bu da bizi Avrupa’da birinci hale getiriyor." "Gençlerimiz şişmanlıyor" Prof. Dr. İbrahim Şahin, genç nüfusta da obezitenin artışına vurgu yaparak, tedavi yöntemlerini anlattı. Şahin, "Gençlerimiz şişmanlıyor, 15-20 yaş grubu arasında obezite ve diyabet hastalığı çok artıyor. O yaşlarda eskiden Tip 2 diyabet görmezdik, artık o yaşlarda görmeye başladık. Altta yatan bir nedeni var mı, sadece yanlış beslenmeden mi kaynaklanıyor. Bunun değerlendirilmesi lazım. Önce tespit etmek gerekiyor. Çözümü çok faktörlü; beslenme açısından diyetisyene başvurmak gerekiyor, profesyonel hoca kontrolünde mutlaka spor yapılmalı, gerekirse ilaç tedavisinin endokrin kontrolünde olması lazım" dedi. Zayıflama iğnesi, doktor kontrolünde yapılmalı Birçok mecrada tanıtımı yapılan zayıflama iğneleri hakkında da değerlendirmede bulunan Prof. Dr. İbrahim Şahin, tüm tedavi yöntemlerinin doktor kontrolü altında uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Şahin, "Son birkaç yıldır, yeni ilaç isimleri duyuyoruz. Zayıflama iğneleri diye de geçiyor. Bunları kullanmadan önce belirli koşullar var, örneğin pankreas bezine bakılması gerekiyor. Safra taşı gibi bazı durumların kontrol altında olması lazım. Endokrin olarak, öncelikle bu ilacı kullanıp kullanmayacağının değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü faydadan çok zarar verir. Yine son yıllarda cerrahi tedaviler var. Bunların birçoğu bakanlık ve sağlık otoriterleri tarafından kabul edildi. Uygun kişiye uygun zamanda yapılırsa, sonrasında da takipleri iyi yapılırsa uygulanabilir" diye konuştu.