EKONOMİ - 01 Aralık 2016 Perşembe 14:28

Para Politikası Kurulu toplantı özeti açıklandı

A
A
A
Para Politikası Kurulu toplantı özeti açıklandı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 24 Kasım 2016 tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı özetini açıkladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 24 Kasım 2016 tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) Toplantı özetini açıkladı. Özetle, toplam talepteki yavaşlama enflasyondaki düşüşü desteklediği, Bununla birlikte yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artış ve yüksek oynaklıklara bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırladığı belirtildi.

Enflasyon Gelişmeleri

Raporda enflasyon gelişmeleri ile ilgili şu ifadelere yer verildi; "Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 1,44 oranında artmış ve yıllık enflasyon 0,12 puanlık düşüşle yüzde 7,16 olmuştur. Ekim ayı Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’nde ifade edildiği gibi, gıda enflasyonu yükselmiş ancak temel mal ve hizmet enflasyonundaki düşüşe bağlı olarak çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları azalmıştır. Bu dönemde çekirdek göstergelerin ana eğilimleri hizmet fiyatlarına bağlı olarak yavaşlamıştır.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon 1,04 puan artarak yüzde 5,20 olmuştur. Ekim ayında işlenmemiş gıda grubunda yıllık enflasyon temelde sebze fiyatlarına bağlı olarak yükselse de, mevsimsel etkilerden arındırıldığında fiyatlar son iki ayda olduğu gibi düşüş kaydetmiştir. Taze meyve-sebze dışı gıda yıllık enflasyonu ise düşük seviyesini bu dönemde de korumuştur. Kasım ayına ilişkin öncü göstergeler, gıda yıllık enflasyonunun önemli bir oranda düşeceğine işaret etmektedir. Ekim ayında enerji grubu yıllık enflasyonu doğalgaz fiyatındaki indirime rağmen akaryakıt fiyatlarındaki gelişmelerle bir miktar artarak yüzde 4,71’e yükselmiştir. Akaryakıt fiyatlarındaki yükselişte ÖTV artışının Ekim ayına kalan etkilerinin yanı sıra Türk lirasındaki değer kaybının ve petrol fiyatlarındaki yükselişin etkileri izlenmiştir.
Ekim ayında hizmet fiyatları yüzde 0,35 oranında artarken grup yıllık enflasyonu 0,39 puan azalarak yüzde 7,80’e gerilemiştir. Bu dönemde yıllık enflasyon kirada yükselmiş, lokanta-otellerde yatay seyretmiş, diğer alt gruplarda ise gerilemiştir. Kira yıllık enflasyonu İstanbul kaynaklı yükselişini sürdürerek yüzde 9,11 seviyesine ulaşmıştır. Diğer hizmetler grubu enflasyonu ise iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın da etkisiyle gerilemiştir. Bu çerçevede, hizmet enflasyonunun ana eğilimi yavaşlamıştır.

Temel mal grubu yıllık enflasyonu Ekim ayında 0,83 puan azalarak yüzde 6,15 olmuştur. Birikimli döviz kuru etkilerinin zayıflamasına ek olarak yurt içi talepteki yavaşlamayla birlikte yıllık enflasyon tüm alt gruplarda düşüş kaydetmiştir. Bununla birlikte yakın dönemde Türk lirasında gözlenen değer kaybı, temel mal yıllık enflasyonundaki iyileşmeyi sınırlamıştır. Bu dönemde temel mal grubu enflasyonu ana eğilimi yatay seyretmiştir. Ancak, Türk lirasındaki zayıf seyre bağlı olarak ana eğilimin kısa vadede yukarı yönlü olacağı tahmin edilmektedir.

Özetle, toplam talepteki yavaşlama enflasyondaki düşüşü desteklemektedir. Bununla birlikte yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artış ve yüksek oynaklıklara bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırlamaktadır".

Enflasyonu Etkileyen Unsurlar
Son dönemde açıklanan verilerin yılın üçüncü çeyreğinde iktisadi faaliyette ivme kaybına işaret ettiği vurgulan açıklamada, "Sanayi üretiminde ikinci çeyrekte gözlenen daralma üçüncü çeyrekte derinleşmiştir. Temmuz ve Eylül aylarındaki bayram tatillerinin uzatılmasına ve 15 Temmuz olaylarına bağlı çalışma günü kayıpları üçüncü çeyrekte üretim faaliyetini önemli ölçüde sınırlamıştır. Yılın son çeyreğinde telafi edilecek bu etkiler hariç tutulduğunda dahi üretimin ana eğilimi daha sınırlı bir oranda da olsa gerilemiştir. Turizm gelirlerindeki düşüşün üçüncü çeyrek itibarıyla belirginleşmesi doğrudan ve dolaylı etkileriyle ana eğilimdeki zayıflamada önemli rol oynamıştır.

Kurul, yılın ikinci yarısında üretimde dalgalanmaya neden olan çalışma günü etkilerinden arındırıldığında iktisadi faaliyette sınırlı bir toparlanma gözlendiği değerlendirmesinde bulunmuştur. Yakın dönem göstergeleri dördüncü çeyrekte üçüncü çeyreğe göre daha olumlu bir görünüm çizmektedir. Başta taşıt sektörü olmak üzere kredilere duyarlı sektörler ve bağlantılı faaliyet kollarında üretimin bir miktar toparlandığı gözlenmektedir. Çalışılamayan günlerin oluşturduğu baz etkisi de dikkate alındığında son çeyrekte sanayi üretiminde dönemlik bazda kayda değer bir toparlanma beklenmektedir.
Temmuz ayında yurt içinde yaşanan belirsizlik ortamı, üçüncü çeyrekte nihai yurt içi talebi hem tüketim hem yatırım harcamaları kanalıyla önemli oranda zayıflatmıştır. Üretim ve ithalat verileri üçüncü çeyrekte tüketimdeki yavaşlamanın dayanıklı tüketim mallarında daha belirgin olduğuna işaret etmektedir. Sermaye mallarının detayları incelendiğinde, zayıflığın sektörler geneline yayıldığı görülmektedir. Nitekim makine-teçhizat üretimi ile mineral maddeler üretimi ve ithalatı üçüncü çeyrekte gerilemiştir. İnşaat istihdamındaki gerileme de inşaat sektöründeki yavaşlamayı teyit etmektedir.

Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekten itibaren iktisadi faaliyette toparlanma beklenmektedir. Konut ve taşıt piyasalarına ilişkin veriler bu görünümü teyit etmektedir. Parasal koşulların daha destekleyici bir konuma gelmesi ve alınan diğer tedbirlerin etkisiyle tüketici kredilerinde son aylarda gözlenen toparlanma yılın son çeyreğine ilişkin iyileşme öngörülerini desteklemektedir. Ayrıca, kamu kesiminin büyümeye yatırım kaynaklı katkısını son çeyrekte artıracağı tahmin edilmektedir. Ancak, son dönemde Türk lirasında gözlenen hızlı değer kaybı ve döviz kurlarındaki oynaklık, başta hâlihazırda zayıf bir eğilim sergilemekte olan yatırımlar olmak üzere ilerleyen dönemde özel kesim talebini sınırlayabilecektir. Döviz kuru hareketlerinin firma bilançoları ve ekonominin gidişatına dair güven algısı üzerindeki etkileri önümüzdeki dönemde büyüme hızını etkileyecek önemli unsurlar olarak değerlendirilmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir. Dış talep üzerindeki jeopolitik gelişmeler kaynaklı olumsuz etkilere karşın dış piyasalarda pazar çeşitlendirme esnekliği ihracatı desteklemeye devam etmektedir. Ayrıca, Rusya ile normalleşmeye başlayan ilişkiler ihracatı olumlu etkilemeye başlamıştır. Turizm sektöründeki görünümün cari denge üzerindeki olumsuz etkisi devam ederken, dış ticaret hadlerindeki gelişmelerin gecikmeli yansımaları ve kredilerin ılımlı seyri bu etkiyi sınırlamaktadır. Bununla birlikte, emtia fiyatlarının cari açık üzerindeki olumlu etkisinin önümüzdeki dönemlerde kademeli olarak azalması beklenmektedir.

İşgücü piyasasında son dönemlerde gözlenen bozulma eğilimi iktisadi faaliyetteki ivme kaybına paralel olarak Ağustos döneminde de devam etmiştir. Tarım dışı sektörlerde, sanayi istihdamındaki gerileme hız keserek devam ederken, inşaat istihdamında yatay bir seyir izlenmiştir. Hizmet sektöründe istihdam sınırlı oranlarda artmaya devam etmektedir. Öncü göstergeler işsizlikteki ana eğilimin artış yönünde olduğuna işaret etmektedir. Ancak Temmuz ayında yaşanan olayların olumsuz etkilerinin kısmen ortadan kalkması, PMI istihdam göstergesinin Ekim ayında kayda değer bir artış sergileyerek sanayi istihdamı için olumlu sinyal vermesi ve turizm faaliyetindeki daralmanın etkisinin hafiflemesiyle birlikte işsizlik artışında bir duraklama beklenmektedir.

Özetle, iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dönemlik bazda gerileyeceği tahmin edilmektedir. Yurt içi talebi destekleyici teşvikler ve tüketici kredilerinde gözlenen kısmi toparlanmanın etkisiyle iç talebin önümüzdeki dönemde toparlanma eğilimine gireceği öngörülmektedir. Üçüncü çeyrekte çalışılamayan günlerin oluşturduğu baz etkisi de dikkate alındığında son çeyrekte iktisadi faaliyetin dönemlik bazda artış kaydedeceği ve 2016 yılı genelinde büyümenin ılımlı bir düzeyde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Öte yandan yakın dönemde yaşanan küresel oynaklıkların finansal koşullar üzerindeki olası sıkılaştırıcı etkisi yurt içi talepteki toparlanmanın gücüne ilişkin aşağı yönlü risk oluşturmaktadır" denildi.

Para Politikası ve Riskler

TCMB tarafından alınan likidite tedbirleri ve makroihtiyati alandaki düzenlemelerin finansal koşulları destekleyici yönde etki etti bildirilen açıoklamanın devamında, "Tüketici kredileri son dönemde, kredi faizlerindeki gerileme ve makroihtiyati önlemlerin de etkisiyle, başta konut kredilerinde olmak üzere artış eğilimi göstermiştir. Öte yandan, küresel ve jeopolitik gelişmelerin yurt içi finansal piyasalara yansımaları nedeniyle ticari kredilerdeki canlanma göreli olarak zayıf seyretmektedir.

Mevcut durumda, gelişmiş ülkelerde uzun vadeli faizler artmaya, politika faizlerine ilişkin beklentiler de yukarı yönlü güncellenmeye başlamıştır. ABD Merkez Bankası’nın Aralık ayındaki faiz artırımı olasılığının güçlenmesi ve ABD seçimleri sonrası küresel belirsizliklerde gözlenen artış gelişmekte olan ülke finansal piyasalarında oynaklığa ve portföy çıkışlarına neden olmaktadır. Söz konusu gelişmelerin kredi koşulları üzerindeki olumsuz etkisi, alınan likidite tedbirleri, makroihtiyati düzenlemeler ve diğer teşvikler ile kısmen dengelenmektedir. TCMB, finansal koşulların öngörülenin ötesinde bir sıkılık göstermesi durumunda, zorunlu karşılıklar ve diğer likidite araçlarını destekleyici yönde kullanmaya devam edecektir.
Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla son çeyrekten itibaren iç talepte toparlanma eğiliminin başlaması beklenmektedir. Bununla birlikte, küresel piyasalardaki dalgalanmalar ve jeopolitik riskler iktisadi faaliyetteki toparlanmanın gücü konusunda aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetin ılımlı bir büyüme sergilemesi beklenmektedir. TCMB, iktisadi faaliyetteki gelişmelerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerindeki yansımalarını yakından izlemeye devam edecektir. Kurul, yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırabileceğini değerlendirmektedir.

İktisadi faaliyetteki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş gerçekleşmesi enflasyon üzerinde aşağı yönlü risk oluştururken, yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artış ve yüksek oynaklıklara bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaktadır.
Kurul, doviz kurundaki gelişmelerin beklentiler ve fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir. Ayrıca, döviz piyasasına dair destekleyici tedbirlerin bu kararın etkisini güçlendireceği değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, ihracat reeskont kredilerinin geri ödemelerinde esneklik sağlanması ve döviz yükümlülükler için uygulanan zorunlu karşılıklarda bir indirim yapılması uygun bulunmuştur.

Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek para politikasındaki temkinli duruş sürdürülecektir.

Kurul, sadeleşmenin uygun bir zaman diliminde tamamlanması konusundaki görüşünü korumaktadır. Gelinen noktada, sadeleşme ile amaçlanan kazanımlar büyük ölçüde hayata geçirilmiştir. Sadeleşme sürecinde bir sonraki adımın yönü ve zamanlaması enflasyon görünümünü ve finansal istikrarı etkileyen gelişmelere bağlı olacaktır.

Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir.

Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Küresel belirsizliklerin yüksek olduğu mevcut konjonktürde bu kazanımların korunarak daha da ileriye götürülmesi önem taşımaktadır. Mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbir makroekonomik istikrarı destekleyecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır" denildi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sağlık Bakanı Koca: "Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ziyaret eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor" dedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Zeytinburnu’nda esnafları ziyaret ederek vatandaşlarla bir araya geldi. Bakan Fahrettin Koca’ya Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, eşlik etti. Öğle namazını Millet Camii’nde kılan Bakan Koca, 58. Bulvar esnafını ziyaret etti. Ziyaretin ardında Bakan Koca, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine geldi. Başhekimlik binasında hastane yöneticileri ve çalışanları ile bir araya gelen Bakan Koca, daha sonra gazetecilere açıklamalarda bulundu. "Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda” Hekimlerin yapmış oldukları operasyonlardan sonucu kötü olan ve hekimlerin tazminat ödemelerini sonlandıran yasa ile konuşan Bakan Koca, “Beyaz reformla birlikte düzenlenen Malpraktis Yasası var. Dünyada benzeri olmayan şekliyle Malpraktis, Türkiye’de kökten çözülüyor. Kasıt olmadıkça sağlık çalışanına veya hekime rücu edilme durumu söz konusu değildir. 1 buçuk yıldan fazla zaman geçti, devam eden davalar dahil olmak üzere bugüne kadar hiçbir hekim arkadaşımıza rücu söz konusu olmadı. Kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Kasıt varlığı mahkeme kararıyla sabitse o zaman cezaevinde olan bir kişiden bahsediyoruz. Bu anlamda beyaz reformun en büyük kazanımlarından bir tanesi Malpraktis Yasası oldu. Dünyada hekimlik, sigorta şirketleri ile avukatlar arasına sıkışmış durumda. Türkiye uygulamada dünyada örneği olmayan bir ülke hekim arkadaşlarımızın uygulamadaki başarılarını biliyoruz” dedi. “Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz” Özel sektörde çalışan bir hekimin 39 milyon tazminat ödemesiyle ilgili konuşan Bakan Koca, “Malpraktis, bu uygulamadaki başarımızı sürdürmek için son derece önemli bir yasaydı. Bu yasa ile kasıt olmadıkça rücu söz konusu olmayacak. Bahsettiğiniz bilirkişi raporuyla tespit edilen özel sektörde çalışan biriyle ilgili olan bir davadan bahsediyoruz. Kamuda çalışan hiç kimsenin bu anlamda kasıt olmadıkça rücu durumu söz konusu olmayacak. Özel sektör ayrı. Kamuyla ilgili güvence sağlanmış durumda. Bu anlamda hiçbir hekim arkadaşımız endişe etmesin. Devam eden ve bundan sonra olacak olan davalarla ilgili kasıt, mahkeme kararıyla sabit değilse hiçbir şekilde rücu söz konusu olmayacak. Bu yasa dünyada benzeri olmayan hekimleri güvence altına alan bir yasa olduğunu bilelim” şeklinde konuştu. “700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz” Zeytinburnu’nda yeni bir hastanenin yapım ihalesine çıkıldığını söyleyen Bakan Koca, “Zeytinburnu’yla ilgili ciddi bir sağlık kuruluşuna ihtiyacımızın olduğunu biliyoruz. Buradan arsasını planladığımız, imar durumunu belediye başkanımın da bu noktada bitirdiği ve projesini de bitirmiş olduğumuz 700 yataklı bir hastanenin yakında yapım ihalesine çıkıyoruz. Var olan hastanenin 300 yataklı hastane ile birlikte sağlık kampüsünde toplam 1000 yataklı eğitim, araştırmasın Zeytinburnu kavuşmuş olacak. Bununla ilgili 2026 yılı sonunda bitirmeyi planladık. Burada göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önemli olduğunu biliyoruz. Göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisinin önde olduğu ama onkoloji, KVC dahil bütün birimleriyle yetkin olan hastanın bir başka hastaneye sevk edilmediği, şehir hastanesi standartlarında bir hastaneye Zeytinburnu kavuşmuş olacak. 2026 yılı sonu için bitirmeyi planladık” ifadelerini kullandı. Zeytinburnu’na yeni bir sağlık kompleksine ihtiyacı olduğunu söyleyen Bakan Koca, “Başkanımla da konuştum, var olan alanın sağlık alanı olarak, sağlık kuruluşu yapılmasından yanayım. Bu konuyla da ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki’yle onunla görüşmüş olacağım. Burayı da sağlık alanına katmak istiyoruz. Çabamız o yönde olacak” cümlelerini kullandı. Bakan Koca, açıklamaların ardından hastaneden ayrıldı.
Antalya Bakan Ersoy: "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Antalya’da Doğu ve Güneydoğulu iş insanlarının iftar yemeğine katıldı. Burada konuşan Bakan Ersoy, Antalya ve ilçelerinde gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalarda yapılan çalışmaları inceleme ve eksiklikleri yerinde tespit etme imkanını bulduklarını söyledi. “Vatandaşlarımızı dinledik, çiftçilerimizle dertleştik, basınımızla buluştuk, esnafın taleplerini not ettik” diyen Ersoy, Antalya’nın tüm noktalarına nüfuz ederek adeta şehrin röntgenini çektiklerini aktardı. "Bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız" Turizm konusuna da değinen Bakan Ersoy, küresel düzeyde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle sektörün büyük sorunlar yaşadığını belirterek, "Herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda hayata geçirdiğimi doğru politikalar ve geliştirdiğimiz stratejiler neticesinde hem şehrimiz hem de ülkemiz adına büyük bir başarı elde ettik. Antalya’da transfer yolcular dahil 16 milyonu aşkın ziyaretçiyle rekor kırarak tüm zamanların en yüksek ziyaretçi sayısına ulaştık. İnşallah bu yıl daha da yüksek rakamlara ulaşacağız. Peki bu başarıların elde edilmesi, milyonlarca insanın seyahatlerinde rotayı Antalya’ya çevirmesi, Danimarka’da insanların Antalya’daki kültürel mirası araştırması sadece tesadüfle açıklanabilir mi? Elbette hayır. Emin olun başarılı olmak için çok çalışıyoruz. Hiçbir sorunu halının altına süpürmüyor, kalıcı çözümler geliştiriyoruz” dedi. “Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz” Turizmi 12 aya yaymak için kültür, tarih, sağlık, doğa, inanç, gastronomi, spor gibi alanlarla turizmi çeşitlendirdiklerini kaydeden Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünyanın dört bir yanında, 200’den fazla ülkede Antalya’nın, Kemer’in tanıtımını gerçekleştiriyoruz. Dünyada en çok izlenen televizyon kanallarında Antalya’nın reklamını yapıyoruz. Çin’de, Japonya’da, Amerika’da, Almanya’da, Rusya’da, Manavgat’ı, Kemer’i, Side’yi tanıtıyoruz. İnsanlık tarihinin en önemli kültürel mirasına sahip olan bölgemizde bu mirasın gün yüzüne çıkartıp, her yıl milyonlarca insanın şehrimizi, ilçelerimizi ziyaret etmesi için tarihin en yoğun arkeoloji çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yeni kütüphaneleri, müzeleri, sanat merkezlerini, restorasyonları, galerileri, festivalleri Antalya’mıza kazandırıyoruz. En çok izlenen uluslararası filmlerin Antalya’da çekilmesini sağlıyoruz.” “Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister” İlçelere yapmış olduğu ziyaretlerde, gördüğü ve duyduklarını paylaşan Ersoy, "Biz dünyanın bir ucunda Avustralya’da gözbebeğimiz Antalya’nın tanıtımını yapıyor, bölgeye turist çekip, turizm gelirimizi arttırmanın çabası içine girmişken şehrimizdeki bazı yerel yöneticilerimizin temel görevlerini dahi yerine getirme konusunda çok da başarılı olduklarını söyleyemiyoruz. Biliyorsunuz yeri geldiğinde bu güzel şehir ve bu şehrin insanları kaybetmesin diye yerel yönetimlerin sorumluluğundaki birçok soruna el atıyoruz. Altyapı sorunlarını çözüme kavuşturuyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak arıtma tesisleri inşa ediyoruz. Antalya’nın kanalizasyonuna, içme suyuna, yağmur suyuna el atıyoruz. Diğer bakanlıklarımızla görüşerek şehrin ihtiyaçlarının karşılanması adına elimizden gelen gayreti ortaya koyuyoruz. Biz Antalya’nın turizmde dünyanın süper ligine yükselmesi ve oradaki yerini kalıcı hale getirmek için gece gündüz demeden çalışırken, yerel yönetimlerimizin de başarılı çalışmalar ortaya koymasını beklemek sanırım tüm Antalyalıların en doğal hakkıdır. Sadece kısır siyasi tartışmalar oluşturup, bu tartışmalardan medet umarak başarılı olmak mümkün değildir. Belediyecilik aynı zamanda bilgi ister, çalışma ister, proje ister. Belediyecilik laf üretmek değil iş üretmek ister. İyi bir belediye başkanı kendini değil kentini düşünen kişidir” diye konuştu. “Antalya bunu hak etmiyor” Bakan Ersoy, 16 milyonun üzerinde turistin geldiği Antalya’nın temel altyapı problemlerini çözme konusunda yeterli olamadığını ileri sürerek, "Tüm desteğimize rağmen sosyal ve kültürel yatırımlar konusunda, şehrin hak ettiği projeler hayata geçirilmedi. Maalesef Antalya bunu hak etmiyor. Biz, Antalya’nın dünyanın en önemli turizm merkezleriyle rekabet edip bir adım öne geçmesi için çalışırken, maalesef bazı yerel yöneticilerimiz bu iddianın çok uzağında kaldılar. Eğer biz Antalya’nın küresel bir vizyonla hareket edip, rakiplerinden ayrışmasını istiyorsak yerelde de böyle iddialı bir bakış açısı geliştirmek zorundayız. Bunun için biz Antalya’nın hizmet alanında kaybedecek tek bir saniyesi dahi olmadığını söylüyoruz. Bizim şehir için çalışan, dinamik kadrolara ihtiyacımız var. Antalya’nın bugün burada olduğu gibi birbirine karşı samimi olan, birbirine gönlünü açan, dürüst, çalışkan ve üreten kadrolara ihtiyacımız var. Bu şehirde yaşayan, bu şehir için üreten, kalbi bu şehir için atan vatandaşlarımıza yönelik; ayrımcılık yapmayan, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, herkesin inancına, kültürüne, geleneğine saygı duyan, herkese eşit davranan, adil yerel yöneticilere ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.