SAĞLIK - 02 Aralık 2017 Cumartesi 18:58

Prof. Dr. Bor: 'Türkiye'de endoskopiyi kimlerin yapacağının yasal dayanağı yok'

A
A
A
Prof. Dr. Bor: 'Türkiye'de endoskopiyi kimlerin yapacağının yasal dayanağı yok'

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Bor, endoskopinin ehil kişiler tarafından yapılması gerektiğini belirterek, "Sağlık Bakanlığın elinde bulunan sertifikasyon programını hızla sonlandırması ve kimlerin endikasyon yapılacağının bilinmesi gerekir. Bugün ülkemizde endoskopiyi kimlerin yapacağının yasal dayanağı yok. Her hekim endoskopi yapabilir düzeydedir, bu kabul edilir bir şey değildir" dedi.

Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından düzenlenen 34. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi, Antalya Belek’teki bir otelde gerçekleştirildi. Kongreye 900’ü aşkın doktor, hemşire, teknisyen ve öğrenci katıldı.
Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Bor, kolon kanserine dikkat çekmek için ünlülerin yer aldığı bir bilgilendirme filminin hazırlandığını bildirdi.

850 kişilik bir aile olduklarını dile getiren Prof. Dr. Bor, 80 milyonluk ülkede 850 rakamının çok düşük olduğundan yakındı.

Gastroenteroloji ailesi üye sayısına oranla çok daha güçlü, sesi dinlenir ve saygı duyulan bir meslek örgütü olduğunun altını çizen Prof. Dr. Bor, "Burada alanımızın sağlık sorunlarının toplum ve hasta zeminli önemi yanı sıra tıbbın prevalansı en yüksek hastalıklarını barındırmamız, en sık rastlanan bir grup kanserin gastrointestinal sistemden kaynaklanması, uyguladığımız işlemlerin zorluğu, hayat kurtarıcı özelliği gibi çok sayıda neden sayılabilir. Geriye bakıp 2 yılı değerlendirdiğimizde 80 sayfalık bir kitap ile özetlenecek kadar çok sayıda projenin hayata geçirildiğini görüyor ve mutlu oluyoruz. Üyelerimizin mesleksel, akademik ve sosyal şartları için iyi bir mücadele verdik, çok emek harcadık. Gelecek 2 yılın yeni projelerle şenlenmesini diliyoruz" diye konuştu.

"Dünya Gastroenteroloji Kongresi İstanbul'da"

2019 Dünya Gastroenteroloji Kongresi’nin İstanbul’da yapılacağını duyuran Prof. Dr. Bor, "Bu güzelliklerin yanı sıra, ülkemizde gastroenterolojinin mücadele etmesi gereken çok sayıda sorun olduğunun da bilincindeyiz. En göz önünde olan endoskopi ve karaciğer hastalıkları gibi konularda alanımıza girilmesi olmakla birlikte SGK’dan kaynaklanan geri ödeme sorunları, yetersiz malzeme alımları, yan dal asistanı azlığı ve bu arkadaşlarımızın eğitim standardizasyonundan başlayarak karşılaştıkları güçlükler, şehir hastanelerinin getirdiği sıkıntılar, özel hastane ve dal merkezlerine ait özel dertler sayabileceklerimizden bazıları" ifadelerine yer verdi.

"Endoskopi uzmanı tarafından yapılmalıdır"

Modern tanı ve tedavi yöntemleri arasında önemli bir yer tutan endoskopik girişimlerin yemek borusu, mide ve on iki parmak bağırsağının rahatsızlıklarının, nedenin ortaya çıkarılmasında etkin ve güvenilir yöntemler olduğunu belirten Prof. Dr. Bor, "Bu işlem, hekimin doğru teşhis koymasını ve sağlık sorununun tedavisinin planlanmasını sağlamaktadır. Endoskopinin başarısı ve hastanın endoskopiden rahatsızlık duymaması, kimin yaptığına, nerede yapıldığına, nasıl yapıldığına ve deneyimli bir yardımcı ekibinin olup olmamasına göre değişir. Endoskopiyi bu konuda eğitim görmüş olanlar yapmalıdır. Gastroenteroloji uzmanları 3 yıl boyunca endoskopi eğitimi görürler ve bu alanda en iyi eğitilmiş hekimlerdir" diye konuştu.

"Endoskopi ehil kişiler tarafından yapılmalı"

Bilinen en ciddi halk sağlığı alanının büyük bölümünün gastroenterolojinin alanı olduğunu işaret eden Prof. Dr. Bor, "En önemli sorunlarımızdan birisi yan dal asistan azlığı bu büyük bir sıkıntı. Endoskopik işlemler ehil eller tarafından yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığına çağrı yapıyoruz. Bakanlığın elinde bulunan sertifikasyon programını hızla sonlandırması ve kimlerin endikasyon yapılacağının bilinmesi gerekir. Bugün ülkemizde endoskopiyi kimlerin yapacağının yasal dayanağı yok. Her hekim endoskopi yapabilir düzeydedir, bu kabul edilir bir şey değildir. Bu bizim asıl işimizdir. Biz 3 yıl endoskopi yapmak üzere yetiştirliyoruz" dedi.

"Karaciğer yetmezliğinin ideal tedavisi nakil"

Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Özer, Dünya genelinde her yıl 57 milyon insan öldüğünü, bu ölümlerin yaklaşık 1.2 milyonunun siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle olduğunu kaydetti.

Dünyada 257 milyon kişinin hepatit B, 170 milyon kişinin de hepatit C virüsü ile infekte olduğunu aktaran Prof. Dr. Özer, "Karaciğer nakli gereken hastalıkların başında siroz ve karaciğer kanseri gelmektedir. Siroz sebebi olarak da en sık hepatit B, hepatit C ve yağlı karaciğer hastalığı gelmektedir. Ülkemizde daha az olmakla birlikte alkole bağlı sirozlar da önemli bir karaciğer nakli nedenidir. Son dönem karaciğer yetmezliğinin ideal tedavisi karaciğer naklidir. Nakil çoğunlukla karaciğer çalışma kapasitesi yüzde 10’un altına düştüğünde gündeme gelmektedir. Ancak rezerv yüzde 10’un altına düşmeden, yemek borusu ya da mideden varis kanaması geçirenlere, karın içinde ileri derecede su toplanan ya da peritonit dediğimiz karın zarı iltihabı olanlara, karaciğer koması gelişenlere ya da karaciğer kanseri tespit edilenlere de karaciğer nakli yapılmaktadır" dedi.

"Karaciğer nakli bekleyen 2 bin 73 hasta var"

Karaciğer naklinin beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin (kadavra) karaciğerinin tamamının hastaya nakledilmesi ya da sağlıklı canlı vericilerin karaciğerinin 2/3’lük sağ parçasının hasta kişiye nakledilmesi olmak üzere iki yöntemle gerçekleştirildiğini kaydeden Prof.Dr. Özer, "Ülkemizde şu an bekleme listesinde 2 bin 73 hasta vardır. Bu yıl da canlıdan 976, kadavradan 333 olmak üzere toplam bin 309 karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir. Dünya genelinde nakiller daha çok kadavradan yapılmaktayken ülkemizde canlı vericilerden yapılmaktadır. Toplumun bilinçlendirilmesi ile organ bağışının artırılması karaciğer yetmezliği olan hastaların tedavi umudunu artıracaktır" ifadelerine yer verdi.

"Dışkıda gizli kan tahlilinin önemi"

Türk Gastroenteroloji Derneği Saymanı, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Sezgin, kolon kanserinin toplumda çok sık görüldüğünü, yaşlılıkla birlikte görülme sıklığının arttığını dile getirdi.

Toplumda yüzde 5’lere kadar görülen kolon kanserinin 50 yaşından sonra görülme sıklığının arttığını kaydeden Prof. Dr. Sezgin, "Kolon kanseri ölümcül olan kanserlerde olabiliyor, zamanında saptanmazsa. Bilinç olarak istediğimiz seviyede değiliz. Bilinçlenme adına halk toplantıları ve bilgilendirme filmi yapıldı. Kolon kanseri önlenebilir, nadir kanserlerden biridir. Henüz kanser gelişmeden ciddi sorunlara yol açmadan, erken aşamada saptanabilen meme kanseri, rahim ağzı kanseri, bir de kolon kanseri vardır. Kolon kanseri önleme ve erken saptama adına tüm sağlık merkezlerinde yapılan dışkıda gizli kan tahlili, bunu her 50 yaşına gelenin yapmasını öneriyoruz. Eğer sonuç pozitif çıkarsa hekiminize başvurun ikaz edicidir" diye konuştu.

"Kolonoskopi yaptırın"

Kolonoskopinin kalın bağırsak içinin fiber optik cihazla incelenmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Sezgin, "Hem riskli hem de şikayeti olana her 50 yaşındaki kişi de bir kez yapılmalıdır. Hastalarımızı sağlıklı insanlarımızı çok ikna edemiyoruz. Günümüzün modası aşırı kilodan uzak durmak kolon kanseri gelişme riskini azaltır. Obezite her türlü kansere eğilimi artırıyor. Yağı karbonhidratı az tüketmek, bunun yanında taze ve yeşil sebze meyve, süt ve süt ürünlerini bol bol tüketmeliyiz" şeklinde konuştu.

İsa Akar-Kağan Özkaya
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildi Batman merkezli 8 ilde Jandarma tarafından düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildi. Operasyonlarda organize suç örgütünün yöneticilerinden Yonca Onat’ın da aralarında bulunduğu 34 şüpheli yakalandı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Batman merkezli 8 ilde Jandarma tarafından düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında elebaşılığını Doğan Güney’in yaptığı (Yurt Dışı Firar) "Odacılar" olarak bilinen Organize Suç Örgütü çökertildiğini belirterek Operasyonlarda organize suç örgütünün yöneticilerinden Yonca Onat’ın da aralarında bulunduğu 34 şüphelinin yakalandığını kaydetti. "Aziz Milletimizin Bilmesini İsterim ki; hangi büyüklükte olursa olsun organize suç örgütlerini çökertip, adalete teslim edeceğiz. Şafak sökerken de gün batarken de operasyonlarımız devam edecek" diyen Bakan Yerlikaya operasyonla ilgili şu detayları paylaştı: "Batman Cumhuriyet Başsavcılığı, Jandarma Genel Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde; Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının desteğiyle Batman İl Jandarma Komutanlığınca yapılan çalışmalar sonucu; Batman merkezli Adana, Aydın, Mersin, Hakkâri, Van, Mardin ve İzmir’de eş zamanlı olarak düzenlenen “Mahzen-30” operasyonlarında “Bilişim sistemlerini kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu örgütlü olarak işleyen organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; Sosyal medya üzerinden sahte kiralık Bungalov ev ilanı vererek dolandırıcılık yaptıkları, mağdurlardan elde ettikleri gelirleri önce yasal bahis platformlarındaki hesaplara, daha sonra bahisten kazanılmış gibi gösterip kendi banka hesaplarına aktararak paranın izini kaybettirmeye çalıştıkları ve toplam 18 bin 635 vatandaşımızı mağdur ettikleri tespit edildi. MASAK ile koordineli yapılan çalışmalar sonucu; suçtan elde edilen mal varlığı değerlerinin aklanması kapsamında; ilk belirlemelere göre 34 milyon 530 bin TL değerinde işlem hacmine sahip, şüphelilere ait 1.283 banka hesabına el konuldu. Operasyonlarda; ruhsatsız tabanca, çok sayıda cep telefonu, sim kart, banka ve kredi kartı ile çok sayıda dijital materyale el konuldu. Batman Cumhuriyet Başsavcılığımızı ve operasyonları gerçekleştiren Kahraman Jandarmamız ile MASAK çalışanlarını tebrik ediyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle."
Erzincan Dağlarda çiriş otu bereketi Doğu Anadolu Bölgesinde ve Erzincan’da bu günlerde çarşı pazarda sıkça görülen çiriş otu dağlarda yaban hayvanlarının da ilgisini çekiyor. Bahar ayları ile birlikte Erzincan’ın yüksek kesimlerinde ortaya çıkan çiriş otu vatandaşlar tarafından toplanmaya başlandı. Munzur Dağlarında yerli ve yabancı birçok kişiye rehberlik yapan Murat Aydemir, yaptığı gözlemlerde dağ keçilerinin de çirişi yediğini ifade etti. Dağlarda doğal olarak yetişen çirişten birçok yemek yapıldığını anlatan Aydemir, çirişten yapılan turşunun ayrı bir lezzet olduğunu söyledi. İnsanlar yüzyıllardır yaşamın neredeyse her alanında bitkilerden faydalanıyor. Bazı bitkiler tıbbi faydaları sebebiyle sağlık alanında kullanılırken bazı bitkiler besin bazıları ise boya ya da süs bitkileri olarak kullanılıyor. Çiriş otu da bu bitkilerden bir tanesi. Latincede Asphodelus aestivus L. olarak bilinen ve Zambakgiller familyasına ait olan çiriş otu, çoğu bölgede güllük, dağ pırasası, kirkiş otu, sarı zambak, yabani pırasa ve yeling otu olarak biliniyor. Toplumun büyük bir kısmı bazı hastalıkların tedavisinde tıbbi bitkilere başvuruyor. Bitkisel tedavi yöntemlerinin yan etkilerinin olmadığı ya da daha az olduğu düşünülmesi buna büyük bir etken olarak gösteriliyor. Çiriş otu da bölgede halkın tercih edilen bitkilerin başında yer alır. Çirişten birçok yemek yapılıyor Meryem Badayman, Ekin Dinçel ve Ayla Ünver Alçay tarafından yapılan bir araştırmada çirişin; yabani bir ot olup yenilebilmesinin yanında vitamin, antioksidan, lif ve mineral içerikleri ile vücudu besleyen özelliğe sahip olması sebebiyle yaygın olarak tüketildiği belirtildi. Çiriş otu, Afrika, Arap ülkeleri, Türkiye, Mısır ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde görülen bir bitki türü. Türkiye’de Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişiyor. Çiriş otu genel olarak zararsız ve faydaları ile ön planda olan bir bitki olarak biliniyor. Bunun yanında çirişin yaprakları henüz tazeyken de yenilebiliyor. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılıyor. Haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yeniliyor. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılıyor. Sevilen yemeklerden biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya kadar pişirilmesiyle yapılıyor. Katılaştıktan sonra içi çukurlaştırılarak yağ dökülüp ve servis edilip yeniliyor.