GÜNDEM - 01 Haziran 2016 Çarşamba 09:26

Prof. Dr. Şenay Yalçın:‘’Nükleer Enerji, Rüzgâr ve Güneş Enerjisinden daha az zararlı’’

A
A
A
Prof. Dr. Şenay Yalçın:‘’Nükleer Enerji, Rüzgâr ve Güneş Enerjisinden daha az zararlı’’

Yapımına karar verildiği andan itibaren birçok tartışmayı da beraberinde getiren nükleer enerji santralleri ile ilgili konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, ‘’Rüzgâr tribünlerinin veya güneş enerjisi sisteminin olduğu yerlerde ekosistemin dengesi, nükleer enerji santralin olduğu alana göre daha çok bozuluyor’’ dedi.

Türkiye’deki nükleer serüvenin yaklaşık altmış yıl önce başladığını dile getiren Prof. Dr. Şenay Yalçın, “Türkiye’nin nükleer santral kurma girişimleri daha önce üç kez oldu, fakat bir türlü hayata geçirilemedi. İlk kez 2010 yılında önemli bir adım atılarak Akkuyu’da toplam olarak 4800 megavat gücünde dört ünitenin kurulmasına karar verildi ve anlaşmalar imzalandı. Bunun dışında 2013 yılında Akkuyu ile benzer kapasitede bir santralin de Sinop’ta kurulmasına karar verildi. Bu projeler ülkenin sahip olacağı enerji potansiyeli ve çeşitliliği bakımından attığı çok önemli adımlardır. Umarım atılan bu adımlar sonuna kadar devam eder” diye konuştu.

“ENERJİ MİLLİ GÜÇ UNSURUDUR”

“Nükleer enerjinin bir ülkede var olması o ülkeye önemli birprestij sağlar” diyen Yalçın, “Enerji milli güç unsurudur. Herhangi bir savaş durumunda kesintisiz olarak ihtiyaç duyulan asgari enerjiyi üretebilecek santrallerin olması, ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur. Bugün Türkiye, elektrik enerjisini yaygın olarak doğalgaz çevrim santrallerinden elde etmektedir. Bunlar yüzde 100 dışarıya bağımlı santrallerdir. Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkelerine baktığımızda, nükleer enerjinin başrolde olduğunu görebiliriz. Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapımıyla Türkiye de artık nükleer enerji ligine girmiş olacak. Türkiye’nin şu anda yaklaşık 75 bin megavat kurulu elektrik gücü var. Akkuyu ile Sinop santralleri faaliyete geçtiğinde ise; yaklaşık 10 bin megavatlık ek enerji gücüne sahip olacağız. Bunun dışında ülkenin başka enerji kaynakları da var. Ancak; Türkiye tüm alternatif enerji kaynaklarını devreye soksa bile; yine de 10 yıl sonra ülke enerjisi ihtiyacının yüzde 50’sini yurt dışından karşılıyor olacak. Bu nedenle de daha fazla nükleer enerji santraline ve nükleer teknolojiye sahip olmalıyız” ifadelerini kullandı.

“BAŞKA ÜLKELERE SANTRAL KURABİLEN BİR ÜLKE HALİNE GELEBİLİRİZ’’

“2020’li yıllarda Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 7’si elektrik santrallerinden karşılanıyor olacağız” diyen Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “planlanmış olan her iki nükleer santral tam kapasiteyle üretime başlasa ve alternatif enerji kaynaklarımızdan da tam kapasiteyle faydalansak bile;şu andaki enerji kapasitemiz ancak iki katına çıkmış olacak. Yani;kurulu gücümüz 150bin megavat seviyesine ulaşmış olacak. Bu artış, enerji talebinin yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da bize, Türkiye’nin kalkınma isteğini ve ekonomik üretim potansiyelini göstermektedir.

Sadece Akkuyu Nükleer Santralinin ekonomimize katkısı, yıllık yaklaşık 7-8 milyar dolarlık civarında olacağı dikkate alınırsa; nükleer santrallerin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Diğer taraftan; bir ülkenin nükleer teknolojiye sahip olması demek; yeni yan sanayilerin gelişmesi, AR-GE merkezlerinin kurulması, bu konularda daha bilgili elemanların yetişmesi ve başta kendi ülkemiz olmak üzere ileride diğer ülkelere de santral kurabilen bir ülke haline gelmemiz anlamını taşır. Bir nükleer santral yaklaşık 550 bin değişik parçadan oluşmaktadır. Daha sonra yapılması planlanan 3. grup nükleer santrallerdeki millilik payının en az yüzde 50 olmasını hedefleyen ülkemizde, söz konusu parçaların üretilmesi için gerekli olan alt yapı da mevcuttur.”

“SIFIR RİSKLİ HİÇBİR YATIRIM YOKTUR”

Türkiye’de nükleer santral yapılacak yerler belirlenirken çok ciddi etütler yapıldığını söyleyen Yalçın, “Herhangi bir ülkeye nükleer santral kurma izni verilirken çok önemli kriterler dikkate alınmaktadır. 1970li yıllarda 42 faktör dikkate alınarak incelemeler yapıldı. Nükleer santraller için en uygun alanlar;Akkuyu, Sinop ve İğneada olarak belirlendi. Tabi ki bunlar belirlenirken ekosistem açısından ve en önemlisi de deprem açısından taşıdığı riskler de göz önüne alındı. Nükleer santralin kurulmasında kullanılan, radyasyon zırhı dediğimiz onu koruyacak olan büyük parçaların karayoluyla taşınmasındaki zorluklar ve diğer bazı teknik zorunluluklar nedeniyle; bölge seçimleri özellikle deniz kenarı olan yerlerden yapıldı’’ diyerek konuşmasını sürdürdü. 

Nükleer santral kurulmasına ilişkin özellikle santrallerin kurulacağı bölgelerde yaşayan insanlarda oluşan korkulara da değinen Yalçın, “Tabii ki sıfır riskli hiçbir yatırım yoktur. Örneğin bir hidroelektrik santralinde risk yoktur diyemezsiniz hatta onlarda daha fazla risk vardır. Şunu söyleyebilirim ki; dünyada enerji üreten tesisler arasında en az riski olan, nükleer enerji santralleridir. Nükleer santraller yaklaşık 60 yıldır ticari anlamda elektrik üretimi için kullanılıyor. Şuana kadar kaza olarak elle tutulabilir büyük çaplı 2 olay meydana geldi. Biri Çernobil diğeri de Fukuşima. Ne yazık ki Fukuşima’da 9 şiddetinde büyük bir depremin olacağı ön görülememişti. Bu deneyimler de bize, yeni projelerde dikkate alınması gereken faktörler konusunda daha fazla ipucu verdi. Türkiye’de yapılması planlanan santraller de, 9 şiddetindeki depremlere dayanacak şekilde planlanmıştır. Bilimsel platformlarda her kesimden insanın katıldığı bir ortamda bu konu tartışılıp, insanlar aydınlatılırsa sanıyorum ki yaşanan korkular geçer” dedi.

‘’NÜKLEER SANTRAL MESELESİNE BİLİMSEL AÇIDAN YAKLAŞMAK GEREKİYOR’’

“Santrallerin 1-2 kilometre ötesinde insanlar gayet sağlıklı ve rahat bir biçimde yaşayabilirler” diyen Yalçın, “Nükleer santrallerin insanlara yaydığı radyasyon dozu yıllık en çok 0,05milisievert dediğimiz dozdadır. Hâlbukiyapılan çalışmalar gösteriyor ki; günde bir paket sigara içen insanın aldığı doz, nükleer santralden aldığının 150 katından fazladır. Ayrıca, yaşadığımız çevreden doğal olarak maruz kaldığımız yıllık doz 2,4 milisievert civarındadır. Bir röntgen çekimi esansında bile, nükleer santralden alınan dozun kat ve kat üzerinde radyasyon almaktayız.

Günümüzde rüzgâr enerjisive güneş enerjisi alternatif enerji kaynakları olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak her iki enerji kaynağından elektrik üretim tesisleri de çevresindeki ekosisteme önemli zararlar vermektedir. Bir nükleer santralin ekosisteme zararı bunlardan daha azdır. Bu noktada, halkı doğru yönlendirmek ve doğru bilgilendirmek gerekmektedir. Tabi ki yine tercih insanlarındır. Bu konularda yeterli bilgiye sahip olmayanlar, ne yazık ki halkı eksik bilgilendirmekte ve gereksiz endişe oluşmasına neden olmaktadırlar. Meseleye bilimsel verilerle yaklaşmak ve paylaşımlarda bulunmak bilim insanları için bir sorumluluk; toplum için de bu bilgilere erişim bir haktır” ifadelerin kullandı.

NURHAYAT CEVAHİR-HÜSEYİN ÇAKMAK
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon Zafer Müzesi restorasyonunda sona gelindi Afyonkarahisar Valiliği’nden yapılan açıklamada, Kurtuluş Savaşı döneminde karargah binası olarak da kullanılan Zafer Müzesi restorason çalışmalarında sona gelindiği ve İl Özel İdaresinin de katkıları ile projeye 7 milyon 130 bin 487 TL bütçe ayrıldığı belirtildi. Konu ile ilgili yapılan yazılı açıklamada, Zafer Müzesi restorasyon işinin Afyonkarahisar İl Özel İdaresi tarafından 22 Eylül 2021 tarihinde ihale edildiği ve bu çerçevede restorasyon projesinde belirtilmiş olan analizler sonucunda yapıya sonradan eklenen ve zarar veren betonarme kolon ve kirişlerin kaldırıldığı vurgulandı. Açıklamada, “Zafer Müzesi restorasyon inşaat işleri için ise Zafer Kalkınma Ajansına, Tarım ve Orman Bakanlığı 5. Bölge Müdürlüğü ve İl Özel İdaremiz ortaklığı ile 7 milyon 130 bin 487 TL bütçeli, proje hazırlanmış 25 Nisan 2023 tarihinde Zafer Kalkınma Ajansı ile sözleşme imzalanmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığı 5. Bölge Müdürlüğü ile Zafer Kalkınma Ajansı 2023 ve 2024 yılı yatırım bütçeleri ve Afyonkarahisar Valiliğinin mali desteği ile ‘Zafer Müzesi 2. Etap Güçlendirme, Restorasyon ve Tefrişat Yapım İşi İhalesi’ yapılmış, ihale ile iç cephe çelik konstrüksiyon gezinme platformu ve ince sıvalar tamamlanmış; ahşap, kapı ve pencerelerin boyası ile teşhir ve tanzim dolaplarının imalatı da yapım aşamasındadır. Zafer Müzesi restorasyon işinin yüzde 80’i tamamlanmış olup yaz aylarında ziyarete açılması planlanmaktadır. Zafer Müzesi restorasyonu tamamlandığında orijinal hali olan Cumhuriyet öncesi mimari yapısına kavuşacaktır. Ayrıca iç mekân düzenlemesi ile o dönemde kullanılan materyallerle Zafer Müzesi zenginleştirilerek, savaş zamanı yaşananlara ışık tutan bir müze haline gelecektir” ifadelerine yer verildi.
İzmir Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek’ adlı resim sergisi açıldı İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yeşilay İzmir Şubesi’nin birlikte düzenledikleri ‘Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek’ adlı resim sergisi bugün 15 Temmuz Şehitleri Konferans salonunda gerçekleştirildi. Yeşilay Cemiyeti İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Dilek Takımcı yaptığı konuşmada, "104 yıldır, Yeşilay Cemiyeti’nin Türk toplumunun sağlıklı nesiller yetiştirmesi için bağımlılıkla mücadele etmektedir. Toplum sağlığı, aile sağlığı, kişi sağlığı açısından dünyanın bağımlığı önleme ve mücadele konusunda en köklü ve örnek sivil toplum kuruluşudur. Bu anlamda bağımlılıkla mücadelede tüm kurum ve kuruluşların işbirliği içinde olması çok önemlidir. Bugün burada güzel bir yardımlaşmanın ve dayanışmanın örneğini görebiliyoruz. İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile Yeşilay Cemiyetimiz, sağlıklı nesiller yetiştirmek için çocuklarımızın iyilik tohumlarını yeşertmek için elle verdi. Bağımlığın farkındalığını kazanmış nesiller yetiştirmek çok kıymetlidir. Bu doğrultuda Milli Eğitim camiası ile işbirliği içinde çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak kutsal bir görevdir. Yeşilay’ın bağımlılıklar konusunda mücadelesi her zaman toplumsal iyilik seferberliği içinde devam ediyor ve yarın da bu mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. Bu yarışmaya değer verip katılan öğrencilerimizi ve onlara bu eserleri üretmelerine ilham veren öğretmenlerimizi özellikle tebrik etmek istiyorum. Öğrencilerimizin bağımlılık konusunda farkındalıklarını güzel eserlere dönüştürmesi daha güzel bir Türkiye, daha güzel bir yarını hep birlikte yaşayacağımız konusunda umutlarımızı haklı çıkarıyor" dedi. İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi de öğrencileri zararlı alışkanlıklar konusunda bilinçlendirerek sağlıklı bir nesil yetiştirmek açısından eğitim camiasının önleyici rolünü kullanarak tüm öğretmenleriyle birlikte bu konuda seferber olduklarını ifade etti. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin zararlı alışkanlıklara karşı bilinçli şekilde yetişmelerini; sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve internet bağımlılığının olumsuz ve yıkıcı etkilerini kavramalarını ve Yeşilay cemiyetinin faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen resim yarışmasından ödül alan öğrencilerin eserlerinden oluşan sergi açılışına, Yeşilay Derneği İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Dilek Takımcı, İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Ömer Yahşi, okul müdürleri, yarışmada dereceye giren öğrenciler ve veliler katıldı. Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması’nda her kategori ve kademede il birincisi olan öğrencilere ödülleri ve başarı belgelerinin verilmesi ile sona erdi.
Osmaniye Osmaniye’de Erkekler Açık Alan Hokey Süper Lig 1. etap maçları başladı Erkekler Açık Alan Hokey Süper Lig 1. etap müsabakaları, 12 takımın katılımıyla Osmaniye’de başladı. Osmaniye İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü hokey sahasında gerçekleştirilen müsabakalarda, 2 grupta 12 takım 8-12 Mayıs’ta Osmaniye ve Kırklareli’nde yapılacak play-off turuna katılmak için mücadele ediyor. Türkiye’nin ilk hokey sahasının yapıldığı Osmaniye’de olmaktan mutlu olduklarını söyleyen Türkiye Hokey Federasyonu Başkanvekili Bayram Yüksel, "Süper Lig 1. etap müsabakaları 12 takımla 17-21 Nisan arasında Osmaniye’de başladı. Kızlar Alanya’da, erkekler burada play-off ve play-out çıkacak takımlar belli olacak. 8-12 Mayıs arasında hem Osmaniye’de ve Kırklareli’nde ayrıca bunun ikinci müsabakaları oynanacak. Aynı zamanda milli takımda seçme kriterleri de burada belli oluyor. Sporcular burada izleniyor. Osmaniye’de olmaktan federasyon olarak memnunuz, Türkiye’de ilk hokey sahamız Osmaniye’de yapıldı. Yıllarca buraya gidip geliyoruz, salon müsabakası da yapıyoruz, açık alan yapıyoruz. Osmaniye bizden, biz Osmaniye’den çok memnunuz. Bundan sonra da devam edecek" dedi. Genç bir takıma sahip olduklarını söyleyen Osmaniye Alfa Spor Kulübü antrenörü Bekir Topaloğlu ise, "Bu branşa çocukluğumda sporcu olarak başladım, şimdi antrenör olarak devam ediyorum. Kendi grubumuzdaki 2 maçımızı tamamladık. Önümüzdeki 3 maçımıza bakacağız. İlk önce hedefimiz play-off da yer almak. Sonraki hedefimiz olarak da ilk 3’de dereceye girebilmek için mücadele edeceğiz. Genç bir takımız çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah başarılı olacağımızı ümit ediyorum" dedi.