RAMAZAN - 10 Ağustos 2011 Çarşamba 11:02

Ramazanda ilaç kullanımına dikkat

A
A
A
Ramazanda ilaç kullanımına dikkat

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Hakan Çetinsaya İyi Klinik Uygulama Merkezi (İKUM) Uzman Doktoru Ahmet İnal, Ramazan'da ilaç kullanımıyla ilgili olarak, "Günde üç defa alınacak bir ilacın, iftarda, gece 00.00'da ve sahurda alınması gerekiyor" dedi. İnal, açken alınacak ilaçların yemekten en az yarım saat önce alınması gerektiğini de söyledi.

SİBEL YÜKLER-OLCAY DÜZGÜN   /  KAYSERİ

 

İlaç kullanımı hakkında halkın yanlış bilgiye sahip olduğunu söyleyen ERÜ Hakan Çetinsaya İyi Klinik Uygulama Merkezi (İKUM) Uzman Doktoru Ahmet İnal, bu konuda doktor, hasta ve eczacı arasında iyi bir ilişki kurulması gerektiğini kaydetti. İnal, ilaç hakkında doktorun ve eczacının hastayı bilgilendirmesi gerektiğini belirterek, "Doktor, hasta ve eczacı üçü arasında iyi bir ilişki kurulması gerekiyor. Önce doktor hastasıyla iyi bir ilişki kuracak. Doktorun hastasına hangi ilacı kullanacağını, nasıl
kullanacağını anlatması gerekiyor. Doktor bilgi vermeden reçeteyi yazıyor, hasta eczacıya götürüyor. Eczacı da kutunun üzerine bir çizik atıyor.

 

Sabah öğle akşam şeklinde genelde anlaşılıyor bu üç çarpı. Onu hasta sabah öğle akşam kullanıyor. Halbuki o ilacın kullanımının doğru bir şekilde öğrenilmesi gerekiyor. Genelde sabah öğle akşam dediyse, hasta sabah kahvaltısından sonra, öğle yemeğinden sonra, akşam yemeğinden sonra ilacını alıyor. Halbuki bunun 8 saat arayla olması lazım. Yani sabah 08.00'da aldığımız bir ilacı öğleden sonra 16.00'da almanız lazım ve gece yatarken 00.00'da almanız lazım. Aslında sabah öğle akşamdan kasıt budur" dedi.

 


Ramazan'da bu durumun daha da değiştiğini ifade eden Dr. İnal, "Ramazan'da örneğin açlık ve tokluğu tanımlamamız gerekiyor. Genelde insanlar açlık dediğimiz zaman yemekten 5 dakika önce aldığını açlık olarak kabul ediyor. Yemekten sonra aldığını tokluk kabul ediyor. Bu tanımda bir yanlışlık var. Bizim kabul ettiğimiz bilimsel manada tokluk yemekten yarım saat öncesinden başlayıp, 2 saat sonrasına kadar oluyor. Açlıksa yemekten 2 saat öncesiyle yarım saat öncesine kadar oluyor. Yani sizin yemekten 2 saat önce aldığınız ilaç tok sınıfına giriyor.

 

İnsanlar genelde bunu yanlış yapıyorlar. Ve tok iken alınacak bir ilacı aç iken alıyorlar, aç iken alınacak bir ilacı tok iken alıyorlar. Bu şekilde ilaç etkisini yitirir" diye konuştu.

 


Ramazan'da ilaç kullanımıyla da ilgili bilgi veren İnal, "Ramazan'da genelde insanlar gündüz ilaç alamadığı için iftarda ve sahur aralığında alması gerekir. Eğer açken içilecek bir ilacı iftarda alacaksanız dolayısıyla yarım saat öncesinde almanız gerekiyor. İftarda orucunuzu açtıktan sonra su ile ilacınızı içiyorsanız ve aç iken alacaksanız yarım saat sonra yemek yememiz lazım. Aç karnına alınacak bir ilacı iftarda içsinler ve yarım saat sonra yemek yesinler. İlaç kullanımı da çok önemli.

 

Eğer günde iki defa kullanılacak bir ilaç ise onda sorun yok, ilaçlar iftarda ve sahurda alınabiliyor. Ama eğer günde üç defa ise ve 8 saat arayla kullanılması gerekiyorsa, iftarda, sahurda ve gece 00.00'da alınması gerekiyor. Aslında bu bizim kullanım şeklimize uygun değil. 8 saat araya uymuyor. 4 saat araya uyuyor. Ama illa kişi oruç tutacağım, ilacımı da içeceğim diyorsa bu şekilde kullanabilir" şeklinde konuştu.

 


Kronik hastalığı bulunanların da ilaç kullanımını Ramazan ayında iyi dengelemeleri gerektiğini söyleyen İnal, "Diyabet hastalarının ilaçları çok önemli. Tansiyon hastaları bazen biyolotik dediğimiz sıvı kaybettirici ilaçlar kullanıyorlar. Dolayısıyla bu yaz günlerinde günler çok uzun, 16 saatlik bir oruç döneminden bahsediyoruz ve 16 saat boyunca susuz kalan bir insandan bahsediyoruz.

 

Üstüne de sıvı kaybını artırıcı bir ilaç kullandığımız zaman sıvı kaybı iyice artıyor. Dolayısıyla bu tarz bir ilaç kullanan bir insanın oruç tutmasını da riske atmış oluyoruz. Böyle insanlara bizim tavsiyemiz ya ilacını değiştirsin ya da ilacını gece sahurdan sonra değil de akşam iftardan sonra alsınlar" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Naci Görür: "Çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız" Hatay’ın İskenderun ilçesinde söyleşiye katılan jeolog ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, depreme dirençli yerleşim alanların oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Naci Görür, depremin vurduğu Hatay’ın İskenderun ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldi. Görür, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası tarafından düzenlenen ‘İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ söyleyişine katıldı. Türkiye’de 13,6 milyon önce deprem mekanizmaların oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, depremleri durdurmanın mümkün olmadığını, toplum olarak depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorunda olduğunu söyledi. “Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı dün olduğu gibi toprağa veremeyiz" Deprem mekanizmasının Türkiye’de 13,6 milyon önce oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, “Bizim ülkemizde bu faylar 13,6 milyon seneden beri deprem oluşturmaya devam ediyor. Biz depremleri durduramayız, bu mümkün değil çünkü bu mümkün değil. Her depremde de 10 bin ve 50 bin insanı, dün olduğu gibi toprağa veremeyiz. O halde yapılacak bir şey bilgi, aydın ve çağdaş toplumlarının yaptığı gibi depreme dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız. Bunları yaparsak deprem sorununu büyük ölçüde hallederiz” dedi. “İskenderun tarafına gelen kıta biraz büküldüğü ve eğildiğinde o bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor” Deprem sonrası İskenderun sahilindeki çökme konusuna değinen Prof. Dr. Görür, “İskenderun’da bazı yerler çökmüş ve batıyor. Neden batıyor konusu fayla ilgili bir durumdur. Bin yıl önce Bingöl ilinin Karlıova’dan gelen doğu fayı, yanal hareket ederken İskenderun’daki fay biraz eğiliyor. İskenderun tarafına gelen kıta biraz bükülüyor ve eğiliyor. O kısımda bir duvar ve diklik oluşturuyor. Burada düşey atılım meydana geliyor ve fay niteliği doğuruyor ve batıyor. Bu nedenle de bir bölgenin belli ölçüde gömülmesi ve batması anlamına geliyor. Deniz seviyesinin göreceli olarak işlenmesi anlamına gelir” ifadelerini kullandı. İskenderun ilçesinde düzenlenen ’İskenderun’un Depremselliği ve Deprem Dirençli İskenderun’ temalı konferansa yer bilimci Naci Görür’ün yanı sıra; İskenderun İlçe Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, Belen İlçe Belediye Başkanı İbrahim Gül ve İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Levent Hakkı Yılmaz katıldı.
İstanbul Sadettin Saran: "Göreve gelirsek Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" Fenerbahçe Başkan Adayı Sadettin Saran, 48 saat içinde 500 imza toplayabildiklerini belirterek, "Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız" dedi. Fenerbahçe Başkanlığına adaylığını açıklayan İş İnsanı Sadettin Saran, Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlediği lansmansa kongre üyeleriyle bir araya geldi. Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu eski Başkanı Vefa Küçük de toplantı da yer alarak Saran’a destek verdi. Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için çalışacaklarını aktaran Saran, adaylık süreci ile ilgili bilgiler vererek, "Kasım ayında Ali Koç ile buluştum. Maddi manevi çok büyük emek verdiniz, bu işi öğrendin, devam edeceksen biz arkandayız ancak devam etmeyecekseniz biz bu işi çok iyi yaparız ve göreve talibiz dedim. O da, ’Çok iyi yapacağına ben de inanıyorum’ dedi. Kulüp bilançolarına, defterlere bakmamız için resmi olarak aday olmamız gerekiyordu. Takım şampiyonluğa gidiyor, kongre sürecine de sokmak istemiyoruz ama madem öyle dedik 48 saatte büyük teveccühle 500 imzayı topladık. Bunun için de çok teşekkür ediyoruz. Göreve gelirsek ne sabır ne de süre istiyoruz. Fenerbahçe’yi şampiyon yapacağız. Hem saha içinde hem saha dışında mücadele ediyoruz. Oyuncularımıza uzanan elleri kırmasını biliriz" ifadelerini kullandı. "Fenerbahçe hepimizindir" Fenerbahçe için birlik beraberlik mesajı beren 59 yaşındaki iş insanı, "Fenerbahçe hiçbir şahsa ait değildir. Fenerbahçe sizindir Fenerbahçe bizimdir. Fenerbahçe hepimizindir" diyerek sözlerini noktaladı. Saran’ın konuşmasının ardından Kongre Üyeleri yoğun alkışlarla destek verdi.